Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/186 E. 2021/870 K. 17.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/186 Esas
KARAR NO : 2021/870

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 08/10/2010
KARAR TARİHİ : 17/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkili ve müvekkilinin grup şirketleri ile davalı … arasında bağıtlanan 09.05.2006 tarihindeki protokoldeki edimlerin yerine getirilmiş olmasına karşın , davalı alacaklı … nin protokolde üzerine düşen edimlerini yerine getirmeyerek alacaklı temerrüdüne düşmüş olmasına rağmen , davacı … ve … grubu şirketlerin temerrüde düştüğünü söyleyerek davacı müvekkilinin ve grup şirketlerinin varlıklarını satışa arz etmek sureti ile davalı … nın yaratmış olduğu muarazanın haksız ve yersiz olduğunu, davalı … nin alacaklı temerrüdünde bulunduğunu, … ve … grubu şirketlerin borçlu temerrüdün de bulunmadığının tespiti ile davalı … nın iş bu muarazasının önlenmesine ve öncelikle 09.05.2006 tarihli sözleşmede yer alan tüm borçluların taşınmazlarının satışını yapmaması için dava sonuna değin teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; BDDK nın 15.03.2001 tarih ve 198 sayılı kararı ile …T.A.Ş nin temerrüdü hariç, ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin … ne devredildiğini, … fon kurulunun 14.09.2001 tarih ve 200 sayılı kararı ile alacağın tahsili kapsamında takip işlemlerine başlandığını, 6183 sayılı yasa ile ilgili mevzuata göre işlemler devam ederken davacı ile fon arasında borcun ödenmesine yönelik olarak 09.05.2006 tarihli protokolün bağıtlandığını, ancak davacı tarafından protokol yürürlük koşulları, edim ve taahhütlerinin yerine getirilmemesi ile, … nın 03.04.2008 tarih, 100 sayılı kararı ile protokolün temerrüde ilişkin hükümlerinin uygulanmasına, yasal takip işlemlerine gruba ait iktisadi bütünlük kapsamına alınan varlıkların satışına devam edilmesine karar verildiğini, müvekkilinin bir kamu kurumu olup, yapmış olduğu işlemler ve kararların idari işlem ve idari karar niteliğinde olduğunu ve davacı tarafından … 6. İdare Mahkemesi’nin … sayılı dosyası ile fon kurulunun 03.04.2008 tarihli 2008/100 sayılı kararının iptali için dava açıldığını ve mahkemece davanın reddedildiğini, davacının bu şekli ile özünde 03.04.2008 tarihli … sayılı kararı gereğince yapılmış ve yapılcak işlemlerin durdurulmasını amaçladığını, söz konusu olayın tamamen … nin idari işlem ve kararlarına yönelik olup, idari yargının görev alanında bulunduğundan davanın bu nedenle reddi gerektiğini, idare mahkemesi ile mahkememizde açılan davalar arasında derdestlik durumunun söz konusu olduğunu, davanın bir eda davası olup, protokolde tespit edilen rakam üzerinden peşin harç yatırılması gerektiğini, protokolün yürürlük koşullarının yerine getirildiğini, … açısından temerrüdün oluşmadığını, borçlu temerrüdünün gerçekleştiğini, belirterek davanın haksızlığını savunmuş ve reddine karar verilmesini istemiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Mahkememizden verilen 24/03/2016 tarih ve 2014/261 Esas 2016/269 sayılı kararı davacı vekilince temyizi üzerine Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 21/01/2019 tarih 2017/3105 Esas 2019/517 Karar sayılı ilamıyla bozulduğu, akabinde davalı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/2671 E. 2021/312 sayılı kararı ile karar düzeltme isteğinin reddine karar verilerek dava Mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp incelenmiştir.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun 15.03.2001 tarihli 198 sayılı kararı ile yönetim ve denetimin … na devredilen … T.A.Ş nin borçlarının tasfiyesi kapsamında davacı … ve … grubu şirketler ile … arasında 09.05.2006 tarihinde “borç tasfiye protokolü” bağıtlandığı tarafların kabulünde olup, fon kurulunun 03.04.2008 tarih ve 100 sayılı kararı ile; …grubu ile bağıtlanan protokolün temerrüdüne ilişkin hükümlerinin uygulanmasına karar verilerek yasal takip işlemlerine ve … grubuna ait ticari ve iktisadi bütünlük kapsamına alınan varlıklarının satışına devam edilmesine karar verilmiştir.
Mahkememizin 2010/640 E. Sayılı dosyası ile yapılan yargılama sonucunda; davada amaçlanan şeyin davalı tarafın, davacının varlıklarının satışına ilişkin karar ve işlemlerin durdurulmasının sağlamak olduğu, davalı …’nin olduğu bir kamu tüzel kişiliği olup yapmış olduğu işlemler ve aldığı kararların idari işlem ve idari karar niteliğinde bulunduğu kabul edilerek mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş olup, bu karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 11.Hukuk Dairesi Başkanlığının 04/12/2013 tarih ve 2013/3924 esas 2013/22052 karar sayılı ilamı ile bozulmuştur.
Yargıtay ilamında; “Dava, kamu tüzel kişiliğini haiz …’nun idari eylem ya da işleminden kaynaklanmayıp, taraflar arasında özel hukuk hükümlerine tabi sözleşmeye ilişkin tespit davası niteliğinde bulunduğundan, davalı aleyhine idari yargıda dava açılması mümkün olmayıp açılan davanın adli yargı yerinde görülüp sonuçlandırılması gerekir. Bu durumda, mahkemece davalı bakımından yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, davacı vekilinin buna yönelik temyiz itirazının kabulü ile kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” denilmektedir.
Mahkememizin 2014/261 Esas sayılı dosyasında, Yargıtay bozma ilamı yerinde görülerek uyulmasına karar verilmiş ve yapılan yargılama sonunda, Mahkememizce ” 09/05/2006 tarihli sözleşmenin uygulanması anlamında davalı …’nin alacaklı temerrüdünde olduğu, buna karşılık davacının borçlu temerrüdünde bulunmadığının tespitinden bahsedebilmek mümkün değildir. Davacının 09/05/2006 tarihli sözleşmenin uygulanması anlamında borçlu temerrüdünde bulunduğu kesinleşen idare mahkemesi kararlarıyla belirlenmiş bulunduğundan bu durum mahkememizi de bağlayıcı niteliktedir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; davacının 15/11/2011 tarihli ıslah dilekçesindeki taleplerini içeren davasının reddi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak davanın reddine ” dair verilen 24/03/2016 tarih, 2014/261 Esas ve 2016/269 sayılı kararın, temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21/01/2019 tarih, 2017/3105 Esas ve 2019/517 Karar sayılı ilamı ile”Taraflar arasında, 09.05.2006 tarihinde borç tasfiye protokolü akdedildiği, akabinde, davalı idarece alınan, 03.04.2008 tarihli, 2008/100 sayılı kararla, davacının protokol hükümlerine aykırı hareket ettiğinden bahisle, protokolün temerrüde ilişkin hükümlerinin uygulanmasına karar verildiği, davacı yanca, anılan kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, iptali için dava açıldığı, … 6. İdare Mahkemesi (…) nezdinde görülen dava neticesinde, mahkemece, davacının protokol hükümlerine aykırı hareket ettiği, bu nedenle, davalı yanca alınan kararın hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği ve anılan kararın Danıştay tarafından onanmak suretiyle kesinleştiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, yukarıda zikredilen İdare Mahkemesi’nin temerrüde ilişkin saptaması esas alınarak, davanın reddine karar verilmişse de, bu konudaki idare mahkemesi kararları adli yargı mercileri için bağlayıcı nitelikte değildir. Mahkemece, belirtilen husus gözetilerek, öncelikle, huzurdaki davanın bir tespit davası niteliğinde olduğu göz önüne alınıp, davacının bu şekilde bir tespit davası açmakta güncel ve korunmaya değer bir hukuki yararının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, hukuki yararın varlığının tespiti halinde ise, uyuşmazlığın esasının incelenmesi suretiyle hüküm tesisi gerekirken, idare mahkemesi kararlarının adli yargı mahkemeleri için de bağlayıcı olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. ” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir. Yargıtay bozma ilamı neticesinde dosyanın Mahkememizin 2021/186 Esasına kaydı yapılmış ve Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Dava, taraflar arasında 09.05.2006 tarihinde akdedilen Borç Tasfiye Protokolü’nün uygulanması anlamında davalının alacaklı temerrüdü halinde olduğunun, buna karşılık davacının borçlu temerrüdünde bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
HMK’nun 106/1 fıkrası uyarınca; tespit davası yoluyla, mahkemeden bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilebilir. Aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca, tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Görülmekte olan veya açılacak bir davada iddia veya savunma olarak ileri sürülebilecek konular için ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yarar bulunmadığı gibi eda davası açılması mümkün olan hallerde de tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Yine 6100 Sayılı HMK’nun 114/1-h fıkrası uyarınca hukuki yarar dava şartıdır ve yargılamanın her aşamasında re’sen nazara alınır.
Yukarıda izah edildiği üzere, davacının, taraflar arasında 09.05.2006 tarihinde akdedilen Borç Tasfiye Protokolü’nün uygulanması anlamında davalının alacaklı temerrüdü halinde olduğunun, buna karşılık davacının borçlu temerrüdünde bulunmadığının tespitini talep etmekte hukuki yararının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 114/1-h ve 115/2 fıkraları uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 114/1-h ve 115/2 fıkraları uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 59,30.-TL maktu karar ve ilam harcının, dava açılırken davacı taraftan peşin alınan 17.15.-TL ile tamamlama harcı olarak yatırılan 157,50.-TL olmak üzere toplam 175,65 harçtan mahsubu ile hazineye gelir kaydına, bakiye 116,35.-TL harcın karar kesinleştiğinde, talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından artan avans olması halinde, hüküm kesinleştiğinde ve talep edildiğinde davacıya iadesine,
5-Davalı tarafından yapılan 241,56.-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-HMK 333.maddesi gereğince davalı tarafından yatırılan gider avansından artan avans olması halinde, hüküm kesinleştiğinde ve talep edildiğinde davalıya iadesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 5.100,00 -TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin huzurunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde mahkememize verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 17/12/2021

Katip …
E imzalıdır

Hakim …
E İmzalıdır