Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/321 E. 2018/1094 K. 07.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/321 Esas
KARAR NO : 2018/1094
DAVA : Adi Ortaklığın Tespiti, Fesih ve Tasfiye, Ortaklık Kar Payı Talebi
DAVA TARİHİ : 02/04/2018
KARAR : GÖREVSİZLİK
KARAR TARİHİ : 07/11/2018
Mahkememizde görülmekte olan adi ortalıktan kaynaklanan tespit, fesih ve tasfiye davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkilinin davalı şirketteki ortaklığından ayrıldıktan sonra, şirkette emek ve mesaisine devam ettiğini, ortaklıktan ayrıldığı esnada, müvekkiline bir ödeme yapılmadığını, nitekim şirkette fiilen ortaklığının devam ettiğini, dava dışı şirketin yapılandırılma işinde davalı şirketle birlikte çalıştıklarını, bilgi birikimini ortaya koyarak, emek ve mesai harcadığını, devam eden süreçte, davalı şirket ile kurmuş oldukları adi ortaklık bünyesinde faaliyetlerine devam ederken, dava dışı şirketin yapılanmasında birlikte çalıştıklarını, davalı şirketin payına düşen parayı vermediğini, bunun üzerine ihtar gönderildiğini, bu şekilde davacının vermiş olduğu hizmete karşılık payına düşen ödemenin, kendisine verilmesini beyan ederek işbu davanın birleşmesi talep edilen İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesinin … E sayılı dava dosyasına konu edilen dava dışı … A.Ş uhdesinde bulunan 285.000 USD adi ortaklık kazancının, mahkemece açılacak hesaba yatırılması konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalı ile arasındaki adi ortaklığın tespitini, tespit edilen ortaklığın feshini ve adi ortaklığın tasfiyesini, tasfiyeye konu ortaklık malvarlığı değerinden müvekkilinin yarı hissesine düşecek payın fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla belirsiz olan alacak değeri şimdilik 100.000,00 TL’nin ticari temerrüt faiziyle birlikte tasfiye sonucu ortaklık kar payı olarak ödenmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Davalı şirket ile davacı şirket arasında 15.10.2015 tarihinde, davalı şirketin finansman ihtiyaçlarının belirlenmesi ve kredi kuruluşları ile ilişkilerinin düzenlenmesi konusunda bir sözleşme akdedildiğini, söz konusu sözleşmenin akdedildikten sonra, dava önceki davacı şirket ortaklarından dava dışı …’ın, davalı şirketin ve davalı şirketin yönetim kurulu başkanı … aleyhine 05.11.2015 tarihli “Toplantı Notu” başlıklı belgeyi mesnet yaparak … Noterliğinin 04.05.2016 tarihli ve… yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide ettiğini ve 265.000,00 Amerikan Dolarının ödenmesini talep ettiğini, ihtarnameye taraflarından …Noterliğinin 30.05.2016 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile cevap verildiğini ve sözleşmenin müvekkil şirket ile davalı şirket tüzel kişiliği arasında akdedildiğini, …’nun şahsi olarak bir sorumluluğunun olmadığının cevabının verildiğini, o ana kadar yapılan ödemelerin davacı tarafından müvekkil şirket lehine tanzim edilen faturalar mukabilinde davacı tarafa yapıldığını, Akabinde de ortada hukuki bir ihtilaf olması ve ileriye dönük gelişmelerin nasıl ilerleyeceğinin önceden belirlenemediğinden davalı şirkete yapılan ödemelerin durdurulduğunu, bunun üzerine davalı şirketin şu anki tek ortağı olan …’in isteği doğrultusunda 2016 yılı haziran ayı içerisinde bir toplantı yapıldığını ve bu toplantıda Sait Başar Yücel’in ödemelerin bizzat kendisine yapılmasını talep ettiğini, davalı şirket tarafından ödemelerin ancak davacı şirket ortakları arasındaki hukuki ihtilafın çözülmesi halinde tekrar başlatılabileceğinin bildirildiğini, toplantıda alınan karar gereğince de dava dışı … aleyhine … Noterliğinin 28.06.2016 tarihli ve 11639 yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edildiğini ve hukuki bir tereddüde mahal vermemek adına ihtarnamenin tebliğini müteakiben yedi gün içinde, davacı şirket ile kendileri arasında düzenlendiğini, hukuken geçerli mahiyette belge veya belgeler varsa bunları iletmesi hususu ihtar edildiğini, davacı şirket tarafından müvekkil şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile dava konusu ilamsız takip başlatıldığını, icra takibine taraflarından itiraz edildiğini, itiraz dilekçemizde de zikrettikleri üzere ve yukarıda izah ettikleri gelişmeler dikkate alındığında taraflarından yapılan itirazın haklı olduğunu beyan ederek …’a ihbarını, yapılacak yargılama neticesinde davanın reddini ve her türlü yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
Dava, adi ortaklığın tespiti, fesih ve tasfiye davasıdır.
Davacı serbest avukat meslek erbabı, tacir olmayan gerçek kişidir. Davalı ticaret şirketidir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5.maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda hangi mahkemenin görevli olduğunun belirlenmesi için öncelikle taraflar arasındaki ilişkinin vasıflandırılması gerekmektedir. Davacı tacir olmayan gerçek kişi Türk Borçlar Kanunu’ nun 620- 645 maddeleri arasında düzenlenen adi şirket hükümlerine dayanarak davalı tacir aleyhine adi ortalığın tespiti, fesih ve tasfiye davası açmıştır. Bu dava asliye hukuk mahkemelerinde ( genel mahkemelerde) görülmesi gereken davalardandır. Davacı tacir değildir. Davalı ticaret şirketi olup tacirdir. Dava konusu TBK kapsamında düzenlenmiş olup ticari dava konusu değildir. Bu durumda davanın yukarıda izah olunan ticari davalar türlerinden hiçbiri kapsamında bulunmadığı anlaşılmaktadır. Anılan adi ortaık TTK’nun 4/1 maddesinde sayılan ve bir davanın mutlak ticari dava sayılmasını gerektiren işlemlerden olmadığı gibi, aynı maddenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na atıfla mutlak ticari dava konusu kabul ettiği sözleşmelerden de değildir. Dosya kapsamından davacı …’ un serbest avukat olup tacir olmadığı, gerçek kişi dava açan davacı olduğu anlaşılmıştır. Bu haliyle her iki tarafın tacir sıfatını haiz olmadığı bir davanın ticari dava sayılmasına hukuken olanak bulunmadığından, uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
Ticari olmayan davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup asliye hukuk mahkemesi ile ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki TTK’ nun 5/3.maddesi uyarınca görev ilişkisidir.Göreve ilişkin usul kuralları HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartıdır.
Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; 6100 Sayılı HMK.nun 1. maddesine göre, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, m. 2 gereğince asliye hukuk mahkemelerinin de görevi belirlendiğine göre; aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca dava şartı olan bu husus, HMK.nun 115/1 maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılmıştır. Mahkememiz davaya bakmakla görevsiz olup, bu dava şartı noksanlığının sonradan giderilmesi de mümkün olmamakla, davanın saptanan dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK.nun 115/2 maddesi uyarınca usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının mahkememizin görevsiz olması nedeniyle usulden reddine,
2-HMK.nun 20. mad. uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin usulen başvurusu halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE gönderilmesine,
3- Yargılama giderlerinin görevli mahkemesince hüküm altına alınmasına, HMK 20 maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde başvuru yapılmaz ise davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği ve yargılama giderleri konusunda karar verileceğinin ihtarına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır