Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/566 E. 2020/575 K. 14.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/566 Esas
KARAR NO:2020/575

DAVA: Kıymetli Evrak İptali (Çek İptali (Hasımsız))
DAVA TARİHİ: 08.10.2020
KARAR TARİHİ: 14/10/2020
KARAR: DAVANIN ”ESASTAN REDDİNE ve AKTİF HUSUMET YOKLUĞUNDAN REDDİNE

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM/
Davacı dava dilekçesinde ve özetle;… Şubesindeki ticari hesabından almış olduğu ve keşidecileri olduğu … Çek seri sayılı ve … çek seri sayılı 2 adet 2017 yılına ait çeklerinin bedellerini ödeyerek almış olmasına rağmen bu çeklerin bankaya ibraz edilmediği ve banka kayıtlarında çeklerin açık ve zayi olduğu belirtildiği, bilgileri verilen çeklerin zayilerinin tespitleri ile iptallerini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE/
Keşidecisi … olan çeklerin davacı keşideci tarafından zayi nedeniyle iptali talep edilmiştir.
“Sıfat” terimi uygulamada yerleşmiş bir terim değildir. Uygulamada sıfat için “husumet” terimi kullanılmaktadır.(Misal :3.HD 26.3.2015, 12514/5042.) HMK m. 327/2 hükmünde, burada incelendiği anlamda sıfat deyimine yer verilmiştir. TBK m.205, I’de de, buradaki anlamda” taraf olma sıfatı” deyimine yer verilmiştir. Sıfat, dava konusu sübjektif hak(dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir(aktif husumet). Mesela, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaksına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir. (davalı sıfatı, pasif husumet). Mesela, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten ) dolayı reddedilir. (Misal:” Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkesine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddediler. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir olgudur” (HGK 27.1.2016,13/684-106). Yukarıdaki kısa açıklamanın gösterdiği gibi, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu ( yani bir davada davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Bu nedenle , bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfatın usul hukukunu ilgilendiren yönü (usul hukuku bakımından önemi) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır( taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır). Şüphesiz, böyle bir karar, yalnız o davada taraf olarak gösterilmiş olan kişiler arasında kesin hüküm (HMK m.303) teşkil eder; dava konusu hak ve gerçekten taraf sıfatına sahip ( ve fakat o davada taraf olarak gösterilmemiş) olan kişi bakımından kesin hüküm teşkil etmez. Bir davanın tarafları o davada gerçekten taraf sıfatına sahip ise, o zaman, mahkeme dava konusu hakkın esası hakkında inceleme yapar ve karar verir. Mahkemenin bu kararı, dava konusu hak ve davanın ( gerçek taraf sıfatına sahip olan) tarafları bakımından kesin hüküm teşkil eder( HMK m.303). Taraf sıfatı bir dava şart değildir. Çünkü, sıfat, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hakim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re’sen ) gözetir. Mahkeme, yapacağı inceleme sonucunda, taraflardan birinin o davada taraf sıfatının bulunmadığı kanısına varırsa, davayı sıfat yokluğundan (husumetten ) reddeder. Bu kara, ( dava şartı yokluğundakinin aksine) usulden ( davanın mesmu olmadığından dolayı) bir ret kararı olmayıp, davanın esasına ilişkin bir ret kararıdır. Bu (esastan) ret kararı, davanın tarafları bakımından maddi anlamda kesin hüküm ( HMK m.303) teşkil eder. Bir kişi davada sıfatı olmadığı halde, davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltıp, kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verirse, davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddi halinde, davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilemez.( HMK m.327/2).
İş bu davada olduğu gibi davacı talep eden keşidecinin çek iptalini istemesi mümkün değildir yani yukarıda izah olunan bilimsel açıklama ışığında aktif husumeti bulunmamaktadır. TTK 651/2 gereğince bir çekin iptaline karar verilmesini mahkemeden senedin zayi olduğu ve ziyaının ortaya çıktığı anda çek üzerinde hak sahibi olan lehtarı veya senedin devri halinde yetkili hamil isteyebilir. Aynı şekilde tahsil cirosu ile çeki iktisap edeninde dava açma hakkı vardır. TTK nın bu düzenlemesi karşısında çeki düzenleyerek tedavüle çıkaran keşidecinin hesap sahibi olsa dahi iptal davası açma hakkı yoktur. Keşidecinin duruma göre menfi tespit davası veya istirdat davası ( senedin iadesi) açması söz konusu olabilir. Yalnız keşideci çek sonradan kendisine devredildiği durumlarda çek üzerinde son hamil sıfatı ile de iptal davası açabilir.
Rızası olmaksızın elinden kıymetli evrakı çıkan kimse borçlunun ödemeden men edilmesini mahkemeden talep edebilir. Önleyici tedbir niteliğinde olan ödeme yasağı kararı iptal davasının ilk aşamasını teşkil eder. Ancak iptal davası ve ödemeden men kararı verilmesini kıymetli evrak niteliğindeki senetler için mümkündür. Her ne kadar ilim sahasında ve Yargıtay içtihatlarında açık çeklerin iptaline karar verilmesi imkanının bulunduğu savunulmuş ise de; tamamen boş çek yaprağı niteliğinde olan belgeler 6102 Sayılı Ticaret Kanununun 780. Maddesinde yazılı unsurlardan hiçbirini ihtiva etmediğinden ve çek vasfı ile kıymetli evrak niteliğini taşımadığından davacı talep edenin keşideci olduğu da gözetilerek dava konusu çeklerle ilgili talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M/Gerekçesi Yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Dava dilekçesinde belirtilen … şubesine ait … ve … Çek seri numaralı meblağı olmayan/bildirilmeyen çekin BOŞ ÇEK YAPRAĞI KIYMETLİ EVRAK SAYILMAYACAĞINDAN ve DAVACININ KEŞİDECİ OLARAK TARAF SIFATI BULUNMADIĞINDAN; DAVANIN ”ESASTAN REDDİNE ve AKTİF HUSUMET YOKLUĞUNDAN REDDİNE ” ,
2-Harçlar Kanunu hükümlerine karar ve ilam harcı olarak alınması gereken 54,40 TL harcın peşin yatırılan harçtan mahsubuna Hazine’ ye gelir kaydına,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Artan avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya 6100 s HMK 333 E uygun olarak iadesine,
Dair, davacı- talep edenin yokluğunda kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul BAM ‘da istinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde karar verildi.

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır