Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/296 E. 2021/651 K. 05.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/296 Esas
KARAR NO : 2021/651

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/06/2020
KARAR TARİHİ : 05/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında imzalanan 26.11.2019 tarihli Protokol kapsamında alacağının bulunduğunu, alacağın tahsili için davalı aleyhine ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, ancak davalı şirketin takibe itiraz ettiğini, Protokol ile kazanılan komisyon tutarının 79.777,00 USD olduğunu belirterek davalı tarafından yapılan itirazın iptaline, borca karşı kötü niyetle itiraz edildiğinden %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın haksızlığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava; İ.İ.K.nun 67. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup, yapılan ilamsız icra takibine karşı davalının vaki itirazının iptali ve icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulması istemine ilişkindir.
… 1. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyası kapsamından; davacı tarafın davalı hakkında toplam 79.777,00-USD alacağın eklentileri ile birlikte ödetilmesi istemiyle ve ilamsız takip yoluyla icra takibinde bulunulduğu, takibe itiraz ve davanın süresinde olduğu tespit edilmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan hususlar, davacının 26/11/2019 tarihli protokol kapsamında davalıdan alacağının varlığı ve miktarı; davalının, protokol konusu teminat mektubu temini hususunda aracılık yapılması ediminin gereği gibi yerine getirilmediği savunmasının yerinde olup olmadığı, inkar ve kötü niyet tazminatı koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Taraf vekillerince dilekçeleri ekinde sundukları yabancı dildeki ve tercümesi sunulmamış tüm delillerin(dekont, swift, fatura, yazışma, vb) yeminli tercümelerinin dosyaya sunulması sağlanmış, dava konusu uyuşmazlıkta mahkememizin görevli olup olmadığının tespiti amacıyla davacının bağlı bulunduğu vergi dairesine ve sicil müdürlüklerine yazı yazılmasına karar verilmiştir.
… Ticaret sicil Müdürlüğü’nce davacının gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığının bildirildiği anlaşılmıştır.
… Vergi Dairesin’ce davacının … ve … Vergi Dairelerinde mükellefiyet kaydının bulunduğunun, … Vergi Dairesi’nde doğrudan vergi mükellefiyet kaydının bulunmadığının, Mecidiyeköy ve Beşiktaş Vergi dairelerinde davacının ortağı ve yetkilisi olduğu şirketlerin kaydının bulunduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
… Liman Vergi Dairesi’nce davacının 16/06/2004-30/10/2008 tarihleri arasında faal olduğunun, bu tarihten sonra faaliyetinin bulunmadığının, faal olduğu dönemde de gerçek usulde ikinci sınıf mükellef olup işletme esasına göre defter tuttuğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
… Vergi Dairesi’nce davacının 29/06/2001-15/09/2001 tarihleri arasında gerçek usulde ticari kazanç yönünden gelir vergisi mükellefi olduğunun, tarh dosyasında ilgili dönem beyannamelerinin zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle imha edildiğinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce görev konusunda değerlendirme yapılabilmesi için yazılan yazı cevapları beklenirken usul ekonomisi de gözetilerek; tarafların iddia ve savunmaları ile tüm dosya kapsamına göre, ön inceleme duruşmasında tespit edilen uyuşmazlıkların halli, davacının taraflar arasındaki protokol kapsamında edimini yerine getirip getirmediği ve bu kapsamda alacağının varlığı ve miktarının tespiti için dosya üzerinde Uluslararası Bankacılık ve Finans alanlarında uzman bilirkişi marifetiyle GÜNSÜZ olarak bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
10/08/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı ile davalı … A.Ş. arasında imzalanan 26.09.20015 tarihli Protokol da kabul edildiği gibi … tarafından düzenlenmesi gereken teminat mektuplarının adı geçen bankadan temin edilemediği, bunun yerine dava dışı … unvanına sahip kuruluştan temin edilen teminat mektuplarının (…) …’da muhabir … aracılığı ile … projesi üst yüklenicisi, lehtar …’un bankası …‘a swift mesajı ile iletilmiş olduğu, … dan gönderilen teminat mektuplarını gönderen bankayı ve ihbar bankasının makul bir özenle inceledikten sonra şüpheli işlem oldukları kanaati ile muhatap … Ltd’e dahi bildirimde bulunmadan red etmiş olduğu,bu nedenle davacı …’nin aracılığı ile … Ltd … tarafından düzenlenen teminat mektuplarının geçerlilik kazanmadıkları, …’ın gelen teminat mektuplarını bankaların muteber olup olmadıkları yönünden yaptığı değerlendirme sonunda şüpheli işlem gerekçesi ile red etmiş olduğu dikkate alındığında; 26.11.2019 tarihli Protokol kapsamında Protokolun 2/B maddesinde geçen ” … teminat mektuplarının muhatap tarafından kabul edilmediği….” şartının gerçekleşmemiş olduğu, geçerlilik kazanmayan teminat mektupları sebebiyle davacı … Bagi’nin komisyona hak kazanmadığı ve davalı … A.Ş. nin komisyon ödeme yükümünün doğmadığı sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5.maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir tarafın ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Celbedilerek incelenen vergi dairesi ve sicil kayıtlarından davacının 26/11/2019 protokol ve dava tarihleri itibariyle tacir olmadığı anlaşılmaktadır. Davacının tacir olmadığı eldeki davada, her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendiren bir uyuşmazlıktan bahsedilemez. Eldeki dava nispi ticari dava mahiyetinde değildir.
Eldeki davada hangi mahkemenin görevli olduğunun belirlenmesi için taraflar arasındaki 26/11/2019 tarihli protokole konu hukuki ilişkinin vasıflandırılması zorunludur. Anılan sözleşme ve dosya kapsamından; davalının dava dışı … Ltd ile bağıtladığı alt eser sözleşmesi için, dava dışı şirketin davalıdan performans garantisi ve avans teminat mektupları istediği anlaşılmaktadır. İşte davacı, dava konusu protokol ile davalıya, uluslararası bağlantılarını ve kredibilitesini kullanarak dava dışı şirketin davalıdan istediği teminat mektuplarının …’de kurulu … Ltd isimli bankadan temini hususunda aracılık etmeyi taahhüt etmiştir(protokol m.1/B,C). Davalı da bu hizmet karşılığında davacıya protokolün 2. Maddesinde belirtilen şekilde ücret ödemeyi taahhüt etmiştir. Protokolün 1/F bendine göre davacının yükümlülüğü; dava dışı …Ltd’nin, dava dışı … şirketinin davalıdan istediği şekil ve formattaki teminat mektuplarını, davalı adına dava dışı … şirketinin bankası olan …Bankası’na gönderilmesini sağlamaktan ibarettir. Aynı bende göre davacının sorumluluğu, …Bank tarafından dava ışı … şirketinin bankasına teminat mektuplarının gönderildiğine dair Swift 760 mesajının çekilmesi ile sona erecektir. Dava dışı … şirketi bu teminat mektuplarını kabul ederse; davacı toplam 209.551,00-USD ücrete hak kazanacak, dava dışı … Şirketi teminat mektuplarını kabul etmez ise davacı 79.777,00-USD ücrete hak kazanacaktır. Özetlemek gerekirse davacı, davalının ihtiyaç duyduğu teminat mektuplarının temini için, dava dışı … ile davalı arasında bağlantı kurmayı ve bu teminat mektuplarının davalı adına dava dışı … şirketine gönderilmesini sağlamayı taahhüt etmiştir. Davalı da bu hizmet karşılığında davacıya(teminat mektuplarının kabul edilmesi ve edilmemesi ihtimallerinde değişen tutarlarda) ücret ödemeyi taahhüt etmiştir.
Yukarıda yapılan açıklama çerçevesinde taraflar arasındaki ilişkinin komisyon sözleşmesi olmadığı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Zira 6098 Sayılı TBK’nun 532 maddesine göre; alım veya satım komisyonculuğu, komisyoncunun ücret karşılığında kendi adına ve vekalet verenin hesabına kıymetli evrak ve taşınırların alım satımını üstelendiği sözleşmedir. Yine aynı Kanunun 546/2 maddesi uyarınca alım ve satım komisyonculuğu sayılmayan işleri, ücret karşılığında kendi adına ve vekalet verenin hesabına üstlenen alım ve satım komisyoncusu ile komisyon işlerini meslek edinmeyip arada bir üstlenen tacir hakkında da komisyon sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanır. Komisyon sözleşmesinde komisyoncu, sözleşme ile yükümlendiği işi vekalet verenin adına değil kendi adına yapmakta, diğer deyişle sözleşme ile yükümlendiği işin gerektirdiği hukuki işlemlerde bizzat kendisi taraf olmaktadır. Ancak bu işlemler vekalet veren hesabına yapıldığından, komisyoncu kendi adına ve vekalet veren hesabına yaptığı işlemler sonucu devraldıklarını vekalet verene devretmekle yükümlüdür. Komisyon sözleşmesini diğer iş görme sözleşmelerinden ayırt eden unsur, komisyoncunun kendi adına ancak vekalet veren hesabına(dolaylı temsilci sıfatıyla) hareket etmesidir. Oysa Somut olayda davacı tarafından yükümlenilen borç; dava dışı Relius İnetrnational Bank ile davalı arasında, davalının aradığı şartları haiz teminat mektuplarının teminine yönelik bağlantı kurulmasını(sözleşme yapılmasını) sağlamaktır. Davacının kendi adına ve davalı hesabına yerine getirmeyi taahhüt ettiği bir edim mevcut değildir.
Taraflar arasındaki ilişki; TTK’nun 520/1 maddesinde tanımlanan simsarlık(tellalık) sözleşmesi mahiyetindedir. Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkanının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir. Dava konusu sözleşme ile davacı; davalı ile dava dışı … arasında, davalının istediği şartları haiz teminat mektuplarının temini ve dava dışı … şirketinin bankasına gönderilmesi amacıyla bir sözleşme yapılmasına aracılık etmeyi üstlenmiş, protokol ile teminat mektubu teminine yönelik sözleşmenin yapılması( dava dışı … tarafından dava dışı … şirketinin bankasına teminat mektuplarının swift ile gönderilmesi) halinde davacının ücrete hak kazanacağı kararlaştırılmıştır. Bu ücret sözleşmenin 2 maddesinin A ve B bentlerinde iki ayrı ihtimal için iki ayrı tutar olarak tespit edilmiştir. Ancak sözleşmenin 1/f bendi ile davacının yükümlülüğünün … tarafından dava ışı … şirketinin bankasına teminat mektuplarının gönderildiğine dair Swift 760 mesajının çekilmesi ile sona ereceği de açıkça kararlaştırılmıştır.
Simsarlık(Tellallık) sözleşmesi TTK’nun 4/1 maddesinde sayılan ve bir davanın mutlak ticari dava sayılmasını gerektiren işlemlerden olmadığı gibi, aynı maddenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na atıfla mutlak ticari dava konusu kabul ettiği sözleşmelerden de değildir. Şu haliyle eldeki dava mutlak ticari dava da değildir.
Her iki tarafın tacir sıfatını haiz olmaması nedeniyle nispi ticari dava sayılmayan, yukarıdaki açıklamalar ile mutlak ticari dava da olmadığı tespit edilen davada uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
HMK nun 1. Maddesi hükmüne göre; göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca, dava şartı olan bu husus, HMK nun 115/1 maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinde araştırılır. Anılan gerekçelerle HMK’nun 114/1-(c) ve 115/2.maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair karar verilmiştir.
H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; HMK’nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/10/2021

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır