Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/768 E. 2022/19 K. 11.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/768 Esas
KARAR NO : 2022/19

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/03/2019
KARAR TARİHİ : 11/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM: Yargılamanın yenilenmesini talep eden davacı … vekili dilekçesinde özetle; Mahkememizde görülmekte olan 2019/… Esas sayılı dosyada davanın reddine karar verilmiş olup, hukuka aykırı karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulduğunu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1390E ve 2020/1183K sayılı kararı ile istinaf başvurusunun süresinde olmaması gerekçesi reddedildiğini, bu red kararının temyiz edildiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/8475E ve 2021/151K sayılı kararı ile bölge adliye mahkemesi kararının onandığını, müvekkil …’nın, …Ltd. Şti. adlı aile şirketinin eski ortağı iken eşinden boşanması ile birlikte, eşinin aile şirketi olan şirketten 2015 yılında ortaklıktan ayrıldığını, müvekkilin hisse devrinin gazetede yayınlandığını, müvekkilinin şirketteki hissesini devrederek ayrılmasından sonraki tarihte kullanılan kredi yahut şirket borcu varsa bundan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin şirket ortağı olduğu dönemde, davalı bankadan krediler kullandırılmak üzere genel kredi sözleşmeleri ve takibe konu senetlerin imzalatıldığını, bu kredilerin teminatı olarak da hem şirkete ait taşınmazlara hem de …’nın taşınmazına ipotekler konduğunu, bahsedilen krediler için de 10.07.2014 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme ile birlikte de açılan 500.000 TL limit için toplamı 500.000 TL olan iki adet 250.000 TL’lik takibe konu senetlerin teminat olarak alındığını, nu senedin düzenleme tarihinin bu nedenle 10.07.2014 tarihi olduğunu, vadenin açık bırakıldığını, 26.12.2014 tarihinde ise kredi limitinin 200.000 TL artırıldığını, tüm bu bahsedilen GKS’ler ve teminat senedinin verilmesine neden olan kredilerin alacaklı bankaya ödendiğini, bu nedenle müvekkilinin davalı bankaya karşı herhangi bir sorumluluğu olmadığını, müvekkilinin şirket ortaklığından ayrılmasından çok uzun zaman sonra, … şirketinin alacaklı bankadan başka krediler kullandığının öğrenildiğini, ancak o kredilerin henüz ödeme günü gelmemiş ve aksayan bir ödemeleri yok iken müvekkili aleyhine … 27. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, bankanın bedelsiz kalan bu senede 15.05.2018 vade tarihini sonradan yazarak icra takibine konu yaptığını, düzenleme tarihi itibari ile müvekkilinin kefil olarak sorumlu olduğu bir borcun olmadığını, yerel mahkemenin bilirkişi raporunda, dava dışı esas borçlu şirket ile imzalanan genel kredi sözleşmelerinden bahsedildiğini, bu sözleşmelerin farklı tarihlerde imzalanmış toplam 4 sözleşme olduğunu, müvekkilin kefil olarak imzalamış olduğu sözleşmenin, 16.07.2014 tarih 500.000 TL bedelli ve 26.12.2014 tarih 200.000 TL limit arttırımı sözleşmesi olduğunu, müvekkilin bu kredi sözleşmeleri sebebiyle 10.07.2014 düzenleme tarihli 250.000 TL bedelli iki adet senedi avalist olarak imzaladığını, bu senetlerde vade kısmının sonradan doldurulduğunu, sonraki tarihli genel kredi sözleşmelerinde müvekkilinin imzasını olmadığını, davalı bankanın müvekkilinden yalnızca 2014 yılında imzalanan sözleşme için teminat senedi aldığını, ancak vade kısmı boş bırakıldığından müvekkilimin şirket ortaklığından ayrılmasının ardından …şirketinin diğer kredi sözleşmeleri için aynı teminat senetlerinin kullanılmak istendiğini, sonradan imzalanan kredi sözleşmelerinin miktarlarına bakıldığında 500.000 TL’nin kat kat fazlası tutarında olduğunu, daha sonradan imzalanan kredi sözleşmelerinde müvekkilinin imzası bulunmamasına rağmen, mahkemece bu hususlar gözetilmeden müvekkilinin imzası bulunmayan sözleşmelerin bilirkişi raporuna konu edildiğini, müvekkilinin bu sözleşmeler için de kefilmiş gibi rapor tanzim edildiğini, yerel mahkemenin müvekkiliin imzası bulunmayan ve şirket hisselerini devrederek şirketten ayrıldığı dönemden sonra imzalanan sözleşmeler için müvekkilini sorumlu tutmasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkilin kefil sıfatıyla imzalamış olduğu sözleşmelerin ödendiğini, senetlerin bedelsiz kaldığını, mahkemece yeniden yargılama yapılması ve tekrar bilirkişi raporu alınması gerektiğini, davanın bel kemiği olan senedin düzenleme tarihinde bir borcun bulunmadığı ve bankanın işbu senetleri sonradan teminat olarak başka krediler için kullanma gayretinin ancak bilirkişi marifetiyle ortaya çıkacağını, bilirkişiden beklenenin senetlerin düzenlenme tarihi itibariyle borç bulunup bulunmadığının tespit edilmesi olduğunu, bilirkişi incelemesi ile, senetlerin düzenleme tarihinde kredi borcunun ödenmiş olduğunun ispat edileceğini, mahkemece gerekli görülmesi halinde senet üzerinde özellikle ”vade tarihi” kısmında yazı incelemesi yapılmasının gerektiğini, vade tarihi ile düzenleme tarihindeki rakamların aynı kişinin eli ürünü olup olmadığı incelenmesini gerektiğini, dava dışı şirketin kredi borcu ile müvekkilim aleyhine başlatılan kambiyo takibi arasında ilişki bulunmadığını; ancak davalı yan teminat senedi aldığını gizlemek suretiyle arada ilişki varmışcasına mahkemeyi yanılttığını, senedin düzenleme tarihinde alacaklı bankaya bir borcun bulunmadığını, davacı müvekkili, haksız yere borçlu konumuna düşürüldüğünden, senetler teminat amaçlı alındığından, senedin alınmasına neden olan kredi borcu ödenmiş olduğundan, müvekkil ortaklıktan ayrıldıktan sonra tahsis edilen borçtan dolayı müvekkilin sorumlu olması düşünülemeyeceğinden mahkemece yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini ve davacının borçlu olmadığının tespit edilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili 11/01/2022 tarihli celsede verdiği beyanında özetle; bilirkişi incelemesinin eksik olmadığını, hem sözleşmeler hem de banka kayıtları üzerinde yapıldığını, öte yandan davacı yanın ileri sürdüğü sebeplerin HMK 375 sayılan yargılamanın iadesi sebeplerinden olmadığını beyanla, talebin reddine karar verilmesini istemiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE: Dava; yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkindir.
Mahkememizin 2019/124 esas sayılı davası, davacı … tarafından, davalı bankaya karşı açılmış, … 27 İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takibine dayanak ve davacının aval sıfatıyla imzasının bulunduğu bonolardan ötürü davalıya borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkememizce anılan davada 2020/238 karar sayılı ve 03/03/2020 tarihli karar ile davanın reddine karar verilmiş olup karar 19/01/2021 tarihinde tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı vekilinin 23/11/2021 tarihli dilekçesi ile yargılamanın iadesi talebinde bulunduğu anlaşılmıştır.
Harçlar Kanunun 10. Maddesi uyarınca Yargılanmanın yenilenmesi talebi, yeni bir dava gibi nispi harca tabi olduğundan ve yargılanmanın yenilenmesi dilekçesi ile birlikte harcın yatırılmadığı anlaşıldığından; yargılamanın yenilenmesini talep eden davacı vekiline; 59,30-TL başvuru hacı ve 8.538,75-TL peşin nispi harcın yatırılması için bir aylık kesin süre verilmiş, davacı vekilince eksik harç ikmal edilmiştir.
Yargılamanın iadesi talebinin ön incelemesi HMK’nın 379.maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; ”(1)Yargılamanın iadesi talebi üzerine mahkeme, tarafları davet edip dinledikten sonra;
A)Talebin kanuni süre içinde yapılmış olup olmadığını,
B)Yargılamanın iadesi yoluyla kaldırılması istenen hükmün kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olup olmadığını,
C)İleri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin kanunda yazılı sebeplerden olup olmadığını, kendiliğinden inceler.
(2)Bu koşullardan biri eksik ise hakim davayı esasa girmeden reddeder.”
Somut olayda mahkememizce verilen kararın kesinleşmiştir. Yargılamanın iadesi sebepleri 6100 Sayılı HMK’nun 375/1 maddesinde düzenlenmiştir. Davacı vekilince yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak ileri sürülen sebepler, daha önce esas yargılama sırasında iddia edilen vakıaların tekrarı mahiyetindedir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğu yönündeki iddia ise kanun yoluna başvuru sebebidir. Davacı vekilince ileri sürülen ve yargılamanın yenilenmesi talebine dayanak gösterilen sebeplerden hiçbiri anılan hükümde sayılan sebepler arasında yer almamaktadır. Yapılan bu saptamalar karşısında, davacının yargılamanın yenilenmesi talebinin 6100 Sayılı HMK’nun 379/1-c ve 379/2 fıkraları uyarınca usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yargılamanın iadesi talebinin; HMK’nun 379/1-c ve 379/2 fıkraları uyarınca, ileri sürülen yargılamanın iadesi sebeplerinin kanunda yazılı sebeplerden olmadığı anlaşıldığından USULDEN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 80,70-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 8.538,75-TL harçtan mahsubu ile artan 8.458,05-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 5.100,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından geriye artan kısmın hüküm kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, HMK’nun 6723 sayılı Kanunla değişik Geçici 3. ve 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 11/01/2022

Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır