Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/734 E. 2021/234 K. 16.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/734 Esas
KARAR NO:2021/234

DAVA:Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:04/03/2013
KARAR TARİHİ:16/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; davalı şirketin … İli, … ilçesi, … Köyünde … pafta, … ada, … parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde kurulu akaryakıt istasyonunda müvekkili şirket ile imzaladığı 18.09.2010 tarihli Bayilik Sözleşmesi ve Protokol uyarınca, müvekkili şirketin bayisi olarak faaliyet göstermekte iken …. Noterliğinin … yevmiye numaralı 17.12.2012 tarihli ihtarnamesi ile sözleşmeleri tek yanlı ve haksız olarak feshettiğini, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından …. Noterliğinden 25.12.2012 tarihli … yevmiye numaralı ihtarname keşide ederek sözleşmenin 1005 gün erken sonlandırılması nedeniyle mahrum kalınan kâr kaybının, protokol gereği belirlenen cezai şartın ve protokol gereği davalı şirkete ödenen prim iadelerinden kaynaklanan borcun ödenmesinin talep edildiğini, buna rağmen ödeme yapılmadığını ve feshin haklı nedene dayalı olduğunun ileri sürüldüğünü, protokolün 4.maddesinin a bendi uyarınca henüz 5 yıl dolmadan sözleşmenin feshedildiğini, fesih gerekçelerinin haklı ve kabul edilebilir olmadığını, protokolün 5.maddesi uyarınca, 500.000,00.-TL cezai şart kararlaştırıldığını, davalı şirketin 1.068.600,00.-TL prim ödemesi yapıldığını, bunun da iadesi gerektiğini, sözleşmenin taraflarca öngörülen süresinden 1005 gün önce feshi sebebiyle müvekkilinin 934.739,63.-TL tutarında kar kaybının bulunduğunu, bu tutarın KDV ‘si ile birlikte davalı tarafça ödenmesi gerektiğini, diğer davalı …’nun protokolü müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, bu nedenle şirketin borçlarından sorumlu olduğunu belirterek toplam 2.503.339,63.-TL tutarındaki maddi tazminatın ve alacağın temerrüt tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
SAVUNMA /
Davalılar vekili, cevap dilekçesinde ve özetle; 18.9.2010 tarihli sözleşme ve protokolün imzalandığı konusunda bir çekişme bulunmadığını, aleyhe hükümler nedeniyle sözleşmenin müvekkili şirket açısından çekinmez hale geldiğinden haklı nedenle feshedildiğinden cezai şart ve prim istenemeyeceğini, BK.nun 161/3 ve TBK.nun 182.maddesi gereğince, cezanın fahiş olduğunu, ekonomik yönden müvekkilinin yıkımına yol açacağını, protokolün 5. Maddesinde belirtilen prim ödemelerin tahsil edilebilmesi için sözleşmenin davacı tarafından feshi gerektiğini, böyle bir durum söz konusu olmadığından prim talebinin yerinde olmadığını, sözleşmenin feshi halinde sadece menfi zarar istenebileceğinden müspet zarar olan kâr mahrumiyetinin talep edilemeyeceğini, geçerli bir kefalet sözleşmesi bulunmadığını belirterek her iki davalı yönünden davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava, maddi tazminatın ödetilmesi istemine ilişkindir.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış , 18.09.2010 tarihli Bayilik Sözleşmesi ve Protokol örnekleri, davalı tarafından noter marifeti ile keşide edilen fesih ihtarnamesi, davacı alacağına ilişkin noter marifeti ile keşide edilen temerrüt ihtarnamesi örnekleri, davalı şirketin 2011-2013 yıllarına ilişkin kurumlar vergi beyannameleri ile bilanço gelir tablosu örnekleri dosya içine alınmış, toplanan deliller ile taraf şirketlerin 2010-2012 yıllarına ilişkin ticari defter ve kayıtları ile dayanağı belgeler üzerinde uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla inceleme yapılarak bilirkişi raporu düzenlenmiştir.
22.01.2014 tarihli Bilirkişi Kurulu Raporunda; taraflar arasında bağıtlandığı çekişmesiz bulunan 18.09.2010 tarihli Bayilik Sözleşmesi ve aynı tarihli Protokolün 17.12.2010 tarihli noter ihtarnamesi ile BK.nun 106. (TBK.nun 123.) maddesi gereğince, herhangi bir süre verilmeksizin olağanüstü biçimde davalı tarafından feshedildiği, sözleşme süresi 5 yıl olup fesih tarihi itibariyle 2 yıl 9 aylık bir sürenin bulunduğu, sözleşme nedeni olarak davalı taraf için sözleşmenin devamının çekilmez hale geldiği olgusunun ileri sürüldüğü, süreli borç ilişkisi doğuran sözleşmede, sözleşmeye aykırılık halinde ifa için uygun bir süre verilerek fesih yoluna gidilebileceği gibi haklı bir sebebin varlığı halinde süre verilmeksizin sözleşmenin sona erdirilebileceği somut olayda, davalı tarafından davacıyı temerrüte düşüren bir ihtarname göndermeksizin doğrudan doğruya fesih yoluna gidildiği, sözleşmenin haklı sebeple feshi için sebebin objektif ve subjektif olarak ağırlık taşıması gerektiği, Bayilik Sözleşmesinin 7 ve 8.maddelerine göre kampanyalara ilişkin katılım bedellerinin davalı tarafından karşılanacağına ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı, bu nedenle davalının öncelikle bir süre vererek uyulmaması halinde fesih yoluna gitmesi gerektiği , bu nedenle olağanüstü feshin haklı sayılamayacağı , bununla birlikte davalı şirketin devamlı zarar ettiği ve davacının promosyon ve katılım bedelleri uygulamaları nedeniyle sözleşmenin davalı için çekilmez hale geldiğinin kabul edilebileceği, 17.12.2012 fesih tarihinde yürürlükte bulunan TBK.nun da düzenlenen genel işlem koşullarının kamu düzenine ilişkin emredici nitelikte hükümler olduklarından 6101 sayılı Kanunun 2 ve 7.maddeleri uyarınca somut olayda uygulanması gerektiği, bu itibarla 18.09.2010 tarihli ve Bayilik Sözleşmesi ve aynı tarihli protokolün önceden davalının katılımı olmaksızın davacı tarafından düzenlenerek davalıya sunulduğundan TBK.nun 25/1.anlamında genel işlem koşulu niteliğinde olduğu, Protokolün 5.maddesinde kararlaştırılan ceza koşulunun da TBK.nun 25.maddesi hükmü uyarınca, batıl olup somut olayda uygulanamayacağı, sözleşme hükümlerine göre davacının 1.068.600,00.TL prim iade bedeli alacağının bulunduğu, sözleşmenin sonuna kadar mahrum kalınan kârın 1.070.342,84.-TL olduğu, aynı bölgede makul süre olarak 6 ay sonra yeni bayi anlaşması yapılabileceği esasından hareketle mahrum kalınan kârın 191.703,20.TL olarak hesaplandığı, 500.000,00.-TL tutarındaki cezai şart alacağının davalı şirketin 2012 yılı itibariyle belirlenen özvarlığının kaydi değerleri üzerinden tamamen kaybolmasına neden olacağı belirtilmiştir.
Davacı vekilinin itirazları üzerine düzenlenen 15.04.2014 tarihli Ek Bilirkişi Raporunda, kök rapordaki görüşleri aynen tekrarlandığı tespit edilmiştir.
Mahkememizin 2013/30 esas, 2014/135 karar sayılı, 03/06/2014 tarihli ilamı ile; “İddia, savunma, dosya içeriği deliller ve alınan bilirkişi raporuna göre; taraflar arasında bağıtlandığı çekişmesiz bulunan 18.09.2010 tarihli Bayilik Sözleşmesi ve aynı tarihli Protokol uyarınca, 5 yıl süre ile davalı şirketin davacının bayiliğini üstlendiği anlaşılmakta olup bu durum tarafların kabulündedir. Bağıtlanan Protokolün diğer davalı … tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığı anlaşılmaktadır. Adı geçen davalının kefaletinin geçerli olabilmesi için sözleşmenin yazılı şekilde yapılmış olması ve kefil olunan miktarın belirlenmiş olması gerekmektedir. Protokolün 5.maddesinde belirlenen 500.000,00.-TL cezai şart alacağı için kefaletin geçerli olduğu, bunun dışındaki yükümlülükler açısından protokolde belirli bir limit bulunmadığından davacının cezai şartı aşan talepleri yönünden davalı …’nun müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu tutulamayacağı kabul edilmiştir. Davalı tarafından keşide edilen …. Noterliğinin … yevmiye numaralı 17.12.2012 tarihli ihtarname ile, sözleşme devamının çekilmez hale geleceği belirtilerek ve süre verilmeksizin tek yanlı olarak sözleşme feshedilmiştir. Süreli bir borç sözleşmesinde sözleşmeye aykırılık durumunda, BK.nun 106.maddesi hükmü gereğince (TBK.nun 123.) karşı yanın önce bir ihtarname göndererek ifa için uygun bir süre vermesi, aykırılığın bu sürede giderilmemesi durumunda sözleşmeyi feshetmesi gerekmektedir. Somut olayda davalı tarafça davacıyı temerrüte düşürecek herhangi bir ihtarname gönderilmeksizin sözleşme doğrudan feshedilmiştir. Dosya içeriği delillere göre, davalı bayii tarafından süre tayini olmadan yapılan olağan üstü feshin haklı sayılmayacağı kabul edilmiştir. Başka bir anlatımla davalı tarafça yapılan fesih haksız fesih niteliğindedir. 18.09.2010 tarihli Protokolün 3/c bendinde, promosyon kampanyalarında organizasyon ve üretim maliyetinin tamamının bayi tarafından karşılanacağı kabul edilmiştir. Bu nedenle ileri sürülen fesih nedeni yerinde değildir. Davalının fesih beyanı haksız kabul edildiğinden davacı tarafından fesih tarihine kadar davalıya ödenen primler, kâr kaybı tazminatı ve cezai şart tazminatı alacakları sözleşme ve protokol hükümleri kapsamında değerlendirilerek sonuçlandırılmalıdır. 18.09.2010 Sözleşme ve Protokol tarihi itibariyle 818 Sayılı BK.nun hükümleri ile birlikte olup, genel işlem koşulları 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı TBK.’da düzenlenmiş bulunmaktadır. Bilirkişi Raporunda, genel işlem koşullarının kamu düzenine ilişkin emredici nitelikte olduğu, TBK.nun 20-25 maddesi hükümlerinin somut olayda uygulanması gerektiği ve buna göre, bağıtlanan sözleşmeler ile kararlaştırılan ceza koşulu hükümlerinin batıl olduğu belirtilmiştir. 6101 Sayılı Yasanın 2 ve 7.maddeleri kapsamına göre, TBK.nun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları görülmekte olan davalarda da uygulanacaktır. Somut olayda, taraflar arasında bağıtlanan 18.09.2010 tarihli Protokol davalı şirketin özel durumu gözönüne alınarak hazırlanmış olup, TBK.nun 20.maddesi anlamında genel işlem koşulu olarak değerlendirilemez. Kaldı ki, tacir olan davalının basiretli davranma yükümlülüğü bulunmaktadır. Her iki tarafın kendilerinden beklenen dikkat ve özeni göstererek protokolü imzaladıkları ve karşılıklı yükümlülük altına girdikleri anlaşılmaktadır. Bu nedenle somut olayda, TBK.nun Genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki Bayilik Sözleşmesi ve Protokol davalı tarafından haksız olarak feshedildiğinden bu kapsamda, davacı tarafça davalı şirkete ödendiği çekişmesiz bulunan 1.068.600,00.-TL tutarındaki prim alacağının davacıya ödenmesi gerekmektedir. Davacının prim alacağı için KDV isteminde bulunmuş ise de, davalı tarafından düzenlenen faturaların KDV beyannamelerinde indirime konu edilmesi ve söz konusu iade bedeli için davacı tarafından herhangi bir faturanın düzenlenmemesi nedeniyle KDV istemi yerinde görülmemiştir. Sözleşmenin süresinden önce ve haksız şekilde davalı tarafdan feshi nedeniyle davacı mahrum kalınan kâra ilişkin istemde bulunabilecektir. Davacının bu sözleşmenin feshi sonrasında aynı bölgede 6 aylık makul bir süre sonucunda yeni bayilik anlaşması yapabileceği kabul edilerek mahrum kalınan kâr kaybı tutarının 191.703,20.-TL olduğu sonucuna varılmıştır. Bu taleple ilgili olarak KDV isteminde bulunulmuş ise de, bu konuda davacı tarafından herhangi bir faturanın düzenlenmemesi nedeniyle istemi yerinde görülmemiştir. Taraflar arasındaki protokolün 5.maddesinde, belirtilen koşullarda davalının 500.000,00.-TL tutarında cezai şart ödemesi kararlaştırılmıştır. Davalının sözleşmeyi fesihde haksız bulunduğu kabul edildiğinden protokolün 5.maddesinde öngörülen cezai şartın istenebileceği sonucuna varılmıştır. Kararlaştırılan cezai şart miktarının ekonomik yönden tacirin mahrumuna sebebiyet verebilecek derecede yüksek ise cezai şarttan uygun bir miktar indirim yapılabilecektir. Davalı şirketin belirlenen ticaret hacmine göre kararlaştırılan cezai şart tutarı ekonomik yönden mahvına sebebiyet verebilecek niteliktedir. Davalının dosyaya yansıyan mali durumu gözetilerek 100.000,00.-Tl tutarındaki cezai şartın makul bir seviyede olduğu ve bu miktara hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Protokolün diğer davalı … tarafından da imzalandığı ve cezai şart alacağı yönünden müteselsil kefaletinin bulunduğu dikkate alınarak hükmolunan cezai şart alacağının her iki davalıdan müteselsilen tahsili gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Davacının alacağı ile ilgili olarak ….Noterliğinin 25.12.2012 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilmiş olup, ihtarnamenin tebliği ve verilen süreye göre davalıların 04.01.2013 tarihinde temerrüde düştükleri sonucuna varılmış ve bu tarihten itibaren avans faizi yürütülmesine” şeklinde karar verilmiştir. Karar, davalı tarafın temyizi üzerine, Yargıtay ….Hukuk Dairesinin 14/04/2016 tarih 2016/.. esas 2016/… karar sayılı ilamıyla bozulmuştur.
Yargıtay bozma ilamında; “1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin prim alacağı ve vekalet ücretine yönelik temyiz itirazları dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava konusu prim alacağının sözleşmenin haksız feshi halinde iade edileceği taraflar arasındaki protokolün 5. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Bu talep yönünden davacının davalıya ne kadar prim alacağı ödediğinin yazılı delillerle ispatı gerekmektedir. Bu durumda mahkemece bu husus bakımından taraf defterleri üzerinde yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılıp davacı tarafından davalıya prim ödemesi yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa miktarının hesaplanması konusunda rapor alınması ya da bu iddiayı kanıtlamaya elverişli yazılı delili varsa sunması için davacıya mehil verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” gerekçeleri ile prim alacağı yönünden kararın bozulduğu belirtilmiştir.
Mahkememizce 11/12/2018 tarihli celsede Yargıtay bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiş, davacı vekiline prim ödemesine ilişkin yazılı delillerini dosyaya ibraz etmesi, asıllarını mahkeme kasasına örneklerini dosya içine vermesi ve karşı yana tebliğ ettirmesi için 2 hafta süre verilmesine ve davacı şirketin 2010-2012 yıllarına ait ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak davacı tarafından davalıya prim ödemesi yapılıp yapılmadığının, yapılmışsa miktarının hesaplanması için bilirkişi raporu alınmasına, aynı konuda davalı şirketin 2010-2012 yıllarına ait ticari defterlerinin incelenmesi bakımından … Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılmasına karar verilmiştir.
Davacı vekilinin 25/12/2018 havale tarihli dilekçesinde; müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtlaına göre davalı şirketçe düzenlenen prim alacağı faturalarının davacının ticari defterlerine kayıt edildiği ve davalı şirket adına olan cari hesapta davalı şirket adına alacak kaydı oluşturulduğu, taraflar arasında cari hesap ilişkisi bulunduğundan anılan pirim alacağı faturası tutarlarının cari hesapta; bir kısmı davalı şirketin davacı şirketten almış olduğu mal(akaryakıt) alım bedellerinden ve diğer davalı borçlarından mahsup edildiği, bakiye kalan kısmın ise davalı şirket hesabına ödendiği, yapılacak bilirkişi incelemesinde tüm ticari defter ve kayıtlar incelemeye konu edildiği ve işbu kayıtlar ile cari hesabın delil niteliğinde olduğu, ekte dava konusu prim alacağı faturalarının davalı şirket hesabına alacak olarak kaydedilip bedellerinin havale yoluyla ödendiğine, davalı şirketin borcundan mahsup edildiğine dair kayıtların yer aldığı, bu kayıtlara göre dava konusu edilen faturaların bedellerinin tamamının davalı şirket hesabına alacak olarak yansıtıldığı, dolayısıyla fatura bedellerinin ödenmiş olduğunun açıkça görüldüğü, taraflar arasındaki Bayilik Sözleşmesi kapsamında mahsuplaşmanın bayilik ilişkisi süresince devam ettiği, mahsuplaşmaya dair ayrıntılı raporun da dilekçe ekinde olduğu, yıllara ilişkin carilerin de ekte sunulmuş olup dava konusu prim alacağı faturası bedellerinin ödendiğinin açık olduğu beyan edilmiştir.
Bilirkişi …tarafından düzenlenen 21/02/2019 teslim tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı şirket defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacının 2010-2011-2012 yılları akaryakıt prim alacak tutarlarının bir kısmına ilişkin toplam 600.407,09 TL ödemeyi … Bankası aracılığı ile nakden yaptığı, kalan prim alacaklarının ise davalının 2010-2011-2012 yılları akaryakıt alım bedellerinden doğan borçlarından mahsup edilerek ödendiği, taraflar arasında prim ödemesi- mutabakatına ilişkin bir belge olmadığı sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
….Asliye Ticaret Mahkemesinin … talimat sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda; davalı taraf ticari defterlerinin yerinde incelenmesi sonucunda, davalı tarafından davacıya kesilen prim faturalarının davalı şirket defterlerine açık hesap olarak kaydedildiği, ilgili faturalara istinaden davacı şirket tarafından yapıldığı iddia edilen prim faturalarının muhasebe kaydının davalı ticari defterlerinde var olmadığı, akaryakıt alım bedellerinden doğan borçların ödemesinin , ödenmeyen prim alacakları kadar uzatılması sonucu yapıldığını gösteren bir muhasebe kaydının davalı taraf ticari defterlerinde var olmadığı sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
İddia, savunma, dosya içeriği deliller ve alınan bilirkişi raporuna göre; taraflar arasındaki 18.09.2010 tarihli Bayilik Sözleşmesi ve aynı tarihli Protokol uyarınca, 5 yıl süre ile davalı şirketin davacının bayiliğini üstlendiği, Protokolün diğer davalı … tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığı, bu davalının kefaletinin geçerli olabilmesi için sözleşmenin yazılı şekilde yapılmış olması ve kefil olunan miktarın belirlenmiş olmasının gerektiği, mahkememizce daha önceki ilamda da kabul ediliği üzere, Protokolün 5.maddesinde belirlenen 500.000,00.-TL cezai şart alacağı dışındaki yükümlülükler açısından protokolde belirli bir limit bulunmadığından, davalı …’in prim alacağı talebi yönünden müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu tutulamayacağı kabul edilmiş ve bu davalı yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı … tarafından keşide edilen …. Noterliğinin … yevmiye numaralı 17.12.2012 tarihli ihtarname ile, sözleşme devamının çekilmez hale geleceği belirtilerek ve süre verilmeksizin tek yanlı olarak 18/09/2010 tarihli bayilik sözleşmesi feshedilmiştir. Tam iki tarafa borç yükleyen borç ilişkilerinde sözleşmeye aykırılık durumunda, BK.nun 106.maddesi hükmü gereğince (TBK.nun 123.) karşı yanın önce bir ihtarname göndererek ifa için uygun bir süre vermesi gerekir. Aykırılığın bu sürede giderilmemesi durumunda sözleşmeden dönme(sürekli edimli borç ilişkilerinde fesih) hakkı doğar. Somut olayda davalı tarafça davacıyı temerrüte düşürecek herhangi bir ihtarname gönderilmeksizin ve uygun mehil verilmeksizin sözleşme doğrudan feshedilmiştir. Dosya içeriği delillere göre, davalı bayii tarafından süre tayini olmadan yapılan olağanüstü feshin haklı sayılmayacağı kabul edilmiştir. Başka bir anlatımla davalı tarafça yapılan fesih haksız fesih niteliğindedir. Davalının fesih beyanı haksız kabul edildiğinden davacı tarafından fesih tarihine kadar davalıya ödenen primleri taraflar arasındaki protokolün 5. Maddesi uyarınca iade borcu doğmuştur.
Uyulmasına karar verilen Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda taraf defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, davalı tarafından davacıya kesilen prim faturalarının davalı şirket defterlerine açık hesap olarak kaydedildiği tespit edilmiştir. Davalı defterlerinde bu faturalar karşılığı yapılan ödemeler kayıtlı olmamakla birlikte, davacı tarafça dosyaya sunulan ödeme dekontlarından, davacının 2010-2011-2012 yılları akaryakıt prim alacak tutarlarının 600.407,09 TL’lik kısmını nakden ödediği anlaşılmıştır. Yine davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde; davalı tarafından düzenlenen faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, davalının prim alacaklarının 468.192,91-TL lik kısmının ise; davacının davalıdan olan akaryakıt alım bedeli alacaklarına mahsup edildiği tespit edilmiştir. Her ne kadar davalı tarafça süresinden sonra sunulan ödeme dekontları ve mahsup iddiasına muvakafat edilmemiş ise de; Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca dayanılıp sunulan delillin, o davaya konu borcu söndüren bir nitelik taşıması, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağının istisnasını teşkil eder. Buna göre davacının davalıya toplam 1.068.600,00-TL prim ödemesi yaptığını ispat ettiği, taraflar arasındaki protokolün 5.maddesi uyarınca davalının sözleşmeyi haksız feshetmesi nedeniyle bu tutarı iade ile yükümlü olduğu kabul edilmiştir. Davacının prim alacağı yönünden ileri sürdüğü KDV talebi, davalı tarafından düzenlenen faturaların KDV beyannamelerinde indirime konu edilmesi ve söz konusu iade bedeli için davacı tarafından herhangi bir fatura düzenlenmemiş olması nedeniyle yerinde görülmemiştir.
Davacının alacağı ile ilgili olarak …Noterliğinin 25.12.2012 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilmiş olup, ihtarnamenin tebliği ve verilen süreye göre davalı KLC şirketinin 04.01.2013 tarihinde temerrüde düştüğü sonucuna varılmış ve bu tarihten itibaren avans faizi yürütülmesine karar verilmiştir.
Davacının davalılara karşı ileri sürdüğü cezai şart ve kar mahrumiyeti alacakları yönünden; mahkememizin 2013/… esas, 2014/…. Karar Sayılı, 03/06/2014 tarihli ilamı ile verilen hükümlerin kesinleştiği anlaşılmakla bu konularda yeniden hüküm kurulmamıştır.
H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davacının davalı ….Ltd.Şti’ye karşı ileri sürdüğü prim alacağı talebi yönünden davanın KABULÜNE, 1.068.600,00.-TL prim alacağının 04/01/2013 temerrüt tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davacı yararına davalı ….Ltd.Şti.’den tahsiline, KDV isteminin REDDİNE,
2- Davacının davalı …’na karşı ileri sürdüğü prim alacağı talebinin REDDİNE,
3- Davacının davalılara karşı ileri sürdüğü cezai şart ve kar mahrumiyeti alacakları yönünden; mahkememizin 2013/… esas, 2014/… Karar Sayılı, 03/06/2014 tarihli ilamı ile verilen;
“2-191.703,20.-TL kar kaybı alacağının 4.1.2013 temerrüt tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davalı ….Şti.’den tahsiline, fazlaya ilişkin ve KDV isteminin REDDİNE,
3-Protokolün 5.maddesi gereğince takdiren 100.000,00.-TL ceza koşulu alacağın 4.1.2013 temerrüt tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte her iki davalılardan müteselsilen tahsiline,” dair hükümlere karşı yapılan temyiz başvurusunun Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2016/… esas 2016/… Karar sayılı ve 14/06/2016 tarihli ilamı ile reddedildiği, bu karar karşı yapılan karar düzeltme başvurusunun Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 2016/… esas, 2018/… karar sayılı kararı 25/06/2018 tarihinde reddediliği ve ilgili hükümlerin bu tarih itibariyle kesinleştiği anlaşılmakla, cezai şart ve kar mahrumiyeti alacağı talepleri hakkın yeniden hüküm verilmesine, yer olmadığına,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 72.996,06TL nispi karar ve ilam harcının davalı ….Ltd.Şti.’den tahsiline, peşin alınan harcın mahsubuna,
Davacı tarafça yatırılan 42.872,80 TL peşin harcın davalı ….Ltd.Şti.’den tahsiline,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 70.201,00 TL nispi vekalet ücretinin davalı ….Ltd.Şti.’den alınarak davacıya verilmesine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 70.201,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … Kekliçioğlu’na verilmesine,
Davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen toplam 3.642,55 TL yargılama giderinin davalı ….Ltd.Şti.’den alınarak davacıya verilmesine,
Davalı … tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 50,00 TL yargılama giderinin davcıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine,
HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye avansın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Taraf vekillerinin huzurunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde mahkememize verilecek dilekçe ile Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. Açıklandı. 16/03/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır