Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/434 E. 2020/206 K. 20.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/434 Esas
KARAR NO : 2020/206

DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/07/2019
KARAR TARİHİ : 20/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ /
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Müvekkili ile davalı şirket arasında Beyoğlu ilçesinde bulunan 3 adet kentsel sit alanı içinde kalan binaların yıkılıp yeniden yapılması konusunda 02/08/2012 tarihinde Adi İnşaat Yapım İşi Sözleşmesi imzalandığını, … Bakanlığı… Müdürlüğü’nün akit konusu gayrimenkullerde inşaatın içeriğini ve şeklini değiştirmesi nedeniyle müvekkili ve davalı şirketin ek sözleşme imzaladıklarını, müvekkilinin davalı şirkete 100.000,00.-TL avans ödemesi yaptığını, müvekkilinin binalarının yıkımının yapıldığını, inşaatın 29/09/2017 tarihinde başlaması ve 12/12/2018 tarihinde bitirilmesi gerekirken davalı şirketin … Noterliği’nin … yevmiye numaralı ihbarnamesi ile taraflar arasındaki ilişkiyi sonlandırmak veya revize etmek istediğini, müvekkili tarafından bu ihbarnameye davalı şirketin fesih isteminin kabl edilmediğini, söz konusu inşaatın bitirilip teslim edilmesinin aksi taktirde yargı yolu ile ifa talep edileceğini zararların tahsilinin talep edileceğinin bildirildiğini, davalı şirketin vekili tarafından ihtarname ile sulh oluşturabilmek için bir toplantı talep edildiğini, yapılan toplantıda somut bir netice alınamadığını, şifahen davalı şirket yetkilisi ve vekilleri ile aramalarına rağmen yıkılan evlerin yerine izin verilen ve tasdik edilen proje çerçevesinde imalat işlerine başlanmadığı gibi yıkılan binaların molozlarının dahi kaldırılmadığını, sözleşmenin 1 numaralı bendi gereğince, işin hedef süre içerisinde tamamlanmadığı için her ay için 20.000,00.-TL cezai şart olmak üzere Ocak, Şubat ve Mart aylarını kapsayan 60.000,00.-TL ve 720,00.-TL temerrüt faizinin tahsili için ilamsız icra takibine geçildiğini, davalı borçlunun borca haksız olarak itiraz ettiğini iddia ve beyan ederek itirazın iptaline, takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Davacı ile müvekkili arasında 02/08/2012 tarihinde sözleşme imzalandığını, bu sözleşmede davacıya ait 3 ayrı parselin birleştirilmesi, proje çizilmesi, belediyeden ruhsat alınması ve inşaatın yapılmasının kararlaştırıldığını, yapılan bu sözleşmeye istinaden müvekkilince 100.000,00.-TL kaparo alındığını, söz konusu parsellerin tarihi eser olarak tescil edildiğini, bu tescil üzerinde yeni bir sözleşme yapıldığını, sadece 9 numaralı parsel için 29/09/2017 tarihinde inşaat yapım sözleşmesi imzalandığını, bu inşaat ile ilgili müvekkilinin hiç ödeme almadığını, hazırlık sürecinde mimari ve statik açıdan proje uygulanamazlığının ortaya çıktığını, davacının projenin değiştirilmesini talep ettiğini, müvekkilinin ilgili kurumlara müracaatlarda bulunduğunu ancak kabul edilmediğini, müvekkili şirket tarafından davacıya gönderilen ihtar ile İnşaat Yapım Sözleşmesinin kendisinin ellinde olmayan nedenlerden ötürü feshedilmesi veya güncellenmesi yönünde irade beyanında bulunulduğunu, davacı şirketçe müvekkili şirketin fesih beyanının kabul edilmediği ve birtakım tazminat talep edildiğinin belirtildiğini, müvekkilinin elinde olmayan nedenlerle inşaatı tesis edemediğini, davacının 2017 tarihli sözleşmenin özel şartlar bölümünün 1 numaralı bendine istinaden İstanbul … İcra Dairesi’nin… Esas sayılı ve İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyalarıyla müvekkilinin geciktiğinden bahisle cezai şart için alacak takibi yaptığını, inşaat sözleşmesinde imkansızlık sebebiyle sona ermesi için bunun ya iş sahibinin kusurundan kaynaklı ya da onun risk alanına giren bir sebepten kaynaklanmış olması gerektiğini, müvekkilinin sözleşmelerin ifa edilmesi için gereken yükümlülükleri yerine getirdiğini, müvekkilinin inşaat sözleşmesinden kaynaklı bir gecikmesinin söz konusu olmadığını, müvekkilinin Koruma Kurulu’nun proje tadil değişikliğinin beklenmesi gerektiğini, müvekkili şirkete davacı tarafından hiçbir nam ve ad altında bir bedel ödenmediğini, binaların yıkılmasıyla ilgili var olan Belediye kararına istinaden müvekkili şirketin bu işi yüklendiğini ve bir bedel almadığını, davacının takibinde haksız olduğunu iddia ve beyan ederek açılmış olan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava, eser sözleşmesine dayalı cezai şart alacağının tahsili istemiyle başlatılan icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda, uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmakta olup, bu nevi davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda, eldeki davanın ticari dava olarak kabulü ile uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesi tarafından çözülebilmesi için, uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması zorunludur. Dosya kapsamında davalı taraf ticari şirket olup, davacı gerçek kişi tacir ise de, davaya konu taşınmazların tapu kayıtlarına göre kargir ev niteliğinde olduğu, Belediye kayıtlarına göre imar durumunun konut alanında kaldığı, Vergi Dairesinden gelen cevabi yazıya göre davacının “Tarım ve Ormancılık Alet ve Malzemeleri Toptan Ticareti” işinden dolayı faaliyet gösterdiğinin bildirildiği, bu hali ile dava konusu uyuşmazlığın her iki tarafında ticari işletmesine ilişkin bir uyuşmazlık olduğuna ilişkin delil ve belge bulunmadığından uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. 6100 Sayılı HMK.nun 1. maddesine göre, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, m. 2 gereğince asliye hukuk mahkemelerinin de görevi belirlendiğine göre; aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca dava şartı olan bu husus, HMK.nun 115/1 maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır hükümlerine göre Mahkememiz davaya bakmakla görevsiz olup, davanın saptanan dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK.nun 115/2 maddesi uyarınca usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği ile 6100 sayılı HMK’nın 114 ve 115. maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan davanın USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-HMK nun 331/2 maddesi gereğince yargılama giderlerinin yetkili ve görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-İş bu ilam taraflardan birinin süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerektiği, aksi takdirde talep halinde HMK 20. maddesi gereğince mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun taraflara ihtaratına;
Taraf vekillerinin ve davacı asilin huzurunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır