Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/225 E. 2020/765 K. 08.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/225 Esas
KARAR NO:2020/765

DAVA:Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
DAVA TARİHİ:19/04/2019
KARAR TARİHİ:08/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; bir aile şirketi olan müvekkili şirkette ortaklardan …’ın %30,62, … …’ın %28, … %28,46, …’in %0,39, …’nin %28,46, M. …’nin %0,39 … İnşaat’ın ise %0,39 pay sahibi olduklarını, şirketin kurulduğu 1984 yılından 19.03.2018 tarihine değin şirketin ortaklardan …’ın başkanlığındaki yönetim kurulları tarafından yönetildiğini, 2003 yılında kurulan davalı şirkette kardeş ortaklardan …’ın %69,70, … %15,15, …’nin ise % 15,15 pay sahibi olduklarını, davalı şirketin kuruluşundan bu yana … Başkanlığındaki yönetim kurulları tarafından idare edildiğini, davacı şirketin 19.03.2018 tarihinde yapılan genel kurulunda yönetim kurulları değişerek eski yönetim kurulu başkanı ve üyelerinin çoğunun görevden alındığını, yerlerine N. … ve …’nin seçildiklerini, şirket kayıtlarının teslim alınması üzerine eski yönetim tarafından davacı şirketin menfaatine ve zararına yapılan uygulama ve işlemlerle karşılaşıldığını, bu işlemlerinin çoğunun eski yönetim kurulu başkanı …’ın pay çoğunluğuna sahip olduğu şirketlerle yapıldığının görüldüğünü, bu kapsamda taraf ticari defter kayıtlarında 31.12.2017 tarihi itibariyle 51.094.619,00 TL. olarak gözüken ve tutarında çekişme bulunmayan davalı şirket borcunun 25.12.2017 tarihinde alınan “yok hükmündeki” 9 numaralı yönetim kurulu kararı ile 10 yıla yayılan bir borç tasfiye protokolüne bağlandığını, yönetim kürulu toplantısına yönetim kurulu 4. Üyesi …’nin davet edilmediğini, kararın diğer üç yönetim kurulu üyeleri tarafından alındığını, kararın altına …’nin toplantıya “katılmadı” kaydının düşüldüğünü, Yönetim kurulu üyesi …’nin böylesi bir karar alınmasına izin vermeyeceği düşüncesiyle kendisine çağrı yapılmaksızın karar oluşturmanın hedeflendiğini, tüm üyelerin çağrılmadığı bir yönetim kurulu toplantısında alınan kararların “yokluk” ile malul olduğunu, yeni yönetim kurulu başkanı … tarafından …. ATM. sinin … Esas sayılı dosyasında yokluğun tespiti amaçlı dava açıldığını, 31.12.2017 tarihli “Borç Tasfiyesine Dair Protokolünü” taraf şirketlerin o tarihte yönetim kurulu başkanı olan …’ın taraf şirketleri temsilen imzaladığını, ayrıca davacı şirket yönetim kurulu üyesi … ile davalı … temsilen yönetim kurulu üyesi …’ nin imzaladıklarını, protokolde yazılı “…davacı şirketin alacağının 10 yıllık bir süre içinde ödeneceği, yapılan tahsilatların öncelikle faiz yerine ana paraya mahsup edileceği, ana paraya 10 yıllık devlet tahvillerine ödenen oranda faiz tahakkuk ettirileceği, faize faiz işlemeyeceği, iki yıl ödeme olması bile davalı şirketin direnime düşmeyeceği, alacaklının protokolü feshedemeyeceği, alacaklının protokol hükümlerine aykırı davran/iması halinde 5.000.000,00 USD ceza şart ödeyeceği… “şeklindeki şartların normal bir ticari ilişkide hiçbir alacaklı tarafından kabul edilmesinin düşünülemeyeceğini, protokolün imza tarihinde imzalayanlar … ile …’nin davacı şirketin yönetim kurulunda görev yaptıklarını, aynı kişilerin gerek alacaklı ve gerekse borçlu şirket adlarına hareket etmiş gözüktüklerini ve açıklanan şekilde bir protokol imzalanması ile davacı şirketin zararına, davalı şirketin ise yararına yol açıldığını, yöneticilik sıfatının kötüye kullanılarak davacı şirketin zaranna neden olan protokolün geçersiz olduğunu, hem alacaklı hem de borçlu şirketi temsil eden aynı kişilerin bir araya gelerek alacaklı şirketin zaranna böyle bir protokol imzalamalarının sözleşmenin butlanını gerektirdiğini, 31.12.2017 tarihli “Borç Tasfiyesine Dair Protokolünün” hem geçersiz hem de butlan ile malûl olduğunu, davalı şirketin bu protokole dayanarak davacı şirketin alacağını ödemekten kaçınmasının mümkün olmadığını,bu durumu saptayan yönetim kurulunun 04.06.2018 tarihinde aldığı karar ile Borç Tasfiyesine Dair Protokolünün yok hükmünde olduğunu tespit ederek, cari hesap ilişkisinin aynen devam ettiğini davalı şirkete bildirmeye karar verdiğini,kararın davalı şirkete Beşiktaş 6. Noterliğinin 06.06.2018 tarih ve 20288 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile bildirilerek 51.094.619,00 TL. nin borç erteleme sözleşmesi imzalanmasından önceki hüküm ve şartlarda faizi ile birlikte ödenmesinin istenildiğini,davalı şirketin 22.06.2018 tarihinde gönderdiği yanıt ihtarnamesinde yönetim kurulu üyesinin toplantıya çağrıldığının ileri sürülmediğini, sözleşmenin şirket yetkilileri tarafından imzalandığı dışında bir açıklama yapılmadığını,bu yanıta Beşiktaş 6. Noterliğinden yevmiye bayılt İhtarnameye rağmen kalan borcun ödenmediğini, davalı şirketin 2018 ve 2019 yıllarında cüzi birtakım ödemeler yaptığını, davacı şirket kayıtlarına göre davalı şirketin kalan borcunun 47.280.146,92 TL. olduğunu, bu tutarın uygulanacak ticari faiz oranı ile artacağını, ayrıca müvekkilinin faiz ile karşılanmayan zararlarının da olduğunu, net alacaklarının ticari defter kayıtlarında yapılacak bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkacağını, fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı tutularak şimdilik 100.000,00 TL. alacağın tahsili için kısmi dava açıldığını belirterek, 100.000,00 TL.nin direnim tarihinden itibaren fiili tahsil tarihine kadar avans faizi ile davalı şirketten alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili tarafından ibraz olunan 07/10/2020 tarihli ıslah dilekçesinde ve özetle; Davalı taraftan dava tarihi itibariyle olan asıl alacak ve temerrüd faizi toplamını 47.201.891, 50 TL arttırılmakla ıslah edilen bu tutarla birlikte toplam 47.301.891,50 TL’nin asıl alacağa temerrüt tarihinden fiili tahsil tarihine kadar uygulanacak TCMB kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranı ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … Şirketler Grubunun … yılında temellerinin atıldığını şu an için 1.400 çalışanı île değişik sektörlerde faaliyet gösterdiğini, davanın tarafı şirketlerin ise gayrimenkul alanında faaliyet gösterdiklerini, bugüne değin tüm şirketlerin … Şirketler Grubunun bir şirketi olarak faaliyetlerini sürdürdüğünü, birbirlerinin lehine transfer fiyatlandırmasına riayet ederek kefil olunduğunu, ipotek verildiğini ve ödünç kullandırıldığını, davacı şirkette anne … … ile kardeşler …, … ve … ile damatlar … ayrıca … İnşaatın dava dilekçesinde yazılı şekilde pay sahibi olduklarını, davalı şirkette ise kardeşler …, … ve … yine dava dilekçesinde yazılı olduğu şekilde pay sahibi olduklarını, davacı şirketin yeni yönetim kurulu başkanının geçmişte davacı şirkettin uzun yıllar yönetim kurulu başkan yardımcılığı görevini yaptığını, davacı şirketin sürekli aile bireyleri tarafından yönetildiğini, tüm bilgilerin ortaklara ve özellikle yöneticilere düzenli olarak gönderildiğini, bu nedenle yönetim kurulu değişikliğinden sonra davacı şirket menfaatine aykırı bazı işlemlerle karşılaşıldığı iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu, dava edilme nedeni olamayacağını, yanlış ve yanıltıcı bu beyanlara dayalı açılan davanın kabule şayan bir yönü bulunmadığını,imzalanan protokole uygun şekilde üstlenilen borcun ödendiğini, borcun ödenmesinin vadelere bölündüğü gerçeğinin mahkemeden gizlendiğini, müvekkili şirketin direnime düşmediğini, açılan davada vadeden önce borcun ödenmesinin istenildiğini,borcun tasfiyesine ilişkin protokolün taraf şirket yönetim kurulu üyeleri tarafından imzalanması nedeniyle geçerli olduğunu, TBK.m.26 da yazılı sözleşme özgürlüğü sınırları İçinde içeriğinin belirlendiğini, kanuna ve ticari hayata ve hayatın olağan akışına aykırı bir husus içermediğini, dava dilekçesinde protokolün TBK.m.27 de yazılı hangi hale aykırı olduğunun iddia edilip istemde bulunulmadığını, kanun koyucunun şirketler topluluğu arasında birbirlerine daha ağır sonuçları olan keralet ve garanti verebilmelerini dahi kabul etmiş ken, iki grup şirketi arasında borç tasfiyesine ilişkin protokol yapılamayacağının söylenmes nin mümkün olmadığını, topluluk şirketlerinde ihtiyaç duyulan (mal ve hizmet alamı, para ihtiyacının karşılanması, insan kaynaklan temini gibi) iş ve işlemlerin öncelikle topluluk içindeki işlemlerle halledilmeye çalışıldığını, bu nedenle TTK.m.395.3 de grup şirketlerinin biri birine kefil olabilecekleri ve garanti verebileceklerinin açıkça kabul edildiğini, doktrinde “cash pooling/nakit havuz” olarak tanımlanan uygulama ile grup şirketlerinden nakit fazlasını havuz hesabına aktarmaları, nakte ihtiyacı olan şirketlerin ise bu havuzdan nakit ihtiyacını giderebileceklerini. Bu şekilde şirketler topluluğunun sahip olduğu toplam likitidenin en verimli şekilde yönetilmesinin ve kullanılmasının amaçlandığını, bu uygulamanın hukuka uygun olduğu gibi, şirketlerinin menfaatlerine de aykırı düşmediğini, şirketlerin biri birlerine yardım edememesi halinde aynı grup içinde olmanın bir anlamı kalmayacağını, davacı şirketin … Grubu şirketlerin biri birine kefil olarak kredi sağlandığını bildiklerini, dava konusu protokolün davalı şirketin davacı şirkete olan borcunun tasfiyesini amaçladığını, davacı şirketin emsallere göre faiz geliri elde ettiğini, protokolün imzası için yönetim kurulu kararına dahi gerek olmadığını, şirket yetkililerinin imzası ile protokol imzalanabileceklerini ve bu protokolün davacı … bağlayacağını, …’ın sadece taraf şirketlerin değil grup içindeki şirketlerin tamamına yakının yönetim kurulu başkanlığını yaptığını, bu sıfatla yapılan anlaşmalar geçersiz olması halinde grubun adeta çalışamaz hale geleceğini, ülkenin en tanınmış grup şirketlerinde de benzer bir uygulamanın var olduğunu, davacı şirketin protokol şartlarındaki faize ilişkin düzenlemeyi görüp, hatta buna riayet etmesinden sonra protokolün geçersiz olduğunu ileri sürmesinin bir çelişki olduğunu, protokolde belirlenen taksitlerin faizleri ile birlikte halen ödenmesine devam edildiğini ve davacı şirketin bu ödemeleri kabul ettiğini, davalı şirketin, davacı şirketin TSKB na olan borçlarının aksamaması için kurdan kaynaklı fazlalık kredi ödemelerini de yaptığını, bu şekilde protokol uyarınca ödemesi gerekenden daha fazla borç taksiti ödemekte tereddüt etmediğini, bu durumun davacı şirket tarafından da bilindiğini,2018 ve 2019 yıllannda yapılan ödemeler sonucu 6 numaralı tabloda görüldüğü gibi bakiye borçlarının 45.910,423,00 TL. ye düştüğünü, ödemelere ilişkin banko dekontlarının sunulduğunu, TL. ve USD olarak 18.01.2018-21.12.2018 tarihleri arasında toplamda 7.962.01566 TL. 31.05.2019 tarihi itibariyle ise 2019 yılında TL. ve USD olmak üzere toplamda 3.255.155,76 TL. olmak üzere her iki yılda 11.217.171,42 TL. ödeme yapıldığını, sundukları tabloda ödemelere İlişkin tüm detaylann yer aldığını, …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasına konu olan davanın, davacı şirketin yeni yönetim kurulu başkanı tarafından davacı şirket hasım gösterilerek açıldığını, kendilerinin de bu davada taraf olmadıklarını, bu nedenle sonucunun davalı … etkilemeyeceğini, huzurdaki davanın cari hesip alacağının ileri sürülen ihtilafların davacı şirket ile [yönetim kur niteliğinde olması karşısında bu hususlara cevap veri olunmaması nedeniyle de kendilerine husumetin yöneltilemeyeceğini, davacı şirketin 19/03/2018 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel kurul toplantısında protokole ait bilgilerin yer aldığı 2017 yılı bilançosunun kar/zarar hesaplarının oybirliği ile kabul edildiğini, ortaklardan … ile …’in yönetim kuruluna üye olmak istemlerini yazılı bildirdiklerini ve genel kurulda yönetim kurulu üyeliklerine seçildiklerini, davacı şirketin müvekkili şirket tarafından yapılan ödemeleri TKB 84.maddesi uyarınca reddetmeyerek protokole bağlı olduğunu gösterdiğini, bir an için böyle bir protokol olmasa dahi, davalı şirketin direnime düştüğünden söz edilemeyeceğini, ilk ödeme yapıldığı tarihte yeni yönetim kurulunun göreve başlamış olduğunu, ilk ödemeden itibaren geçen 1 yıl içinde kısmi ödemeyi reddetmeyen davacı şirketin açtığı davanın BK 84.maddesi uyarınca reddi gerektiğini, kısmi ödemeyi kabul zorunda olmayan alacaklının borcun tamamının ifasını isteyerek borçluyu borcun tamamı için temerrüde düşürebileceğini, davacı şirketin kısmı ödemelerin tümünü ihtirazi kayıt koymaksızın kabul ettiğini, faturalarını protokol kapsamında tanzim ve tebliğ ettiğini, protokolde yazılı olan 10 yıllık devlet tahvillerine ödenecek faiz oranı dışında avans faiz oranına göre faiz istenemeyeceğini, davalı şirketin direniminin söz konusu olmadığını, protokol hükümlerine aykırı davrananın davacı şirket olduğunu belirterek haksız ve kötü niyetle açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE:
Dava; taraf şirketler arasında imzalanan 31/12/2017 tarihli “Borç Tasfiyesine Dair Protokol’ün yok hükmünde olduğunun tespiti ile, davalı şirketten olan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan hususlar; davacı şirketin 25/12/2017 tarihli yönetim kurulunda alınan kararın geçersizliğinin, taraf şirketler arasında imzalanan 31/12/2017 tarihli “Borç Tasfiyesine Dair Protokol’ün geçersizliği sonucunu doğurup doğurmayacağı, anılan protokol şartlarının davacı … zarara uğratıcı mahiyette olduğu iddiasının, taraflar şirketler adına protokolü imzalayan …, … ve … …’nin her iki şirketin aynı anda yönetim kurulu üyesi olmalarının protokolün geçerliliğine etki edip etmeyeceği, protokolün geçersizliği varsayımında davacının davalıdan alacağının varlığı ve miktarı noktalarında toplanmaktadır.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, taraf şirketlerin sicik kayıt örnekleri, protokol örneği, … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası celbedilerek incelenmiştir.
Dava konusu 31/12/2017 tarihli protokol incelenmiş, tarafların da kabulünde olduğu üzere protokolün, davacı şirket adına … ve …; davalı şirket adına … ve … tarafından imzalandıkları anlaşılmıştır. Dosyada mevcut sicil kaydı ve taraflarca ibraz edilen temsil ve ilzam yetkisinin sınırlarının da yer aldığı imza sirkülerlerinden protokolün imzalandığı tarihte … ve …’ın davacı … temsil ve ilzama yetkili oldukları tespit edilmiştir.
… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası celbedilmiş, … tarafından … A.Ş.’ye karşı 25/12/2017 tarihli yönetim kurulu toplantısında alınan 9 nolu yönetim kurulu kararının iptali talepli dava açıldığı görülmüştür. İptali talep edilen yönetim kurulu kararı incelenmiş, 31/12/2017 tarihli protokolün imzalanmasına yönelik yönetim kurulu kararı alındığı anlaşılmıştır.
Toplanan deliller ve dosya kapsamı ve taraf şirketlerin defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak rapor alınmış; 03/06/2020 teslim tarihli bilirkişi raporunda özete; taraf şirketler arasında imzalanan 31/12/2017 tarihli “Borcun Tasfiyesine Dair Protokol” geçersiz kabul edildiği taktirde dava tarihi olan 19/04/2019 tarihli itibariyle davacı şirkettin davalı şirketten 46.864.806,24 TL asıl alacak, 437.085,26 TL işlemiş direnim faizi alacağı bulunduğu, davacı şirketin 10.000,00 TL alacağın tahsili isteminde bulunduğu belirtilmiştir.
Eldeki dava, bir yönetici sorumluluğu davası olmayıp, davalı şirketin davacı şirkete olan borcunun tasfiyesine dair 31/12/2017 tarihli protokolün yok hükmünde olduğunun tespiti ve protokole konu alacağın, protokol şartları dikkate alınmaksızın tahsili talebine ilişkindir. Uyuşmazlığın çerçevesi bu şekilde çizildikten sonra belirtmek gerekir ki; tüzel kişiliği haiz iki şirket arasında yapılan bu protokolün davacı şirket zararına olduğu iddiası sözleşmenin geçerliliğine etkili edecek unsurlardan değildir. Türk Borçlar Kanununun 26. maddesinde de ifadesini bulan sözleşme serbestisi ilkesi uyarınca, taraflar bir sözleşmenin içeriğini kanundan doğan sınırlamalar çerçevesinde özgürce belirleyebilirler. Her iki tarafın ticari şirket olduğu nazara alındığında, sözleşmenin bir tarafının zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden bahsedilemeyeceğinden Türk Borçlar Kanunun 28. maddesinin de somut olayda uygulanma olanağı bulunmaktadır. Bu saptama karşısında davacı tarafça ileri sürülen, protokolün davacı şirket zararına olduğu iddiası dinlenebilir değildir. Nitekim protokolün uygulanmaya başladığı ve protokol kapsamında yapılan ödemelerin davacı şirketçe kabul edildiği alınan bilirkişi raporlarından anlaşılmaktadır.
Davacı yanın protokolün geçersizliği iddiasını dayandırdığı diğer hukuki sebep, protokolün imzalanması hususunda, davacı şirket yönetim kurulu tarafından alınan 25/12/2017 tarihli yönetim kurulu kararının geçersiz olduğu iddiasıdır. Bu hususta … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dava dosyasında devam eden yargılamada 25/09/2020 tarihinde; davanın kabulüne … A.Ş.’nin 25/12/2017 tarihli 9 nolu yönetim kurulu kararının yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmiştir. Karar henüz kesinleşmemiştir.
Dosyaya mübrez temsil ve ilzam yetkisinin sınırlarının da yer aldığı yönetim kurulu kararına dayalı imza sirkülerleri içerisinde, dava konusu protokolün imzalandığı tarihte geçerli 30/03/2017 imza sirküleri incelendiğinde; davacı şirketin imza yetkililerinin 1. ve 2. derece imza yetkililerinden oluşacağının belirtildiği, hangi işlemlerde şirketin hangi müşterek imzalar ile temsil edileceğinin de karara bağlandığı görülmüştür. Kararın 1, 2, 3 nolu bentlerinde sayılan işlemler için birinci derecede imza yetkililerinden ikisinin müşterek imzası aranmış, 1 nolu bentte sayılan işlemler için ise bunlardan birinin yönetim kurulu başkanı olması şartı koşulmuştur. Aynı durum 21/03/2016 tarihli yönetim kurulu kararına dayanan imza sirkülerinde de geçerlidir. Dava konusu protokolü imzalayan … ve …, protokol imza tarihinde birinci derece imza yetkilileridir. … aynı zamanda yönetim kurulu başkanıdır. Dava konusu protokol, 30/03/2017 tarihli sirkülerin 2.bendinde sayılan işlemlerdendir, birinci bendinde sayılan işlemlerden olduğu kabul edilse dahi, … o tarihte aynı zamanda yönetim kurulu başkanı olduğundan protokolün şirketi temsil ve ilzama yetkili kişilerce imzalandığı ve davacı … bağladığı, yetkisiz temsilin söz konusu olmadığı açıktır. Dava konusu protokolün geçerliliği için, protokolün imzalanmasına yönelik ayrıca bir yönetim kurulu kararı almaya gerek bulunmamaktadır. Başka ifade ile … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası dava dosyasına konu 25/12/2017 tarihli yönetim kurulu kararı alınmasaydı dahi, dava konusu 31/12/2017 tarihli protokolün bu haliyle geçerli olduğu sabittir. Yapılan bu saptama karşısında 25/12/2017 tarihli yönetim kurulu kararının geçersizliğinin dava konusu protokolün geçerliliğine bir etkisi olmadığı anlaşıldığından, … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dava dosyası bekletici mesele yapılmamıştır. Davacının, protokolün imzalanması hususunda, davacı şirket yönetim kurulu tarafından alınan 25/12/2017 tarihli yönetim kurulu kararının geçersiz olması nedeniyle protokolün de geçersiz olduğu iddiası yerinde görülmemiştir.
Mahkememizce yapılan tüm bu saptamalar ve dosya kapsamı deliller karşısında; taraf şirketler arasındaki 31/12/2017 tarihli protokol için yokluk veya kesin hükümsüzlük hallerinden herhangi birinin mevcut olmadığı anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 54,40-TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan tahsiline, peşin alınan harçtan mahsubu ile hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde artan harcın davacıya iadesine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 561.643,92TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye avansın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafça yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 5,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı tarafından yatırılan gider avansından bakiye avansın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/12/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır