Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/632 E. 2018/969 K. 03.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/632 Esas
KARAR NO : 2018/969
DAVA : Çeklerin Hükümsüzlüğünün ve İptali
DAVA TARİHİ: 03/07/2018
KARAR : SIFAT YOKLUĞU NEDENİYLE HUSUMETTEN RED
KARAR TARİHİ: 03/10/2018
Mahkememizde görülmekte olan çek iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Davalı ile müvekkili arasında var olan ticari ilişki sebebiyle müvekkilinin davalıdan satın alacağı mallara ilişkin olarak 4 adet çek verdiğini, bahsi geçen ticaret sebebiyle müvekkili tarafından davalıya ileri keşide tarihli(vadeli) 4 adet çek keşide edildiğini, bahsi geçen çeklerin; … Bankası … Şubesine ait … nolu 05.09.2017 Tarih ve 30.000,000-TL bedelli çek, …Bankası…Şubesine ait 3182695 nolu 05.11.2017 tarih ve 50.000,00-TL bedelli çek,…Bankası Karagümrük-1070 Şubesine ait … nolu 05.01.2017 tarih ve 50.000,00-TL bedelli çek, … Bankası … Şubesine ait … nolu 05.03.2017 tarih ve 50.000,00-TL bedelli çekler olduğunu, bahsi geçen çeklere ilişkin işbu menfi tespit davasını açma gereği hasıl olduğunu, davalı tarafça birçok kez müvekkiline çek konusu malların kendisine teslim edileceği söylenmesine rağmen, çek konusu malların teslimatının yapılmadığını, Mahkemece yapılacak olan inceleme kapsamında da ortaya çıkacağı üzere, davalı tarafça malların gönderilmiş olduğuna dair fatura, teslim belgesi gibi malların teslim edildiğine ilişkin hiçbir evrak olmadığını, davalının sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediği ve müvekkili tarafından da teslim alınmayan malların bedelinin ödenmeyeceğinin de aşikar olduğunu, davalının dava konusu çek bedeline hak kazanmadığını ve dolayısıyla alacaklı sıfatına da haiz olmadığını, du kapsamda, müvekkilinin daha fazla mağduriyet yaşamaması adına borçlu olmadığının tespiti ile birlikte müvekkili tarafından keşide edilen çeklerin hükümsüzlüğü ve iptalini talep etme gereği hasıl olduğunu beyan ederek davanın kabulünü, müvekkilinin davalıya borcunun bulunmadığının tespiti ve dolayısıyla dava konusu çekten doğan borcunun bulunmadığını tespiti ile dava konusu çekin hükümsüzlüğü ve iptali yönünde karar verilmesini, yargılama giderleri ile karşı vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; müvekkil… A.Ş ile keşideci …Şti. arasında, davacının dava dilekçesi ile kabul ettiği üzere ticari ilişkinin mevcut olduğunu, ekte sunulu bulunan faturalar, sevk irsaliyeleri, cari hesap ekstresi, ticari defter ve belgeler, ba/bs formları ile de taraflar arasındaki hukuki ilişki ve faturalara konu emtianın teslim edildiği sabit olduğunu, davacı tarafından, sulh anlaşması veya borcun temdidi, tecdidi, vadelendirildiği anlamına gelmemek üzere, sadece ve sadece ödenmesi durumunda borcun ödeme tutarınca tasfiyesi anlamına gelmek üzere müvekkil şirkete teslim edilmiş beş adet çek bulunduğunu, davacının ticari defter ve kayıtlarının, Vergi Dairesi ve banka kayıtları ile BA/BS formları ile sair belgelerinin ve toplanacak sair delillerin de bilirkişi marifetiyle incelenmesini talep ettiklerini, davaya konu çeklerden ikisinin müvekkil adına icra takibine konu edildiğini, ilgili dosyaların İstanbul … İcra Müdürlüğünün 2016/35898 esas ve İstanbul 30. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyaları olduğunu, çek asıllarının işbu dosyaların içerisinde olduğunu, davaya konu çek asıllarının İstanbul … İcra Müdürlüğünün ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün kasasında olduğunu, ilgili icra müdürlüğünden celbini talep ettiklerini, davaya konu çeklerin karşılıksız çıkması nedeniyle; 05.07.2016 vade tarihli 20.000 TL bedelli çek ile 05.09.2016 vade tarihli, 30.000,00 TL bedelli çek için, çeklerin keşidecisi-davacı “…ŞTİ.” aleyhine İstanbul… İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine geçildiğini, borçlu tarafından itiraz edilmediğinden takibin kesinleştiğini, dosya borcunun ödenmediğini, 05.01.2017 vade tarihli, 50.000,00 TL bedelli çek yönünden ise; (fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak) çek bedelinin 15.849,31-TL kısmı için, yine keşideci-davacı aleyhine, İstanbul… İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine geçildiğini, borçlu tarafından itiraz edilmediğinden takibin kesinleştiğini, dosya borcunun ödenmediğini, takibe konu çeklerin müvekkil şirket alacağını karşılaması nedeniyle 05.11.2016 tarihli 50.000 TL tutarlı çek ile 05.03.2017 vade tarihli 50.000 TL bedelli diğer çekin takibe konu edilmediğini, taraflar arasında mal ve hizmet tedarikinin söz konusu olduğunu, davalının temerrüde düştüğü hukuki ilişkide zaman kazanmak gayretiyle hareket ettiğini, davacı tarafından çeklerin iptali de talep edilmiş ise de davacının çeklerin keşidecisi olması nedeniyle çek iptali talep etmesi mümkün olmadığından bu yöndeki talebinin de reddi gerektiğini beyan ederek İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı ve İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyaları, davaya konu çeklerin (İstanbul … İcra Müdürlüğü ve İstanbul… İcra Müdürlüğü kasasından) icra müdürlüğüne müzekkere yazılarak celbini, İstanbul Anadolu…Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasının celbine, gerek davacının gerekse müvekkil şirketin Vergi Dairesi kayıtları, BA/BS formlarının celbine, tüm bankaların Genel Müdürlüklerine müzekkereler yazılarak davacının keşide ettiği ve/veya ciranta-aval veren olduğu tüm çeklerin, görüntülerinin celbi, kim tarafından ödendiğinin sorulmasını, ödemeye ilişkin kayıt ve belgelerin celbine karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Mahkememizin … Esas sayılı dosyasının 27/06/2018 tarihli celsenin 9 nolu ara kararı ile ”Dava konusu olan çeklerin hükümsüzlüğnünü ve iptalinin istemine ilişkin davanın 6100 sayılı HMK’nın 167 maddesi gereğince tefriki ile yeni esasa kaydına davanın borçlu olunmadığının tespiti ve çek nedeni ile borçlu olunmadığının tespiti konusu üzerinden devamına” karar verildiği anlaşılmakla dosya resen ele alınarak Mahkememizin 2018/632 esas sıra numarasına kaydı yapılmıştır.
Keşidecisi davacı… Şti. olan çekin davacı tarafından hükümsüzlüğü nedeniyle iptalinin istenildiği görülmektedir.
Çek iptali davası ancak hamil tarafından, hasımsız dava olarak açılabilir, kanunen sayılı nedenler ileri sürülerek çek iptali istenebilir, dava çekişmesiz yargı işi olup basit yargılama usulüne tabidir. Öncelikle davacının dava konusunu talep edip edemeyeceği değerlendirilmiştir.
“Sıfat” terimi uygulamada yerleşmiş bir terim değildir. Uygulamada sıfat için “husumet” terimi kullanılmaktadır.(Misal :3.HD 26.3.2015, 12514/5042.) HMK m. 327/2 hükmünde, burada incelendiği anlamda sıfat deyimine yer verilmiştir. TBK m.205, I’de de, buradaki anlamda” taraf olma sıfatı” deyimine yer verilmiştir. Sıfat, dava konusu sübjektif hak(dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir(aktif husumet). Mesela, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaksına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir. (davalı sıfatı, pasif husumet). Mesela, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten ) dolayı reddedilir. (Misal:” Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkesine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddediler. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir olgudur” (HGK 27.1.2016,13/684-106). Yukarıdaki kısa açıklamanın gösterdiği gibi, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu ( yani bir davada davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Bu nedenle , bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfatın usul hukukunu ilgilendiren yönü (usul hukuku bakımından önemi) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır( taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır). Şüphesiz, böyle bir karar, yalnız o davada taraf olarak gösterilmiş olan kişiler arasında kesin hüküm (HMK m.303) teşkil eder; dava konusu hak ve gerçekten taraf sıfatına sahip ( ve fakat o davada taraf olarak gösterilmemiş) olan kişi bakımından kesin hüküm teşkil etmez. Bir davanın tarafları o davada gerçekten taraf sıfatına sahip ise, o zaman, mahkeme dava konusu hakkın esası hakkında inceleme yapar ve karar verir. Mahkemenin bu kararı, dava konusu hak ve davanın ( gerçek taraf sıfatına sahip olan) tarafları bakımından kesin hüküm teşkil eder( HMK m.303). Taraf sıfatı bir dava şart değildir. Çünkü, sıfat, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hakim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re’sen ) gözetir. Mahkeme, yapacağı inceleme sonucunda, taraflardan birinin o davada taraf sıfatının bulunmadığı kanısına varırsa, davayı sıfat yokluğundan (husumetten ) reddeder. Bu kara, ( dava şartı yokluğundakinin aksine) usulden ( davanın mesmu olmadığından dolayı) bir ret kararı olmayıp, davanın esasına ilişkin bir ret kararıdır. Bu (esastan) ret kararı, davanın tarafları bakımından maddi anlamda kesin hüküm ( HMK m.303) teşkil eder. Bir kişi davada sıfatı olmadığı halde, davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltıp, kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verirse, davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddi halinde, davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilemez.( HMK m.327/2).
İş bu davada olduğu gibi davacı talep eden keşidecinin çek hükümsüzlüğünü ve iptalini istemesi mümkün değildir yani yukarıda izah olunan bilimsel açıklama ışığında aktif husumeti bulunmamaktadır. TTK 651/2 gereğince bir çekin iptaline karar verilmesini mahkemeden senedin zayi olduğu ve ziyaının ortaya çıktığı anda çek üzerinde hak sahibi olan lehtarı veya senedin devri halinde yetkili hamil isteyebilir. Aynı şekilde tahsil cirosu ile çeki iktisap edeninde dava açma hakkı vardır. TTK nın bu düzenlemesi karşısında çeki düzenleyerek tedavüle çıkaran keşidecinin hesap sahibi olsa dahi iptal davası açma hakkı yoktur. Keşidecinin duruma göre menfi tespit davası veya istirdat davası ( senedin iadesi) açması söz konusu olabilir. Yalnız keşideci çek sonradan kendisine devredildiği durumlarda çek üzerinde son hamil sıfatı ile de iptal davası açabilir. Davacı talep edenin keşideci olduğu gözetilerek dava konusu çeklerle ilgili talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının sıfat yokluğu nedeniyle husumetten reddine,
2- İşbu karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu, Harçlar Tarifesi ile 6100 Sayılı HMK’nun ilgili hükümleri uyarınca alınması gereken 35,90-TL peşin harç, 35,90 TL başvuru harcının davacıdan tahsili ile Hazine’ ye gelir kaydına,
3-İşbu dava nedeni ile davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapılan yargılama gideri mevcut olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, davalı lehine AAÜT uyarınca 2180,00 TL vekalet ücreti taktiri ile davacıdan alınıp davalı tarafa verilmesine,
4-6100 Sayılı HMK m.333 gereği artan avansın talep halinde karar kesinleşince yatıran tarafa iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda tensiben dosya üzerinde karar verildi.
Katip …
Hakim …
¸e-imzalıdır