Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/746 E. 2020/827 K. 29.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/746 Esas
KARAR NO:2020/827

DAVA:Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:05/03/2020 (Tefrik Sonrası Mahkememiz Yukarıdaki Esas Sırasına Kayıt Tarihi: 22/12/2020)
KARAR:PASİF HUSUMET YOKLUĞU NEDENİYLE RED
KARAR TARİHİ:29/12/2020

Mahkememizin 2020/184 E. Sayılı 10/12/2020 tarihli duruşma tutanağının 8 nolu ara kararı ile dava dosyasında 6100 Sayılı HMK’nın 167. Maddesi gereğince davalı … Ltd. Şti yönünden TEFRİK ile yeni esasa kayıt kararı verilmiş, dosya re’ sen ele alınarak Mahkememizin 2020/746 E. sayılı sıra numarasına kaydı yapılmıştır.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM / Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Müvekkilinin davalı …Şti 7de yaklaşık olarak 4-4,5 yıl boyunca … muhasebeci olarak çalıştığını, müvekkilinin davalı … … Şti tarafından … Noterliğinin 06/03/2015 tarihli … yevmiye numaralı vekaletnamesi ile şirket işlerinin yürütülmesi için yetkili kılındığını, aynı şekilde davalı …. Tic. Ltd. Şti tarafından da …. Noterliğinin 12/11/2014 tarihli … yevmiye numaralı vekaletnamesi ile şirket işlerinin yürütülmesi için yetkili kılındığını, müvekkilinin davalı şirketlerin vermiş olduğu vekaletnamelere istinaden mobil bankacılık dahil para aktarma yetkisine olup şirket çalışanlarının gayri resmi harcamaları dışında ortakların da şahsi harcamalarının çıkışlarını yaptığını, davacı müvekkilinin işe girdiği tarihten işten çıkış tarihine kadar davalı şirketler tarafından müvekkilinin şahsi hesabı üzerinden harcamalar yapıldığını, işbu harcamalar gerek otel ücretleri gerekse kredi kartı ödemeleri şeklindeki harcamalar olduğunu, davalı şirketler tarafından davacı müvekkilinin bankalarda işlem yapmaya da yetkilendirildiğini, müvekkilinin …, … ve son zamanlarda … Bankası ile çalıştığını, davalılar ise …, … ve …Bankaları ile çalıştığını, müvekkilinin işe girdiği 2014 yılından itibaren hem müvekkiline hem de davalı şirketlere ait hesap hareketleri ve dava şirketlerin defter ve belgeleri incelendiğinde müvekkilinin suçsuz olduğu ve herhangi bir borcunun olmadığı açıkça ortaya çıkacağını, davacı müvekkili ile davalı şahıs … arasında da herhangi bir hukuki ticari, fiili iş ilişkisi de bulunamadığını, iş bu durumun davalıların kötüniyetli olarak takip yaptıklarının açıkça ispatı olduğunu, davacı müvekkilinin işten çıkmasından önceki 4 aya ilişkin olarak davalılar tarafından güveni kötüye kullandığına, uhdesine para geçirdiğine ilişkin iddialarda bulunulduğunu, Müvekkiline baskı altına ve uhdesine geçen bir para olmamasına rağmen 31/12/2018 tarihli “113.153,00 TL zimmetine geçirdiğine ve buna ilişkin olarak 4 adet senet imzaladığının yazılı olduğu” bir belge imzalatıldığını, bu belgenin imzalamasından sonra davalılar müvekkili ile 20 gün daha çalıştığını ve para çekilmesine imkan verildiğini, davalılar tarafından … Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulduğunu ve …. Asliye Ceza Mahkemesinin … E. Sayılı dosyası ile müvekkilinin iş bu olayın mağduru olmasına rağmen yargılandığını, söz konusu ceza dosyasında davalılar tarafından ilk etapta düzenlenen tutanakta 119.000,00 TL zarar belirtilmiş ise de ilk celse de bu zararın 200.000,00 TL olduğu ifade edilmiş ve icra takibine konulan miktarın ise 156.000,00 TL olduğunu, açıkça görüleceği üzere davalılar tarafından çelişkili beyanlarda bulunulduğunu, müvekkilinin suçsuz ve bir borcu olmamasına rağmen davalılar tarafından müvekkili aleyhine farklı mercilerde farklı miktarlarda şikayette ve işlemlerde bulunulduğunu, iş bu durum da müvekkilinin mağduriyetini açıkça ispat ettiğini, davalılar tarafından baskı altında imzalatıldığı iddia edilen söz konusu senetler hakkında müvekkilinin aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün …-…. E. Sayılı dosyaları ile icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin bir borcu olmamasına rağmen davalılarca başlatılan işbu icra takiplerinin haksız ve kötüniyetli olduğunu, davalılar ile davacı müvekkili arasında ticari ve hukuki hiçbir ilişki bulunmadığını, davalının yasaya aykırı bir şekilde davacı aleyhine takip yapması, davalının kötüniyetli olması dikkate alınarak telafisi güç ve imkansız zararlara sebebiyet verilmemesi açısından “İİK 72. Maddenin 3. Fıkrası kapsamında paranın alacaklıya ödenmemesine dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini , davalarının kabulünü, …. İcra Müdürlüğü’nün …, …, …, …E. Sayılı dosyaları davalılar-alacaklılara borçlu olmadıklarının tespitini, takibin iptalini, davalılar aleyhine %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama masrafları ile avukatlık ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA/ Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Davalı müvekkili tarafından davacı aleyhine bir alacak takibi ikame edilmediği, ayrıca henüz davacıya yöneltilmiş bir alacak talebinin olmadığı halde davacının müvekkili aleyhine menfi tespit davası açmakta hukuki yararının olmadığını, davalı … yönünden, davacı tarafından bildirilmiş bir müddeabihi ve harcı yatırılmış bir davanın mevcut olmadığını, davacının, müvekkili şirket aleyhine açmış olduğu vaki davasının hangi somut hukuki işleme (borca) ve hangi sebebe dayandırdığı dava dilekçseinde açık olmadığını, Türk Hukuk Mevzuatında menfi tespit davası açma şartlarının belli olduğunu, borçlu olmadığını iddia eden borçlu, hangi borç doğuran işlemden ötürü borçlu olmadığını dava dilekçesinde belirtmesi gerektiğini, bunun dava şartı olduğunu, ve davasının dava şartı yokluğundan esastan reddinin gerektiğini, davacının davasının netice il talep kısmında …. İcra Dairesi’nin … E. … E. … E. …E. Sayısı ile devam eden icra dosyalarında borçlu olmadığının tespitini istediğini, konu takiplerde, alacaklı davalı … olmadığını, o sebeple sıfat yokluğundan davalı … yönünden davanın esastan ve usulden reddinin gerektiğini, %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalı müvekkiline verilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE / Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
Davacı, …. İcra Dairesi’ nin … E. Sayılı takipler nedeniyle davalılara borçlu olmadığının tespiti talep etmiştir.
Davalı, iddia olunan vakıaları inkar ile sorumlu olmadıklarından bahisle genel mahiyette davanın reddini savunmuştur.
Dava, davacının …. İcra Dairesi’nin … E. Sayılı takip dosyalarında asıl dava ve iş bu tefrik edilen dava dosyası davalılarına borçlu olup olmadığına dair tespit istemine dairdir.
“Sıfat” terimi uygulamada yerleşmiş bir terim değildir. Uygulamada sıfat için “husumet” terimi kullanılmaktadır(Misal :Y3.HD 26.3.2015, 12514/5042.). HMK m. 327/2 hükmünde, burada incelendiği anlamda sıfat deyimine yer verilmiştir. TBK m.205, I’de de, buradaki anlamda” taraf olma sıfatı” deyimine yer verilmiştir. Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir(aktif husumet). Mesela, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaksına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir. (davalı sıfatı, pasif husumet). Mesela, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. (Misal:” Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkesine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddediler. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir olgudur” (YHGK 27.01.2016, 13/684-106). Yukarıdaki kısa açıklamanın gösterdiği gibi, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Bu nedenle , bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfatın usul hukukunu ilgilendiren yönü (usul hukuku bakımından önemi) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır( taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır). Şüphesiz, böyle bir karar, yalnız o davada taraf olarak gösterilmiş olan kişiler arasında kesin hüküm (HMK m.303) teşkil eder; dava konusu hak ve gerçekten taraf sıfatına sahip ( ve fakat o davada taraf olarak gösterilmemiş) olan kişi bakımından kesin hüküm teşkil etmez. Bir davanın tarafları o davada gerçekten taraf sıfatına sahip ise, o zaman, mahkeme dava konusu hakkın esası hakkında inceleme yapar ve karar verir. Mahkemenin bu kararı, dava konusu hak ve davanın ( gerçek taraf sıfatına sahip olan) tarafları bakımından kesin hüküm teşkil eder( HMK m.303). Taraf sıfatı bir dava şart değildir. Çünkü, sıfat, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hakim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re’sen ) gözetir. Mahkeme, yapacağı inceleme sonucunda, taraflardan birinin o davada taraf sıfatının bulunmadığı kanısına varırsa, davayı sıfat yokluğundan (husumetten ) reddeder. Bu kara, ( dava şartı yokluğundakinin aksine) usulden ( davanın mesmu olmadığından dolayı) bir ret kararı olmayıp, davanın esasına ilişkin bir ret kararıdır. Bu (esastan) ret kararı, davanın tarafları bakımından maddi anlamda kesin hüküm ( HMK m.303) teşkil eder. Bir kişi davada sıfatı olmadığı halde, davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltıp, kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verirse, davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddi halinde, davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilemez.( HMK m.327/2). Saptanan ve hukuksal durum karşısında; dava konusu yapılan …. İcra Dairesi’ nin … E. Sayılı takip dosyaları incelendiğinde davalı … … Ltd. Şti’ nin takip tarafı olmadığı, belirtilen senetlerde taraf olmadığı görülmüştür. Bu durumda davalı olarak …. İcra Dairesi’ nin … E. Sayılı takip dosyaları ile konu senetlerde menfi tespit isteminin davalıya yöneltilmesi mümkün bulunmamaktadır. Davalının pasif husumeti bulunmamakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının pasif husumet yokluğundan reddine,
2-6100 S HMK gereğince ve Harçlar Kanunu uyarınca davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre karar ve ilam harcı olan 54,40 TL ‘nin davacıdan tahsili ile Hazine’ ye gelir kaydına,
3-İşbu dava nedeni ile davacı tarafından yapılan yargılama giderinin uhdesinde bırakılmasına,
4-Davalı … Mim. Rest. Yapı. İnş. Ve Tur. Ltd. Şti kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile kendisini vekil ile temsil ettiren davalıya verilmesine,
5-6100 S HMK m. 333 uyarınca varsa dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen davacı gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır