Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/513 E. 2022/306 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO :2020/513 Esas
KARAR NO:2022/306

DAVA:İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ:17/09/2020
KARAR TARİHİ:21/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkili şirketin, anlaştığı şirket, kurum veya kuruluşlara, açık pozisyonları için aday bulan, adaylar ile görüşen, adayların deneyimleri, eğitim durumları ve kişisel özelliklerini inceleyerek, istenilen pozisyonlara uygun adaylar sunan, bu hususlara dair raporlar hazırlayıp işe alım yapacak şirketlere veya şahıslara sunan, anlaşmalı kurumun işe alım stratejileri ile prosedürlerinin oluşturulması veya düzenlenmesi faaliyetlerine destek vererek İnsan Kaynakları Danışmanlığı hizmeti veren köklü ve saygın bir şirket olduğunu, davalı şirketin 06.11.2019 tarihinde isteği neticesinde müvekkili şirket tarafından aynı tarihli bir teklif ve sunum hazırlandığını, davalı şirkete gönderildiğini, müvekkili şirketin, davalı şirkete sözleşmeyi imzalayıp göndermesi halinde projeye başlayabileceklerini söylediğini, bunun üzerine tarafların danışmanlık sözleşmesi imzaladıklarını, taraflarca yapılan anlaşma çerçevesinde, davalı tarafın talebi doğrultusunda müvekkili şirketin önce kalite müdürü sonrasında satın alma müdürü pozisyonu için çalışma yaptıklarını, buna karşın davalı tarafın ilk Covid-19 pandemisini gerekçe göstererek iptal etmek istediğini, iptal bedeli talep edilmesinden sonra da kötüniyetli olarak beklentinin altında bir ücret teklif edildiğini, bu suretle yerleştirme işleminin yapılamadığını, 10/03/2020 tarihinde davalı şirketin, adayların beklentisini karşılamayan teklifler sunduğunu ve müvekkili şirket tarafından aralarında anlaştıkları danışmanlık sözleşmesi md.3.2 hatırlatılarak iptal durumunda toplam proje bedelinin 1/3 + KDV şeklinde faturalandırılacağının belirtildiğini, yapılan tekliflerin adaylara iletildiği ve müvekkili şirket tarafından da beklenildiği gibi adayların teklifi kabul etmediklerini, davalı şirket tarafından adayların ücret beklentileri gönderilen özgeçmişlerinde mevcut iken bu beklentilerin çok altında teklif verilmesinin iyi niyet taşımadığını, müvekkili şirketin, projenin iptali veya devamı konusunda işbu dilekçenin EK-16’da ibraz edilmiş olan, davalı/borçlu şirket ile whatsapp uygulaması üzerinden yapılmış olan konuşmalardan da anlaşıldığı üzere birçok kez davalı şirkete ulaşmaya çalıştığını ve 13/04/2020 tarihinde telefon görüşmesi sağladıklarını, fakat bu telefon görüşmesinden davalı şirket yetkilisi …’nın tutumu nedeniyle sonuç alınamadığını, sonrasında müvekkili şirketin 2019 Kasım ayından beri danışmanlık hizmeti verdiğini ve sözleşme ile belirlenmiş ücret hakkının karşılanması talepli ekte olan mailleri davalı şirkete gönderdiğini, gönderilmiş olan bedeli kabul etmek istemeyen davalı şirketin uzlaşmak istediğini ve müvekkili şirketin uzlaşabilmek adına alacağı bedelden fedakarlık yapma pahasına yeni bir teklif sunduğunu, fakat davalı şirketin bu teklifi de kabul edemeyeceğini belirttiğini, müvekkili şirketin TTK md.21 gereğince 16.06.2020 tarihinde, … nolu, 27.293,86-TL tutarında fatura keserek vermiş olduğu danışmanlık hizmetinin ücretini davalı şirketten talep ettiğini, davalı şirketçe faturaya yasal süresi içerisinde herhangi bir itirazda bulunulmamış olmakla birlikte fatura bedelinin de ödenmediğini, taraflarınca, davalı/borçlunun itiraz etmeyerek içeriğini kabul ettiği fakat ödememiş olduğu fatura bedeli ve geçmiş gün faizi için ….İcra Müdürlüğünü nezdinde … E. Sayılı dosyası üzerinden icra takibinin başlatıldığını, ödeme emrine davalı tarafın itiraz etmesi üzerine takibin haksız olarak durdurulduğunu, zorunlu arabuluculuk sürecine başvurulduğu fakat bir sonuç alınamadığını beyanla fazlaya dair talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla borçlunun icra takibine yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına, alacağın takip dosyasında da belirtilen 3095 sayılı kanunun m.2/2 gereğince belirlenen faiziyle ödenmesine, alacağın %20’sinden az olmamak üzere davalı borçlunun icra inkar tazminatına mahkum edilmesi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; öncelikle davacı şirketin itirazın iptali davasını yetkisiz olan İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinde açtığını, müvekkili şirketin adresinin … Cad. O.S.B. 4.Kısım No:4 Yunusemre/… olması nedeniyle davanın … Asliye Ticaret Mahkemelerinde açılması gerektiğini, işbu sebeple davacı tarafça açılan davaya süresi zarfında yetki itirazında bulunduklarını, esas yönünden ise, taraflar arasında hukuken korunan, geçerli ve her iki tarafı da bağlayıcı bir sözleşmenin olmadığını, müvekkili şirketin çift imza ile temsil edilmekte olup, bu nedenle sözleşmenin hukuken geçerli bir sözleşme olmadığını, müvekkili şirket tarafından 30.06.2020 tarihli, … numaralı ve 27.083,86 TL bedelli iade faturası düzenlendiğini, davacı tarafça ileri sürülen metin sözleşme olarak kabul edilmese de somut olayda pozisyon iptalinin olmadığı, iki kişi için de iş teklifi yapıldığını ancak bu kişilerin, kendi irade ve kararları sonucu müvekkili şirketin teklifini kabul etmediklerini, davacının iddia ve istemlerini kabul etmemekle birlikte, alacaklı olunduğu iddia edilen faturadaki tutarın nasıl/ hangi oranlar/ hangi tutarlar üzerinden hesaplama yapılarak ulaşıldığının belli olmadığını, taraflar arasında borç/alacak ilişkisinin bulunmadığını, davacı tarafın muaccel, likit, kesin, belirli ve muayyen bir alacağının olmadığını, arabulucu süresince icra inkâr tazminatı görüşmelere dahil edilmediğinden, davacının bu konuda bir talepte bulunamayacağını beyanla davacının haksız ve kötü niyetli davasının reddine, davacının %20’den az olmayacak şekilde tazminat ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava, alacağın tahsili amacı ile başlatılan ilâmsız icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.Maddesi uyarınca iptali ve icra inkâr tazminatının tahsili davasıdır.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası dosyamız arasına alınmış, davacı şirketin İTO kaydı dosyamız arasına alınmış, davalı şirketin ticaret sicil dosyası celp edilmiş ve tarafların ticari defter ve kayıtları ile belgeleri dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak bilirkişi raporu alınmıştır.
….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyanın dosyamız arasına alındığı ve takip dosyası kapsamından; davacı tarafın davalı hakkında toplam 27.293,86-TL alacağın eklentileri ile birlikte ödetilmesi istemiyle ve ilamsız takip yoluyla icra takibinde bulunulduğu, davalının yasal süresi içinde vaki itirazı sonucu, icra takibinin İİK’nun 62.maddesi uyarınca durduğu saptanmıştır. İcra takibine vaki itirazın davacı tarafa tebliği durumu ve dava tarihine nazaran, bu itirazın iptali davasının İİK.nun 67.maddesi hükmünde öngörülen ve hak düşürücü nitelikteki bir yıllık süresi içinde açıldığı tespit olunmuştur.
HMK’nun 320.maddesi uyarınca taraflar arasındaki uyuşmazlık konularının; taraflar arasında hukuken korunan, geçerli ve her iki tarafı da bağlayıcı bir sözleşme (davaya konu… Danışmanlık Hizmeti Sözleşmesi) olup olmadığı, davalı şirketin müşterek imza ile temsil edilip edilmediği, taraflar arasında her iki tarafı da bağlayıcı bir sözleşme (davaya konu… Danışmanlık Hizmeti Sözleşmesi) olduğu tespit edilirse davacının bu sözleşmeye dayanarak tanzim ettiği aynı zamanda davaya ve takibe dayanak 16/06/2020 tarihli fatura nedeniyle davalıdan alacağının varlığı ve miktarı, temerrüt, işlemiş faiz ve icra-inkar tazminatı talep koşullarının oluşup oluşmadığı, davalının icra takibine yaptığı itirazın haklı olup olmadığı noktalarında toplandığı tespit edilmiştir.
Mahkememizin 03/06/2021 tarihli duruşmasının (3) numaralı ara kararı ile; ”Davacının iddiası, davalının savunması ve tüm dosya kapsamına göre, ön inceleme duruşmasında tespit edilen ”taraflar arasında hukuken korunan, geçerli ve her iki tarafı da bağlayıcı bir sözleşme (davaya konu… Danışmanlık Hizmeti Sözleşmesi) olup olmadığı, davalı şirketin müşterek imza ile temsil edilip edilmediği, taraflar arasında her iki tarafı da bağlayıcı bir sözleşme (davaya konu… Danışmanlık Hizmeti Sözleşmesi) olduğu tespit edilirse davacının bu sözleşmeye dayanarak tanzim ettiği aynı zamanda davaya ve takibe dayanak 16/06/2020 tarihli fatura nedeniyle davalıdan alacağının varlığı ve miktarı, temerrüt, işlemiş faiz ve icra-inkar tazminatı talep koşullarının oluşup oluşmadığı ile davalının icra takibine yaptığı itirazın haklı olup olmadığı noktalarında” uyuşmazlıkların halli için davalının 2020 yılı Ticari Defter ve belgeleri ile dosya üzerinde re’sen seçilecek olan bir SMMM bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılması için … Nöb. ATM’ye talimat yazılmasına” dair karar verilmiş ve işbu doğrultuda … 1.Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla)’nin 2021/59 talimat sayılı dosyasından alınan 09/09/2021 teslim tarihli bilirkişi raporunda özetle; 01.07.2019 tarihli 13202 sayılı yevmiye ile … 27.Noterliğince düzenlenen Davalı şirkete ait imza sirkülerinde Yönetim Kurulu Başkanı …, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı …, Yönetim Kurulu üyesi …, Yönetim Kurulu Üyesi …’ün şirket unvanı adı altında herhangi ikisinin vaz edeceği müşterek imzaları ile temsile yetkili kılındığı tespit edilmiş olup, Davacı tarafından Dava dilekçesine eklenmiş olan sözleşmenin 3 sayfasında imza olmadığı, son sayfasında şirket kaşesi üzerinde sadece bir imza olduğu, davacının davaya konu ettiği 16.06.2020 tarihli … nolu KDV dahil 27.083,86 TL lık faturanın davalının ticari defterlerine kaydedildiği ilgili dönem Haziran 2020 BA bildirimine konu edildiği, davacının davaya konu ettiği 16.06.2020 tarihli … nolu faturaya istinaden davalının düzenlemiş oldugu iade faturasının yine davalının ticari defterlerine konu ettiği, ilgili dönem Haziran 2020 BS bildirimlerine konu edildiği, davalı ticari defterlerinde davacının … nolu hesapta takip edildiği ve bakiyesinin sıfır oldugu, davalının davacıya borcunun bulunmadığı tespit edildiği görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizin 06/01/2022 tarihli ara kararının (1) ve (2) numaralı ara kararları gereğince; ”Davacının iddiası, davalının savunması ve tüm dosya kapsamına göre, ön inceleme duruşmasında tespit edilen uyuşmazlıkların halli için davacı tarafın 2020 yılı Ticari Defter ve belgeleri ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, tarafların bilirkişi seçiminde anlaşamamaları nedeniyle Mahkememizce re’sen seçilen SMMM bilirkişi … ve Borçlar Mevzuatından kaynaklanan nitelikli hesaplamalar konusunda uzman bilirkişi … vasıtası ile bilirkişi incelemesi yapılmasına” dair karar verilmiş ve işbu doğrultuda alınan 22/03/2022 teslim tarihli bilirkişi raporunda özetle;
-Tarafların ticari defter ve belgelerinin usulüne uygun olarak tutulduğu,
-Taraflar arasında geçerli bir sözleşme kurulduğu,
-Taraflar arasındaki sözleşmenin delil başlangıcı ve diğer delillerle ispatlanabileceği,
-Davacı tarafın kestiği faturaya süresi içerisinde itiraz edilmemekle birlikte bu durumun alacak miktarını kesinleştirmediği,
-Davalı şirketin çeşitli sebeplerle davacı vasıtasıyla kalite müdürü ve satın alma müdürü pozisyonlarında çalışan istihdam etmeyi askıya alma niyetinde olduğu, davacı tarafa sunduğu aylık net ücretlerin bu minvalde salt sözleşmeyi ihlal etmemiş görünmek için teklif sunduğu, davacı şirketin verdiği hizmete karşılık alacak hakkı kazanmasının hakkaniyetli olduğu,
-Davacı tarafın ileri sürdüğü üzere aylık net 12.000-TL üzerinde anlaşıldığına dair davalı tarafın bir kabulüne rastlanmadığı için davalı tarafça teklif edilen 9.000-TL ve 10.500-TL aylık net ücret üzerinden alacak hakkı hesaplaması yapılması gerektiği,
-Taraflar arasındaki sözleşmenin 3.1. Ve 3.2 maddeleri çerçevesinde davacı tarafın alacağının KDV dahil 21.653,19-TL olarak hesaplandığı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Bilirkişi raporları Mahkememizce dosya kapsamına uygun, teknik anlamda yeterli ve denetime elverişli bulunarak hükme esas alınmıştır.
İddia, savunma, dosya içeriği deliller ve alınan bilirkişi raporlarına göre; davacı tarafın, taraflar arasında danışmanlık sözleşmesi akdedildiği, taraflarca yapılan anlaşma çerçevesinde, davalı tarafın talebi doğrultusunda kendilerinin önce kalite müdürü sonrasında satın alma müdürü pozisyonu için çalışma yaptıkları, buna karşın davalı tarafın ilk Covid-19 pandemisini gerekçe göstererek iptal etmek istediği, iptal bedeli talep edilmesinden sonra da kötüniyetli olarak beklentinin altında bir ücret teklif edildiği, bu suretle yerleştirme işleminin yapılamadığı, kendilerinin TTK md.21 gereğince 16.06.2020 tarihinde, … nolu, 27.293,86-TL tutarında fatura keserek vermiş olduğu danışmanlık hizmetinin ücretini davalı şirketten talep ettiği, davalı şirketçe faturaya yasal süresi içerisinde herhangi bir itirazda bulunulmamış olmakla birlikte fatura bedelinin de ödenmediği, taraflarınca, davalı/borçlunun itiraz etmeyerek içeriğini kabul ettiği fakat ödememiş olduğu fatura bedeli ve geçmiş gün faizi için ….İcra Müdürlüğünü nezdinde … E. Sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığı, ödeme emrine davalı tarafın itiraz etmesi üzerine takibin haksız olarak durdurulduğu beyanla eldeki davayı açtığı, davalının ise, taraflar arasında hukuken korunan, geçerli ve her iki tarafı da bağlayıcı bir sözleşmenin olmadığı, davalı şirketin çift imza ile temsil edilmekte olup, bu nedenle sözleşmenin hukuken geçerli bir sözleşme olmadığı, davalı şirket tarafından 30.06.2020 tarihli, … numaralı ve 27.083,86 TL bedelli iade faturası düzenlendiği, davacı tarafça ileri sürülen metin sözleşme olarak kabul edilmese de somut olayda pozisyon iptalinin olmadığı, iki kişi için de iş teklifi yapıldığı ancak bu kişilerin, kendi irade ve kararları sonucu davalı şirketin teklifini kabul etmedikleri, taraflar arasında borç/alacak ilişkisinin bulunmadığını ileri sürdüğü tespit edilmiştir.
Bir kimsenin, hüküm ve sonuçları başka bir kişinin hukuk alanında doğmak üzere o kişinin ad ve hesabına hukuki işlem yapma yetkisine temsil denir (Eren, F.; Borçlar Hukuk Genel Hükümler, 22. Baskı, Ankara 2017, s. 444). Temsil hâlinde işlem temsilci tarafından temsil olunanın nam ve hesabına yapıldığından hukuki işlemin tarafı, doğrudan doğruya temsil olunandır. Temsilci hukuki işlemi temsil olunanı hiç söylemeden kendi adına yaptıktan sonra bu işlemden doğan hak ve borçları temsil olunana nakledebileceği gibi (dolaylı temsil), hukuki işlemi yaparken bu işlemi doğrudan temsil olunan nam ve hesabına da (doğrudan temsil) yapabilir. Temsilin söz konusu olabilmesi için temsilcinin hukuki işlemi/muameleyi temsil olunan adına yapması, bunu diğer tarafa bildirmesi, temsilcinin temsil yetkisinin bulunması veya temsil olunanın sonradan yapılan hukuki işleme icazet vermesi gereklidir. Bu noktada, mümessil tarafından yapılan hukuki işlemden doğan hak ve borçların temsil edilene ait olabilmesi için gerekli en önemli unsur; mümessilin, temsil edilen adına hukuki işlem yapmaya yetkili olmasıdır. Temsil yetkisi, temsil olunanın temsilciye, kendisini üçüncü kişiler nezdinde temsile yetkili olduğunu bildiren bir irade beyanıdır. Temsil ilişkisinin meydana gelmesi için yetki beyanının temsilcinin hakimiyet alanına ulaşması yeterlidir. Doğrudan doğruya temsilin söz konusu olabilmesi için gerekli olan temsil yetkisinin olmaması hâlinde, temsil olunanın sonradan icazet vermesi bu noksanlığı tamamlar ve bu icazetle temsilci ile temsil olunan arasındaki temsil ilişkisi ispatlanmış olur. Temsil yetkisinin olmaması ve temsil olunanın icazet vermemesi hâlinde hukuki muamele kesin olarak hükümsüzdür. Temsil olunan ve temsilci, hukuki işlem ile bağlı değillerse de yetkisiz temsil ile işlem yapan temsilcinin üçüncü kişinin zararını karşılamak ile yükümlü olduğu açıktır (HGK’nun 22.09.2010 tarih ve 2010/13-414 E., 2010/412 K.).
Bu husus TBK’nun 46. maddesinde; “Bir kimse yetkisi olmadığı hâlde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa, bu işlem ancak onadığı takdirde temsil olunanı bağlar. Yetkisiz temsilcinin kendisiyle işlem yaptığı diğer taraf, temsil olunandan, uygun bir süre içinde bu hukuki işlemi onayıp onamayacağını bildirmesini isteyebilir. Bu süre içinde işlemin onanmaması durumunda, diğer taraf bu işlemle bağlı olmaktan kurtulur.” şeklinde ifade edilmiştir. Aynı yasanın 47. Maddesinde de temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki işlemi onamaması halinde, bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın giderilmesi, yetkisiz temsilciden isteyebileceği düzenlenmiştir.
Temsil yetkisinin varlığını ispat külfetinin kimin üzerinde olduğu konusuna gelince: 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” kuralı getirilmiştir. Olayımızda “kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça” şeklinde belirtilen ispat yükünün istisnası halleri bulunmadığına göre, davacı iddialarının dayanaklarını; davalı ise, savunmasını dayandırdığı olguları ispatlamalıdır.
Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; davacı, 06/11/2019 tarihli Danışmanlık Hizmeti Sözleşmesine dayanarak alacak talebinde bulunmuştur. Davaya dayanak sözleşmede davalı şirket adı altındaki imzanın sadece … tarafından imzalandığı, …’nın davalı … tek başına temsil ve yetkisinin bulunmadığı, çift imza gerektiği görülmüştür.
Yetkisiz temsilci ile imzalanan 06/11/2019 tarihli sözleşmede; davacı şirket, davalı şirkete istihdam edilecek elamanların pozisyon seçimi ve yerleştirilmesi konularında danışmanlık hizmeti vermeyi, danışmanlık hizmet bedeli olarak, işe alım pozisyonları için davacı … tarafından seçme ve yerleştirilmesi yapılan her bir aday için, adayın yıllık brüt maaşının %15 + KDV’i danışmanlık hizmet bedeli olarak seçilen adayın işi kabul ettiği gün fatura edileceği kararlaştırılmış, bu sözleşme ile ilgili ortaya çıkacak ihtilaflarda İstanbul Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkili kılınmıştır. Bu nedenle davalının yetki itirazı da HMK md.17 gereğince Mahkememizce yerinde görülmemiştir.
Davacı verdiği danışmanlık hizmetine istinaden sözleşmede kararlaştırılan ücret alacağı için 1 adet faturaya dayanmıştır. Sözleşmenin imzalanmasından sonra davacı şirket, davalı şirkete önce kalite müdürü daha sonra satın alma müdürleri önermiş, davalı şirket tarafından bu adaylarla görüşüldüğü, davalı şirketin çeşitli sebeplerle davacı vasıtasıyla kalite müdürü ve satın alma müdürü pozisyonlarında çalışan istihdam etmeyi askıya alma niyetinde olduğu, davacı tarafa sunduğu aylık net ücretlerin bu minvalde salt sözleşmeyi ihlal etmemiş görünmek için teklif sunduğu, davacı şirketin verdiği hizmete karşılık alacak hakkı kazanmasının hakkaniyetli olduğunun dosyaya sunulan e-mail yazışmalarından anlaşıldığı üzere davalı şirket, yetkisiz temsil ile yapılan sözleşmeye zımnen icazet vermiştir. Bu durumda yetkisiz temsilci ile yapılan sözleşme başlangıçtan itibaren geçerli bir sözleşmenin bütün hüküm ve sonuçlarını doğuracaktır.
Dosya kapsamına göre davacı tarafça; 16.06.2020 tarihinde, … nolu ve Danışmanlık Hizmeti Bedeli konulu 27.083,86-TL tutarında 1 adet fatura kesilerek davalı şirkete gönderilmiş, davalı şirketçe 8 günlük itiraz süresi geçtikten sonra 30.06.2020 tarihli, … numaralı ve 27.083,86 TL bedelli iade faturası düzenlemiştir.
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 01/06/2015 tarih 2014/7976 Esas 2015/4126 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere ” YİBBGK’nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK md. 23/2). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 23. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkanı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan yasanın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın münderecatından söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK.m.230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın karşı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü faturayı gönderen tarafta olup, faturayı gönderenin bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK’nın 23/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, karşı tarafa aittir. TTK’nın 23/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK’nın 222. maddesi (TTK’nın 84. ve 85. maddeleri) uyarınca ispatlamış olur.
Somut olayda, takibe dayanak yapılan faturanın sözleşmeye istinaden düzenlendiği, davacının sözleşmedeki edimini ifa ettiği gözetildiğinde emsal yargıtay kararında da belirtildiği üzere, sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olacaktır. (Bknz. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45.Hukuk Dairesi’nin 28/04/2021 tarih, 2020/184 Esas ve 2021/474 Karar sayılı ilamı) Davalı, dava dışı işçilerin kendi özgür hür iradeleri ile yapılan teklifleri reddettiklerini belirtse de Mahkememizce yukarıda açıklanan nedenler ve teknik anlamda yeterli ve denetime elverişli görülerek hükme esas alınan bilirkişi raporu nazara alınarak davalının bu yöndeki savunmasına Mahkememizce itibar edilmemiştir. Davalının yasal 8 günlük süre içerisinde faturaya itiraz etmemesi nedeniyle fatura içeriğini kabul edilmiş sayılacağından Mahkememizce davanın kısmen kabulü ile, davalının ….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibine yaptığı itirazın 27.083,86-TL asıl alacak yönünden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi yürütülmek suretiyle ve takip talebindeki diğer koşullarla devamına, fazlaya ilişkin istemin ise reddine karar verilmiştir. Mahkememizce davalının takipten önce temerrüte düşürülmediği, bu nedenle icra takip talebinde takip öncesi faiz talebinin yersiz olduğu, temerrüdün icra takip tarihi olan 22/07/2020 tarihinde oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Davacı alacağı likit nitelikte olup, davalının itirazında haksız bulunduğu anlaşıldığından İ.İ.K.nun 67/2. maddesi hükmü gereğince takdiren kabul edilen miktarın % 20’si oranında icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
H Ü K Ü M /
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE, davalının ….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibine yaptığı itirazın 27.083,86-TL asıl alacak yönünden İPTALİNE, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi yürütülmek suretiyle ve takip talebindeki diğer koşullarla DEVAMINA, fazlaya ilişkin istemin ise reddine,
Asıl alacağın %20’si (5.416,77-TL) oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Davalının yasal şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 1.850,09-TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline, peşin alınan 466,12-TL harcın mahsubuna, bakiye 1.383,97-TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Kabul edilen miktar üzerinden; Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 5.100,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Red edilen miktar üzerinden; Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 210,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 466,12-TL peşin harcı, 54,40-TL başvuru harcı, 2.800,00-TL bilirkişi ücreti ve 170,25-TL posta masrafı olmak üzere toplam 3.490,77-TL yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına (%99) göre 3.455,86-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-İstanbul Arabuluculuk Bürosu tarafından ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00-TL arabuluculuk tarife bedelinin kabul ve red oranına 1,306,80-TL’nin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
8-İstanbul Arabuluculuk Bürosu tarafından ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00-TL arabuluculuk tarife bedelinin kabul ve red oranına 13,20-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
9-Davalı tarafça yatırılan ve kullanılmayan 200,00-TL gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı yana iadesine,
10-HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından geriye kalan kısmının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin huzurunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.21/04/2022

Katip …
¸

Hakim … ¸