Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/326 E. 2018/1014 K. 16.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/326 Esas
KARAR NO : 2018/1014
DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 08/09/2014
KARAR TARİHİ : 16/10/2018
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkilinin ses müzik ve düzenleme konusunda dünya çapında tanınmış bir sanatçı olduğunu, davalı … ile birlikte 2007 tarihinde… Şti’ni kurduklarını, %50 şer oranda ortak olup davalı …’nın kuruluştan beri şirket müdürü olarak atandıklarını, 2010 yılından itibaren de davalı …’nın birlikte şirket müdürü olduğunu, davalı ortağın TTK’nun 625-627 maddelerinde düzenlenen özen ve bağlılık borcuna sorumluluklarına aykırı davrandığına, şirket gelirleri ve mal varlığı hakkında müvekkiline bilgi vermediğini, şirket genel kurullarının 2008 yılından beri yapılamadığını ve kar dağıtılmadığını, müvekkilinin onayı olmaksızın ve yanıltılarak diğer davalı …’nın müdür olarak atandığını, bilgi alma hakkına cevap verilmediğini, müvekkillerinin ortaklıktan çıkarılmasına yönelik girişimlerde bulunulduğunu, … Markasının devri ve şirketten ayrılma isteğinde bulunduğunda tehdit edildiğini, ortaklıktan çıkma ve şirketin sona ermesini doğuracak haklı nedenlerin söz konusu olduğunu, TTK’nun 636/3-4 maddeleri uyarınca şirketin feshi halinde gerekli önlemlerin mahkemece alınması gerektiğini belirterek TTK’nun 640/3 maddesi uyarınca davalı ortağın şirketten çıkarılmasına, bu talebin reddi halinde TTK’nun 636/2 maddesi gereğince şirket genel kurulunun toplanamaması nedeniyle şirketin fesih ve tasfiyesine, bu talebin reddi halinde TTK’nun 636/3 maddesi kapsamında şirketin haklı nedenlerle fesih ve tasfiyesine, davalıların müdürlük sıfatının iptali ile TTK’nun 636/4 maddesi gereğince tedbiren … Marka ve adının ticari olarak kullanılmasının önlenmesine, bu markanın bedelsiz olarak müvekkili adına tesciline, bu talebin reddi halinde markanın Ticaret Sicilinden ve TPE’den terkin ve iptaline, hissedarlara dağıtılması gereken kar payı ve diğer hakların hesaplanmasına, şirkete kayyım atanmasına karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili 10.11.2015 tarihli dilekçesi ile; davalı şirketin esas sözleşmede yer alan süresinin dolmakta olması ve müvekkilinin muvafakatinin bulunmaması nedeniyle haklı nedenle şirketin fesih ve tasfiyesine, tasfiye kapsamında davacının gerçek haklarının tespit edilerek davalılardan müteselsilen tahsiline, … markasının tasfiye kapsamında TPE sicilinden terkin ve müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
SAVUNMA /
Davalılar vekili cevap dilekçesinde ve özetle; TTK’nun 640 maddesi gereğince ortağın genel kurul kararı ile şirketten çıkarılabileceği sebepleri öngörüldüğünü, şirketin istemi üzerine ortağın mahkeme kararı ile haklı sebebe dayanılarak şirketten çıkarabileceğini, davacı şirket ortağının özen ve bağlılık borcuna aykırı hareket ettiğini, şirketle rekabet yasağı kuralını ihlal ederek kendi başına iş yaparak kazanç elde ettiğini, şirket sermaye borcuna karşılık 20.000 -İngiliz Sterlini ödemesi dışında başkaca bir maddi katkısının bulunmadığını, genel kurulun ise davacının sürekli yurtdışında olması nedeniyle yapılamadığını, Buket Topalakçı’nın şirket müdürü olarak atanması ile ilgili kararı davacının bizzat imzaladığını, şirket kayıtlarını inceleyebilmesi için muhasebeciden destek alabileceğinin kendisine bildirildiğini, şirket tüzel kişiliğine ait cihazlarda davacının şahsi olarak hak iddia edemeyeceğini, marka tesciline ilişkin istemin ise 556 sayılı KHK uyarınca Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, şirketin oluşturduğu marka değerinden davacının şahsi olarak faydalanamayacağını, kayyım atanması isteminin şirketi zor duruma sokacağını ve kapanmasına neden olabileceğini, fesih ve tasfiyeyi gerektirecek bir durumun bulunmadığını, genel kurul kararı olmaksızın davalı ortağın çıkarılması isteminde bulunulamayacağını belirterek davanın haksızlığını savunmuş ve reddine karar verilmesini istemiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava; 6102 sayılı TTK’nun 636/3 (6762 sayılı TTK’nun 549/4.) Maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup, davalı Limited Şirketin haklı nedenlerle feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nun 636. Maddesinde Limited şirketi sona erdiren maddeler sıralanmış ve TTK’nun 636/3. Bendinde haklı sebeplerin varlığı halinde her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği belirtilmiştir.
Davalı şirkete ait sicil dosyası getirtilerek incelenmiş; Dava tarihi itibari ile davalı şirketin ticaret sicilinde tescilli bulunan yasal ikametgahı mahkememizin yargı yetkisinin bulunduğu idari sınırlar dahilinde kaldığından 6102 sayılı TTK’nun 636/2 ve HMK’nun 14/2. maddesi hükmü gereğince uyuşmazlığın çözümünde Mahkememiz mutlak olarak yetkili bulunmaktadır.
Davalı şirketin sicil dosyası incelendiğinde İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’nun … Ticaret sicil numarasında kayıtlı olduğu, davacı ile davalılardan …’nın şirket ortağı oldukları, adı geçen davalının kuruluştan itibaren şirket müdürü olarak görev yaptığı, davalı …’nın ise 07.12.2010 tarihinden itibaren 5 yıl için şirket müdürlüğüne atandığı anlaşılmaktadır.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda, TTK 636/3 maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluştuğu kabul edilerek davalı şirketin haklı nedenlerle fesih ve tasfiyesine, tasfiye memuru atanmasına, davacının diğer taleplerinin tasfiye aşamasında dikkate alınmasına karar verilmiş olup mahkememizin bu kararı davalılar vekilinin temyizi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın … Esas … Karar sayılı, 01/11/2017 tarihli ilamı ile bozulmuştur. Yargıtay Bozma İlamında:
“1- Dava, haklı sebeple limited şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkin olup; mahkemece yazılı gerekçeyle fesih talebinin kabulüne karar verilmiştir. Ancak, bu nitelikte bir davada davalı şirket ortağına husumet düşmeyeceği gözden kaçırılması doğru olmadığı gibi davacının, dava dilekçesinde çıkma yönünde irade açıklamasında bulunduğu gözetilmek suretiyle TTK’nın 636/3 maddesinde şirketin feshi yerine ortağı şirketten çıkarma ve/veya başkaca kabul edilebilir bir çözüme karar verilebileceği de düzenlenmişken bu konuda neden bu şekilde bir taktir hakkı kullanıldığı gerekçesi ortaya konulmadan doğrudan şirketin fesih ve tasfiyesine hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
2- Davacı, dava dilekçesinde çıkma ve şirketin fesih ile tasfiyesi dışında davalı şirket adına kayıtlı markanın kendi adına tescilini de talep etmiş olup, bu talep çıkma, fesih ve tasfiye istemlerinden farklı nitelikte olup, mahkemece bu husustaki talebin tasfiye aşamasında ayrıca değerlendirilecek bir talep olarak gözetilmesi ve bu talebe ilişkin olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmaması doğru görülmemiştir.
3- Kabule göre de taraflar arasında güven ilişkisinin zedelendiği gerekçesiyle şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmişse de söz konusu sonuca hangi somut olay çerçevesinde varıldığı ve eğer mevcut bir somut olay varsa bu bakımından davacının haklı olup olmadığı hususu da gerekçede yeterince tartışılıp değerlendirilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1), (2), ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın BOZULMASINA,” denilmektedir.
Mahkememizce 16/10/2018 tarihli celsede Yargıtay bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiştir.
Somut olayda; başlangıçta terditli taleplerde bulunulmasına rağmen davacı vekili 10.11.2015 tarihli dilekçesinde; şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesine karar verilmesini istemektedir. Şirket ana sözleşmesi 5. Maddesinde 10 yıl süre ile kurulduğu belirtilmiş olup, 14.08.2017 tarihi itibariyle süre son bulmakta ve davacının bu sürenin uzatılmasına muvafakati bulunmamaktadır. Davacı vekili, 10 yıllık süre dolmuş olmakla şirketin öncelikle bu nedenle fesih ve tasfiyesi gerektiğini belirterek bu yönde karar oluşturulmasını istemiş, müvekkilinin şirket ortaklığından çıkma yönünde bir talep yada irade beyanının bulunmadığını, öncelikli olarak davalı …’nın şirketten çıkarılması, bu talebin reddi halinde davalı şirketin haklı nedenlerle fesih ve tasfiyesi gerektiğini ileri sürmüştür. Dava dilekçesindeki talepler ve yargılama aşamasındaki dilekçeler incelendiğinde davacının “Şirketten Çıkma” yönünde bir talebinin bulunmadığı, diğer ortağın şirketten çıkarılmasını istediği bu isteğin ise yasal dayanaktan yoksun olduğu anlaşılmaktadır. Davacı istemi, davalı şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkindir. Getirtilerek incelenen şirket sicil dosyası ve ortaklık sözleşmesine göre şirketin 08/08/2007 tarihinde ve 10 yıl süreli olarak kurulup tescil edildiği, sürenin 08/08/2017 tarihinde dolduğu anlaşılmaktadır. Ortakların muvafakatı ile bu süre uzatılabilecektir ancak somut olayda davacı ortağın sürenin uzatılmasına muvafakatı bulunmamaktadır. Bu durumda 6102 sayılı TTK’nın 636/1 maddesindeki koşulların oluştuğu ve davalı şirketin süresi dolduğundan fesih ve tasfiyesine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Süresi sona eren şirketin fesih ve tasfiye koşullarının bu nedenle oluştuğu kabul edildiğinden ayrıca 6102 sayılı TTK’nın 636/3 maddesindeki haklı fesih koşullarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesine gerek kalmamıştır. Fesih ve tasfiye istemli davada, davalı şirkete husumet yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup, şirket ortağına husumet düşmeyeceği bu nedenle şirket ortağı ve müdürü olmalarından dolayı davalı olarak gösterilen … ve … haklarındaki davanın “pasif husumet yokluğu” nedeniyle oluşmayan dava koşulları bakımından usulden reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Davacı dava dilekçesinde çıkma isteminde bulunmadığından bu konuda başkaca bir inceleme yapılmamıştır. Dava dilekçesinde marka tesciline yönelik olarak istemde bulunulmuş ise de daha sonra verilen 10/11/2015 tarihli dilekçe ile şirketin fesih ve tasfiyesinin istenildiği, nihai talebin de buna ilişkin olduğu açıkça belirtildiği gibi bu durumun tasfiye sürecinde ileri sürülebileceği ve bu aşamada değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varışmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, süreli olarak kurulan şirketin bu sürenin dolması nedeniyle sona erdiğinin tespiti, fesih ve tasfiyesi ile tasfiye memuru atanması gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
H Ü K Ü M /
1-Davalılar … ve … haklarındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
2-Davalı şirketin ortaklık sözleşmesinin 5. Maddesine göre 08/08/2007 tarihinde ve 10 yıl süreli olarak kurulup tescil edildiği, 08/08/2017 tarihinde sürenin dolduğu anlaşıldığından 6102 sayılı TTK’nın 636/1 maddesi uyarınca İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’nun 635090 sicil numarasında kayıtlı bulunan davalı … ŞTİ.’nin süresinin son bulduğunun tespiti ile FESİH VE TASFİYESİNE,
Tasfiye memuru olarak ayda 1.000,00 TL ücretle mali müşavir …’in atanmasına, karar kesinleştiğinde tebligat yapılmasına, ücretinin ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere şimdilik davacı tarafça karşılanmasına,
Davacının davalı şirket adına kayıtlı markanın kendi adına tescili talebi tasfiye aşamasında değerlendirilecek nitelikte olup bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 35,90 TL nispi karar ve ilam harcının davalı şirketten tahsiline, peşin alınan harcın mahsubuna,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 2.180,00 TL nispi vekalet ücretinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 2.180,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar … ve … vekiline verilmesine,
Davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen toplam 1.712,20 TL yargılama giderinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan 2.030,00 TL gider avansından geriye kalan 343,00 TL’nin hüküm kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Davalı … tarafından yatırılan 50,00 TL gider avansından geriye kalan 32,00 TL’nin hüküm kesinleştiğinde adı geçen davalıya iadesine,
Davalı … tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen toplam 18,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı … Şti. tarafından yatırılan 68,00 TL gider avansından geriye kalan 19,20 TL’nin hüküm kesinleştiğinde adı geçen davalıya iadesine,
Taraf vekillerinin huzurunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize verilecek dilekçe ile Yargıtay Temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. Açıklandı.
Başkan …
Üye …
Üye …
Katip …
HARÇ BEYANI /
35,90- TL. KARAR HARCI
25,20- TL. PEŞİN HARÇ
10,70 -TL. KALAN HARÇ
DAVACI GİDERİ
25,20 TL İLK GİDER
1.500,00 TL BİLİRKİŞİ ÜCRETİ
187,00 TL POSTA MAS.
1.712,20 TL TOPLAM
DAVALI … GİDERİ /
18,00 TL POSTA MAS,