Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/365 E. 2022/48 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/365 Esas
KARAR NO : 2022/48

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/06/2021
KARAR TARİHİ : 20/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkili …’nin, “…” isimli firmanın sahibi olduğunu ve e-ticaret ile uğraştığı için, birkaç e-ticaret şirketi ile anlaştığını ve satışlarını bu platformlardan gerçekleştirmeye başladığını, bu kapsamda aynı şekilde davalı … ile de e-ticaret amacıyla 15.03.2019’da pazaryeri sözleşmesi imzalandığını ve davalının internet sitesinde … ID ile ürünlerini satışa koymak amacıyla anlaştığını, bu şekilde taraflar arasındaki ”Satıcı İş Ortaklığı ve İlan Sözleşmesi”ne istinaden bir süre sorunsuz bir şekilde çalışma gerçekleştirdiğini, ekte sözleşme örneğini sunduklarını fakat sundukları sözleşme örneğinin imzalı olmadığını, zira müvekkilinin sözleşmenin imzalı halinin kendisine gönderilmesi taleplerine rağmen davalı tarafın cevap olarak yine boş, imzasız sözleşme örneği göndererek bu talebi yerine getirmediğini, bu nedenle her iki tarafça imzalanan sözleşmenin davalıdan celbinin gerektiğini, bir süre bu şekilde sorunsuz olarak çalıştıktan sonra müvekkilinin sıvı ürünlerin kargolanması noktasında Trendyol’un anlaşmalı kargo şirketi PTT ile sorun yaşadığını, sıvı ürünlerde yaşanan bu sorundan sonra müvekkilinin selpak, giyim vs. Gibi kargo noktasında sıkıntı yaşamayacağı ürün satışlarına başladığını, yine bir süre bu şekilde satışlarına devam ettikten sonra, yoğun bir şekilde sipariş gelmesinden ötürü ürünlerin stok tedariki noktasında sıkıntı yaşadığını, zira müvekkilinin hem kalp rahatsızlığının mevcut olduğunu, pandemi nedeniyle evden çıkamadığını, hem de aralık ayında … 2.Sulh Ceza Hakimliğinin 05/12/2020 tarih ve … sorgu sayılı kararıyla 30 gün konutunu terk etmemek suretiyle adli kontrolü olduğunu, yaşanan bu durumu mail yolu ile davalıya ilettiğini ve davalı tarafından müvekkilinin talebi üzerine ilgili ürünlere muafiyet tanındığını ve haftalık tedarik edememe oranının %15’in üzerinde olduğu için satıcı panelinin geçici olarak satışa kapatıldığını, daha sonra müvekkiline davalı tarafından ortada hiçbir geçerli sebep yokken gönderilen bir mail ile sözleşmenin 07.01.2021 tarihi itibariyle feshedildiğinin bildirildiğini, müvekkilinin satıcı panelinin 12.01.2021 tarihinde kapatıldığını, tüm ürün stok ve fiyatlarının sıfırlandığını, durumu iletmek için ulaşma çabaları esnasında delivery ekibinden …ve … ekibinden …’nin yardımcı olmak bir yana, müvekkilini engellediklerini, yaşadığı bu mağduriyeti ilgili yerlere iletmek için çok fazla çaba gösteren müvekkilinin nihayet 13/01/2021’de üyeliğinin aktif edilmesi için ilgili ekiplere bilgi verildiği bildiriminin geldiğini ve aynı gün satıcı panelinin açıldığını, müvekkilinin satıcı paneli kapatıldığı için sisteminde daha önce bilgilerini girdiği yüzlerce ürünün stok ve güncel fiyat bilgilerinin sıfırlandığını, sıfırlanan tüm ürünlerin stok, güncel fiyat ve özelliklerini tek tek sisteme geri yükleyen müvekkilinin bu iş için ciddi bir zaman ve emek harcadığını, fakat daha sonra yine ortada hiçbir sebep yokken 15/01/2021 tarihinde tekrar fesih içerikli mail gönderilerek müvekkilinin satıcı panelinin tekrar kapatıldığını, müvekkilinin hem sisteme ürün girmek için harcadığı emek ve zamanın heba olduğunu, hem de manen huzursuzluk yaşadığını, bunun yanında gelmesi muhtemel siparişlerden mahrum kaldığı kazancın da cabası olduğunu, zira ekte müvekkilinin satıcı paneli ekran görüntüsünde görüleceği üzere satış oranının oldukça yüksek olduğunu, bu konuda müvekkilinin yoksun kaldığı karının bilirkişi marifetiyle hesaplanması taleplerinin olduklarını, davalı tarafın son derece çelişkili davrandığını, zira ilk etapta müvekkilinin talepleri doğrultusunda gönderim sağlayamadığı ürünlere muafiyet tanındığını, akabinde sözleşmeyi aniden ve gerekçesiz olarak feshedilmesi, daha sonra her nasılsa bu kararından dönerek müvekkilinin satıcı panelinin tekrar açıldığını ve daha sonra da ikinci kez fesih maili gönderip panelin tekrar kapatıldığını, davalı tarafından hazırlanan ve taraflarca imzalanan Satıcı İş Ortaklığı ve İlan Sözleşmesi’nin 9.maddesi hükmü gereğince 1 ay önceden yazılı fesih ihbarında bulunmadan, hem de mail yolu ile sözleşmeyi feshettiğini bildirmesinin hem haksız ve usulsüz fesih olduğunu, hem de sözleşme hükmüne de açık aykırılık oluşturduğunu, ayrıca müvekkilinin sözleşme haksız olarak feshedilmeden ve satıcı paneli kapatılmadan önce, ürünler için kestiği faturalar nedeniyle yüklü miktarda vergi borcu altına girdiğini, davalıdan olan alacaklarını alamadığı için KDV ve sair vergilerini ödeyemez hale geldiğini beyanla davanın kabulü ile; müvekkilinin uğramış olduğu manevi çöküntü nedeniyle 100.000,00-TL manevi ve fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkımız saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00-TL maddi tazminatın (yoksun kaldığı kâr sebebiyle), haksız feshin gerçekleştiği 15.01.2021 tarihinden itibaren işleyecek olan reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine aykırı davranışta bulunan ve müvekkili şirketi güç duruma sokan davacının kendisi olduğunu, dava dilekçesinde yer alan aksi yönde beyanların Mahkemeyi yanıltmaya yönelik olduğunu, cevap dilekçesinin ekinde yer alan e-posta yazışmalarından da açık bir şekilde görüleceği üzere, her ne kadar davacı PTT kargo ile çalışmama nedenini PTT kargo çalışanlarının kendisine hakaretvari sözler sarf etmesi olarak belirtmişse de bu hususun hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığını, esas durumun davacının PTT Kargo çalışanlarına kötü söz ve hakaret içerikli söylemlerde bulunması nedeniyle PTT Kargonun Davacı ile çalışmaktan imtina ettiğini, yine davacı dava dilekçesinde diğer kargo şirketlerinin de sıvı taşımayı kabul etmediğini belirtmişse de, kargo şirketlerinin gereği gibi ambalajlama yapılmadığı ve ürünlere herhangi bir biçimde hasar geldiği durumlarda sorumluluğun taşıtan kişide olduğuna yönelik taahhütname imzalanmadığı sürece sıvı ürün taşıması yapmaktan imtina ettiğini, davacının ise bu süreçte herhangi bir taahhütname imzalamayı kabul etmediğinden bahse konu sıvı ürünlerin PTT Kargo dışında diğer kargo şirketleri aracılığıyla da taşıtılamadığını, davacının 05/12/2020 tarihli ve kendisine 09/12/2020 tarihinde tebliğ edilmiş olan 30 günlük konutu terk etmemeye yönelik adli kontrol kararını müvekkili şirkete 04/01/2021 tarihinde, eş deyişle 1 aylık sürenin sonunda haber verdiğini, dolayısıyla tüm bu süreçte davacıya gelen siparişlerin hiçbirisinin müşterilere ulaştırılmak üzere hazırlanmadığını, sözleşme hükümlerine aykırı davranılarak ürünlerin sözleşmede belirtildiği sürede müşterilere ulaştırılamadığını, üstelik bahse konu olağanüstü durumdan müvekkili şirketin 1 ay sonra haberdar edildiğini, sözleşmenin 4.13 maddesine göre müvekkili şirketin ön ihtarda bulunmaksızın tek taraflı tazminatsız fesih hakkı bulunduğundan ve davacı tarafça iddia edildiği biçimde somut olayda haksız veya usulsüz bir fesih işlemi bulunmamakta olduğundan davanın reddini talep ettiklerini beyanla davacının huzurdaki davaya ikame etmekte herhangi bir hukuki dayanağı bulunmadığından başta maddi ve manevi tazminat olmak üzere tüm taleplerinin, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava, sözleşmenin haksız feshedildiği iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkememizce taraflar hakkında esnaf-tacir araştırması yapılmıştır.
… Vergi Dairesi Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı cevabi yazısı ile; …’nin ikinci sınıf tacir olduğu, işletme hesabına göre defter tuttuğunun görüldüğü bildirilmiştir.
… Vergi Dairesi Müdürlüğünün …tarih ve … sayılı cevabi yazısı ile; …’ye ait son üç yılın beyanname örneklerinin gönderildiği tespit edilmiştir.
… Vergi Dairesi Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı cevabi yazısı ile; …’nin ikinci sınıf tacir olduğu, işletme hesabına göre defter tuttuğu, VUK 177 vd. Maddeleri uyarınca belirlenen esnaf işletme sınırını aşmadığı tespit edilmiştir.
… Ticaret Sicili Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı cevabi yazısı ile; … adına müdürlük kayıtlarında rastlanılmadığının bildirildiği tespit edilmiştir.
Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Gazetesi Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı cevabi yazısı ile; …’ye ait esnaf detay çıktısı ile tescil ilanının yayımlandığı Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Gazetesinin bir örneğinin ilişikte gönderildiği tespit edilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5.maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1.maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1.bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1.maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından somut olayda, davanın tarafları, konusu ve davacının talebinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Eldeki davada davacı, “…” isimli firmanın sahibi olduğunu ve e-ticaret ile uğraştığı için, birkaç e-ticaret şirketi ile anlaştığını ve satışlarını bu platformlardan gerçekleştirmeye başladığını, bu kapsamda aynı şekilde davalı … ile de e-ticaret amacıyla 15.03.2019’da pazaryeri sözleşmesi imzalandığını ve davalının internet sitesinde … ID ile ürünlerini satışa koymak amacıyla anlaştığını,bu şekilde taraflar arasındaki ”Satıcı İş Ortaklığı ve İlan Sözleşmesi”ne istinaden bir süre sorunsuz bir şekilde çalışma gerçekleştirdiğini, ancak daha sonra süreç içerisinde yaşananlar ve daha sonra taraflar arasında akdedilen sözleşmenin davalı tarafça haksız feshinden ötürü maddi ve manevi zarara uğradığını beyan ederek eldeki maddi ve manevi tazminat istemli davayı açtığını belirtmiştir. Taraflar arasında ”Satıcı İş Ortaklığı ve İlan Sözleşmesi”nin imzalandığı hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki ihtilaf işbu sözleşmenin davalı tarafça feshinin haksız olup olmadığı, haksız ise davacının haksız fesih nedeniyle maddi ve manevi zarara uğrayıp uğramadığı, uğramış ise bunların davalıdan talep edilip edilemeyeceğine ilişkindir. Dolayısıyla davacının talebi, taraflar arasındaki Satıcı İş Ortaklığı ve İlan Sözleşmesinin davalı tarafça haksız feshinden ötürü uğradığı maddi ve manevi zararın tahsilidir. Eldeki davanın konusu da, davacının taraflar arasında akdedilen Satıcı İş Ortaklığı ve İlan Sözleşmesinin davalı tarafça haksız feshinden ötürü uğradığı maddi ve manevi zararın tazminine ilişkin olduğu ve bu nevi davaların mutlak ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, eldeki davanın nisbi ticari dava olarak kabulü ile uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesi tarafından çözülebilmesi için, uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması ve her iki tarafında tacir olması zorunludur. Yukarıda detaylı olarak belirtilen ve dosyaya celbedilen cevabi yazılardan da anlaşılacağı üzere; davalı tacir, davacının ise -ikinci sınıf tacir- esnaf olduğu, bu hali ile davalı taraf tacir olsa da davacının tacir olmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda, davanın nispi ticari dava sayılamayacağı, yine davanın TTK’nun 4. Maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olmadığı, aynı maddenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na atıfla mutlak ticari dava konusu kabul ettiği sözleşmelerden de kaynaklanmadığı anlaşılmıştır.
Ticari olmayan davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup asliye hukuk mahkemesi ile ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki TTK’nun 5/3.maddesi uyarınca görev ilişkisidir. Göreve ilişkin usul kuralları HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartıdır. Dava şartları kamu düzeninden olmakla resen dikkate alınırlar. İzah edilen nedenlerle, davanın, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; HMK’nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; Davanın, HMK md. 114/1-(c) ve HMK’nun 115/2.maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin, görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri gerektiğinin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemelerine tevzi edilmek üzere İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı tarafın yokluğunda, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 20/01/2022

Katip … ¸

Hakim … ¸