Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/650 E. 2019/268 K. 14.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ASIL VE BİRLEŞEN DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ :ASIL DAVA 27.12.2011, BİRLEŞEN DAVA 10.02.2012(MAHKEMEMİZ YUKARIDAKİ ESASA KAYIT TARİHİ: 05/07/2018)
-ASIL VE BİRLEŞEN DAVA KARAR :ESASTAN RED
KARAR TARİHİ : 14/03/2019
Mahkememizde görülmekte olan asıl ve birleşen itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkil şirket plastik gıda ambalajı üreten alanında piyasanın en önde gelen ve en saygın firması olduğunu, davalı firmaya peynir ve sair gıda kabı üreten müvekkil şirket alacağını uzun süre alamadığını, davalı ile görüşmelerinde davalı hep borcunu ödeyeceğini söylemiş fakat sadece ötelediğini, müvekkil şirket tesadüfen davalı şirket çalışanlarından 31 Aralık 2011 tarihi itibarı ile faaliyetine son verdiğini ve şirkete ait tüm malvarlığını şirketin elinden çıkardığını öğrendiğini, bunun üzerine davalı şirketle görüşme yapılmış davalı şirket küçük bir ödeme yapmayı kalan borçlarını da 31 Aralık 2011 tarihlerinden sonra vade ile ödemeyi teklif etmiş müvekkilim kabul etmediğini, Zira davalı şirket Aralık ayı sonuna kadar bir kısım ödeme ile müvekkil şirketi oyalayıp, bu arada mal varlığını kaçırma planları yapmaktadır. Zira üretimi 31 Aralık 2011 itibarı ile durduracağından müvekkil şirketin, faiz ve dosya giderleri hariç yaklaşık 127.764,00 TL alacağını alması imkânsız olacak, telafisi imkânsız bir zararlara uğrayacağını, taraflar 15.12.2011 tarihi itibarı ile yani takipten 3 gün sonra davalıdan 15.12.2011 saat 11.47 de gelen faks ile müvekkil şirketin 216.664,31 TL alacağı olduğu konusunda mutabık kalmışlar, cari hesap mutabakatı yapmışlardır. Davalı 09.12.2011 tarihi itibarı ile likit 216.664,00 TL borçlu olduğunu kabul etmiştir.(Ek-l)Ek-l de sunulan faks belgesinin davalıdan sadır olduğu üzerindeki yazı tarih ve saatten belli olduğunu, davalı … A.Ş tarafından müvekkilime gönderilen 11.10.2011 tarihli cari hesap mutabakatında; taraflar 30 Eylül 2011 tarihi itibarı ile 162.838,06 TL alacağımız bulunduğu konusunda mutabık kaldığını, davalı hâlihazırda mal kaçırmakta olup, üretimini de yavaşlatmıştır. 31.12.2011 tarihi itibarı ile üretimi durduracağını Malvarlığını sattığını satmaya devam ettiğini davalı şirket yetkili çalışanları söylediğini, davalının kötü niyetli olduğu ve şirket mallarını kaçırdığı müvekkil şirket tarafından yapılan takibine itirazında da açıktır. Zira taraflar arasında mevcut hesap mutabakatı ile cari hesap borcunun takibe konulan 216.664,00 TL olduğu konusunda taraflar arasında ihtilaf yoktur. Davalının niyeti küçük bir kısım ödemeler ile müvekkil şirketi oyalarken malvarlığını kaçırmakta olduğunu, takibe de bu nedenle itiraz ettiğini, sunulan faturalar ve taraflarca imzalanmış ve müvekkil şirkete fakslanmış davalı faksından fakslandığı açık olan iki adet cari hesap mutabakatı (E-l ve Ek-2)ve müvekkil şirket tarafından kesilen faturalar (Ek-3) alacağımızın kesin olarak varlığını göstermekte olduğunu, İş bu sebeple davalı yanın tüm menkul ve gayrimenkul mal varlığı üzerine ihtiyati haciz, ihtiyati haciz talebimizin kabul görmemesi halinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ediyoruz. Zira mahkeme tarafından talep edilecek oranda teminatı vermeye hazır olduğumuzu sayın mahkemenin bilgisine sunarız. Aksi takdirde davayı kazanmamızın hiçbir anlamı kalmayacağını, Zira davalı şirketin menkul ve gayrimenkul hiç malvarlığı kalmamış devredilmiş olacağını, davalı şirket aleyhine tarafımızca yapılan icra takibine davalı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak alacağın vadesinin gelmediği gerekçesi ile itiraz edilmiş olup, müvekkil şirketin alacağı vadeye bağlı olmadığını, Dolayısı ile takip tarihi itibarı ile alacağın tamamı muacceldir. Bu nedenle itirazın iptali ile takibin devamı için huzurdaki davanın açılması zarureti hâsıl olduğunu, öncelikle acil olarak davacının menkul gayrimenkul ve 3.şahıslardaki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulması yönünde karar verilmesini, bu talebimiz kabul edilmez ise menkul ve gayrimenkullerinin 3.şahıslara devrinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini,d avalının İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin devamına, itirazında haksız ve kötü niyetli olan davalının dava konusu alacağın %40’ından aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Gerek esas dava, gerekse birleşen dava, davacı alacağı muaccel olmadan ve zamanından önce açılmıştır. Diğer bir ifade ile müvekkilim her iki davada da temerrüde düşmemiştir. Şöyle ki; davacı şirket yetkilisi … tarafından elektronik ortamda müvekkilime gönderilen 24.03.2011 günlü 16.03.2011/FT referans numaralı yazıda müvekkilimin davacıdan satın aldığı ürünlerin birim fiyatları bildirilmiş ve söz konusu belgenin ödemeler başlıklı bölümünde ödemelerin nasıl ve hangi vadelerde yapılacağı açıklanmıştır. Bu belgeye göre ödemeler fatura tarihinden itibaren 90 gün vadeli çek ile veya vadesinde nakit olarak ödeneceğini, davacı şirket ile yapılan hesap mutabakatlarında alacak verecek konusunda anlaşılmış ve yukarıda yazılı 24.03.2011 günlü ödeme belgesine sadık kalınarak gelen faturalara göre hesap edilen 90 günlük sürelerde bu borç muntazaman ödenmiştir. Sayın Mahkemenizin dava dilekçesi müvekkilim şirkete tebliğ edildiği 19.03.2012 tarihi itibarı ile müvekkilimin davacıya 42.880,63 TL borcu bulunmaktadır. Ancak bu miktar dahi yukarıda yazılan 90 günlük ödeme takvimine göre henüz muaccel olmadığından müvekkilim şirket borçlu görünmektedir, ancak 90 günlük vadeye göre bu miktar da, temerrüde düşülmeden gününde ödeneceğini, yukarıdaki izahatımızdan da anlaşılacağı üzere davacı dava hakkı doğmadan huzurdaki davayı açmıştır, davadan önce müvekkilim şirkete herhangi bir temerrüt ihtarı çekmemiştir, uydurduğu müvekkilim şirketin sözde tasfiyeye girdiği, mallarını kaçırdığı, borçlarını ödemeyeceği gibi ticari dürüstlüğe yakışmayan bazı uydurma senaryolarla ve haksız yere işbu davayı açmıştır. Bu nedenle ve öncelikle davacının dava hakkı doğmadan açmış bulunduğu gerek esas gerekse birleşen davanın reddi gerektiğini, davacıya dava dilekçesinin tarafımıza tebliğ edildiği 19.03.2012 tarihine kadar yapmış bulunduğumuz ödemelerin tutarları ve listesi aşağıda arz edilmiştir: Davacının İstanbul …İcra Müdürlüğünde … E. Sayılı dosya ile aleyhimizde açtığı takip dosyasına 20.12.2011 de 63.900,00 TL tarafımızdan icra dairesine ödenmiştir, müvekkilim, aleyhinde dava açıldığını bilmeden, aralarındaki sözleşme uyarınca davacıya 28.12.2011 de 14.861,17 TL, 30.12.2011 de 15.000,00 TL, 06.01.2012 de 1.554,23 TL, 13.01.2012 de 32.442,26 TL, 20.01.2012 de 8.039,19 TL, 27.01.2012 de 6.695,49 TL ve 10.02.2012 de 12,331.81 TL olmak üzere toplam 90.924,15 TL’yı banka havalesi ile ödemiştir. Ödemeler ile ilgili dekontlar ve cari hesap ekstresi ekte olduğunu, davacının, müvekkilim şirkete vadesi yukarıda arz edildiği üzere 90 gün olup, buna ilişkin mail ektedir. Davacının bugüne kadar olan bütün borçları bu vadeye göre ödenmiş olup, kalan 42.880,63 TL borcu vadesi geldiğinde ödenecektir. Davacı, kötü niyetli olarak vadesi gelmemiş borcunun tahsil edilmesini istemediğini, nitekim davacının aleyhimizde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasına da alacağın muaccel olmadığı gerekçesi ile ödemezlik definde ve itirazında bulunulmuştur. Bu ödemezlik defi nedeni ile müvekkilimden inkâr tazminatı istenemeyeceği, kökleşmiş uygulamanın gerektiğini, müvekkilim şirket, el değiştirmiş olup, halen faaliyetini sürdürmekte ve piyasa borçlarını düzenli olarak ödemektedir. Davacının ağır ve hukuk etiğine aykırı ithamlarında iddia ettiği gibi mal kaçırmak gibi bir eylemi ve buna ihtiyacı da yoktur.Yukarıda arz edilen nedenlerle alacak muaccel olmadan ve gününden önce açılmış bulunan gerek esas, gerekse birleşen davanın reddine, %40 icra-inkâr tazminatının ve masraf ve vekâlet ücretinin davacıya yükletilmesine karar buyrulmasını talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir.
Asıl dava İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takibe yapılan itirazın iptaline ilişkindir.
İstanbul…. Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas sayılı birleşen dava İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün… Esas Sayılı takibe yapılan itirazın iptaline ilişkindir.
İstanbul… Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas sayılı birleşen dava dosyası incelenmiştir. İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün …Esas Sayılı dosyası incelenmiştir. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün… Esas Sayılı dosyası incelenmiştir.
İstanbul Kapatılan …. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin … E- … K sayılı 28.12.2012 tarihli usulden red kararı Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’ nin 2013/5615 E- 2013/ 10227K- 02.04.2013 tarihli bozma ilamı ile bozulmuş İstanbul Kapatılan 46. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/188E-2014/190 K sayılı- 17.07.2014 tarihli kararı ile direnme kararı verilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 2017/ 19-1305 E-2017/1469 K sayılı 29.11.2017 tarihli ilamı ile direnme kararı bozulmuş Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 2018/ 19-484 E-2018/1150 K sayılı 30.05.2018 tarihli karar düzeltme isteminin reddi ilamı ile direnme kararı bozulmuştur.
Davacı vekili asıl ve birleşen davada, müvekkilinin alacağının tahsili amacıyla yapılan icra takiplerinin davalının haksız itirazları ile durduğunu belirterek, davalının itirazlarının iptali ile takiplerin devamına ve %40’tan az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; gerek esas dava gerekse birleşen davanın davacı alacağı muaccel olmadan önce açıldığını, davacı şirket yetkilisinin müvekkiline gönderdiği 24.03.2011 tarihli elektronik postaya göre, ödemelerin fatura tarihinden itibaren 90 gün vadeli çek ile veya vadesinde nakit olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığını belirterek, davanın reddine ve %40 tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre ödemelerin fatura tarihinden itibaren 90 gün vadeli çek ile veya vadesinde nakit tahsil edileceği şeklinde davacı yandan gelen elektronik postanın mevcut olduğu, taraflar arasındaki ticari defterlerin birbirini teyit ettiği ve ödemelerin bir takvim dahilinde yapıldığının belirlendiği, dava tarihi itibari ile 133.804,78 TL vadesi gelmemiş alacağın bulunduğu, asıl ve birleşen dava yönünden takip tarihi itibari ile talep edilebilecek alacağın bulunmadığı, takip ve dava koşulu olan vadesi gelme koşulunun oluşmadığı gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın usul yönünden reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava, davacının icra takip tarihi itibarıyla vadesi gelmiş, talep edilebilir alacağının bulunmadığı, takip ve dava koşullarının oluşmaması nedeniyle reddedilmiştir. Mahkeme davacı alacağını belirlemiş, aralarındaki cari satım ilişkisini, ödemeleri yazışmaları inceleyerek, alacağın takip tarihinde muaccel olmadığını, fatura tarihinden itibaren 90 gün vadeli çekle veya vadesinde nakit tahsil edileceği yönünde anlaşma ve uygulama olduğunu kabul edip karar vererek işin esası yönünden inceleme yaptığından, burada maktu vekalet ücretinin verilmesini gerektiren dava ön şartı yokluğundan bahsedilemez. Bu nedenle reddedilen kısım üzerinden nispi oranda vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca direnme kararı süresinde temyiz edilmiştir. Mahkemece asıl ve birleşen dava yönünden vadesi gelmiş bir alacağın varlığı davacı tarafından ispat edilemediği, takip ve dava koşulu olan vadesi gelme koşulunun somut olay bakımından oluşmadığı gerekçesiyle açılan davanın usul yönünden reddi ile talep konusu alacak yönünden bir vadenin bulunup bulunmadığı hususunun tespiti yargılamayı gerektirdiğinden ve davacı yanın takipleri kötü niyetle yaptığına ilişkin bir delil bulunmadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine ve yargılamada kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına maktu vekâlet ücreti takdirine karar verilmiş, hükmün taraf vekillerince temyizi üzerine; Özel Dairece metni yukarıda aynen yazılı gerekçeler ile karar bozulmuştur. Mahkemece esas hakkında inceleme yapıldığından bahisle mahkeme kararının nispi ücreti vekâlet verilmesi yönünde bozulmasının usul ve avukatlık ücret tarifesi hükümlerine uygun olmadığı, davalı lehine nispi ücreti vekâlet verilmesi halinde davanın esastan reddine bağlanan usulü sonuçların doğmuş olacağı, oysa ki vadesi gelmeyen ve talep edilebilirlilik koşulları oluşmayan alacaklar yönünden zamansız açılan davanın usul yönünden reddi ile ileride zamanı geldiğinde açılması imkânının sağlanması gerektiği belirtilerek önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını davalı vekili temyize getirmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davanın esastan mı yoksa dava şartı yokluğu nedeniyle usulden mi reddine karar verildiği; burada varılacak sonuca göre davalı yararına nispi vekâlet ücretine mi yoksa maktu vekâlet ücretine mi hükmolunacağı noktalarında toplanmaktadır. Kavram olarak “hukuki yarar” ve “dava şartları” üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır. Davacının dava hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Bundan başka, davacının dava açmakta hukuki bir yararının bulunması gerekir; yani, dava hakkı, hukuki yarar ile sınırlıdır. Bu, hukuki korunma (himaye) ihtiyacı olarak da adlandırılmaktadır. Yani, davacının mahkemeden hukuki korunma istemesinde, korumaya değer bir yararı olmalıdır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın 114 maddesinde, dava şartları açıkça sayılmıştır. Dava şartı medeni usul hukukuna ait bir kurumdur. Bunun amacı bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek; böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır. Mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan haller dava şartlarıdır. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere olumlu dava şartları (mesela, görev, hukuki yarar gibi), yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (mesela kesin hüküm gibi). Dava şartları dava açılabilmesi için değil mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan şartlardır. Buna davanın dinlenebilmesi şartları da denir. Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit ederse davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür. Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hâkim tarafından kendiliğinden (resen) gözetilir; taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile hâkim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesi “Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret” başlığını taşımakta olup; maddenin ikinci fıkrasında ise “davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur” düzenlemesi bulunmaktadır. Buna göre tarifenin açıklanan 7/2 maddesi hükmü gereğince; konusu para veya para ile değerlendirilmesi mümkün bulunan bir şey olan davanın, dava şartlarından birinin bulunmaması (noksan olması) nedeniyle usulden reddine ilişkin kararda, vekâlet ücreti nispi tarifeye göre takdir edilir; ancak, bu nispi vekâlet ücretinin miktarı, maktu vekalet ücretini geçemez. Bu noktada eldeki davada işin esasına girilerek karar verilip verilmediği hususunun aydınlığa kavuşturulması önem taşımaktadır. Çünkü mahkemece işin esasına girilip inceleme yapılarak esastan karar verildiğinin anlaşılması durumunda nispi vekâlet ücreti verilmesi gerekecektir. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde davacı ile davalı arasında plastik ambalaj satımına ilişkin ticari ilişkinin mevcut olduğu ve bu ilişki nedeniyle davacının alacaklı olduğu hususlarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı eldeki dava ile plastik ambalaj satımı nedeniyle alacaklı olduğunun 15.12.2011 tarihli hesap mutabakatı ile davalı tarafından kabul edildiği halde ödeme yapılmaması üzerine başlatmış olduğu icra takibine itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece taraflar arasında düzenlenen 11.10.2011 tarihi cari hesap mutakabatı, 15.12.2011 tarihli hesap mutabakatı, davacı tarafından davalıya gönderilen ödemelerin nasıl yapılacağına ilişkin 24.03.2011 tarihli yazı içeriği irdelenmiş, tarafların ticari defterleri ve bilgisayarları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra dava tarihi itibariyle muaccel alacak bulunmadığı tespit edilerek davanın reddine karar verilmiştir. Görüldüğü üzere mahkemece yapılan inceleme ile değerlendirme taraflar arasındaki sözleşme hükümleri irdelenerek işin esasına yönelik bir değerlendirme olup, verilen karar doğrudan dava şartı yokluğu nedeniyle usulden verilmiş bir ret kararı niteliğinde değildir. Bu durumda, mahkemece esas yönünden yapılan inceleme ile karar verildiğinden, yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirmiş davalı yararına hüküm tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince nispi vekâlet ücreti verilmesi gerekir. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulmasına karar verildiği anlaşılmakla davacı alacağı belirlenmiş, taraflar arasındaki cari satım ilişkisi, ödemeler yazışmalar incelenmiş, alacağın takip tarihinde muaccel olmadığı , fatura tarihinden itibaren 90 gün vadeli çekle veya vadesinde nakit tahsil edileceği “ yönünde anlaşma ve uygulama olduğu kabul edilip karar verilmiş olmakla işin esası yönünden inceleme yapıldığından, burada maktu vekalet ücretinin verilmesini gerektiren dava ön şartı yokluğundan bahsedilemez. Bu nedenle reddedilen kısım üzerinden kanunen ve bozma ilamı dikkate alınarak nispi oranda vekalet ücretine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının açtığı asıl ve birleşen İstanbul Kapatılan … Asliye Ticaret Mahkemesi … E. Sayılı davalarının icra takip tarihi ve dava tarihi itibariyle dava konusu alacağın takip koşulları oluşmadığından esastan reddine,
2-ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
2-1.6100 S HMK gereğince ve Harçlar Kanunu uyarınca davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre karar ve ilam harcı olan 44,40 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 814,00 TL harçtan mahsubuna Hazine’ ye gelir kaydına,bakiye 482,69 TL harcın karar kesinleştiğinde, talep halinde davacıya iadesine, başvuru ve vekalet suret harcının davacı üzerinde bırakılmasına,
2-2.İşbu dava nedeni ile davacı tarafından yapılan yargılama giderinin uhdesinde bırakılmasına, davalı tarafından sarf edilen 27,35 TL ve 73,00 TL olmak üzere posta masrafı toplamı olan 100,35TL nin davacıdan tahsiline davalıya verilmesine, davalının artan 124,65 TL delil avansının karar kesinleşince davalı taraf iadesine,
2-3.Kendisini vekille temsil ettiren davalı taraf lehine karar tarihinde geçerli A….T. deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 12.971,12 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
2-4.6100 S HMK m. 333 uyarınca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen davacı gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN;
3-1.6100 S HMK gereğince ve Harçlar Kanunu uyarınca davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre karar ve ilam harcı olan 44,40 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 89,75 TL harçtan mahsubuna Hazine’ ye gelir kaydına,bakiye 45,35 TL harcın karar kesinleştiğinde, talep halinde davacıya iadesine, başvuru ve vekalet suret harcının davacı üzerinde bırakılmasına,
3-2.İşbu dava nedeni ile davacı tarafından yapılan yargılama giderinin uhdesinde bırakılmasına,
3-3.Kendisini vekille temsil ettiren davalı taraf lehine karar tarihinde geçerli A….T. deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
3-4.6100 S HMK m. 333 uyarınca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen davacı gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde Yargıtay’a gönderilmek üzere temyiz yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır