Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/542 E. 2021/135 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/542 Esas
KARAR NO:2021/135

DAVA:MADDİ HASAR BEDELİ ALACAĞI ve KAZANÇ KAYBI ALACAĞI DAVASI (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:29/01/2016 (… BAM 1. HUKUK DAİRESİ’ NİN Görevsizlik ve Yetkisizlik Kararı ile Gönderme Kararı Sonrası Mahkememiz Yukarıdaki Esas Sırasına Kayıt Tarihi: 28/09/2020)
KARAR:AKTİF HUSUMET YOKLUĞU NEDENİYLE RED
KARAR TARİHİ:18/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan halı saha işletmesi yapımı sözleşmesinden kaynaklanan maddi hasar bedeli alacağı ve kazanç kaybı alacağı davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM / Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Davacı müvekkilin halı saha işletmesini devraldığına, buna ilişkin davalı taraf ile sözleşme imzalandığını, ancak halıs aha yapım aşamasında gerekli iklim şartlarının dikkate alınmaması, gerekse de projenin ve yük hesabının hatalı olması nedneyiyle 02/02/2012 yılında kar yağışı ve davalı firmanın hatalı kurulum ve hatalı malzeme kullanmasından dolayı hala sahanın yıkıldığını, bu olaydan sonra davalı firma alaeyhine tamzinatd avası açtıklarınıi bu davaya delil oluştumak üzere Sulh Hukuk Mahkemesinin … d.iş sayılı dosyasından keşif ve bilirkişi raporunun alındığını, bunun sonucunda davalı firma hasarın bir kısmını yeniden tadilat ve kurulum ile giderdiğini, ancak bazı onarımların eksik bırakıldığını, hasar sonucu halı sahanın kullanılamaz hale geldiğini, ancak müvekkilin bazı kısımları kendi çabalarıyla onardığını, ancak bazı parçaların kullanılamaz hale geldiğinden dolayı kazanç miktarının sıfır düzeyine düştüğünü, bu nedenlerle olayın meydan geldiği günden itibaren uğadığı kazanç kaybı içib zararın tam ve kesin tespiti mümkün olduğu anda arttrılmak üzere şimdilik halı sahada meydana gelen hasar nedeniyle 5.000 TL maddi hasar zararının tazminini … SHM’ nin … Değişik İş sayılı dosyasında raporun davalıya tebliğ tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile; 5.000 TL kazanç kaybının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 27/02/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile 5.000,00 TL olan maddi zarar alacak talebini 58.462,00 TL ıslah ederek 63.462,00 TL olarak ıslah etmiştir.
SAVUNMA/Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; görülmekte olan davada yetkili mahkemenin … mahkemeleri olduğunu, zamanaşımı itirazlarının olduğunu, her ne kadar davacı tarafın … Sulh Hukuk Mahkemesinin … d.iş sayılı dosyasından alınan rapordan müvekkilinin haberi olmadığını, kararın da firmaya tebliğ edilmediği, müvekkil firmanın sözleşmeye aldığı işi kusursuz şekilde yerine getirdiğini, davanın görevsiz mahkemede açılması sebebyile görevsizlik kararı verilmesini, yetkisizlik kararı verilmesini, düşük miktar üzerinden açılan davanın esas üzerinden eksik harcın davacı tarafça tamamlattrılmasına, davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE / Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir: … Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin … Esas- … Karar Sayılı 14.03.2018 tarihli davacının davasının kısmen kabul- kısmen red kararının istinaf edildiği, … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi Başkanlığı’ nın 10/06/2020 tarih ve 2018/1139 Esas- 2020/511 Karar Sayılı görevsizlik ve yetkisizlik ile gönderme kararı ile dava dosyasının Mahkememiz yukarıdaki esas sırasına tevzi olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı …, davalı ile aralarında 09.07.2007 tarihinde imzalanan halı saha işletmesi yapım sözleşmesi ve eklerine dayanarak davalı tarafından yapılan yerin 5 yıllık garanti kapsamında 02.02.2012 tarihi itibarı ile kullanılamaz hale geldiğini, … Sulh Hukuk Mahkemesi’ nin … Değişik İş Sayılı dosyasında tespit yapıldığını, davalının tadilat/ kurulum ile tamir yaptığı onarımı/ üretimi eksik bıraktığı ileri sürülerek; halı sahada meydana gelen hasar nedeniyle 5.000 TL maddi hasar zararının tazminini … SHM’ nin … Değişik İş sayılı dosyasında raporun davalıya tebliğ tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile; 5.000 TL kazanç kaybının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Ancak 27.02.2016 tarihli davanın ıslahı ile davacı 63.462,00 TL maddi zararın ve 5.000,00 TL kazanç kaybının zarar tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı … … Ltd. Şti., iddia olunan vakıaları inkar ile sorumlu olmadıklarından bahisle davanın reddini savunmuştur. Dava, 09.07.2007 tarihli halı saha işletmesi yapım sözleşmesi ve eklerine dayanan maddi hasar zararının ve kazanç kaybı zararının tazmini istemine ilişkindir.
09.07.2007 tarihli sözleşme ve ekleri incelendiğinde; Yüklenici olarak davalı …- … Sistemleri ve İnşaat San. Tic. Ltd. Şti. ile İşveren olarak: dava dışı …, dava dışı …, dava dışı …, dava dışı … ve Mahkememiz dava dosyasının davacısı …’ nün sözleşme tarafları olarak imza attıkları anlaşılmıştır. ”Sıfat” terimi uygulamada yerleşmiş bir terim değildir. Uygulamada sıfat için “husumet” terimi kullanılmaktadır(Misal :Y3.HD 26.3.2015, 12514/5042.). HMK m. 327/2 hükmünde, burada incelendiği anlamda sıfat deyimine yer verilmiştir. TBK m.205, I’de de, buradaki anlamda” taraf olma sıfatı” deyimine yer verilmiştir. Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir(aktif husumet). Mesela, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaksına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir. (davalı sıfatı, pasif husumet). Mesela, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. (Misal:” Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkesine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddediler. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir olgudur” (YHGK 27.01.2016, 13/684-106). Yukarıdaki kısa açıklamanın gösterdiği gibi, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Bu nedenle , bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfatın usul hukukunu ilgilendiren yönü (usul hukuku bakımından önemi) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır( taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır). Şüphesiz, böyle bir karar, yalnız o davada taraf olarak gösterilmiş olan kişiler arasında kesin hüküm (HMK m.303) teşkil eder; dava konusu hak ve gerçekten taraf sıfatına sahip ( ve fakat o davada taraf olarak gösterilmemiş) olan kişi bakımından kesin hüküm teşkil etmez. Bir davanın tarafları o davada gerçekten taraf sıfatına sahip ise, o zaman, mahkeme dava konusu hakkın esası hakkında inceleme yapar ve karar verir. Mahkemenin bu kararı, dava konusu hak ve davanın ( gerçek taraf sıfatına sahip olan) tarafları bakımından kesin hüküm teşkil eder( HMK m.303). Taraf sıfatı bir dava şart değildir. Çünkü, sıfat, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hakim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re’sen ) gözetir. Mahkeme, yapacağı inceleme sonucunda, taraflardan birinin o davada taraf sıfatının bulunmadığı kanısına varırsa, davayı sıfat yokluğundan (husumetten ) reddeder. Bu kara, ( dava şartı yokluğundakinin aksine) usulden ( davanın mesmu olmadığından dolayı) bir ret kararı olmayıp, davanın esasına ilişkin bir ret kararıdır. Bu (esastan) ret kararı, davanın tarafları bakımından maddi anlamda kesin hüküm ( HMK m.303) teşkil eder. Bir kişi davada sıfatı olmadığı halde, davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltıp, kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verirse, davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddi halinde, davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilemez.( HMK m.327/2). Saptanan ve hukuksal durum karşısında; dava konusu 09.07.2007 tarihli sözleşme ve ekleri incelendiğinde; sözleşmenin işveren tarafını temsil eden tarafın (dava dışı …, dava dışı …, dava dışı …, dava dışı … ve Mahkememiz dava dosyasının davacısı …) tamamının davacı olarak zorunlu dava arkadaşlığının bulunduğu; davacı olarak sözleşmenin işveren tarafı olan dava dışı …, dava dışı …, dava dışı …, dava dışı … ve Mahkememiz dava dosyasının davacısı …’ nün hep birlikte iş bu davayı açması gerektiği; sözleşme tarafı olan işverenlerden yalnızca birinin sözleşme sonuçları açısından sadece kendisi açısından hak ve borç doğuran kendi adına tek başına ( dava açıldığı anda diğerleri olmaksızın veya izinleri olmaksızın veya icazetleri olmaksızın) dava açmasının hukuken olanaksız olduğu; bu nedenle zorunlu dava arkadaşlarından sadece birinin dava açması halinde davacı açısından aktif husumetin bulunamayacağı kanunen değerlendirilmiştir. Bu durum davanın açıldığı anda zorunlu olarak aranmakta olup davacı sadece kendi adına talepte bulunmakla bu eksiklik tamamlanabilir bir eksiklik olmayıp aksine dair dosyada bilgi ve belge de bulunmamaktadır. Usul yargılamamızda dahili davalı kavramı bulunmayıp, kanunen yasaktır. Dava konusu olan hukuki ilişki sonucu hak veya borç doğuran sözleşme işlem sonucundan tüm taraflar ( işverenler dava dışı …, dava dışı …, dava dışı …, dava dışı … ve Mahkememiz dava dosyasının davacısı … ile davalı yüklenici ) etkilenecek olup, hukuki ilişki birden fazla kişi arasında ortak olup da bu hukuki ilişki hakkında Mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir hüküm verilmesi gerekmektedir. Sözleşmenin tarafı olarak dava dışı …, dava dışı …, dava dışı …, dava dışı … ve Mahkememiz dava dosyasının davacısı … işveren sıfatı ile sözleşmede birlikte hareket etmişler ve bu hukuki ilişki kendi içerisinde sıkı bir bağ oluşturmuştur. Bu durum dava arkadaşları olarak davada aynı şekilde birlikte hareket etmelerini gerektirmektedir. Sözleşme gereği iş bu davada zorunlu dava arkadaşlığının aranması karşısında, davacı tarafın aktif husumeti bulunmamakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine,
2-6100 S HMK gereğince ve Harçlar Kanunu uyarınca karar ve ilam harcı olan 59,30 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 170,78 TL ile ıslah harcı olarak yatırılan 998,39 TL olmak üzere toplam 1.169,17 TL harçtan mahsubu ile Hazine’ ye gelir kaydına, bakiye 1.109,87 TL harcın karar kesinleştiğinde, talep halinde davacıya iadesine, başvuru ve vekalet suret harcının davacı üzerinde bırakılmasına,
3-İşbu dava nedeni ile davacı tarafından yapılan yargılama giderinin uhdesinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 9.700,06 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-6100 S HMK m. 333 uyarınca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen davacı gider avansının iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı mahkememize yazılı/sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır