Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/659 E. 2022/451 K. 03.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/659 Esas
KARAR NO : 2022/451

DAVA : Tespit ve pay defterine tescil
DAVA TARİHİ : 11/10/2021
KARAR TARİHİ : 03/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tespit ve pay defterine tescil- Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
ASIL DAVADA TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, yıllardır davalı şirkette 18 adet pay sahibi olduğunu, hisse oranının %9 olduğunu, davalı şirkette hissedar olan babasının 31/08/2020 tarihinde vefatı ile 9 adet %4,50 oranında hissenin müvekkiline mirasen intikal ettiğini, böylelikle müvekkilinin, davalı şirketteki payının 27 adete ulaşarak %13,50 oranında hissedar olduğunu, müvekkilinin, babası …’dan intikal eden hisseler için şirkete pay defterlerinde kayıt için müracaatta bulunduğunu, davalı şirketin 3 aylık süre dahil geçtikten sonraki cevabi bildirim ile, mirasen intikal eden hisselerin TTK 493.maddesi gereğince gerçek değeri üzerinden devralınacağının bildirildiğini, şirket yöneticilerinin müteveffanın cenazesinde bulunduklarını, vefatı öğrenme tarihlerinin, vefat tarihi olduğunu, şirketçe gönderilen bildirimin süresinde olmadığını, halihazırda şirket hissedarı olan bir kişiye mirasen intikal eden hisseler için şirketin pay defterine kaydetmemenin ve 493.maddenin ileri sürülerek satın alma kararı verebilmenin mümkün olmadığını, bu durumun hakkın suistimali olduğunu, kanunun ruhuna ve düzenlenme gerekçesine açıkça aykırı olarak 493/4 fıkrasına atıfta bulunulup müvekkiline mirasen intikal eden payların diğer paylarına ilave edilmemesinin, azınlık hakkına ulaşmasının önüne geçilmek için yapılmaya çalışılan kötü niyetli bir girişim olduğunu, müvekkilinin şirketteki toplam hissesi için oy kullandırılmamasının, huzurun gerçeğe aykırı şekilde düzenlenerek onun oy haklarından mahrum edilmesinin 493 ve 494.maddelere açıkça aykırılık teşkil ettiğini, davalı şirketin, 17/09/2021 tarihli Genel Kurumda, müvekkiline mirasen intikal eden paylar için oy kullandırılmadığını, böylelikle müvekkilinin azınlık haklarından yararlanmasının önüne geçilmeye çalışıldığını, müvekkilinin şirketi denetlemeye yönelik haklarının kötü niyetli elinden alındığını iddia ve beyan ederek davanın kabulüne, davalı şirketin bila tarih ve bila nolu müvekkiline mirasın intikal eden paylarının satın alınmasına ilişkin var olduğu ileri sürülen Yönetim Kurulu Kararının geçersiz olduğunun tespiti ile mirasen intikal eden 9 payın, pay defterine kaydına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
ASIL DAVADA SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın başından beri konusuz olduğunu, davacının, işbu davayı açmakta hukuki menfaatinin bulunmadığını, davanın esasa girilmeden usulden reddinin gerektiğini, müvekkili şirket Yönetim Kurulunun, TTK’nın 493/4.maddesi kapsamında müteveffa …’nın sahip olduğu şirket paylarının mirasçıları tarafından kendi adlarına kaydedilmesi talebi üzerine reddedileceği ve miras kalan şirket paylarının gerçek değerinden satın ve devir almaya yönelik iradesini 11/09/2020 tarihli ve 2020/15 sayılı Yönetim Kurulu kararıyla ortaya koyduğunu, davacı tarafça, mirasçıların kendilerine miras kalan payların kendi adlarına yasılması hususunda müvekkili şirkete bildirimde bulunmadığından 3 aylık sürenin işlemeye dahil başlamadığını, davacının, kendisine miras kalan şirket paylarının müvekkili şirket pay defterine miras payı oranında yazılmasını isteyip istemediğini öğrenmek isteyen müvekkili şirkete 08/02/2021 tarihinde gönderdiği e-posta ile şirketteki tüm hisselerini satmaya hazır olduğunu bildirdiğini, hatta müvekkili şirketin, davacının tüm hisselerini değil, sadece davacıya miras kalan şirket paylarını satın almak üzere teklifte bulunmasının iyi niyetli olmadığını iddia ettiğini, davacının huzurdaki davayı makul süre içinde açmadığından dürüstlük kuralına aykırı olarak açılan işbu davanın usulden reddinin gerektiğini, davacının, kendisine miras kalan payların müvekkili şirket tarafından TTK’nın 493/4 hükmü kapsamında gerçek değerinden satın ve devir alınmak istendiğini ilk öğrendiği 29/09/2020 tarihinin üzerinden 1 yıldan uzun bir süre geçtikten sonra işbu davayı açtığını, davacıya miras kalan şirket paylarının gerçek değerinden satın alınmasına ilişkin olarak hukuka uygun şekilde alınmış Yönetim Kurulu kararının geçersiz olduğunun tespitine ilişkin iddialarının hukuka aykırı ve mesnetsiz olduğunu, bir an için davacının huzurdaki davayı açmakta menfaati olduğu varsayılsa dahi, davacının şirket pay defterine kendisine miras kalan şirket paylarının kaydedilmesini talep etmesinin, TMK’nın 2.maddesi kapsamında hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırılık teşkil ettiğini iddia ve beyan ederek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
KARŞI DAVADA TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının, kendisine miras kalan payların gerçek değerini ilk kez 30/12/2020 tarihinde öğrenmiş olmasına rağmen, TTK’nın 493/6.maddesi uyarınca gerçek değeri öğrendiği 30/12/2020 tarihinden itibaren 1 ay içinde bu fiyatı reddetmesi gerekirken, davalı vekilince 1 aylık süre geçtikten sonra 08/02/2021 tarihinde gönderilen e-posta ile ret bildiriminde bulunduğunu, müvekkili şirketin gerçek değerinin, 30/12/2020 tarihinde davalıya ulaştığı sabit olan e-posta ile davalıya bildirilmesinden sonra, 29/01/2021 tarihinde bu kez imzalı bir ibraname ile bildirilmiş olması, söz konusu 1 aylık sürenin 30/12/2020 tarihinden itibaren işlemeye başladığı, dolayısıyla bu tarih üzerinden 1 ay geçtiği gerçeğini değiştirmediğini iddia ve beyan ederek TTK’nın 493/6.maddesi kapsamında davalı tarafından müvekkili şirketin davalıya miras kalan payları gerçek değerinden devralma önerisinin yasal süresinde reddedilmediğinden anılan devralma önerisinin kabul edilmiş sayıldığının tespitine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
KARŞI DAVADA SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça müvekkiline 29/01/2021 tarihinde ihbarname başlıklı olarak gönderilen yazı ile, müvekkilinin mirasen intikal eden paylarının pay defterine kayıt talebinde bulunduğunun açıkça ikrar edildiğini, şirketin kendi belirlediği satın alma bedelini dahi ödemediğini, bir tevdi mahalli de tayin ettirmediğini, bu değeri nasıl bulduğuna dair hiçbir açıklama da yapmadığını, bu gayriciddi ihbarnameye taraflarınca 10 gün sonra ihbarname cevabı başlıklı yazıları ile; son derece düşük bir bedel ile satın alınma teklifinin iyi niyetli bir yaklaşım olarak görülmediğinden bahisle talebin kabul edilmediği şeklide cevap verildiğini, müvekkilinin yasaya aykırı olarak azınlık haklarından mahrum bırakılmaya çalıştığını görmesi üzerine çok üzüldüğünü, artık şirket yöneticilerine olan güveninin sarsıldığını ve istiyorsa tüm hisselerinin serbest pazarlık usulü ile satın alınmasını teklif ettiğini, bu teklife herhangi bir cevap verilmediğini, şirketin satın almalı önerdiği bir kısım hissenin bedelini dahi yatırmayarak, müvekkilinin redde ilişkin beyanının kabul edildiğinin açık olduğunu, 17/09/2021 günü yapılan Genel Kurulunda müvekkilinin temsilcisine, yıllardır var olan hisseleri için oy kullandırıldığını, mirasen intikal eden paylar için oy kullandırılmadığını, davanın çelişkili ve gerçek dışı olduğunu, müvekkiline tek kuruş ödememiş bulunan davacı şirketin, müvekkiline mirasen intikal eden hisselerin kendisine ait olduğunu iddia edebilmesi ve bunun tespitini talep edebilmesinin akla ziyan bir durum olduğunu iddia ve beyan ederek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Asıl davada dava, davacıya miras yoluyla intikal eden davalı şirket hisselerinin satın alınmasına ilişkin Yönetim Kurulu Kararının batıl olduğunun tespiti ile mirasen intikal eden 9 payın, pay defterine kaydı istemine ilişkindir.
Karşı davada dava,TTK’nın 493/6.maddesi kapsamında davalı tarafından davacı şirketin davalıya miras kalan payları gerçek değerinden devralma önerisinin yasal süresinde reddedilmediği iddiasıyla anılan devralma önerisinin kabul edilmiş sayıldığının tespiti istemine ilişkindir.
Asıl davada davalı, karşı davada davacı şirketin pay defterinin ve ana sözleşmesinin onaylı örneğini ile 11/09/2020 tarih ve 2020/15 sayılı Yönetim Kurulu Kararının onaylı bir örneğini dosya kapsamına kazandırılmıştır.
Asıl davada davalı, karşı davada davacı şirketin, Türk Ticaret Kanunu değişikliğinden sonraki ana sözleşme tadilleri ile birlikte tüm sicil kayıtlarının ve ana sözleşmesinin gönderilmesi bakımından … Ticaret Sicili Müdürlüğü’ne yazılan müzekkere cevabı ve ekleri dosya kapsamına kazandırılmıştır.
… 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… Esas sayılı dosyasının bir örneği UYAP sistemi üzerinden celbedilerek dosya kapsamına kazandırılmıştır.
Davalı şirketin dava tarihi itibariyle ticaret sicilinde kayıtlı yasal ikametgahının (şirket merkezinin) mahkememizin yargı yetkisinin bulunduğu idari sınırlar içinde kaldığı saptandığından, uyuşmazlığın çözümünde HMK. nun 14/2 maddesi hükmü gereğince mahkememiz kesin yetkilidir. Davacının davalı şirketin paydaşı olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur.
Geçersizliği iddia olunan yönetim kurulu kararı örneği davalı vekilince sunulmuş ve incelemesinde; “Yönetim Kurulunun, Türk Ticaret Kanunu madde 390/4 uyarınca işbu karar metnini elden dolaştırmak suretiyle aşağıdaki hususları karara bağladığı, Şirketin müteveffa …’nın vefatı üzerine yapılan müzakere neticesinde, şirket Esas Sözleşmesi’nin 9. maddesi ve Türk Ticaret Kanunu’nun 493. Maddesi uyarınca; müteveffa …’nın sahip olduğu şirket paylarının hangi mirasçıya/mirasçılara ne oranda ait olduğunun ve söz konusu şirket payları üzerinde hangi mirasçının/mirasçıların hangi oranda mirasçı sıfatıyla hak talep ettiğinin belli olması üzerine, söz konusu payların gerçek değeri ile Şirket adına devralınması yönünde söz konusu mirasçıya/mirasçılara teklifte bulunulmasına ve bu doğrultuda söz konusu mirasçının/mirasçıların müteveffa …’nın sahip olduğu şirket paylarının kendi adına kaydedilmesi hususunda talepte bulunması halinde bu taleplerinin reddedilmesine, bu konularda mirasçılar ve varsa vekilleriyle görüşülmesi ve mirasçılar ve varsa vekillerine gerekli yazılı bildirimlerin yapılması hususunda Güzeldere Balkan Hukuk Bürosu avukatlarına talimat ve yetki verilmesine “karar verildiği, kararın Yönetim kurulu başkanı … ve yönetim kurulu başkan yrd …ve Yönetim Kurulu üyesi … tarafından imzalandığı görülmüştür.
6102 Sayılı TTK’nun Yönetim Kurulu Toplantılarında alınacak kararlara yönelik 390. Maddesi aşağıdaki şekildedir:
” (1) Esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır. Bu kural yönetim kurulunun elektronik ortamda yapılması hâlinde de uygulanır.
(2) Yönetim kurulu üyeleri birbirlerini temsilen oy veremeyecekleri gibi, toplantılara vekil aracılığıyla da katılamazlar.
(3) Oylar eşit olduğu takdirde o konu gelecek toplantıya bırakılır. İkinci toplantıda da eşitlik olursa söz konusu öneri reddedilmiş sayılır.
(4) Üyelerden hiçbiri toplantı yapılması isteminde bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu kararları, kurul üyelerinden birinin belirli bir konuda yaptığı, karar şeklinde yazılmış önerisine, en az üye tam sayısının çoğunluğunun yazılı onayı alınmak suretiyle de verilebilir. Aynı önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış olması bu yolla alınacak kararın geçerlilik şartıdır. Onayların aynı kâğıtta bulunması şart değildir; ancak onay imzalarının bulunduğu kâğıtların tümünün yönetim kurulu karar defterine yapıştırılması veya kabul edenlerin imzalarını içeren bir karara dönüştürülüp karar defterine geçirilmesi kararın geçerliliği için gereklidir.
(5) Kararların geçerliliği yazılıp imza edilmiş olmalarına bağlıdır.”
TTK’nın 390/4. maddesi gereğince, üyelerden hiçbiri toplantı yapılması isteminde bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu kararlarının kurul üyelerinden birinin belirli bir konuda yaptığı karar şeklinde yazılmış önerisine en az üye tam sayısının çoğunluğunun yazılı onayı alınmak suretiyle verilebilir. Aynı önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış olması bu yolla alınacak kararın geçerlilik şartıdır. TTK’nın bu hükmüne göre çağrısız yönetim kurulu toplantısı yapılması mümkün ise de, önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılması alınacak kararın geçerlilik şartıdır.Davalı Şirket’in 3 yönetim kurulu üyesinin bulunduğu, TTK’nın 390/1. maddesi gereğince toplantının üç üyenin katılımı ve oyuyla karar alındığı anlaşılmıştır.
6102 Sayılı Kanunun batıl kararlar başlıklı 391 maddesine göre;
” (1) Yönetim kurulunun kararının batıl olduğunun tespiti mahkemeden istenebilir. Özellikle;
a) Eşit işlem ilkesine aykırı olan,
b) Anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen,
c) Pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren,
d) Diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin, kararlar batıldır.”denilmektedir.
Dosya kapsamında bulunan iştirak tablosuna göre davacı …’ın davalı şirkette 18 adet borsa dışı paya karşılık 12.150-TL hisse sahibi olduğu, muris …’nın 12 adet borsa dışı paya karşılık 8.100-TL hisse sahibi olduğu, …’nın 31.08.2020 tarihinde vefat ettiği ve dosya kapsamında bulunan veraset ilamına göre mirasının 1 payın …’ya 3 payın davacı …’a ait olduğu görülmektedir.
6102 sayılı TTK nın 391.maddesi hükmüne göre; pay sahipleri yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitini mahkemeden isteyebilir. Davacının pay sahibi sıfatı ile bu davayı açmakta aktif husumeti bulunmaktadır.
Anonim şirketlerde pay devri olgusunun diğer pay sahiplerini beklenmedik veya istenmeyen durumlarla karşı karşıya bırakmasını önlemek amacıyla ana sözleşmeye, nama yazılı hisse senetlerinin devrini kısıtlayan veya tamamen yasaklayan hükümler konulabilir ki bu hükümler “bağlam” meydana getirirler ve bu tür senetlere de bağlı nama yazılı senet denir.
6102 sayılı TTK’nin 493. maddesinde “Şirket, esas sözleşmede öngörülmüş önemli bir sebebi ileri sürerek veya devredene, paylarını, başvurma anındaki gerçek değeriyle, kendi veya diğer pay sahipleri ya da üçüncü kişiler hesabına almayı önererek, onay istemini reddedebilir. Pay sahipleri çevresinin bileşimine ilişkin esas sözleşme hükümleri, şirketin işletme konusu veya işletmenin ekonomik bağımsızlığı yönünden onayın reddini haklı gösteriyorsa, önemli sebep oluşturur. Bundan başka, devralan, payları kendi adına ve hesabına aldığını açıkça beyan etmezse şirket, devrin pay defterine kaydını reddedebilir. Paylar; miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebrî icra gereği iktisap edilmişlerse, şirket, payları edinen kişiye, sadece paylarını gerçek değeri ile devralmayı önerdiği takdirde onay vermeyi reddedebilir. Devralan, paylarının gerçek değerinin belirlenmesini, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden isteyebilir; bu hâlde Mahkeme şirketin karar tarihine en yakın tarihteki değerini esas alır. Değerleme giderlerini şirket karşılar. Devralan, gerçek değeri öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde bu fiyatı reddetmezse, şirketin devralma önerisini kabul etmiş sayılır. Esas sözleşme devredilebilirlik şartlarını ağırlaştıramaz.” hükmü düzenlenmiş olup, anonim şirketlerin nama yazılı payların devrini reddedebileceği haller gösterilmiştir. Buna göre nama yazılı payların devri, esas sözleşmede öngörülen önemli sebeplere dayanılması, şirketin devir konusu payları kendi veya diğer pay sahipleri ya da üçüncü kişiler hesabına satın alma teklifinde bulunması, devralanın payları kendi adına ve hesabına aldığını açıkça belirtmemesi hallerinde reddedilebilecektir.
Davalı … A.Ş.nin Esas Sözleşmesi’nin, 20.06,2013 tarihli 1077 sayılı olağanüstü genel kurul toplantısında tadil edilen “Pay (Hisse) Senetlerinin Devri” başlıklı 9. maddesinde:“Nama yazılı pay senetlerinin mülkiyetleri ciro edilmiş senedin devralan teslimi ile intikal eder. Nama yazılı paylar ancak şirketin onayı ile devredilebilir. Pay senetleri üzerinde intifa hakkı tesis edilmesi de şirketin onayına tâbidir. Şirket, TTK 493, Madde uyarınca kendisine tanınan yetkiler çerçevesinde pay devirlerine onay vermekter kaçınabilir veya devre konu payları kendi (şirke) veya diğer pay sahipleri ya da Üçüncü bir kişi hesabına almayı önererek de onay istemini reddedebilir. Şirket yasal şartların yerine gelmiş olması kaydıyla kendi paylarmı da iktisap edebilir”. Esas sözleşmenin anılan hükmüyle, nama yazılı paylarının devri, şirketin onayına tâbi kılınmıştır.
Anonim şirket tarafından satın alma önerisinin yapılabilmesi için esas sözleşmede nama yazılı payların devrinin anonim şirketin onayına bağlı olduğuna dair bir hüküm bulunmalıdır. Bununla birlikte anonim şirket satın alma önerisi yaparken paya/paylara ödeyeceği bedeli açıklamalıdır. Yoksa sadece payları alacağını bildirmesi yeterli değildir. TTK’nin 493. maddesinin 5 ve 6 fıkralarında belirtilen tüm mekanizma ancak anonim şirket bedeli önermişse işleyebilir. (Poroy, Tekinalp, Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku II, S.146)
Somut olayda, davalı anonim şirket ana sözleşmesinde nama yazılı hisse senetlerinin devrinin şirketin onayına bağlı olduğu yönünde hükmün yer aldığı anlaşılmaktadır. Yönetim kurulu kararlarında satın alma önerisi yapılırken devredilen paylara ödenecek bedel gösterilmediği görülmektedir. Dolayısıyla TTK’nin 493. maddesi uyarınca davacı şirketçe yapılmış geçerli bir önerinin bulunmadığı, ayrıca davacı mirasçının şirkette halihazırda pay sahibi olması nedeniyle bağlam hükümlerine dayalı olarak kaçış klozunun kullanılmasının, bağlam hükümlerinin, şirketin yabancılaşmasının önlenmesi gibi önemli, maddi ve haklı sebeplere dayanması gerektiğinden, Kanunda öngörülme amacıyla bağdaşmadığı, bu durumun eşit işlem ilkesine aykırı olduğu, pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren nitelikte olduğu ve hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırılık teşkil ettiği sonucuna varılarak yönetim kurulu kararının TTK 391 maddesi uyarınca batıl olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Davacının miras payının pay defterine kaydına karar verilmesi talebi yönünden yapılan değerlendirmede;
TMK’nın 640. maddesi uyarınca; murisin birden çok mirasçısının bulunması halinde, mirasın geçmesi ile birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.
TMK’nın elbirliği mülkiyetini düzenleyen 701-703. maddelerine göre ise; elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir. Kanun veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, yönetim ve tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir. Elbirliği mülkiyeti malın devri, topluluğun dağılması veya paylı mülkiyete geçilmesiyle sona erer.
Murisin ölümü ile mirasçılara intikal eden paylar bakımından, henüz bir taksim yapılmamış olmakla, elbirliği mülkiyeti kuralları geçerlidir. Anonim şirketlerde paylar, paydaşın ölümü halinde, kendiliğinden mirasçılara intikal etmez. Bunun için öncelikle miras taksim sözleşmesinin yapılması veya MK’nın 2. maddesine uygun şekilde, yazılı taksim sözleşmesine eşdeğer bir halin varlığının kanıtlanması ve mirasçılarca bu suretle şirkete başvurulması gerekir. (İstanbul BAM 12 HD 2019/2409 E- 2022/654 K 28/04/2022) Bu durumda, bu aşamada mirasçılar arasında düzenlenmiş bir miras taksim sözleşmesi bulunmadığına veya taksim sözleşmesine eşdeğer bir halin mevcut olmadığına göre, taksim edilmediği sürece terekenin iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olduğu ve iştirak halinde mülkiyette mirasçıların terekeye ait bir mal, hak, borç veya alacaktan yalnız kendi payına düşen kısım için dava açamayacağı, çünkü bir mirasçının iştirak halindeki pay üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi bulunmadığı, davacının kendi payına düşen 9 payın pay defterine kaydına karar verilmesi talebinin bir tasarruf işlemi olduğu ve somut olayda davacının istemi tereke adına olmadığı gibi tereke yararına ya da terekenin korunması amaçlı açılmış bir dava değil kendi adına tescil istemi içeren tasarrufi bir işlem olduğu, böyle bir davada başlangıçta davacının aktif dava husumeti -sıfatı bulunmadığı anlaşılmıştır. Adi ortaklığın(el birliği maliklerin) dava ehliyetinin bulunmadığı, böyle bir durumda adi ortaklık olan miras ortaklığı adına açılan bir davada ehliyetin muvafakat veya temsilci atanması yolu ile tamamlanması düşünülebilirse de tek başına ve yalnızca kendi adına dava açan ortağın sıfatı bulunmadığından bu hususun tamamlanamayacağı kanaatine varılmış, bu nedenle davacının kendi payına düşen 9 payın pay defterine kaydına karar verilmesi talebinin aktif husumet yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir.
Karşı dava yönünden yapılan değerlendirmede; TTK 493. Maddede 6. Fıkrada değer tespitinin öğrenilmesinden itibaren 1 ay içinde belirlenen değerin reddedilmemesi halinde şirketin devralma önerisinin kabul edilmiş sayılması düzenlenmiştir. Davalı şirketin gerçek değeri, 30.12.2020 tarihinde davacıya e-posta yolu ile bildirdiğini ve bir aylık sürenin bu tarihten başladığını ileri sürmüş ise de davalı şirketin davacıya 29.01.2021 tarihinde imzalı bir ihbarname ile bildirmiş olması nedeniyle söz konusu 1 (bir) aylık sürenin 29.01.2021 tarihinden itibaren işlemeye başladığı, dolayısıyla davacı tarafından 08.02.2021 tarihinde bir aylık süre geçmeden talebin reddedildiği anlaşıldığından davalının TTK’nın 493/6. maddesi kapsamında davacı tarafından davalı şirketin davacıya miras kalan payları gerçek değerinden devralma önerisi yasal süresinde reddedilmediğinin tespiti talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
Asıl Dava Yönünden;
1-Davanın kısmen kabulü ile davalı şirketin 11.09.2020 tarihli 2020/15 nolu Yönetim Kurulu Kararının batıl olduğunun tespitine,
2-Davacının mirasen intikal eden 9 payın pay defterine kaydı yönündeki talebinin aktif husumet yokluğundan reddine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 80,70.-TL maktu karar ve ilam harcından, davacı taraftan dava açılırken peşin alınan 59,30.-TL harcın mahsubu ile hazineye gelir kaydına, bakiye 21,40.-TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan ve (3) numaralı maddede mahsup edilen toplam 59,30.-TL harcın, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T.’deki esaslara göre belirlenen 5.100,00.-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 59,30.-TL başvurma harcı, 300,00.-TL posta giderleri ve diğer giderler olmak üzere toplam 359,30.-TL yargılama giderinin, takdiren; 179,65.-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 179,65.-TL’sinin ise davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı tarafından yatırılan 300,00.-TL gider/delil avansından artan avans bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
7-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T.’deki esaslara göre belirlenen 5.100,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
8-Davalı tarafından yatırılan gider/delil avansı ve yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
Karşı Dava Yönünden;
1-Davanın reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 80,70.-TL maktu karar ve ilam harcının, dava açılırken davacı taraftan peşin alınan 59,30.-TL harçtan mahsubu ile hazineye gelir kaydına, bakiye 21,40.-TL karar ve ilam harcının davacı taraftan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T.’deki esaslara göre belirlenen 5.100,00.-TL vekalet ücretinin, davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan toplam 309,00.-TL gider/delil avansından artan avansın, hüküm kesinleştiğinde ve talep edildiğinde davacıya iadesine,
6-Davalı tarafından yatırılan gider/delil avansı ve yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
Dair, taraf vekillerinin huzurunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.03/06/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

*Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.*