Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/279 E. 2021/675 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO2021/279 Esas
KARAR NO:2021/675

DAVA:Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:12/03/2013
KARAR TARİHİ:14/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; davalı tarafından, müvekkili şirket hakkında ….İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile icra takibinde bulunulduğunu, söz konusu icra takip dosyasından müvekkili şirketin tesadüfen haberinin olduğunu, zira davalının, davacı şirketin taşındığı adresi takip adresi olarak gösterilerek icra takibini kesinleştirdiğini, bu nedenle, haksız ve hukuka aykırı olarak kesinleştirilen takibe karşı işbu huzurdaki menfi tespit davasının açılma zorunluluğunun doğduğunu, davacı şirketin, davalının icra takibine dayanak gösterdiği 22/03/2010 tarihli Danışmanlık Sözleşmesinden dolayı hiçbir borcunun olmadığını, çünkü müvekkili şirket yetkililerinin, davalının kardeşi ile daha önce Kapasite Raporu ve Sanayi Sicil Belgesi çıkartılması işlemleri için anlaştığını ve davalının kardeşinin taahhütlerini yerine getirmesi sebebiyle, bu kez İSO 9001:2008 Kalite Yönetim Sisteminin Kurulması ve Belgelendirilmesi ile İSO 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi(HACCP)’nin kurulması ve belgelendirilmesi işlemlerini yürütmesi için 22/03/2010 tarihli Danışmanlık Sözleşmesinin imzalandığını, taraflar arasındaki sözleşmenin imzalanmasından sonra davalının kardeşinin askere gittiğini ve davalı firmanın işlemleri gereği gibi takip edemediğini, hatta bir müddet davalıya ulaşılamadığını, telefonlarına cevap verenin olmadığını, davalı tarafça söz konusu sözleşme gereğince hiçbir çalışma yapılmamasına rağmen sanki hizmet verilmiş gibi 02.02.2011, … seri numaralı, 2.360,00-TL ve 02.02.2011 tarih, … seri numaralı, 2.360,00-TL bedelli faturalar tanzim edilmiş ise de müvekkili şirket yetkilileri tarafından 14.02.2012 tarihli, 952042 seri numaralı, 4.720,00-TL bedelli iade faturası tanzim edilerek davalı tarafa gönderildiğini, ancak daha sonra davalının, sözleşme gereğince taahhütlerini yerine getireceği … verdiği sözlere istinaden müvekkili şirket tarafından davalının banka hesabına 29.03.2011 tarihinde 2.000,00-TL nakit avans ödemesinin yapıldığını, söz konusu avans ödemesine rağmen davalı tarafça taahhütlerin yerine getirilmediğini, bunun üzerine müvekkili şirket yetkilileri tarafından taahhütlerin yerine getirilmesi veya verdikleri avansın geri verilmesi amacıyla davalıya ulaşılmaya çalışılmışsa da ne davalıya ne de askere giden kardeşine ulaşabilmenin mümkün olamadığını, bu arada davalı tarafça müvekkili şirket hakkında haksız ve kötü niyetle ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, oysa davalı tarafça sözleşme konusu İSO 9001:2008 Kalite Yönetim Sisteminin Kurulması ve Belgelendirilmesi ile İSO 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi(HACCP)’nin kurulması ve belgelerinin alınması amacıyla hiçbir işlem yapılmadığını, hiçbir girişimde bulunulmadığını, davalı tarafça sözleşme konusu taahhütlerin hiçbirinin yerine getirilmediğinin çok iyi bilinmesine rağmen 9.440,00-TL danışmanlık bedeli ve 3.767,74-TL geçmiş gün faizinin tahsili talebiyle müvekkili aleyhine icra takibi yapıldığını, müvekkilinin davalıya gerek 22/03/2010 tarihli Danışmanlık Sözleşmesinden gerekse ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından dolayı hiçbir borcunun olmadığını beyanla öncelikle icra dosyasına yatırılan paranın İİK 72.maddesi gereğince tedbiren alacaklıya ödenmesinin durdurulmasına, yargılama sonucunda da müvekkili şirketin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile kötü niyetli davalının alacağının %40’ı oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 24.09.2013 havale tarihli dilekçesi ve mahkememizin 17.09.2013 tarihli celsesinde menfi tespit isteminin yanında davalıya ödediğini iddia ettiği 2.000,00-TL nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmesi karşısında, sözlü ve yazılı beyan mahkememizce ıslah beyanı olarak kabul edilerek eksik harcın ikmali sağlanmıştır.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; öncelikle davacı/borçlunun ticaret sicilinde ve sözleşmede yer alan kaşede belirtilen adreslerinin birbirini teyit etmesi nedeniyle ticaret sicilindeki adresine tebligat yapılarak takibin kesinleştiğini, davacı/borçlunun taşındığı halde ticaret sicilindeki adresini değiştirmeyerek/taşımayarak kendisinin takibin kesinleşmesine sebebiyet verdiğini, bununla birlikte taraflar arasında 22/03/2010 tarihli danışmanlık sözleşmesi akdedildiğini, işbu sözleşme uyarınca müvekkilinin, davacı şirketten icra takibine konu edilen meblağ kadar alacağının bulunduğunu, zira danışmanlık sözleşmesinin 5.2 maddesi gereğince kararlaştırılan danışmanlık ücretinin %50’sinin sözleşmenin imzalandığı sırada peşin olarak ödeneceği şeklinde tarafların mutabık kaldığını sözleşme hükmüne rağmen davacının sözleşme bedelinin yarısını peşin olarak müvekkiline ödemediğini, ayrıca davacı/borçlunun, müvekkilinin işe başlaması için gerekli olan bilgi ve belgeleri vermediği gibi, ödemesi gereken rakamları da ödemediğini, buna karşın müvekkilinin iyi niyetli olarak sözleşme ile üstlenmiş olduğu danışmanlık edimini yerine getirmek amacıyla çalışmalara başladığını, çalışmaların davacı/borçlu şirket ile yerinde, yüz yüze ve telefon üzerinden yürütüldüğünü, müvekkilinin tüm iyi niyetleri çabaları sonucu taraflar arasında yapılan görüşmeler neticesinde 02/02/2011 tarihinde faturaların düzenlenmesi ve ödemenin faturalara mahsuben yapılıp işe başlama kararı alındığını, ancak fatura kesilmesini müteakip ödeme yapılmadığını ve davacı/borçlu şirketten, tüm iletişim kanalları kullanılarak taahhüdünün yerine getirilmesi müvekkili tarafından talep edilmesine rağmen davacı/borçlu tarafından gereğinin yapılmadığını, davacı/borçlunun şifahi talebi üzerine, müvekkili tarafından 02/02/2011 tarihinde düzenlenen faturalar karşılığında ödeme alınmadığı gibi, Vergi Dairesine/Maliye’ye gelir ve KDV vergi borcu tahakkuk ettiğinden müvekkilinin ayrıca mağduriyetinin söz konusu olduğunu, davacı/borçlu şirketin ödeme yapması gerekirken bir (1) yıl sonra tamamen usul ve yasaya aykırı olarak 14/02/2012 tarihli iade faturasını düzenlemek suretiyle müvekkiline gönderdiğini, söz konusu iade faturasının süresi içerisinde 17/02/2012 tarihinde iadeli taahhütlü olarak davacı/borçluya iade edildiğini, davacı/borçlu sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmeyerek sözleşmenin feshine kendisi haksız olarak sebebiyet verdiğinden, sözleşmenin 7.maddesi uyarınca sözleşme ile kararlaştırılan ücretinin tamamını ve müvekkilinin uğradığı zararları ödemekle yükümlü olduğunu, bir diğer iddia olan davacı/borçlu tarafından 29/03/2011 tarihinde ödendiği iddia edilen 2.000,00-TL’lik ödeme de yapılmadığını, müvekkili tarafından düzenlenen faturalarda hesap numaraları bulunmasına karşın, (… Danışmanlık-…) hesaplarına veya tahsilat makbuzu karşılığı elden herhangi bir ödemenin bulunmadığını beyanla davanın reddine, mahkemece verilen 18/03/2013 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, davacı/borçlunun %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi ile yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı/borçluya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava; menfi tespit ve alacak davasıdır.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, ….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası celbedilmiş, tarafların ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak bilirkişi raporu alınmıştır.
….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası kapsamından; davalı tarafın davacı hakkında toplam 13.207,74-TL alacağın eklentileri ile birlikte ödetilmesi istemiyle ve ilamsız takip yoluyla icra takibinde bulunulduğu, takibin dayanağının 22/03/2010 tarihli Danışmanlık Sözleşmesi olduğu tespit edilmiştir. Öncelikle taraflar arasında 22.03.2010 tarihli danışmanlık sözleşmesinin akdedildiği, işbu sözleşmeden önce taraflar arasında, kapasite raporu ve sanayi sicil belgesi çıkartılma işlemleri için sözlü anlaşma bulunduğu hususunda ihtilaf yoktur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalının 22.03.2010 tarihli sözleşmenin 7.maddesi gereğince sözleşme bedelinin tamamını, davacının sözleşmeyi haksız feshi nedeni ile talep edip edemeyeceği ve 29.03.2011 tarihli banka havale dekontu ile gönderilen 2.000,00-TL bedelin 22.03.2010 tarihli sözleşmeye istinaden gönderilen bedel olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davacı vekilinin dava dilekçesi ile; müvekkili olduğu şirket aleyhine yapılan icra takibine davalı tarafça devam edilmesi halinde müvekkili şirketin telafisi güç ve imkansız zarara uğraması söz konusu olacağından İİK 72/3 maddesi gereğince icra dosyasına yatırılacak paranın yargılama sonuna kadar alacaklıya ödenmemesi yönündeki ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebi üzerine Mahkememizin 18/03/2013 tarihli ara kararı ile “Takip dosyası ve dava dilekçesi gözönüne alınarak İİY. nın 72/3 maddesi gereğince % 15 teminat karşılığında icra kasasına girecek paranın alacaklıya ödenmemesi … HMK. 389 ve devam eden maddeleri gereğince tebdir konulmasına,” dair hüküm kurulduğu görülmüştür.
Mahkememizin (Kapatılan 40.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası) 05/12/2013 tarihli duruşmasının (2) numaralı ara kararı ile; ”A-Tarafların ticarei defterlerinin usulüne uygun tanzim edilip edilmediği bu suretle delil niteliğine haiz olup olmadığı,
B-Davaya konu faturaların tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığı faturaya istinaden ödeme olup olmadığı,
C-davacı tarafından 29/03/2011 tarihinde yapılan ödemenin tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığı ödemeye dayanak olarak 2000-TL ödemenin dava konusu danışmanlık sözleşmesine istinaden mi yoksa kapasite raporu ve sanayi sicil belgesinin çıkartılmasına ilişkin hizmete ilişkin mi yapıldığının tespiti için HMK nın 273.maddesi gereğince rapor tanzimi için bilirkişi … aracılığı ile inceleme yapılmasına…” karar verilmiş ve bu doğrultuda Muhasebe Finans Uzmanı … tarafından tanzim edilen 21/01/2014 tarihli bilirkişi raporunda özetle; İncelenen davacı yan 2011 ve 2012 yılları ticari defterlerinin açılış tasdikleri ile yıl sonu kapanış tasdiklerinin yasal süresinde olduğu, davaya konu faturalar ve 2.000,00-TL ödeme makbuzunun davacı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, düzenlenen iade faturasının kayıtlara işlenmesi ile davacı yanın takip ve dava tarihi itibariyle davalı yana ticari defter kayıtlarına nazaran herhangi bir borcunun bulunmadığı, incelenen davalı yan 2010-2011 yılı işletme defterlerinin açılış tasdikleri yasal süresinde olduğu, işletme defterlerinin yılsonu kapanış tasdiki yaptırma zorunluluğu bulunmadığı, davaya konu faturaların davalı yan işletme defterlerinde kayıtlı olduğu, işletme defteri yapısı itibariyle sadece gelir ve gider hesaplarının takip edildiği defter olduğundan, davalı yanın davaya konu faturalara mahsuben herhangi bir tahsilat yapıp yapmadığı hususunun tespitinin mümkün olmadığı, davacı yanın düzenlemiş olduğu iade faturasının ise davalı yan tarafından davacıya iade edildiği, davacı yanın yaptığı 2.000,00-TL ödemeye ait banka dekontu üzerinde herhangi bir açıklama yer almadığından ve ödeme dava dışı … hesabına yapıldığından, bu ödemenin dava konusu danışmanlık sözleşmesine istinaden mi yoksa kapasite raporu ve sanayi sicil belgesinin çıkartılmasına ilişkin hizmete ilişkin mi yapıldığının anlaşılamadığı görüşü bildirilmiştir.
Mahkememizin (Kapatılan 40.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası) 20/02/2014 tarihli duruşmasının (2) numaralı ara kararı ile; ”Davacı vekiline davaya konu 2000TL’yi taraflar arasında akdediliği ihtilafsız olan 22/03/2010 tarihli sözleşmeye istinaden davalıya ödendiği konusunda davalıya yemin teklif etme konusunda beyanda bulunması için birdaha ki celseye kadar kesin süre verilmesine, kesin süre içerisinde yemin teklifi konusunda beyanda bulunmadığı takdirde yemin teklifini reddetmiş sayılacağının ihtarına( İhtarda bulunuldu)” şeklinde karar verildiği ve davacı vekilinin 04/03/2014 havale tarihli dilekçesi ile davalı tarafa yemin teklifinde bulunduğunu belirtir dilekçe sunduğu, davalının 06/03/2014 tarihli duruşmada ”29/03/2011 tarihli banka havale dekontu ile yapılan 2.000-TL lik ödemenin taraflar arasında akdedildiği ihtilafsız olan 22/03/2010 tarihli sözleşme kapsamında yapılan ödeme olmadığını, ödemenin 22/03/2010 tarihli sözleşmeden önce akdedilen kapasite raporu ve sanayi sicil belgesi çıkartılması hizmeti karşılığında yapıldığına Namusum, Şerefim ve Kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum” şeklinde beyanda bulunduğu tespit edilmiştir.
Mahkememizin (Kapatılan 40.Asliye Ticaret Mahkemesi) 06/03/2014 tarih, … Esas ve … Karar sayılı ilamı ile; “Davanın Kısmen Kabulü ile; 1-Davacının …. İcra Müdürlüğünn … E. Sayılı takip dosyasında 3.767,74-TL işlemiş faiz ile davalıya borçlu olmadığının tespitine, 2-Davanın red edilen kısmı üserinden mahkememizin 18.03.2013 tarih ve … esas sayılı dosyası ile icra takibinin durdurulmasına karar verildiği gözetilerek İİK 72 maddesi gereğince 1.888,00-TL tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 3-Davanın kabul edilen kısmı yönünden davalı icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı sabit olmadığından İİK 72 maddesi gereğince davalının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine yer oladığına, 4-Fazlaya ilişkin istemin reddine…” dair karar verildiği ve verilen kararın davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosyanın Yargıtay’a gönderildiği, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 22/06/2015 tarih, 2014/5014 Esas ve 2015/4807 Karar sayılı ilamı ile; ”…1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2) Taraflar arasındaki 22.03.2010 günlü sözleşme bedeli kdv dahil 9.440,00 TL olup, sözleşmenin 5. maddesi uyarınca bu bedelin %50’si peşin, kalan %50’si ise sözleşme gereğinin yerine getirilmesi halinde ödenecektir. 7. maddede ise, sözleşmenin zamanından önce ve hiçbir hukuki sebep göstermeksizin feshi halinde sözleşmeyi haksız olarak fesheden tarafın sözleşme bedelinin tamamı ile birlikte karşı tarafın tüm zararını ödemesi kararlaştırılmıştır. Davalı taraf, sözleşme gereği alması gereken %50 peşinat bedelini talep etmek üzere 02.02.2011 tarihli iki adet faturayı davacı yana göndermişse de, 14.02.2012 tarihinde davacı tarafından iade faturası düzenlenerek davalıya iade edilmiştir. Bedelin kısmen ödenmemesi sözleşmenin feshi olarak değerlendirilemez. Alacaklının bu bedel ile ilgili talep hakları varlığını devam ettirir, ancak fatura konusu bedelin talebinin sözleşmeye göre haklı olup olmadığı ayrı bir konu olup bunun ödenmesinin istenemeyeceği savunması fesih işlemi olarak yorumlanamaz. Hâl böyle olmakla, sözleşmenin 7. maddesi uyarınca sözleşmeyi haksız fesheden taraf için öngörülen hükmün uygulama imkanı bulunmadığından takip konusu alacak yönünden talep edilen menfi tespit istemi hakkında bir karar verilmesi gerekirken hatalı yorumla yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bendde açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bendde açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA..” karar verildiği, işbu karara karşı taraf vekillerince karar düzeltme kanun yoluna başvurulduğu ve Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 27/02/2017 tarih, 2015/8466 Esas ve 2017/598 Karar sayılı ilamı ile; ”…Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere göre, HUMK’nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin karar düzeltme isteminin REDDİNE…” dair karar verildiği ve dava dosyasının, ….Asliye Ticaret Mahkemesinin faaliyetlerinin durması ve dosyalarının ….Asliye Ticaret Mahkemesine aktarılması sonucu, Mahkememizin … Esas sayılı sırasına kaydının yapıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizin 02/11/2017 tarihli duruşmasında ”Mahkememizce usul ve yasaya uygun olan Yargıtay Bozma ilamına uyulmasına” karar verilmiştir.
Mahkememizin 02/11/2017 tarih, … Esas ve 2017/764 Karar sayılı ilamı ile; “1-Davanın kısmen kabulü ile … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında davacının 4.720,00-TL asıl alacak ve 3.766,74-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 8.487,74-TL borçlu olmadığının tespitine fazla istemin reddine, Davacı ve davalı tarafın kötü niyet tazminat taleplerinin yasal koşullar oluşmadığından reddine,” dair karar verildiği ve verilen kararın davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosyanın Yargıtay’a gönderildiği, Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 15/12/2020 tarih, 2018/638 Esas ve 2020/4289 Karar sayılı ilamı ile; ”…1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davacı vekilinin aşağııdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Mahkemenin kabulünde olduğu üzere; sözleşme bedelinin kısmen ödenmemesinin sözleşmenin feshi anlamına gelmeyeceği, bu nedenle sözleşmenin halen geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Sözleşme bedelinin yarısının peşin olarak ödenmesi, davacının kendi edimini eda etmesinin bir şartıdır. Mahkeme sözleşmenin bir hükmünü yerine getirmesi için tarafları zorlayamaz bu nedenle sözleşme bedelinin peşin yatırılması gereken kısmının tahsili konusunda hüküm kurulması da mümkün değildir. Bu gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile kısmen kabulü … karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA,…”dair karar verildiği ve dava dosyasının Mahkememizin 2021/279 Esas sayılı sırasına kaydının yapıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizin 14/10/2021 tarihli celsesinde usul ve yasaya uygun görülen Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 15/12/2020 tarih, 2018/638 Esas ve 2020/4289 Karar sayılı ilamına uyulmasına karar verilerek, davacının Menfi tespit talebi yönünden Mahkememizce ”Davanın kabulü ile, davacının davalıya ….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına dayanak 22/03/2010 tarihli Danışmanlık Sözleşmesi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine” karar verilmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 15/12/2020 tarih, 2018/638 Esas ve 2020/4289 Karar sayılı ilamında yer alan gerekçeler ile Mahkememizin 18/03/2013 tarihli ara kararı ile ihtiyati tedbir kararı verilmiş olması nedenleriyle ”davacının davalıya yönelik kötü niyet tazminatı talebinin kabulü ile, takip tutarının %20’si (2.641,55-TL) oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Davacının alacak talebi yönünden ise; Mahkememizce ”davacının 2.000,00-TL’nin ödeme tarihinden itibaren davalıdan tahsili ile kendisine verilmesi talebine yönelik Mahkememizin 06/03/2014 tarih, … Esas ve … Karar sayılı ilamındaki ilgili hükmün Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 27/02/2017 tarih, 2015/8466 Esas ve 2017/598 Karar sayılı Karar düzeltme ilamı ile kesinleştiği anlaşılmakla, bu konuda yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına” karar verilmiştir.
Tüm bu nedenlerle Mahkememizce aşağıda yazılı bulunan hüküm tesis olunmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ İLE, davacının davalıya ….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına dayanak 22/03/2010 tarihli Danışmanlık Sözleşmesi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine,
2-Davacının davalıya yönelik kötü niyet tazminatı talebinin kabulü ile, takip tutarının %20’si (2.641,55-TL) oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacının 2.000,00-TL’nin ödeme tarihinden itibaren davalıdan tahsili ile kendisine verilmesi talebine yönelik Mahkememizin 06/03/2014 tarih, … Esas ve … Karar sayılı ilamındaki ilgili hükmün Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 27/02/2017 tarih, 2015/8466 Esas ve 2017/598 Karar sayılı Karar düzeltme ilamı ile kesinleştiği anlaşılmakla, bu konuda yeniden HÜKÜM KURULMASINA YER OLMADIĞINA,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 1.038,84-TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline, 225,60-TL peşin harç ile 34,15-TL ıslah harcı toplamı olan 259,75-TL harcın mahsubuna, bakiye 779,09-TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 4.080,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 225,60-TL peşin harç, 34,15-TL ıslah harcı, 24,30-TL başvurma harcı, 500,00-TL bilirkişi ücreti ve 368,10-TL posta masrafları olmak üzere toplam 1.152,15-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-HMK 333.maddesi gereğince taraflarca yatırılan gider avanslarından geriye kalan kısımlarının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize verilecek dilekçe ile YARGITAY nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 14/10/2021

Katip …

Hakim …