Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/786 E. 2022/571 K. 07.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/786
KARAR NO : 2022/571

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 30/11/2021
KARAR TARİHİ : 07/07/2022

Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; alacaklı-davalı şirket tarafından, borçlular … Şti ve … aleyhine … 30. İcra Müdürlüğü’nün .. E. Sayılı takip dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığı, takibin kesinleştiğini, alacaklı-davalı tarafça 03/08/2017 tarihinde borçlu … Şti’nin …Zemin Kat …adresine fiili hahcze gidildiği, müvekkilinin dosya borcuyla bir ilgisi olmamasına rağmen fiili haciz baskısı ile yediemin gösterildiği beyan edildiği icra memuruna duyduğu güven ile de kendisine uzatılan tüm evraklara imzası alındığı, 23/09/2020 tarihinde … 30. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası üzerinden yenileme emri düzenlenmiş olduğu, müvekkilinin de yediemin evrakı olduğu beyanı ile imzalatılan taahhütname evrakı ile borçlu sıfatıyla icra dosyasına eklenerek yenileme emri tebliğ edildiği ve müvekkili aleyhine haciz işlemlerine başlandığı, müvekkilinin hukuka aykırı ve geçersiz bir evrak ile borçluluk sıfatına büründürülerek fiili hacze maruz bırakıldığını, ileride telafisi imkansız zararların ortaya çıkması ihtimaline binaen dava konusu icra takibi ile ilgili olarak müvekkili aleyhine başlatılan takibin dava sonuna kadar teminatsız olarak durdurulmasını talebin uygun görülmemesi halinde İİK’nun 72/3. Maddesi gereğince icra dosyasına yapılacak ödemelerin alacaklıya ödenmesi yönünde tedbir kararı verilmesini, müvekkilin borçlu olmadığının tespiti ile haksız ve kötü niyetle başlatılmış olan icra takibinin iptalini, davalı tarafın kötüniyetli olması sebebiyle takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan alınarak karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı tarafa usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilmiş, davalı taraf davaya herhangi bir cevap vermemiş ve mahkememizce yapılan açık duruşmalara da katılmamıştır. Davalı tarafın HMK’nın 128/1. maddesi gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkar etmiş sayılacağı tespit edilmiştir.
DELİLLER: Dosyada davacının bildirdiği belgeler, ticaret sicil kayıtları, aile nüfus kayıt örneği, 03/08/2017 tarihli taahhüt tutanağı, … 3. İcra Ceza Mahkemesi’nin …esas, …. karar sayılı dosyası delil olarak değerlendirilmiştir.
GEREKÇE: Dava, icra takibi sonrası kıymetli evrak nedeniyle İİK’nun 72/1. Maddesi uyarınca borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Tarafların uyuşmazlık noktaları, davacının … 30. İcra Dairesi’nin …esas sayılı icra takip dosyası nedeniyle davalıya karşı borçlu olup olmadığı, icra takibinin iptalinin gerekip gerekmediği, davacının davalıdan tazminat talep edip edemeyeceği hususlarına ilişkindir.
TMK’nun 6. maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” HMK’nun 190. maddesi gereğince de, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
Menfi tespit davalarında da, HMK’nın ispata ilişkin genel kuralları geçerlidir. Bu davalarda davacı taraf, borçlu olmadığını iddia ettiğine göre, olumsuz bir durumun ispatı mümkün olmadığından, kural olarak ispat yükü alacaklıya aittir. Başka bir ifade ile, menfi tespit davasında hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü alacaklıdadır. Bununla beraber, davacının iddiasına göre ispat yükünün yer değiştirmesi de mümkündür. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel ilişkiden doğan talep hakkına ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. (HGK’nun 2011/19-473 Esas 2011/607 Karar 2003/19-781 Esas 2003/768 Karar sayılı ilamları) Bu nedenle kambiyo senetleri hakkında açılan menfi tespit davalarında, senedin dayanağı olduğu ileri sürülen hukuki ilişki ile senet metnindeki borç sebebi karşılaştırılarak, ispat yükünün kime düşeceği belirlenir.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Kambiyo senedinin bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü kambiyo senedinin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6 m.). İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir. (Yargıtay HGK’nun 2017/19-821 E-2019/58 K sayılı kararı)
… 30. İcra Dairesi’nin …esas sayılı icra takip dosyası üzerinde yapılan incelemede, takip alacaklısının…A.Ş., takip borçlularının …,…Ticaret Ltd. Şti. olduğu, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan icra takibinde toplam 56.372,98 TL üzerinden keşidecileri … Ltd. Şti. olan 25/03/2016 düzenleme 29/12/2015 vade tarihli 54.550,00 TL bedelli bono nedeniyle icra takibinin başlatıldığı, …’a çıkarılan ödeme emrinin iade edildiği görülmüştür.
Yargıtay 8. HD’nin 23.09.2013 tarihli 2013/14327-12865 esas ve karar sayılı kararı ile Yargıtay 19. HD’nin 06/06/2018 tarihli 2017/376 esas ve 2018/3254 karar sayılı ilamları ile istikrar arz eden ilamlarında açıkça; İİK’nun 38. maddesinde, icra dairesindeki kefaletlerin ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabi olduğu belirtilmiş, kefaletin şekli hakkında ise, özel bir düzenleme getirilmemiştir. Bu nedenle genel yasa olan ve 27836 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ndaki kefalete ilişkin, 581 ve takip eden madde hükümlerinin icra kefaletlerinde de uygulanması gerekmektedir.
Türk Borçlar Yasası’nın kefalet aktinin şekil şartlarını düzenleyen 583. maddesinde; Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağı, kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğunu, yine 584. maddesinde; eşlerden birinin diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabileceğini; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce yada en geç kurulması anında verilmiş olmasının mecburi olduğu belirtilmiştir. İcra kefaletinin HMK 583. maddesindeki şekle uygun yapılması geçerlilik şartı olduğundan, belirtilen unsurların bulunması zorunlu olup, yorum yolu ile eksikliğin giderilmesi mümkün değildir. İcra kefaleti İİK’nın 38. Maddesinde ilam mahiyetini haiz belgeler arasında sayılmıştır. İİK’nın 38/son maddesi gereğince icra kefaleti müteselsil kefalet hükmündedir. Dolayısıyla kefaletin icra müdürlüğü nezdinde tutulan ya da icra memuru tarafından hazırlanan tutanak ile düzenlenmesi halinde BK’nın kefalete ilişkin hükümlerine uygun düzenlenmesi gerekir. Nitekim Yargıtay uygulaması da bu yöndedir. Yargıtay 12. HD’nin 2020/8341 E. 2021/3276 K. Sayılı ilamı da bu doğrultudadır.
Tüm bu genel açıklamalar dikkate alınarak iş bu davada ispat yükü temel borç ilişkisini değiştiren davacı taraftadır. Davacı taraf …. 30. İcra Dairesi’nin …esas sayılı icra takip dosyasında alınan 03/08/2017 tarihli taahhüt tutanağında kefalet sözleşmesine ilişkin yasal koşulların bulunmadığını ileri sürmüştür. Davacı tarafın, davalı tarafından dava dışı kişiler aleyhine başlatılan icra takibi sırasında yapılan haciz işleminde dosya borcuna kefil olduğu, 03/08/2017 tarihli taahhüt tutanağının davacı tarafından imzalandığı, davacının haciz tutanağının alt kısmına “okudum, anladım, kabul ediyorum” şeklinde yazı yazdığı ve imzaladığı görülmüştür. Bu tutanağın kefilin sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini içermemesi nedenleriyle kefalet sözleşmesi TBK’nun 583. Maddesindeki geçerlilik şartlarını taşımadığı kanaatine varılmıştır. Nitekim İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. HD’nin 2019/2002 E. 2022/205 K. sayılı ilamı da bu doğrultudadır. Bu nedenlerle davacının davasını ispat ettiği kanaatine varılmış ve sübuta eren davanın kabulü ile davanın kabulü ile, … 30. İcra Dairesi’nin … esas sayılı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip nedeniyle davacının davalıya karşı borçlu olmadığının tespitine, … 30. İcra Dairesi’nin …esas sayılı icra takibinin davacı taraf yönünden iptaline karar verilmiştir.
İİK’nın 72/5. maddesi uyarınca, menfi tespit davasının kabulü halinde borçlu lehine hükmedilecek tazminat kötüniyet tazminatı olup, borçlu lehine kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için, icra takibinin haksız olmasının yanında takip alacaklısının da kötüniyetli olması gerekir. Alacaklı icra takibi başlatmakta kötüniyetli değilse, aleyhine kötüniyet tazminatı hükmedilemez. Davalıların kötüniyetli olduğunu gösteren herhangi bir delil bulunmadığından yasal koşullarının oluşmaması nedeniyle davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davanın kabulü ile, … 30. İcra Dairesi’nin … esas sayılı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip nedeniyle davacının davalıya karşı borçlu olmadığının tespitine, İstanbul 30. İcra Dairesi’nin 2020/19332 esas sayılı icra takibinin davacı taraf yönünden iptaline,
2-Davacı tarafın tazminat talebinin koşulları oluşmadığından reddine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince alınması gereken 3.850,84 TL nispi karar ve ilam harcınından, davacı taraftan peşin olarak alınan 962,71 TL harcın mahsubu ile hazineye gelir kaydına, bakiye 2.888,13 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
4-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, buna ilişkin harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
5-Davacı tarafından yapılan 962,71TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 126,00 TL posta ve tebligat masrafları olmak üzere toplam 1.148,01 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yatırılan delil avansı ve yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-HMK’nun 333/1. maddesi gereğince varsa artan gider/delil avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleşmesinden sonra yatıran ilgili tarafa iadesine,
8-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. uyarınca belirlenen 8.128,49 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK’nın 341/1. maddesi uyarınca 2 haftalık yasal süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 07/07/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır