Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/831 E. 2019/812 K. 03.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2018/831 Esas
KARAR NO: 2019/812

DAVA : İtirazın İptali (Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 03.09.2018
KARAR :GÖREVSİZLİK NEDENİYLE USULDEN RED- SULH HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 03/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan kira sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle;Müvekkilinin tacir olduğunu, Müvekkili … İnş Mühendislik yetkilisi olarak davalı şirket …İnş. Yetkilisi … ile iş gereği makine kullanımı amacıyla kira sözleşmesi imzalandığını, söz konusu sözleşmede, davalı tarafa müvekkili tarafından sözleşmenin yapıldığı gün 10.000 TL ön avans verileceği yer aldığın, müvekkili ön avansı …bank üzerinden 12/07/2017 tarihinde davalıya EFT yoluyla gönderildiğini, daha sonra davalı tarafın kiralama işi yapamayacağı anlaşılınca müvekkilinin işinin aksadığını, bunun üzerne taraflar arasında yapılan göreşmelerde davalı haksız olarak sözleşmeden kaynaklı edimini yerine getirmeyeceğini belirttiğini, taraflar arasında sözleşmenin iptali karşılandığında avansın iadesi kararlaştırıldığını, ancak müvekkili sözleşmeyi iptal etmesine rağmen davalı taraf söz konusu avansı iade etmediğini, müvekkili alacağını tahsili için 02/08/2017 tarihinde İstanbul Anadolu …İcra … E. Sayılı dosya ile taraflar arasındaki ticari ilişkiye binaen genel haciz yoluyla takip yapıldığını, davalı 26/12/2017 tarihinde icra takibine haksız ve yersiz olarak itirazda bulunurak takibi durdurduğunu ayrıca davalının kira sözleşmesined yer alan Vergi No-T.C No kendisine ait olmadığının ortaya çıktığını, cezai dava yolu saklık kalmak üzere davalı tarafın müvekkili kandırmaya yönelik hareketi davalının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, davalının icra takiben yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına, borçlunun takip konusu borcu takip dosyasında belirtilen faiziyle ödemeye ve takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Davalı taraftan herhangi bir cevap dilekçesi sunulmamıştır. Davalı tarafın 6100 S. HMK m. 128 kapsamında süresinde cevap vermemenin sonucu olarak iddia olunan vakıaları tamamen inkar etmiş sayılmıştır.

KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5.maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’ nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Davacı tacir olmayan gerçek kişi ( vergi dairesinden gelen cevabi yazıdan ve ticaret odasının cevabi yazısından anlaşılmaktadır ) ile davalı tacir olmayan gerçek kişi ( vergi dairesinden gelen cevabi yazıdan ve ticaret odasının cevabi yazısından anlaşılmaktadır ) arasındaki makine kullanımına ilişkin taşınır kira sözleşmesinden kaynaklanan, davacının davalı tarafın sözleşmeye aykırılığı iddiası ile davacı tarafından davalıya ödendiği iddia olunan ön avansın iadesine dair alacağını davacı davalı aleyhine takip yolu ile talep etmiş, davalı itirazı üzerine Mahkememizden davacı itirazın iptalini talep etmiştir.
Davalı, genel mahiyette iddia olunan vakıaları inkar ile davanın reddini savunmuştur.
Dava; İcra ve İflas Kanunun 67. maddesi hükmü ile kira sözleşmesi sorumluluk temeline dayalı olarak açılmış olup; davalı tarafın hakkındaki icra takibine vaki itirazlarının iptali istemine ilişkindir.
Dava: ” davalı ile davalı arasındaki kira sözleşmesi gereği alacağın varlığı, varsa miktarına ilişkin çekişme ” yi içermektedir.
Bu haliyle tarafları tacir olmayan ve taraflar arasında kira sözleşmesi bulunan çekişmede; yukarıda izah olunan hiç bir ticari dava içerisinde yer almayan davacı taraf ile davalı taraf arasındaki kira sözleşmesinden kaynaklanan davanın ticari dava sayılmasına hukuken olanak bulunmadığından, uyuşmazlığın 6100 Sayılı HMK m. 4/1-a gereği kanunen Sulh Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Şu haliyle eldeki davanın mutlak ticari dava, nispi ticari dava ve üçüncü grup dava olmadığı açıktır.
Kira sözleşmesi çerçevesinde sorumluluk nedeni ile açılan bir dava söz konusudur. Hukuki vasıflandırma ve Türk hukukunun re’ sen uygulanması gereği çekişmenin kira sözleşmesine dayandığı anlaşılmaktadır. 6100 S HMK m. 4/ 1- a gereğince kira ilişkisinden doğan uyuşmazlıklara ilişkin davalarda sulh hukuk mahkemeleri görevlidir. Yukarıda izah olunduğu üzere dava ticari davalardan hiçbiri kapsamında bulunmamaktadır. 6100 S HMK 114/ 1-c ve 115/ 1, 2. maddelerinde düzenlendiği gibi görev bir dava şartı olup yargılamanın her aşamasında mahkeme hakimince re’ sen dikkate alınması gereken bir husustur ve mahkeme olarak yargılamaya devam edilmeyerek davanın usulden reddi ile görevsizlik kararı verilmelidir. Ayrıca yine aynı kanunun 20, 21, 22 ve 23. maddeler görevsizlik kararı üzerine yapılacak işlemler ve yargı yeri belirlenmesine dair hükümleri ihtiva etmektedir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; yukarıdaki açıklamalar gereğince kanunen mahkememizin görevsizliğine sulh hukuk mahkemelerinin görevli olduğuna karar verilmiştir.

HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının mahkememizin görevsiz olması nedeniyle usulden reddine,
2-HMK.nun 20. mad. uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin usulen başvurusu halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL NÖBETÇİ SULH HUKUK MAHKEMESİ’NE gönderilmesine,
3-Yargılama giderlerinin görevli mahkemesince hüküm altına alınmasına, HMK 20 maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde başvuru yapılmaz ise davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği ve yargılama giderleri konusunda karar verileceğinin ihtarına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır