Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/661 E. 2020/692 K. 17.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/661 Esas
KARAR NO:2020/692

DAVA:Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:19/02/2015
KARAR TARİHİ:17/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; taraflar arasında yapılan anlaşma uyarıca müvekkilinin 2011 yılında dava dilekçesinde belirtilen şirketlere ait hisselerini davalılara devrettiğini, davalıların da taahhütname ve ödeme tablosu düzenleyerek verdiklerini, devredilen hisselerin toplam bedeli 5.946.219,00 TL olarak kararlaştırılmasına rağmen hisse devir bedelinin stopoja dahil olduğunu belirterek 891.932,00 TL tutarında stopaj kesintisi yapıldığına, yapılan işlemde stopaj yöntemi ile vergi kesintisi yapılmasının hukuken mümkün olmadığını, bu durumun aslında mümkün olmadığı halde varmış gibi gösterilmek suretiyle 891.932,00 TL az ödeme yapıldığını, ihtarname keşide edilmesine rağmen sonuç alınamadığını belirterek eksik ödenen 891.932,00 TL’nin 19/12/2014 temerrüt tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
SAVUNMA /
Davalılar vekili cevap dilekçesinde ve özetle; müvekkillerinden … … ve … aleyhine dava açılmış ise de adı geçenlerin davacıdan hisse devralmadıklarını belirterek husumet nedeniyle davanı reddine karar verilmesini istemiştir. Diğer davalılarla ilgili olarak taraflar arasında hisse devirlerinin çerçevesini oluşturacak şekilde taahhütname ve ödeme tablosu bulunduğunu, buna uygun şekilde tüm hisse devir bedellerinin taksitler halinde davacıya tamamen ödendiğini, hisse devirlerinin de anılan şirketlerin yönetim kurullarınca kabul edilerek pay defterine işlendiğini, davacının ibraname düzenleyerek verdiğini, ödemelerin çekincesiz kabul edildiğini, 4 yıl sonra bu davanın açılmasının yerine olmadığını, taleplerin zaman aşımına uğradığını belirterek davnın reddini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava; alacağın ödetilmesi istemine ilişkindir.
Taraflar gösterilen deliller toplanmış, hisse devrine ilişkin davacının imzası bulunan tahhatüname örneği, 01/03/2011 tarihli kabul beyanı, çeşitli tarihlerde düzenlenmiş ibraname örnekleri, ödeme tablosu getirtilerek dosya içine alınmış, hisse devrine konu olan şirketlerin sicil özetleri çıkartılmıştır.
Mahkememizin 10/10/2017 tarihli …esas … karar sayılı kararı davacı tarafça istinaf edilmiş, Bölge Adliye Mahkemesinin 04/07/2018 tarihli 2018/179 esas 2018/657 karar sayılı ilamıyla esastan reddine karar verilmiş, istinaf kararı davacı tarafça temyiz edilmiş, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 30/09/2019 tarihli 2018/4700 esas 2019/5973 karar sayılı ilamıyla bozulmuştur.
Yargıtay bozma ilamında; “Somut olayda, tarafların altında imzalarının bulunduğu ödeme tablosu başlıklı belgede, hisse devir bedeli olarak anlaşılan meblağdan “stopaj” adı altında bir kesinti yapıldığı ve bu surette bulunan net bakiyenin ödemesinin planlanmış olduğu, uyuşmazlığın ise “stopaj” ibareli bu bedelin vergi olarak ödenmek üzere mi yoksa tarafların hisse devir bedelini tespit ederken karşılıklı mutabakatla vardıkları indirim bedeli olarak mı kesildiği noktasında toplandığı anlaşılmaktadır. Stopaj ibaresi, “kaynakta kesinti” anlamına gelmekte olup, kaynakta kesinti ise başka yere ödenmek üzere kesilen bedeldir. Şu halde mahkemece, ödeme planındaki “stopaj” ibareli kesintinin tarafların karşılıklı mutabakatıyla hisse devir bedelinde yaptıkları indirim olarak değil vergi olarak ödenmek üzere kesildiği, dosyaya sunulan ibranamelerin münferiden yapılan ödemelere ilişkin olduğu ve davalıların hisse devir bedelinin tamamından ibra edildikleri anlamına gelmediği, davacının aradan geçen süre boyunca sessiz kalarak ödemeleri ihtirazi kayıt koymaksızın kabul etmesinin 818 sayılı BK’nın 31/son maddesi gereğince davacının varsa uğramış olduğu zarar ve ziyan talebinden feragat ettiği anlamına gelmeyeceği kabul edilerek, taraflara stopaj adı altında kesilen bedele karşılık gelen vergi ödemesine dair varsa belgeleri sunmaları için imkan tanınması ve sonucuna göre bir değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine dair verilen İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden kararın davacı taraf yararına bozularak kaldırılması gerektirmiştir.” denilmektedir.
Mahkememizce Yargıtay bozma ilamı okunarak taraflardan bozmaya karşı diyecekleri sorulmuş, davacı vekili bozmaya uyulmasına, davalı vekili bozmaya direnilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinden, dava konusu taahhütname ekindeki ödeme tablosunda yer alan stopaj kelimesinin vergi kesintisini ifade eder şekilde mi tabloya eklendiği, bu şekilde ise ellerinde yargıtay bozma ilamında belirtildiği şekilde vergi ödemesine ilişkin belge bulunup bulunmadığı hususu sorulmuş, davalı vekilince; dava konusu belgede yer alan kalemlerin hukukçu olmayan taraflarca sözleşmeye geçirilmiş kalemler oldukları, en baştan beri bunun taraflar arasında kararlaştırılmış bir indirim tutarı olduğu, herhangi bir vergi kesintisine ilişkin olmadığı, bu nedenle ellerinde hisse devir bedelinden yapılmış vergi kesintisine dair herhangi bir belge olmasının mümkün değildir, zaten hisse devir bedellerinin stopaja tabi olduğuna dair bir düzenleme de bulunmaktadır, davacı yan yıllarca tacirlik yapmış biridir, devre konu şirketi de yıllarca genel müdürlüğüne yapmıştır, bu nedenle hisse devir bedeline böyle bir vergi tahakkuk ettirildiğini bilmemesi mümkün değildir, dedi.
Mahkememizce, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2018/4700 esas 2019/5973 karar sayılı 30/09/2019 tarihli bozma ilamına direnilmesine karar verilmiştir.
Toplanan delillere göre, davacının Tetaş şirketler grubunda yer alan bazı şirketlerdeki hisslerini 2011 yılında davalılara devrettiği, hisse devir bedelinin ödeme tablosunda toplam 5.926,219 TL olarak kararlaştırıldığı, stopaj adı altında 891.932,00 Tl imdirim yapılarak net bakiyenin 5.054.286,00 TL olarak belirlendiği, ödeme planının kararlaştırıldığı ve bu plan çerçevesinde davalılarca toplam 5.054.286,00 TL tutarındaki ödemenin yapıldığı, hisse devirlerinin gerçekleştirildiği ve hisse devredilen şirketlerin yönetim kurullarınca bu devrin kabul edilerek şirket pay defterine geçirildiği tarafların kabulünde olup, uyuşmazlık 891.932,00 TL tutarındaki kesintinin yasal olup olmadığına ilişkindir. Davada gerçekte hisse devrinin stopaj vergisine tabi olmadığı halde böyleymiş gibi gösterilerek stopaj vergisi kesintisi yapıldığını, müvekkilinin bu durumu daha sonra farketmesi üzerine ihtarname keşide edilerek yapılan kesintinin iadesinin istenildiğini, buna rağmen davalıların haksız kesilen bedeli iade etmediklerini ileri sürmüştür. Davalılar ise; yapılan kesintinin davacının da kabulünde olup indirim niteliğini taşıdığını, bu şekilde oluşan irade birliği sonucunda net ödeme tutarının belirlendiğini, uzlaşılan ödeme tutarının da ödenerek davacıdan ibraname alındığını ve talebin zaman aşımına uğradığını ileri sürmüşlerdir. Stopaj olarak ödeme tablosuna düşülen kaydın tarafların uzlaştıkları ve net olarak ödenmesi gereken tutarı belirlemek üzere yazıldığı açıklanmıştır. Ödeme tablosunda belirtildiği şekilde yapılan ödemelerden sonra; davacının değişik tarihlerde yapılan ödemelere ilişkin olarak davalıları ibra ettiği anlaşılmaktadır. Davacının 01/03/2011 tarihli kabul beyanı ve imzasına itirazda bulunmadığı ibranamelerin içeriğine göre, kararlaştırılan tüm ödemelerin yapıldığı ve davacının davalıları ödeme planına bağlanmış bulunan hisse devir ve temlik bedeline ilişkin olarak ibra ettiği anlaşılmaktadır. Yapılan toplam ödeme tutarı 5.054.286,00 TL olup bu tutarla ilgili olarak davacı davalıları ibra etmiştir. Ödeme tablosunda taraflar önce 5.946.219,00 TL olarak anlaşmışlar daha sonra 891.932,00 TL tutarında indirim yapılarak net bakiye tutarı 5.054.286,00 TL olarak belirlenmiş ve bu tutar 2013 yılı sonuna kadar davacıya tamamen ödenmiştir. Davacının yanıtılarak iradesinin sakatlandığı yolunda dosya içeriğinde hiçbir delil bulunmamaktadır. Hukuken yapılmaması gereken bir kesintinin yapıldğı ileri sürülmüştür. “Stopaj” adı altında yapılan kesintinin stopaj vergisinin ödeneceği belirtilerek yapıldığı yolunda açık bir ifade yoktur. Tarafların irade birliği ile anlaşılan meblağdan indirim yapıldığı ve ödenecek net tutarın bu şekilde belirlendiği sonucuna varılmıştır. Geçen 2 yıllık süreç içinde davacı yapılan tüm ödemeleri çekincesiz kabul etmiş ve sonucunda davalıları ibra etmiştir.
Yargıtay bozma ilamında, davalıların “stopaj” kelimesini kullanarak hile yolu ise davacının iradesini sakatladıkları kabulünden hareket edilmekte ve davacının iptal hakkını kullanmamış olmasının 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 31/son fıkrası uyarınca hile nedeniyle uğradığı zararının tazminini talep etme hakkından feragat ettiği anlamına gelmeyeceği belirtilmektedir. Gerçekten de 818 Sayılı Borçlar Kanunun 31/son fıkrası uyarınca istenecek tazminat talebi sözleşmesel zamanaşımına tabidir ve bu talep hakkının varlığı bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde iptal hakkının kullanılmamış olmasından etkilenmez.
Hile, bir kimsenin diğerini bir sözleşme yapmaya sevketmek amacıyla, söz veya davranışları ile onda yanlış bir kanaat uyandırması, ya da zaten var olan yanlış bir kanaatin güçlenerek devamını sağlamasıdır. Hile yapan, karşı tarafı hataya düşürerek onunla sözleşme yapmayı, ya da istediği şartlarda sözleşme yapmayı amaçlamaktadır. Hilenin söz konusu olabilmesi için hileli davranış neticesinde, hileye maruz bırakılan kişinin hataya düşmüş olması yahut mevcut hatasını muhafaza etmesi gerekir. Bu hatanın esaslı olması gerekmez. Düşülen hata esaslı olmasa bile nazara alınır. Hile kasten yapılmalıdır. Hile aktif bir davranışla yapılabileceği gibi pasif bir davranışla(susma) da yapılabilir. Son olarak hileli davranış neticesi düşülen hata ile sözleşmenin yapılması veya o şartlarla yapılması arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Hileye maruz kalan taraf iradesinin hukuka aykırı bir etki altında olduğunun farkında değildir. Hile karşı tarafı yanılgıya düşürmek amacıyla yapılır. Kişi kendi hatası nedeniyle değil, karşı tarafın hileli davranışları neticesinde yanılgıya düşmektedir.
Hileye ilişkin yukarıdaki genel bilgiler çerçevesinde hilenin; sözleşmenin kurulmasından önce, iradenin oluşum aşamasına etki eden kasti bir eylem olduğu belirtilmelidir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nce hisse devir sözleşmesinde, hisse devir bedelinden 891.932,00 TL kesinti yapılmasına yönelik anlaşmanın, davacının hile ile sakatlanmış iradesine dayalı olarak yapıldığına yönelik kabul, ödeme protokolünde yer alan “stopaj” ibaresine dayandırılmaktadır. Davacı tarafça bu ibarenin vergi yükümlülüğü ile ilgili olduğu yanılgısına düşüldüğü, bu nedenle sözleşmenin 5.054.286,00 TL bedelle yapılmasının kabul edildiği savunulmakta ise de; sadece “stopaj” ibaresinin varlığı davacı iradesinin, hukuka aykırı ve kasten gerçekleştirilebilen bir eylem olan hile yolu ile sakatlandığını ispata yeterli değildir. Öncelikle hisse devir sözleşmesi görüşmeleri sırasında; ödeme protokolünde yer alan “stopaj” ibaresinin vergi yükümlülüğü ile ilgili olduğuna yönelik devralanların davacıyı aldatıcı başkaca eylemlerinin varlığı herhangi başka bir delil ile -örneğin tanık anlatımı ile- ispat edilebilmiş değildir. Öte yandan dosyada mevcut … Aracılık Hizmetleri A.Ş. , … A.Ş., … A.Ş. kayıtlarından, davacı …(…)’nin, hisse devrinden önce bu şirketlerde yönetim kurulu üyeliği yaptığı anlaşılmaktadır. Üç ayrı anonim şirkette yönetim kurulu üyeliği yapmış bulunan davacının, hisse devir bedeli üzerinden stopaj vergisi alındığına yönelik aldatıldığı iddiasının; başka ifade ile ödeme planında yer alan “stopaj” kelimesinin, devir bedelinde indirim yapılmasına yönelik anlaşmayı ifa etmek için değil de, kamu maliyesi ve vergi hukuku kavramı olarak kullanıldığının, bu yolla davacının iradesinin sakatlandığının ispatı için başkaca delillerin varlığı gerekmektedir. Yukarıda da izah edildiği üzere; davacının 818 Sayılı Kanunun 30/son maddesine dayalı tazminat talebini ileri sürebilmesinin ön koşulu hilenin ispatıdır. Dosya kapsamına göre davacının hileye dayalı irade sakatlığı iddiasını ispatlayamadığı, davacının zarar kalemi adı altında iadesini isteyebileceği haksız bir kesintinin bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılarak, önceki kararda direnilmesine, davanın reddine karar verilmiştir. Davalılar … … ve … yönünden hisse devri bulunmamakla birlikte adı geçen davalıların da davacıya ödeme yaptıkları dosya içeriği delillerden anlaşılmış ve husumet itirazları bu nedenle yerinde görülmemiştir.
H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2018/4700 esas 2019/5973 karar sayılı 30/09/2019 tarihli bozma ilamına direnilmesine,
2-Davanın reddine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 54,40-TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan tahsiline, peşin alınan harçtan mahsubu ile hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde artan harcın davacıya iadesine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 61.646,60 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye avansın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafça yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 50,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı tarafından yatırılan gider avansından bakiye avans kalmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde mahkememize verilecek dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 17/11/2020

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır