Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/453 E. 2020/810 K. 22.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/612 Esas
KARAR NO:2020/811

DAVA:Tazminat(Haksız fiile dayalı)
DAVA TARİHİ:10/10/2018

BİRLEŞEN …. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ … ESAS
BİRLEŞEN DAVA:Tazminat(Haksız fiile dayalı)
BİRLEŞEN DAVA TARİHİ:10/10/2018
KARAR TARİHİ:22/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle;müvekkili …’in … saygın bir işadamı olduğunu, kendisinin …’da ve başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de yatırımlarının bulunduğunu, müvekkilinin Türkiye’de inşaat sektörüne yatırım yaparak Türkiye’deki yatırım ağını genişletmek istediğini ve bu alanda yatırım amaçlı olarak araştırma yaparken davalı şahıslar … ve … ile tanıştığını, bilmeden aslında bir suç şebekesinin ağına düştüğünü, …’in kendisini inşaat sektörünü bilen, bu alanda yatırımları olan ve bu alana yatırım yapmak isteyen yabancı yatırımcılara danışmanlık yapan biri olarak tanıttığını, müvekkiline … bağlantıları olduğunu, … … danışmanlık yaptığını belirterek bazı dönem milletvekillerini referans yapıp müvekkilinin güvenini kazandığını, müvekkilinin güveni tam olarak kazanıldıktan sonra … tarafından inşaat yatırımlarının daha kolay yapılabilmesi için şirket kurulması yönünde müvekkiline telkinlerde bulunduğunu, müvekkilinin de …’e duymuş olduğu güven nedeniyle inşaat yatırımlarının daha kolay yapılabilmesi için buna olur verdiğini, müvekkili ve arkadaşı … ile …’in kurucusu ve yönetim kurulu başkanı, …’ün ise münferiden şirketi temsil yetkisine haiz olduğu şirketlerden (halihazırda …’in bizim tespit edebildiğimiz 5 adet şirketi bulunmaktadır.) bunlardan biri olan … A.Ş’nin kurucu ortak olduğu … Turizm Sanayi Ticaret A.Ş’nin kurulduğunu, … A.Ş’nin ortaklık ve yönetim yapısına bakılacak olursa …’in şirketi olan … A.Ş’nin 4000 paydan 2200’üne sahip olduğunu, şirketi temsil yetkisine de …’ün sahip olduğunun görüleceğini, bu yönüyle … A.Ş’nin … ve … dışında neredeyse kimsenin söz hakkı sahibi olmadığı bir şirket olarak kurulduğunu, … A.Ş’nin kuruluş amacının … ilinde arazi satın alınarak burada villa tarzı evler yapılmak suretiyle inşaat projeleri gerçekleştirmek olduğunu, ilgili arazilerin … A.Ş’nîn üzerine satın alındıktan sonra projenin hayata geçirileceğini ve yapılan villaların satılıp karın ortaklar arasında paylaşılacağını, müvekkili ve arkadaşının gönderdiği paralarla … A.Ş adına …’nin … ilçesi, … köyü sınırları içerisinde yer alan bazı arazilerİN satın alındığını, bu satın almadan sonra bu arazilerin etrafındaki arazilerin de satın alınması için müvekkilİ ve müvekkilinin arkadaşının muhtelif tarihlerde … A.Ş ve … A.Ş’nin banka hesaplarına para gönderdiğini, ancak satın alınan arazilerin proje için gerekli olan imar alanına sahip olmaması, projenin yapımının bu sebeple gecikmesi ve imarla ilgili sorunların çözümünde …’in söz vermiş olduğu şekilde imar sorununu çözüme kavuşturmamış olması nedeniyle 08.12.2016 tarihinde yapılan toplantı ile … A.Ş’nin kurucu ortakları ve diğer tanıkların huzurunda bir tutanak imzalanmak suretiyle taraflar arasında bir takım kararlar alındığını, bu tutanağa göre Mart 2017 tarihinde araziyle ilgili imar probleminin çözülememesi halinde … A.Ş şirketi üzerine alınan arazilerin satılarak elde edilen para ve çevredeki arazilerin alımı için ödenen paraların müvekkiline ve arkadaşına geri iade edileceğine karar verildiğini, müvekkilinin tüm iyi niyetiyle sürecin sonlanmasını beklerken … ve …’ün bu zamana kadar ne … A.Ş üzerine alınan arazîleri satıp paralarım geri verdiğini, ne de çevredeki arazilerin satın alınması için verilen paraları iade ettiklerini, organize şekilde hareket ederek müvekkilinin maddi olarak zarara uğramasına neden olan … ve … dolandırmak istedikleri yatırımcıları öncelikle şirket kurmaya ikna ettiklerini, bu yol kullanılmak suretiyle birçok … yatırımcının mağdur edildiğini ve edilmeye de devam edildiğini, şirket tüzel kişiliğini kullanarak … yatırımcıları dolandıran bu davalı şahıslarla ilgili halihazırda … Cumhuriyet Başsavcılığını’na suç duyurusunda da bulunulduğunu belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL’nin davalılardan alınarak müvekkiline verilmesine, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen ….Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkilinin … saygın bir işadamı olduğunu, kendisinin …’da ve başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de yatırımlarının bulunduğunu, müvekkilinin Türkiye’de inşaat sektörüne yatırım yaparak Türkiye’deki yatırım ağını genişletmek istediğini ve bu alanda yatırım amaçlı olarak araştırma yaparken davalı şahıslar … ve … ile tanıştığını, bilmeden aslında bir suç şebekesinin ağına düştüğünü, …’in kendisini inşaat sektörünü bilen, bu alanda yatırımları olan ve bu alana yatırım yapmak isteyen yabancı yatırımcılara danışmanlık yapan biri olarak tanıttığını, müvekkiline … bağlantıları olduğunu, … … danışmanlık yaptığını belirterek bazı dönem milletvekillerini referans yapıp müvekkilinin güvenini kazandığını, müvekkilinin güveni tam olarak kazanıldıktan sonra … tarafından inşaat yatırımlarının daha kolay yapılabilmesi için şirket kurulması yönünde müvekkiline telkinlerde bulunduğunu, müvekkilinin de …’e duymuş olduğu güven nedeniyle inşaat yatırımlarının daha kolay yapılabilmesi için buna olur verdiğini, müvekkili ve arkadaşı … ile …’in kurucusu ve yönetim kurulu başkanı, …’ün ise münferiden şirketi temsil yetkisine haiz olduğu şirketlerden (halihazırda …’in bizim tespit edebildiğimiz 5 adet şirketi bulunmaktadır.) bunlardan biri olan … A.Ş’nin kurucu ortak olduğu … Turizm Sanayi Ticaret A.Ş’nin kurulduğunu, … A.Ş’nin ortaklık ve yönetim yapısına bakılacak olursa …’in şirketi olan … A.Ş’nin 4000 paydan 2200’üne sahip olduğunu, şirketi temsil yetkisine de …’ün sahip olduğunun görüleceğini, bu yönüyle … A.Ş’nin … ve … dışında neredeyse kimsenin söz hakkı sahibi olmadığı bir şirket olarak kurulduğunu, … A.Ş’nin kuruluş amacının … ilinde arazi satın alınarak burada villa tarzı evler yapılmak suretiyle inşaat projeleri gerçekleştirmek olduğunu, ilgili arazilerin … A.Ş’nîn üzerine satın alındıktan sonra projenin hayata geçirileceğini ve yapılan villaların satılıp karın ortaklar arasında paylaşılacağını, müvekkili ve arkadaşının gönderdiği paralarla … A.Ş adına …’nin … ilçesi, … köyü sınırları içerisinde yer alan bazı arazilerİN satın alındığını, bu satın almadan sonra bu arazilerin etrafındaki arazilerin de satın alınması için müvekkilİ ve müvekkilinin arkadaşının muhtelif tarihlerde … A.Ş ve … A.Ş’nin banka hesaplarına para gönderdiğini, ancak satın alınan arazilerin proje için gerekli olan imar alanına sahip olmaması, projenin yapımının bu sebeple gecikmesi ve imarla ilgili sorunların çözümünde …’in söz vermiş olduğu şekilde imar sorununu çözüme kavuşturmamış olması nedeniyle 08.12.2016 tarihinde yapılan toplantı ile … A.Ş’nin kurucu ortakları ve diğer tanıkların huzurunda bir tutanak imzalanmak suretiyle taraflar arasında bir takım kararlar alındığını, bu tutanağa göre Mart 2017 tarihinde araziyle ilgili imar probleminin çözülememesi halinde … A.Ş şirketi üzerine alınan arazilerin satılarak elde edilen para ve çevredeki arazilerin alımı için ödenen paraların müvekkiline ve arkadaşına geri iade edileceğine karar verildiğini, müvekkilinin tüm iyi niyetiyle sürecin sonlanmasını beklerken … ve …’ün bu zamana kadar ne … A.Ş üzerine alınan arazîleri satıp paralarım geri verdiğini, ne de çevredeki arazilerin satın alınması için verilen paraları iade ettiklerini, organize şekilde hareket ederek müvekkilinin maddi olarak zarara uğramasına neden olan … ve … dolandırmak istedikleri yatırımcıları öncelikle şirket kurmaya ikna ettiklerini, bu yol kullanılmak suretiyle birçok … yatırımcının mağdur edildiğini ve edilmeye de devam edildiğini, şirket tüzel kişiliğini kullanarak … yatırımcıları dolandıran bu davalı şahıslarla ilgili halihazırda … Cumhuriyet Başsavcılığını’na suç duyurusunda da bulunulduğunu belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL’nin davalılardan alınarak müvekkiline verilmesine, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA /
Asıl davada … vekili cevap dilekçesinde ve özetle; davacının … A.Ş’nin ortağı olduğunu ve şahsen sahibi olduğu … Şirketi marifetiyle arazi alımı için … A.Ş’ye ödemeler yaptığını, … A.Ş’nin adına taşınmaz alındığını ve satın alınan taşınmaza imar izni alınamadığını, 08/12/2016 tarihli toplantıda alınan karar gereğince … A.Ş üzerindeki arazilerin satılmadığını ileri sürerek 10.000,00 TL kısmi alacak davası ikame ettiğini, davanın ticari dava olduğunu ve Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğini belirterek, davanın … Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, davanın ayrıca esastan da davanın reddine, davacı yabancı olduğundan teminat alınmasına, masraf ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl davada davalı … vekili cevap dilekçesinde ve özetle; davacının … A.Ş’nin ortağı olduğunu ve şahsen sahibi olduğu … Şirketi marifetiyle arazi alımı için … A.Ş’ye ödemeler yaptığını, … A.Ş’nin adına taşınmaz alındığını ve satın alınan taşınmaza imar izni alınamadığını, 08/12/2016 tarihli toplantıda alınan karar gereğince … A.Ş üzerindeki arazilerin satılmadığını ileri sürerek 10.000,00 TL kısmi alacak davası ikame ettiğini, davanın ticari dava olduğunu ve Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, davanın İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, davanın ayrıca esastan da davanın reddine, davacı yabancı olduğundan teminat alınmasına, masraf ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen ….Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında davalı … vekili cevap dilekçesinde ve özetle; davacının … A.Ş’nin ortağı olduğunu ve şahsen sahibi olduğu … Şirketi marifetiyle arazi alımı için … A.Ş’ye ödemeler yaptığını, … A.Ş’nin adına taşınmaz alındığını ve satın alınan taşınmaza imar izni alınamadığını, 08/12/2016 tarihli toplantıda alınan karar gereğince … A.Ş üzerindeki arazilerin satılmadığını ileri sürerek 10.000,00 TL kısmi alacak davası ikame ettiğini, davanın ticari dava olduğunu ve Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğini belirterek, davanın … Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, davanın ayrıca esastan da davanın reddine, davacı yabancı olduğundan teminat alınmasına, masraf ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen ….Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında davalı … vekili cevap dilekçesinde ve özetle;davacının … A.Ş’nin ortağı olduğunu ve şahsen sahibi olduğu … Şirketi marifetiyle arazi alımı için … A.Ş’ye ödemeler yaptığını, … A.Ş’nin adına taşınmaz alındığını ve satın alınan taşınmaza imar izni alınamadığını, 08/12/2016 tarihli toplantıda alınan karar gereğince … A.Ş üzerindeki arazilerin satılmadığını ileri sürerek 10.000,00 TL kısmi alacak davası ikame ettiğini, davanın ticari dava olduğunu ve Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, davanın … Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, davanın ayrıca esastan da davanın reddine, davacı yabancı olduğundan teminat alınmasına, masraf ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava;alacağın haksız fiile dayalı tazminat istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5.maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda davanın ticari dava mahiyetini haiz olup olmadığının tespiti için uyuşmazlığın vasıflandırılması, aynı zamanda tarafların tacir olup olmadığının tepiti gerekmektedir.
Asıl ve birleşen dava davacıları; Türkiye’de yatırım yapmak istediklerini, asıl ve birleşen davalılar … ile tanıştıklarını, …’in Türkiye’de inşaat sektörünü bildiğini ve siyasi bağlantılarının bulunduğunu belirterek kendilerine … A.Ş’yi kurdurduğunu, bu şirketin üç ortaklı olduğunu, ortakların asıl ve birleşen davacılar ile … A.Ş olduğunu, davalı …’in … şirketine ortak olmadığını; ancak bu şirketin ortağı olan … şirketinin ortağı olduğunu, davalı …’ün ise ortak olmaksızın … Şirketi’nin münferit yetkili temsilcisi olarak tayin edildiğini, … Şirketi adına … ili … İlçesinde kain taşınmazlar satın alındığını, bu taşınmazlar üzerine villa yapımı için gerekli ruhsatların … tarafından alınamadığın, bu nedenle asıl ve birleşen davacıların, … Şirketi’ne taşınmazların satın alınması için verdikler paraların iadesinin kararlaştırıldığını; ancak taşınmazların satılmadığını ve paralarının ödenmediğini iddia etmişler ve kendilerini dolandırdıkları iddia ettikleri davalılara karşı eldeki tazminat davalarını açmışlardır.
Somut olayda asıl ve birleşen davacılar ile davalılar arasında herhangi bir sözleşme ilişkisi bulunmamaktadır. … şirketinin kurulmasından önce asıl ve birleşen davacılar ile dava dışı … şirketi arasında 30/09/2016 tarihli bir sözleşme yapıldığı görülmektedir. Eldeki davalarda davacılar, dava dışı ortağı oldukları … şirketi ve sözleşme yaptıkları … Şirketi ile aralarındaki hukuki ilişkiye dayanmamış, davalıların tüm bu hukuki işlemlerin yapılması hususunda kendilerini dolandırdıkları iddiasını ile zararlarının tazminini talep etmişlerdir. Buna göre asıl ve birleşen davalar haksız fiile dayalı maddi tazminat davalarıdır. Bu dava mutlak ticari dava mahiyetinde değildir.
Mutlak ticari dava mahiyetinde olmayan uyuşmazlığın nispi ticari dava sayılıp sayılmayacağının belirlenmesi için asıl ve birleşen davalıların tacir olup olmadıkları değerlendirilmek gerekir. Davalıların dava dışı şirketlerde ortak ve/veya yetkili oldukları dosyada mevcut sicil kayıtlarından anlaşılmaktadır. TTK’nun 12/1 maddesi uyarınca bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişi tacir sayılır. Başka ifade ile bir kişinin tacir sayılabilmesi için, bir ticari işletmenin mevcut olması ve bu işletmenin ilgili kişi tarafından kısmen veya tamamen kendi adına işletilmesi gerekir(bkz. ARKAN, Sabih; Ticari İşletme Hukuku, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları, 7.bası, …, 2004, s. 108 ve devamı). Ticaret şirketlerinde ise, şirketin tüzel kişiliği bulunduğundan işletme şirket adına işletilir. Bunun sonucunda da yönetici veya ortaklar değil doğrudan şirketin kendisi tacir sayılır(bkz. ARKAN, Sabih; a.g.e, s. 111 ). Somut olayda gerçek kişi davalıların, sadece ticaret şirketi ortağı veya yetkilisi olmaları nedeniyle tacir sayılamayacakları açıktır. Şu halde gerçek kişi olan taraflar arasındaki uyuşmazlığın nispi ticari dava olarak nitelendirilmesine olanak bulunmamaktadır.
Ticari olmayan davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup asliye hukuk mahkemesi ile ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki TTK’ nun 5/3.maddesi uyarınca görev ilişkisidir. Göreve ilişkin usul kuralları HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartıdır. Dava şartları kamu düzeninden olmakla resen dikkate alınırlar. İzah edilen nedenlerle, davanın, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; HMK’nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine; mahkememiz ile …. Asliye Hukuk Mahkemesi arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından, mahkememizce verilen karar HMK 21/ç maddesi gereği istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde mercii tayini için HMK 22/2.maddesi gereğince dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl ve birleşen davacıların açtıkları davalarda, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; asıl ve birleşen davaların, HMK’nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle ayrı ayrı usulden REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden, karar verildiği anda kesin ise kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-Mahkememiz ile …. Asliye Hukuk Mahkemesi arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından, mahkememizce verilen karar HMK 21/ç maddesi gereği istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde mercii tayini için HMK 22/2.maddesi gereğince dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine,
4-Kararın istinaf yoluna başvurularak kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde taraflardan birinin mahkememize müracaatı halinde dosyanın yetkili ve görevli …. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, aksi takirde davanın açılmamış sayılacağının ihtarına,
3-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
4-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair 5235 Sayılı Kanunun geçici 2.maddesine göre Bölge Adliye Mahkemelerinin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 ve … sayılı Resmi Gazetede ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/12/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır