Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/20 E. 2022/97 K. 03.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/20
KARAR NO : 2022/97

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 11/01/2021
KARAR TARİHİ : 03/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı … arasında … model telefonun satımına ilişkin bir ilişki mevcut olduğunu, müvekkilinin bu ilişki doğrultusunda davalıdan 11 adet … hafıza satın aldığını, karşılığında bir adet çek verdiğini, fakat telefon alım satımına ilişkin müvekkilinin davalı tarafa herhangi bir borcu kalmadığından çekin boşa çıktığını, bu sebeple müvekkilinin davalı taraftan telefon alım satımına ilişkin verdiği bu çekin iadesini istediğini, ancak davalı tarafından davaya konu bu çekin müvekkiline geri iade edilmediğini, davalı şahısın çeki iade etmediği gibi çekin günü geldiğinde de çeki tahsil için bankaya ibraz ettiğini, ve çekin arkasına karşılıksızdır şerhi yazıldığını, bu da müvekkilin olmayan bir borçtan dolayı mağduriyet altına girmesi anlamına geldiğini, tüm bu nedenlerle yukarıda belirtilen çekin iptalini, borcun olmadığının tespitini talep ettiklerini, bu nedenlerle davanın kabulü ile … Bankası … şubesine ait 30/03/2019 keşide tarihli, … çek numaralı, …’e yazılı 50.000 TL bedelli çekin iptali ile müvekkilin davalıya borcunun olmadığının tespiti ile yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava kapsamında müvekkiline usulüne uygun bir şekilde tebligatın yapılmadığını, bu nedenle taraflarınca davadan 01/06/2021 tarihinde haberdar olunduğunu, süresi içerisinde cevap dilekçesini sunduklarını, dava tarafından dava dilekçesinde her ne kadar çekin telefon satımına ilişkin olduğu iddia edilmişse de bu hususun gerçeği yansıtmadığını, müvekkili tarafından davacıya 50.000 TL nakit para elden verildiğini, davacı ise aldığı bu borç karşılığında …Bankası … şubesinin … seri numaralı 30/03/2019 keşide tarihli çekini keşide ederek müvekkiline teslim ettiğini, çekin süresinde … Bank … Şubesi’nde takasa ibraz edildiğini ancak ilgili çek hesabında borcun karşılığı olmaması nedeniyle çekin arkasına “Karşılıksızdır” şerhi konularak iade edildiğini, bu çek… Ltd. Şti tarafından keşide edildiği tacir çeki netiliğinde olduğunu, çek hesabı sahibinin en önemli sorumluluğunun çek karşılığını banka hesabında bulundurmak olduğunu, ancak davasının borcuna karşılık verdiği çekin karşılıksız ve müvekkilin mağduriyetine neden olduğunu davacı ve borçlu şirket hakkında … 11. İcra Dairesi’nin …E. Sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davacı tarafın çekin verilme nedenini Mahkemeye gerçeğe aykırı olarak bildirdiğini, müvekkili tarafından bu çekin, nakit olarak davacıya vermiş olduğu 50.000 TL karşılığında teslim alındığını, dava dilekçesinde bahsedildiği gibi telefon alım satımına ilişkin bir sözleşme taraflar arasında bulunmadığını, dolayısıyla bu anlaşmanın sonradan bozulması ile çekin boşa çıkması mümkün olmadığını, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun işbu davanın reddine, işbu davanın açılmasından ve borcun ödenmemesinde tamamen kötüniyetli olan davacının İİK 72/4 uyarınca alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmolunmasını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosyada davacı tarafın bildirdiği belgeler, … Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 11/02/2021 tarihli yazısı, davacı şirketin ticari sicil kayıtları, davalı tarafın nüfus kayıt örneği, … Bankası Genel Müdürlüğü’nün 10/02/2021 tarihli cevabi yazısı ve yemin delil olarak değerlendirilmiştir.
GEREKÇE: Dava, kıymetli evrak nedeniyle İİK’nun 72/1. Maddesi uyarınca borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Tarafların uyuşmazlık noktaları, davacının … Bankası …Şubesi’na ait … numaralı 30/03/2019 tarihli 50.000,00 TL bedelli çek nedeniyle davalıya borçlu olup olmadığı, çekin iptalinin gerekip gerekmediği ve davalı tarafın menfi tespit davasında İİK’nun 72/4. Maddesi uyarınca tazminat talep edip edemeyeceği hususlarına ilişkindir.
TMK’nun 6. maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” HMK’nun 190. maddesi gereğince de, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
Menfi tespit davalarında da, HMK’nın ispata ilişkin genel kuralları geçerlidir. Bu davalarda davacı taraf, borçlu olmadığını iddia ettiğine göre, olumsuz bir durumun ispatı mümkün olmadığından, kural olarak ispat yükü alacaklıya aittir. Başka bir ifade ile, menfi tespit davasında hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü alacaklıdadır. Bununla beraber, davacının iddiasına göre ispat yükünün yer değiştirmesi de mümkündür. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel ilişkiden doğan talep hakkına ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. (HGK’nun 2011/19-473 Esas 2011/607 Karar 2003/19-781 Esas 2003/768 Karar sayılı ilamları) Bu nedenle kambiyo senetleri hakkında açılan menfi tespit davalarında, senedin dayanağı olduğu ileri sürülen hukuki ilişki ile senet metnindeki borç sebebi karşılaştırılarak, ispat yükünün kime düşeceği belirlenir.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Kambiyo senedinin bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü kambiyo senedinin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6 m.). İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir. (Yargıtay HGK’nun 2017/19-821 E-2019/58 K sayılı kararı)
Tüm bu genel açıklamalar dikkate alınarak iş bu davada ispat yükü … Bankası … Şubesi’na ait … numaralı 30/03/2019 tarihli 50.000,00 TL bedelli çekin cep telefon satımına ilişkin verildiğini, borcun kalmadığını ve çekin iadesinin gerektiğini iddia eden ve temel borç ilişkisini değiştiren davacı taraftadır. Davacı tarafın iddiası kapsamında ispata elverişli herhangi bir yazılı delil sunmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle de davacı tarafa dava dilekçesinde yemin deliline dayanmış olması nedeniyle yemin teklif etme hakkı hatırlatılmıştır. Davacı tarafın yemin deliline dayanmış olması nedeniyle davalı taraf dava konusu çekin borç para karşılığı verildiğini belirterek yemini usulüne uygun şekilde eda etmiştir. Tüm bu nedenlerle davacının sübut bulmayan davasının reddine dair karar verilmiştir.
Davalı tarafın cevap dilekçesinde ileri sürdüğü kötü niyet tazminat talebi yönünden ise, mahkememizce dosya kapsamında herhangi bir ihtiyati tedbir kararı da verilmemiş olması nedeniyle İİK’nın 72/4. Maddesi’ndeki koşullar oluşmadığından davalının tazminat talebinin reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davanın reddine,
2-Davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebin reddine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 853,88-TL harçtan mahsubu ile hazineye gelir kaydına, bakiye 773,18-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, buna ilişkin harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kararın mahiyeti gereği üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yatırılan delil avansı ve yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-HMK’nun 333/1. maddesi gereğince varsa artan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleşmesinden sonra yatıran ilgili tarafa iadesine,
8-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T.’ye göre belirlenen 7.300,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
Dair, davalı asil ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, davacı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK’nın 341/1. maddesi uyarınca 2 haftalık yasal süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 03/02/2022
Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır