Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/28 E. 2022/222 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/28 Esas
KARAR NO : 2022/222

DAVA : TAZMİNAT
DAVA TARİHİ : 25/08/2005
KARAR TARİHİ : 24/12/2013

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; … Fonunun 25.05.2004 tarih 2004/253 Sayılı Kararı ile 5020 Sayılı Yasa ile değişik 4389 Sayılı Bankalar Kanununun 15/7-a maddesi hükmü gereğince, davacı şirketin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin fon tarafından devralındığını, aynı karar ile davacıların denetçi olarak seçildiklerini ve yönetim kurulunun atandığını, davalılardan …, …, …, …, …, …’in davacı şirketin 2000 yılında yönetim kurulu üyeleri, diğer davalılar …ve …’ın ise aynı dönemde denetçi olarak görev yaptıklarını, davacılar tarafından yapılan inceleme sonucunda düzenlenen 10.6.2005 tarihli raporda, davalıların yönetim ve denetim kurulu üyeleri olarak şirketin zarara uğramasına sebebiyet verdiklerinin belirlendiğini, şirketin 31.12.2000 tarihi itibariyle aktif varlığı incelendiğinde tamamının … Bankası Şubesindeki mevduatlardan oluştuğunu tespit edildiğini, müteakip yılda bakiyenin çok önemli oranda düştüğü halde mutabakat yazısı ve ekstrenin bulunmadığını, alacılar hesabında görülen rakamların grup içi şirket alacaklarından oluştuğunu ve bu şirketlere kesilen faturaların “hizmet bedeli” açıklamasından başka bir açıklamayı içermediğini, bu durumun Kurumlar Vergisi Kanununun 17. Maddesine aykırı olduğunu, bu nedenle 31.12.2000 tarihi itibariyle davacının grup içi şirketlerden alacaklarının toplamı oranında oluşan zararının davalılardan müteselsilen ve müştereken tahsili gerektiğini , şirketin yine grup içi şirketlerden biri olan … A.Ş.’den alacaklı olduğu halde İktisat Bankasından almış olduğu krediyi hiç bir teminat almaksızın adı geçen şirkete aktardığını, bu şekilde şirketin zarara uğratıldığını, KVK.nun 17, TTK.nun 320,336/5, 359, BK.nun 528, 765 Sayılı TCK, 508-510 maddelerinin ve ihlali ile davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu bulundukları, şirketin iştirakler hesabının incelenmesinde … A.Ş. İle … TV. hariç tamamının öz kaynaklarını kaybetmiş şirketler olduğunu, bir değerinin bulunmadığını, … Bankası kaynaklı kredilerin bir kısmının bu şirketlere aktarıldığını, şirketin iştirakleri içerisinde görülen … A.Ş.’nin 21.07.2000 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurulunda sermayesinin 13. Milyar TL’den 1.885. Milyar TL’ye attırıldığını ve davacı şirket tarafından taahhüt edilen 1.669.998.-TL ile adı geçen şirketin %62.1 oy oranı ile hakim ortağı haline geldiğini, ilk üç ay içinde arttırılması gereken sermaye tutarının gecikmeli ve gerekenden az miktarlar şeklinde ödendiğini, dolayısıyla TTK.nun 407 ve 529.maddeleri gereğince temerrüde düştüğünü, bu nedenle 2000 yılında görev yapan davalıların sermaye artışının %25’lik kısmını ödemeyerek eksik kalan kısım ve hesaplanacak temerrüt faizinden dolayı şirketi zarara uğrattıklarını ve sorumlu olduklarını, davalıların bu şekilde yasa ve ana sözleşme ile kendilerine yüklenen görevleri gereği gibi yerine getirmeyerek ortaklık çıkarlarına aykırı usulsüz işlemler yapmak, görevlerini kötüye kullanmak v.b…. sureti ile şirketi zarara uğrattıklarını belirterek şimdilik 5.100.-TL ortaklık zararının meydana geldiği tarihten itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
… ile davalı şirket arasında bağıtlanan alacağın temliki sözleşmesi uyarınca dava konusu alacak … tarafından temlik alınmış ve davacı sıfatı ile temlik alan Fon tarafından yargılama sürdürülmüştür.
Davacı … vekili 29.8.2005 havale tarihli dilekçesi ile; dava değerinin 7.988.082.-TL olarak arttırmak suretiyle davasını ıslah etmiştir.
Davalılar … ve … hakkındaki davanın 19.11.2013 tarihinden itibaren takip edilmeyeceği bildirilmiş ve bu durum adı geçen davalılar tarafından da kabul edilmiştir
Bu dosya ile birleşen …10. Asl.Tic.Mah…. E.sayılı dosyasında dava dilekçesinde ve özetle; yönetim ve denetim kurulu üyeleri olmaları sıfatıyla kanunun ve ana sözleşmenin kendilerine yükledikleri görevleri yerine getirmeyip kanunlara ve ana sözleşmeye aykırı davranışları sebebiyle müvekkili şirketi zarara uğratan davalılardan 309, 336, 337 ve devamı maddeleri hükümleri uyarınca fazlaya dair hakları ve munzam zararları hakkında dava açma haklarının saklı kalması kaydıyla 409.573,00.-TL alacak miktarından şimdilik 9.573,00.-TL ortaklık zararının meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek TCMB tarafından ilan edilen avans faiz oranı ve feri hakları ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile öncelikle müteselsilen ve sınırsız sorumlu davalıların menkul ve gayrimenkul mal varlıkları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacakları üzerine alacaklarını karşılar miktarda dava sonuna kadar teminatsız olarak ihtiyati haciz zımmında ihtiyati tedbir konulmasını, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili tarafından 22.05.2009 havale tarihli dilekçesi ile, davalılar hakkında açmış oldukları davanın ıslah yoluyla 409.573,00.-TL’ye çıkartılmasını talep ederek, ıslah harcını yatırmış ve açılan davayı ıslah etmiştir.
Birleşen 13.ATM … esas sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde; Vekiledeni … A.Ş. … Bankası’nın eski hâkim ortağı olan …şirketlerinden olduğunu; …’nun, 25.5.2004 tarih ve … sayılı kararı ile …A.Ş’nin temettü hariç; ortaklık hakları ile yönetiminin ve denetiminin, Fon tarafından devralındığını; yönetim ve denetim kurulu üyeliklerine atamalar gerçekleştirildiğini ve … kararı ile …’ın, …’nın ve …’in Denetleme Kurulu üyesi olarak atandıklarını; bu heyetin hazırladığı, 16.10.2006 tarihli Denetim Kurulu raporunda, şirketin 2001-2004 yıllarında, yönetim ve denetim kurulu üyeleri olan davalıların, şirketin mâli zarara uğramasına sebebiyet veren faaliyetlerinin ve doğan ortaklık zararının tespit edildiğini, şirketin 25.01.2007 tarihinde yapılan 2001, 2002, 2003, 2004 ve 2005 yıllarına ilişkin Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda, davalıların ibra edilmemeleri ve haklarında belirlenen şirket zararının tazmini yönünde mâli sorumluluk dâvası açılmasına karar verildiğini; şirketin 2000 yılı faaliyetlerinin denetlendiği 10/06/2005 tarihli Denetçi Raporu’nda, şirketin görev yapan yönetim ve denetim kurulu üyelerinin şirketin zarara uğramasma neden olduklarının tesbit edildiğini; söz konusu raporda … Şirketi’nin geçmiş yıllarda …’ndan aldığı kredileri, yine aynı grupta yer alan … A.Ş’ye güvencesiz aktarıldığını; alacakların donuklaştığını ve kredinin geri dönmediğini ve şirketin zarara uğradığının tespit edildiğinin, 2000 yılındaki bu eylem nedeni ile o dönemin yönetim ve denetim kurulu üyeleri hakkında … 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas dosyası ile mâli sorumluluk dâvası açıldığı ve derdest olduğunu, 2002, 2003 yılları ile 25.05.2004 tarihi arasında şirketin Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu Üyesi olan davalıların ise, seleflerinin bu işlemleri hakkında gerekli işlemleri başlatmamaları ve durumu murakıplara bildirmemeleri ve şirkete karşı uygulanan haksız fiillere kayıtsız kalmaları nedeni ile oluşan şirket zararından TTK’nın 337, 317, 320, 353, 354, 355 ve 359. maddeleri uyarınca sorumlu olduklarını beyanla; şirketin tespit edilebilen 10.566.921-USD tutarındaki zararına ilişkin olarak, şimdilik 7.453-USD’lik şirket zararının tahsilini talep ve dava etmişler, temlik alan … vekili, ise ıslah dilekçesinde toplam 10.566.921-USD alacağının tahsilini talep etmişlerdir.
SAVUNMA /
Davalı … vekili, cevap dilekçesinde ve özetle; dava dilekçesinin HUMK.nun 180.maddesindeki koşullara uygun bulunmadığını, TTK.nun 309/son maddesinde belirtilen zamanaşımının olayda gerçekleştiğini, davacı şirket adına dava açılması yönünde şirket denetçilerini yetkilendiren genel kurul kararının sunulmadığını, bu nedenle TTK.nun 341/2maddesindeki koşullarının oluşmadığını, atanan yönetici ve denetçilerin “kayyım” sıfatında olup şirkete temsil ile ortaklar aleyhine karar alamayacaklarını, davanın tarafı olmayan …’nin ıslah yetkisinin bulunmadığını, davacının tazminat talebine konu ettiği iddia ve olguların soyut nitelikte olup şirketin mal varlığında bir eksilmeye neden olmadığını, davacı şirketin ….A.Ş.’den olan alacağının öncelikle bu şirketten tahsili gerektiğini, tahsil edilememesi halinde aciz belgesi alınarak zararın oluşabileceğini, doğrudan bu şekilde dava açılamayacağını, davacı şirketin iştirak edeceği … Şirketinin 21.07.2000 tarihli Genel Kurulunda gerçekleşen sermaye arttırımına katıldığını, ancak davacı şirket tarafından herhangi bir şirkete sermaye borcunun geç ödenmesi nedeniyle TTK.nun 409.maddesi hükmü gereğince temerrüt faizi ödenmediğini, bu nedene bağlı olarak şirketin malvarlığında bir eksilmenin oluşmadığını, TTK.nun 529.maddesinin dava ile ilgisinin bulunmadığını, davacının sermaye borcunu geç ödemekten dolayı iştirak şirketten çıkartılmadığını belirterek davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar … ve … vekili, cevap dilekçesinde ve özetle; davacının iddiasının maddi vakalarla açıklanması gerektiğini, aksi takdirde zararın varlığının kanıtlanamayacağını, davanın zamanaşımına uğradığını, …’in 01.09.2000 tarihinde …’ın ise 14.11.2000 tarihinde yönetim kurulu üyeliği görevlerinin sona erdiğini, davanın 25.08.2005 tarihinde açıldığına göre … için 6 günlük…için 2 ay 10 günlük görev süreleri bakımından dava açılmış olabileceğini, temlik sözleşmesinin geçersiz olduğunu, bu nedenle …’nin davacı sıfatı ve ıslah yetkisinin bulunmadığını, HUMK.nun 186.maddesi gereğince taraf değişikliğine muvafakat etmediklerini, zarar iddasının kanıtlanamadığını belirterek davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili , cevap dilekçesinde ve özetle; dava dilekçesinin usulüne uygun olmadığını, davadaki 2 ve 5 yıllık zamanaşımı sürelerinin geçirildiğini, dava açılması yönünde alınmış genel kurul kararının olmadığını ve denetçilere dava açma yetkilerinin bulunmadığını, … davada taraf olmadığı için ıslah isteminde bulunma yetkisinin olamayacağını, somut ve mevcut bir zararı bulunmayan davacının muhtemel zararlarının tazminini istediğini, 2001 yılına ilişkin faturaların aksi sabit olana kadar geçerli sayılması gerektiğini, …A.Ş.’den alacaklı olduğunu iddia eden davacının adı geçen şirketten hiçbir talepte bulunmadığını, bu aşamada müvekkillerinden talepte bulunamayacağını, … A.Ş.’nin sermaye arttırımı ödemelerinin zamanında yapılmamasından dolayı herhangi bir zararının oluşmadığını, sermaye borcunun geç ödenmesi nedeniyle iştirak şirketten ayrıldığı veya herhangi bir temerrüt faizi ödemek zorunda kaldığı konusunda hiç bir delilin bulunmadığını belirterek davanın haksızlığını savunmuş ve reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, cevap dilekçesinde ve özetle; davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, TTK.nun 341.maddesindeki dava koşullarının oluşmadığını, atanan denetçilerin dava açma haklarının bulunmadığını, …’nin ıslah ve davayı takip hakkının olamayacağını, iddiaların haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının zararı ve ne şekilde oluştuğunu kanıtlaması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen …10. Asl.Tic.Mah….E.sayılı dosyasında davalı … vekili cevap dilekçesinde ve özetle; dava dilekçesinin içeriğinin müthep olduğunu, davalının kusurunun ne olduğunun, kusur ile zarar miktarı arasındaki illiyet bağının neler olduğunun açıklanmadığını, davanın TTK.nun 309.maddesindeki 2 ve 5 yıllık zamanaşımı geçirilerek açıldığından dinlenemeyeceğini, görev yapmak imkanı elinden alınan müvekkilinin 2002-2003 yıllarındaki zarardan sorumlu tutulamayacağını, … Dağ.A.Ş.’nin sermaye artışını ödemeyerek temerrüde düştüğü ve zarara uğradığı iddiasının doğru olmadığını, şirketin alacaklarına … tarafından el konularak bloke edildiğini, temerrüdün tek başına zarar doğurmayacağını, sadece gecikme faizi istenilmesi gerekirken arttırılan sermaye bedelinin de istenilmesinin doğru olmadığını, sermaye arttırımı işleminin zarar doğurucu bir işlem sayılamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen …10. Asl.Tic.Mah….E.sayılı dosyasında davalı … vekili, cevap dilekçesinde ve özetle; sermaye ana para tutarının borçlusunun davacı şirket olduğunu, sadece temerrüt faizinin istenebileceğini, bunun da 20.07.2003 tarihinde görev yapan yönetim kurulu üyelerinden istenilmesi gerektiğini, müvekkilinin şirkette 26.08.2002 ile 25.05.2004 tarihleri arasında yönetim kurulu üyeliği yaptığını ve görevinin sonunda ibra edildiğini, zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen İst… Asl.Tic.Mah…E.sayılı dosyasında davalı … vekili, cevap dilekçesinde ve özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, dava dilekçesinde müvekkilinin kusurunun ne olduğunun belirtilmediğini ve herhangi bir belge sunulmadığını, şirkete verilen zararın somut ve maddi nitelik taşıması ve kesinleşmiş olması gerektiğini, genel kurul kararı alınmadan dava açıldığını, kesinleşen ibra kararlarının davacı şirket yönünden menfi borç ikrarı niteliğinde sayılması gerektiğini, TTK.nun 337.maddesi koşullarının somut olayda gerçekleşmediğini, davacının dava konusu alacakların tahsili yönünde ne işlem yapıldığını açıklaması gerektiğini belirterek davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen …10. Asl.Tic.Mah…. E.sayılı dosyasında davalı … vekili, cevap dilekçesinde ve özetle; davalının 16.02.2000 ile 1.8.2000 tarihi aralığında yönetim kurulu üyesi olmakla, bu davanın müvekkiline yöneltilemeyeceğini, zamanaşımı süresinin dolduğunu, sermaye artış taahhüdünün yerine getirilmediğinden bahisle …6.Asl.Tic.Mah.’de dava açıldığını, TTK.nun 337. ve 336.maddelerine dayalı olarak birlikte talepte bulunulamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen …10. Asl.Tic.Mah…. E.sayılı dosyasında davalı … vekili, cevap dilekçesinde ve özetle, birleşen davadaki taleplerinin zamanaşımına uğradığını, muhtemel zararların tazmininin istenildiğini, davacının somut ve mevcut bir zararının bulunmadığını, sermaye borcunun geç ödenmesi nedeniyle herhangi bir temerrüt faizi ödemek zorunda kalmadığını, bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen …10. Asl.Tic.Mah…. E.sayılı dosyasında davalı İ.Tahir Kolat vekili cevap dilekçesinde ve özetle; davada zamanaşımı süresinin dolduğunu, davalıların eylemi ile zarar arasında uygun illiyet bağı ve davalının kusurlu davranışının kanıtlanması gerektiğini, sermaye taahhüdü ve ödenmeyen ana para tutarının zarar olarak nitelendirilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen …10. Asl.Tic.Mah…. E.sayılı dosyasında davalı … vekili, cevap dilekçesi ve özetle; zararın varlığı ve miktarının ve hangi olaydan kaynaklandığının açıklanmadığını, 2 ve 5 yıllık zamanaşımı sürelerinin dolduğunu, yönetim kurulu üyelerinin önceki hesapları inceleme yükümlülüklerinin bulunmadığını, davacı şirketin Cine Beş’den olan tüm alacaklarını 11.1.2001 tarih 2001/1 sayılı yönetim kurulu kararı ile … Bankası A.Ş.’ye temlik ettiğini, davalı …’nın 1.8.2001 tarihinde ayrıldığını, bu nedenle sorumlu tutulamayacağını belirterek davanın haksızlığını savunmuş, reddine karar verilmesini savunmuştur.
Birleşen 13.ATM … esas sayılı dosyasında davalı … vekili cevap dilekçesinde; davanın TTK’nın 309. maddesi uyarınca zamanaşımına uğradığını, davalının kendi döneminden önce yapılan işlemlerden dolayı sorumlu tutulamayacağını, dava konusu işlemlere ilişkin olarak ibra kararları alındığını, davacı şirketin son genel kurul hazurun cetveli incelendiğinde tüm ortaklar adına tek bir kurumun katıldığını, savunarak davanın reddini istemişlerdir.
Birleşen 13.ATM …esas sayılı dosyasında davalı … cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, davalının kendi döneminden önceki işlemlerden dolayı sorumlu tutulamayacağını, dava konusu işlemler ile ilgili olarak ibra kararları alındığını, TTK’nın 337. maddesi yöneticilerin seçildiği hesap yılı içindeki zararlandırıcı işlemler için söz konusu olabileceği, yeni üyelerin selefleri ile birlikte sorumlu tutulabilmesi için bilinen yolsuz bir işlem olması gerektiğini, savunarak davanın reddini istemişlerdir.
Birleşen 13.ATM … esas sayılı dosyasında davalı … vekili cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, eski yöneticiler hakkında açılan … 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, bu dava sonuçlanmadan TTK’nın 337. maddesi uyarınca halef konumundaki yeni yöneticiler için işbu davaya devam edilemeyeceğini, davayı ikame eden denetim kurulu üyelerinin … tarafından atanan kayyım yöneticiler olduğunu, zarar olmadan tazminat davası açılamayacağını savunarak davanın reddini istemişlerdir.
Birleşen 13.ATM …esas sayılı dosyasında davalı … vekili cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, vekiledeninin 16.08.2002 tarihli genel kurulda 1 yıllığına denetçi olarak seçildiğini, 2002-2003-2004-2005 yılı denetim raporlarının … tarafından atanan denetçiler tarafından hazırlandığını, bu nedenle görev yapma imkanı elinden alınan davalının sorumlu tutulamayacağını, şirket ortklarının şirkete nakden destek olmaları ticari teamüllere uyan bir uygulama olduğunu, savunarak davanın reddini istemişlerdir.
Birleşen 13.ATM … esas sayılı dosyasında davalılar … ve …’na usulüne uygun tebliğe rağmen davaya cevap vermemişler, duruşmalara da katılmamışlardır.
KANITLAR VE GEREKÇE: Dava ve birleşen dava, TTK nun 309. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup … A.Ş.’nin 2000 yılında yönetim kurulu üyeleri ve denetçileri olan davalıların eylemleri sonucu anılan şirketin uğradığı maddi zararlar sebebi ile maddi tazminatın ödetilmesi istemine ilişkindir.
Birleşen 13.ATM …esas sayılı dosyasında Dava; davalı yönetim kurulu üyelerinin … A.Ş.’nin bilerek ve kasten zarara uğratıldığı iddiası ile sorumlulularına dayalı olarak açılan tazminat davasıdır.
Davalıların anılan şirketin belirtilen tarihi itibari ile yönetim kurulu üyeleri ve denetçisi oldukları sabit olduğu gibi; bu husus taraflarında kabulündedir. Dava tarihi itibari ile davacı şirketin merkezinin bulunduğu yer mahkememizin yargı yetkisinin bulunduğu idari sınırlar kapsamında kaldığından TTK nun 309/3 maddesi gereğince, uyuşmazlığının çözümünde mahkememiz yetkili bulunmaktadır.
Anonim Şirketlerin yönetim ve denetim organlarının sorumluluk davasında asıl dava hakkına sahip tüzel kişi olan ortaklıktır. TTK nun 341. maddesi hükmü uyarınca, ortaklığın dava açabilmesi için genel kurulunca bu yönde karar verilmesi gerekmektedir. Somut olayda davacı şirketin 26.08.2005 tarihli genel kurulunda alınan kararı uyarınca, görülmekte olan dava ikame edilmiş, bu konuda dava açılması için … tarafından atanan denetim kuruluna yetki verilmiş ve açılacak davanın … nin temlik edilmesi konusunda yönetim kurulu yetkilendirilmiştir. Davacı şirketin 26.08.2005 tarihli genel kurulunda alınan karar ile 01.01.2000 ile 31.12.2000 tarihleri arasında görev yapan yönetim kurulu üyeleri …, …, …, …, …, … ve denetçiler … ile …’ın kendi dönemlerinde yapmış oldukları tasarruf ve işlemler nedeni ile ibra edilmemelerine karar verilmiştir. Bu haliyle dava koşullarının oluştuğu saptanmıştır. Davacı şirketin 25.01.2007 tarihli genel kurulunda alınan karar ile 01.01.2001- 25.05.2004 tarihleri arasında görev yapan yönetim kurulu üyeleri …, …, …, …, …, …, …, …, … ile denetim kurulu üyeleri …, … ve …’ün gerek kendi dönemlerinde, gerekse seleflerinin yapmış olduğu hatalı eylemler nedeniyle şirketi zarara uğrattıklarından ibra edilmemelerine ve sorumluluk davası açılmasına karar verilmiştir. Asıl ve birleşen davada TTK.nun 341.maddesindeki koşullar bu şekilde oluşmuştur. Dava ve birleşen dava şirket adına … tarafından atanan denetçilerden alınmış vekaletname ile ikame edilmiştir.
Anonim ortalıklarda yönetim kurulunun tazmin sorumluluğu kusura dayalı olup maddi zararın gerçekleşmesine kusurları ile etkili olan ortaklık yönetim kurulu tazminle yükümlü olurlar. Başka bir anlatımla, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu kusura dayanan bir sorumluluktur ve yönetim kurulu üyesinin sorumlu tutulabilmesi için kusurlu bir hareketin kendisine izafe edilmesi gerekir. TTK nun 338. maddesi hükmü, bir kusur karinesi koymaktadır; ortaklığa verilen zararların yönetim kurulu üyelerinin kusurlu davranışlarının sonucunda meydana geldiği asıl olup, yönetim kurulu üyeleri kusursuz olduklarını yasal delillerle kanıtlamadıkça kusurlu sayılırlar. Ortaklık yönetim kurulu üyeleri ortaklık işlerini görürken özenli bir anonim ortaklık yöneticisi gibi hareket etmek zorundadırlar. Özen borcunun ise objektif olması gerekmektedir. Beklenen özen derecesinin belirlenmesinde her somut olayın özelliğinin de gözetilmesi gerekir. Yönetim kurulu üyeleri ile ortaklık arasında bir güven ilişkisi bulunduğundan yönetim kurulu ortaklığa karşı sadakat borcu ile yükümlüdür.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve bu bağlamda bilgi ve belgeler, davacı şirketin ticari defter ve kayıtları, uzman bilirkişi kurulu oluşturularak incelenmiş ve dosyada mevcut bilirkişi raporları alınmıştır.
11.02.2009 tarihli Bilirkişi Kurulu Raporunda; davacı şirketin bankalardaki parasının çoğunun … Bankası Şubelerinde tutulduğu ve sonraki yıl mevduat düşük göstermekle beraber herhangi bar mutabakat yapılmadığı, alacaklar hesabında bulunan firmaların çoğunun grup içi firma olduğu, KVK’nun 17. Maddesinin ihlali ile ve ayrıca … Bankasından alınan kredinin …A.Ş.’ne aktarıldığı, şüpheli alacaklar karşılığı ayrılmadığı ile ilgili davacı iddiaları için yeterli belgenin bulunmadığı, dosya içeriğinde bulunan mevcut bilgi ve belgelere göre yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumluluğundan bahsetmenin mümkün olmadığı, yönetim kurulu üyesi …’in aynı zamanda şirkette hizmet akdi ile çalıştığı, somut olayda, denetçilerin kendilerinden beklenen davranışın dışında kusurlu bir hareket sergilemedikleri, TTK.nun 359.maddesi kapsamında denetçiler açısından da sorumluluk davası koşullarının oluşmadığı belirtilmiştir.
Davacı vekilinin itirazları üzerine düzenlenen 09.10.2009 tarihli Ek Bilirkişi Raporunda; davacı şirketin İktisat Bankasından kullandığı krediyi akebinde …A.Ş. Firmasına aktardığı, hiç bir teminat aramadığı ve bu şekilde …A.Ş.’ye bedelsiz kaynak sağladığı, kredinin ödenmeyeceğinin kesinleşmesi halinde yönetim kurulu üyelerinin zorunluluğunun söz konusu olabileceği somut olayda, … A.Ş.hakkında hiç bir işleme başvurulmadığı, sadece kefil ve asıl borçluya ihtarname çekilmekle yetinildiği, takibe geçilmediği ve dolayısıyla Borçlar Kanunu kapsamında henüz gerçekleşmiş bir zararın bulunmadığı ve iddia edilen konularda davacının kesinleşmiş bir zararından bahsedilemeyeceğinden dava koşullarının oluşmadığı belirtilmiştir.
Asıl davada davacı itirazlarının cevaplandırılması, birleşen davadaki taleplerin de değerlendirilmesi yönünden yapılan inceleme sonucunda düzenlenen 14.12.2011 tarihli Ek Bilirkişi Raporunda; davacı şirketin 25.01.2007 tarihinde yapılan 2002-2005 yıllarına ait genel kurul toplantı tutanağında, 01.01.2001-31.12.2003 dönemine ilişkin bilanço ve kar hesap zararlarının gerçeği yansıtmadığı belirtilerek onaylanmamasını, bu tarihler arasında görev yapmış yönetim kurulu üyeleri …, … , …, …, …, …, …, … ve … ile denetim kurulu üyeleri …, … ve …’ün gerek kendi dönemlerinde tasarrufları, gerekse seleflerinin yapmış oldukları hatalı işlemlerle şirketin zararının oluşumunda kusurlarının bulunduğu belirtilerek ibra edilmemelerine ve sorumluluk davası açılmasına karar verildiği, şirketin iştirak ettiği firmalardan … ve … TV hariç diğerlerinin özkaynağını yitirdiği, Plato şirketinin 21.07.2000 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulunda sermaye arttırımının yapıldığı, … A.Ş.’nin taahhüt ettiği 1.169.998,00.-TL sermaye artışı ile …’nun %62,10 oranında hakim ortağı olduğu, alınan karar gereği sermayenin %25’nin 3 ay içinde ödenmesi gerektiği halde sadece 5.000,00.-TL’lik kısmının ödendiği, bakiyesinin ise gecikmeli olarak ödenerek temerrüde düşürdüğü , eksik kalan 287.499,00.-TL tutardan ve temerrüt faizinden yönetim kurulu üyeleri ve denetçi sıfatı ile birleşen dosya davalıların sorumlu oldukları, taahhüt edilen tutarın gecikmeli ödenmesi nedeniyle 409.573,00.-TL temerrüt faizinden sorumlu tutulmaları gerektiği ancak bu tutarın şirketten talep edilmeden doğrudan yönetim kurulundan istenemeyeceği, davalılar …, …, …, …, …, …, … ve …’in sermayenin ödeneceği son tarih olan 20.07.2003 tarihinden önce görevlerinden ayrılmaları nedeniyle sorumlu tutulamayacakları, 20.07.2003 tarihine kadar ödenmesi gereken 877.499,00.-TL tutardan kalan kısım olan 409.573,00.-TL için şirketten talepte bulunmadan doğrudan davalılardan istenemeyeceği, iştirak edilen şirketlerin faaliyette olup olmadıklarının net olarak belirlenmesi gerektiği, tahsil edilemeyen 7.098.488,00.-TL alacak için herhangi bir şüpheli alacak karşılığı ayrılmadığı iddiasının ise …A.Ş.’nin halen faaliyetine devam ettiğinden öncelikle bu şirketten istenebileceği belirtilmiştir.
Davacı ve birleşen davacı vekilinin talep ve itirazları değerlendirilerek yeniden oluşturulan bilirkişi kurulunca yapılan inceleme sonucunda düzenlenen 28.12.2012 havale tarihli Bilirkişi Kurulu Raporunda; davacı şirket tarafından grup şirketlerinden … A.Ş., … A.Ş. Ve … A.Ş.’ne hizmetbedeli açıklaması altında yüksek tutarlı faturalar kesildiği iddiası doğru olsa dahi, davacının bu kapsamda bir zararının doğmadığı, herhangi bir vergi cezasının söz konusu olmadığı, dolayısıyla davalılara yöneltilebilecek herhangi bir mali sorumluluğunun bulunmadığı belirtilmiştir. … Bankası A.Ş.’den alınan ve aynı gün teminatsız şekilde …A.Ş.’ye aktarılan kredinin borçlu şirketten geri alınması yolunda herhangi bir yasal yola başvurulmadığı, bu şekilde bankanın kredi borcunu ve faizini ödeyemeyen davacı … A.Ş.’nin zarara uğratıldığı bununla beraber bu zararın öncelikle …A.Ş.’den tahsili yoluna gidilmesinin gerekip gerekmediğinin mahkemece takdir edileceği, görev verilmesi halinde hesaplama yapılabileceği, … A.Ş.’nin iştiraki bulunan … A.Ş. için taahhüt edilen sermaye arttırımının öngörülen sürede ve eksiksiz bir biçimde ödenmemesinden dolayı temerrüde düşürüldüğü ve zarara uğratıldığı iddia edilmiş ise de, bu konuda davacıya yöneltilmiş bir talebinin bulunmadığı, dava konusu yapılan 287.499,00.-TL tutarın temerrüt faizi olmayıp , sermaye aslı niteliği karşısında davacı talebinin açıkça ortaya konması gerektiği ve birleştirilen davanın TTK.nun 309.maddesinde öngörülen zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığı belirtilmiştir.
İtirazlar üzerine düzenlenen 20.09.2012 tarihli Ek Bilirkişi Raporunda; davacı şirketin … Bankasından aldığı ve …’e aynı gün teminatsız şekilde aktarılan kredinin geri alınması yönünde davalıların herhangi bir yasal yola başvurmadıkları, bu şekilde banka kredi borcunu ödeyemeyen davacının davalılar tarafından 6.857.122,25.-TL ana para ve 2007 yılına kadar olan 7.079.947,73.-TL faiz olmak üzere davacı şirketi zarara uğrattıkları, bu zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları belirtilmiştir.
Davacı vekili 29.11.2013 havale tarihli dilekçesi ile; zararını açıklamış , 31.12.2000 tarihi itibariyle grup içi şirketlerden olan alacaklar itibariyle toplam 82.909.000,00.-TL’lık meblağın 7.098.488,00.-TL’lık kısmı …A.Ş.’den olan kredi borcu, 602.095.-TL’lik kısmı ayrılması gereken iştiraklerin değer düşüklüğü karşılığı, 287.499,00.-TL’lık kısmının … Dağ.A.Ş. sermaye taahhüdünden ödenmeyen tutar kalemlerinden oluştuğu belirtilmiştir.
Mahkememizin 2005/301 esas 2013/332 karar sayılı kararı ile “İddia, savunma, dosya içeriği deliller ve alınan bilirkişi raporlarına göre; davacı şirket tarafından grup şirketlerden …A.Ş., … AŞ. ve …A.Ş.’nin hizmet bedeli açıklaması ile yüksek tutarlı fatura bedelleri ödendiği, şirketin bu işlemlerle zarara uğratıldığı iddia edilmiş ise de, bu işlemlerle ilgili olarak davacıya herhangi bir vergi cezası kesilmediği , vergi incelemesi yapılmadığı, dolayısıyla davacının diğer grup şirketlerden bu işlemler nedeniyle alacaklı olduğu iddia edilemeyeceği gibi vergi dairesi nezdinde bir zarara uğradığı da söylenemeyeceğinden dava dilekçesindeki buna ilişkin istem yönünden dava koşullarının oluşmadığı sonucuna varılmıştır.
Davacı şirketin grup şirketlerinden olan … Bankası … Şubesinden kullandığı 10.566.921.-USD tutarlı krediyi hiç bir teminat aramaksızın iştiraki bulunan … A.Ş.’ye aktardığı, adı geçen şirket tarafından geri ödeme yapılmaması üzerine şirketin zarara uğratıldığı dosya içeriği delillerle kanıtlanmıştır. … A.Ş.’ye yapılan aktarımlar 24.08.2000-25.08.2000 tarihlerinde yapılmış olup, dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresi içinde talepte bulunulduğu tespit edilmiştir. Yapılan yargılamada toplanan delillere göre, …A.Ş.’den kredinin tahsili konusunda anılan dönemde yönetim kurulu ve denetçi olarak görevli bulunan davalıların herhangi bir çabalarının bulunmadığı, bu nedenle oluşan şirket zararından sorumlu tutulmaları gerektiği sonucuna varılmıştır. Ancak öncelikle …A.Ş.’ne başvurulmadan davalıların sorumluluğu yoluna gidilemeyecektir. Dosya içeriği delillerden … tarafından belirtilen kredi borcu ile ilgili olarak ….A.Ş. hakkında yürütülen tahsil işlemleri sırasında toplam 6.576.328.796.-TL tutarındaki alacağının talep edildiği, 2007 yılına kadar yürütülen faiz sonucunda toplam alacağın 13.937.069,98.-TL olduğu, bu kapsamda 2000 yılında görev yapan yönetim ve denetim kurulu üyesi olan davalıların müştereken ve müteselsil sorumlu tutulabilecekleri ana para tutarının 6.857.122,25.-TL olup, bu meblağın 25.08.2000 son aktarma tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar vermek gerekmiştir.
Şirket iştirakler hesabında bulunan … Dağ.A.Ş.firmasının 21.07.2000 tarihli olağanüstü genel kurulunda arttırılan şirket sermayesinden 1.669,99.-TL ‘lık kısmının davacı tarafından taahhüt edildiği ve ödeme planına bağlandığı, davacı şirketin ise bu sermaye koyma borcunun süresinde ve tam olarak yerine getirmeyerek temerrüde düştüğü belirtilerek 287.499,00.-TL tutarında zararın davalıdan tahsiline karar verilmesi istenilmiştir. Sermaye taahhüdünün ödenmesinde temerrüde düşürüldüğü anlaşılmakla birlikte davacı şirkete yönelik herhangi bir temerrüt faizi isteminde bulunulmamıştır. Bu konuda henüz gerçekleşmiş bir zarar bulunmadığından ve arttırma taahhüdünde bulunan sermaye tutarı zarar olarak değerlendirilemeyeceğinden bu konudaki istem yerinde görülmemiştir.
Davacı şirketin iştiraki olan bazı grup şirketlerin bir kısım hisselerinin İktisat Bankası kaynaklı kredi kullanılarak satın alındığı, bunlardan Plato ve AKS TV dışındakilerin özkaynaklarını yitirdiği, dolayısıyla 2.284.325,00.-TL karşılığı iştiraklerin bir değerinin bulunmadığı, 2000 yılında şirket yönetim kurulunda bulunan davalıların şirkete hiç bir nakit akışının sağlanmayacağını bilerek grup içi şirketlerin hisselerini satın almak yoluyla davacı şirketi 602.095,00.-TL tutarında zarara uğrattıkları iddia edilmiştir. Özkaynaklarını yitiren bu iştirakler için karşılık ayrılmaması nedeniyle davacının zarara uğratıldığı iddia edilmektedir. Davacı şirketin bu konuda kanıtlanmış somut bir zararı bulunmamaktadır. Bu nedenle, buna ilişkin istemde yerinde görülmemiştir.
Birleşen davada ise, şirketin 2001-2003 yılları arasında göre yapan yönetim kurulu üyeleri ve denetçilere karşı … A.Ş.’nin sermaye arttırım kararı aldığı, … A.Ş.için ödenmesi gereken sermayesinin ödenmeyerek davacı şirketin temerrüde düşmesine sebebiyet verildiği ve şirketin denetim görevinin yerine getirilmediği iddia edilerek 20.07.2003 tarihine kadar ödenmesi gerektiği halde ödenmeyen 409.573,00.-TL’nin şirket zararı olarak davalılardan tahsili istenilmektedir. Davaya dayanak alınan 25.01.2007 tarihli genel kurul tutanağının ikinci sayfasında sadece …, …, …, …, … ve … hakkında dava açılmasına karar verilmiş olup birleşen dosyadaki diğer davalılar yönünden genel kurul kararı bulunmamaktadır. Zararlandırıcı eylemlerin 2001-2003 yıllarında gerçekleştiği iddia edilmiş ve 25.01.2007 tarihli genel kurul kararı ile dava açılmasına karar verilmiştir. Dava ise, 18.05.2009 tarihinde açılmış olup öncelikle HMK.nun 309.maddesinde öngörülen 2 ve 5 yıllık zamanaşımı sürelerinin dolduğu ve bu nedenle birleşen davanın reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. Davanın zamanaşamı süresinin açıldığının kabulü halinde dahi şirketin ödemediği sermaye borcu nedeniyle temerrüde düşürülmediği, Plato A.Ş.tarafından ödenmeyen sermaye borcu ile ilgili olarak davacı şirkete yönelik herhangi bir talepte bulunulmadığı, bu nedenle birleşen davada zararın varlığı ve miktarının kanıtlanamadığı sonucuna varılmış ve birleşen davanın esastan da reddine karar verilmiştir.
Asıl davada, davalılar … ve … hakkındaki dava HMK.nun 150. maddesi gereğince takipsiz bırakılmış ve adı geçen davalılar tarafından da bu durum kabul edilmiştir. ” gerekçeleri ile asıl davada, davalılar … ve … hakkındaki davanın 19.11.2013 tarihinden itibaren HMK.nun 150. Maddesi gereğince takipsiz bırakıldığı anlaşıldığından 3 aylık yasal süresi içinde davanın yenilenmesi halinde adı geçen davalılar yönünden davanın tefrik ve yeniden esasa kaydı ile yargılamaya devam edilmesine, yasal sürede yenilenmemesi halinde HMK.nun 150. Maddesi gereğince davanın açılmamış sayılacağına ilişkin ek karar yazılmasına, diğer davalılar …, …, …, …, Müge Özacar, … haklarında dava dilekçesinde belirtilen Cine 5 7e aktarılan kredilerle ilgili istem yönünden davanın kısmen kabulüne, 6.857.122,50.-TL’nin 25.08.2000 tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davacı yararına ve tahsilde tekerrür olmamak üzere adı geçen davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, birleşen İst. 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/378 E.sayılı dosyasında tüm davalılar yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen 24/12/2013 tarih ve 2005/301 esas 2013/332 karar sayılı kararı temyiz edilmekle, 11.Yargıtay Hukuk Dairesinin 16/02/2016 tarih 2015/9101 Esas 2016/1571 Karar sayılı ilamıyla bozulmuştur.
Yargıtay bozma ilamında; “6762 sayılı TTK’nın 336 ve 359. maddelerine dayalı olarak şirket yöneticileri ve denetçileri aleyhine açılan sorumluluk davasında, 309. madde hükmü tatbik olunur. Özel hüküm niteliği taşıyan 309. maddenin son fıkrasında yazılı üç türlü zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Sorumlu olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumlu olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran eylemin meydana geldiği tarihten itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu eylem cezayı gerektirir ve Ceza Kanununa göre cezası daha uzun zamanaşımına tabi bulunursa tazminat davasına da o zamanaşımı uygulanır.
Somut olayda, davalıların yöneticisi ve denetçisi oldukları şirket tarafından kullanılan kredinin herhangi bir teminat aranmaksızın grup şirketine aktarılması ve bu paranın tahsil edilememesi nedeniyle oluşan zarardan davalıların sorumlu olduğu kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de söz konusu kredi, davacı şirketin 24.08.2000 ve 25.08.2000 tarihli kararları ile diğer grup şirketine aktarılmış olup işbu dava ise 25.08.2005 tarihinde açılmış, 29.08.2005 tarihinde ise ıslah edilmiştir. Bu durumda, ıslaha konu miktar yönünden 6762 sayılı TTK’nın 309. maddesinde düzenlenen beş yıllık zamanaşımı süresi geçmiştir. Öte yandan, mahkeme gerekçesinde söz konusu paranın tahsili için davalıların herhangi bir çabalarının olmadığı hususuna da dayanılmış olmakla birlikte grup şirketine aktarılan kredinin hangi tarihte iadesinin gerektiği, iadesi gereken tarihte davalıların yönetici ve denetçi olup olmadıkları, dolayısıyla bir sorumluluklarının bulunup bulunmadığı değerlendirmemiştir. Kuşkusuz, davalıların yönetici ve denetçi oldukları dönemde söz konusu paranın iadesi gerekmekte iken davalılar paranın iadesi için gerekli hukuksal yollara başvurmamışlar ise bu eylem de zarara neden olduğundan zamanaşımı süresi anılan eylem tarihinden itibaren hesaplanacaktır. Ancak, yukarıda değinildiği üzere bu konuda mahkemece bir araştırma ve değerlendirme yapılmamıştır. Bu itibarla mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde davalıların zamanaşımı def’ilerinin değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde yanılgılı değerlendirme ile hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
4-Bozma sebep ve şekline göre asıl davaya yönelik mümeyyiz davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar …, …, …, … ve … vekillerinin adli yardım taleplerinin kabulüne, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davada davacılar vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle mümeyyiz davalılar vekillerinin asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile asıl davanın mümeyyiz davalılar yararına bozulmasına, (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl davaya yönelik mümeyyiz davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına” denilmektedir.
Yargıtay bozma ilamına karşı asıl davada davacı … vekili, birleşen davada davacı şirket vekili tarafından karar düzeltme yoluna başvurulmuştur.
Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 2016/12951 esas, 2018/6450 karar sayılı ilamında “1-Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, birleşen davada davacı … .A.Ş. vekilinin birleşen davaya yönelik tüm, asıl davada davacı … vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve HUMK 440 ncı maddesinde sayılan hallerden hiç birisini ihtiva etmeyen asıl davaya yönelik diğer karar düzeltme istemlerinin reddi gerekmiştir.
2- Asıl davada davacı … vekilinin temyiz aşamasında verdiği 17.10.2014 tarihli dilekçesi ile HMK’nun 123. maddesi uyarınca asıl davada davalı … hakkındaki davayı geri aldıklarını bildirdiği, davalı … vekilince verilen aynı tarihli dilekçe ile davanın geri alınmasına muvafakat ettiklerinin bildirildiği, yine davacı … vekilinin temyiz aşamasında verdiği 18.12.2014 tarihli dilekçesi ile HMK’nun 123. maddesi uyarınca asıl davada davalı Şerif … hakkındaki davayı geri aldıklarını bildirdiği, davalı … vekilince verilen aynı tarihli dilekçe ile davanın geri alınmasına muvafakat ettiklerinin bildirildiği görülmüştür.
HMK’nun 123. maddesi ile “Davacı, hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri alabilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Bu itibarla asıl davada davacı … vekilinin davalılar … ve Şerif …’a yönelik karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 16.02.2016 tarih 2015/9101 Esas-2016/1571 Karar sayılı bozma ilamının 3 nolu bendinin sadece davalılar … ve … yönünden HMK’nun 123. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere kaldırılmasına ve HMK’nun 123. maddesi uyarınca davalılar … ve … yönünden hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle birleşen davada davacı … Mali Sis. A.Ş. vekilinin birleşen davaya yönelik tüm, asıl davada davacı … vekilinin diğer karar düzeltme istemlerinin REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl davada davacı … vekilinin davalılar … ve …’a yönelik karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 16.02.2016 tarih 2015/9101 Esas-2016/1571 Karar sayılı bozma ilamının 3 nolu bendinin sadece davalılar … ve … yönünden HMK’nun 123. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere Kaldırılmasına ve HMK’nun 123. maddesi uyarınca davalılar … ve Şerif … yönünden hükmün BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 14,00 TL karar düzeltme harcının ve 3506 sayılı Yasa ile değiştirilen HUMK 442/3. maddesi hükmü uyarınca takdiren 314,79 TL para cezasının karar düzeltilmesini isteyen birleşen davada davacı şirket … Mali Sis. A.Ş’den alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 18/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. “denilmektedir.
Bozma ilamı sonrası 07/05/2019 tarihli celsede yargıtay bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiştir.
Yargıtay bozma ilamına göre davalılar …, …, … ve …’nın … AŞ de yönetim kurulu üyesi ve denetçi oldukları dönemlerin, tarihler belirtilmek suretiyle bildirilmesi hususunda Ticaret Sicil Memurluğuna yazı yazılmış, gelen yazı cevabı dosya arasına alınmıştır.
Bozma ilamı sonrası, … 13.Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dava dosyasının mahkememiz dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamında ki usul ve esaslara göre, birleştirilen … 13.Asliye Ticaret Mahkemesinin …esas sayılı dava dosyasını da kapsayacak şekilde rapor sunmaları için dosyanın önceki bilirkişi kuruluna tevdiine karar verilmiştir.
Bozma sonrası alınan 31/05/2021 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; asıl davaya yönelik, Yargıtay bozma ilamı neticesinde kredinin iadesi gereken tarihin 06/04/2001 olduğu, zira … Bankası tarafından … şirketine keşide edilen ve ekinde ekstre de bulunan ihtarname bu tarihli olup, verilen 3 günlük süre sonu itibariyle görevde olan davalıların (… ve … dışındaki) müşterek ve müteselsilen sorumlu olduğu birleşen … 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. sayılı dosyası yönünden zamanaşımının süresinin geçmiş olduğu sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Asıl ve birleşen 13.ATM dosyası davacısı … vekili tarafından 19/03/2021 havale tarihli dilekçe ile asıl davalı … yönünden davayı takip etmedikleri beyan edilmiştir. Asıl davalı … yönünden açılan davanın 13/09/2021 tarihi itibariyle işlemden kaldırılmasına karar verilmiş, işlemden kaldırma tarihinden itibaren üç aylık yasal süre içerisinde davanın yenilenmediği anlaşıldığından asıl davada davalı …’ya karşı açılan davanın 6100 Sayılı HMK’nun 150/5 fıkrası uyarınca açılmamış sayılmasına dair hüküm tesis edilmiştir.
Asıl davada davacı vekilince, davalılar … ve …’a karşı açılan davanın 6100 Sayılı HMK’nun 123 maddesi uyarınca geri alındığı, davalıların geri almaya açık muvafakat ettikleri anlaşılmakla, bu davalılar yönünden de davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Asıl davada; davalılar … ve … hakkındaki davanın açılmamış sayılmasına yönelik mahkememizce verilen 2005/301 esas, 2013/332 karar sayılı ve 03/04/2014 tarihli ek karar temyiz edilmeyerek kesinleştiğinden, bu davalılar hakkında yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkememizce uyulan bozma ilamı uyarınca yapılan yargılama sonucunda yapılan saptama ve vasıflandırmalar ile ulaşılan hukuki neticeler aşağıdaki şekildedir:
Asıl ve birleşen davada zamanaşımı definin yerinde olup olmadığı ile ilgili yapılan değerlendirmede; bozma ilamı sonrası alınan bilirkişi raporu ile dosya kapsamında bulunan kat ihtarı içeriğinden, İktisat Bankası tarafından kredinin geri çağrıldığı, hesabın kat edildiği tarihin 06/04/2001 olduğu anlaşılmıştır. Bu tarih beş yıllık zamanaşımı süresinin başladığı tarihtir. Beş yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu tarih ise 06/04/2006’dır. Öte yandan dosyada bulunan denetçi raporları mahkememizce incelenmiş, zararın ve faillerin öğrendildiği ilk tarihin 10/06/2005 tarihli ilk denetçi raporunun alındığı tarih olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle 16/10/2006 tarihinde alınan ikinci denetçi raporu iki yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcında esas alınamaz. İki yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı 10/06/2005 tarihi olup, 10/06/2007 tarihi iki yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu tarihtir. Asıl davada, dava tarihi olan 25/08/2005 ve ıslah tarihi olan 29/05/2005 tarihleri itibariyle gerek iki yıllık gerekse beş yıllık zamanaşımı süreleri henüz dolmamıştır. Birleşen İstanbul 13 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı davasında ise dava tarihi 07/10/2008 olup, dava tarihi itibariyle hem iki yıllık hem de beş yıllık zamanaşımı süreleri dolmuştur. Bu nedenle birleşen davada davanın tüm davalılar yönünden zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Asıl davada davalılar …, …, … hakkında açılan davalar davacı … tarafından takipsiz bırakılmış ve bu davalılar yönünden yenilenmeyen davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Asıl davada davalılar … ve … hakkında açılan dava, davacı … tarafından HMK 123 maddesi uyarınca geri alınmış, bu davalılara karşı açılan davanın 6100 Sayılı HMK’nun 123 maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Asıl davada haklarındaki yargılama devam eden üç davalı kalmıştır. Bu davalılardan ikisi … ve … olup, her ikisini de denetçi oldukları anlaşılmıştır. Getirtilerek incelenen sicil kayıtlarından davalı …’nin 12/06/2000-26/08/20052 tarihleri arasında, davalı …’in ise 12/06/2000-26/05/2004 tarihleri arasında denetçi olarak görev yaptıkları tespit edilmiştir. Davalı … ise 25/10/1999-14/11/2000 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmıştır.
Asıl davada … yönünden yapılan değerlendirmede; davalının yönetici olduğu … Şirketi tarafından İktisat Bankası’ndan ilk kredinin 24/08/2000 tarihli ve 1 yıl 10 gün vadeli olduğu, buna göre kredinin geri ödeneceği tarihin 03/09/2001 olduğu; ikinci kredinin ise 25/08/2000 tarihli ve 1 yıl 10 gün vadeli olduğu, buna göre kredinin geri ödeneceği tarihin 04/09/2001 olduğu mahkememizce tespit edilmiştir. Dava dışı İktisat Bankası tarafından kredi hesabı, bu iki kredinin vadesi henüz dolmadan, başka kredi borçlarının ödenmemesi nedeniyle 06/04/2001 tarihinde kat edilmiştir. Davalı … henüz kredi vadesi dolmadan ve kredi hesabı kat edilmeden önce 14/11/2000 tarihinde yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmıştır. Şu halde bu davalının görev yaptığı dönem içerisinde henüz doğmuş bir zarar bulunmadığından, davacının yönetici sorumluluğundan da bahsedilemez. Bu gerekçe ile asıl davada davalı …’a karşı açılan davanın esastan reddine karar verilmiştir.
Asıl davada davalılar … ve … yönünden yapılan değerlendirmede; her iki davalının da denetçi seçildiklerinden haberdar edilmediklerini, gıyaplarında yapılan bu seçim nedeniyle sorumluluklarının mevcut olmayacağını savundukları ve husumet itirazında bulundukları anlaşılmıştır. Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 2015/7759 esas, 2016/3871 karar sayılı emsal kararında da belirtildiği üzere; denetçinin denetçi seçildiğinden haberinin bulunmadığına yönelik savunma ileri sürmesi halinde, bu görevi kabul edip etmediği, bu görev kapsamında herhangi bir işlem yapıp yapmadığı, görev karşılığında ücret alıp almadığı mahkemece araştırılmalıdır. Davalıların denetçi olarak seçildikleri 12/06/2000 tarihi itibariyle meri olan ve 07 Ağustos 1996 Tarihli 22720 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 6762 Sayılı Kanunun 274 maddesi ile 3143 Sayılı Kanunun 2 ve 33 maddelerine dayanılarak çıkartılan, Sermaye Şirketlerinin Genel Kurul Toplantıları ve Bu Toplantılarda Bulunacak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Komiserleri Hakkında Yönetmelik’in 15/e maddesine göre; denetçiliğe genel kurul toplantısında bizzat hazır bulunmayanların seçilmeleri bunların bu göreve aday olduklarını seçimden önce imzası noterden onaylanmış yazılı beyanda bulunmalarına bağlıdır. Mahkememizce celbedilerek incelenen 12/06/2000 tarihli genel kurul toplantı tutanağı incelediğinde; şirket ortağı olmayan bu davalıların anılan genel kurulda hazır olmadıkları, denetçilere bir ücret tayin edilmediği tespit edilmiştir. Davacı tarafından bu iki davalının denetçi olmak için, seçimden önce noterden onaylanmış yazılı beyanda bulunduklarına dair dosyaya herhangi bir delil sunulabilmiş değildir. Yine dosya kapsamına seçimden sonra davalıların görevlendirmeden haberdar edildiklerine dair delil sunulmamıştır. Davalıların görev süreleri boyunca şirkette aktif bir görevleri bulunmadığı, bu görev kapsamında herhangi bir işlem yapmadıkları, görev karşılığında ücret almadıkları anlaşılmıştır. Şu halde davalıların denetçi sıfatını kazandıklarından bahsedilemeyeceği için, isnad edilen eylemler nedeniyle davalılara husumet yöneltilemez. Bu saptamalar karşısında; davalılar … ve …’ a karşı açılan davanın ayrı ayrı pasif husumet yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir.
Birleşen … 10 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı davasında; Mahkememizce tüm davalılar hakkında davanın reddine yönelik verilen 2005/301 esas, 2013/332 karar sayılı 24/12/2013 tarihli karara karşı yapılan temyiz ve karar düzeltme başvurularının Yargıtay 11 Hukuk Dairesi tarafından reddedildiği ve anılan kararın kesinleştiği anlaşılmakla; bu konuda yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle;
ASIL DAVADA;
1- Davalılar … ve …’a karşı açılan davanın 6100 Sayılı HMK’nun 123 maddesi uyarınca AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
2- Davalı …’ya karşı açılan davanın 6100 Sayılı HMK’nun 150/5 fıkrası uyarınca AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
3- Davalılar … ve … hakkında davanın açılmamış sayılmasına yönelik mahkememizce verilen 2005/301 esas, 2013/332 karar sayılı ve 03/04/2014 tarihli ek karar temyiz edilmeyerek kesinleştiğinden, bu davalılar hakkında yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- Davalı …’a karşı açılan davanın esastan REDDİNE,
5- Davalılar …, …’ a karşı açılan davanın ayrı ayrı pasif husumet yokluğundan REDDİNE,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 80,70-TL nispi karar ve ilam harcından 68,90-TL peşin alınan harcın mahsubuna, bakiye 11,80-TL nispi karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar … ,…, …’ya verilmesine,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak haklarındaki dava pasif husumet yokluğundan reddedilen davalılar …, …’ a verilmesine,
9-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak hakkındaki dava esastan reddedilen davalı …’a verilmesine,
10-HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye avansın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
11-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
12-Davalı … tarafından yapılan toplam 100,00 -TL yargılama giderinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine,
11-Davalı …, tarafından yapılan toplam 56,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine,
12-Davalı … tarafından yapılan toplam 97,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine,
14-Davalı …, tarafından yapılan toplam 22,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine,
15-Davalı …’ tarafından yapılan toplam 48,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine,
BİRLEŞEN İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN 2009/378 ESAS SAYILI DAVASINDA;
1-Mahkememizce tüm davalılar hakkında davanın reddine yönelik verilen 2005/301 esas, 2013/332 karar sayılı 24/12/2013 tarihli karara karşı yapılan temyiz ve karar düzeltme başvurularının Yargıtay 11 Hukuk Dairesi tarafından reddedildiği ve anılan kararın kesinleştiği anlaşılmakla; bu konuda yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
BİRLEŞEN … 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN … ESAS SAYILI DAVASINDA;
1- Davanın tüm davalılar yönünden zamanaşımı nedeniyle reddine;
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 80,70-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 135,10-TL harçtan mahsubu ile artan 54,40-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 5.100,00- TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalılara verilmesine,
4-HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye avansın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı … tarafından yapılan toplam 70,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı Davacı vekili ile bir kısım davalılar vekilinin huzurunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde mahkememize verilecek dilekçe ile Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 29/03/2022

Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır

HARÇ BEYANI /
80,70- TL. KARAR HARCI
68,90- TL. PEŞİN HARÇ
11,80 -TL. KALAN HARÇ

BİRLEŞEN 13 ATM HARÇ BEYANI /
135,10 -TL PEŞİN HARÇ
80,70- TL KARAR HARCI
54,40-TL. TALEP HALİNDE İADE HARÇ