Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/787 E. 2020/346 K. 18.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/787
KARAR NO : 2020/346

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 14/08/2018
KARAR : HUSUMET YOKLUĞUNDAN RED
KARAR TARİHİ : 18/06/2020

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkili davalı banka nezdinde 48 ay taksitli 500.000,00 TL bedelli …sayılı proje kredisi kullandığını, taraflar arasında akdedilen kredi sözleşmesinin ticari mahiyette olduğunu, müvekkilinden mevzuata aykırı şekilde KKDF bedeli tahsil edildiğini, İstanbul … İcra Müd. … E. Sayılı takibine davalı yanca itiraz edildiğini, somut uyuşmazlık yönünden tarafların akdettiği kredi sözleşmesinin gerçek kişi müvekkiline kullandırılmış kredi ticari emtia kredisi olduğunu, takibe konu kredi sözleşmesinin KKDF’den muaf tutulmasına rağmen davalı bankanın müvekkilinden 16.066 TL KKDF bedeli tahsil edildiğini beyan ederek İstanbul … İcra Müd. … E. Sayılı dosyasındaki vaki haksız itirazın fazlaya dair hakların saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL’lik kısım yönünden iptalini, bu nispette takibin devamını, itirazında haksız çıkan yan davalı yan aleyhinde dava konusu edilen 10.000,00 TL üzerinden hesaplanacak %20 az olmayan icra inkar tazminatına hükmedilmesini ve yargılıma giderleri ve vekalet ücretinin davalı yan üzerinde yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; davacının da belirtmiş olduğu üzere 12/05/1988 tarih ve 88/12944 sayılı kararnameye ilişkin kaynak kullanım destekleme fonu hakkındaki tebliğin fona yapılacak kesintiler başlıklı 2. Maddesi gereğince Ticari Kredilerde ilgili tebliğ gereğince KKDF muafiyeti uygulanacağını, ancak davacının ilgi tebliğ gereği basit usulde vergiye tabi olduğunu, kredi kullanım tarihinde henüz mükellefiyeti bulunmayan gerçek kişilerin daha sonra mükellefiyetin tesis ettirilerek kredi ve satın aldıkları iktisadi kıymetleri işletme aktifine kaydettikleri ilgili bankaya teşvik etmeleri halinde kredi kullandırım tarihi ile durumun bankaya teşvik edilmeleri halinde kredi kullandırım tarihi ile durumun bankaya teşvik edildiği tarih arasında tahakkuk eden faizler üzerinden fon kesintisi yapılmış ise de bu kesintilerin iadesinin mümkün bulunduğunu, basit usulde vergiye tabi kişilerin işleri ticari araç alım kredilerinde KKDF muafiyeti uygulayabilmek için bu kişilerin ilgili bankaya vergi levhası ve oda kayıt belgesi ile gayrimenkul ve ticari araç gibi iktisadi kıymetlerin ticari faaliyette kullanacağına dair yazılı beyanda bulunmaları gerektiğini beyan ederek haksız ve hukuka aykırı olarak açılan ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddini, davacı aleyhine %20 oranından az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
Davacı; davalı taraf ile aralarında kredi sözleşmesi imzaladıklarını, bu kredi sözleşmesinin ticari kredi olduğunu ve bu nedenle yasa gereği kullandığı krediden kaynak kullanımı destekleme fonu (KKDF) kesintisinin yapılmaması gerektiğini iddia ile KKDF kesintisinin iadesine yönelik davalı aleyhine başlattığı İstanbul …İcra Dairesi’ nin … Esas sayılı takibe davalının yapmış olduğu itirazın iptalini talep etmiştir.
Davalı taraf; davacının kredi kullanımı tarihinde ticari yasal mükellefiyetinin bulunmadığını, ayrıca kendilerine davacının iddiasını destekler mahiyette vergi levhası, oda kayıt belgesi ve iktisadi kıymetlerin ticari faaliyetlere yönelik kullanılacağına dair davacının beyanda bulunmadığını ve davacı tarafından bilgi verilmediğini, KKDF kesintisi iadesinde yasal muhatabın vergi dairesi olduğunu taraflarına husumet yöneltilemeyeceğini sonuç olarak genel mahiyette davanın reddini savunmuştur.
Dava; taraflar arasındaki kredi sözleşmesi gereği KKDF kesintisinin iadesine dair İstanbul … İcra Dairesi’nin… E. Sayılı takibe yapılan itirazın iptaline, alacağın varlığına ve varsa miktarına ilişkindir.
İİK 67 ile TMK 6 ve 7 ile HMK 187- 293. maddeleri gereğince ispat hususuna ve ispat kurallarına dikkat edilmiştir. Buna ilişkin tarafların iddia- savunma ve toplanan delilleri, bilirkişi raporu incelenmiştir. Hukuken denetlenebilen hüküm kurmaya elverişli belirli ve eksiksiz iddia ve talepleri karşılayan ve hükme esas alınan bilirkişi raporu alınmış ve deliller değerlendirilmiştir.
İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı takip dosyası incelenmiştir.
Bilirkişi …’ın 16/10/2019 tarihli raporu incelenmiştir. Rapor içeriğine göre; davacı taraf ticari kredi kullandığını ve kendisinden KKDF kesintisi yapılmaması gerektiğini iddia etmekte ise de dava dosyasında ve davalı banka kayıtlarında yapılan inceleme neticesinde; KKDF kesintisi yapılmaması için işlemin ticari faaliyeti ile ilgili olduğunun tevsik edilmesi gerektiği, dava konusu kredinin …adına kayıtlı … hesap nolu gerçek kişi hesabından… proje nolu Konut Kredisinin kullandırılmış olduğu, davacının mevzuat hükümleri çerçevesinde vergi mükellefiyet tesis ettirdiğine ve kredi konusu emtiayı işletme aktifine kaydettiğine ilişkin tevsik edici belgeleri bankaya ibraz etmediği ve buna dair başvuruda da bulunmadığı bunun sonucu davalı banka kayıtlarında buna dair bilgi ve belgenin bulunmadığı, dava konusu işlemde davalı bankanın inisiyatif kullanma hak ve yetkisi bulunmadığı, aksi halde bu esaslara aykırı bir şekilde kredi kullandırılması halinde TC. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın B.07.1.GİB.0.68/6802-7 sayılı genelgesinde belirtildiği üzere KKDF ve cezasından Bankanın sorumlu olduğunun açık olduğu, davalı banka tarafından dava konusu davacıya yansıtılan KKDF tutarın bankanın geliri olmadığı, bu KKDF kesintisinin yasa gereği ilgili vergi dairesine ödendiğinin bilindiği ancak davacının kredi ile satın aldığı gayrimenkulü işletme aktifine kaydettiklerini bankaya tevsik etmeleri halinde dava konusu Konut Kredisi ile ilgili KKDF kesinti tutarının iadesini vergi dairesinden davacının talep edebileceği teknik olarak değerlendirilmiştir.
“Sıfat” terimi uygulamada yerleşmiş bir terim değildir. Uygulamada sıfat için “husumet” terimi kullanılmaktadır.(Misal :3.HD 26.3.2015, 12514/5042.) HMK m. 327/2 hükmünde, burada incelendiği anlamda sıfat deyimine yer verilmiştir. TBK m.205, I’de de, buradaki anlamda” taraf olma sıfatı” deyimine yer verilmiştir. Sıfat, dava konusu sübjektif hak(dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir(aktif husumet). Mesela, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaksına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir. (davalı sıfatı, pasif husumet). Mesela, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten ) dolayı reddedilir. (Misal:” Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkesine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddediler. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir olgudur” (HGK 27.1.2016,13/684-106). Yukarıdaki kısa açıklamanın gösterdiği gibi, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu ( yani bir davada davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Bu nedenle , bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfatın usul hukukunu ilgilendiren yönü (usul hukuku bakımından önemi) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır( taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır). Şüphesiz, böyle bir karar, yalnız o davada taraf olarak gösterilmiş olan kişiler arasında kesin hüküm (HMK m.303) teşkil eder; dava konusu hak ve gerçekten taraf sıfatına sahip ( ve fakat o davada taraf olarak gösterilmemiş) olan kişi bakımından kesin hüküm teşkil etmez. Bir davanın tarafları o davada gerçekten taraf sıfatına sahip ise, o zaman, mahkeme dava konusu hakkın esası hakkında inceleme yapar ve karar verir. Mahkemenin bu kararı, dava konusu hak ve davanın ( gerçek taraf sıfatına sahip olan) tarafları bakımından kesin hüküm teşkil eder( HMK m.303). Taraf sıfatı bir dava şart değildir. Çünkü, sıfat, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hakim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re’sen ) gözetir. Mahkeme, yapacağı inceleme sonucunda, taraflardan birinin o davada taraf sıfatının bulunmadığı kanısına varırsa, davayı sıfat yokluğundan (husumetten ) reddeder. Bu kara, ( dava şartı yokluğundakinin aksine) usulden ( davanın mesmu olmadığından dolayı) bir ret kararı olmayıp, davanın esasına ilişkin bir ret kararıdır. Bu (esastan) ret kararı, davanın tarafları bakımından maddi anlamda kesin hüküm ( HMK m.303) teşkil eder. Bir kişi davada sıfatı olmadığı halde, davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltıp, kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verirse, davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddi halinde, davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilemez.( HMK m.327/2).
Saptanan ve hukuksal durum karşısında; dosya kapsamına sunulan tüm bilgi ve belgeler gereği; taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesinin mevcut hali ile ticari kredi olmadığı, bunun sonucu olarak mevcut durum itibarı ile dava konusu KKDF kesintisinin ticari olmayan kredilerde uygulanmasının yasal çerçevede olduğu, davacının kredinin ticari olduğuna dair yasal çerçevede ispat yükünü yerine getirmediği ayrıca KKDF kesintisinin davalı banka nezdinde kaydedilen banka lehine bir gelir olmadığı gibi yasa gereği KKDF kesintisinin vergi dairesine ödenen bir gelir olduğu, bunun sonucu eğer davacı KKDF kesintisinin iadesini talep ediyor ise; davacının husumeti davalı bankaya değil de dava dışı ilgili vergi dairesine yöneltmesi gerektiğine kanaat getirilmiş olup aşağıdaki şekilde davacının davasının davalının sıfatının bulunmaması nedeni ile husumetten kanunen reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının husumet yokluğundan reddine,
2-6100 S HMK gereğince ve Harçlar Kanunu uyarınca davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre karar ve ilam harcı olan 54,40 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 170,78 TL ve ıslah harcı olarak yatırılan 265,00 TL olmak üzere toplam 435,78 TL harçtan mahsubuna Hazine’ ye gelir kaydına, bakiye 381,38 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, başvuru ve vekalet suret harcının davacı üzerinde bırakılmasına,
3-İşbu dava nedeni ile davacı tarafından yapılan yargılama giderinin uhdesinde bırakılmasına,
4- Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5- 6100 S HMK m. 333 uyarınca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen davacı gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı diğer tarafın yokluğunda mahkememize yazılı/sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır