Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/92 E. 2021/444 K. 02.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/92 Esas
KARAR NO : 2021/444

DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/02/2021
KARAR TARİHİ : 02/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 29/05/2020 tarihinde Tanıtım Hizmetleri Sözleşmesi imzalandığını, bahse konu sözleşme uyarınca müvekkilinin … markasına yönelik sözleşme konusu iletişim hizmet kalemlerini gerçekleştirmeyi ve bunun karşılığında davalı şirketin de sözleşme konusu bedeli ödemeyi taahhüt ettiğini, sözleşmenin; Sözleşme Bedeli ve Ödeme başlıklı dördüncü maddesi uyarınca müvekkilinin 29 Haziran 2020 tarihinde stopaj dahil KDV hariç 245.000.-TL tutarında, 28 Temmuz 2020 tarihinde stopaj dahil KDV hariç 245.000.-TL tutarında serbest meslek makbuzu düzenlediğini ve düzenleme tarihinden itibaren 30 gün sonra davalı şirket tarafından ödeme gerçekleştirildiğini, aynı maddede belirtilen son makbuz olan 122.000.-TL bedelli serbest meslek makbuzunun ise davalı tarafından ilgili süreler geçmesine rağmen ödenmediğini, müvekkilinin sözleşmede sayılan tüm yükümlülüklerini yerine getirdiği halde kendisinin sözleşmeden kaynaklanan bedel alacağının kendisine ifa edilmediğini iddia ve beyan ederek fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 122.000,00.-TL’nin dava tarihinden itibaren hesaplanacak ticari faiziyle davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının, taraflar arasında imzalanan Tanıtım Hizmetleri Sözleşmesi’ne ilişkin yükümlülüklerini tam ve gereği gibi yerine getirmediğini, davacının, müvekkili şirket ile 29/05/2020 tarihinde imzalamış olduğu sözleşme kapsamında müvekkili şirketin müşterisi … Ltd. Şti. için bir takım reklam çalışmaları gerçekleştirdiğini, anlaşma gereği sözleşmede tanımlanan hizmetler kapsamında davacı tarafından seslendirilen “Acayip iyi” isimli esere ait video klibin tanıtımı amacıyla bir video hazırlandığını ve youtube platformunda 14 Temmuz 2020 tarihinde paylaşıldığını, bunun üzerine eserin söz yazarı … ve bestecisi Kemal … tarafından müvekkili şirket müşterisi ile iletişime geçildiğini ve videonun izinsiz şekilde yayımı nedeniyle eser üzerinde maddi ve manevi hakların ihlal edildiğinin iddia edildiğini, video klibin 6 Ağustos 2020 tarihinde youtube tarafından yayından kaldırıldığını, davacı ile müvekkili arasında akdedilen sözleşme bedelinin, sözleşme kapsamında verilen hizmetlerin 1 yıl süre ile verilmesine yönelik olarak hesap edildiğini, davacının kanundan ve sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı davranışı nedeni ile dava dışı …’un sözleşmeden beklediği menfaati elde edemediğini, davacı tarafından taahhüt edilmiş olmasına karşın ihlal edilen fikri mülkiyet hakları nedeni ile tnaıtım klibini yayından kaldırmak zorunda kaldığını, davacının sözleşmenin 3.1.maddesindeki asli yükümlülüğünü ihlal ettiğini, davacının işbu maddede belirlenen ilişkiyi kurmak için gerekli tüm hak ve yetkilere sahip olduğunu, sözleşmeyi imzalama ve tüm hizmetleri sağlama yetkisine haiz olduğunu, işbu görevlerini yerine getirmesini engelleyen herhangi önemli mesleki veya hukuki engel olmadığını taahhüt ettiğini, davacının sözleşme ile kararlaştırılan bedellerden dava konusu ettiği kısmın, sözleşme konusu hizmetlerin sözleşmeye ve sözleşme süresine uygun olarak tam ve gereği gibi yerine getirilmemesi nedeniyle ödenmediğini, müvekkilinin borcun gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle ödemeden imtina hakkını kullandığını, davacının sözleşmenin gerçekleştirilmesi için hiçbir hukuki engel bulunmadığını vadederek üçüncü kişilerden alması gereken izinleri alacağını taahhüt ederek sözleşmeyi imzalamışsa da üçüncü kişilerden alınması lazım gelen izinleri almadığının tanıtım videosunun yayınlanmasından sonra ortaya çıktığını, davacının kusuruyla sözleşme konusu hizmetin tam ve gereği gibi gerçekleşmediğini, davacının taleplerinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, davacının sözleşme konusu hizmeti tam ve gereği gibi yerine getirmemiş olduğundan sözleşme konusu bedelin tamamına hak kazanmadığını, davacının sözleşmede belirlenen cezai şartı müvekkiline ödemekle yükümlü olduğunu, cezai şarta ilişkin müvekkili şirketin haklarının saklı olduğunu iddia ve beyan ederek davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava, taraflar arasındaki Tanıtım Hizmetleri Sözleşmesi kapsamında bedel alacağının tahsili istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda, … Ticaret Müdürlüğü’ne yazılan müzekkere cevabında davacının gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunmadığının bildirildiği, … Vergi Dairesi Müdürlüğü’nden gelen cevabi yazıda da, davacının serbest meslek kazancı elde ettiği ve serbest meslek defteri tuttuğunun bildirildiği anlaşılmıştır. Davanın taraflarından olan davalı tacir ise de, davacı tacir olmadığı gibi, dava konusu ihtilaf da TTK’da yer alan mutlak ticari davalardan değildir.Davaya konu uyuşmazlık taraflar arasında Tanıtım Hizmetleri Sözleşmesi kapsamında bedel alacağının tahsili isteminden kaynaklanmakta olup, bu nevi davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemeleri’nde görüleceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Görevin, 6100 sy. HMK’nın 1. maddesi hükmü gereği kamu düzenine ilişkin olduğu, yargılamanın her safhasında kendiliğinden gözetilmesi gerektiği, davanın asliye hukuk mahkemesinin görevine girdiği anlaşılmış, 6100 Sayılı HMK nun 114/1-c maddesine göre görev dava şartlarından olup, 115/2 maddesine göre dava şartı noksanlığı durumunda davanın usulden reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK.nun 114/1-c ve 115/2 mad. uyarınca davanın usulden REDDİNE,
HMK.nun 20. mad. uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin usulen başvurusu halinde dava dosyasının görevli ve yetkili İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE gönderilmesine,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin, görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden, karar verildiği anda kesin ise tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin taraflara İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair, taraf vekillerinin huzurunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.02/06/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır