Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/132 E. 2022/170 K. 07.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/132 Esas
KARAR NO : 2022/170

DAVA : 6361 Sayılı Finansal Kiralama, Faktöring Ve Finansman Şirketleri Kanunundan Kaynaklanan (Menfi Tespit)
DAVA TARİHİ : 10/02/2022
KARAR TARİHİ : 07/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan 6361 Sayılı Finansal Kiralama, Faktöring Ve Finansman Şirketleri Kanunundan Kaynaklanan (Menfi Tespit) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Davalı tarafından, … 36.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden dava dışı …Ticaret Limited Şirketi (”…”), … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi (”…”) ve … aleyhinde ilamsız icra takibinin ikame edildiğini, anılan icra takibinin kesinleşmesi neticesinde, borçluların müvekkili şirket nezdinde bir alacağı olduğu zannıyla, İİK md.89 uyarınca müvekkili şirkete 06.07.2021 tarihinde birinci haciz ihbarnamesi, 15.11.2021 tarihinde ikinci haciz ihbarnamesi ve 28.01.2022 tarihinde üçüncü haciz ihbarnamesi tebliğ edildiğini, borçluların müvekkili şirket nezdindeki mal, hak ve alacakları üzerine haciz konulmasının talep edildiğini, ne var ki, davalı tarafından başlatılan icra takibinin borçlularından hiçbirinin müvekkili şirket nezdinde herhangi bir mal, hak veya alacağının bulunmadığını, bu nedenle işbu dava ile İİK m. 89/3 uyarınca menfi tespit talep etme zorunluluklarının hasıl olduğunu, davalı yan, müvekkil şirket ile takip borçluları arasındaki hangi fiili veya hukuki ilişkiyi baz alarak müvekkil şirkete haciz ihbarnamesi gönderdiğine ilişkin bir beyanı dosyaya sunmadığını, belirtmek gerekir ki, takip borçluları …ve … ile müvekkil şirket arasında geçmişte veya günümüzde mevcut herhangi bir akdi, ticari veya hukuki bir ilişkinin bulunmadığını, dolayısıyla, haciz ihbarnamelerinin müvekkili şirkete daha evvel …ile arasında kurulmuş ve ifa edilerek sona ermiş olan ticari işleme binaen gönderildiğinin tahmin edildiğini, müvekkil şirket ve … arasındaki ticari ilişki, 26.03.2021 tarihinde … tarafından müvekkil şirket adına kesilmiş olan 7.847,00 TL tutarındaki faturadan ibaret olduğunu, anılan bedelin 30.04.2021 tarihinde müvekkil şirket tarafından …’e ödendiğini ve bu hususun dilekçe eklerinde belirtildiğini, İİK md.89/3 uyarınca, bu fıkra kapsamında açılan menfi tespit davalarında ispat yükünün davacıda olmakla birlikte somut olayda taraflarından borcun var olmadığının ispatlanmasının makul olarak beklenemeyeceğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile davalı tarafın söz konusu icra dosyasında …’in müvekkili şirketten olan alacağının hangi hukuki veya fiili ilişkiden kaynaklandığına veya hangi tutarda olduğuna dair herhangi bir delil veya açıklamanın sunulmadığını, dolayısıyla davalının hangi sebeple veya hangi dayanakla böyle bir alacağın var olduğu sonucuna ulaştığının anlaşılamadığını, borcun varlığına dair somut bir dayanak sunulmaması halinde ispat yükünün yer değiştireceğinin Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 25.11.2020 tarihli ve 2020/2753 E., 2020/5412 K. sayılı kararında belirtildiği, kaldı ki ispat yükünün müvekkil şirket üzerinde olduğu varsayımında dahi, işbu dilekçe ekinde ibraz edilen fatura ve ödeme dekontunun sunulması ile müvekkil şirketin, …’e olan borcunun ifa ile son bulduğunun ispat edildiğini, bunun haricinde; borçlu …’in müvekkil şirket yedinde herhangi bir hak veya alacağının, öyle ki müvekkil ile herhangi bir ticari veya hukuki ilişkinin bulunmadığı ve takibin tarafı konumundaki diğer iki borçlunun da müvekkil şirket ile en ufak bir bağlantısının bulunmadığının ispatı için de müvekkil şirket kayıtlarının incelenmesini talep ettiklerini, mahkemeniz nezdinde işbu menfi tespit davasının açılmasıyla birlikte taraflarınca 3.Haciz ihbarnamesine karşı … 36. İcra Dairesi’nin… Esas sayılı dosyasına cevap sunularak bu cevabın Mahkemeye ayrıca ibraz edileceğini beyanla davanın kabulü ile … 36. İcra Müdürlüğü’nün …E. Sayılı dosyası kapsamında takip borçlularından herhangi birinin müvekkil şirket nezdinde herhangi bir hak veya alacağı bulunmadığının tespitine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin devalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA /
Dava dilekçe teatisi aşamasındadır.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava, üçüncü şahıs tarafından açılan menfi tespit davasıdır.
… 36.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası dosyamız arasına celbedilmiş ve icra dosyası incelendiğinde; alacaklının … Şirketi, borçluların … Ticaret Limited Şirketi, … ve … Ticaret Limited Şirketi olduğu, alacaklı/davalının, dava dışı borçlular aleyhine toplam 25.330,00-TL alacağın eklentileri ile birlikte ödetilmesi istemiyle icra takibinde bulunulduğu anlaşılmıştır. Davacı, … 36.İcra Müdürlüğü’nün …E. sayılı takip dosyasında üçüncü haciz ihbarnamesi tebliğ edilen 3.Kişidir. Davalı ise aynı takip dosyasında alacaklıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5.maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olaya gelindiğinde; taraflar arasındaki davanın 3.(üçüncü) kişi konumunda bulunan davacı tarafından İİK’nun 89/3 maddesine dayalı olarak açılmış menfi tespit davası olduğu anlaşılmaktadır. İİK.’nun 89.maddesinde düzenlenen haciz ihbarnamesi üzerine açılan menfi tespit davalarının ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Keza taraflar arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık takip hukukundan kaynaklanmaktadır.
İİK’nun 89.maddesine göre haciz ihbarnamesi üzerine açılan menfi tespit davalarında görevli mahkeme genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemeleridir. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 12/04/2016 tarih, 2016/3568 Esas ve 2016/6425 Karar, 26/02/2016 tarih, 2015/15365 Esas ve 2016/3253 Karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44.Hukuk Dairesinin 06/01/2022 tarih, 2022/35 Esas ve 2022/16 Karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesinin 03/02/2022 tarih, 2021/2171 Esas ve 2022/168 Karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40.Hukuk Dairesinin 24/09/2020 tarih, 2020/72 Esas ve 2020/3866 Karar sayılı ilamları) Eldeki davada da, davacının dava dilekçesindeki beyanlarından ve tüm dosya kapsamından, dosya tarafları arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığı, davanın mutlak veya nisbi ticari dava niteliğinde de olmadığı, uyuşmazlığın takip hukukundan kaynaklandığı, bu nedenlerle uyuşmazlığın çözüm yerinin “Asliye Hukuk Mahkemesi” olduğu anlaşıldığından mahkememizin görevsiz olduğu anlaşılmakla; HMK’nun 114. maddesi gereğince görev dava şartı olduğundan ve aynı yasanın 115. maddesi gereğince dava şartlarının varlığı ileri sürülmese de yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılması gerektiğinden Mahkememizce HMK’nun 114/1-(c) ve 115/2. maddeleri gereğince görevsizlik kararı verilerek davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; Davanın, HMK md. 114/1-(c) ve HMK’nun 115/2.maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin, görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemelerine tevzi edilmek üzere İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair, tarafların yokluğunda, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde karar verildi. 07/03/2022

Katip
¸

Hakim
¸