Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/708 E. 2019/99 K. 28.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/523 Esas
KARAR NO : 2019/115
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 31/05/2018
KARAR :GÖREVSİZLİK NEDENİYLE USULDEN RED
KARAR TARİHİ: 31/01/2019
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle;…’un …Poliçesi ile davacı şirketin sigorta şirketi nezdinde sigortalı olduğunu, 24.05.2016 günü sabah saatlerinde sigortalanan konutun sokak seviyesi altındaki spor odasının zeminin sular altında kaldığını, bunun üzerine müvekkili şirketin sigortalısının derhal ihbarda bulunarak müvekkili sigorta şirketini olaydan haberdar ettiğini, ihbarın üzerine olay yerine gidilerek Hasar inceleme formunun düzenlendiğini, olay yerinde yapılan incelemede spor odasının zemin laminat parkelerinin ve duvar boyalarının yoğun su temasına bağlı tahsip olduğunun ve içeride bulunan iki adet dolabın da su teması sonucu alt kısımlarından çürüdüğünün tespit edildiğini, davalının bir kamu kuruluşu olduğunu, idarenin sorumluluğunun bir kusursuz sorumluluk olduğunu, bunun üzerine davalı borçlu aleyhinde müvekkili sigorta şirketinin sigortalısına ödediği hasarın tazminatlarının rücuen tazmini yönünde İstanbul …İcra Müdürlüğünün… E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını beyan ederek fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydı ile davalı borçlunun İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün… E. Sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptalini, davalı borçlunun takibine haksız olarak sebebiyet verip haksız olarak itiraz ettiğinden takip konusu miktarın tamamı üzerinden %20 icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmak kaydı ile takibin devamını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; …Genel Müdürlüğü’nün … Bölgesi Abone İşleri Dairesi Başkanlığının konuya ilişkin yapmış olduğu inceleme neticesinde vermiş olduğu cevabi yazısında dava dosyasında belirtilen hasarların meydana geldiği tarihte Beşiktaş şube müdürlüğü mesuliyet sahası içerisinde bozuk, çökük, hasarlı ve hizmet dışı kalmış atıku ve içme suyu hatlarınıda kısmi yenileme ve rehabilitasyon işinin 2015 yılı…Müdürlüğü Mesuliyet Sahası içerisinde atık su ve içme suyu hatlarında yapım bakım ve onarım işi kapsamında yüklenici firmalarının …Şti. İş ortaklığı tarafından yürütüldüğünün belirtildiğini, yağmursuyu kanallarının sorumluluğunun ilgili belediyesine ait olduğunu, hasara maruz kalan binanın inşaat tekniğine aykırı yapılmış olması sebebiyle doğacak hasar ve zararlardan idarelerini sorumlu tutabilmek mümkün olmadığını beyan ederek davanın husumetten reddini, esastan incelemeye gidilmesi halinde yersiz ve mesnetsiz davanın esastan reddini, davanın yüklenici firma iş ortaklığının yukarıda belirttikleri irtibat adresine ihbarını, mahkeme giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir.
Dava; İcra ve İflas Kanunun 67. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup; davalı tarafın aleyhine halefiyet ilkesi gereği rücuen alacağı temin için ( Dava konusu halefiyete dayanan rücu temelli olup, davacı … şirketinin temel ilişki kapsamında dava dışı gerçek kişi…’ a aralarındaki evim paket konut sigorta sözleşmesi kapsamında davalının kusuru nedeni ile ödemek durumunda kaldığını iddia ettiği tazminatın rücusu ) başlanılan İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasındaki itirazının iptali istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5. maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Tacir; bir ticari işletmeyi (esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme), kısmen de olsa, kendi adına işleten kişidir. Bilanço hesabına göre ticari defter tutup, kendi odalarına kayıtları zorunludur. Bu noktada tacir olmanın ayırt ediciliğini sağlayan ilk etmenin “Bakanlar Kurulu’nca belirlenen sınırı aşacak ölçüde gelir sağlamayı hedef almak” olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca sorumluluk açısından; 1. Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. 2. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. 3. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur. Küçük ve kısıtlılara ait ticari işletmeyi bunların adına işleten yasal temsilci, tacir sayılmaz. Tacir sıfatı, temsil edilene aittir. Ancak, yasal temsilci ceza hükümlerinin uygulanması yönünden tacir gibi sorumlu olur. Kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar. Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar. Ticaret siciline kayıtlı tacirler ile sanayici ve deniz taciri sıfatını haiz tüm gerçek ve tüzel kişiler ile bunların şubeleri ve fabrikaları, bulundukları yerdeki odaya kaydolmak zorunluluğu vardır. Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan kanunen belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri gerekmektedir. Ayrıca tacir olmak için alış- satış ve gayri safi iş hasılatı bakımından rakamsal kıstaslar getirilmiştir. Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı her yıl için değişen ve değerlendirilen belli satışlarının tutarı belli miktarı aşanlar aşanlar, belirli işlerle uğraşıp da bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatı her yıl belirlenen rakanı aşanlar, ayrıca bunları birlikte yapanlar açısından iş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı her yıl belirlenen miktarı aşanlar (Adi şirketler iştigal nevileri yukarıdakilerden hangisine giriyorsa o hükme tabidir.), Kurumlar Vergisine tabi olan diğer tüzelkişiler (Bunlardan işlerinin icabı bilanço esasına göre defter tutmalarına imkân veya lüzum görülmeyenlerin, işletme hesabına göre defter tutmalarına Maliye Bakanlığınca müsaade edilir.), İhtiyari olarak bilanço esasına göre defter tutmayı tercih edenler, bilanço esasına göre defter tutmakla yükümlü kılınmıştır. B.K. kararnamesi ve Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği rakamlarla birlikte bu durumun tacir ayrımı ile kanuni mesuliyetler açısından önemi büyüktür. Defter tutma zorunluluğu açısından tüccarlar, defter tutma bakımından iki sınıfa ayrılmıştır. Buna göre; birinci sınıf tüccarlar, bilanço esasına göre; ikinci sınıf tüccarlar, işletme hesabı esasına göre defter tutarlar. Demek ki; tacir tanımına girenler bilanço esasına göre defter tutmaları gerekmektedir.
Yukarıda izah olunan şartlar tacir için kümülatif olup tacir olma şartları bu şekilde belirlendikten ve ticari davalar yukarıda belirtildiği şekilde belirlendikten sonra somut olayda hangi mahkemenin görevli olduğunun belirlenmesi için öncelikle taraflar arasındaki ilişkinin vasıflandırılması, tarafların ve halefiyete dayanıldığı için dava dışı ödemede bulunulan kişinin tacir olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Halefiyet temelinin davacı ile dava dışı Ömer arasındaki konut sigorta sözleşmesinden kaynaklanan alacağa dair bulunduğu görülmektedir. Bu işlem yani konut sigorta sözleşmesi olup davacı taraf dava dışı gerçek kişi tüketiciye ödediği bedelin rücusunu talep etmektedir. Rücu istemi ise haksız fiil kusur sorumluluğu kapsamında davalının kusurlu olduğundan bahisle istenilmektedir.
Mahkememiz dosyasının incelenmesinde; davacının halefiyet ilkesi gereği, konut sigortalısına ( sigortalının tacir olmadığı gerçek kişi konutunu sigorta ettiren… olduğu ) yaptığı ödemenin haksız fiilden kaynaklanan davalıya kusuru nedeni ile rücu edildiği görülmüş ve uyuşmazlığın davacı ile davalı arasında haksız fiilden kaynaklandığı ve halefiyet temelli olduğu değerlendirilmiştir. Halefiyet davası, ticari dava olarak nitelendirilemez. Bu dava, sigortalının sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir.
Dava; haksız fiilden kaynaklanan halefiyete dayalı konut sigorta ödemesinden doğan rücuen tazmin davasıdır. Bu haliyle dava dışı sigortalı tarafın tacir sıfatını haiz olmadığı bir davanın ticari dava sayılmasına hukuken olanak bulunmadığından, uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Şu haliyle eldeki davanın mutlak ticari dava, nispi ticari dava ve üçüncü grup dava olmadığı açıktır.
Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; taraflar arasındaki sözleşme genel hükümlere tabi olup ayrıca davalı tacir olmamakla; 6100 Sayılı HMK.nun 1. maddesine göre, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, m. 2 gereğince asliye hukuk mahkemelerinin de görevi belirlendiğine göre; aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca dava şartı olan bu husus, HMK.nun 115/1 maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır. Mahkememiz davaya bakmakla görevsiz olup, bu dava şartı noksanlığının sonradan giderilmesi de mümkün olmamakla, davanın saptanan dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK.nun 115/2 maddesi uyarınca usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının mahkememizin görevsiz olması nedeniyle usulden reddine,
2-HMK.nun 20. mad. uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin usulen başvurusu halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE gönderilmesine,
3- Yargılama giderlerinin görevli mahkemesince hüküm altına alınmasına, HMK 20 maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde başvuru yapılmaz ise davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği ve yargılama giderleri konusunda karar verileceğinin ihtarına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı diğer tarafın yokluğunda, mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır