Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/35 E. 2021/107 K. 09.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/35 Esas
KARAR NO:2021/107

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ:17.05.2007

BİRLEŞEN DAVA
…. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN … ESAS SAYILI

BİRLEŞEN DAVA:TAZMİNAT
BİRLEŞEN DAVA TARİHİ :04.08.2008
KARAR TARİHİ : 09/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle;… tarafından atanan Yönetim Kurulu tarafından verilen talimatla … Başkanlığı tarafından hazırlanan … tarihli …nolu İnceleme Raporunda belirtilen hususlar nedeni ile adı geçen kişilerin meydana gelen şirket zararından görev yaptıkları dönem ve görevleri itibariyle sorumlu olduklarının belirtildiğini, ancak ismi sayılı olan yönetim Kurulu Üyeleri ve Denetçiler Hakkında mali mesuliyet davaları açıldığından tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla zararın sorumlu olan diğer kişiler hakkında sorumlulukları oranında dava açıldığını, bu nedenle şirket zararın fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00-YTL’lik kısmını, zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek T.C. Merkez Bankası tarafından ilan edilen avans faiz oranı ile birlikte davalılardan sorumlulukları oranında müştereken tahsiline karar verilmesi gerektiğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00-YTL’lik zararın, zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek T.C. Merkez Bankası tarafından ilan edilen avans faiz oranı ile birlikte davalılardan sorumlulukları oranında tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı temlik alan … vekili 06.10.2008 havale tarihli ıslah dilekçesinde özetle; alacak temliki sözleşmesine istinaden …’nin Bankalar Kanunu uyarınca her türlü harç ve vergiden muaf olduğundan fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00-YTL olarak ikame edilen davanın 15.266.844,68-YTL olarak HUMK madde 83 ve devamı hükümlerine göre harçsız olarak ıslahı ile ıslahı istenen 15.266.844,68-YTL ortaklık zararının, zararın meydana gelmesine sebebiyet veren davalılardan, zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek T.C. Merkez Bankası tarafından ilan edilen avans faiz oranı ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen ….Asliye Ticaret Mahkemesi … esas sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkili bankaya devir ve temlik edilen ….Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile davalı … Hiz.AŞ adına bu alacak ile ilgili açılmış sorumlu olarak çalıştığı ve … AŞ’nin devir temlikinden sonra yapılan müfettiş soruşturmalarında şirketin 2000-2003 yılları içinde Yurt Dışı avans hesaplarından …’in kredi kartı vdemeleri raporunda belirtilen tutarların dışında toplam 16.098.544,37 YTL’lik ödeme bulunmadığı bu işlemlere ait 7.886.961,82 YTL’lik kısmına ait muhasebe fişleri ve belgelerin bulunmadığını bu işlemlere ait belgelerin düzenlenmediği ve firma hesaplarına ve işlemlerine tedbir kararı konulduktan sonra belgelerin imha edildiğini bu kişiler hakkında ….Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açıldığının ve sorumlulukları oranında zararın tahsilinin talep edildiğinin ancak daha sonra …’ın 14.05/2005 tarihinde vefat ettiğinin anlaşılması üzerine davalı mirasçıları olan iş bu davalıların müteveffa …’ın şirketteki dönemi ve görevi itibariyla meydana gelen 15.266.844,68 YTL’lik zarardan sorumluluğu nedeniyle mirasçılarından zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek TC Merkez Bankası tarafından ilan edilen avans faizi oranı ile birlikte davalılardan tahsiline, masraf ve ücreti vekalete karar verilmesi yönüyle iş bu davanın ….Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı … … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinun davacı … AŞ’nin yetkili çalışanı olmadığını, taliamt verme ve … AŞ muhasebesindeki işlemler ile bir ilgisi olmadığını, kendisine nakit akış koordinatörü olarak sorumluluk oranında husumet yönetildiğini, müvekkilinin davacı şirketi zarara sokacak herhangi bir tahsilat ve tediyatı olmadığı halde,tahsilat ve tediye makbuzları düzenlenerek muhasebede kayıtlara alınması gibi asılsız ve gerçekdışı iddialarla da husumet yöneltildiğini, bu iddiayı reddettiklerini, … taralından davacı şirkete 13.02.2004 tarihinde el konulduğunu, bu tarihten itibaren yeni Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu atanarak şirketin bütün faaliyetlerinin durdurulduğunu, bir şirket zararı varsa bu zararın 13.02.2004 tarihinden bu tarihe kadar şirketin faaliyetinin durdurulmasından doğduğunu, bunun nedeninin ise bizzat … tarafından atanan yönetici ve deneticiler olduğunu, müvekkili açısından dava dilekçesinin müphem, genel ve soyut iddia ve çelişik isnatlardanibaret olduğunu, yapılan işlemler bakımından müvekkilinin davacı şirkete ne gibi zararlı eylem­lerde bulunduğu, hangi görevi icabı şirket zararından sorumlu olduğu, yapmış olduğu iddia edilen işlemler bakımından illiyet bağının, davaya dahil edilme nedenlerinin, dava nedeninin ve şahsi sorumluluk sınırının iddialara muvazi olarak net bir şekilde izah ve açıklanması gerektiğini, davada zamnanaşımı olduğunu, davanın zamanaşımı yönünden de davanın reddini talep ettiklerini, davacının yasal olmayan müşterek sorumluluk iddiaları ile yasal olmayan faiz taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının huzurdaki davasının, davacı şirketin yönetim ve deneti­mine … tarafından el konulduktan sonra … tarafından atanan Yönetim Kurulunca verilen talimatla şirket … Başkanlığınca hazırlanmış olan … tarihli ve 04 numaralı İnceleme Raporuna dayanarak ikame edildiğini, huzurdaki davanın haksız ve yersiz olduğunu, davacı şirketin yönetim ve denetimine … tarafından el konulmasından sonra düzenlenmiş olan tek yanlı “… İncele­me Raporu”na istinaden açılmış olan bir dava olduğunu, bu raporun özel hukuk tüzel kişiliği niteliğinde bulunan davacı şirketin iç denetim mekanizması tarafın­dan hazırlanan bir belge olup, bu belgenin davaya dayanak bir delil olmasının mümkün olmadığını, davacı tarafça dava dilekçesinde inceleme raporunda yer alan açıklamalara atıf yapılarak iddia edilen ödemelerden müvekkilinin sorumlu olduğunun ifade edildiğini, müvekkilinin iddia edilen şirket zararından direk menfaati olan kişilerden biri olduğu iddiasıyla sorumlu olduğunun belirtildiğini, ancak aynı konuya ilişkin olarak Yönetim ve Denetim Kuru­lu Üyeleri hakkında mali sorumluluk davası açıldığını, bu davanın …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas numarası ile görüldüğünü, huzurda görülmekte olan davanın konusu ile …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyasının konusunun aynı olduğunu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzun 187. maddesi ile 194. maddesinde derdestlik itirazının koşullarının belirtildiğini, buna göre aynı davanın iki kere açılmış olması, birinci davanın görülmekte olması, birinci dava ile ikinci davanın taraflarının, konusunun ve dava sebeplerinin aynı olması gerektiğini, dava konusu olayda da Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda yer alan derdestlik itirazı şartları gerçekleştiğini, aynı davanın iki kere açıldığını, bu nedenle derdestlik itirazında bulunduklarını, tüm bu nedenlerle bahsedilen dosyanın yargılamasının sonu­cunun, huzurdaki dosyada müvekkilden talep edilen miktarı da kapsayacağın­dan ve bu kararın icrası halinde davacı şirket iddia ettiği tüm zararı tahsil edeceğinden, huzurdaki dosyada derdestlik itirazlarımızın kabulü ile dava­nın açılmamış sayılmasına karar verilmesini talep ettiğini, esasa yönelik beyanlarında ise; müvekkilinin sorumluluğu tespit edilirken, iddia edilen zarardan müvekkilinin sorumlu olduğu iddia edilen hususların açık ve somut olarak tespiti gerektiğini, inceleme raporunda bahsedilmiş olan yapılmış ödemelerin tespitinin neye dayanarak belirlenmiş olduğunu anlamanın olanaksız olduğunu, davacı şirketin yönetim ve denetimine … tarafından 14.02.2004 tarihinde el konulduktan sonra müvekkilinin şirkete girişine dahi izin verilmediğini, bununla birlikte yeni atanan yöneticilerin şirket ortaklarını ve yöneticilerini de yok saydıklarını, ayrıca yeni yönetim tara­fından mevcut kasaların ve şirket kayıtlarının durumunun bir tutanak ile resmi biçimde devir teslim alınmadığı da bildiğini, bu nedenle, eğer şirket kasasında bir açık mevcutsa bundan müvekkilinin sorumlu olmadığını, bu durumda iddia edilen hususun ispatı olanaksız olmakla birlik­te bir harcamanın ne nedenle yapılmış olduğu ve tespitinin ne şekilde yapıldığının anlaşılamadığını, zarar gördüğü iddia edilen tarafın, kendisine uygun olan ve elverişli sayılan bir hukuki sebebe dayandığını, öncelikle, iddianın ve zarardan sorumlu olması gereken kişilerin, hukuki dayanakları ile somutlaştırılarak, dava dilekçesinde bulunması zorunlu unsurlardan olan hukuki sebebin ve davalı sıfatlarının açıklığa kavuşturulması gerektiğini, ancak dava dilekçesinde davacı tarafından dayanmış olduğu her­hangi bir hukuki sebep olmadığını, davacının yalnızca söz konusu olduğunu iddia ettiği zarardan müvekkillerinin sorumlu olduğunu iddia ettiğini, ancak sorumluluğun hukuki dayanağı gibi dava ile ilgili önemli ayrıntıları açıklama gereği duymadığını, bu nedenlerle davacının dilekçesini somutlaştırdıktan sonra beyanda bulun­ma hakkı saklı tutarak haksız, yersiz ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmeini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin … A.Ş. de 01.05.1997-30.04.2004 tarihleri arasında Muhasebe Direktörü’ne bağlı şekilde muhasebe müdürü olarak yasalar çerçevesinde görev yaptığını, dava dilekçesinde müvekkili davalıya atfedilen suçlamalar ve zarara sebebiyet verdiği iddiasının kabul edilemez olduğunu, davacı şirketin organizasyon yapısına bakıldığında muhasebe biriminin işlemler oluştuktan sonra sadece bu işlemlerin kaydını yaptığını, yani karar sürecinde yer almadığını, olayları yönlendiremediğini, mali olarak da muhasebenin para işlemleri ile uzaktan yakından alakası olmadığını, görevlerin ayrılığı ilkesi gereği ve nakit hareketleri ile ilgili yazılı talimatlar ve bu talimatlara göre işlem yapmanın kesinlikle muhasebenin görev tanımı içinde olmadığını, şirket kayıtlarının, gerek … tarafından el konulmadan önce sektörel inceleme yapılarak; gerek el konduktan sonra Maliye Gelirler Kontrolörleri, Hesap Uzmanlarınca çeşitli defalar incelenmiş olduğunu, şirket kuruluş tarihinden başlamak üzere her yıla ilişkin inceleme raporlarının mevcut olduğunu, söz konusu inceleme raporlarında eleştiri konusu yapılan hususların gereğinin zaten dönemin yetkililerince yerine getirilmiş olduğunu, tüm bu denetimler ve değerlendirmeler sonrasında, müvekkili davalının görev alanı ile ilgili olarak açık kalan ve dava konusu yapılabilecek, ele alınmamış hiç bir husus olmaması gerektiğini, oluştuğu iddia edilen zararın, müvekkili davalının bir yükümlülüğün ihlali nedeniyle ortaya çıktığının ispat edilmesi gerektiğini, olayda müvekkili davalının yükümlülüğünü ihlal ettiğine ve bu sebeple şirket zararının oluştuğuna dair somut hiçbir delil olmadığını, vergisel olarak yapılan incelemeler sonucu düzenlenen raporlarda uzmanların tespit etmiş olduğu vergi farklarının da ödendiğini, ayrıca TTK m. 336, 342 ve 346. maddelerindeki sorumluluk hallerinin de müvekkili davalı bakımından söz konusu olmadığını. İnceleme Raporunda belirtilen hususların ve bundan kaynaklanan sorumlulukların hiçbir şekilde müvekkili davalıya atfedilemeyeceğini, bu nedenlerle davacı tarafından açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; … A.Ş.de çalıştığı süre içerisinde aldığı tüm avansları usulüne uygun olarak kapattığını, işlemlerle ilgili belgelerin muhasebede mevcut olduğunu, bilirkişi incelemesinde bunun ortaya çıkacağını, hesapların tekrar incelenmesinin gerektiğini, bu nedenlerle davacı tarafından açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davanın TTK. nın. 309/4. maddesi gereğince zamanaşımına uğradığını, kendisinin şirkette sadece muhasebe elemanı olarak çalıştığını, işlemlerle ilgili doğrudan bir bilgisinin ve yetkisinin bulunmadığını, dava dilekçesinde belirtilen ödemenin kendisine yapılmadığını, bu nedenle davada taraf sıfatının bulunmadığını, davaya dayanak olarak gösterilen rapordaki ifadelerin açık ve net olmadığını, varsayımlardan oluştuğunu, bu yolla davalı aleyhine afakî, mesnetsiz olarak dava açıldığını, firma hesaplarındaki cari hareketlerin sahte makbuzlarla yapıldığı yâda örtülü sermaye aktarımı gibi iddiaların davalı ile ilgisinin bulunamayacağını, zira muhasebecinin kendisine verilen işlemin kayıtlarını tuttuğunu, kendisine herhangi bir ödeme yapılmadığını, davaya konu şirket üzerinde ihtiyati tedbir kararı bulunmakta olup, şirketin hukuken ya da parasal hareket imkânının da bulunmadığını. …. Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile devam eden 01.08.2003 tarihli ihtiyati tedbir kararları nedeniyle söz konusu şirketin v.d. grup şirketlerinin İmar Bankası soruşturması çerçevesinde tüm tasarruf yetkisi kaldırılarak, hak ve alacaklarının tedbiren dondurulduğunu, bu nedenle kararda yer alan şirketlerin leh ve aleyhinde dava ve takip yapılmasının mümkün olmadığını, tedbir kararları kaldırılıncaya kadar davacı şirketin takip ve tahsilâtta bulunmasının, en önemlisi de grup şirketlerinden birisi leh ve aleyhinde dava ve takipte bulunmasının mümkün olmadığını, bu kapsamda hukuken hareket imkânı bulunmayan bir konuyla ilgili muhasebe elemanı sıfatıyla işlem yapılamayacağının aşikâr olduğunu, söz konusu şirketlerin üzerinde devlet tarafından konulan tedbir olmasaydı dahi kasa sayımının, şirketin … tarafından devralındıktan ne kadar zaman sonra ve kim tarafından yapıldığı, buna ilişkin resmi tutanakların nerede olduğu, kasa açığının nereden kaynaklandığı, nasıl tespit edildiği ortaya konmadan zarar atfedilemeyeceğini, … eliyle devletin İmar Bankasının borcundan dolayı … Grubunda bulunan 228 adet şirkete el koyduğunu, devletin bu 228 şirkete davalı olarak gösterilen denetçi, yönetici ve ortakların sahte olduğu, gerçek yönetici ve mal sahibinin ise … ailesi olduğu gerekçesiyle el koyabildiğini, … dava açıp, bu ortaklardan kasa noksanlarını talep edebilecekken bu talebi farklı ithamlarda bulunarak kendisine yöneltmesinin hem usulen hem de esasen haksız ve yanlış olduğunu, bu nedenle davacı tarafından açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davanın TTK. nun 309/4 maddesi gereğince zamanaşımına uğradığını, davacı şirketin muhasebe departmanında 2000 – 2001 tarihleri arasında “geçici personel” sıfatıyla herhangi bir yetki sahibi olmadan … sistemi destek personeli olarak çalıştığını, davacı şirket tarafından kendisine yöneltilen tüm suçlamaların yersiz, olduğunu, söz konusu davanın kendisine yöneltilmesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, zira davacı tarafın dava dosyasına sunmuş olduğu … tarihli ve 04 sayılı İletişim Grubu … Başkanlığı Soruşturma Raporu’nun 28. sayfasında da belirtildiği üzere kendisine ödenmiş olan 330,00-YTL’lik (Üç yüz otuz Yeni Türk Lirası) meblağın, davacı şirketin muhasebe departmanında gerçekleştirdiği çalışmaları karşılığında “maaş” olarak ödendiğini, kaldı ki bahse konu ödemeye ilişkin makbuzun da adı geçen raporun 18 numaralı ekinde bulunduğunun bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …cevap dilekçesinde özetle; davacı şirkette ne denetim kurulu ne de yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını, … tarafından şirkete el konulmasından sonra oluşturulan rapora dayanılarak bu bedellerin istenmesinden sorumlu tutulamayacağını, o dönemde şirketin yönetim kurulu başkanının akrabası olduğunu ve maddi durumunun yetersiz olması ve yeğenlerine maddi destek olmak amacıyla aylık 250 TL civarında ödeme yaptığını, bunu şirketteki hesabından yaptırdığını, söz konusu işlemden çok uzun süre sonra kendisinin sorumlu tutulmasına gidilmesinin açıkça hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, sorumluluk davasında, TK. 341, 309 ve 335. maddelerde sayılan zamanaşımı sürelerinin dolduğundan öncelikle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının ortaklık zararının, zararın meydana gelmesi tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsiline karar verilmesini istediğini, ancak istenebilecek faizin başlangıç tarihinin dava tarihi olduğunu, istenebilecek faizin de yasal faiz olduğunu, bu nedenlerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davacının iddia ettiği şekilde bir ödemenin kendisine yapılmadığını, bu zamana kadar herhangi bir şekilde özel sektörde çalışmadığını, ticaret yapmadığını, … ilgili senet, makbuz, kupon, pul vs. gibi hiçbir belge imzalamadığını, kendisine ödeme yapıldığını iddia eden şahıs veya şahısları tanımadığını, … A.Ş. ile … nolu telefonun kullanıcı abonesi olmak dışında uzaktan yakından hiçbir ilgisinin ve alakasının olmadığını. … A.Ş.’nin yada varsa yan kuruluşlarının kurucusu, ortağı, hissedarı, herhangi bir sıfatla yöneticisi, çalışanı olmadığını aynı zamanda bunlardan her hangi birisiyle akrabalığının da olmadığını, kendisiyle birlikte davalı konumunda olan şahısları tanımadığını, dava konusu raporun, telefon faturası için toplam 77.160.000 TL ödendiğinin ifade edildiğini, ancak bu hatla ilgili olarak gelen fatura bedellerinin gününde ödenmiş olduğunu. 25.10.2005 yılından bu tarafa da bir bankadan otomatik ödemeye bağlı olduğunu, Müfettişlik raporunun 9. sayfasında, “……’in ( …) numaralı telefon faturası …” ifadesinin kullanıldığını, bu telefonu halen kendisinin kullanmakta olduğunu ve görüşmelere açık olduğunu, müfettişin her nedense baştan savma bir rapor düzenleyerek davalıyı anlaşılması güç bir şekilde olayın içine çekmeye çalıştığını, zira müfettişin kendi raporunun bir bölümünde davalının davacı şirketle bir bağlantısı varmış gibi bir durum yarattığını, diğer bir bölümünde de davalının kim olduğunun ve ne iş yaptığının tespit edilemediğinden bahsettiğini, bunun da müfettişin düzenlemiş olduğu raporun tutarsızlığını ortaya koyduğunu, raporda zikrettikleri davalıya ait numarayı aramaları durumunda davalıya rahatlıkla ulaşabilecek durumda olduklarını ancak bunu yapmadıklarını, dolayısıyla davalıya yapıldığı söylenen ödemelerin gerçek olmadığını, kendisine izafe edilen imzaların da şahsına ait olmadığını, bu nedenle davacı tarafından açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
(Mahkememiz dosyasında tefrik edilen )Davalı … cevap dilekçesinde özetle; … A.Ş. de sadece şirket ortaklarından …’ın sekreteri olarak çalıştığını, şirketin muhasebe, fınans, denetim ya da yönetim kadrolarında kesinlikle sorumlu olarak çalışmadığını, hiçbir şekilde ve konuda karar verme görevinin olmadığını, …’ın onayı ile muhasebeden makbuz ile birlikte gelen paranın makbuzun davalı tarafından imzalanması ile birlikte teslim alındığını, makbuzun aslının muhasebe departmanına gönderildiğini, gelen paranın yine …’ın talep ettiği şekilde harcanıp sonrasında varsa faturaları ile birlikte yoksa açıklamalarıyla …’in kontrol ve onayından geçtikten sonra Muhasebe departmanına teslim edildiğini ve sistemin bu şekilde çalışmakta olduğunu, dava dilekçesinde sözü edilen paranın davalının zimmetinde kalmasının kesinlikle mümkün olmadığını, kaldı ki …’ın bilgisi olmadan muhasebeden para çıkışının imkânsız olduğunu, zaten böyle bir durum olsa 8 yıl kendisini bu şirkette çalıştırmalarının mümkün olmayacağını, Muhasebe kayıtlarını muhafaza etmek gibi ne bir görevi ne de bir pozisyonu olduğunu, şirkete …’ nin el koyması sırasında muhasebede pek çok belgenin imha edildiğinin müfettiş raporunda da belirtildiğini, hesap kapatma kayıtlarının da imha edilmiş olabileceği ortada iken “kapatma kayıtlarını bulamadık, o halde bu para …’ın zimmetindedir” şeklindeki ifadenin kabulünün mümkün olmadığını, kapatılmadığı ve altında davalının imzasının bulunduğu iddia edilen makbuzlardaki imzaların davalıya ait olup olmadığının da meçhul olduğunu, davalının imzasını taşıdığı iddia edilen makbuzların 2000 tarihli olduğunu, davacı şirkete 13.02.2004 tarihli fon kararı ile … tarafından 14.02.2004 tarihinde fiilen el konulduğunu, el koymanın Ticaret Sicil Gazetesi ile ilan tarihinin ise 19.02.2004 tarihi olduğunu, dava dilekçesinin 17.05.2007 tarihinde ıslah dilekçesinin de 06.10.2008 tarihinde verildiğini, dolayısıyla, gerek davalının imzasının bulunduğu iddia edilen makbuzların tarihi, gerek … tarafından şirkete el koyma tarihi, davanın açılış ve ıslahın yapılış tarihleri nazara alındığından BK ve TTK gereğince davacının dava dilekçesinde ve ıslah dilekçesindeki taleplerinin zamanaşımına uğramış olduğunu, bu nedenle davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalılara usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen davalılar duruşmalara katılmadıkları gibi bir yanıt göndermemişlerdir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Asıl ve birleşen davalar; davacı şirkete … tarafından atanan Yönetim Kurulu tarafından verilen talimatla … Başkanlığı tarafından hazırlanan … tarihli 04 nolu İnceleme Raporu’nda belirtilen hususlara dayalı oloarak yönetici sorumluluğu nedeniyle tazimat istemine ilişkindir.
Mahkememizin … esas, … karar sayılı kararı ile , asıl ve birleşen davaların pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, karara karşı temyiz yoluna başvurulmuştur.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2018/778 esas, 2018/9994 karar sayılı ilamında; “Davacı eldeki dava ile yönetici ve denetçilerin yanı sıra şirket çalışanlarının ve hesabına usulsüz para aktarılan kişilerin yapılan işlemlerden dolayı işlem miktarı ile sınırlı olmak kaydı ile sorumlu olduklarını iddia ederek zararının tazmini istemini içeren eldeki davayı açmıştır. , her ne kadar mahkemece davalıların yönetici ve denetçi olmadıklarından yönetici ve denetçilerin sorumluluğuna dayalı TTK 341. maddesine göre davalılar hakkında dava açılmasının mümkün olmadığı, bu durumda sorumluluk yüklenen madde yönünden davalıların pasif husumet ehliyetlerinin bulunmadığı gerekçesi ile her bir davalı yönünden ayrı ayrı davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiş ise de; …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasının geri çevirme ile gelen kayıtlarından eldeki dava ile davacısı ve konusunun kısmen aynı olduğu, ilgili dosyada yönetici ve denetçiler aleyhine dava açıldığı, bu dosya ile çok sayıda aynı müfettiş raporundan kaynaklanan benzer davaların birleştiği ve yargılamanın halen devam ettiği anlaşılmaktadır. Somut olayda, her iki dosyanın davacısı ve dava konusu benzer olduğundan her iki davanın birlikte görülmesinde usul ekonomisi ve delillerin değerlendirilmesi açısından fayda vardır. O halde, mahkemece, öncelikle her iki dosya arasında bağlantı olduğundan öncelikle birleştirme kararı verilmeli, husumet hususunun da birleştirilen dosyadaki delillerle birlikte değerlendirilip sonucuna uygun karar verilmesi gerektiği düşünülmeden, yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” denilmek suretiyle mahkememiz kararı bozulmuş ve yeniden esasa kaydedilmiştir.
Bozma sonrası yapılan yargılama sırasında, davacı tarafından asıl davalı … hakkında açılan davanın takip edilmeyeceği bildirildiğinden, bu davalı hakkında açılan dava 20/10/2020 tarihinde işlemden kaldırılmış, üç aylık yasal sürede yenilenmediği anlaşılmakla, bu dosyadan tefrik edilerek mahkememizin … esasına kaydedilmiş, mahkememizin … Esas, … karar sayılı ilamı ile bu davalı yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Asıl ve birleşen davalılara Yargıtay bozma ilamı usulüne uygun tebliğ edilmiş ve mahkememizce usul ve yasaya uygun Yargıtay Bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
H.M.K.nun 166. maddesi hükmü gereğince; aynı mahkemede görülmekte olan davalar, aralarında bağlantı bulunması halinde, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden mahkemece birleştirilebilir. 14.02.1992 gün ,1999/3 Esas ve 992/2 Karar sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararı gereğince; bir yargı çevresinde kurulmuş aynı düzeyde, birden fazla mahkeme, davaların birleştirilmesi açısından “aynı Mahkeme” sayılır.
Davaların aynı sebepten doğması veya biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması halinde davalar arasında “bağlantı” olduğu varsayılır. (H.M.K. Md:166/4) …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayısında kayıtlı dava dosyası kapsamı incelendiğinde; davacı ile dava konusunun kısmen aynı olduğu, ilgili dosyada da yönetici ve denetçiler aleyhine dava yönetici sorumluluğuna dayalı tazminat davası açıldığı, bu dosya ile çok sayıda aynı müfettiş raporundan kaynaklanan benzer davaların birleştiği ve yargılamanın halen devam ettiği, mahkememize açılan bu dava ile sözü edilen dava hakkında verilecek hükümlerin diğerini etkileyecek nitelikte olduğu sonucuna varılmaktadır.
İzah edilen gerekçeler ile H.M.K.nun 166. maddesi gereğince davaların birleştirilmesi gerektiği anlaşılmakla; …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyası ile mahkememiz dosyası arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğundan mahkememiz dosyasının …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyası ile mahkememiz dosyası arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğundan mahkememiz dosyasının …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile BİRLEŞTİRİLMESİNE,
2-Esasın bu şekilde kapatılmasına,
3-Yargılamanın birleşen dosya üzerinden yürütülmesine,
4-Birleştirme kararı verildiğinin DERHAL MAHKEMESİNE BİLDİRİLMESİNE,
Dair , davacı temlik alan vekili ile asıl davalı … vekilinin yüzlerine karşı, diğer tarafların yokluğunda, H.M.K.nun 166/1. maddesi hükmü gereğince uyuşmazlığın esası hakkında verilecek hüküm ile birlikte İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.Açıklandı. 09/02/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır