Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/371 E. 2022/342 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/371
KARAR NO : 2022/342

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 02/03/2015
KARAR TARİHİ : 28/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; hasta müteveffa …’ın 14.06.2014 tarihinde davalı takip alacaklısı şirkete ait … Hastanesinde muayene olduğunu, kendisine ameliyat önerildiğini, operasyon ve hizmet karşılığında anlaşılan rakam olarak davalı Hastaneye 22.000 TL ödendiğini, 21.06.2014 tarihide davalı hastanede ameliyat yapılmış ise de hasta …’da ameliyat sonrası komplikasyon meydana gelmesi üzerine davalı hastane yoğun bakım servisine acil yatış nakil işlemlerinin yapıldığını, Eylül 2014’de hasta …’ın eşi …’ın başka bir hastaneye nakil talebi üzerine ancak ve ancak 200.000 TL’nin üzerinde bir ödeme yapılması halinde taleplerinin mümkün olabileceğinin hastane yönetimi tarafından belirtildiğini, sonrasında ise indirim yapıldığı ve anılan edelin ancak 190.000 TL olabileceği, senet karşılığı taburculuk işlemlerinin yapılabileceği aksi takdirde hastanın çıkartılmayacağı belirtildiği, takip borçluları davacıların acil nakil işlemi zorunluluğu karşısında 190.000 TL bedelli senedi imzalamak zorunda kaldıklarını, davalı hastanenin … 43. Noterliği’nin … tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile icra takibine konu senedin ödenmesini davacılardan talep ettiğini ve dava konusu icra takibinin başlatıldığını belirterek haciz tehdidi altında olan takip borçluları davacılar ile ilgili olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile … 9. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası hakkında takibin durdurulması, takip konusu senedin ve ödeme emrinin iptali, borçlu bulunmadığının tespiti ve itirazlarının kabulüne karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacılar vekilinin ihtiyati tedbir talebinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, hasta … 14/06/2014 tarihinde sağ gözde görme kaybı, sol gözde inkomplet görme kaybı nedeniyle tercihi ile davalı hastaneye başvuruda bulunduğunu, yapılan tetkikler sonrası hipofiz makroadenomu ve diyabetes mellitus tanısı konduğunu, hastaya bu nedenle ameliyat önerildiğini, ameliyat ile ilgili detaylı olarak bilgilendirmenin sonrasında yatışı yapıldığını ve 21/06/2014 tarihinde opera edildiğini, hasta ve hasta yakınlarının tedavi ve maliyetleri konusunda bilgilendirildiğini, davalı hastane’nin SGK anlaşması olmayan bir hastane olduğunu, hasta yakınlarının bu hususu bilerek ve tercihen davalı hastaneye müracat ettiklerini, davacıların iddialarının gerçeği yansıtmadığını, hastaya uygulanan tedavi sonrasında, hasta yakınları tarafından hastanın taburcu edilmesinin talep edildiğini ve gerekenlerin yapıldığını, çıkış yapacakları esnada talep edilen bedelin 190.000-TL gibi yüklü bir miktar olması nedeniyle hasta yakınlarının bedeli hemen nakit olarak ödeyemeyeceklerini ileterek kendi düzenledikleri bonoyu davalıya verdiklerini, hastanın kız kardeşlerinin verilen sağlık hizmetleri bedellerine ilişkin fatura bedelini ödeme konusunda sıkıntı yaşadıkları için davalı hastanenin tanzim edilen bonoyu kabul ettiğini, dolayısıyla davacıların zorla bono düzenlendiğine dair mesnetsiz iddiasının reddi gerektiğini belirterek öncelikle haksız ve şartları oluşmayan ihtiyati tedbir talebinin reddine, ihtiyati tedbire itirazların red edilmesi halinde, davacıların uğrayacağı muhtemel zararlara karşılık teminat göstermesi ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER: Dosyada tarafların bildirdiği belgeler, … 9. İcra Dairesi’nin… E. Sayılı dosyası, …Hastanesi’nin 14/03/2016 tarihli yazı cevabı, … Güvenlik Merkezi’nin 14/04/2016 tarihli yazı cevabı, … İl Sağlık Müdürlüğü’nün 23/10/2019 havale tarihli yazı cevabı, … 43. Noterliği’nin … tarihli yazı cevabı, bilirkişi raporları delil olarak değerlendirilmiştir.
… 4. Tüketici Mahkemesi’nin …tarihli celse ara kararı ile dosyanın bilirkişiye tevdine karar verildiği ve bilirkişiler …, Sigorta Uzmanı …, … tarafından hazırlanan 21/10/2016 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmında özetle;Takip borçlusu-davacıların dava tarihi itibariyle takip alacaklısı- davalı şirkete kesinleşmiş bir borçlarının bulunmadığı yönünde görüş ve kanaatlerini bildirmişlerdir.
… 4. Tüketici Mahkemesi’nin 25/05/2017 tarihli celse ara kararı ile dosyanın yeni seçilecek bilirkişi heyetine tevdi edilmesine karar verildiği ve bilirkişiler …, …, … tarafından hazırlanan 11/10/2017 tarihli raporda özetle;27378 Sayılı 16/10/2019 tarihinde yürürlüğe giren tebliğin 14. Maddesi gereği acil hastalardan senetle taahhüt alınamayacağı, hastanın kendisine önerilen ameliyat ve hizmetler karşılığında anlaşılan rakam olarak davacı hastanenin 22.000,00 TL ödediği, 21/06/2014 tarihinde ameliyatın yapıldığı ameliyat sonrası komplikasyon meydana gelmesi üzere davalı hastane kendi yoğun bakım yatış servisine acil nakil işlemlerinin yapıldığı faturanın detaylandırılmasında görüldüğü üzere bir miktarın yoğun bakım hizmetlerinin karşılığında olduğu, hasta ve yakınlarının …’ın naklini başka hastaneye yapmak istekilerinde zorla senet imzalatıldığı göz önüne alındığında bu senedin alınamayacağı çünkü, takip borçlusu davacıların dava tarihi itibariyle takip alacaklısı davalı şirkete kesinleşmiş bir borçların bulunmadığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
… 4. Tüketici Mahkemesinin … Esas …karar sayılı 05/03/2018 tarihli karşı görevsizlik kararı ile merci tayini için dosya İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’ne gönderilmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesinin 2019/1255 Esas 2019/1505 Karar sayılı 28/05/2019 tarihli kararı ile yargı yeri olarak Mahkememiz belirlenmiş ve Mahkememiz 26/11/2020 tarihli celse ara kararı ile dosyanın bilirkişi heyetine tevdi edilmesine karar verilmiş ve bilirkişiler Dr. …, …, Tıp Doktoru Göz Hastalıkları Uzmanı …, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir … tarafından hazırlanan 13/04/2021 tarihli raporda özetle;Acil vakalarda ve yoğun bakım hizmetlerinde hastalardan / hasta yakınlarından resmi fiyatların üzerinde ilave ücret alınmasının Sağlık Uygulama Tebliği’nin 1.9.3 maddesinin “(1) a) ve b)” bendleri ile 2008/13 sayılı Başbakanlık Genelgesi’nin 7. Ve 8. Maddelerine aykırılık teşkil ettiği, yukarıda verilen “Hasta ve Yakınlarından Taahhütname ve Senet Alınmaması” konulu 2011/62 sayılı Genelgeye göre, “muayene, tetkik, tahlil ve tedavi giderlerini karşılayamadıkları gerekçesiyle hastane idarelerince hasta veya hasta yakınlarından senet veya taahhütname adı altında belge alınmasının kesin olarak yasaklandığı”, acil hallerde ve yoğun bakım tedavisi görmesi gereken hastalar için başka hastanelerde yoğun bakım yatağı bulunmaması durumunda, hastalardan Taahhütname alınarak özel hasta statüsünde işlem yapılmasını ya da kendilerinden fazla ilave ücret alınmasını etik bulunmadığı, ancak taahhütnamenin yok hükmünde sayılmasının Mahkemenin taktir edebileceği bir husus olduğu, 2012 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmesi’nin yukarıda verilen “SHS’nin Hizmet Vereceği Branşlar” başlıkla 7,9 numaralı maddesine göre; “SHS’nin (Sağlık Hizmet Sunucusunun), ruhsatında bulunan bütün branşlarda hizmet vermeyi kabul etmişse, diş hekimliği hariç olmak üzere tüm branşlarda, kısmi branşlarda hizmet vermeyi kabul etmiş ise EK-2’te yer alan tüm branşlarda hizmet vereceği”, Ek-2 Listesi’nde Yoğun Bakım branşının bulunmadığı, SGK ile sözleşmesi bulunmayan sağlık hizmet sunucularında veya kısmi sözleşmeli sağlık hizmet sunucusunun anlaşmalı olmayan branşlarında yatarak tedavi hizmeti almakta olan hastalarda, görmekte oldukları tedaviyle ilişkini olarak yoğun bakım ihtiyacı doğması halinde hastalar aynı hastanede verilen yoğun bakım hizmetlerine ait ücretlerin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmadığı, hastanın taburcu edildiği tarihin 16/09/2014, hasta yakınlarından alınan sedeni düzenlenme tarihinin 16/09/2014, seri E, Sıra No:… olan… A.Ş’nin faturasının düzenlenme tarihinin ise 28/01/2015 olduğu, faturanın yok hükmünde sayılmasının Mahkemenin taktirinde olduğu, yukarıda verilen 2011/62 sayılı Genelge kapsamında davacılar … ve…’ın davalı … A.Ş’ne 190.000,00 TL borcu bulunmadığı, ancak Mahkeme tarafından davacıların SUT hükümleri doğrultusunda ve SUT eki listelerdeki fiyatlara göre ödeme yapmaları yönünde hüküm kurulması halinde; davacıların bakiye borcunun %9 yasal faizi hariç 11.472,28 TL olduğu; bu meblağın taburcu tarihinden (16/09/2014) itibaren dava tarihine (18/06/2019) kadar işleyecek yasal faizinin (%9) 4.978,97 TL olduğu görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Mahkememiz 02/12/2021 tarihli celse 1 nolu ara kararı gereğince, dosyanın ek rapor düzenlenmek üzere bilirkişiye ek rapor düzenlenmek üzere tevdi edilmesine karar verilmiş ve bilirkişiler …, …, Tıp Doktoru Göz Hastalıkları Uzmanı …, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir … tarafından hazırlanan 20/03/2022 tarihli ek raporda özetle;13/04/2021 tarihli bilirkişi kök raporunun sonuç kısmında belirtilin 1,2,3,4,5,6,7. Maddelerini aynen tekrar ettiklerini, Mahkeme tarafından davacıların SUT hükümleri doğrultusunda ve SUT eki listelerdeki fiyatlara göre ödeme yapmaları yönünde hüküm kurulması halinde; Davacıların bakiye borcunun %9 yasal faiz hariç 24.256,00 TL olduğu, bu meblağın taburcu tarihinden (16/09/2014) itibaren dava tarihine (18/06/2019) kadar işleyecek yasal faizin (%9) 10.527,10 TL olduğu görüş ve kanaatlerini bildirmişlerdir.
GEREKÇE: Dava, icra takibi sonrası açılan kambiyo senedinden dolayı İİK’nın 72/1. maddesi uyarınca borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkememizden verilen 05/03/2015 tarih ve 2015/226 Esas 2015/136 karar sayılı görevsizlik kararı ile dosya … 4. Tüketici mahkemesine tevzi olmuş … 4. Tüketici Mahkemesinin … Esas … karar sayılı 05/03/2018 tarihli karşı görevsizlik kararı ile merci tayini için dosya İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’ne gönderilmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesinin 2019/1255 Esas 2019/1505 Karar sayılı 28/05/2019 tarihli kararı ile yargı yeri olarak Mahkememiz belirlenmiştir.
… 9. İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra takip dosyası celp edilmiş, dosya üzerinde yapılan incelemede, takip alacaklısı … A.Ş. tarafından takip borçluları …ve …aleyhine, keşidecisi … ve … lehdarı … A.Ş. olan, 16/09/2014 düzenleme, 16/10/2014 ödeme tarihli, 190.000,00 TL bedelli bono dayanak yapılarak toplam 197.387,88 TL üzerinden kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığı, takip borçlularına ödeme emirlerinin 24/02/2015 tarihlerinde ayrı ayrı tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Tarafların uyuşmazlık noktaları, keşidecisi …ve … lehdarı …A.Ş. olan, 16/09/2014 düzenleme, 16/10/2014 ödeme tarihli, 190.000,00 TL bedelli bono ve bu kapsamda başlatılan … 9. İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyası nedeniyle davacıların davalıya borçlu olup olmadığına ilişkindir.
TMK’nun 6. maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” HMK’nun 190. maddesi gereğince de, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
Menfi tespit davalarında da, HMK’nın ispata ilişkin genel kuralları geçerlidir. Bu davalarda davacı taraf, borçlu olmadığını iddia ettiğine göre, olumsuz bir durumun ispatı mümkün olmadığından, kural olarak ispat yükü alacaklıya aittir. Başka bir ifade ile, menfi tespit davasında hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü alacaklıdadır. Bununla beraber, davacının iddiasına göre ispat yükünün yer değiştirmesi de mümkündür. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel ilişkiden doğan talep hakkına ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. (HGK’nun 2011/19-473 Esas 2011/607 Karar 2003/19-781 Esas 2003/768 Karar sayılı ilamları) Bu nedenle kambiyo senetleri hakkında açılan menfi tespit davalarında, senedin dayanağı olduğu ileri sürülen hukuki ilişki ile senet metnindeki borç sebebi karşılaştırılarak, ispat yükünün kime düşeceği belirlenir.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Kambiyo senedinin bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü kambiyo senedinin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6 m.). İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir. (Yargıtay HGK’nun 2017/19-821 E-2019/58 K sayılı kararı)
Davaya konu somut olayda, keşidecisi …ve … lehdarı … A.Ş. olan, 16/09/2014 düzenleme, 16/10/2014 ödeme tarihli, 190.000,00 TL bedelli bono üzerinde ihdas sebebi bulunmamaktadır. Bu bononun dava dışı …’ın davalı şirkete ait hastanede tedavi görmüş olması nedeniyle tedavi bedeline karşılık olarak …’ın yakınları olan davacılar…ve ….tarafından verildiği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Davalı tarafça ilgili makama başlıklı düzenlenen 16/09/2014 tarihli belge de bu doğrultudadır. …’ın davalı şirkete ait hastanede acil hastası olarak bilirkişi heyeti raporlarında belirtildiği üzere yoğun bakım servisinde tedavi gördüğü, bu tedavileri nedeniyle dava konusu bononun yakınları olan davacılardan alındığı ve sonrasında hastaneden taburcu edildiği anlaşılmıştır. 6098 sayılı TBK’nun 38. Maddesi, 26/06/2008 Tarihli 26918 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Acil Sağlık Hizmetlerinin sunumu konulu Başbakanlık Genelgesi ve 15/12/2011 tarihli T.C. Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 2011/62 sayılı Genelgesi dikkate alındığında dava konusu bononun sut kapsamında yer alan acil servisi hizmetleri nedeniyle davacılardan alındığı, davacılarında taburcu işlemini gerçekleştirebilmek için bonoyu vermek zorunda kaldığı anlaşılmakla davacıların davasının sübuta erdiği ve bono ile bu kapsamda başlatılan icra takibi nedeniyle davalıya borçlu olmadıkları kanaatine varılmıştır.
Bu nedenlerle davanın kabulü ile, keşidecisi … ve … lehdarı … A.Ş. olan, 16/09/2014 düzenleme, 16/10/2014 ödeme tarihli, 190.000,00 TL bedelli bono ve … 9. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip nedeniyle davacıların davalıya karşı borçlu olmadığının tespitine, keşidecisi …ve … lehdarı … A.Ş. olan, 16/09/2014 düzenleme, 16/10/2014 ödeme tarihli, 190.000,00 TL bedelli bononun ve … 9. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibin iptaline dair karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davanın kabulü ile, keşidecisi … ve … lehdarı … A.Ş. olan, 16/09/2014 düzenleme, 16/10/2014 ödeme tarihli, 190.000,00 TL bedelli bono ve … 9. İcra Müdürlüğü’nün …esas sayılı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip nedeniyle davacıların davalıya karşı borçlu olmadığının tespitine, keşidecisi … ve … lehdarı … A.Ş. olan, 16/09/2014 düzenleme, 16/10/2014 ödeme tarihli, 190.000,00 TL bedelli bononun ve … 9. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibin iptaline,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince alınması gereken 13.483,57 TL nispi karar ve ilam harcının, davacı tarafça dava açılırken peşin olarak yatırılan 3.244,73 TL peşin harç ve 126,16 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 3.370,89 TL harçtan mahsubu ile Hazine’ye gelir kaydına, bakiye 10.112,68 TL harcın davalı taraftan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 3.244,73 TL peşin harç ve 126,16 TL tamamlama harcı 27,70 TL başvurma harcı, 8.200,00 TL bilirkişi ücreti 323,70 TL posta ve tebligat masrafları olmak üzere toplam 11.922,29 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kararın mahiyeti gereği üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nun 333/1. maddesi gereğince varsa artan gider/delil avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleşmesinden sonra yatıran ilgili tarafa iadesine,
6-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. uyarınca belirlenen 22.267,15 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK’nın 341/1. maddesi uyarınca 2 haftalık yasal süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.

Katip

Hakim