Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/262 E. 2021/876 K. 21.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/262 Esas
KARAR NO : 2021/876
DAVA : Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/03/2018
KARAR TARİHİ : 21/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; taraflarının, 2001 yılında …’un fatura tahsilat bayisi olarak çalışmaya başladığını, 2004 yılında … bayiliğini de üstlendiğini, … ve … çatısı altında 14 yıl boyunca taraflarından talep edilen her türlü rolü üstlendiklerini ve istenen tüm hedefler için gerekli olan tüm yatırımları yaptıklarını,“Sabit Dağıtım Merkezleri”nin, … ve …’e doğrudan bağlı münhasır satış noktaları dışında kalan noktalara (münhasır olmayan işletmelere) alt bayilikler vererek ve bu alt bayiler ile çözüm ortaklığı yaparak, tüketicilere/müşterilere … ve …’in sabit telefon, … ve TV (…) gibi ürün ve hizmetlerini ulaştıran, satış, dağıtım ve pazarlama faaliyetlerini gerçekleştiren, abonelik işlemlerini yapan, satış öncesi ve sonrası destek ve hizmetleri veren bir toptancı bayilik yapısı olduğunu, … ve … tarafından, Mart 2015’te Türkiye’de toplam 28 adet “Sabit Dağıtım Merkezi” şeklinde bayilik oluşturulduğunu, bu bayilerden (sabit dağıtım merkezlerinden) birinin de tarafları olduğunu, başarılı bir bayi olması sebebiyle defalarca ödüllendirildiğini, taraflarının bu başarılı çalışmalarına ve anılan sözleşmelerden ve mevzuattan doğan tüm yükümlülüklerini basiretli bir tacir olarak gereği gibi yerine getirmesine rağmen, …’un üst yönetimindeki değişikliklerden sonra, karşı taraftaki şirketler, taraflar arasındaki sözleşmenin sona ereceğini öncelikle sözlü olarak beyan ettiğini ve bu görüşme sırasında Sonlandırma Protokolü ve İbraname başlıklı metnin imzalanması gerektiğini aksi halde teminat mektuplarının iade edilmeyerek, bozdurulma riskinin olduğunu beyan ettiğini, karşı taraftaki şirketlerin tehdit, gabin unsuru altında aynı anda çok sayıda bayi ile aralarındaki sözleşmeleri feshettiklerini, ibraname metninin imzalandığı tarih olan 01/08/2017 tarihinden sonra 8/9/2017, 2/10/2017, 3/11/2017 tarihlerinde taraflarına hakediş ödemeleri yapıldığını, tarafları ile iş ilişkisinin sonlandırılmasının hemen akabinde bayiliğin … Merkezine verildiğini, bu şekilde ibraname metninin teminat mektubunun bozdurulması tehditi altında bir çok bayiye imzalatıldığını belirterek sözleşmenin haksız feshedildiğini, 01.03.2015 tarihli Dağıtım Merkezi Sözleşmesinin 23. maddesi uyarınca, sözleşme konusu yükümlülüklerin yerine getirilmesinin teminatını teşkil etmek üzere, … ve …’e, 18/02/2015 tarih … sayılı 420.000,00 TL miktarlı kesin teminat mektubunu taraflarının sözleşme ilişkisinin devam edeceğine güvenerek ve davalıların talebi üzerine nakde dönüştürüleceğinin tehditi altında temina tmektubu süresini uzattıklarını belirterek; 1.08.2017 tarihli Sonlandırma ve İbraname Protokolünün geçersiz olduğunun tespitine,01.03.2015 tarihli Dağıtım Merkezi Sözleşmesinin davalılarca haksız olarak feshedildiğinin tespitine, davalıların sözleşmeyi haksız fesihleri yüzünden taraflarının 01.08.2017 tarihinden 01.03.2025 tarihine kadar elde edebileceği 7 yıl 8 aylık yoksun kaldığı kârın (maddî zararın), Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 58. maddesi uyarınca 3 katının, tahkikat sonucunda tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu anda HMK m.107/2 uyarınca arttırılmak üzere ve fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik asgari 10.000-TL maddî tazminatın (yoksun kaldığı kârın), haksız fesih tarihi olan 01.08.2017’den itibaren işleyecek ticarî temerrüt (avans) faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsil edilerek, tahsilde tekerrür olmamak üzere, müteselsil tazminat alacaklısı olan taraflarına ödenmesine, bunun mümkün görülmemesi halinde (terditli olarak), … Borçlar Kanununun 126. maddesi uyarınca, davalıların sözleşmeyi haksız fesihleri yüzünden, müvekkil şirketin 01.08.2017 tarihinden 01.03.2025 tarihine kadar elde edebileceği 7 yıl 8 aylık yoksun kaldığı kârının (maddî zararının), tahkikat sonucunda tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu anda HMK m.107/2 uyarınca arttırılmak üzere ve fazlaya dair haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik asgari her bir davalıdan 5.000’er TL olmak üzere 10.000 TL maddî tazminatın (yoksun kaldığı kârın), dava tarihinden itibaren işleyecek ticarî temerrüt (avans) faizi ile birlikte davalılardan tahsil edilerek taraflarına ödenmesine, … Ticaret Kanununun 122. maddesi uyarınca, şirketin davalılardan olan denkleştirme tazminatı alacağının, tahkikat sonucunda tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu anda HMK m.107/2 uyarınca arttırılmak üzere ve fazlaya dair haklarımız saklı kalmak kaydıyla, şimdilik asgari her bir davalıdan 5.000’er TL olmak üzere 10.000 TL denkleştirme tazminatının, dava tarihinden itibaren işleyecek ticarî temerrüt (avans) faizi ile birlikte davalılardan tahsil edilerek taraflarına ödenmesine, 8/02/2015 tarih 7100020136 sayılı 420.000 TL. miktarlı kesin teminat mektubunun hükümsüz olduğunun tespiti suretiyle, müvekkil şirkete iadesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı banka dışındaki davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı Vakıflar bankası vekili cevap dilekçesinde ve özetle; davacı tarafından 16.03.2018 tarihinde açılan davanın, … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/ … D.İş sayılı ihtiyati tedbir kararında belirtilen teminat mektubunun iptali konusunda dava açmak üzere kendilerine verilen sürede açıldığını, ancak söz konusu davada taraflarının davacı ve diğer davalılar arasındaki hukuki ilişkiye istinaden teminat mektubu düzenlemesi haricinde herhangi bir ilişkisi bulunmadığını, dolayısıyla mektubu düzenleyen taraflarının pasif dava ehliyetinin bulunmadığını, açılan davanın, davacı ve diğer davalılar … A.Ş ve …A.Ş arasındaki hukuki ilişkiye istinaden açılmış olup tarafları ile ne davacı ne de diğer davalılarla arasında herhangi bir hukuki ilişki olmadığını, dolayısıyla taraflar arasındaki ilişki taraflarını bağlamayacağından ortada somut bir hukuki durumun varlığından söz edilemeyeceği gibi davacı … Ltd. Şti ile diğer davalılar arasında akdedilen sözleşmenin tarafları arasında yargılamayı gerektiren bir hususta taraflarına husumet yöneltilmesinde davacının herhangi bir hukuki yararı da bulunmadığını belirterek; davanın husumet yokluğu sebebiyle müvekkil yönünden reddine, Mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda davanın kabulüne karar verildiği takdirde ise davayı açmaya sebebiyet verilmediği için aleyhe yargılama gideri ve vekalet ücreti kararı verilmemesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde ve özetle; taraflar arasında 01.03.2015 tarihinde Dağıtım Merkezi Sözleşmesi imzalandığını, davacı bayinin … nolu bayilik kodu ile Sabit Dağıtım Merkezi olarak … Satış Noktaları aracılığıyla, şirketler tarafından belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde, “…” ve “…” markaları altında, izin verilen ürün ve hizmetlerin satış, dağıtım ve pazarlamasının yapılması hakkına haiz olduğunu,tarafların 01.08.2017 tarihinde imzalanan “Sonlandırma Protokolü ve İbraname” nin 3.1. maddesi doğrultusunda Sabit Dağıtım Merkezi Sözleşmesinin 31.07.2017 tarihi itibariyle sona ereceği hususunda mutabık kaldığını ve bu tarih itibariyle davacının Sabit Dağıtım Merkezi olarak faaliyetlerinin sona erdiğini, davacı ile tarafları arasında akdedilen sözleşmenin, usulüne uygun olarak, taraflar arasında imzalanan 01.08.2017 tarihli “sonlandırma protokolü ve ibraname” doğrultusunda feshedildiğini, tarafların 01.08.2017 tarihinde imzalanan işbu protokol ve ibraname ile; Dağıtım Merkezinin (Dağıtım Merkezi Kodu … ) dağıtım merkezi faaliyetlerinin ve 01.03.2015 tarihli Sözleşmenin 31.07.2017 tarihi itibariyle sona erdiğini, davacının bu kapsamda cari hesap alacakları saklı kalmak kaydı ile sözleşmenin sona ermesine bağlı olarak her ne sebeple olur ise olsun … A.Ş. ve …ünikasyon A.Ş.’nden herhangi bir ad altında menfi ve müspet zarar, maddi ve manevi tazminat, denkleştirme tazminatı ve benzeri hiçbir ad altında tazminat ve alacak talebinde bulunamayacağını, herhangi bir dava açmayacağını beyanla … A.Ş. ve … A.Ş.ni gayrikabili rücu ve kesin olarak ibra ettiğini, dolayısıyla huzurdaki davaya konu somut olayda davacı tarafından, sözleşmenin taraflarınca sebepsiz yere feshedildiği, hatta ve hatta taraflarının davacıdan hileli yollarla ve iradesi sakatlanarak ibraname almış olduğu, işbu ibranameye güvenerek hileli davranışlarda bulunduğu, davacının iradesinin fesada uğratıldığının iddia edilmesi ve taraflarına bu yönde ithamlarda bulunulmasının, iyi niyet ve dürüstlük ilkeleriyle bağdaşmadığını, taraflar arasında akdedilen Sözleşmenin “Tarafların Hak ve Yükümlülükleri” başlıklı 6.5. maddesinde; “Bayi, verdiği tüm hizmetlerle ilgili olarak basiretli bir tacir gibi davranmayı, yürürlükteki yasalara ve Kurum kararları dahil tüm düzenlemelere, kurallara uygun hizmet vererek Şirketlerin itibarını korumayı peşinen kabul etmiştir.” şeklindeki hüküm doğrultusunda, basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü olan davacı şirketin, sözleşme serbestisi ilkesi doğrultusunda mutabakata varılan ilgili madde ile bağlı olduğunu, sözleşmenin taraflar arasında ve özgür iradeleri doğrultusunda sonlandırma protokolü ve ibraname ile feshi sebebiyle sona erdiğini, dolayısıyla ortada sözleşmenin haksız feshi gibi bir durum olmadığı hususunda hiçbir kuşku bulunmadığını, davacı ile tarafları arasında akdedilen sözleşme, taraflar arasında imzalanan 01.08.2017 tarihli “sonlandırma protokolü ve ibraname” doğrultusunda, karşılıklı anlaşılarak feshedildiğinden, davacının taraflarından yoksun kalınan kar kaybı talep edebilmesinin mümkün olmadığından bahisle açılan davanın, davacı ve diğer davalılar … A.Ş ve … A.Ş arasındaki hukuki ilişkiye istinaden açılmış olup tarafları ile ne davacı ne de diğer davalılarla arasında herhangi bir hukuki ilişki olmadığını, dolayısıyla taraflar arasındaki ilişki taraflarını bağlamayacağından ortada somut bir hukuki durumun varlığından söz edilemeyeceği gibi davacı … Ltd. Şti ile diğer davalılar arasında akdedilen sözleşmenin tarafları arasında yargılamayı gerektiren bir hususta taraflarına husumet yöneltilmesinde davacının herhangi bir hukuki yararı da bulunmadığını belirterek; haksız ve mesnetsiz davanın usulden reddine, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava; sözleşmeye dayalı alacak davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, 01/03/2015 tarihli sözleşmenin davalılar … A.Ş. Ve … A.Ş. Tarafından haksız olarak fesholunup olunmadığı, 01/08/2017 tarihli ibranamenin Gabi-Tehtit altında alınıp alınmadığı, TBK 37/1 maddesi kapsamında geçersizliğinin ileri sürülüp sürülemeyeceği, 6102 sayılı TTK’nın 122. Maddesinin dava konusu “sürekli edimli bayilik sözleşmesi” ne uygulanıp uygulanmayacağı, davacının denkleştirme tazminatına ilişkin alacağının varlığı, miktarı heriki davalı şirketin sorumluluğu, sözleşme kapsamında alınan teminat mektubunun iadesinin gerekip gerekmediği, haksız fesih nedeniyle davacının 01/08/2017-01/03/2025 tarihleri arasındaki kâr kaybı zararının varlığı, miktarı davalı şirketlerin buna ilişkin zarardan sorumlulukları, 4054 sayılı RKHK 58 maddesinin somut olayda uygulanma koşulları, davanın HMK 107 maddesi kapsamında belirsiz alacak davası olarak açılıp açılamayacağı, davalı bankaya husumet yöneltilip yöneltilemeyeceğine ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, taraf şirketlerin sicil kayıtları, taraflar arasındaki 01/03/2015 tarihli sözleşme ve 01/08/2017 tarihli ibraname, emsal gösterilen dava dosyaları dosya arasına alınmış davacı tanıklarının dinlenilmesi için bulundukları yer mahkemelerine talimat yazılmıştır.
Davacı tanığı … talimat yolu ile dinlenilmiş, “Ben davacı firmada 2015-2018 yılları arasında ofis müdürü olarak çalıştım. …’un sabit dağıtım merkezi olarak İzmir ve Aydın’daki alt bayiilerinin temsilcisi olarak …la işbirliği içerisinde çalışıyorduk. Biz kapatılmadan 15 gün kadar önce … ‘un … Bölge müdürleri bize geldi. Bayiliğimizi sonlandırdıklarını ve bizim bayiiliğimizi başka bir bayii’ye verdiklerini söyledi. 15 gün sonra da bütün sistemlerimizi kapattılar, Ben davacı tarafın … ‘a bir ibraname verdiğini biliyorum. Ancak ibranamenin verildiği anda ben bu işlemin yapıldığı yerde değildim. Bu nedenle … tarafından davacı şirkete baskı yapılıp yapılmadığı konusunda net bir şey söyleyemem. Ancak şunu biliyorum. Şayet ibraname verilmez ise davacı şirkette çalışanların yeni şirkete geçemeyeceklerini, ayrıca davacı şirketin teminat mektubunun yakılacağını söylediler. Benim bilgim görgüm bundan ibarettir dedi.” beyanında bulunmuştur.
Davacı tanığı … talimat yolu ile dinlenilmiş; “Ben Karşıyaka çarşı içerisinde … bayiisi idim. 2018 yılının 9.ayında … tarafından bayiiliğim sonlandırıldı. Davacı firma da başarılı bir firmaydı. Ancak benden hemen sonraki bir tarihte onun bayiiliğini de sonlandırdılar ve başka bir firmaya bayiiliği verdiler. Davacının davalı …’a verdiği ibranameyi hangi şartlar altında verildiğini bilmiyorum. Ancak bayiiliğin sona ermesi genelde aniden ve işler düzenli giderken gerçekleştirilmektedir. Davacı firmanın da bayiiliğinin sona ermesini yakın olarak biliyorum. Bizim duyduğumuz kadarıyla … geliyor, önce bayiiliğini bir başkasına devretmesini istiyorlar. …la devir alacak kişi arasındaki devir işlemlerini başlatıyorlar. Ancak bu arada davacının işlemlerini durduruyorlar ve herkes bekliyor. Fiilen çalışması mümkün olmuyor. Benim bayiiliğim sonlandırıldığında …la herhangi bir ibraname imzalamadım. Davacının da ibranameyi bu şartlar altında öncelikle devir işlemi yapılacağı, davacının üçüncü kişiye devir işleminin yapılacağı inancıyla ibranameyi davacıya düzenletiyorlar. Yine duyduğum kadarıyla devir işlemi yapılmazsa teminat mektubunu yakacaklarını söylemişlerdi. Zaten benim bayiiliğim sonlandırıldığında da isteklerine uymazsam teminat mektubumu yakacaklarını söylemişlerdi. Benim bilgim görgüm bundan ibarettir” beyanında bulunmuştur.
Davacı tanığı … talimat yolu ile dinlenilmiş; ben davacı şirkette 2013-2016 yılları arasında satış yöneticisi olarak çalıştım, … ile davacı şirket arasındaki 01/03/2015 tarihi arasındaki yapım aşamasında bende vardım, davacı şirket bu sözleşme ile … ‘un dağıtımcı bayii statüsüne geçmiştir, bu statünün verilebilmesi için … ‘un tüm ağır koşullarını yerine getirmiştir, oldukça yüksek bir miktarda teminat mektubu da vermiştir, 2016 yılında Mart ayında işten ayrılıncaya kadar sözleşme kapsamında davacı şirket tüm taahhütlerini yerine getirmiş, hedeflerini her geçen gün yükselterek gerçekleştirmiştir, ancak … ile Avea nın 2016 yılında birleşmesinden sonra davalı şirkette yönetim değişikliği olmuş ve yeni yönetim dağıtıcı bayilik işini başka bir şirkete yani Avea tarafından gelen mobil dağıtım şirketine vermek istediğinden davacı şirkete ana dağıtıcı bayilik işini bu şirkete devredeceklerini , davacı şirkete de kurumsal ve bireysel bayilik vereceklerini söyleyerek sözleşmeyi feshetmek istemiştir, 01/08/2017 tarihli sonlandırma ve ibraname protokolü düzenlendiğinde ben davacı şirkette çalışmıyordum, bu nedenle söz konusu protokol koşullarını bilmiyorum, yeni yönetimle birlikte davalı şirket birçok dağıtım ve bireysel bayiyi bu şekilde kapatma yoluna, sözleşmeyi hiçbir neden yokken fesih yoluna gitmiştir, davalı … dağıtıcı bayilik sözleşmesinin ibraname ile bitirilmesi konusunda “ya kurumsal ve bireysel bayiliği kabul edersiniz, yada hiçbir hakkınız olmaz, teminat mektubunu bozarız” diyerek davacı tarafın sözleşmenin ibraname ile bitirilmesi konusunda baskı uyguladığını ben çalışırken de bizzat bayilerin kapatılması aşamasında şahit oldum, davacı şirketin sahibi … ile sözleşmenin feshi ile ibranamenin imzalanması aşamasında sürekli olarak telefonla irtibat halindeydik, ne yapması gerektiği konusunda fikir alışverişinde bulunuyorduk, davacı şirketin sahibi … bey davalı … ‘un yukarıda bahsettiğim gibi bir baskısı ile karşılaştığından ve bu işe çok büyük bir yatırım yaptığından yatırımlarının heba olmaması için baskıya daha fazla direnemeyip dağıtıcı ana bayilik yerine kurumsal ve bireysel bayiliği kabul ederek ibranameyi imzalanmak zorunda bırakılmıştır, ancak bu şekilde ibraname imzalanmasına rağmen davalı tarafından kurumsal ve bireysel abonelikte davacıya verilmemiştir, davacı şirkete bu sözü veren hiç kimse artık davalı şirkette çalışmamaktadır, onlarda davalı tarafça işten çıkarılmıştır, davacı şirketin davalılardan sözleşme uyarınca hakediş alacağının olup olmadığını ben 2016 yılında işten ayrıldığım için bilmiyorum, ancak genel prosedür gereği davalı şirket bayilik ilişkisini sonlandırdığından mutabakat sağlanmadan bayinin hakediş alacağı bulunsa bile bunları ödemeyip bayilerin verdiği teminatı içeride tutarak kendi istediği yönde mutabakat yapılmasına yönlendirmektedir, sözleşmenin kaç yıl için imzalandığını bilmiyorum, davacı şirket davalı … ‘un 17 yıllık resmi bayisidir, 3 yıl bir fiil ben satış yöneticisi olarak görev yaptım, sözleşmedeki fesih yükümlülükleri uyarınca bir işlem yapılmadığı sürece sözleşme her yıl otomatik olarak kendiliğinden uzamaktadır, davalı şirketin davacı şirket ile sözleşmeyi fesh etmesinin tek nedeni Avea ile birleşmesi nedeniyle yeni yönetimin … ‘ın kendi dağıtıcı bayisi üzerinden işe devam etmek istemesi, başka hiçbir gerekçesi bulunmamaktadır, davacı şirket sözleşmedeki tüm hedeflerini gerçekleştirmiş olup, sözleşmeye aykırı bir davranışı bulunmamaktadır, … ile davalı … birleştikten sonra satış yönetimi tamamen … ya geçtiğinden genel olarak … bayileri üzerinden satış işlemine devam etme şeklinde bir hedef uyguladılar ,bu nedenle birçok … bayiini kapattılar, bir kısmını da alt bayi yapıp … nın bayilerini ana bayilik statüsü verilerek onların altında çalıştırdılar, benim bilgim bundan ibarettir, tanıklık ücreti talep etmiyorum” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Dava konusu teminat mektubunun nakde çevrilip çevrilmediğinin, çevrilmiş ise tazmin tarihinin … Genel müdürlüğü’nden sorulmuş, teminat mektubunun kısmen nakde çevrildiği anlaşılmıştır.
İzmir Nöbetçi ATM’ye yazılan talimaın ve raporun döndüğü, taraflara tebliğe çıkarıldığı davalılar vekilinin rapora karşı beyanda bulunmak üzere iki haftalık ek süre talep ettiği, mahkememizce, 7251 Sayılı Kanunla Değişik 6100 sayılı HMK’ nın 281/1 Fıkrası uyarınca talebin kabul edildiği ve Davalılar vekiline beyan süresinin bitiminden itibaren 2 (iki) haftalık ek süre verildiği, beyan süresinin henüz dolmadığı, davacı vekilinin rapora karşı beyanlarını sunduğu, anlaşıldı.
Tarafların iddia ve savunmaları ile tüm dosya kapsamına göre davacı ile davalılar arasında 01/03/2015 tarihli sözleşme kapsamında, davalıların davacıdan muhasebel yönden alacaklı görünüp görünmediği ile verilen teminat mektubunun iadesi koşullarının dava tarihi itibariyle oluşup oluşmadığının tespiti için davacının 2015 yılı ve devamı yıllara ait Ticari Defter ve belgeleri ile dosya üzerinde re’sen seçilecek SMMM bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılması için İzmir Nöb. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılmasına karar verilmiştir.
Talimat yolu ile alınan bilirkişi raporunda özetle; rapor ekinde sunulan 3 adet belgelerde … A.Ş. yetkililerinin imzasını taşıyan 15.05.2018 tarihli bankaya hitaben düzenlenen talep yazısı ve 01.09.2020 tarihli olarak düzenlenen 18.02.2015 tarihli … no’lu 420.000,00 TL tutarındaki teminat mektubu bedelinin kısmen 101.415,04 TL tutarının nakte dönüştürülme talebi ve 01.09.2020 düzenleme tarihli DEKONT ta bedelin … A.Ş.’e ödendiği hususunda davacı şirkete banka tarafından yapılan bilgilendirme yazısının görüldüğü, rapor ekinde suulan yevmiye defter kayıtlarında, davacının teminat mektubunun kısmi tazmin edilen tutarı 101.415,04 TL ile ilgili kaydedilen işlemler görülmekte olup, davalılardan 127.01 hesap kodu altında … A.Ş. (Diğer Ticari Alacaklar) hesabına tutarın borç, banka tarafından yapılan ödeme işlemlerinin banka hesabına alacak kaydedildiğinin tespit edildiği, rapor ekinde sunulan muavin defter kayıtlarında teminat mektubunun kısmi olarak nakde dönüştürülmesi ile ilgili kaydedilen işlemlere ait muavin dökümleri sunulduğu, rapor ekinde sunulan muavin hesaplardan yapılan tespitte, 2020 yılına ait işlemler neticesinde davacı şirketin 4.886,07 TL davalı … A.Ş. ‘den alacaklı kaldığının inceleme neticesi tespit edildiği, dosya geneli üzerinden yapılan incelemeler ile davacı şirketin ticari defter kayıtlarında görünen davalılara ait işlem kayıtları, borç alacak ilişkisi yönünden davacının edimlerini yerine getirdiği hususunda kanaate varılmış olup, davacının davalılar … A.Ş. ve … A.Ş. şirketlerine sözleşme gereği tevdi ettiği teminat mektubunun iadesi koşullarının mevcut olduğu, teminat mektubunun kısmi nakte dönüştürülmesine yönelik incelenen kayıtlarından davacı aleyhine tespit edilen herhangi bir husus bulunmadığı hususunda kanaate varıldığı sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Tarafların iddia ve savunmaları ile tüm dosya kapsamına göre davacı ile davalılar arasında 01/03/2015 tarihli sözleşme kapsamında, davalıların davacıdan muhasebel yönden alacaklı görünüp görünmediği ile verilen teminat mektubunun iadesi koşullarının dava tarihi itibariyle oluşup oluşmadığının tespiti için davalılar … A.Ş. İle … AŞ. ‘nin 2015 yılı ve devamı yıllara ait Ticari Defter ve belgeleri ile dosya üzerinde, talimat yolu ile alınan rapor da göz önünde bulundurularak bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir.
16/06/2021 teslim tarihli bilirkişi raporunda özetle; davalı şirketlerin, … Ticaret Kanunu’na göre tutulması gereken ticari defterlerini yasal süreleri içerisinde tasdik ettirdikleri, yevmiye defterlerinin kapanış tasdiklerini de yasal süresi içerisinde yaptırdıkları dolayısıyla davalı şirketlerin ticari defterlerinin sahibi lehine delil olma özelliğini taşıdıkları, davalı şirket (…) defter ve belgelerine göre, dava tarihi (16.03.2018) itibariyle davalı şirketin, davacı şirketten 8.986,47 TL (SekizbindokuzyüzseksenaltıTLkırkyediKr) alacaklı olduğu, davalı şirketin teminat mektubunun kısmi tahsilatını yaptığı 01.09.2020 tarihinde ise davacı şirketten 83.949,02 TL (SeksenüçbindokuzyüzkırkdokuzTLikiKr) alacaklı olduğunun tespit edildiği, bu alacağın 73.190,00 TL tutarlı bölümünün, 2020 dönemi başında davalı şirket tarafından davacı şirkete düzenlenen “Modem Mutabakatı Bedeli” sonrasında oluştuğunun anlaşıldığı, davalı şirket (…) ile diğer davalı şirket (…) defterlerinin konsolide kabul edilmesi durumunda; davalı şirketlerin (… ve …) defter ve belgelerine göre dava tarihi (16.03.2018) itibariyle davalı şirketlerin, davacı şirketten toplam 12.007,04 TL (OnikibinyediTLdörtKr) alacaklı oldukları, teminat mektubunun kısmi tahsilatının (101.415,04 TL) yapıldığı (01.09.2020) tarihinde ise davalı şirketlerin, davacı şirketten toplam 87.098,33 TL (SeksenyedibindoksansekizTLotuzüçKr) alacaklı olduklarının anlaşıldığı, aavacı şirket defter ve belgelerinin incelendiği 15.01.2021 tarihli bilirkişi raporunda, davacı şirket defterlerine göre davalı şirketlerin dönem sonu bakiyelerinin tespit edildiği, buna göre davacı şirket defterleri ile davalı şirket defterlerinin birbirleri ile mutabık olmadıkları, geçmiş dönemler mutabakatsızlığının yoğun ticari hareket ile çalışan firmalar arasında kayıt dönem farklılıkları/kaymaları kaynaklı olduğu, ancak 2018 ve sonraki dönemler mutabakatsızlığın ise karşılıklı düzenlenen ve iade edilen ceza faturaları ile ayrıntısı verilen verilen 2020 dönemi başında davalı şirket (…) tarafından davacı şirkete düzenlenen 73.190,00 TL tutarlı “Modem Mutabakatı Bedeli” faturası kaynaklı olduğu, bu faturanın nevi ve değerlendirmesi uzmanlık alanı dışında olduğundan takdirin mahkemeye ait olduğu sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacının taraflar arasındaki bayilik sözleşmelerini haksız feshedildiği iddiasına dayalı olarak haksız fesih nedeniyle davacının 01/08/2017-01/03/2025 tarihleri arasındaki kâr kaybı, 4054 sayılı RKHK 58 maddesine aykırılık nedeniyle tazminat tazminat, denkleştirme tazminatı ve teminat mektubunun iadesi taleplerini ileri sürdüğü anlaşılmaktadır.
6012 Sayılı TTK’nun acentelik sözleşmesinde denkleştirme istemine ilişkin 122/1 maddesi uyarınca; sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir. Aynı maddenin üçüncü Fıkrası uyarınca müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz; dördüncü fıkrası uyarınca acentelik sözleşmesinde denkleştirme tazminatına ilişkin hükümler hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır.
6102 sayılı TTK’nun 102/1 maddesinde; acentelik ” ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir. ” şeklinde tanımlanmıştır. Acentelik sözleşmesi kural olarak yazılı şekil şartına tabi değildir. Bu tanımdan hareketle acentelik sözleşmesinin unsurları şu şekilde tespit edilebilir :
1-Bağımsızlık: Acente bağımsız tacir yardımcılarındandır. Başka ifade ile ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya müstahdem gibi tacir bağımlı değildir. Faaliyet düzenini ve çalışma saatlerini kendisi ayarlayabilir. Kendi adına bağımsız bir işletme işletebilir ve bu işletme ticari işletme koşullarını taşır hale gelirse acente aynı zamanda tacir sıfatını kazanır. Acente müvekkili tacirin doğrudan denetim ve gözetimi altında değildir. Müvekkili tacir aralıklarla bilgi verme yükümü altında olması bağımsızlık unsuruna halel getirmez. Acenteye aracılıkta bulunulan veya fiilen yapılan sözleşmeler için ücret ödeneceğinin kararlaştırılması acentelik ilişkisine delalet eder. Aylık sabit bir ücret ödenmesinin kararlaştırılması halinde ise acentelik ilişkisinden ziyade bağımlı yardımcılığın varlığı akla gelir
2-Bir ticari işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etme veya bunları o işletme adına yapma: Acente tacir olan müvekkili için iki türlü faaliyette bulunabilir. İlki sözleşme yapılmasına aracılık etme ikincisi ise müvekkili tacir adına sözleşme yapma şeklinde gerçekleşir. Tekel hakkı acentelik sözleşmesinin zorunlu unsuru unsuru değildir zira TTK’nun 118 maddesi uyarınca yazılı olmak kaydıyla bu hakkın kaldırılması taraflarca kararlaştırılabilir. Acentenin müvekkili tacir adına ve hesabına sözleşme yapması için kendisine yazılı şekilde özel yetki verilmesi ve yetkinin ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmesi gerekir.
3- Süreklilik:Acentenin aracılık veya sözleşme yapma şeklindeki faaliyet süreklilik arz eder. Süreklilik unsuru acenteyi tellallıktan ayıran zorunlu unsurdur. Başka ifade ile tek bir sözleşmenin yahut sayısı önceden belirlenmiş sözleşmelerin yapımına aracılık etmek veya bu sözleşme yahut sözleşmeleri yapmak yetkisi veren sözleşmeler acentelik değil, tellallık ilişkisi mahiyetindedir.
4- Meslek edinme: Acentelikten bahsedilebilmesi için, kişinin başkası adına aracılık etme veya sözleşme yapma faaliyetini meslek edinmiş olması gerekir. Bu acentenin başka faaliyetlerde bulunmasına engel olmadığı gibi, acentelik faaliyetinin asli veya tali faaliyet olmasının da önemi yoktur. Faaliyetin asli veya tali olarak meslek edinilmiş olması yeterlidir.(Tüm unsurlara ilişkin detaylı açıklama için , Bkz. Arkan, Sabih, Ticari İşletme Hukuku, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları, Gözden geçirilmiş Yedinci Bası, Ankara, 2004, s.188 ve devamı)
Taraflar arasındaki dağıtım merkezi sözleşmesinin 3.maddesi ile sözleşmenin konusu, davalılar ait ürün ve hizmetlerin, davalılara ait markalar altında ve davacının belirleyeceği usul ve esaslar çervesinde abonelere sunulması, satış, dağıtım ve pazarlamasının yapılması olduğu anlaşılmıştır. Sözleşmenin 5.maddesine göre davacı sözleşmede yer alan yetkileri belirlenmiş bölgelerle sınırlı olmak üzere ve fakat münhasıran yetkili olmaksızın kullanacaktır. Diğer değişle davalıların davacının yetkili olduğu bölgelerde başka şirketlerle bayilik ilişkisi kurması mümkündür.
Somut olayda, taraflar arasında yukarıdaki tüm unsurları içeren bir acentelik ilişkisi bulunmakla birlikte, TTK’nın 122. maddesi uyarınca denkleştirme tazminatı talep edebilmek için davacıya sözleşmede tekel hakkı/münhasırlık verilmiş olması şarttır. Taraflar arasındaki sözleşme ile davacıya, davalılara ait ürünlerin belirlenmiş bir bölgede münhasıran satışını yapma yetkisi verilmediğinden, davacının bu sözleşme kapsamında denkleştirme tazminatı talep hakkı da bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki 01/08/2017 tarihinde imzalanan “Sonlandırma Protokolü ve İbraname” incelendiğinde, taraflar arasındaki sözleşmenin davalılar tarafından feshedilmediği, tarafların sözleşmenin 31/07/2017 tarihi itibariyle sona ereceği hususunda anlaştıkları ve bir ikale anlaşması yaptıkları tespit edilmiştir. Yine protokolün 3.2 maddesi ile davacının davalıları her tülü menfi ve müspet zarar, maddi ve manevi tazminat ile denkleştirme tazminatı alacakları bakımından ibraz ettiği tespit edilmiştir. Davacı tarafından bu protokolün irade sakatlığı sonucu imzalandığı iddia olunmuş ise de; davacı tanıklarının anlatımları ile irade sakatlığının türü ve mevcudiyeti ispatlanabilmiş değildir. Bu nedenle sözleşmenin haksız feshedildiğine dair davacı iddiası yerinde görülmemiş, tarafların ortak iradeleri ile sonlandırılan sözleşmeye dayalı kar kaybı tazminatı talebi reddedilmiştir.
Davacının Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun’un 58 maddesine dayalı tazminat istemi bakımından yapılan değerlendirme kapsamında, davalıların serbest rekabetin bozulmasına sebep olacak eylemleri bulunduğuna dair dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı, iddianın davacı tarafça ispat edilemediği anlaşılmış, anılan Kanunun 58 maddesinde düzenlenen tazminat talep koşullarının varlığı ispat olunamadığından talep yerinde görülmemiştir.
Davacının teminat mektubunun iadesi talebi bakımından yapılan değerlendirme sonucunda; taraflar arasındaki sözleşmenin 23.2 maddesinde; sözleşmenin hangi nedenle olursa olsun sona ermesi halinde davacı tarafından verilen teminat mektuplarının, tarafların karşılıklı hesap mutabakatına vardıkları veya davacının davalılara herhangi bir borcunun kalmadığının davalılar tarafından tespit edildiği tarihten itibaren altı ay içerisinde mektubu veren bankaya iade edilmek üzere davacıya iade edileceğinin düzenlendiği, taraflar arasındaki sözleşmenin 31/07/2017 tarihinde sona erdiği, dava tarihinin ise 16/03/2018 olduğu, sona erme tarihi ile dava tarihi arasında altı ay on beş günlük süre bulunduğu tespit edilmiştir. Karşılıklı hesap mutabakatının yapılmadığı tarafların kabulündedir. Nitekim, davalılar tarafından dava tarihinden sonra kesilen ve iş bu davanın konusunu oluşturmayan ceza faturaları bulunduğu ve davacı tarafından bu faturalara itiraz edildiği yargılama sırasında anlaşılmıştır. Mahkememizce çözülmesi gereken husus dava tarihi itibariyle teminat mektubunun iadesi koşullarının oluşup oluşmadığıdır. Somut olayda karşılıklı hesap mutabakatının yapılmadığı, bu nedenle teminat mektubunun iadesi için işlemeye başlayacak altı aylık sürenin henüz işlemeye başlamadığı, taraflar arasındaki sonlandırma protokolünde de teminat mektuplarının ne şekilde iade edileceğine dair sözleşme hükmünün aksi yönde bir düzenleme bulunmadığı mahkememizce tespit edilmiş olmakla , dava tarihi itibariyle teminatın iadesi koşullarının oluşmadığı sonucuna varılmış ve davacının anılan talebi de yerinde görülmemiştir.
Yukarıda yapılan tüm saptamalar karşısında, Davalılar … AŞ ile … … AŞ’ye karşı açılan davanın esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacının teminat mektubunun iadesi talebi bakımından davalı … Bankası A.Ş’ye husumet yönelttiği anlaşılmıştır. Banka tarafından teminat mektubunun davalılara verilmesi ile banka ile davalılar arasında bir tür garanti ilişkisi kurulmuştur. Davacı bu ilişkinin tarafı olmadığı gibi, davalı banka da davacı ile davalı … VE … arasındaki bayilik ilişkisinin tarafı değildir. Şu halde teminat mektubunun iadesi, sözleşmesel koşulların oluşması halinde davalılar … VE …’dan talep edilebilecek olup, davalı bankaya husumet yöneltilmesi mümkün değildir. Husumet bir itiraz olup yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebilir ve mahkemece re’sen nazara alınabilir. İzah edilen gerekçelerle davalı … Bankası A.Ş’ye karşı açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalılar … AŞ ile … … AŞ’ye karşı açılan davanın ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … Bankası A.Ş’ye karşı açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 59,30-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 7.514,10-TL harçtan mahsubu ile artan 7.454,80-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 39.050,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak Davalılar … AŞ ile … … AŞ’ne verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak Davalı … Bankası A.Ş’ne verilmesine,
6-HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye avansın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
7-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı … AŞ tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen toplam 36,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine,
9-Davalı … AŞ tarafından yatırılan gider avansından bakiye avansın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde adı geçen davalıya iadesine,
10-Diğer davalılar tarafından yatırılan gider avansı bulunmadığından ve yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize verilecek dilekçe ile … Mahkemeleri nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 21/12/2021

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır

DAVALI … GİDERİ /
36,50 TL TOPLAM
HARÇ BEYANI /
7.514,10 TL PEŞİN HARÇ
59,30 TL KARAR HARCI
7.454,80 TL. TALEP HALİNDE İADE HARÇ