Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/397 E. 2021/218 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/397 Esas
KARAR NO:2021/218

DAVA:Menfi Tespit (Alım Satım)
DAVA TARİHİ:20/11/2018
KARAR TARİHİ:11/03/2021

….Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/02/2020 tarih, … Esas ve … Karar sayılı görevsizlik ilamı ile Mahkememize tevzi edilen ve Mahkememizin 2020/397 Esasına kaydı yapılan Menfi Tespit (Alım Satım) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; davalı alacaklı …, ….İcra Müdürlüğü’nün… sayılı dosyasından borçlular … ve …San. ve Tic. A.Ş aleyhinde cebri icra yoluna gidildiğini ve takibin kesinleştirildiğini, ….İcra Müdürlüğü’nün… sayılı dosyasından müvekkiline birinci haciz ihbarnamesinin gönderildiğini ve müvekkilinin buna itiraz ettiğini, müvekkilinin haciz ihbarnamelerine karşılık olarak tebliğ edildiği gün itibariyle yasal süre içerisinde ilgili icra dosyasındaki borçluya karşı borcu olmadığına ilişkin itirazda bulunduğunu, müvekkilinin yasal süre içerisindeki itirazlarını PTT aracılığıyla yaptığını, müvekkilinin borçlu firmaya karşı herhangi borcu bulunmadığını, müvekkilin borçlu firmaya karşı borcu olduğuna ilişkin delil bulunmadığını, talep edilmesi halinde müvekkilinin muhasebe kayıtlarını sunmaya hazır olduklarını, icra dosyasındaki alacaklının, haciz ihbarnamelerine karşılık olarak müvekkilinin yasal süre içerisinde yapmış olduğu itirazı sonradan görmüş olmasına rağmen icra dairesine kötüniyetli olarak tekrar talepte bulunarak haciz ihbarnamelerini göndermeye devam ettiğini, müvekkilinin borçlu olmadığına ilişkin beyanlarına davalının vakıf olmasına rağmen haciz ihbarnamelerini ısrarla göndermesinin davalının kötü niyetli olduğunun göstergesi olduğunu, müvekkilinin borçlu olmadığı halde haksız bir şekilde haciz ihbarnamesinin muhattabı olduğunu ve huzurdaki davayı açarak borçlu bulunmadığının tespitinin gerektiğini, tüm bu nedenler dikkate alınarak müvekkilinin davalı alacaklıya ve borçluya karşı 119.331,59-TL borçlu olmadığının tespitine, davalının kötüniyetli işlemleri nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde kalmasını talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Müvekkilinin ….İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı dosyası ile borçlu …A.Ş ve … adına icra takibinde bulunduğunu ve takibin kesinleştiğini, borçlu …A.Ş‘nin alacaklı olduğu … firmasına İİK 89/1 haciz ihbarnamesi gönderildiğini, davalının İİK 89/1 haciz ihbarnamesine itiraz etmediğini, bunun üzerine İİK 89/2 haciz ihbarnamesi gönderildiğini ve davalı tarafın yine itiraz etmediğini, bunun üzerine davalıya 89/3 haciz ihbarnamesi gönderildiğini, İİK 89/3 haciz ihbarnamesi gönderildikten sonra haksız ve kötü niyetli bir şekilde huzurdaki davanın açıldığını, davacı tarafın haciz ihbarnamelerine PTT kanalıyla itiraz ettiği yolundaki iddiasının hukuk dışı olduğunu ve icra dosyasında herhangi bir itirazda bulunmadığını, davacı taraf haciz ihbarnamelerine itiraz etmediğinden icra müdürlüğünce talep üzerine İİK 89/3 haciz ihbarnamesi gönderdiklerini, davacı tarafın savunmalarının kötü niyetli olduğunu, davacının kendisine gönderilen ihtarnameye süresinde itiraz etmeyerek davanın açılmasına sebebiyet verdiğini, asıl kötü niyetli tarafın davacı olduğunu, davacının kötü niyet tazminatı-yargılama gideri-vekalet ücreti talep etmesinin hukuka aykırı olduğunu, davaya sebebiyet verildiğinden davalı yanın yargılama giderlerinden-vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını, davacı taraf ile borçlu şirketin ticari ilişki içinde olduğunu, davacının borçlu şirkete borcu olduğunu, davacı tarafça borçlu şirkete verilen tüm ödemelerin vadesi geldiğinde-çek senet vs-müvekkil şirkete ödenmesinin yasaya açık ve uygun olduğunu,vadesi gelmeyen tüm evrakların ödemesini vadeleri geldiğinde müvekkil şirket tarafından ödenmesi gerekeceğinden davacı tarafın beyanlarının yasaya aykırı olduğunu, açıklanan nedenlerle aleyhe açılan davanın reddine, davacı aleyhine %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava, 2004 sayılı İcra İflas Kanununun (İİK) 89.maddesine göre açılan menfi tespit davasıdır.
Davacı, …. İcra Müdürlüğü’nün… E. sayılı takip dosyasında üçüncü haciz ihbarnamesi tebliğ edilen 3.Kişidir. Davalı ise aynı takip dosyasında alacaklıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5.maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olaya gelindiğinde; taraflar arasındaki davanın 3.(üçüncü) kişi konumunda bulunan davacı tarafından İİK’nun 89/3 maddesine dayalı olarak açılmış menfi tespit davası olduğu anlaşılmaktadır. İİK.’nun 89.maddesinde düzenlenen haciz ihbarnamesi üzerine açılan menfi tespit davalarının ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Keza taraflar arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık takip hukukundan kaynaklanmaktadır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …Hukuk Dairesinin 24/09/2020 tarih, 2020/… Esas ve 2020/… Karar, Yargıtay …Hukuk Dairesi’nin 26/02/2016 tarih, 2015/… Esas ve 2016/… Karar ve yine Yargıtay ….Hukuk Dairesi’nin 12/04/2016 tarih, 2016/… Esas ve 2016/… Karar sayılı ilamlarında da açıkça belirtildiği üzere; İİK’nun 89. maddesine göre haciz ihbarnamesi üzerine açılan menfi tespit davalarında görevli mahkeme genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemeleridir. Somut davada da, davacının dava dilekçesindeki beyanlarından ve tüm dosya kapsamından, dosya tarafları arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığı, davanın mutlak veya nisbi ticari dava niteliğinde de olmadığı, uyuşmazlığın takip hukukundan kaynaklandığı, bu nedenlerle uyuşmazlığın çözüm yerinin “Asliye Hukuk Mahkemesi” olduğu anlaşıldığından mahkememizin görevsiz olduğu anlaşılmakla; HMK’nun 114. maddesi gereğince görev dava şartı olduğundan ve aynı yasanın 115. maddesi gereğince dava şartlarının varlığı ileri sürülmese de yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılması gerektiğinden Mahkememizce HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri gereğince karşı görevsizlik kararı verilerek davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; HMK’nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden, karar verildiği anda kesin ise kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-Mahkememiz ile ….Asliye Hukuk Mahkemesi arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından, mahkememizce verilen karar HMK 21/ç maddesi gereği istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde mercii tayini için HMK 22/2.maddesi gereğince dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine,
4-Kararın istinaf yoluna başvurularak kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde taraflardan birinin mahkememize müracaatı halinde dosyanın yetkili ve görevli ….Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, aksi takirde davanın açılmamış sayılacağının ihtarına,
5-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
6-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair, 5235 Sayılı Kanunun geçici 2.maddesine göre Bölge Adliye Mahkemelerinin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 ve 29525 sayılı Resmi Gazetede ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 11/03/2021

Katip …

Hakim …