Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/284 E. 2021/347 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/284 Esas
KARAR NO:2021/347

DAVA:Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:23/03/2018
KARAR TARİHİ:22/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Taraflar arasındaki hukuki ilişkinin 18/08/2014 tarihinde imzalanmış bulunan “Acentelik Sözleşmesi” başlıklı sözleşme ve buna bağlı sair sözleşmeler ile kurulduğunu, davacı müvekkilinin, davalı şirketin … bölgesindeki acenteliğini yürüttüğünü, taraflar arasındaki sözleşmeler uyarınca acentenin faaliyet gösterdiği işyerine ilişkin giderlerin, “Devir Masraf Tutanağı(Tutarı)” adı altında aylık bazda karşılanmasının hüküm altına alındığını, fiili uygulamada da, bu masraf miktarları, aylık hak edişlerin birinci dilimi olarak acenteye ödendiğini, akdi ilişkinin devam ettiği uzun süreç içerisinde, acente faaliyet giderlerinin doğal olarak artmasına rağmen, davalı tarafından bu gider kalem ve miktarları sözleşmeye aykırı olarak, gerçek faaliyet giderlerini karşılayacak şekilde güncellenip artırılmadığını, acentenin gerçek faaliyet giderlerini karşılamaktan uzak ve gerçek giderlere göre, sürekli olarak eksik kaldığını, akde aykırı olarak davacıya ödenmemiş olan sözleşme dönemi içerisindeki gerçek faaliyet giderleri ile ödenen kısmi faaliyet giderleri arasındaki farkın davacıya ödenmesi gerektiğini, muhtelif kalemler ve süspan kesintileri adı altında davacıdan yapılan tüm kesintilerin iade edilmesi gerektiğini, münhasıran davalının operasyonel hatalarından kaynaklanan müşteri portföy kayıpları yaşanmış olup, buna ilişkin ciro ve ücret kayıplarının da acenteye ödenmesi gerektiğini, “suistimal nedeniyle hak ediş alacağından düşülen tutar” adı altında, acenteye borç kaydedilmesi ve alacaklarından düşülmesinin, akde açıkça aykırı olduğunu bu kalemde Acente’den tahsil edilen miktarların iadesi gerektiğini, son zamanlarda yaygınlaşan “kapıda ödemeli mal bedelli kargo”ların teslim ve tahsilatının da sözleşme dışı olarak, Acente tarafından yapıldığını, davalı tarafça, göndericiden, acente tarafından yapılan mal bedeli tahsilatları üzerinden %5-10 arasında komisyon tahsil edildiği halde, acentenin bu türden faaliyetlerinin hiçbir şekilde ücretlendirilmediğini, acentenin bu kalemdeki faaliyetlerine ilişkin ücretlerin de acenteye ödenmesi gerektiğini, yukarıda sayılan sözleşmeye açıkça aykırı hak ediş blokeleri nedeniyle, acente alacağının hiç ödenmemesi veya geç ödenmesi nedeniyle, acente haksız bir finansman zararına uğramış olmakla, bu kalemdeki acente alacaklarının da ödenmesi gerektiğini, davalı tarafça VUK’a aykırı olarak hiçbir fatura düzenlenmediğini ve bu nedenle de, bu miktarlarla ilgili giderlerin acente kayıtlarına geçirilemediğini, bu miktarlardaki giderlerin gösterilemediğini, sonuç itibariyle de, akde ve açıkça kanuna aykırı davalı fiilleri neticesinde acentenin haksız yere fazla vergi ödemek zorunda kaldığını, davalı tarafa da ihtar edilmiş bulunan tüm kalemler itibariyle, davacı Acentenin, davalı taraftan alacaklı olmakla, anılan kalemlerdeki davacı alacaklarının müvekkile ödenmesi gerektiğini, davanın kabulü ile kalem ve miktar itibariyle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 50.000,00TL’nın, 21.02.2018 tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraflara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; davacının 18/08/2014 tarihinde imzaladığı acentelik sözleşmesi ile … bölgesinde acentelik yürüttüğünü belirtmiş ise de, müvekkili şirket ile davacı arasında 25/09/2012 tarihinde imzalanmış olan acentelik sözleşmesi, acentelik sözleşmesi ek protokolü, cari hesap sözleşmesi niteliğindeki ek protokolü, alt kira sözleşmeleri ve zeyilnameler ile müvekkili şirket … Bölge Müdürlüğüne bağlı … … Bürosu (Şubesi) davacıya acente olarak devredilerek davacının işletmesine bırakıldığını, bu durumun delil listesinde belirtilen sözleşmeler ile sabit olduğunu, davacı tarafından ….Noterliği marifetiyle gönderilmiş olan 21/02/2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile birtakım haksız taleplerde bulunulduğunu, …Noterliğinin 01/03/2018 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile davacının haksız taleplerinin tamamına itiraz edildiğini, bunun üzerine davacı ortada fesih için haklı bir neden olmamasına karşın … 21.Noterliği marifetiyle gönderilmiş olan 05/03/2018 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile acenteliği tek taraflı olarak feshettiğini, davacının fesih gerekçelerinin haklı nedene dayanmaması karşısında davacının tek taraflı feshinin haksız feshin hüküm ve sonuçlarını doğuracağının cevabı ihtarname ile bildirildiğini, davacının bu beyanı ve talebi üzerine şube devir işlemleri yapılarak 01/02/2018 tarihinde şubenin devir alındığını, davacının ihtarnamesinde ve işbu dava ile belirtmiş olduğu fesih gerekçelerinin hiçbir şekilde haklı nedene dayanmadığını, zira davacı ile müvekkili şirket arasındaki ilişkinin temelini teşkil eden acentelik sözleşmesi ve eklerinde taraflara düşen hak ve yükümlülüklerin açıkça belirlendiğini ve buna karşılık tarafların hangi hallerde haklı nedenle fesih hakkını kullanabileceklerinin de açıkça belirtildiğini, buna göre, davacının belirttiği hususların sözleşmede taraflara haklı nedenle fesih hakkı tanımadığını, kaldı ki, kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacı feshini haklı kılmaya çalıştığı nedenler için, müvekkili şirketi temerrüde düşürmediğini ve müvekkili şirkete fesihten önce herhangi bir ihtar çekmediğini, sözleşmede davacıya bu hususlarda haklı fesih hakkı tanınmamışken davacının müvekkili şirketi temerrüde düşürmeden doğrudan haklı nedenle sözleşmenin derhal fesih yoluna gitmesinin hukuken mümkün olmadığını ve hatta sözleşmelerin ayakta tutulması asli prensibine aykırı olduğunu, davacının, müvekkili şirketin acentelik faaliyetini yürütmüş olup bağımsız tacir olduğu ve bu nedenle TTK gereği ticari faaliyetlerinin tümünde basiretli hareket etmek mecburiyetinde olduğunu, davacı ile müvekkili şirket arasında akdedilmiş olan sözleşmenin, pek çok konuyu ve bu kapsamda taraflara düşen hak ve yükümlülükleri tafsilatlı olarak düzenleyen bir acentelik sözleşmesi olduğunu, müvekkili şirketin, bağımsız olarak şubelerini acente olarak işletmek üzere tacirlere devretmek ve işi kendi maaşlı personelleri yerine kendi işi gibi benimseyerek kar elde etme gayesi ile çalışacak acentelere bırakmakta olduğunu, bu bağlamda kurulu bir düzeni, tüm demirbaş ve mefruşatı ile şubesini ve kasasını, o şubede kullanılacak araçları, müşteri portföyünü, tüm networkünü, ticari bilgi ve deneyimini, ticari marka ve logosunu ve benzeri tüm imkanları süresiz acentelik sözleşmesi ile acentenin kullanımına bırakmakta olduğunu, sektöre yeni taşımacıların kazandırılması niteliğindeki bu işbirliğini uzun dönem devam ettirmeyi amaçlayan müvekkilinin, acentelik sözleşmelerini süresiz olarak akdetmekte olduğunu ve keyfi fesih ve suiistimaller ile işbirliğinin zedelenmesini önlemek için de sözleşmede koruyucu hükümler öngörülmekte olduğunu, zira acentelik ilişkisinin sözleşmenin her iki akit tarafı için de kazanç sağlayan bir ilişki olup uzun dönem devam etmesinin her iki tarafın da menfaatini doğrudan ilgilendirmekte olduğunu, müvekkili şirket ile davacı acente arasında akdedilen acentelik sözleşmesi dışında bir iş yapılmadığını, gerek sözleşme imzalama aşamasında gerekse de uygulanması sırasında davacı acenteye müvekkili şirket tarafından her türlü bilgi ve destek sunulduğunu, oysa davacı acentenin işi kötü ifa ettiği için kendi hatası ve ihmali ve hatta ticari basiretsizliği sonucu zarara uğradığını, bu nedenle davacının haksız tüm taleplerinin reddinin gerektiğini, davacının, dava dilekçesinde masraf kalemlerindeki artışın zamanında güncellenmediğini iddia ederek acentelik sözleşmesi ek protokolü cari hesap sözleşmesi madde 4’e atıf yaptığını, ancak davacının ilgili hükmün devamındaki hususları hiçbir şekilde dile getirmeyerek müvekkili şirket tarafından sözleşmeye aykırı davranıldığını iddia etmiş ise de hükmün tamamı incelendiğinde, davacının dayandığı hüküm esasen davacının taleplerinin haksızlığını açıkça ortaya koymakta olduğunu, taraflar arasında akdedilmiş olan 30/12/2010 tarihli acentelik sözleşmesi ek protokolü cari hesap sözleşmesinde yer alan hükümler uyarınca aylık acente masraflarının belirlenmesi münhasıran müvekkili şirkete ait olup taraflarca kararlaştırılan işbu hüküm uyarınca masrafların artış yada eksilişine karar verecek tarafın … olduğunu, bu anlamda müvekkili şirkete sözleşme ve kanun kapsamında masraf ödeme veya güncelleme yapma kapsamında herhangi bir mükellefiyet yüklenmediğini, buna karşın acenteliğin ilk yıllarında destek amaçlı yapılan ödemeler tamamen taraflar arasındaki iyiniyete dayalı olup işbu ödemelerin acenteye tanınmış bir hak niteliğinde olmadığı gibi müvekkili şirket tarafından masraf güncellemesi yapılma zorunluluğu da bulunmadığını, davacının tüm hakkedişlerini sözleşme hükümlerine uygun olarak zamanında ödendiğini, cari hesapta yapılan kesintilerin, acentelik sözleşmesi hükümlerine uygun olduğunu, faturaların tahsili usulü tafsilatlı olarak düzenlenmiş olup davacının itirazlarının haksız ve yersiz olduğunu, davacı taraf ”suistimal nedeniyle hakediş alacağından düşülen tutar”a ilişkin itirazlarda bulunmuş ise de, sektörde kasa açığı olarak adlandırılan bu fiilin davacı iddialarının aksine, birimde faturanın bulunmaması halinin tahsilatın gerçekleştiği anlamını taşıdığını, dolayısıyla fatura birimde bulunmuyor ise bu nakdin birimde bulunması veya müvekkili şirketin hesabına yatırılmış olması gerektiğini, tahsilat yapılmaması halinde tahsil anında müşterilere verilmek üzere ilgili faturaların birimde beklediğini, davacı tarafından müvekkili şirkete sağlanan bir portföy bulunmadığını, VUK uyarınca müvekkili şirketin hiçbir aykırı fiili bulunmamakta olup davacının haksız ve mesnetsiz iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, mal bedeli tahsilatları üzerinden komisyon talebinin haksız ve mesnetsiz olduğunu belirterek, davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE/
Dava; acentelik sözleşmesine dayalı alacak davasıdır.
HMK’nun 320/2 maddesi uyarınca taraflar arasındaki uyuşmazlık konularının; taraflar arasındaki 25/09/2012 tarihli acentelik sözleşmesi, cari hesap sözleşmesi ve bu sözleşmelere bağlı ek protokoller çerçevesinde davacının davalıdan;
– bakiye devir masraf tutarı,
– “muhtelif kalemler ve süspan kesintileri” adı altında ve sözleşmeye aykırı olarak hakedişlerden yapıldığı iddia olunan kesintilerin iadesi,
– davalının operasyonel hataları nedeniyle gerçekleştiği iddia olunan müşteri portföy kaybına bağlı ciro ve ücret kaybından doğan zarar,
– davalının “suistimal nedeniyle hakediş alacağından kesilen tutar” adı altında yaptığı iddia olunan kesintilerin iadesi,
– davacı tarafça sözleşme dışı olarak gerçekleştirildiği iddia olunan “kapıda ödemeli mal bedelli kargoların teslim ve tahsilatı” faaliyeti nedeniyle faaliyet ücreti,
– davalı tarafından haksız olarak yapıldığı iddia olunan hakediş kesintileri nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen finansman zararı,
– davalı tarafça yapılan kesintilerin faturaya bağlanmaması, bu nedenle acente kayıtlarının düzgün tutulamaması nedeniyle ödendiği iddia olunan vergi cezaları tutarı, şeklindeki kalemler nedeniyle alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise alacak tutarının ne olduğu noktalarında toplandığı tespit edilmiştir.
Mahkememizce 14/01/2019 tarihli duruşmanın (3) numaralı ara kararı uyarınca; ”Davacı vekiline aynı duruşmada tespit edilen her bir alacak kalemi için hangi tutarda alacak iddiasında bulunduğunu, her birini hangi delillerle ispatlayacağını, 50.000,00-TL lik netice-i talebinin ne şekilde oluştuğunu açıklaması için kendisine bir haftalık kesin süre” verildiği, davacı vekilinin de 21/01/2019 tarihli dilekçesi ile beyanda bulunduğu görülmüştür.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, sözleşme sureti ve ihtarname suretleri dosya arasına alınmış, dosya içeriği deliller ve davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yapılarak rapor alınmıştır.
Mahkememizce 18/04/2019 tarihli duruşmanın (1) numaralı ara kararı uyarınca; ”Davacının iddiası ve tüm dosya kapsamına göre, ön inceleme duruşmasında tespit edilen uyuşmazlıkların halli ile davacı vekilince sunulan 22/01/2019 havale tarihli netice-i talebin açıklanmasına yönelik dilekçe de göz önünde bulundurularak taraflar arasındaki delil sözleşmesi nedeniyle davalının 2012 ve sonrası yıllara ait Ticari Defter ve belgeleri ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına” karar verilmiş ve bu karar doğrultusunda SMMM … tarafından tanzim edilen 07/10/2019 teslim tarihli bilirkişi raporunda özetle; davalının ticari defterlerine göre davacıdan 72.242,44-TL tutarında süspan kesintisi adı altında kesinti yapıldığı görülmüş olup, sözleşmenin yorumlanması, delillerin takdiri, hukuki yorumu mahkemeye ait olmak üzere; davacının davalıdan süspan kesinti bedellerini isteyebileceği görüşünün benimsenmesi durumunda, davacının davalıdan 23.03.2018 dava tarihinden itibaren 72.242,44-TL tutarı avans faizi ile birlikte isteyebileceğinin söylenebileceği, davacının ticari defterlerine göre davalıdan toplam (borçtan, alacak düşülerek hesaplama yapılmıştır.) 2.009,83-TL suiistimal nedeniyle hakediş alacağından kesinti yapıldığı görülmüş olup, sözleşmenin yorumlanması, delillerin takdiri ve hukuki yorumu tamamen Mahkemeye ait olmak üzere, davacının davalıdan suistimal kesinti bedellerini isteyebileceği görüşünün benimsenmesi durumunda, davacının davalıdan 23/03/2018 dava tarihinden itibaren 2.009,83-TL tutarı avans faizi ile birlikte isteyebileceğinin söylenebileceği, davacı şirketin 5 yılda esas faaliyetlerinden toplam 1.868.228,91-TL tutarında zarar (5 yıllık ortalaması: 373.645,78-TL) elde etmiş olup, bu durumda davacının portföy tazminatı isteyemeyeceği, müspet zararını ise isteyip isteyemeyeceği konusunda takdir ve yorumun Mahkemeye ait olduğu, davacı taraf dava dilekçesinde “….anılan akde aykırılık nedeniyle, davacı acente sürekli olarak zarar eden ve/veya gerekli oranda kar edemeyen bir işletme halinde gelerek, tek taraflı ve sadece davalı tarafın menfaat elde etmesine dayalı bir hal aldığını ve bu ticari ilişkinin sürdürülebilir bir niteliği kalmadığını, bu nedenle akde aykırı olarak davacıya ödenmemiş olan sözleşme dönemi içerisindeki gerçek faaliyet giderleri ile ödenen kısmi faaliyet giderleri arasındaki farkın davacıya ödenmesi gerekmekte olduğu” beyanında bulunmuş olup, davacı şirketin son 5 yılda hep esas faaliyetlerinden zarar elde ettiği görüldüğünden, bu beyanın yorumu ve takdirinin tamamen Mahkemeye ait olduğu, davacı taraf ”huzurdaki davada sözleşme dışı olarak gerçekleştirildiği beyan edilen kapıda ödemeli mal bedeli kargoların teslim ve tahsilatı faaliyeti nedeniyle faaliyet ücreti” istemiş olup, bu konuda değerlendirme yapılabilmesi için dosyaya kargo konusunda uzman bir bilirkişinin dosyaya eklenmesi gerektiği düşünülmekle birlikte, bu konuda nihai kararın tamamen Mahkemeye ait olduğu, davacı taraf huzurdaki davada “Davalı tarafından haksız olarak yapıldığı beyan edilen hakediş kesintileri nedeniyle uğranılan finansman zararını” istemiş olup, davacı şirketin sunduğu mali tablolarda finansman giderleri adı altında bir kaleme rastlanmadığından, davacının bu iddiasını somutlaştırması gerektiği kanaati edinilmekle birlikte, nihai kararın Mahkemeye ait olduğu, davacı taraf huzurdaki davada “Davalı tarafça yapılan kesintilerin faturaya bağlanmaması, bu nedenle acente kayıtlarının düzgün tutulmaması nedeniyle ödediği vergi cezalarını” istemiş olup, davacı tarafın bu iddiasını somutlaştırması gerektiği, somutlaştırdıktan sonra bu konuda değerlendirme yapılabileceği kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizce 06/02/2020 tarihli duruşmanın (1) numaralı ara kararı uyarınca; ”Bilirkişi raporunun incelenmesinde, taraf vekillerince dosyaya sunulan deliller üzerinde yeterince inceleme yapılmadığı, hakediş raporlarının yeterince irdelenmediği anlaşılmakla, ayrıca davacının sözleşme dışı olarak gerçekleştirildiğini iddia ettiği, “kapıda ödemeli mal bedelli kargoların teslim ve tahsilatı” faaliyeti nedeniyle talep ettiği faaliyet ücreti alacağının varlığı ve miktarı yönünden sektör bilirkişisinin dahli ile inceleme yapılabileceği yönündeki bilirkişi görüşü de dikkate alınarak, davacının iddiası ve tüm dosya kapsamına göre, ön inceleme duruşmasında tespit edilen uyuşmazlık halinin davacı vekilince sunulan 22/01/2019 havale tarihli netice-i talebin açıklanmasına yönelik dilekçe, davacı vekilinin 15/10/2019 tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan ve itiraz dilekçesi ve davalı vekilinin 22/10/2019 havale tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan ve itiraz dilekçesi de göz önünde bulundurularak taraflar arasındaki delil sözleşmesi nedeniyle davalının 2012 ve sonrası yıllara ait Ticari Defter ve belgeleri ile dosya üzerinde EK BİLİRKİŞİ incelemesi yaptırılmasına” karar verilmiş ve bu karar doğrultusunda Ticari mevzuattan kaynaklı nitelikli hesaplamalar uzmanı bilirkişisi …, Taşımacılık uzmanı Makbule Gültekin ve SMMM … tarafından tanzim edilen 13/01/2021 teslim tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı acentenin işten elde ettiği gelirin katlanmak zorunda kaldığı işletme giderlerinin karşılayamaması durumunun sözleşmeyi tek yanlı haklı bir nedenle sona erdirme hakkını kendisine verebileceği, aynı şekilde kapıda mal bedelinin tahsil edildiği gönderiler ile ilgili verdiği hizmetlerin karşılığının davalı şirket tarafından ödenmeyeceğinin bildirilmesi halinde bu durumunda kendisine sözleşmeyi tek yanlı sona erdirme hakkını sağlayabileceği, davacının dava dilekçesinde ve ileriki tarihli dilekçelerinde, davalı şirketin taraflar arasında imzalanan acentelik sözleşmesi ve eklerine yazılı yükümlülüklerini hiç veya gereği gibi yerine getirmediği veya sözleşmeye aykırı bir şekilde yerine getirdiği iddialarına dayalı olarak 7 ayrı kalem altında açıkladığı alacak ve tazminat istemlerinden ötürü davalı şirketten bir alacak veya tazminat isteminde bulunamayacağı, davalı şirketin sözleşmenin yürürlükte kaldığı süre içinde yaptığı uygulamalarının tümü ile sözleşmeye ve eklerine uygun olduğu hususlarındaki görüşlerini bildirmişlerdir.
İddia, savunma, dosya içeriği deliller ve alınan bilirkişi raporlarına göre; eldeki davanın, davacının taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesine dayalı olarak dava dilekçesinde belirttiği ve Mahkememizce ön inceleme duruşmasında tespit edilen yedi adet alacak kalemine dayalı olarak açtığı alacak davası olduğu tespit edilmiştir. Öncelikle taraflar arasında acentelik sözleşmesi akdedildiği hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki ihtilaflı husus; 25/09/2012 tarihli acentelik sözleşmesi, cari hesap sözleşmesi ve bu sözleşmelere bağlı ek protokoller çerçevesinde davacının davalıdan; (1)- bakiye devir masraf tutarı, (2)- “muhtelif kalemler ve süspan kesintileri” adı altında ve sözleşmeye aykırı olarak hakedişlerden yapıldığı iddia olunan kesintilerin iadesi, (3)- davalının operasyonel hataları nedeniyle gerçekleştiği iddia olunan müşteri portföy kaybına bağlı ciro ve ücret kaybından doğan zarar, (4)- davalının “suistimal nedeniyle hakediş alacağından kesilen tutar” adı altında yaptığı iddia olunan kesintilerin iadesi, (5)-davacı tarafça sözleşme dışı olarak gerçekleştirildiği iddia olunan “kapıda ödemeli mal bedelli kargoların teslim ve tahsilatı” faaliyeti nedeniyle faaliyet ücreti, (6)- davalı tarafından haksız olarak yapıldığı iddia olunan hakediş kesintileri nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen finansman zararı, (7)- davalı tarafça yapılan kesintilerin faturaya bağlanmaması, bu nedenle acente kayıtlarının düzgün tutulamaması nedeniyle ödendiği iddia olunan vergi cezaları tutarı, şeklindeki kalemler nedeniyle alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise alacak tutarının ne olduğu hususlarında toplanmaktadır. Taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesinin 40.maddesi ”Uyuşmazlıkların çözümü” başlığı altında; ”Acente ile …’nun … büro ya da şubeleri arasında çıkacak her türlü çekişme; öncelikle …’nun uzlaştırıcı çabalarıyla çözülmeye çalışılacaktır. Tarafların yargı yoluna başvurma hakları saklıdır. Acente ile … arasında çıkacak çekişmelerde …’nun defter ve kayıtları geçerli ve kesin delil olacaktır. Acente’nin bu sözleşmede yer alan adresi tebligata esas adresidir. Adres değişikliği, tebligata uygun özellikleri içerecek şekilde ve zamanında …’ya bildirilmedikçe bu sözleşmede yer alan adrese yapılmış tebligat Acente’ye yapılmış sayılacaktır. Bu durumda adresten iade edilen tebligat geçerli bir tebligatın sonuçlarını doğuracaktır. İfa imkansızlığı ancak yasal mücbir sebeplerin varlığı halinde kabul edilir. Acente ile … arasında çıkacak çekişmelerde … Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkilidir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu nedenle taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin delil sözleşmesi niteliğindeki 40.maddesi nazara alınarak Mahkememizin kesin yetkili olduğu tespit edilmiş ve Mahkememizce sadece davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiştir. Taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesinin 36.maddesinde ”Taahhütlerin yerine getirilmesi” başlığı altında; ”Acente bu sözleşmede belirtilen acentelik faaliyetlerinin gereklerini ve taahhütlerini tam olarak yerine getirmeden, kendisine herhangi bir ödeme yapılması talebinde bulunamaz. Bu ödemenin yapılmaması veya alacağın bloke edilmesi Acente’ye herhangi bir takas veya mahsup hakkı vermez. Acente’nin acze düşmesi ”…” açısından başlı başına bir haklı fesih nedenidir.” düzenlenmiştir. Yine taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesinin 20.maddesinde ”Faturaların tahsilatı ve tahsil edilen paranın …’ya gönderilmesi” ve 31/12/2016 tarihli cari hesap sözleşmesi ek protokolünün 4.maddesinde ise ”Hakedişlerin hesaplanması” düzenlenmiştir. Tüm bu hususlar ile mahkememizce aldırılan teknik anlamda yeterli, denetime açık hükme esas almaya elverişli bilirkişi raporuna göre; davacı acentenin işten elde ettiği gelirin katlanmak zorunda kaldığı işletme giderlerinin karşılayamaması durumunun sözleşmeyi tek yanlı haklı bir nedenle sona erdirme hakkını kendisine verebileceği, aynı şekilde kapıda mal bedelinin tahsil edildiği gönderiler ile ilgili verdiği hizmetlerin karşılığının davalı şirket tarafından ödenmeyeceğinin bildirilmesi halinde bu durumunda kendisine sözleşmeyi tek yanlı sona erdirme hakkını sağlayabileceği, davacının dava dilekçesinde ve ileriki tarihli dilekçelerinde, davalı şirketin taraflar arasında imzalanan acentelik sözleşmesi ve eklerine yazılı yükümlülüklerini hiç veya gereği gibi yerine getirmediği veya sözleşmeye aykırı bir şekilde yerine getirdiği iddialarına dayalı olarak 7 ayrı kalem altında açıkladığı alacak ve tazminat istemlerinden ötürü davalı şirketten bir alacak veya tazminat isteminde bulunamayacağı, davalı şirketin sözleşmenin yürürlükte kaldığı süre içinde yaptığı uygulamalarının tümü ile sözleşmeye ve eklerine uygun olduğu anlaşıldığından Mahkememizce davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 59,30-TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan tahsiline, peşin alınan 853,88-TL harçtan mahsubu ile hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde artan 794,58-TL harcın davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 7.300,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri ve yatırılan gider avansı bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından geriye kalan kısmının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinde itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/04/2021

Katip … ¸

Hakim … ¸