Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/418 E. 2022/310 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/418
KARAR NO : 2022/310

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 06/08/2020
KARAR TARİHİ : 21/04/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’nin 05/10/2013 tarihli kira sözleşmesi ile … Mah. … Sok. No:.. 18 A Bayrampaşa/İstanbul adresinde 08/10/2013 tarihinden beri çorap ticareti faaliyeti yaptığını, davalı alacaklı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosya ile 22/10/2019 tarihinde müvekkilin iş yerine gelinerek bir kısım menkuller üzerinde haciz uygulandığını, alacak tarafça işyerinin borçlulardan …’ye ait olduğu iddia edilmiş ve müvekkili tarafından işyerinin ve menkullerin kendine aidiyetini gösteren gerekli belgeler sunulmasına rağmen ve işyerinin …’ye ait olmadığı söylenmesine rağmen soyut beyanlarla muhafaza tehdidi de yapılarak haciz uygulandığını, müvekkili…’nin bu aşamada muhafaza baskısı altında 7.000 TL ödeme yapmak zorunda kaldığını, alacaklı taraf bununla yetinmeyerek eğer borcun tamamını üstlendiğini gösteren bir protokol imzalanmazsa ve tüm dosya borcunu kapsayan 178.000,00 Tl bedelli bir bono imzalamazsa muhafaza işlemini yapacağını söyleyerek müvekkili üzerindeki baskıyı sürdürdüğünü, ayrıca alacaklı tarafın bu borç ödeme protokolünü işyeri sahibi müvekkili …’nin imzalamasını da yeterli bulmadığını ve diğer müvekkiller kardeşi … ile annesi…’nin de imzalamasını şart koştuğunu, ve müvekkillerin 22/10/2019 tarihli protokolü imzalamak zorunda kaldıklarını, davalı taraf müvekkilleri aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile takibe geçtiğini müvekkilinin ticari hayatını yaptığı haksız hacizlerle sürdürülemez hale getirildiğini, bu nedenle davalının yaptığı haksız ve kötüniyetli icra takibi sebebiyle %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini, müvekkiller aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile takibe geçilen davaya konu kambiyo senedinin önlenmesini engeller şekilde ve icra takibe sonucu müvekkillerin uğrayacağı muhtemel zararların önlenesi amacıyla ihtiyati tedbir karar verilmesini davalarının kabulü ile 22/10/2019 keşide tarihli 01/11/2019 tediye tarihli 178.000,00 TL bedelli bono ile bononun haciz baskısı ve tehdidi ile zorla imzalatılmış olması sebebiyle borçlu olmadıklarının tespitini, dava konusu bononun iptaline, yargılama masrafları ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından dava dilekçesinde bahsedilen protokol ile İstanbul… İcra Müdürlüğü’nün… E. Sayılı dosya borcu kabul edilip üstlenildiğini bu dosya borcuna ilişkin senet verildiği ve ödemeler yapıldığını, davaya konu kambiyo senedi kayıtsız şartsız ödeme taahhüdünü içerdiğini, davacı borçlu tarafından da imza inkarında da bulunulmadığını imzasının ikrar edilmiş belge niteliğine sahip olduğunu, bu nedenle davacıların iddiaları haksız ve hukuka aykırı olduğunu ve reddinin gerektiğini, davacılar tarafından davaya konu senedin haciz baskısı altında imzalandığı ileri sürülmüşse de haciz işlemi İstanbul… İcra Müdürlüğü’nün… E. Sayılı icra dosyasına ilişkin olarak gerçekleştirilmiş olup söz konusu icra dosyasında taraf olmayan davacıya karşı haciz baskısı yapılması mümkün olmadığını, davacı ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosya borcuna binaen protokol yapıldığını 22/102019 tanzim 01/11/2019 vade tarihli 178.000,00 TL bedelli senet verildiğini, iş bu davaya konu bonodan dolayı davacı borçlu olduğundan borçlu olmadıkları yönündeki itirazları ve yaptıkları ödemelerin iadesi taleplerinin mesnetsiz olduğunu, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün… E. Sayılı dosyası ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün… E. Sayılı icra dosyalarının celbini talep ettiklerini, usul ve yasaya aykırı davanın reddini, davacı aleyhine tazminata hükmedilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin de karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosyada tarafların bildirdiği belgeler, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası, İstanbul… İcra Müdürlüğü’nün… esas sayılı dosyası, 22/10/2019 tarihli protokol, haciz tutanağı, tanık beyanları, … Vergi Dairesi’nin 27/11/2020 tarihli yazı cevabı, …Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 24/12/2020 tarihli yazı cevabı delil olarak değerlendirilmiştir.
GEREKÇE: Dava, icra takibinden sonra kıymetli evrak nedeniyle açılan İİK’nın 72. Maddesi uyarınca borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İstanbul … İcra Dairesi’nin …esas sayılı dosyası üzerinde yapılan incelemede, takip alacaklısı…Fonu A.Ş. tarafından takip borçluları …, … ve …aleyhine, toplam 179.549,19 TL üzerinden keşidecileri …, … ve …, lehdarı … Fonu A.Ş. olan, 22/10/2019 düzenleme, 01/11/2019 vade tarihli, 178.000,00 TL bedelli bono dayanak yapılarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile 05/11/2019 tarihinde takip başlatıldığı, takip borçlusu …’ye ödeme emrinin 03/07/2020 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık noktaları, İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasından takibe konulan keşidecileri …, … ve …, lehdarı…A.Ş. olan, 22/10/2019 düzenleme, 01/11/2019 vade tarihli, 178.000,00 TL bedelli bonodan dolayı davacıların davalıya borçlu olup olmadıkları, bononun haciz ve muhafaza baskısı altında imzalandığı yolundaki iddianın yerinde olup olmadığı tarafların menfi tespit davasında İİK’nun 72/4-5. maddesi uyarınca tazminat talep edip edemeyecekleri hususlarına ilişkindir.
TMK’nun 6. maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” HMK’nun 190. maddesi gereğince de, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
Menfi tespit davalarında da, HMK’nın ispata ilişkin genel kuralları geçerlidir. Bu davalarda davacı taraf, borçlu olmadığını iddia ettiğine göre, olumsuz bir durumun ispatı mümkün olmadığından, kural olarak ispat yükü alacaklıya aittir. Başka bir ifade ile, menfi tespit davasında hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü alacaklıdadır. Bununla beraber, davacının iddiasına göre ispat yükünün yer değiştirmesi de mümkündür. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel ilişkiden doğan talep hakkına ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. (HGK’nun 2011/19-473 Esas 2011/607 Karar 2003/19-781 Esas 2003/768 Karar sayılı ilamları) Bu nedenle kambiyo senetleri hakkında açılan menfi tespit davalarında, senedin dayanağı olduğu ileri sürülen hukuki ilişki ile senet metnindeki borç sebebi karşılaştırılarak, ispat yükünün kime düşeceği belirlenir.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Kambiyo senedinin bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü kambiyo senedinin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6 m.). İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir. (Yargıtay HGK’nun 2017/19-821 E-2019/58 K sayılı kararı)
Tüm bu genel açıklamalar dikkate alınarak iş bu davada ispat yükü dava konusu bononun üzerindeki nakden kaydını talil eden ve temel borç ilişkisini değiştiren davacı taraftadır. Somut uyuşmazlığa konu; 22/10/2019 düzenleme, 01/11/2019 vade tarihli, 178.000,00 TL bedelli nakden kaydı bulunan bonoda keşideciler davacılar, lehtar davalı…Fonu A.Ş.’dir. Taraflar arasında yapıldığı ihtilafsız olan 22/10/2019 tarihli protokolün; İstanbul … İcra Dairesi’nin… esas sayılı dosyasına binaen düzenlendiği, dosya borcuna mahsuben bir adet iş bu bononun alındığı, alınan bononun vadesinde ödenmesi halinde dosya borcu ile ilgili hiçbir alacağın kalmayacağı, ödenmezse mükerrer olmamak şartı ile icra takibine konulacağı, bononun kayıtsız şartsız ödeme taahüdü içeren kambiyo senedi olduğu, yapılan protokolle alınan bono miktarınca borcun olduğunun kabul edildiği, protokolle alınan bononun ödeme kayıt ve şartlarını değil ödeme şeklini belirleyen hükümlerden ibaret olduğu sözleşme serbestisi çerçevesinde amaçlanan yegane hususun bu olduğu kabul ve taahhüt edildiği görülmektedir. İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasında yahut haciz tutanağında davacılar taraf olarak yer almamış, 22/10/2019 tarihinde haciz işlemi uygulanmıştır. Davacılar, senedin haciz tehdidi altında zorla alındığını ve bedelsiz olduğunu, kefaletin geçersiz olduğunu iddia etmişlerdir. Ancak taraflar arasındaki 22/10/2019 tarihli protokol kefalet sözleşmesi niteliğinde değil, borcun üstlenilmesi niteliğindedir. Bununla birlikte davacıların İstanbul … İcra Dairesi’nin… Esas sayılı dosyasında borçlu olarak yer almadıkları, davacıların çalıştığı işyeri adresinde haciz işlemi yapılmasının davacılar yönünden müzayaka hali olarak kabul edilemeyeceği, ayrıca korkutma ile TBK’da düzenlenen irade bozukluğu hükümlerine ilişkin olarak davacıların bononun baskı altında alındığına dair iddialarını ispatlayamadıkları, bu konudaki tanık beyanlarının da baskı altında bononun alındığı iddiasını ispata elverişli beyanlar içermediği, taraf arasındaki protokolle borcun ihtirazi kayıt ileri sürülmeksizin davacılar tarafından kabul edildiği kanaatine varılmıştır. Protokolün ve bononun haciz baskısı altında düzenlendiğinin söylenemeyeceği, davacıların tarafı olmadıkları İstanbul … İcra Dairesi’nin…esas sayılı dosyasındaki borcu üstlendiklerinin kabulünün gerektiği, davaya konu bononun vadesi geldiği halde ödenmediği, davacıların davaya konu bono sebebi ile davalıya borçlu oldukları, İstanbul … İcra Dairesi’nin…esas sayılı dosyasından da yapılan bir ödeme bulunmadığı ve dosya borcunun iş bu davadaki bono miktarından fazla olduğu, davalı alacaklının İstanbul… İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyası üzerinden davaya konu bonoya dayalı takip başlatmakta haklı olduğu anlaşılmıştır. Tüm bu nedenlerle sübut bulmayan davanın reddine dair karar verilmiştir.
Davanın reddedilmiş olması nedeniyle İİK’nun 72/5. Maddesindeki koşullar oluşmadığından davacıların tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı tarafın cevap dilekçesinde ileri sürdüğü kötü niyet tazminat talebi yönünden ise, mahkememizce dosya kapsamında herhangi bir ihtiyati tedbir kararı da verilmemiş olması nedeniyle İİK’nın 72/4. Maddesi’ndeki koşullar oluşmadığından davalının tazminat talebinin reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davanın reddine,
2-Davacıların tazminat talebinin reddine,
3-Davalının tazminat talebinin reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 3.066,25 TL harçtan mahsubu ile hazineye gelir kaydına, bakiye 2.985,55 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kararın mahiyeti gereği üzerlerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nun 333/1. maddesi gereğince varsa artan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleşmesinden sonra yatıran ilgili tarafa iadesine,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T.’ye göre belirlenen 21.007,16 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı tarafa verilmesine,
Dair, davacılar vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK’nın 341/1. maddesi uyarınca 2 haftalık yasal süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 21/04/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır