Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/493 E. 2021/34 K. 19.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/493 Esas
KARAR NO:2021/34

DAVA:Alacak (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 15/03/2020
KARAR:USULDEN RED (GÖREVSİZLİK: ASLİYE HUKUK)
KARAR TARİHİ:19/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Müvekkilinin yaptığı masrafların, uğradığı zararların, davalılardan tazmini istemine ilişkin olduğunu, müvekkili ve davalılar arasında yazılı sözleşme bulunmadığını, yalnızca uzun süreli olarak devam etmiş olan bir sözleşmesel ilişki olduğunu, müvekkilinin davalıların yolculara (kullanıcı) verdiği taşıma hizmetinin gerçekleşebilmesi için minibüs tipi aracını sağladığını, davalılar, bu taşımacılık hizmetinden çok büyük miktarda gelir elde ettiğini, müvekkiline de hizmetin bedeli olarak komisyon ödemesi yaptığını, taraflar arasındaki ilişki bir anda davalı tarafından tek taraflı olarak sone erdirildiğini, müvekkilinin davalılar …’le olan uzun süreli ilişkisi uyarınca, çeşitli yatırımlar yaptığını, … standartlarında araçlar temin ettiğini, bu araçları … standartlarına göre dizayn ettiğini, ancak davalının tek taraflı olarak ilişkiyi sonlandırması müvekkilinin birçok zarara (araç satın alınması, kullanılan krediler, aracın dekorasyonu için yapılan masraflar, kazanç kaybı, sürücülere ödenen tazminatlar gibi) uğramasına sebep olduğunu, davalının müvekkilinin zararlarını karşılamaması bu davanın açılmasını zorunlu kıldığını, müvekkili ile davalılar arasında kanunda (Türk Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu v.b) özel olarak düzenlenmiş bir sözleşme ilişkisi bulunmadığını, müvekkilinin davalılar ile yaptığı sözleşme uyarınca davalının belirlediği standartlarda yine davalının hazırlamış olduğu sistem (online program) üzerinden belirlenecek yolcuları taşıma, bunun karşılığında ise ücret almayı üstlendiğini, taraflar arasında kanunda özel olarak düzenlenmeyen sui generis bir sözleşme söz konusu olduğunu, davalıların haksız ve hukuka aykırı tek taraflı fesihleri nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararın davalıdan tahsilini, müvekkilinin davalılar ile girdiği iş görme sözleşmesi hükümlerine göre yaptığı masrafların ve uğradığı zararların meydana geldiği tarihlerden itibaren yasal faizi yürütülerek davalılarca ödenmesine ve vekalet verene başvurmanın muacceliyet kazandığı alacaklar bakımından arabuluculuk başvuru tarihinin faiz başlangıç tarihi olarak dikkate alınmasına, davacının yoksun bırakıldığı ve eksik ödenen ücret, ikramiye, komisyon ve diğer alacaklar dahil tüm alacaklarının Arabuluculuk başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz oranı üzerinden hesaplanacak faiziyle davalı tarafça ödenmesine, Müvekkilinin uğradığı zararlar ve yaptığı giderlerin karşılığı olarak fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla ve alacak kalemlerinin belirsiz olması sebebiyle yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde haklı taleplerini artırma haklarını ve fazlaya dair haklarının saklı tutulmak kaydıyla şimdilik kredi faizleri için 3.000 TL, firma mutad masrafları için 500 TL, D2 Belgesi, Ulaştırma Bakanlığı Taşıt Kartı, … üyelik ücreti, Kültür ve Turizm Bakanlığı A Grubu Seyahat Acentası İşletme Belgesi ücreti, Karayolları Motorlu Araçlar zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ücreti, karayolu yolcu taşımacılığı zorunlu koltuk ferdi kaza sigorta poliçesi için 3.500 TL araç servis ve bakım, muayene ücreti, Araç Kasko ücreti, Noter ücreti, … Yol ve Güzelgah Belgesi ücreti, taşıt kira sözleşmesi ücreti olarak 2.000 TL, davalıların şat koştuğu araç içi dizaynın yapılması için 900,00 TL yoksun kalınan kar için 100 TL olmak üzere toplam 10.000 TL’nin davalıdan tahsil edilerek müvekkiline verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilince 20/11/2020 tarihli dilekçesi ile Mahkemece taraflarına verilen süreler içerisinde bir usul işlemi olan tebligat işlemlerini davalı …ye karşı gerçekleştiremediklerini, bu durumda yalnızca tebligat işlemlerini gerçekleştirilemeyen …yönünden usulen davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı … vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Huzurdaki davanını … … yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, … …’in sözleşme’nin tarafı olmadığını, davalılar arasında müteselsil sorumluluk olmadığını, … uygulamasına ilişkin tüm teknolojik hizmetler ve nakit akışı … Üzerinden gerçekleştiğini, … … Ticari ilişkinin muhatabı olmadığını, … … ile diğer davalı …arasında Şube-Merkez, Acentelik veya Temsilcilik İlişkisi olmadığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davacının ikame ettiği davada, hangi davalının hangi hukuki nedene dayanarak ve hangi zarar ile mesul olduğunun ortaya koymadığını, davacı ile … … arasında vekalet benzeri bir iş görme ilişkisi olmadığını, … …’nin faaliyeti taşıma faaliyeti olmadığı gibi davacı da ifa yardımcısı konumunda olmadığını, taraflar arasındaki sözleşme vekalet sözleşmesinin özelliklerini taşımadığını, davacı vekil sıfatıyla … …’e karşı iş görme borcu altına girmediğini, davacı taşımacılık işini kendi menfaatine olarak yürüttüğünü, davacı taşımacılık işini tamamen kendi iradesine uygun ve bağımsız şekilde yürüttüğünü, davacı yaptığı işten sonuç elde edememesi riskini üzerine taşıdığını, vekalet veren herhangi bir gerekçe ileri sürmeksizin vekaleti her zaman son erdirebildiğini, davacının tazminat taleplerinin reddinin gerektiğini, müvekkilinin … …’nin kusuru olmadığını, …’in Türkiye’deki faaliyeti kendi kontrolü dışında gelişen hem fiili hem de hukuki imkansızlık nedeniyle sona erdiğini, davacı … …’nin sağladığı pazarlama ve destek hizmetlerinin durması sebebiyle zarara uğradığını ispat edemediğini, müspet ve menfi zararın birlikte talep edilmesi mümkün olmadığını, … …’nin pazarlama ve destek hizmetleri ifa imkansızlığı nedeniyle sona erdiğinden müspet zararın tazmininin talep edilemeyeceğini, taraflar arasında vekalet benzeri bir iş görme sözleşmesi olsa dahi davacının iddia ettiği masraf kalemlerini nitelikleri itibariyle talep edemeyeceğini, talep edilebilecek menfi zarar olsa olsa uygun olmayan zamanda vekaletin sona ermesi sebebiyle ortaya çıkan zarar ile sınırlı olduğunu, davacının talep ettiği zarar kalemlerinin reddinin gerektiğini, aracın satın alınması için yapıldığı iddia edilen masraflar … …’den talep edilemeyeceğini, aracın satın alınması için kullanılan kredilerin faizlerine ilişkin taleplerin reddinin gerektiğini, aracın değerinde herhangi bir düşüş yaşanmadığını, eksik ödendiği iddia edilen ücret, ikramiye, komisyon, gibi alacaklar ile mahrum kalınan karın … …’den tahsili talebi hukuki temelden yoksun olduğunu, … sistemine kaydolması için yapıldığı iddia edilen şirket kurumu masrafları ile şirketin mutad giderleri … …’den talep edilemeyeceğini, mevzuattan kaynaklanan idari izin ve belgeler için yapılan ödeme ve masraflar … …’den talep edilemeyeceğini, davacı’nın faiz ödemelerine ilişkin taleplerinin reddinin gerektiğini, davacının iddia ettiği zararlar hukuki imkansızlığın oluştuğu 16/10/2019 tarihinde her halükarda meydana geleceğinden tazminat taleplerinin bu tarihten sonrası için geçerliliğini yitirdiğinin açık olduğunu, gerçek zararı aşan tazminat taleplerinin reddinin gerektiğini, davacı zararı azaltma yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispatlayamadığını, davada müvekkili şirkete pasif husumet tevcih edilemeyeceğinden davanın usulden reddine, mesnetsiz ve ispatlanamayan davanın esastan reddine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline diğer diğer davalı …nin savunmaları ve talepleri yerine kaim olmamak ve ileride dermeyan edebileceği savunmalarına, beyanlarına halel getirmemek ve her türlü haklarının saklı kalmak kaydıyla karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
Davacı, … plakalı araç ile davalılara hizmet sunduğundan bahisle sözleşmenin feshi ile zarara uğradığı ve gider yaptığını ileri sürerek davalılardan belirsiz alacak olarak 10.000,00 TL nin tahsilini talep etmiştir.
Davalı … … iddia olunan vakıaları inkar ile sorumlu olmadıklarından bahisle davanın reddini savunmuştur.
Davalı … … yönünden tebliğ işlemleri devam etmekle davacı iş bu davalı yönünden dosyayı takip etmeyeceklerini beyan etmiştir.
… uygulaması yolcu, sürücü ve … arasında oluşan üçlü bir ilişki söz konusudur,
Somut olayda ise bir yerden bir başka yere gitmek için … uygulamasını kullanan kişiler yolcu sıfatını taşımaktadır. … sistemi aracılığıyla, yolcunun bir yerden başka bir yere ücret karşılığı taşınması söz konusu olduğundan … sistemini kullanarak ulaşım hizmeti alan kişiler yolcu sıfatını taşımakta olup, taraf oldukları sözleşme yolcu taşıma sözleşmesi niteliğindedir. ( Aydın Kaya, s.302)
Taşıma sözleşmesinin bir tarafının yolcu olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Somut olayımızda ise davacı yolcu konumunda değildir. O halde davacı ile davalı … arasındaki ilişkisi taşıma sözleşmesi olarak nitelendirilemeyecektir.
Yolcular ile taşıyıcıları bir araya getiren …, yolcuların internet üzerinden online almış oldukları bu hizmet karşılığında ilave ücret ödemeksizin bir yerden başka bir yere gitmesine imkan tanıyan bir platformdur. Bu platform sayesinde yolcuların taşıyıcılara ulaşması kolaylaşmaktadır. Platform taşıma ücretinin yolcu tarafından önceden bilinmesini sağlamaktadır. Yolcuların taksi duraklarına telefonla ulaşılması uzun sürmekte, ivedi taşımalarda birden çok taksi durağına ulaşmaları zorlaşmakta iken bu platformlar sayesinde taşıma hizmeti daha verimli ve düzgün çalışmakta, yolcu memnuniyeti artmaktadır. Yolcu gideceği yeri ve güzergahı taşımadan önce görebilmesi, sürücü bilgilerine ulaşabilmesi, sürücü yorumlarını değerlendirebilmesi açısından yolcu tarafından çeşitli avantajları bulunmaktadır. Bu uygulamalar sundukları hizmet bakımından geleneksel taksicilik faaliyetinden ayrılmaktadır. Müşterinin Sunulan taşımacılık hizmet bedeli davacı almakla beraber, komisyon olarak yüzdelik kısmını … almaktadır.
Benzer mobil uygulamaları olan …’yi de Rekabet Kurulu ayrı ayrı kararlarında aracılık hizmeti olarak nitelendirmiştir.
TBK. m. 520/1’e göre simsarlığın (tellallığın) tanımı şu şekilde yapılmıştır: “Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkanının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir”. Bu hüküm, mehaza uygun olarak, “Simsarlık, simsarın bir ücret karşılığında, ya diğer tarafa bir sözleşmenin kurulması fırsatını göstermeyi ya da ona bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmeyi borçlandığı bir sözleşmedir” şeklinde anlaşılmalıdır.
Simsar ile iş sahibi arasında sürekli bir hukuki bağlantı yoktur. Simsarlık sözleşmesinin geçerliliği bir şekle bağlı değildir; ne var ki TBK. m. 520/3(BK m. 404/3) taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi için bir geçerlilik şekli kabul etmiştir. Buna göre, “taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz”. Simsarlık faaliyeti sonucu kurulacak sözleşme (asıl sözleşme), herhangi bir nitelikte sözleşme olabilir.
Somut olay yönünden davalı … taşıyıcı ile yolcu arasındaki yolcu taşıma sözleşmesinin kurulmasına aracılık etmekte, sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazanmaktadır.
6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115. madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
Bilindiği üzere; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) yürürlüğe girdiği 01.11.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 5. maddesinde 6335 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmış ve ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, …, yolcu ve sürücü arasında üçlü bir ilişki mevcuttur. Yolcunun … uygulamasını kullanarak bir yerden başka bir yere gitmek istemekte olup yolcunun taraf olduğu sözleşmenin yolcu taşıma sözleşmesi olduğu konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Ancak somut olayda iş bu davanın tarafları yolcu ve taşıyıcı olmadığı görülmektedir. Bu halde uyuşmazlığın taşıma sözleşmesinden kaynaklandığından bahsedilemeyecektir.
Yolcu taşıma işi 6102 sayılı TTK’nun 850 vd maddelerinde düzenlenmiş olmakla aynı kanunun 4/1-a bendi uyarınca ticari iş niteliğindedir. Ancak yolcu taşıma sadece bu sözleşmenin tarafları arasındaki uyuşmazlıklar yönünden ticari iş niteliğinde olup, taşıma işini yapan kişinin tacir sayılması için tek başına yeterli değildir. Diğer bir anlatımla yolcu taşıma ilişkisinin tarafı olmayanlar arasındaki uyuşmazlıklarda taşıma işi yapan kişinin tacir sayılıp sayılamayacağı ayrıca incelenmelidir.
Dava konusu olay da ise davanın taraflarından biri yolcu olmayıp, taraflar arasında taşıma ilişkisinden doğan bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından mutlak ticari dava niteliğinde değildir. O halde uyuşmazlığın nispi ticari dava niteliği tespiti için davanın taraflarının tacir olup olmadığı belirlenmelidir. Zira davacının taşıma işiyle uğraşması tek başına tacir oldukları anlamına gelmemektedir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davacı ile davalılar arasındaki işin simsarlık sözleşmesinden kaynaklandığı görülmektedir. Davalılar ise ticari şirket olup TTK nun 16(1)maddesi uyarınca tacir sıfatını haizdir. Dosya kapsamına göre, gerçek kişi olan davacının tacir olduğunu ispatlayan herhangi bir delil sunulmadığı görülmektedir. Bu nedenle davanın, nispi ticari dava tanımına da uymadığı anlaşılmaktadır. Davalı taraf her ne kadar ticaret şirketi olsa da bir işin ticari iş olmasını bu konudaki uyuşmazlığın da ticaret mahkemesinde görülmesine yeterli değildir. Bu nedenle davacının tacir olup olmadığı hususunun önem arz etmektedir. Davacının yolcu taşıma amacıyla faaliyet yürüttüğü, ancak dosya kapsamında tacir olduğunu gösterir delil bulunmadığı, çalışmalarının da ticari işletme ile ilgili bir işlem sayılamayacağı, davacının mesleki amaçla, ticari şirket olan davalının ise ticari amaçla hareket ettikleri ve 6502 sayılı Yasanın 3/1-L bendi kapsamında tüketici olmadıkları ve aralarında bir tüketici işlemi bulunduğundan söz edilemeyeceği, yukarıda açıklandığı üzere aralarındaki işlemin ticari dava niteliğinde de olmadığı, nazara alınarak eldeki davaya bakma görevi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesine aittir.
Bu nedenlerle davanın görev şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının mahkememizin görevsiz olması nedeniyle usulden reddine,
2-HMK.nun 20. mad. uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin usulen başvurusu halinde dava dosyasının görevli … NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE gönderilmesine,
3-Yargılama giderlerinin görevli mahkemesince hüküm altına alınmasına, HMK 20 maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde başvuru yapılmaz ise davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği ve yargılama giderleri konusunda karar verileceğinin ihtarına,
Dair, tarafların yokluğunda , mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere dosya üzerinden inceleme sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır