Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/177 E. 2022/890 K. 06.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/177 Esas
KARAR NO : 2022/890

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 05.06.2009
KARAR TARİHİ : 06/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle;Davacı vekili, dava dilekçesinde ve özetle; taraflar arasında 01.10.2007 tarihli “Adi Ortaklık Sözleşmesi” imzalandığını, kâr ve zarar oranının yarı yarıya olarak belirlendiğini, sözleşmenin 4.maddesine göre iş yeri merkezinin kurulması , temini, kalıp temini, elektrik, işçilik giderleri, makine ve techizat alımı konusundaki giderlerin yarı yarıya paylaşılacağını ve sürenin 5 yıl olarak belirlendiğini, sözleşmenin 9.maddesine göre akde aykırı davranan tarafın 500.000,00.-USD ceza koşulu ödemesinin kararlaştırıldığını, ortaklığın çalışmaya başladığını, davalının sadece belirlenen ürünlerin imalatı için gerekli kalıpları getirip diğer hiçbir gidere katılmadığını, BK.nun 521.maddesi uyarınca sermaye koyma yükümlülüğünün de yerine getirmediğinden kusurlu olduğunu, ayrıca getirdiği kalıpları diğer ortağın onayı olmaksızın ve henüz ortaklık sona ermeden 21.05.2009 tarihinde geri aldığını, davalının ortaklığın haksız yere ve kusuru ile sona erdirmesi nedeniyle haksız fesihde bulunduğundan ceza koşulu ödemek zorunda olduğunu belirterek taraflar arasındaki adi ortaklığın davalının kusuru nedeniyle fesih ve tasfiyesine, yapılan giderlerden davalı payının tespiti ve müvekkiline ödenmesine, sözleşmenin 9. maddesinde belirtilen ceza koşulunun da davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Bu dosya ile birleşen 2009/734 Esas sayılı dava dosyasında, davacı … vekili ; taraflar arasında bağıtlanan adi ortaklığın davalının kusuru nedeniyle sona erdiğini belirterek kurulan adi ortaklığın feshine, 500.000,00.-USD ceza koşulunun birleşen davalılardan tahsiline, ortaklık dışında kalan ve … A.Ş.’ye yapılan iş nedeniyle tahsil edilen paradan müvekkilinin payına düşen 674.230,00.-TL ile 54.386,00.-TL kâr payının, yapılan diğer işlere ilişkin kazançtan şimdilik 10.000,00.-TL’sinin müvekkiline ödenmesine, davalılarca müvekkili aleyhine gerçekleştirilen haksız rekabetin önlenmesine, bu konuda verilen reklamların kaldırılmasına, işyerinde kalan ham madde ve malzemelerin aynen iadesine, 100.000,00.-TL manevi tazminatın faizi ile birlikte davalıdan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
S A V U N M A /
Davalı vekili, cevap dilekçesinde ve özetle; Adi Ortaklık Sözleşmesinin imzalandığını doğrulamış ancak sadece “baskı, enjeksiyon işi” ‘ni kapsadığını, hiçbir şekilde müvekkili adına marka tescil belgesi ve tasarım tescil belgesi bulunan … marka dolapların üretimi, satışını ve kalıplarını kapsamadığını, sözleşmenin … ile bağıtlandığını, müvekkilinin adı geçen kişiyi … A.Ş.’ye götürerek ortağı olarak tanıttığını ve adı geçen şirket uyarınca sağlanan anlaşma doğrultusunda ödenen 460.000,00.-TL avansın davacı şirketin kasasına girdiğini, müvekkilin talepte bulunmasına rağmen kendisine ödeme yapılmadığını, dava tarihine kadar ki dönemde 10.152 kısa dolabın baskı enjeksiyon işinin ve 8.679 adet uzun dolabın yapılarak … A.Ş.’ye teslim edildiğini, ancak kendisine hiç bir ödeme yapılmadığını, davalının haksız şekilde “…” adı altında … marka dolap üretimi yaptığını, davacı şirketin adi ortaklıkla ilgisinin bulunmadığını, buna rağmen kazanılan paranın şirket kasasına girdiğini, ihtarname keşide edilmesine rağmen sonuç alınamadığını, müvekkiline ait olan kalıpları götürmek istediğinde işyerine alınmadığını, oysa kalıpların ortaklık dışı olduğunu, adi ortaklık sözleşmesinde öngörülmediği halde işçilik maliyeti ve alınan makinaların gündeme getirildiğini, müvekkilinin hiçbir kalıbını adi ortaklığa ilave etmediğini, sözleşme içeriğinin açık ve net olduğunu, davacının haksız rekabet teşkil edecek davranışlarının bulunduğunu belirterek davanın haksızlığını savunmuştur.
Birleşen davalılar vekili cevap dilekçesinde ve özetle; iddiaların haksız ve gerçeğe aykırı olduğunu, davanın mahkememizdeki dosya ile birleştirilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Asıl ve birleşen dava, taraflar arasındaki Adi Ortaklığın Feshi, ceza koşulunun ödetilmesi ve tazminat istemine ilişkindir.
Birleşen davada ayrıca haksız rekabetin önlenmesi ve manevi tazminat isteminde bulunulmuştur.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, 10.10.2007 tarihli Ortaklık Sözleşmesi, kalıpların teslimine ilişkin 21.05.2009 tarihli tutanak örneği, keşide edilen ihtarname örnekleri, … Cum.Başsavcılığı’nın …soruşturma nolu dosyası, tutanak örnekleri, dava dışı … A.Ş.’nin adi ortaklık ile ilgili kayıtları getirtilmiş, dosya içeriği deliller üzerinde ve şirket merkezinin bulunduğu yerde inceleme yapılarak bilirkişi raporları düzenlenmiştir.
19.03.2012 tarihli Bilirkişi Kurulu Raporunda; … ile … arasında 01.10.2007 tarihinde imzalandığı tartışmasız bulunan Adi Ortaklık Sözleşmesi kapsamında asıl ve birleşen dava konusu taleplerin dayanak konusu olabilecek objektif denetime elverişli herhangi bir ticari defter kaydı ve dayanağı belgeye rastlanmadığı, her iki davaya konu iddiaların kanıtlanmaya muhtaç bulunduğu, Adi Ortaklığın feshi koşullarının oluştuğunun mahkemece benimsenmesi halinde, ortaklığın tasfiyeye konu olabilecek herhangi bir aktif pasifi, dolayısıyla öz varlığının bulunmadığı belirtilmiştir. İtirazlar üzerine düzenlenen 08.03.2013 tarihli ek Bilirkişi Raporunda; dava dışı … A.Ş.’nin 2006-2009 yıllarına ait ticari defter ve kayıtlarında … marka plastik dolapların adı geçen şirket tarafından …ve … firmalarından satın alındığı, … firmasından 2008 yılında alımı yapıldığı, 19.498 adet dolap alındığı ve bedelinin KDV hariç 1.193.475,00.-TL olarak kayıtlara geçirildiği tespit edilmiştir.
24.06.2013 tarihli Bilirkişi Kurulu Raporunda; taraflar arasındaki Adi Ortaklık Sözleşmesinin fiilen son bulduğu ancak tasfiye edilecek bir mal varlığı bulunmadığından tasfiye koşullarının oluşmadığı, dolasıyla tarafların tasfiye sonucunda herhangi bir hak ve borcun olamayacağı, sözleşmenin sona ermesinde her iki tarafında kusurlu davranışı nedeni ile ceza koşulunun uygulanamayacağı, tarafların ortaklık sözleşmesinin fiilen son bulmasında yarı yarıya kusurlu oldukları, dava ve birleşen davada iddiaların kanıtlanamadığı belirtilmiştir.
Alınan bilirkişi raporları gerekçeleri itibariyle dosya içeriği delillere uygun bulunmuş ve hükme dayak yapılmıştır.
İddia, savunma, dosya içeriği deliller ve alınan bilirkişi raporlarına göre, Özetle ” taraflar arasında 10.10.2007 tarihli “Adi Ortaklık Sözleşmesi” bağıtlanmış olup, ortak sıfatı ile … ve … tarafından imzalanmıştır. Ancak sözleşmenin giriş paragrafında ortak olarak …’in temsilcisi olduğu … Tic.Ltd.Şti. gösterilmiştir. Bu durumda, davalı …’in kendi adına değil davacı şirketi temsilen ortaklık sözleşmesini imzaladığı sonucuna varılmaktadır. Sözleşmenin 3.maddesine göre, şirket belirtilen adreste plastik imalatı yapmak için kurulmuştur. Sözleşme içeriğine göre kâr ve zararın taraflar arasında eşit olarak paylaştırılacağı , ortaklığın idaresinin ortakların birlikte alacakları karar ile sağlanacağı ve 5 yıl süre ile kurulduğu tespit edilmiştir. Sözleşmenin 9.maddesi uyarınca Adi Ortaklık Sözleşmesi ortaklardan birisi tarafından haksız ve tek yanlı olarak feshedilirse veya yükümlülüklerini yerine getirmeyen ortak diğer tarafın 500.000,00.-USD ceza koşulu ödeyecektir. Adi ortaklığın fiilen sona erdiği çekişmesiz olup her iki ortak tarafından diğer yanın kusurlu davranışı ile sözleşmeyi sona erdiği iddia edilerek ceza koşulu isteminde bulunulmuştur. Dosya içeriğinde bulunan 21.05.2009 tarihli tutanağa göre, ortak … tarafından getirilen 5 adet plastik dolap kalıbı iade alınmıştır. Bunun üzerine davacı şirket tarafından noter marifeti ile davalı …’a ihtarname keşide edilerek sözleşmenin haksız feshine neden olduğundan ceza koşulu talebinde bulunulmuştur. Ancak, fesih bildiriminden önce davacı tarafından BK.nun 106.maddesine uygun şekilde davalıya gönderilmiş bir ihtarname bulunmamaktadır. Bu durumda her iki tarafta sözleşmenin fiilen sona ermesinde kusurludurlar ve sözleşmenin 9.maddesindeki ceza koşulu düzenlemesinden yararlanamazlar. Dava dışı … A.Ş.’ye satılan … marka dolaplardan dolayı adı geçen şirket tarafından 2008 yılında davacı şirkete 1.193.475,00.-TL tutarında ödeme yapıldığı sabit olup bu dolapların tasarım tescil belgesi ve marka hakkının sahibi olan davalı … ödenen paranın ve bu işten temin edilen kârın yarısının kendisine verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasında bağıtlanan Adi Ortaklık Sözleşmesinde ortaklık konusu plastik eşya imalatı olarak bahsedilmiş olup, … marka dolapların üretim ve satışının ortaklık sözleşmesi kapsamında bulunmadığı taraflar arasında çekişmesizdir. Davalı …’ın isteği ve rızası doğrultusunda davacı şirket ile dava dışı … AŞ. Arasında ticari ilişki yürütülmüştür. Davalı … Adi Ortaklık Sözleşmesinin … A.Ş.’nin istediği teminat mektubunun temini amacıyla imzalandığını iddia etmiş isede, bu iddiasını somut delillerle kanıtlayamamıştır. Adi Ortaklık Sözleşmesinin 4.maddesinde sermaye ve malzeme temininin taraflarca yarı yarıya sağlanacağı kararlaştırılmış ise de, bunların davacı şirket tarafından sağlandığı , davalı …’ın bu konuda bir katkısının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, esasen davacının mülkiyetinde ve zilliyetinde bulunan makine ve techizat için davalı tarafından davacıya herhangi bir tasfiye payı ödenmeyecektir. Dava tarihi itibariyle adi ortaklığın tasfiyeye konu olabilecek herhangi bir öz varlığının ve kaynağının bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle, taraflar arasında bağıtlanan ve fiilen son bulmuş olan Adi Ortaklığın tasfiye edilecek herhangi bir mal varlığı bulunmadığından fesih konusunda ayrıca bir karar vermeye gerek bulunmadığı, tasfiye koşullarının oluşmadığı, her iki tarafın da şirketin faaliyetinin sona ermesinde eşit oranda kusurlu bulunmalarından dolayı ceza koşulu istenemeyeceği sonucuna varılmış , asıl ve birleşen davadaki talepler bu nedenle reddedilmiştir. Birleşen davada ayrıca haksız rekabete ilişkin istemde bulunulmuş ise de, davalı birleşen davacının bilgisi ve isteği doğrultusunda … marka dolapların davacı tarafından dava dışı … A.Ş.’ye satışının yapıldığı, bu nedenle birleşen davalıların haksız rekabet oluşturulacak bir eylemlerinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Birleşen davacı tarafından ayrıca manevi tazminat isteminde bulunulmuş ise de, somut olayda BK.nun 49.maddesindeki yasal koşulların oluşmadığı sonucuna varılarak istemin reddine karar verilmiştir.” gerekçesi ile dava ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememizin 2009/412 esas 2013/269 karar sayılı kararı taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2014/6215-9235 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Yargıtay bozma ilamında “Taraflar arasında; 01.10.2007 tarihli imzalanan sözleşme ile, bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu anlaşılmaktadır. Sözleşmeye göre, kar ve zarar oranının yarı yarıya olacağı ve 5 yıllık ortaklık süresi öngörüldüğü hususunda da bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davalının savunmasında ifade ettiği gibi, sözleşmenin konusunun sadece “Baskı Enjeksiyon” işi olup, olmadığı; davalının, bununla ilgili kendisine ait kalıpları, ortaklık sermayesi olarak koyup koymadığı ve bu kalıplarla davacı şirkete ait firmada üretilen dolapların satışının yapılıp yapılamayacağı; bunun haksız rekabete yol açıp açmayacağı ve …’e satıştan elde edilen paranın ortaklığa ait olup olmadığı; ortaklığın hangi ortağın kusuru sonucu sonlandırıldığı, dolayısıyla cezai şart alacağının doğup doğmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.
Tarafların tüm bu uyuşmazlık noktalarındaki taleplerinin, adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi kapsamında bulunduğu kabul edilmeli ve uyuşmazlık; bu çerçevede ele alınıp değerlendirilmelidir.
Toplanan tüm bilgi ve belgelere, iddia ve savunmaya, alınan bilirkişi raporlarına göre; taraflar arasındaki kurulan adi ortaklığın eylemli olarak sona erdiği anlaşılmakta olup, bu husus mahkemenin de kabulündedir.
Bilindiği üzere, adi ortaklığın sona ermesinin zorunlu ve kaçınılmaz bir hukuki sonucu da, sona erme ile birlikte ortaklığın tasfiye aşamasına girmesidir. Tasfiye, ortaklar arasındaki ortaklık ilişkisinin tamamen sona erdirilmesine yönelik kanuni bir usuldür. Tasfiye ile ortaklık malvarlığı para haline dönüştürülecek, borçlar ödenecek, sermaye değerleri ortaklara iade edilecek ve geriye kalan meblağ da ortaklar arasında kar ve zararın paylaştırılması esasına göre dağıtılacaktır.
Adi ortaklığın tasfiyesinde ilk aşama, ortaklık malvarlığının paraya çevrilmesidir. Bu aşamada, ilk önce malvarlığının tümden ve parasal değeriyle tespiti gerekir. Ortaklık malvarlığına dahil unsurlar, ortaklar arasında ihtilaflı ise, bu ihtilaflı unsurların ortaklık malvarlığına dahil olup olmadığı, genel ispat ilkeleri dikkate alınarak çözülmeli ve böylece tasfiyeye tabi olacak ortaklık malvarlığı tespit edilmelidir (Doç. Dr. Oruç Hami Şener, Adi Ortaklık, Ankara 2008, sf. 509-511, 591-592).
Somut olayda; tarafların (asıl ve birleşen davadaki) tüm taleplerinin, adi ortaklığın tasfiyesi işleminde değerlendirilip, tartışılması ve çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
Bu durumda, mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, Türk Borçlar Kanununun 642.madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir. Zira, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesine göre; Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.
Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.)
Adi ortaklık ilişkisi, TBK’nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer.Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
Adi ortaklığın tüzel kişiliği yoktur. Bu nedenle adi ortaklığa karşı açılan dava, diğer ortakların tümüne karşı yöneltilmiş demektir. Başka bir anlatımla, aktif ve pasif taraf ehliyeti tüm ortaklara aittir. Bu açıdan ortaklar arasında mecburi dava arkadaşlığı vardır. Adi ortaklık, adına üçüncü kişiler aleyhine açılacak davaların bütün ortaklar tarafında açılması gerekir. Keza, bir ortağın diğer aleyhine açtığı davada da, tüm ortaklar davaya dahil edilmelidir.
Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilânço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.
Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 644.maddesine göre; “Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.”.
Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesinde ise ” Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.” hükmü yer almaktadır. Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK’ nun 642. md.)
Keza, aynı yasanın kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. maddesine göre de; “Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.
Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.” hükmünü ihtiva etmektedir.
Mahkemece yapılacak iş; yukarıdaki yasa hükümlerine göre, öncelikle, ortaklık sözleşmesinde bu hususta hüküm bulunup bulunmadığına bakmak, hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin sözleşmedeki hükümlere göre yapılmasını sağlamak; böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.
Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilânçosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemi (TMK’nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse,değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilânço düzenlenmelidir.
Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK’nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
Bütün bu açıklamalar ışığında, somut olaya bakıldığında; mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin bulunduğu kabul edilerek; toplanan deliller ve dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin; davalı …’ın, ortaklık faaliyetlerinin yürütülmesi ve işleyişindeki ana unsurlardan olan kalıpları, sözleşmede öngörülen süre sona ermeden alıp götürmesi ve geri getirmemesi nedeniyle, ağır kusuru sonucu, fiilen sona erdiğinin kabulü ile; bu hususun, davacı şirket yararına, sözleşmede öngörülen cezai şart alacağını da oluşturduğu gözetilip tasfiye işleminde değerlendirilmesi, uyuşmazlığın; yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
Mahkemece yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir” gerekçesi ile mahkememizce verilen 2009/412 E2013/269 K sayılı kararın Bozulmasına karar verilerek dosya iade olunmuştur.
Bozma sonrası dosya 2015/512 esasa kaydedilmiş, 13/10/2015 tarihli celsede usul ve yasaya uygun olarak verilen bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememizin 2015/512 E sayılı dosyasında asıl ve birleşen dava ile ilgili olarak, yargılama, devam etmekte iken; asıl dava 21/03/2011 tarihinde takipsiz bırakıldığından, HMK 150. Maddesi gereğince 21/03/2017 tarihli oturumda asıl dava yönünden dosyandan işlemden kaldırılmasına karar verilmiş, yargılama birleşen dava ile ilgili olarak sürdürülmüş ve 21/03/2017 tarihli 2015/512 Esas 2017/174 sayılı karar ile sonuçlandırılmıştır.
Birleşen davaya yönelik olarak 2015/512 Esas 2017/174 sayılı karar ilBirleşen davaya yönelik olarak 2015/512 Esas 2017/174 sayılı karar ile ise; davacı şirket merkezinde varlığı tespit edilen 1.067.120,72 TL tutarındaki ekipmanların davacı şirkete ait olduğu, adi ortaklığın yürütülebilmesi için tahsis edildiği, adi ortaklığa ait olmadığı belirtilmiştir. Bu ekipmanların adi ortaklığa ait olduğu konusunda davalı birleşen davacının da bir iddiası söz konusu değildir. Davacı şirket tarafından dava dışı … AŞ. ‘ye satılan … Dolap bedeli olarak davacıya yapılan ödemenin de adi ortaklığa yapılması gerektiği kanıtlanamamıştır. Başka bir anlatımla; … Dolapların ve davalı birleşen davacı … tarafından getirilen kalıpların adi ortaklığa ait olduğu kanıtlanamamıştır. Bu nedenle dolap satışından elde edilen gelirin yarısının ödenmesine ilişkin birleşen davacı istemi de yerinde görülmemiştir. Baskı enjeksiyon işinden dolayı adi ortaklığın kurulduğu belirtilmiş ise de; bu işten dolayı bir gelir elde edildiği kanıtlanamadığından bu gelirin paylaşılmasına ilişkin birleşen davacı istemi de dayanaksız kalmıştır. Kalıpların adi ortaklığa ait olmayıp, …’a ait olduğu taraflarca 07.02.2017 tarihli oturumda açıklanmıştır. Bu konuda taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Saptanan durum bu olunca, taraflarca oluşturulan adi ortaklığın bir mal varlığının veya yapılan işten dolayı bir gelirinin bulunmadığı, tasfiye edilecek bir durumun söz konusu olmadığı, taraflar arasındaki adi ortaklığın uyulan yargıtay bozma ilamında da belirtildiği gibi, davalı birleşen davacının kalıpları götürmesi nedeniyle kusurlu davranışı sonucunda eylemli olarak sona erdiği, birleşen davacının bu nedenle ağır kusurlu olduğu, ceza koşulu isteminin de yerinde olmadığı ve reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Adi ortaklığın birleşen davacının ağır kusuru sonucunda eylemli olarak sona erdirildiği kabul edilmekle birleşen davacının diğer taleplerinin ve koşulları oluşmayan manevi tazminat isteminin de reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; birleşen davadaki adi ortaklığın fiili olarak sona erdirildiği, ortaklığa ait bir mal varlığı ve gelir bulunmadığından fesih ve tasfiyeye gerek olmadığı, birleşen davacının ceza koşulu, manevi tazminat istemlerinin ve kar payı isteminin reddi gerektiği, haksız rekabetin söz konusu olmadığı bu nedenle reddi gerektiği, işyerinde kalan ham madde ve malzemenin varlığı kanıtlanamadığından buna ilişkin istemin de reddine karar verilmiştir.
Mahkememizin 2015/512 esas 2017/174 karar sayılı 21/03/2017 tarihli kararı Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 2017/15975 esas 2019/2294 karar sayılı 19.03.2019 tarihli ilamı ile ;
Yargıtay bozma ilamında;” Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda; … Dolap satımı hususunda; davacı …’ın 03.05.2012 tarihli dilekçe ekinde sunduğu tabloya göre … A.Ş’ye satılan dolaplara ilişkin … tarafından ödenen bedelin KDV hariç1.140.160,00TL olduğu, … A.Ş.’nin ticari defterlerinde yapılan inceleme neticesinde …’ten 2008 yılı içerisinde … dolap alımının yapıldığı ve bedelinin KDV hariç 1.139.475,00 TL olduğunun anlaşıldığı, söz konusu satışların adi ortaklığın malvarlığı değerinin bulunması için söz konusu satımlar için yapılan giderlerin hesaplanması gerektiği tespit edilmiştir. Taraflar arasında yapılan 01.10.2007 tarihli ortaklık sözleşmesinin ikinci maddesinde ortaklığın ticari meşgalesi plastik imalatı olarak belirlenmiştir. Dosya içerisinde bulunan … A.Ş.’nin yazısında; 2008 yılındaki 10.152 adet kısa ve 10.000 adet uzun dolap anlaşmasının … marka dolaplar için … firması ile yapıldığını, öngörüşmelerin … ile yapıldığını ancak ürünlerle alakalı sözleşme imzalanma aşamasında … firması yetkilileri ile görüşüldüğü, sözleşmenin bu firma ile imzalandığını, ödeme, fatura ve iade gibi diğer işlemlerin … ile yapıldığı belirtilmiştir. Tüm dosya kapsamından, … A.Ş’ye yapılan … Dolap satışlarının adi ortaklık adına yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, söz konusu satışların adi ortaklığın malvarlığı olduğu kabul edilmeli, tasfiyeye esas alınması ve bozma ilamında belirtilen sıra ve yöntem izlenerek sonucu dairesinde hüküm tesisi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu ortaklığa ait bir mal varlığı bulunmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. 2-)Bozma nedenine göre asıl dosya davalısı/ birleşen dosya davacısı … vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle asıl dosya davalısı/ birleşen dosya davacısı … yararına BOZULMASINA,” gerekçesi ile bozularak dosya iade olunmuştur.
Birleşen dosya bozma sonrasında mahkememizin 2020/177 Esas sayısını alarak yargılama bu esas üzerinden yürütülerek sonuçlandırılmıştır.
Asıl dava dosyasının Ana dosyadan TEFRİK edilmesi neticesinde mahkememizin 2017/317 E sayısına kaydı yapılmış ve bu dosya kapsamında Asıl Davaya yönelik olarak yapılan yargılama neticesinde mahkememizin 2017/317 E 2017/792 sayılı Kararı ile ;
Yapılan yargılamada toplanan delillere göre; taraflar arasında kurulan adi ortaklığın, eylemli olarak sona erdirildiği anlaşılmaktadır. Uyulan yargıtay bozma TBK 644 maddesi hükmüne göre taraf vekillerine verilen süre içinde açıklamada bulunulmadığından mahkememizce tasfiye memuru olarak YMM…, … ve Yar. Doç. … seçilerek, kendilerini adi ortaklığın tasfiye işlemlerinin gerçekleştirilmesi yönünde süre verilmiştir.
Tasviye kurulunca düzenlenen 25/11/2016 tarihli adi ortaklğın mal varlığı konusunda tarafların uyuşamadığı, tasfiyeye konu olabilecek bir ortaklık varlığının belirlenemediği, kalıplar ve … A.Ş’ne satılan … dolapların adi ortaklığa ait olup olmadığının değerlendirilmesinin mahkemeye ait olduğu belirtilmiştir.
Dosya içeriği deliller ve taraf açıklamalarına göre; davacı şirket merkezinde bulunan 1.067.120,72 TL tutarındaki makine ekipmanlarının adi ortaklığın malvarlığı olmayıp, davacıya ait olduğu ve ortaklığın yürütülmesine tahsis edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından dava dışı … A.Ş’ne satışı yapılan ve KDV hariç 1.139.475,00 TL tutarındaki … dolapların adi ortaklığa ait olduğu kanıtlanamadığından, taraflar arasında bu konuya ilişkin uyuşmazlık giderilememiştir.
Toplanan delillere göre; davalı … tarafından getirilen kalıpların da adi ortaklığa ait olduğu kanıtlanamamıştır. Adi ortaklığın, “Baskı Enjeksiyon” işini gerçekleştirmek amacı ile kurulduğu belirtilmiş ise de; bu işten dolayı taraflarca paylaşılması gereken bir gelir elde edildiği kanıtlanamamıştır.
Saptanan durum bu olunca; taraflarca oluşturulan adi ortaklığın, tasfiyesini gerektirecek bir mal varlığının ve gelirinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Davalı …’ın ortaklık faaliyetlerinin yürütülmesi ve işleyişindeki ana unsurlardan olan kalıpları, sözleşme de öngörülen süre sona ermeden alıp götürmesi ve geri getirmemesi nedeniyle, ağır kusuru sonucu ortaklığın fiilen sona erdiği kabul edildiğinden, bu durumda davacı şirket yararına sözleşmede öngörülen ceza koşulu alacağının oluştuğu sonucuna varılmıştır.
Davalı … tacir değildir., TBK’nın 182/1 maddesi hükmü gereğince (BK 161maddesi) taraflar cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler. TBK 182/son maddesi hükmüne göre; (BK 161/son maddesi) hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir. Somut olayda taraflar arasındaki 01/10/2007 tarihli “adi ortaklık sözleşmesi” nin 9. Maddesi ile sözleşmeye aykırı davranan tarafın 500.000 USD tutarında ceza koşulu ödeyeceği kararlaştırılmıştır.
Davalı …’ın belirlenen sosyal ve ekonomik durumuna göre; kararlaştırılan ceza koşuluna hükmedilmesi halinde ekonomik yıkımına yol açacağı anlaşılmakla, indirim yapılarak takdiren 50.000,00 USD tutarındaki ceza koşulu alacağının şirket yararına davalı …’dan tahsili gerektiği sonucuna varılmış ve aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur.
Davacının ceza koşulu isteminde haklı bulunduğu ve mahkemece takdiren indirim yapılarak karar verildiğinden reddedilen ceza koşulu alacağı yönünden davalı yararına avukatlık ücretine hükmolunmamıştır.” Gerekçesi ile ;
Davanın KISMEN KABULÜNE,
Taraflar arasındaki adi ortaklığın davalının kusuru ile sona erdiğinin ve adi ortaklığa ait mal varlığı bulunmadığından fesih ve tasfiyeye gerek bulunmadığının tespitine,
Adi ortaklığa ait giderler ile ilgili istemin reddine,
Ceza koşulu isteminin KISMEN KABULÜNE
Takdiren 50.000 USD ceza koşulu alacağının davacı yararına davalıdan tahsiline, fazla istemin REDDİNE, karar verilmiştir.
Asıl davaya yönelik olarak mahkememizin 2017/317 E 2017/792 sayılı Kararı sonrasında Yapılan temyiz neticesinde Yargıtay 3 Hukuk Dairesi Başkanlığının 2018/3461 E 20193938 karar sayılı 30.04.2019 tarihli ilamı ile ;
“Mahkemece, bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda;iş bu asıl dava, takip edilmediğinden HMK 150.maddesi gereğince yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına, yasal süresi içerisinde asıl davanın yenilenmesi halinde, bu davadan tefriki ile yeniden esasa kaydının yapılmasına karar verilmiş, yenilenenen iş bu dava hakkında; dosya içeriği, deliller ve taraf açıklamalarına göre; davacı şirket merkezinde bulunan 1.067.120,72 TL tutarındaki makine ekipmanlarının adi ortaklığın malvarlığı olmayıp, davacıya ait olduğu ve ortaklığın yürütülmesine tahsis edildiği, davacı tarafından dava dışı … A.Ş’ne satışı yapılan ve KDV hariç 1.139.475,00 TL tutarındaki … dolapların adi ortaklığa ait olduğunun kanıtlanamadığı, taraflar arasındaki bu konuya ilişkin uyuşmazlığın giderilemediği, davalı … tarafından getirilen kalıpların da adi ortaklığa ait olduğu kanıtlanamadığı, adi ortaklığın, “baskı Enjeksiyon” işini gerçekleştirmek amacı ile kurulduğu belirtilmiş ise de; bu işten dolayı taraflarca paylaşılması gereken bir gelir elde edildiğinin kanıtlanamadığı, taraflarca oluşturulan adi ortaklığın, tasfiyesini gerektirecek bir mal varlığının ve gelirinin bulunmadığı, davalı …’ın ortaklık faaliyetlerinin yürütülmesi ve işleyişindeki ana unsurlardan olan kalıpları, sözleşme de öngörülen süre sona ermeden alıp götürmesi ve geri getirmemesi nedeniyle, ağır kusuru sonucu ortaklığın fiilen sona erdiği kabul edildiğinden, bu durumda davacı şirket yararına sözleşmede öngörülen ceza koşulu alacağının oluştuğu, davalı …’ın tacir olmadığı, belirlenen sosyal ve ekonomik durumuna göre; kararlaştırılan ceza koşuluna hükmedilmesi halinde ekonomik yıkımına yol açacağı, indirim yapılarak takdiren 50.000,00 USD tutarındaki ceza koşulu alacağının şirket yararına davalı …’dan tahsili gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile; taraflar arasındaki adi ortaklığın davalının kusuru ile sona erdiğinin ve adi ortaklığa ait mal varlığı bulunmadığından fesih ve tasfiyeye gerek bulunmadığının tespitine, adi ortaklığa ait giderler ile ilgili istemin reddine,ceza koşulu isteminin kısmen kabulüne, takdiren 50.000 USD ceza koşulu alacağının davacı yararına davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; taraf vekillerinin cezai şartın kısmen kabulüne yönelik sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-…Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda; … Dolap satımı hususunda; davacı …’ın 03.05.2012 tarihli dilekçe ekinde sunduğu tabloya göre … A.Ş’ye satılan dolaplara ilişkin … tarafından ödenen bedelin KDV hariç 1.140.160,00TL olduğu, … A.Ş.’nin ticari defterlerinde yapılan inceleme neticesinde …’ten 2008 yılı içerisinde … dolap alımının yapıldığı ve bedelinin KDV hariç 1.139.475,00 TL olduğunun anlaşıldığı, söz konusu satışların adi ortaklığın malvarlığı değerinin bulunması için söz konusu satımlar için yapılan giderlerin hesaplanması gerektiği tespit edilmiştir.
Taraflar arasında yapılan 01.10.2007 tarihli ortaklık sözleşmesinin ikinci maddesinde ortaklığın ticari meşgalesi plastik imalatı olarak belirlenmiştir. Dosya içerisinde bulunan … A.Ş.’nin yazısında; 2008 yılındaki 10.152 adet kısa ve 10.000 adet uzun dolap anlaşmasının … marka dolaplar için … firması ile yapıldığını, öngörüşmelerin … ile yapıldığını ancak ürünlerle alakalı sözleşme imzalanma aşamasında … firması yetkilileri ile görüşüldüğü, sözleşmenin bu firma ile imzalandığını, ödeme, fatura ve iade gibi diğer işlemlerin … ile yapıldığı belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamından, … A.Ş’ye yapılan … satışlarının adi ortaklık adına yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece,, söz konusu satışların adi ortaklığın malvarlığı olduğu kabul edilmeli, tasfiyeye esas alınması ve bozma ilamında belirtilen sıra ve yöntem izlenerek, iş bu dosyanın, tefrik edildiği davalı tarafça açılan dava dosyası ile birleştirilerek sonucu dairesinde hüküm tesisi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu ortaklığa ait bir mal varlığı bulunmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin cezai şartın kısmen kabulüne yönelik sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince taraflar yararına BOZULMASINA”, karar verilerek dosya iade olmuştur.
Ana dosyadan tefrik edilmiş olan asıl dosya bozma ilamı sonrasında Mahkememizin … esas sırasına kaydedilmiş, Mahkememizin 01/12/2020 tarihli duruşmada bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiş, Mahkememizin … E.sayılı dava dosyası tarafları ve dava konusu itibari ile davamız ile bağlantılı bulunduğundan mahkememiz dosyasının Mahkemkemizin 2020/177 E.sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Taraf iddia ve savunmaları ,dosya kapsamına ibraz edilen tasfiye raporları Yargıtay Bozma ilamları ve tüm dosya kapsamından;
Taraflar arasında 01.10.2007 tarihli “Adi Ortaklık Sözleşmesi” bağıtlanmış olup, ortak sıfatı ile … ve … tarafından imzalanmış ise de sözleşmenin giriş paragrafında ortak olarak …’in temsilcisi olduğu … Tic.Ltd.Şti. gösterildiği Bu durumda, davalı …’in kendi adına değil davacı şirketi temsilen ortaklık sözleşmesini imzaladığı , Taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalının savunmasında ifade ettiği gibi, sözleşmenin konusunun sadece “Baskı Enjeksiyon” işi olup, olmadığı; davalının, bununla ilgili kendisine ait kalıpları, ortaklık sermayesi olarak koyup koymadığı ve bu kalıplarla davacı şirkete ait firmada üretilen dolapların satışının yapılıp yapılamayacağı; bunun haksız rekabete yol açıp açmayacağı ve …’e satıştan elde edilen paranın ortaklığa ait olup olmadığı; ortaklığın hangi ortağın kusuru sonucu sonlandırıldığı, dolayısıyla cezai şart alacağının doğup doğmadığı noktalarında toplandığı görülmüştür,
Taraflar arasındaki Sözleşmenin 2.maddesine göre, şirket belirtilen adreste plastik imalatı yapmak için kurulmuş olup, Sözleşmesinin 4.maddesine göre sermaye ve malzeme temininin taraflarca yarı yarıya sağlanacağı kararlaştırılmış olup, Sözleşme içeriğine göre kâr ve zararın taraflar arasında eşit olarak paylaştırılacağı , ortaklığın idaresinin ortakların birlikte alacakları karar ile sağlanacağı ve 5 yıl süre ile kurulduğu , Sözleşmenin 9.maddesi uyarınca; Adi Ortaklık Sözleşmesi ortaklardan birisi tarafından haksız ve tek yanlı olarak feshedilirse veya yükümlülüklerini yerine getirmeyen ortak diğer tarafın 500.000,00.-USD ceza koşulu ödeyeceği düzenlemesini taşıdığı anlaşılmıştır.
Adi ortaklığın fiilen sona erdiği çekişmesiz olup her iki ortak tarafından diğer yanın kusurlu davranışı ile sözleşmeyi sona erdiği iddia edilerek ceza koşulu isteminde bulunduğu dosya içeriğinde bulunan 21.05.2009 tarihli tutanağa göre, ortak davalı / birleşen dosya davacısı … tarafından getirilen 5 adet plastik dolap kalıbı iade alındığı, bunun üzerine davacı şirket tarafından noter marifeti ile davalı …’a ihtarname keşide edilerek sözleşmenin haksız feshine neden olduğundan ceza koşulu talebinde bulunduğu görülmüştür.
Bu kapsamda asıl dayaya yönelik olarak Taraflar arasında yapılan 01.10.2007 tarihli ortaklık sözleşmesinin ikinci maddesine göre ortaklığın ticari meşgalesi plastik imalatı olarak belirlendiği, davalı / birleşen dosya davacısı … tarafından getirilen kalıpların , adi ortaklığa ait olmayıp …’a ait olduğu, adi ortaklığın sadece “Baskı Enjeksiyon” işini gerçekleştirmek amacı ile kurulduğu belirtilmiş ise de böyle olmadığı ancak bu işten dolayı taraflarca paylaşılması gereken bir gelir elde edildiğinin kanıtlanamadığı, davacı …..Ltd şirketi merkezinde bulunan 1.067.120,72 TL tutarındaki makine ekipmanlarının adi ortaklığın malvarlığı olmayıp, davacıya ait olduğu ve ortaklığın yürütülmesine tahsis edildiği, davacı tarafından dava dışı … A.Ş’ne satışı yapılan ve KDV hariç 1.139.475,00 TL tutarındaki … Dolap satışlarının adi ortaklık adına yapıldığı ve söz konusu satışların adi ortaklığın malvarlığı olduğu kabul edilerek tasfiyeye esas alınması gerektiği , davalı/birleşen dosya davacısı …’ın ortaklık faaliyetlerinin yürütülmesi ve işleyişindeki ana unsurlardan olan kalıpları, sözleşme de öngörülen süre sona ermeden 21.05.2009 tarihli tutanaktan anlaşıldığı üzere alıp götürmesi ve geri getirmemesi nedeniyle ağır kusuru sonucu ortaklığın eylemli olarak sona erdiği bu durumda davacı şirket yararına sözleşmede öngörülen ceza koşulu alacağının oluştuğu, ve mahkememizce davacı yararına hükmedilen 50.000 USD cezai şart alacağının davacı yararına usuli kazanılmış hak teşkil ettiği anlaşılımıştır.
Birleşen dosyaya yönelik olarak ise … Dolap satımı hususunda; davacı …’ın 03.05.2012 tarihli dilekçe ekinde sunduğu tabloya göre … A.Ş’ye satılan dolaplara ilişkin … tarafından ödenen bedelin KDV hariç 1.140.160,00TL olduğu, … A.Ş.’nin ticari defterlerinde yapılan inceleme neticesinde …’ten 2008 yılı içerisinde … dolap alımının yapıldığı ve bedelinin KDV hariç 1.139.475,00 TL olduğu, … A.Ş’ye yapılan … Dolap satışlarının adi ortaklık adına yapıldığı ve söz konusu satışların adi ortaklığın malvarlığı olduğu ve tasfiyeye esas alınması gerektiği
Birleşen davada … marka dolap üretimi için kullanılması gereken … ‘a ait … markasına ait üretim sırları özel teçhizat ve üretim kalıplarının … Ltd Şti tarafından kendi nam ve hesabına satışı yapılan “…” marka dolap üretiminde kullanılmasının hem ortaklık sözleşmesi m 9’ a göre akde aykırılık hem de haksız rekabet niteliğinde olduğu ileri sürülmüş ise de davalı birleşen davacının bilgisi ve isteği doğrultusunda … marka dolapların davacı tarafından dava dışı … A.Ş.’ye satışının yapıldığı, kalıp ve teçhizatların … marka üretimininde kullanıldığı hususunun ispat edilemediği, bu nedenle birleşen davalıların haksız rekabet oluşturulacak bir eylemlerinin bulunmadığı ,taraflar arasındaki adi ortaklığın uyulan Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği gibi, davalı birleşen davacının kalıpları götürmesi nedeniyle kusurlu davranışı sonucunda eylemli olarak sona erdiği, birleşen davacının bu nedenle ağır kusurlu olduğu , ceza koşulu isteminin de yerinde olmadığı , işyerinde kalan ham madde ve mazemenin varlığı kanıtlanamadığı, Bu nedenle birleşen davacının ceza koşulu, haksız rekabet ve BK 49. Madde de belirtilen yasal koşulları oluşmayan manevi tazminat isteminin reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Dosya kapsamına ibraz edilen ve hükme esas alınan Tasfiye Memurları YMM …, Mobilya Sektör Uzmanı …, Borçlar Hukuku … tarafından düzenlenen 05/07/2022 teslim tarihli Tasfiye Kurulu Raporu uyarınca ;2008 yılında … AŞ’nin KDV hariç 1.139.475,TL … dolap aldığı ve bunun adi ortaklık satışı olduğu ,ancak karara göre bu satışın giderlerinin hesaplanması gerekmektiği adi ortaklığın ayrı bir vergi kaydı olmadığından satışların davacı … üzerinden yapıldığı bu nedenle satışlar nedeniyle elde edilen gelir taraflar arasındaki adi ortaklığın geliri sayılarak, adi ortaklığın mal varlığı içerisinde yer aldığı ,ortaklığın başkaca tespit edilmiş mal varlığı ve üçüncü kişilerde hak ve alacağı bulunmadığı Tasfiye heyeti tarafından bu satışlar üzerinden elde edilen gelirin ortaklık geliri olarak kabul ederek ortakların payına düşen kar/zararı denkleştirme ilkesi göz önüne alınarak tasfiyenin son aşamasına geçilerek kapanış bilançosu yapmak gerektiği, Dosya kapsamında Adi Ortaklık sözleşmesine konu işletme ile ilgili olarak, karşılaştırmalı hesaplama, analiz ve değerlendirme yapılabilecek kayıtların mevcut olmadığı, Adi Ortaklık adına her hangi bir defter tutulmadığı, … – … Ltd. Şti.- … Adi Ortaklık firması adına düzenlenmiş mal veya demirbaşlara ait faturaların da olmadığı bu nedenle bilanço ve gelir tablosunun çıkartılması olanaklı olmadığı Defterlerin tutulmaması, fatura ve benzeri belgelerin düzenlenmemesinin sorumluluğunun Adi Ortaklığın bütün ortakları için geçerli olduğu , işyerinde yapılan tespitler sonucu düzenlenen 19.03.2012 tarihli Bilirkişi Raporunda belirtilen Makinelerin değerinin 1.067.120,72 TL olup ,… 3. Sulh Hukuk Mahkemesi … D.İş sayılı Dosyada mevcut Bilirkişi raporunda Adi Ortaklığın Toplam 1.196.366,00 TL lik makine ve teçhizatının bulunduğu, Adi Ortaklık tarafından üretildiği anlaşılan ve … A.Ş. ne 2008 yılında satılan … satışlarına ait faturaların … tarafından düzenlendiğinin … A.Ş. nezdinde yapılan incelemelerden anlaşıldığı, Söz konusu dolapların KDV hariç tutarının 1.139.475,00 TL olup Adi Ortaklık defter tutmayıp, her hangi bir fatura düzenlemediği, söz konusu imalat nedeniyle katlandığı maliyet ve giderleri tespit edilemediğinden söz konusu satışlara ilişkin kar hesaplaması harici karinelere göre, tespit edildiği bu kapsamda Adi Ortaklık tarafından imal edilerek … A.Ş. ne satıldığı kabul edilen KDV hariç 1.139.475,00 TL … marka plastik dolabın Yapılan hesaplamalar sonucu:
Brüt Satışlar 1.139,475,00 TL
Satışların Maliyeti 785.844,00 TL
Brüt Satış Karı 353.631,00 TL
Faaliyet Giderleri 39.292,20 TL
Net Kar 314.338,80 TL olup,
Adi Ortakların alacakları brüt kar payları;
… % 50 (314.338,80:2) 157.169,40 TL
… San. Ltd, Şti. % 50 (314.338,80:2-) 157.169,40 TL Kar Payı isabet ettiği, söz konusu karların … Ltd. Şti. bünyesinde kaldığı ve orada vergilendirildiği düşünüldüğünde net karların kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan tutar olduğunun dikkate alınması gerektiği bu nedenle
Birleşen dosya Davacısı …’a ödenecek tutarın (157.169,40 % 25-) Kurumlar Vergisi 39.292,35 TL düşüldükten sonra kalan (157.169.40- 39.292,35 ) 117.877,05 TL kar payı alacağı olduğu anlaşılmış, anılan durum karşısında taraflar arasındaki Adi Ortaklığın davalının kusuru ile eylemli olarak sona erdiğinin tespiti ile Taraflar Arasındaki 01/10/2017 tarihli Adi Ortaklığın fesih ve tasfiyesine, karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine karar verilerek aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
ASIL DAVA YÖNÜNDEN: Asıl dava ile birleşen ( eski asıl …) … sayılı asıl davanın KISMEN KABULÜ ile;
1-Taraflar arasındaki adi ortaklığın davalının kusuru ile eylemli olarak sona erdiğinin tespiti ile Taraflar Arasındaki 01/10/2017 tarihli Adi Ortaklığın fesih ve tasfiyesine,
2-Adi ortaklığa ait giderler ile ilgili istemin REDDİNE,
3-Cezai şart alacağının KISMEN KABULÜ ile 50.000 USD ceza koşulu alacağının ( sözleşme 9.md) uyarınca davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 5.269,44-TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline, peşin alınan harcın mahsubuna,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 5.269,44-TL karar ve ilam harcının peşin alınan 11.850,00-TL harçtan mahsubu ile artan 6.580,56-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 12.342,40-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 94.368,60-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen toplam 10.696,40-TL yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına göre % 5’inin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalı tarafından dosya üzerinde yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye avansın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN:
Birleşen 3 Asliye Ticaret Mahkemesi 2009/734 E sayılı dosyanın KISMEN KABULÜ ile;
1-Adi ortaklığın birleşen dosya davacısının kusuru ile eylemli olarak fesih olduğunun tespiti ile adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine,
2-Ceza koşulu alacağı talebinin REDDİNE,
3-117.877,05 TL ‘nin birleşen dosya davalısından alınarak birleşen dosya davacısı …’a ödenmesine,
4-Diğer maddi tazminat istemlerinin REDDİNE,
5-Manevi tazminat isteminin REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 8.052,19-TL nispi karar ve ilam harcının davalılardan tahsiline, peşin alınan harcın mahsubuna,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 8.052,19-TL karar ve ilam harcının peşin alınan 21.192,60-TL harçtan mahsubu ile artan 13.140,41-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 18.681,56-TL nispi vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 97.281,28-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Reddedilen cezai şart yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 98.630,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen toplam 10.681,30-TL yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına göre % 14’ünün davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davalı tarafından dosya üzerinde yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye avansın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, asıl dosya davacısı birleşen dosya davalı vekilinin ve asıl dosya davalısı ve birleşen dosya davacısı …’ın yüzüne karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren yasal süresi içeresinde Yargıtay ilgili dairesinden temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 06/12/2022

Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır

HARÇ BEYANI /
5.269,44-TL KARAR HARCI
11.850,00-TL PEŞİN HARÇ /
6.580,56-TL TALEP HALİNDE İADE HARÇ

DAVACI GİDERİ /
15,60-TL BVH
2.435,00-TL BİLİRKİŞİ ÜCRETİ
7.750,00-TL KAYYIM ÜCRETİ
495,80-TL POSTA MAS. /
10.696,40-TL TOPLAM

BİRLEŞEN DAVADA HARÇ BEYANI /
8.052,19-TL KARAR HARCI
21.192,60- TL PEŞİN HARÇ /
13.140,41-TL TALEP HALİNDE İADE HARÇ

BİRLEŞEN DAVADA DAVACI GİDERİ /
15,60-TL BVH
1.875,00-TL BİLİRKİŞİ ÜCRETİ
5.750,00-TL KAYYIM ÜCRETİ
3.040,70-TL POSTA MAS. /
10.681,30-TL TOPLAM