Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/554 E. 2019/137 K. 07.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/554 Esas
KARAR NO : 2019/137
DAVA : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 11/06/2018
KARAR :USULDEN RED- GÖREVSİZLİK
KARAR TARİHİ: 07/02/2019
Mahkememizde görülmekte olan cismani zarar sebebiyle açılan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Davalılardan …A.Ş’ye ait ve…A.Ş ‘nin işletmekte olduğu müvekkilinin de içinde olduğu … plakalı yolucu otobüsü’nün 25/06/2017 tarihinde İstanbul-Altınoluk seferi sırasında yoldan çıktığını, ve trafik kazası meydana geldiğini, otobüs hareket halindeyken şoförün uyuması ve aracın hakimiyetini kaybetmesi sonucu meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin de aralarında bulunduğu bir çok yolucu yaralandığını, müvekkilinin burnunun kırıldığını, kaza sonrası gittiği… Hastanesi’nde tampon ve dikiş tedavisi gördüğünü ve yüzünde basit bir iz oluştuğunu, kaza nedeniyle işine gidemediğini, fiziki değişiklikten ötürü ağır psikolojik travmalar yaşadığını, nefes almakta zorlandığını, burnunun eski haline dönmesi için estetik ameliyat olması gerektiğini, müvekkil ile diğer yolcuların söz konusu kazada hiçbir kusuru bulunmadığını, olayla ilgili Susurluk CBS’nın …Soruşturma no.lu soruşturma açıldığını ve devam ettiğini, müvekkilinin kaza tarihi itibariyle yalnızca 32 yaşında olan müvekkilin her genç erkek gibi iş ve evlilik planları yapmakta iken birden hepsinin alt üst olduğunu, müvekkilin kazadan 1 yıl geçmesine rağmen bir türlü bu psikolojiden çıkamadığını, sıkıntılarını biraz olsun dindirebilmek adına işbu maddi/manevi tazminat davasının açıldığını, 40.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 25/06/2017 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, …nin … plakalı aracına ihtiyati tedbir konulmasına, tahkikat sonucunda müvekkilinin maddi zararının değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda, mahkeme tarafından verilecek süre de açmış olunan belirsiz alacak davalarının artırılmak ve fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 105,00 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 25/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı …vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Müvekkil şirketin kazanın oluşumunda hiçbir kusuru olmadığını, Müvekkili şirketin gereken tüm önlemleri aldığını yeterli tecrübeye sahip ve ehliyetli kişileri şoför olarak çalışmasına dikkat ettiğini, bu hususta tüm çalışanların ve araç sahiplerinin uyarıldığını, trafik kurallarına uygun araç kullanmaları için gerekli bildirimde bulunulduğunu, otobüste kazaya sebebiyet verebilecek hiçbir eksiklik bulunmadığını, müvekkili şirketin elinde olmayan nedenlerden, mücbir sebepten dolayı meydana gelen bir kaza söz konusu olduğunu, otobüs sürücüsünün öngörülmeyen bir şekilde ani sağlık problemi nedeniyle kendini kaybettiğini ve otobüs yoldan çıkarak devrildiğini, otobüs şoförünün fazla saat araç kullanmamış olduğunu, Susurluk Mola istasyonundan yani moladan çıktıktan kısa süre sonra kaza olduğunu, uyumanın söz konusu olmadığını, şoförün kan değerlerinde anormallik olduğu ve kazaya bunun sebep olduğu Adli Tıp Kurumundan istenilecek rapor ile ortaya çıkacağını, ayrıca kazada yaralanan davacının emniyet kemeri takmadığını, bu nedenle kafasını çarpması ve koltuktan savrulması sonucu yaralandığını, davacının yaralanmada ağır kusurunun bulunduğunu, müvekkili şirketin kusursuz olduğunu, kaza sonrası Susurluk CBS’nın … soruşturma sayılı dosyasında aldırılan bilirkişi raporu ile kaza yapan araçta herhangi bir kusur olmadığının ortaya çıktığını, davacı tarafın maddi tazminat taleplerinin neye ilişkin olduğunu dilekçesinde açıklamadığını, davacının herhangi bir kazanç kaybı söz konusu olmadığını, davacının mesleğini, gelir durumunu, ve iddialarını yazılı belgelerle ve raporlarla ispatlaması gerektiğini, maluliyete ilişkin ATK’dan rapor alınması gerektiğini, dosyanın kusur durumunun tespiti için ATK Trafik İhtisas Kuruluna gönderilmesini, davacının iddia etmiş olduğu sürekli maluliyet veya kalıcı iz halinin tespit edilmesi halinde tazminat hesabı için Aktüer sıfatını haiz bilirkişi incelemesi gerektiğini, davacının tedavi ve geçici iş göremezliğe ilişkin taleplerinin reddini, SGK’ya yazı yazılarak davacıya yapılan ödemenin tamamının sorulmasını ve tazminat hesaplanması halinde bu tutarın düşürülmesini, davacının emniyet kemeri takmaması nedeniyle yaralanmanın meydana gelmesindeki kusur ile sürücüsünün kastının olmaması dikkate alınarak hesaplanacak maddi ve manevi tazminattan indirim yapılmasını, davacının tedbir taleplerinin reddi ile her halükarda haksız ve mesnetsiz davanın reddini, vekalet ücretleri ve yargılama giderlerinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
Dava; genel hükümlere göre haksız fiil sonucu uğranılan maddi ve manevi zarar istemine ilişkindir. Dava konusu maddi ve manevi tazminat alacağı yaralamalı trafik kazası olan haksız fiile dayanmaktadır.
Davacı taraf; gerçek kişidir, davalı taraf; gerçek kişi sürücü ile araç işleten ve otobüs firmasıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5. maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Tacir; bir ticari işletmeyi (esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme), kısmen de olsa, kendi adına işleten kişidir. Bilanço hesabına göre ticari defter tutup, kendi odalarına kayıtları zorunludur. Bu noktada tacirin ayırt ediciliğini sağlayan ilk etmenin “Bakanlar Kurulu’nca belirlenen sınırı aşacak ölçüde gelir sağlamayı hedef almak” olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca sorumluluk açısından; 1. Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. 2. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. 3. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur. Küçük ve kısıtlılara ait ticari işletmeyi bunların adına işleten yasal temsilci, tacir sayılmaz. Tacir sıfatı, temsil edilene aittir. Ancak, yasal temsilci ceza hükümlerinin uygulanması yönünden tacir gibi sorumlu olur. Kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar. Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar. Ticaret siciline kayıtlı tacirler ile sanayici ve deniz taciri sıfatını haiz tüm gerçek ve tüzel kişiler ile bunların şubeleri ve fabrikaları, bulundukları yerdeki odaya kaydolmak zorunluluğu vardır. Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan kanunen belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla … Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri gerekmektedir. İzah olunan şartlar tacir için kümülatif olup tacir olma şartları bu şekilde belirlendikten ve ticari davalar yukarıda belirtildiği şekilde belirlendikten sonra somut olayda hangi mahkemenin görevli olduğunun belirlenmesi için öncelikle taraflar arasındaki ilişkinin vasıflandırılması ve tarafların tacir olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Taraflar arasındaki ilişkiyi, davacı taraf talebini genel hükümlere tabi olacak şekilde haksız fiile dayandırmaktadır.
Davacı tarafın ve sürücünün tacir olmadıkları anlaşılmaktadır. Davalı işleten ile otobüs firması tacirdir. Bu haliyle; tüm tarafların tacir sıfatını haiz olmadığı, aralarındaki ilişkinin haksız fiile dayandığı tazminat alacağına ilişkin bir davanın ticari dava sayılmasına hukuken olanak bulunmadığından, uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Şu haliyle eldeki davanın nispi ticari dava olmadığı gibi mutlak ticari dava ve üçüncü grup dava olmadığı da açıktır. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; 6100 Sayılı HMK.nun 1. maddesine göre, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, m. 2 gereğince asliye hukuk mahkemelerinin de görevi belirlendiğine göre; aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca dava şartı olan bu husus, HMK.nun 115/1 maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır. Mahkememiz davaya bakmakla görevsiz olup, bu dava şartı noksanlığının sonradan giderilmesi de mümkün olmamakla, davanın saptanan dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK.nun 115/2 maddesi uyarınca usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur. 6100 Sayılı HMK 323, 331/2 maddesine göre yargılama giderlerine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının mahkememizin görevsiz olması nedeniyle usulden reddine,
2-HMK.nun 20. mad. uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin usulen başvurusu halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE gönderilmesine,
3- Yargılama giderlerinin görevli mahkemesince hüküm altına alınmasına, HMK 20 maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde başvuru yapılmaz ise davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği ve yargılama giderleri konusunda karar verileceğinin ihtarına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır