Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/957 E. 2020/345 K. 18.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/957
KARAR NO : 2020/345

DAVA : Destekten Yoksun Kalma Maddi Tazminat Davası (Ölüm Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 09/10/2018
KARAR : DAVANIN REDDİ
KARAR TARİHİ : 18/06/2020

Mahkememizde görülmekte olan maddi tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM / Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; 27/03/2013 tarihinde davalı sigorta şirketine ZMM Trafik Sigorta Poliçesi ile sigortalı … plakalı araç sürücüsü …’ın araç ile seyir halindeyken aracın devrilmesi ve yanması sonucu trafik kazasında vefat ettiğini, dava konusu kazadan önce sigortalı olarak … Şti’de gelir elde eden …’ın vefatı ile eşinin onun desteğinden mahrum kalacağının aşikar olduğunu, müteveffanın gelirinden eşine ve çocuklarına ayıracağı payların dikkate alındığından Mahkememiz tarafından yaptırılacak bilirkişi hesaplanması ile müvekkilinin tüm maddi zararlarının tam olarak tespit edilebileceğini beyan ederek tahkikat sonucunda müvekkilinin maddi zararının tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olmadığı anda arttırılmak üzere 5.000,00 TL destekten yoksunluk tazminatının davalı sorumluluğunu kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan azami poliçe teminatı limitleri ile sınırlı olmak üzere temerrüt tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte tahsilini, dava masrafları ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

SAVUNMA / Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Davacı tarafın ibraz ettiği deliller tebliğ edilmediğini, taraflarınca yalnızca dava dilekçesi tebliğ edildiğini; ancak kaza tarihi belirtilmediği için poliçe tespiti sağlanamadığını, bu nedenle belge suretleri ve delillerin taraflarına tebliğ edildiğinde cevap verme ve karşı delil ibraz etme hakkımızı saklı tuttuklarını, Mahkememiz nezdinde görülen, işbu dosya kapsamında davalı araç işleteni ve sürücüsüne yöneltilen taleplerin, müvekkili şirketin sorumlu olduğu iddia edilen poliçe dava dilekçesinde belirtilmediğinden bilinmediğini ve tebliğ edilen evraklarda bilgi bulunmadığını, Dolayısıyla, taleplerin sigorta teminatı kapsamında olup olmadığının değerlendirilebilmesi ve savunma haklarının gereği gibi kullanılabilmesi için mahkememizden dava dilekçesi ve sunulan delillerin taraflarına tebliğini talep ettiklerini beyan ederek dava dilekçesi ve dosyaya sunulan delillerin UYAP’ta mevcut olmayan suretlerinin taraflarına tebliğini ve cevap haklarının delillerin taraflarına tebliğ edilene kadar saklı tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
Davacı … ( destekten yoksun kaldığını iddia eden eşi), desteği olduğunu iddia ettiği eşi …’ın 27/03/2013 tarihinde asli ve tam kusurlu olduğu trafik kazası nedeni ile ölmesi sonrasında ölenin desteğinden yoksun kalındığı iddiası ile davalı …A.Ş’den maddi tazminat talep etmektedirler.
Davalı, genel mahiyette sorumluluklarının bulunmadığı savunmasıyla davanın reddini savunmuştur.
Dava; ölen desteğin varisi eşi tarafından açılan haksız fiil olan trafik kazası nedeni ile sorumluluk ilkesi çerçevesinde davalı taraftan destekten yoksun kalma maddi tazminatının istenilip istenilemeyeceğine, isteyebilecek ise miktarına ilişkindir.
Bilirkişiler … ve …’nın 06/09/2019 tarihli raporu incelenmiştir. Bilirkişiler tarafından; desteğin ölümünde hatalı davranışın/ tam kusurun destekten/ ölenden kaynaklandığı, davalı şirkete sigortalı … plaka numaralı çekici ve…plaka numaralı yarı römorktan oluşan tankerin ön sürücüsü davacının murisi …’ın hatalı sevk ve idaresinin tam ve %100 oranında etkili bulunduğu, tazminat durumunun davacı eş…’nin talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatı tutarının 194.751,12 TL olarak hesaplandığı bildirilmiştir.
Davacılar 08/11/2019 tarihinde davayı, bilirkişi raporu doğrultusunda ıslah etmiştir. Davacı tarafın talebi toplam 194.751,12 TL destekten yoksun kalma tazminatına ilişkindir.
Davacı desteği olan sürücünün kendi ölümü ile sonuçlanan trafik kazasında sürüş esnasında direksiyon hakimiyetini kaybettiği, araç ile kaza mahallinde yolun sağındaki hendeğe su tahliye kanalına girerek yaklaşık 100 metre ilerlediği, sürücünün sola manevra ile aracın yönünü düzeltmeye çalıştığı esnada tamamen kontrolü yitirip su kanalına devrildiği, aracın ham petrol ile yüklü olup devrilme sırasındaki sürtünme sonucu oluşan kıvılcımlar nedeni ile aracın ve sürücünün alevlenerek yandığı, bu nedenle kusura dair değerlendirme gereği ölen desteğin kendi ölümü ile sonuçlanan trafik kazasında % 100 tam kusurlu olduğuna kanaat getirilmiştir.
Davacı taraf desteğinin % 100 asli ve tam kusurlu olduğunun davacının ikrarında olduğu dava dilekçesinden de anlaşılmaktadır. Ham petrol yüklü tanker sürücüsü olan desteğin bu bilgi dahilinde ehliyetli olarak sürüşe çıktığı, araçta sürüş hakimiyetini yitirdiği, devrilme sonucu yönetimindeki aracı şartlarına göre ayarlayamadığı, tedbirsiz ve dikkatsiz seyretmesi ve hakimiyet yitirmesi nedeni ile aracın devrilmesi sonucu can güvenliğini kendisinin tehlikeye düşürdüğü değerlendirilmekle 2918 S KTK m 56/ 1-A ya uygun araç kullanmadığı, kuralları ihlal ettiği anlaşılmış bu nedenle % 100 oranında tam kusurlu olduğu kabul edilmiştir. Bu durum tarafların ikrarı ve kabulündedir. Dosya kapsamına sunulu tüm bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Haksız fiil olan trafik kazasında; davacının ölen desteğinin kusuru nedeni ile davalı açısından zarar ile fiil arasındaki illiyetin kesildiği değerlendirilmiştir.
2918 Sayılı Kanun gereğince; destekten yoksun kalan hak sahibinin sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri kapsam dışıdır hükmü bulunmaktadır.
Sorumluluk hukukunun en önemli amacı, kişinin mal varlığında iradesi dışında meydana gelmiş eksilmeyi ayni veya nakdi olarak gidermektir. Zararın tazminini talep etmek hakkı doğrudan zarar görene tanınmıştır. Doğrudan zarar görenin dışında üçüncü bir kişinin tazminat talebinde bulunma hakkı, kural olarak yoktur. Bu sebeple sözleşme dışı sorumluluk hukukunda üçüncü bir kişinin maruz kaldığı yansıma zararı, prensip olarak, tazmin edilemez niteliktedir. Zira sorumluluk hukukunun temel kurallarından birini, tazminat talebinde bulunabilecek olan kişi veya kişilerin sadece doğrudan zarara uğrayanlar olması oluşturur.
Bu kurala 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 45. maddesinin ikinci fıkrasında “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir” denilmek suretiyle mağdurun ölümü sonucunda yansıma zararına uğrayan kişilerin zararlarının tazmin edilmesine istisnai de olsa imkân tanınmıştır. Böylece ölüm ile sonuçlanan haksız fiil nedeniyle; ölenin yardımından, desteğinden mahrum kalanların tazmin edilmesini talep edebilecekleri bir zararları olduklarını kabul etmiştir. Benzer düzenleme 6098 Sayılı TBK 49- 64 maddelerinde de düzenlenmiştir. Desteğin destekte bulunduğu kişinin murisi olması veya aynı aile içerisinde yer alması şart değildir. Önemli olan desteğin para, hizmet veya ayni olarak sürekli, düzenli ve karşılıksız bir şekilde desteklediği kişiye yardımlarda bulunmasıdır. İş bu davada davacının ölenin eşi olduğu anlaşılmaktadır. Bir kişinin başka bir kişiye desteği olup olmadığı fiili duruma göre belirlenecektir. Bir kişiye fiilen sürekli ve düzenli olarak bakan veya hayatın olağan akışı içerisinde o kişiye bu şekilde bakma olasılığı çok yüksek olan kişi, o şahsın desteğidir (Gökyayla, K. E.: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, Ankara, 2004, s. 25). Desteğin yasal bir zorunluluktan kaynaklanıp kaynaklanmadığı desteğin varlığını tespit açısından önemli değildir (Gürsoy, K. T.: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatı”, AÜHFD., 1972, C.:29, s. 147). Desteğin destek olunana yaptığı yardımın kanuni veya sözleşmeden doğan bir borcun ifası niteliğinde olmasına da gerek yoktur. Desteklenen kişinin tazminat isteme hakkına sahip olabilmesi için, destek sayılan kimsenin ya fiilen ilgiliye bir yardımda bulunması, bakması veya ileride böyle bir yardım veya bakma olasılığının ciddi bir biçimde mevcut olması gerekir (Gürsoy, s. 146). Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu`nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının, desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Davacı üzerinde doğan zararın niteliği de belirlenmelidir: Davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdiği zarar murisin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte davacı üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın davacının kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi doğrudan davacının zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. Davacının desteğinin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, davacının salt bu sıfatla devraldıkları desteklerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir. Talep edilen destek zararı, ölenin değil üçüncü kişilerin üzerinde doğan dolaylı ve yansıma yolu ile meydana gelen zarardır.
Bu hâlde üzerinde durulması gereken en önemli husus, desteğin kanuni sorumluluğu gereği kazanın meydana gelmesinde tam veya kısmi kusurlu olmasının, üçüncü kişi durumunda bulunan desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülüp sürülemeyeceğidir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 85. maddesi, işleten ve araç işleticisinin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğunu düzenlemiştir. Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı zarar gören üçüncü şahısları korumak amacıyla getirilmiş bulunan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu ve araç işletenin sorumluluğunun, sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğu olduğu hususu bilimsel ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 14. b, s.670; Kılıçoğlu,A.: Borçlar Hukuku Genişletilmiş 17. B, Ankara 2013, s.366 vd). Anılan maddede değinildiği üzere, işletenin nelerden sorumlu olduğu öngörülmüş, 86. maddede ise, işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur hükmü ile işletenin sorumluluktan kurtulma halleri düzenlenmiştir. BK.’nun 44. maddesi hükmüne göre ise zarar gören taraf, zararın doğmasına veya zararın artmasına sebep olmuş ise hâkim zarar ve ziyan miktarını indirebileceği veya zarar ve ziyan konusunda hüküm kurmaktan sarfınazar edebilecektir. Benzer düzenleme TBK m. 55 de yer almaktadır.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında bir motorlu aracın işletilmesinin bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde araç işleteninin bu zarardan sorumlu olacağı düzenlendiğine göre, ilke olarak desteğin ölümünden veya desteğin sürücü olmaması ihtimalinde de işletenin kendi yasal sorumluluğu gereği bizzat işleten sıfatı ile sorumlu olduğu, dolayısıyla davacının ölen destek sürücüsünden talepte bulunma haklarının bulunmadığı, talepte bulunulması halinde bu talebin hukuken hayatın olağan akışına aykırı olacağı bunun sonucu davalıdan kendi desteklerinin sorumluluğu bulunduğu kaza nedeni ile talepte bulunamayacağı kabul edilmelidir.
Yansıma yoluyla zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenlerin, kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olmaları mümkün değildir. Nitekim BK’nun 44/I. Maddesi ( TBK m. 55 sorumluluk hukuku), hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesine dayanmaktadır. Zararın artmasına veya doğmasına sebep olan kişi sonuçlarına da kendisi katlanmalıdır. Diğer bir deyişle, nasıl ki desteğin ölümü sebebiyle meydana gelen zararın yansıma yoluyla destek görenleri etkilediği kabul ediliyorsa, desteğin kusurlu davranışlarının da aynı şekilde destek görenlere yansıyacağının kabul edilmesi gerekir. Yine ha keza desteğin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu durumda da yansıma söz konusudur. Zira zarara uğramamak için gerekli özeni göstermeyen veya hatta zararın meydana gelmesini isteyen kimse, bu hareket tarzının sonuçlarına katlanmalı ve bu davranışının zararın meydana gelmesinde oynadığı role, etkisine ve derecesine göre zararı kısmen veya tamamen üzerine almalıdır. Çünkü kendi kusuruyla sebebiyet verdiği ya da artmasına neden olduğu ve ya kusursuz sorumlu olduğu zararın ödettirilmesini istemek Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırı olacaktır.
O halde somut olayda objektif iyi niyet kurallarına (TMK m.2) göre; davacının desteğinin %100 tam kusurlu sayıldığı, kazaya ve zarara kendi kusuruyla sebebiyet verdiği zararın oluşumuna neden olduğu ve ölenin kendi sorumlu olduğu zararının ödettirilmesi mümkün değildir. Meydana gelen kaza sonucu tam kusurlu desteğin ölümü nedeni ile davacının talep ettiği destekten yoksunluk tazminatından davalı tarafın sorumluluğunun bulunmadığı kabul edilmelidir. Tazminata hükmolunması için aranan yasal şartlar oluşmamıştır. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca yukarıda izah olunan gerekçe ile davanın reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının reddine,
2-6100 S HMK gereğince ve Harçlar Kanunu uyarınca karar ve ilam harcı olan 13.303,45 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 35,90 TL ve tamamlama harcı olarak yatırılan 648,50 TL olmak üzere toplam 684,40 TL harçtan mahsubu ile Hazine’ ye gelir kaydına, bakiye 12.619,05 TL daha harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ ye gelir kaydına, başvuru ve vekalet suret harcının davacı üzerinde bırakılmasına,
3-İşbu dava nedeni ile davacı tarafından yapılan yargılama giderinin uhdesinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. m. 13/ 4 deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-6100 S HMK m. 333 uyarınca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafın yokluğunda mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır