Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/416 E. 2021/1 K. 04.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.

6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2020/416 Esas
KARAR NO : 2021/1

DAVA: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 05/08/2020
KARAR TARİHİ: 04/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM
Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; alacaklı (davalı) firmalar tarafından …. İcra Müdürlüğü’ nün … esas sayılı dosyası ile belediye aleyhine icra takibinin başlatıldığı, alacaklı şirket ile yapılan görüşmeler sonrasında karşılıklı protokol imzalandığını ve alacaklı şirketlere nakden ve teminata mahsuben toplam 82.564.152,50-TL ödeme yapıldığını, bu ödemelerin bir kısmının hakkediş karşılığı, bir kısmı 25/08/2018 tarihli protokol ile, bir kısmı ise 20/02/2019 tarihli ek protokol ile ödendiğini, söz konusu protokollerde icra masrafı, vekalet ücreti ve faiz adı altında ödenmesi kararlaştırılan 3.749.763,67-TL borcun haricinde alacaklı ortaklığa hiçbir borçlarının kalmadığını, alacaklı ile varılan mutabakat ve sözleşme gereği ödemeler yapıldığı takdirde belediyenin hiçbir hak ve alacağının kalmadığını protokolde beyan etmesine ve 82.564.152,50-TL ödeme yapılmasına rağmen kötü niyetli olarak 20/07/2020 tarihinde tekrar icar dosyasından belediye hesaplarına ve taşınmazlarına 91.582.923,95-TL haciz ihbarnamesi gönderildiğini ve belediyenin … …, … …, … … Şubesi ve diğer hesaplarının bulunduğu bankalara ve tüm taşınmazlarına haciz konulduğunu, alacaklı tarafın yapılan protokol ve ek protokol gereği belediyeden 3.749.763,67-TL dışında hiçbir hak ve alacağı kalmadığını, buna rağmen alacaklarının icra dosyasından hiç ödeme yapılmamış gibi 91.582.923,95-TL üzerinden işlem yapıldığını, bu sebeple olası zarara karşı teminatsız olarak bunun mümkün olmaması halinde takdir edilecek teminat karşılığında icranın durdurulması ve haczedilen paranın davanın sonuna kadar alacaklıya ödenmemesi yolunda tedbir kararı verilmesini, davalının kötü niyetli olması nedeniyle toplam alacak üzerinden % 40 icra inkar tazminatına hükmedilmesini, dava masraf ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA /
Davalılar vekilinin davaya cevap dilekçesi özetle; arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmasızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddi gerektiğini, davaya Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu, esas yönünden ise dava dilekçesinin ekinde hiçbir ödeme dekontunun sunulmadığını, ödeme yapıldığı hususunda itiraz ettiklerini, davacının yapmış olduğu ödeme varsa bile bu ödemelerin öncelikle işlenmiş ve işleyecek faizlerden, yargılıma masrafları ve vekalet ücretinin mahsup edilmesi gerektiğini, davacı borçlu tarafından sunulan protokolleri kesinle kabul etmediklerini, protokol hükümleri incelendiğinde ödemelerin protokolde yapılan anlaşmaya uygun olarak ödenmediği takdirde geçersiz olacağının açıkça hüküm altına alındığını, davacı borçlunun hiçbir ödemeyi vadesinde yapmadığından söz konusu protokolün hükümlerinin geçersiz olduğunu beyan ederek davacının haksız ve hukuka ayrı açtığı davanın reddini, davacının haksız ve kötü niyetli olarak davayı açması sebebiyle % 40′ dan aşağı olmamak üzere kötü niyetli ve icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava; menfi tespit istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5.maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda hangi mahkemenin görevli olduğunun belirlenmesi için öncelikle taraflar arasındaki ilişkinin vasıflandırılması gerekmektedir. Taraflar arasındaki hukuki ilişki hizmet sözleşmesi mahiyetindedir. Bu sözleşme TTK’nun 4/1 maddesinde sayılan ve bir davanın mutlak ticari dava sayılmasını gerektiren işlemlerden olmadığı gibi, aynı maddenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na atıfla mutlak ticari dava konusu kabul ettiği sözleşmelerden de değildir. Şu haliyle eldeki davanın mutlak ticari dava olmadığı açıktır. Öte yandan davacı … tacir sıfatını haiz değildir. Bu haliyle her iki tarafın tacir sıfatını haiz olmadığı bir davanın ticari dava sayılmasına hukuken olanak bulunmadığından, uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
HMK nun 1. Maddesi hükmüne göre; göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca, dava şartı olan bu husus, HMK nun 115/1 maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinde araştırılır. Anılan gerekçelerle HMK’nun 114/1-(c) ve 115/2.maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair karar verilmiştir.
H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; HMK’nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere … Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 04/01/2021

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır