Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/727 E. 2022/325 K. 26.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/727 Esas
KARAR NO : 2022/325

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/11/2012
KARAR TARİHİ : 26/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM: Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; taraflar arasındaki hukuki ilişkinin müvekkil ile … unvanlı şirket arasındaki 1 Ocak 1999 tarihli distribütörlük sözleşmesine dayandığını, … unvanlı davalı şirketin 2003 yılında … LTD unvanlı şirketi devraldığını, sözleşmenin taraflar arasındaki hüküm ve sonuçlarını doğurmaya devam ettiğini, müvekkil şirketin 1999 yılından bu yana 13 sene boyunca Türkiye pazarında hiç bilinmeyen … lastiklerinin tüketicilere tanıtılması, ulaştırılması ve Türk lastik pazarında yer bulabilmesi adına büyük çaba sarf ettiğini ve büyük ölçekli ticari yatırımlar yaparak ağır bir yükümlülük altına girdiğini, müvekkilini … marka lastik ürünlerinin Türkiye distribütörü olarak üzerine düşen tüm sorumlulukları tam ve eksiksiz olarak zamanında yerine getirdiğini, müvekkili ile davalının 02/07/2012 tarihinde toplantı yaptıklarını toplantıda müvekkil, hammadde fiyatlarının yükselip, Türk Lirasının Japon Yeni karşısında sürekli değer yitirmesi nedeniyle, Türkiye’de zararına satışlar yapmaya başladığını buna rağmen sözleşmeyi devam ettirme iradesinde olduğunu açıkladığını davalının ise; … lastiklerinin Türkiye’deki satışlarından kar elde edemediklerini ifade ettiğini Türkiye piyasasından çekileceklerini ve bu nedenle müvekkil ile arasındaki sözleşmeyi de sona erdirme niyetinde olduklarını ifade ettiğini,Davalının, 2 Temmuz 2012 tarihinde yapılan toplantı müddetince müvekkil ile aralarındaki sözleşmeyi sona erdirme niyetini açıklamasına rağmen, sözleşmeyi feshettiğine dair herhangi bir ifade kullanmadığını,İşbu dava konusu olayda taraflar arasındaki belirsiz süreli sözleşme haklı bir sebep olmaksızın feshedildiğini bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla yoksun kalınan kar ile müvekkilin zararının tazmini için 100.000,00 USD maddi tazminatın ve 250.000 -USD lik portföy (denkleştirme) tazminatının davalıdan tahsil edilmesini ve davanın sonuçlanmasına kadar beklenilmesi halinde müvekkilinin hakkını elde etmesi önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden davalı aleyhine 350.000 USD değeri üzerinden ihtiyati tedbir kararı mahiyetinde olmak üzere ihtiyati haciz kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 01.11.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile portföy tazminatı yönünden dava değerini 200.000 -USD artırarak 450.000 -USD tutarında tazminatın en yüksek banka faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, sözleşmenin ani ve haksız feshi nedeniyle maddi tazminat tutarının 100.000,00 -USD artırarak 200.000,00 -TL tutarındaki maddi tazminatın en yüksek banka faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Japonya menşeli takip alacaklısı müvekkili şirket ile davalı şirket arasındaki ticari ilişkinin sona ermesi nedeniyle tarafların davalı şirket nezdinde bulunan stok malların geri alınması hususunda bir mutabakata vardıklarını, bu mutabakat kapsamında davalı şirket stoklarında bulunan malların bir kısmının Ocak 2013’te geri alındığını ve Ukrayna ile Macaristan’daki başka alıcılara sevk edildiğini, bu ilk parti stok iadesinden sonra, davalı şirket yetkilisi …’ün 04.03.2013 tarihinde bir elektronik posta göndererek stokların bir kısmının Ukrayna ve Macaristan’a gönderilerek iade edildiğini, kalan stokların da iadesinin gerektiğini söylediğini, bunun üzerine, tarafların kalan stokların hepsini oluşturan 588 adet lastiğin iadesi hususunda anlaştıklarını, davalı şirketin, malların tamamı için 25.03.2013 tarih 2013/4-5-6 numaralı faturaları düzenleyerek davacı şirkete gönderdiğini, davacının anılan fatura bedellerini davalı şirketin banka hesabına ödediğini, ödemenin yapılmış olmasına rağmen davalı şirketin davacı şirket tarafından gösterilen adrese teslim etmeyi taahhüt ettiği malları teslimden imtina ettiğini, davalı şirketin 02.05.2013 tarihinde gönderdiği elektronik posta ile parasını tahsil ettiği malları davacı şirketin gösterdiği teslimat yerine ve kişisine teslim etmeyeceğini açıkça bildirdiğini, yapılan yazılı ve sözlü bildirimlerin tamamının sonuçsuz kaldığını, bu nedenle, … 17. Noterliği’nin … sayılı ihtarnamesinin gönderildiğini, teslim yükümünü yerine getirmesi hususunun ihtar edilerek davalı şirketin temerrüde düşürüldüğünü, verilen sürede malları teslim etmeyen davalı şirkete bu kez … 17. Noterliği’nin 15260 sayılı ihtarnamesi gönderilerek Borçlar Kanunu’nun 123. maddesi uyarınca 3 işgünlük bir ek süre verildiğini, bu ek sürede edimini yerine getirmemesi halinde davacının taraflar arasındaki mutabakattan dönmüş sayılacağı ve ödenen mal bedeli ile mahrum kalınan karın kendisinden talep edileceğinin ihtar edildiğini, anılan iki ihtarnamenin tebliğ edilmiş olmasına rağmen, davalı şirketin hiçbir cevap vermediğini, bedellerini tahsil ettiği malları teslim edimini de yerine getirmediğini, davacı şirketin de taraflar arasındaki mutabakattan döndüğünü, ödenmiş mal bedeli olan 261.475,30 ABD Doları ile mahrum kalınan kar olan 6.000.- Euro’nun tahsili için … 30. İcra Müdürlüğü’nün… E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının borca itirazı üzerine takibin durduğunu, öte yandan Macaristan’a yapılan sevkiyat sırasında, Macaristan’daki alıcı tarafından reddedildiği için halen davalı şirket nezdinde bulunan 231 adet lastiğin de davalı şirket nezdinde olduğunu, anılan lastiklerin bedellerinin de davacı şirketçe ödendiğini, davalı şirketin bedeli ödenmiş lastikleri teslim etmeyi reddettiğinden bu lastik bedellerinin de iadesi talebinin gerektiğini, bu hususların tarafların ticari defter ve kayıtları ile ispat edileceğini beyanla, davalının … 30. İcra Müdürlüğü’nün… E. sayılı dosyasına yaptığı itirazının iptaline, davacı alacağının faizi (Alacağın ABD Doları olan kısmı için takip tarihinden itibaren hesaplanacak devlet bankalarının ABD Doları ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faizi, alacağın Euro olan kısmı için takip tarihinden itibaren devlet bankalarının Euro ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faizi) ile birlikte tahsiline ve takibin devamına, davalının alacak konusu meblağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; davacı ile müvekkili …’na kote bir halka açık şirket olan Japonya menşeili … Ltd. arasında 1997 senesinden beri müvekkili tarafından üretilen “…” marka lastiklerin alım-satımı konusunda sözlü anlaşmaya dayalı bir ticari ilişki oluştuğunu ancak bu ticari ilişki tek satıcılık veya acentelik olmadığını,Ticari ilişkinin devamı sırasında, gümrükten mal çekilmesi işlemlerinde ihtiyaç duyulduğundan Taraflar arasında 01.01.1999 tarihli bir yazılı sözleşme akdedildiğini, Ticari ilişkinin devamı sırasında, Ocak 2012 tarihinde davacı Şirket ürünlerin müvekkili Şirket’ten kendi alım fiyatının indirilmesini talep ettiğini, bunun müvekkili Şirket’çe kabul edilmemesi üzerine davacı Şirket sipariş vermeyi kestiğini, 02.07.2012 tarihinde Taraflar’ın yetkilileri arasında yapılan toplantıda, davacı …’m ürünlerde fiyat indirimi istemesi ve müvekkilimizin bu isteği kabul etmemesi nedeniyle, müvekkili Şirket yetkilileri tarafından Taraflar arasındaki ticari ilişkinin sonlandırıldığını davacı Şirket yetkililerine beyan edildiğini, toplantının tutanağı da davacı Şirket yetkililerine 10.07.2012 tarihinde bildirildiğini,Davacı tarafın ticari ilişkinin sonlandırılmasını takiben müvekkili Şirket’ten 22.08.2012 tarihinde toplam 10.000.000.-USD tutarında bir portföy tazminatı talep ettiğini ancak talep müvekkili Şirket’çe reddedildiğini,ayrıca Müvekkili Şirket de Japonya’da mukim olduğundan, müvekkili karşı ikame edilecek her türlü davanın müvekkili yerleşim yeri olan Japonya Mahkemeleri’nde ikame edilmesi gerektiğini, yasal şartları oluşmamış haksız ihtiyati haciz talebinin reddine, Milletlerarası yetki itirazı uyarınca davanın esasa girilmeden reddine,HMK’nın 109/2. Maddesine aykırı olarak kısmi açılmış davanın esasa girilmeden reddini,esasa girilmesi halinde yasal koşulları oluşmayan haksız ve hukuka aykırı davacı taleplerinin reddine,Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketin, taraflar arasındaki 01.01.1999 tarihli distribütörlük sözleşmesini ani edimle ve haksız olarak feshettiğinden müvekkiline borcunun bulunduğunu, davalının bu nedenle müşteri tazminatı ve maddi tazminat talepli alacak davasını ikame ettiğini, ilgili davanın, … 40. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …E. numaralı dosyası üzerinden görülmeye devam ettiğini, davacı şirkete gönderilen 06.02.2013 tarihli elektronik posta gönderisi ile müvekkili stoklarında bulunan dava konusu lastiklerle ilgili bir ödeme yapılması durumunda da, davacının müvekkiline olan dava konusu borcu dolayısıyla; ödenen tutarın davanın faiz ve ferilerine sayılacağı ve bu itibarla müvekkilinin lastikler üzerinde takas ve hapis hakkını kullanacağının bildirildiğini, davacı şirketin, 06.02.2013 tarihli elektronik posta gönderisinin içeriğine sözlü veya yazılı herhangi bir itirazda bulunmadığını, davacının, 6102 sayılı TTK nın 21/3. maddesi uyarınca 8 gün içerisinde, davalının 06.02.2013 tarihli elektronik posta gönderisine itiraz etmediği için davalının stoklarda bulunan lastikler üzerinde takas ve hapis hakkını kullandığını kabul etmiş sayılacağını, bilindiği gibi takas hakkının, 6098 sayılı TBK nın 139. maddesinde düzenlendiğini, iki kişinin karşılıklı ve aynı cinsten olan muaccel olan borçlarının birbirini karşıladığı oranda taraflardan birinin irade açıklamasıyla sona erdirilmesine olanak tanıyan bir hak olduğunu, hapis hakkının ise 4721 sayılı Medeni Kanunun 950. maddesinde düzenlenmiş olduğunu, alacaklının borçluda olan alacağı ödeninceye kadar borçluya ait malı elinde tutmak ve borç ödenmeyince de onu paraya çevirmek hakkı olduğunu, bunun için, iki alacak arasında bir bağın mevcut olmasının yeterli olduğunu, davalının yasadan kaynaklanan “takas” ve “hapis” hakkını kullandığının, davacı şirkete bildirilmesine rağmen, davacı şirketin haksız ve kötü niyetli olarak, davalı aleyhine takibe geçtiğini, yukarıda sıralanan yasal gerekçelerle takibe itiraz etmeleri üzerine huzurdaki haksız ve hukuka aykırı davayı ikame ettiğini, taraflar arasındaki ticari ilişki ve davalının davacıdan olan alacağının yasal gerekçeleri ile dayanılan tüm delillerin … 40. Asliye Ticaret Mahkemesinin …nolu dava dosyasında mübrez olduğunu, ancak, huzurda görülmekte olan işbu davada taraflar arasındaki ihtilafa kısaca değinmek gerekirse; müvekkili … ’un, 1951 yılından bu yana otomotiv, lastik ve sigorta alanında faaliyet göstermekte ve 1999 yılından beri … Lastiklerinin Türkiye tek distribütörlüğünü yapmakta olduğunu, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin, davalı ile … LTD. unvanlı şirket arasındaki 1 Ocak 1999 tarihli distribütörlük sözleşmesine dayanmakta olduğunu, Davacı şirketin, 2003 yılında … unvanlı şirketi devraldığını, böylece ilgili sözleşmenin taraflar arasında hüküm ve sonuçlarını doğurmaya devam ettiğini, bu hususun, davacı tarafından düzenlenen Gümrük Giriş Beyannamelerinden teyit edilebilmekte olduğunu, davalı şirketin 1999 yılından bu yana 14 sene boyunca, Türkiye pazarında hiç bilinmeyen … lastiklerinin tüketicilere tanıtılması, ulaştırılması ve Türk lastik pazarında yer bulabilmesi adına büyük çaba sarf ettiğini ve aynı zamanda büyük ölçekli ticari yatırımlar yaparak ağır bir yükümlülük altına girdiğini,davalının, … marka lastik ürünlerinin Türkiye distribütörü olarak üzerine düşen tüm sorumlulukları tam ve eksiksiz olarak zamanında yerine getirdiğini, sektörün en deneyimli satış ve idari kadrolarını bünyesinde toplayarak Türkiye genelinde örgütlediğini, gerek yurt içi ve gerekse yurtdışı ödeme yükümlülüklerini zamanında yaptığını, lastik sektörünün yaşadığı ekonomik daralma ve kriz dönemlerinde dahi zarar etmesine rağmen … markasının Türkiye pazarındaki potansiyeli ve gelecek dönemlerdeki büyüme stratejisi dikkate alınarak yatırım yapmaya devam ettiğini, Türkiye genelinde kurduğu satış ağı vasıtasıyla yaklaşık 100 farklı noktaya ulaştığını ve satış gerçekleştirdiğini, bu satış ağında yaklaşık 30 adet firmanın davalı tarafından yetkili bayii olarak tanımlandığını ve gerek tabela, reklam desteği ve gerekse diğer satış arttırıcı pazarlama faaliyetleri ile desteklendiğini ve ciddi bütçeler tahsis edilerek aynı zamanda kendilerine orta ve uzun vadeli hedefler verilerek bu marka ve ürüne yatırım yapmalarının teşvik edildiğini,davacı şirketin, davalı şirkete gönderdiği 10.07.2012 tarihli elektronik posta ile, … lastiklerinin Türkiye’deki satışlarından kar elde edemediklerini iddia ettiğini, Türkiye piyasasından çekileceklerini ve bu nedenle davalı ile imzalı sözleşmeyi de sona erdirme niyetinde olduklarını bildirdiğini,bunun üzerine davalının, davacının bu e-maline cevaben 13.07.2012 tarihinde gönderdiği e-mailde, davacının sözleşmeyi feshinin, taraflar arasındaki 1 Ocak 1999 tarihli distribütörlük sözleşmesinin 5. maddesi uyarınca haksız fesih sayılacağını beyan ettiğini, ayrıca tüm yasal haklarını saklı tutarak, sözleşmenin sona ermesi halinde, Yeni TTK yürürlüğe girmeden önce Yargıtay İçtihatları ile Yeni TTK nın yürürlüğe girmesiyle kanunda düzenlenen (122.madde) denkleştirme (müşteri- portföy) tazminatına hak -kazanacaklarını açıkladığını,davacının, taraflar arasındaki ticari ilişkinin sonlandırılmasıyla kendileri üzerine düşecek herhangi bir tazminat yükümlülüğünün olmadığını iddia ettiğini ve davalının denkleştirme tazminatı taleplerini hukuka aykırı olarak reddettiğini, davacının, taraflar arasındaki distribütörlük sözleşmesini, müvekkilinin kusuru dışında, kötü niyetli ve hakkaniyete aykırı olarak, Türkiye piyasasında kar elde edememesi nedeniyle bu piyasadan çekilme kararı sonucu sona erdirdiğini açıklamasına rağmen, basına yansıyan haberlerle, davacının Türkiye’de …’da … A.Ş ile anlaşarak 500 milyon Dolar değerinde yatırım yaptığının öğrenildiğini öne sürerek; her türlü fazlaya ilişkin dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla; davanın HMK 166. Maddesi uyarınca … 40. Asliye Ticaret Mahkemesinin …E. Sayılı dosyası ile birleştirilmesine, davacının tüm taleplerinin reddine, davacının dava konusu meblağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekâletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Asıl dava; distribütörlük sözleşmesinin haksız feshinden dolayı denkleştirme tazminatı ve kar kaybına ilişkin maddi tazminatın ödetilmesi istemine ilişkindir.
Davalı tarafından yetki itirazında bulunulmuş ise de, 5718 sayılı Yasa’nın 40. Maddesi göstermesi ile HMK nun 10. Maddesi uyarınca mahkememiz yetkili olduğundan 11.02.2014 tarihli oturumda yetki itirazı reddedilmiştir.
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki sözleşmenin “tek satıcılık sözleşmesi” olup olmadığı, bu sözleşmenin davalı yanca feshinin haksız sayılıp sayılmayacağı ve davacının bundan dolayı portföy (denkleştirme) tazminatı ve kar kaybına dayalı maddi tazminat isteminin yerinde olup olmadığı, buna dayalı zararın varlığı ve miktarına ilişkindir.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, taraflar arasındaki elektronik posta yazışma örnekleri, 01.01.1999 tarihli distribütörlük sözleşmesi, tercümesi ve noter onaylı örneği gümrük giriş beyannameleri davacının … lastiklerinin satışı konusunda 3. Kişilerle yaptığı sözleşme örnekleri, davalı tarafından keşide edilen ihtarname örnekleri getirtilerek dosya içine alınmış, taraf şirketlerin ticari defter ve kayıtları ile dosya içeriği deliller üzerinde davacı zararının varlığı ve miktarının belirlenmesi yönünden inceleme yapılarak bilirkişi raporu düzenlenmiştir.
17.08.2015 tarihli bilirkişi kurulu raporunda; taraflar arasında bağıtlanan sözleşmede münhasırlığın uygulama ile yerleşebileceği, bu nedenle sözleşmenin belli bir bölgede başka bir firmanın satış yaptığının ispatlanamamış olduğunun nazara alınarak tek satıcılık sözleşmesinin varlığını kabul edilmesi gerektiği, belirsiz süreli olan bu sözleşmenin ancak uygun bir ihbar süresi tanınarak sona erdirilebileceği, davalının bu süreyi 02.07.2012-10.07.2012 tarihleri arasında tanımış göründüğü, sürenin somut sözleşme ilişkisine göre belirlenmesi gerektiğinden acentede kanunun 3 ay olarak tanıdığı sürenin tek satıcılık sözleşmelerinde daha fazla olması gerektiği, 6 aya kadar belirlenebileceği, davacının da ihbar süresi kadar kar mahrumiyeti talep edebileceği, aylık ortalama faaliyet 69.652,08 -TL olarak belirlendiği, fesihten önceki 2011 yılında gerçekleşen faaliyet karına göre hesaplama yapıldığında 73.574,17 -TL olarak bulunduğu, denkleştirme tazminatına ilişkin koşulların somut olayda gerçekleştiğinin kabulü halinde brüt satış karları ortalamasına göre hesaplama, denkleştirme bedelinin üst sınırı olarak istenebilecek tutarın 1.872.691,59 -TL olarak hesaplandığı, faaliyet karları ortalamasına göre denkleştirme bedelinin üst sınırı olarak talep edilebilecek tutarın 835.825,06 -TL olarak tespit edilmiştir.
14.06.2016 tarihli ek bilirkişi raporunda; taraflar arasındaki sözleşmede münhasırlığın uygulama ile yerleşilebileceği görüşü tekrarlanarak rapordan sonra sunulan listelerdeki stok kodları ile dayanağı ithalat belgelerinin karşılaştırılması sonucunda dava konusu ürünlerin kodlarının dava konusu lastikler olduğunun belirlendiği, kök raporda niteliği tespit edilemeyen … ve … faturalarının iade faturası olduğu, grup şirketlerinden … ve … otodan yapılan davacı şirket alımlarının iade faturalarından kaynaklandığı sonucuna varıldığı, 2011 yılında düzenlenen 72 adet faturanın … ürünlerinin satışına ilişkin olduğu, 2012 yılında ise fesih tarihine kadar davacının 3.773.421,24 -TL fesih tarihinden sonra 3.396.461,26 -TL olmak üzere … tarafından düzenlenen faturaların toplam tutarının KDV hariç 7.169.882,50 -TL olduğu, fesih sonrası … yapılan mal alımlarının toplam tutarı KDV hariç 3.344.772,88 -TL olup, 153 – lastik alışları hesabında yer alan kayıtlara göre fesihten sonraki … faturaları toplam tutarının 3.396.461,26 -TL olmak üzere liste tutarından 51.688.38-TL fazla olduğu, farkın nedeninin anlaşılamadığı, 2012 yılının Ocak Nisan Haziran ve Kasım aylarında toplam 1.030.288,23 -TL lik mal girişinin Çin’den yapılan ithalatla ilgili olup, dava konusu ürünlerle ilgisinin bulunmadığı, 20.01.2007-30.07.2012 tarihleri arasında düzenlenen davacı faturalarından örnekleme yoluyla incelenen 97 adet faturadan yola çıkılarak davacı şirketin müşteri portföyünün tespitine gidildiği, faturalarda Polken ürünlerine ait kodların bulunduğu ve bu ürünlerin teslimi nedeniyle düzenlendiği, fesih sonrası düzenlenen 2 adet faturanın da yine … ürünlerinin teslimi nedeniyle düzenlendiği, davacının fesih öncesi … marka ürünleri satmış olduğu, fesih sonrasında 44.264,00 -TL lık … marka lastik satışı yaptığı, 2012 yılından önce dava konusu ürünler dışında alış ve satış yaptığı yönünde bir tespitin yapılamadığı, hesaplamalarda 2012 yılı mali verileri dikkate alınmadığından Çin’den yapılan ithalatın ve bu ürünlerle ilgili satış tutarların kök rapordaki hesaplamaya etkili olmayacağı belirlenmiştir.
Asıl davada; mahkememizin 27/12/2016 tarih ve 2014/399 Esas 2016/1048 karar sayılı kararı ile ” İddia, savunma, dosya içeriği deliller ve alınan bilirkişi raporuna göre; taraflar arasında bağıtlandığı çekişmesiz bulunan 01.01.1999 tarihli sözleşme kapsamında davacının davalı şirketin distribütörü sıfatıyla … Marka lastiklerin satışını yaptığı iddia edilerek sözleşmenin davalı tarafça feshinden dolayı denkleştirme ve kar kaybına dayalı maddi tazminat isteminde bulunulmuştur. Sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olup olmadığı çekişme konusudur. Sözleşme yapma özgürlüğünü kısıtlayıcı bir kayıt olan “münhasırlık kaydı” tedarik sözleşmelerinin esaslı unsurlarından olmayıp, münhasır yetki tanıyan bir sözleşmenin varlığından bahsedebilmek için sözleşmede açık bir kayıt olması ve tarafların iradelerinin kendilerini sınırlayan bu olgu üzerinde birleşmesi gerekir. Münhasır tek satıcı sözleşmeleri yazılı olarak yapılabildiği gibi sözlü ve zımni olarak da yapılabilir. Bu durumda, münhasırlık kaydının sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olması veya tarafların karşılıklı olarak uygulamaları ile doğmuş olması gerekir. Davalının sözleşme konusu bölgede başkasına satım hakkı tanımadığı sabit olursa münhasır bayilik sözleşmesinden söz edilebilecektir. Taraflar için önemli yükümlülükler getiren bu kaydın kanaat verici davranışla doğduğundan bahsedilebilmek için uygulamanın çok uzun yıllar aynı şekilde sürmüş olması ve tarafların hareket tarzının da mutlak olarak münhasırlık kaydı içeren bir sözleşmenin uygulanmasına yönelik olması gerekir. Dosya içeriği delillere göre; davacının belli bir bölgede münhasır bayilik yaptığı kabul edilmelidir. Davalının bu bölge için başka bayilerde bulunduğunu veya bu bölgede kendisinin doğrudan satış yapıp davacıya münhasırlık vermediğine ilişkin bir kayıt dosyada bulunmamaktadır. Münhasırlık kaydı taşıyan sözleşmelerin ortak özelliği münhasır yetkili olan tek satıcının (bayii,/dağıtıcının) dağıtım ve sürümü artırıcı faaliyetlerde bulunma yükümlülüğünün olmasıdır. Bu durum, tek satıcının en önemli görevi olduğu gibi, tek satıcılık sözleşmesini basit ve sürekli alım-satım ilişkisinden ayıran bir özelliktir. Sözleşme süresiz olup, tarafların olağan fesih yoluyla sözleşmeyi sona erdirebilmeleri için karşı yana uygun bir ihbar süresi tanınması ve buna uyulmaması halinde bu sürenin sonunda sözleşmeyi feshetmesi gerekir. Bu durumda diğer taraf haksız fesih halinde ihbar süresi kadar yoksun kalınan kar isteminde bulunabilir. Somut olayın özelliğine bakılarak süre belirlenmelidir. Taraflar arasındaki sürenin ve ticari ilişkinin niteliği dikkate alındığında ihbar süresinin 3 ay olması gerektiği kabul edilmiştir. Diğer yandan sözleşme haklı sebeplerin varlığı halinde olağanüstü fesih yoluyla da sonlandırılabilir. Somut olayda, davalının Türkiye’den çekilmesini haklı kılacak ekonomik sebebin varlığı kanıtlanmadıkça feshin haklılığından bahsedilemeyecektir. Diğer yandan mali inceleme sonucunda düzenlenen bilirkişi raporuna göre; davacının sözleşme döneminde satışlarını artırdığı tespit edildiğinden davacıya dönük ekonomik performansla ilgili bir sebebin varlığı da kanıtlanamamıştır. Bu nedenle, feshin haksız olduğu kabul edilmiştir. Taraflarca yapılan 02.07.2012 tarihli toplantıda davacının sözleşmeye son verileceğini öğrendiği belirtildiğinden, ihbar süresinin bu tarihten başlatılması gerekecektir. Davalı 10.07.2012 tarihinde yaptığı fesih ile ihbar süresi tanımamıştır. Sözleşmenin niteliği ve tarafların ticari ilişkisinin kapsamı dikkate alınarak bu sürenin 3 ay olması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Sözleşmenin üretici tarafından haksız feshi halinde tek satıcının denkleştirme talep hakkının bulunduğu, 6102 sayılı TTK’nun 122. Maddesi kapsamında düzenlenmiştir. Denkleştirme talebinde bulunulabilmesi için önemli bir müşteri çevresi oluşturma veya müşteri çevresinde önemli artış, fesihten sonra ve müşteri çevresinden ürün sahibinin önemli ölçüde yararlanması ve tazminat talep eden tek satıcının hakkaniyet gereği korunmasının gerekmesine ilişkin koşullar gerçekleşmelidir. Markanın tanınmış olması, bu talebi engellemeyecektir. Ancak bu durum, müşteri çevresindeki artıştan davacının çabalarının miktarı bakımından rol oynayacaktır. Dava konusu somut olayda markanın Türk ortalama müşterisi nezdinde ki tanınmışlığı kanıtlanamamıştır. Tazminat hesabı konusunda TTK’nun 122. Maddesinde izlenecek yol belirlenmiştir. Davacı şirketin son 5 yıldaki brüt satış karları toplamı 9.363.457,96 -TL olup, bu düzenlemeye göre denkleştirme bedelinin üst sınırı olarak istenebilecek tutar, 1.872.691,59 -TL olarak hesaplanmıştır. Fesihten önceki 5 yılın faaliyet karları toplamı 4.179.125,31-TL olup, buna göre denkleştirme bedelinin üst sınırı olarak talep edilebilecek tutar 835.825,06 -TL olarak hesaplanmış ve faaliyet karları ortalamasına göre yapılan hesaplama ile belirlenen tutar, mahkemecede hakkaniyet bakımından uygun bulunarak hükme esas alınmıştır. Davacı tarafça ayrıca kar mahrumiyetine dayalı maddi tazminat isteminde bulunulmuştur. Davalının belirsiz süreli sözleşmeyi haksız olarak feshettiği, uygun bir ihbar süresi tanımadığı, somut sözleşme ilişkisine göre bu sürenin 3 ay olarak verilmesi gerektiği ve davalının ihbar süresi kadar kar mahrumiyeti talep edebileceği sonucuna varılmış, 2011 yılında gerçekleşen faaliyet karına göre hesaplama yapıldığında, aylık olarak bulunan 73.574,17-TL nin 3 ay için (3 x 73574,17-TL) 220.722,51-TL olabileceği ve bu tutarda kar kaybına dayalı maddi tazminatın da sözleşmeyi haksız fesheden davalı tarafından davacıya ödenmesi gerektiğine karar verilmiştir.” gerekçeleri ile davanın kısmen kabulüne, kar kaybından dolayı 220.722,51 -TL maddi tazminatın (178.740,00 -TL’sı için 08.11.2012 dava tarihinden, bakiye kısım için 01.11.2013 ıslah tarihinden itibaren ) avans faizi yürütülerek davacı yararına davalıdan tahsiline, portföy (denkleştirme) tazminatı olarak 835.825,06 -TL maddi tazminatın (446.850,00 -TL’si için 08.11.2012 dava tarihinden itibaren, bakiye kısım için 01.11.2013 ıslah tarihinden itibaren) avans faizi yürütülerek davacı yararına davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Asıl davada mahkememizden verilen 27/12/2016 tarih ve 2014/399 Esas 2016/1048 karar sayılı kararı Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 10/12/2019 tarih 2017/3192 Esas 2019/2717 Karar sayılı ilamıyla mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce asıl davada verilen kaldırma ilamı akabinde; mahkememizce daha önce alınan 25/08/2015 tarihli kök rapor ve itirazlar üzerine alınan 14/06/2016 tarihli ek rapora karşı taraf vekillerinin itirazları ile; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16 Hukuk Dairesi’nin 2017/3192 esas, 2019/2717 karar sayılı ilamında belirtildiği şekilde ; “denkleştirme tazminatı talebine yönelik hesaplama yapılırken 31/12/2007-31/12/2012 tarihleri arasındaki 5 yıllık süredeki brüt satış karı ve faaliyet karının hesaplandığı, sözleşmenin 10/07/2012 tarihinde feshedildiği konusunda ihtilaf bulunmadığı, davalı vekilinin bu tarihten geriye doğru 5 yıllık sürenin dikkate alınması gerektiğine yönelik itirazının bulunduğu, ek raporda davacı tarafın … markalı ürün satışı yaptığı tespit edilmişse de raporda tespiti yapılan satış tutarlarının hangi tarihleri kapsadığının tespit edilmediği, davalı tarafın … marka lastiklerin 1989 yılından itibaren Türkiye’de satıldığına ve denkleştirme tazminatından indirim yapılması gerektiğine yönelik itirazının ve indirim gerekçesi olarak ileri sürülen koşulların incelenmediği, yoksun kalınan kar yönünden davacının aynı koşullarla sözleşme yapabileceği sürenin ve davacı vekilinin bağlı ortaklıklar aracılığıyla yapılan satışların dikkate alınmadığına yönelik itirazları ile taraf vekillerinin rapora karşı diğer itirazlarının” değerlendirilmesi için tarafların Ticari Defter ve belgeleri ile dosya üzerinde ek bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir.
11/11/2021 teslim tarihli bilirkişi kurulu 2.ek raporunda özetle; brüt satış kârları ortalamasına göre hesaplama yapıldığında, davacı şirketin fesih tarihinden önceki 5 yılın brüt satış kârları toplamının 9.363.457,96 TL olup, denkleştirme bedelinin üst sınırı olarak talep edilebilacek tutarın 1.872.691,59 TL olarak hesaplandığı, 9.363.457,96 TL olarak tespit edilen tutarın; (1.962.951,28 +2.508.118,70+219.502,28 + 1.904.854,37+2.768.031,33) olmak üzere 31.12.2007-31.12.2011 tarihleri arasındaki 5 yıllık süreyi kapsadığı, faaliyet karları ortalamasına göre hesaplama yapıldığında; fesihten önceki 5 yılın faaliyet karları toplamının 4.179.125,31 TL olup, denkleştirme bedelinin üst sınırı olarak talep edilebilecek tutarın 835.825,06 TL olacağı, ek inceleme sırasında sunulan satış listesine göre; 2012 yılındaki … marka lastik satışlarının toplam tutarının 927.230,00- TL olup, davacının; fesih tarihinden önce … marka ürünlerini satmış olduğu müşterilerine fesih tarihinden sonra 44.264,00- TL tutarında … marka lastik satışı yaptığının görüldüğü, kök raporda belirtildiği üzere; davacı şirketin davalı şirketle olan ticari ilişkisisin …’deki davacı grup şirketlerinden … Şti. aracılığı ile sürdürülmekte olup, 2011 yılında … tarafından ithal edilen ürünlerin bir kısmının davacı şirkete, büyük bir kısmının ise …’ye, 2012 yılında da ithal edilen ürünlerin tamamı …’ye fatura edilmiş olup, bu şirket tarafından da davacı şirkete fatura edildiği, davalı şirketten en son 12.03.2012 tarihinde fiili ithalat yapıldığı ve sözleşmenin 10.07.2012 tarihinde fesih edilmiş olduğu dikkate alınarak, kök raporda 31.12.2007-31.12.2011 tarihleri arasındaki 5 yıllık süreye göre hesaplama yapıldığı, ancak, bağlı şirketlerin sadece 2011-2012 yıllarına ait ticari defter kayıt ve belgeleri sunulduğundan, şirketlerin 2011 yılına ait gelir tablosu verilerine göre hesaplama yapılarak, mahkeme’nin takdirlerine sunulduğu, mahrum kalınan kâr hesabında davacı şirketin; fesihten önceki yıllara ait faaliyet kârlarına göre; aylık ortalama faaliyet kârının 69.652,08TL, fesihten önceki 2011 yılında gerçekleşen faaliyet kârına göre; aylık ortalama faaliyet kârının 73.574,17 TL olarak hesaplandığı, bağlı şirketlerin, 2011 yılındaki faaliyet karının; …’nin 659.595,63 TL, Elbe’nin 90.042,61 TL olmak üzere toplam 749.638,24 TL (749.638,24/12) aylık 62.469,85 TL olarak hesaplandığı, fesihten önceki yıllara ait faaliyet karlarına göre; toplam aylık kar kaybının(69.652,08+62.469,85) 132.121,93 TL, dava tarihinde 1,7681 TL olan TCMB Döviz Alış kuruna göre 74.725,37 USD, fesihten önceki 2011 yılında gerçekleşen faaliyet karına göre; toplam aylık kar kaybının (73.574,17*62.469,85) 136.044,02 TL, dava tarihinde 1,7681 TL olan TCMB Döviz Alış kuruna göre 76.943,62 USD olarak hesaplandığı, davacının ıslah ile arttırarak talep ettiği miktarın 200.000,00- USD’ olduğu, denkleştirme bedeli hesabında; brüt satış karları ortalamasına göre; toplam derkleştirme bedelinin üst sınırının (1.872.691,59+ 986.785,30 ) 2.859.476,89 TL, dava tarihinde 1,7681 TL olan TCMB Döviz Alış kuruna göre 1.617.259,71 USD, faaliyet karları ortalamasına göre; toplam denkleştirme bedelinin üst sınırının (835.825,06+749.638,24) 1.585.463,30 TL, dava tarihinde 1,7681 TL olan TCMB Döviz Alış kuruna göre 896.704,54 USD olarak hesaplandığı, müspet zarar tazminatı olarak tatep edilen yatırım bedellerinden dolayı uğranan zarara ilişkin belge ve bilgi sunulmadığı; tanınmış markadan dolayı denkleştirme bedelinde indirim yapılması talep edilmiş olmakla beraber tanınmış markanın tanımına dava konusu olaydaki markanın girdiğinin kabulü için diğer ürünlere göre söz konusu ürünün pazar payının bilinmesinin gerektiği, tanınmış markanın varlığının o ürünle ilgili olmayanlar bakımından dahi tanınırlığın bulunması olarak görüldüğü; münhasırlığın tek yönlü veya iki yönlü olmasının mümkün olup, davacının başka ürün satmasının münhasır sayılmayı engellemediği, önemli olanın sadece o bölgede ürünü satanın kendisi olması olduğu sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Asıl dava yönünden yapılan değerlendirmede; iddia, savunma, dosya içeriği deliller ve alınan bilirkişi raporlarına göre; taraflar arasında yapıldığı çekişmesiz bulunan 01/01/1999 tarihli sözleşme kapsamında davacının davalı şirketin distribütörü sıfatıyla … Marka lastiklerin satışını yaptığı iddia edilerek sözleşmenin davalı tarafça feshinden dolayı denkleştirme ve kar kaybına dayalı maddi tazminat isteminde bulunulduğu, sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olup olmadığının uyuşmazlık konusu olduğu anlaşılmıştır.
Tek satıcılık sözleşmesi; üretici ile tek satıcı arasındaki ilişkileri düzenleyen, üreticinin mallarını belirli bir bölgede tekel şeklinde satmak üzere tek satıcıya göndermeyi üstlendiği, tek satıcının da kendisine gönderilen malların sürümünü artırmak için kendi adına ve hesabına faaliyette bulunduğu, taraflar arasında sürekli borç ilişkisi doğuran isimsiz bir sözleşmedir. Tek satıcılık sözleşmesinin ayırt edici özelliklerinden biri, satıcının üreticinin mallarını satmak hususunda belli bir bölgede tekel hakkının bulunması, buna karşılık satıcının, üreticiye karşı rekabet etmeme ve üreticinin mallarının sürümünü arttırma yükümlülüğünün bulunmasıdır.
Taraflar arasındaki sözleşmede, davacının, davalı tarafından üretilen ürünlerin Türkiye’de satışı hususunda tekel hakkı bulunduğuna, bunun karşılığında davacının da davalı ile rekabet etmeme, Türkiye içerisinde başka üreticilere ait lastikleri satmama ve davalının üretici olduğun … marka lastiklerin sürümünü arttıracak şekilde pazarlamasını yapma yükümlülüğü bulunduğu açıkça kararlaştırılmış değildir. Kural olarak sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olduğunu ispat yükü, denkleştirme tazminatı talep eden davacı üzerindedir. Öte yandan davalının Türkiye’de davalı dışında başka bir firmaya … marka lastiklerin tedarikini/satışını yapmamış olması, sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olduğuna dair davacı lehine fiili bir karine teşkil etmektedir. Bu nedenle bir an için ispat yükünün yer değiştirdiği düşünülse de somut olayda davalı lehine ikinci bir fiili karine söz konusudur. Davacının … marka lastikler dışında başka bir lastik firmasına ait … marka lastikleri de Türkiye sınırları içerisinde satması ve davalının bu durumu kabul etmiş olması davalının rekabet etmeme ve sürüm arttırma yükümlülüğünün bulunmadığına ve sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olmadığına dair başka bir fiili karine teşkil etmektedir. Şu halde ilk fiili karine nedeniyle, sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olmadığını ispat yükü davalıya geçmiş gibi görünse de, ikinci fiili karine nedeniyle ispat yükü yine yer değiştirerek başa dönüş, sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olduğunu ispat yükü davacı üzerine geçmiştir. Davacı, dava konusu sözleşmenin, davacıya … marka lastiklerin Türkiye’de satışı imtiyazı ve tekel hakkı verdiğini, davacının bu lastikleri pazarlama ve lastiklerin sürümünü arttırma yükümlülüğünün bulunduğunu TMK m.6 uyarınca ispat yükü altındadır. Somut olayda davacı ikinci fiili karinenin aksini, sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olduğunu ispat edememiştir. Bu nedenle taraflar arasındaki ilişkinin tek satıcılık(veya acentelik) sözleşmesi olarak nitelendirilemeyeceği, davacının davalıdan aldığı … marka lastikleri kendi nam ve hesabına kar ederek Türkiye’deki tüketicilere satan ithalatçı, davalının ise Türkiye’deki şirketlere satılmak üzere lastik gönderen ihracatçı durumda olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin, tek satıcılık sözleşmesi olmayıp, arda arda satışları içeren alelade bir bayilik sözleşmesi olduğu mahkememizce kabul edilmiştir. Davacı acentelik veya tek satıcılık ilişkisi mahiyetinde olmayan sözleşmenin feshi nedeniyle, fesih haklı olsa dahi TTK’nun 122 maddesine dayalı denkleştirme tazminatı isteminde bulunamaz. İzah edilen gerekçelerle davacının denkleştirme tazminatı istemi reddedilmiştir.
Taraflar arasındaki 01/01/1999 tarihli sözleşmenin süreli olarak yapıldığı, ancak süre sona ermesine rağmen devam eden ilişkinin, belirsiz süreli sözleşmeye dönüştüğü hususunda taraflar mutabıktır. Davalı tarafça sözleşme, belirsiz süreli sözleşmelerde olağan fesih yolu ile sona erdirilmiştir. belirsiz süreli ard arda satış sözleşmesinde olağan fesih hakkının nasıl kullanılacağı ve ihbar süresinin nasıl belirleneceği kanunda düzenlenmediğinden, bu konuda sözleşmede de bir hüküm yoksa, süre hakim tarafından belirlenecektir. İhbar süresi belirlenirken dikkat edilmesi gereken husus, davacı satıcının işletmesini başka bir şekilde değerlendirmek veya işletmesinde başka bir firmaya ait ürünlerin satışına ilişkin bir sözleşme yapabilmek için gerekli makul sürenin ne olduğunun tespitidir. Somut olayda davacının 2011 yılında … marka lastiklerin satışı için bir sözleşme yaptığı ve lastikleri satmaya başladığı anlaşılmaktadır. Yine davacının 12/03/2012 tarihinden itibaren davalıdan mal tedarikini bıraktığı ticari defter ve kayıtlar üzerinde yapılan inceleme sonucu tespit edilmiştir. Davacı, sözleşmenin sona ermesinden sonraki makul ihbar süresi içerisinde mal tedariki talebinde bulunma imkanına sahip olmasına rağmen, böyle bir talepte bulunmamış, blakis sözleşme sona ermeden önce 12/03/2012 tarihinden itibaren sipariş vermeyi bırakmıştır. Dava konusu sözleşmenin ve somu olayın nitelikleri dikkate alındığında, ihbar süreninin belirlenmesi için peşinen TBK 640 veya TTK 121 maddelerinde adi ortaklık ve acentelik ilişkileri için öngörülen fesih ihbar sürelerine ilişkin düzenlemelerin, iş bu davada kıyasen uygulanacağı kabul edilemez. Zira yukarıda belirtildiği gibi, dava konusu sözleşme ne tek satıcılık ne de acentelik sözleşmesidir. Sözleşme arda arda satışları içeren alelade bir bayilik sözleşmesidir. Öte yandan davacının, henüz sözleşme sona ermeden 2011 yılı içerisinde başka bir firma ile anlaşma yaparak, o firmaya ait lastiklerin satışına başladığı, 12/03/2013 tarihinden itibaren davalıdan mal tedarik etmeyi/satın almayı bıraktığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacının benzer bir sözleşme yapmak ve işletmesini bu yeni duruma adapte etmek için gerekli makul süre somut olayda, adi ortaklığa ilişkin altı aylık ve acenteliğe ilişkin üç aylık ihbar sürelerinden çok daha kısa takdir edilmelidir. Mahkememizce bu gerekçelerle makul ihbar süresi bir ay olarak takdir edilmiştir.
İhbar öneli vermeyerek sözleşmeyi olağan fesih yolu ile fesheden davalının, makul ihbar süresi içerisinde davacının bu sebeple uğradığı zararları tazmin yükümlüğü olduğu kuşku götürmez. Öte yandan, makul ihbar süresi verilmediği için, bu süre içerisinde ve bu sebeple uğranıldığı iddia olunan zararı ispat yükü davacı üzerindedir. Davacının 2012 yılının Mart ayı itibariyle davalıdan ürün tedarikini bıraktığı, kendisine tanınması gereken ve mahkememizce takdir edilen bir aylık makul ihbar süresi içerisinde(sözleşme bu süre boyunca devam edeceğinden) davalıdan yeni mal tedarik talep imkanı varken bu hakkını kullanmadığı dosya kapsamı ile sabittir. Bu nedenle, davacının önceki yıllara ait aylık faaliyet karı ortalaması, 10/07/2012 fesih tarihinden sonraki bir aylık makul ihbar süresi içerisinde ortaya çıkan zarar olarak kabul edilemez. Davacı tarafça makul ihbar süresi içerisinde uğranıldığı iddia olunan zarara/kar kaybına ilişkin dosya kapsamına sunulmuş başkaca bir delil ve somut veri de bulunmadığından, davacının ispat olunamayan ihbar tazminatı/kar kaybı talebi reddedilmiştir.
Davacının yatırım giderleri başlığı altında yaptığı giderlerin tahsili talebi yönünden yapılan değerlendirmede; yukarıda da izah edildiği üzere taraflar arasındaki sözleşmeye göre; davacı davalıdan aldığı … marka lastikleri kendi nam ve hesabına kar ederek Türkiye’deki tüketicilere satan ithalatçı, davalı ise Türkiye’deki şirketlere satılmak üzere lastik gönderen ihracatçı durumdadır. Davacının, davalı ürünlerinin sürümünü arttırma yükümlülüğü yükümlülüğü mevcut değildir. Bu kabule göre davacının yaptığı yatırım giderleri kendi işletmesi için yaptığı giderlerdir. Sözleşme ilişkisi boyunca davacı davalıdan satın aldığı ürünleri kendi adına ve hesabına kar ederek satmış olup, yatırım gideri adı altında yaptığı giderler sözleşmesel bir yükümlülüğe, pazarlama ve sürüm arttırma yükümlülüğüne dayanmamaktadır. Tüm bu giderler davacının kendi işletmesinde kar ederek satış yapmak için yaptığı giderler olup, müspet zarar adı altında davalıdan tahsili mümkün değildir. Bu nedenle davacının yatırım giderlerine dayandırdığı müspet zararının tazmini talebi de reddedilmiştir.
Yukarıda yapılan tüm saptamalar karşısında asıl davada davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Mahkememizce asıl davada İstinaf kaldırma ilamı sonrası yapılan yargılama sırasında; … 15 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasının, …karar sayılı 04/03/2021 tarihli karar ile mahkememizin iş bu davası ile birleştirilmesine karar verildiği anlaşılmıştır;
Birleşen dava yönünden yapılan değerlendirmede; birleşen davanın, sözleşmeye dayalı iade ve kar mahrumiyeti alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalının vaki itirazının iptali ve icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulması talebine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
… 30. İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacı …Ltd tarafından davalı …Ltd. Şti. aleyhine 261.475,39 USD (517.329,06 TL) + 6.041,42 EURO (16.177,11 TL) =533.506,17 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız takip başlatıldığı, davalı tarafa ödeme emrinin 25/09/2013 tarihinde tebliği sonucu yasal süresi içinde 26/09/2013 tarihinde borca ve tüm ferilerine itiraz edildiği ve icra takibinin İİK.nun 62 maddesi uyarınca durduğu saptanmıştır. İcra takibine vaki itirazın davacıya tebliğ edilmediği, itirazın iptali davasının İİK.nun 67. maddesi hükmünde öngörülen ve hak düşürücü nitelikteki bir yıllık süresi içinde açıldığı tespit olunmuştur.
Taraflar arasında; asıl dava konusunu da teşkil eden ve 10/07/2012 tarihinde davacı tarafından olağan fesih yolu ile sona erdirilen distribütörlük sözleşmesi kapsamında; davalı uhdesinde bulunan 588 adet lastiğin iadesi hususunda tarafların anlaştıkları, davalı şirketçe davacı şirkete gönderilen 2013/4-5-6 sayılı fatura bedellerinin davacı tarafından davalıya ödendiği hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalının, bedeli ödenmesine rağmen iade etmediği lastikler yönünde, asıl davada tuttuğu lastikler üzerinde, asıl davada varlığını iddia ettiği denkleştirme tazminatı, kar kaybı ve müspet zarar tazminatı alacaklarına dayalı olarak hapis hakkını kullanıp kullanamayacağı, davalının asıl davada alacak olarak ileri sürdüğü bu tazminat kalemlerini, daha sonra açılan birleşen davada takas def’i olarak ileri sürüp süremeyeceği, davacının davalıdan bedeli ödenmesine rağmen iade edilmeyen lastiklerin bedellerinin tahsilini talep edip edemeyeceği, davacının lastiklerin iade edilmemesi nedeniyle kar kaybı zararı alacağının varlığı ve miktarı, takibe itirazın ve inkar tazminatı koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı tespit edilmiştir.
Tarafların gösterdikleri deliller toplanmış, taraflarin ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak davacının alacağının varlığı ve miktarı, davalının davacıda alacağı bulunup bulunmadığı konusunda bilirkişi …ve arkadaşlarının 20/10/2015 tarihli raporu alınmıştır. Bilirkişi heyet raporunda özetle; takibe konu alacağa dayanak gösterilen davalı şirket faturaları toplamının 245.478,13 USD olduğu ve davacı tarafça da bu tutarda ödeme yapılmasına karşılık başlatılan icra takibinde 259.682,51 USD asıl alacak talep edildiği, mahrum kalınan kar nedeniyle 6.000 EURO talep edildiği ancak tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelemesinin yapıldığı anda belgelerin Türkçe tercümesinin yapılmadığından hesaplama yapılmadığı, davacının malların tesliminde temerrüt nedeniyle BK 125’e dayanak ifanın yapılmaması nedeniyle tazminat talep ettiği, her ne kadar noterden sadır temerrüt ihtarı bulunmamakta ise de davalının bu bedeli ödemeyeceğine ilişkin 28/03/2013 tarihli e-postası olduğundan temerrüt ihtarının aranmasının MK.2 gereği gerekmediği, davalının hapis hakkı kullanması için gerekli şartların olmadığı, bu nedenle geçerli bir nedene dayanmadan malları teslim etmeyen davalının temerrüde düşmüş sayılacağı, davalının çekişmeli alacaklar da takasa konu olduğundan portföy tazminatı talebini takasa konu yapabileceği, davacı portföy tazminatına ilişkin geçerli bir def’i hakkında dayanırsa takasın hükümsüz hale geleceği sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Davacının bedelini tahsil ettiği lastikler üzerinde hapis hakkını kullanıp kullanamayacağının değerlendirilebilmesi için taraflar arasındaki sözleşmenin hukuki niteliğine yeniden değinmek gerekmektedir. Asıl dava kapsamında açıklandığı üzere; taraflar arasındaki ilişki tek satıcılık(veya acentelik) sözleşmesi olarak nitelendirilemeyeceği, davacının davalıdan aldığı … marka lastikleri kendi nam ve hesabına kar ederek Türkiye’deki tüketicilere satan ithalatçı, davalının ise Türkiye’deki şirketlere satılmak üzere lastik gönderen ihracatçı durumda olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin, tek satıcılık sözleşmesi olmayıp, arda arda satışları içeren alelade bir bayilik sözleşmesi olduğu mahkememizce kabul edilmiştir. Dolayısıyla davalının düzenlediği, … faturalara konu edilen lastikler, davacı tarafından daha önce davalıya satılmış ve teslimle davalının mülkiyetine geçmiş lastiklerdir. Taraflar, davalının daha önce davacıdan satın aldığı lastiklerin bu kez davacıya geri satışı konusunda anlaşmışlardır. Bu kapsamda davalı davacıya anılan satış faturalarını düzenlenmiş, davacı da toplam 245.478,13-USD satış bedelini davacıya ödemiştir. Diğer değişle taraflar arasında, davalının daha önce satın aldığı ve mülkiyetinde bulunan lastiklerin bu kez davacıya satılması konusunda anlaşılmış, davalı satış bedelini ödeme borcunu yerine getirmiştir. Davalı ise sattığı lastikleri davacıya teslim borcunu yerine getirmemiştir. Borçlandırıcı işlem(lastik satış sözleşmesi) gerçekleştirilmesine rağmen, tasarruf işlemi(teslim borcu) henüz gerçekleştirilmediğinde, davalı halen lastiklerin malikidir. Davalının halen kendi mülkiyetinde bulunan lastikler üzerinde hapis hakkını kullandığı savunması bu nedenle yerinde görülmemiştir. Davacının bedelini ödediği stoktaki mallar dışında, Macaristan’a yapılan sevkiyat sırasında, Macaristan’daki alıcı tarafından reddedildiği için halen davalı şirket nezdinde bulunan 231 adet lastiğin iadesi hususunda da tarafların anlaşıkları, bedelinin ödendiği, ancak bu lastiklerin davalı tarafından hapis hakkının kullanılması nedeniyle iade edilmediği hususlarında da taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır. Yukarıda izah edilen gerekçe ile davalının kendi mülkiyetinde bulunan bu lastikler üzerinde de hapis hakkını kullanmasına yasal olanak yoktur.
Davalı tarafından, asıl davada ileri sürülen alacak kalemleri, asıl davadan daha sonra açılan birleşen davada bu kez takas def’i olarak ileri sürülmüştür. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2009/6094 esas, 2010/6513 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; bir davada takas define konu edilen alacağın, hükmolunan alacaktan mahsubunun yapılabilmesi için, takas define konu alacağın başka bir davada dava konusu yapılmamış olması gerekir. Davalı, asıl davada davacı sıfatıyla ileri sürdüğü alacağını, birleşen davada takas defi yolu ile ileri süremez. İkinci/birleşen davada ileri sürdüğü takas defi derdestlik nedeniyle dinlenemez. Aksi halde davacının aynı alacağı hem dava yolu ile tahsili, hem de takas defi yolu ile borcundan mahsubu sonucu doğar.
Birleşen davada; davacının lastiklerin iadesi(geri satışı yapılan lastiklerin teslimi) borcunun yerine getirilmemesi nedeniyle kar kaybı zararı doğduğu iddia olunmuş ise de; zarar davacı tarafça ispat olunamadığından, bu talep reddedilmiştir.
Yukarıda yapılan saptamalar çerçevesinde, birleşen davanın kısmen kabulü ile davalının … 30. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 261.475,30-USD asıl alacak yönünden iptali ile takibin bu tutara takip tarihinden itibaren fiili tahsil tarihine dek 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının USD cinsinden bir yıllık mevduat hesabına uyguladıkları en yüksek faiz oranı işletilerek devamına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Hüküm altına alınan alacak likit nitelikte olduğundan ve davalı itirazında haksız bulunduğundan, hüküm altına alınan tutarın %20’si oranında icra inkar tazminatının davacı yararına davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
HÜKÜM;Gerekçesinde açıklanacağı üzere;
ASIL DAVADA;
1-Davanın reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 80,70-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 19.415,70-TL harçtan mahsubu ile artan 19.335,00-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yatırılan 43.150,00-TL tamamlama harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 57.266,50- TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye avansın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
6-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafça yapılan ve aşağıda döküme gösterilen 2.335,50-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davalı tarafından yatırılan gider avansından bakiye avansın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
BİRLEŞEN DAVADA;
1-Davanın Kısmen Kabulü ile davalının … 30. İcra Müdürlüğü’nün …esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 261.475,30-USD asıl alacak yönünden iptali ile takibin bu tutara takip tarihinden itibaren fiili tahsil tarihine dek 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının USD cinsinden bir yıllık mevduat hesabına uyguladıkları en yüksek faiz oranı işletilerek devamına, fazla talebin reddine,
2-Hüküm altına alınan tutarın %20’si (107.325,16-TL) oranında icra inkar tazminatının davacı yararına davalıdan tahsiline,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 36.656,91-TL nispi karar ve ilam harcından 6.739,45-TL peşin alınan harcın mahsubuna, bakiye 29.917,46-TL nispi karar ve ilam harcının davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 6.739,45-TL peşin harcın davalıdan tahsiline,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 43.881,29-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 5.100,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen toplam 2.889,40-TL yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına göre %98’inin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen toplam 158,00-TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre %2’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye avansın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-Davalı tarafından yatırılan gider avansından bakiye avansın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İstinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 26/04/2022

Başkan Üye Üye Katip
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır

ASIL DAVADA HARÇ BEYANI:
19.415,70-TL PEŞİN HARÇ
80,70- TL KARAR HARCI
19.335,00-TL. TALEP HALİNDE İADE HARÇ

ASIL DAVADA DAVALI GİDERİ /
2.335,50-TL TOPLAM

BİRLEŞEN DAVADA HARÇ BEYANI:
36.656,91- TL KARAR HARCI
6.739,45- TL PEŞİN HARÇ /
29.917,46- TL KALAN HARÇ

BİRLEŞEN DAVADA DAVACI GİDERİ /
24,30- TL BVH
2.250,00-TL BİLİRKİŞİ ÜCRETİ
615,10-TL POSTA MAS. /
2.889,40-TL TOPLAM

BİRLEŞEN DAVADA DAVALI GİDERİ /
158,00 TL TOPLAM