Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1231 E. 2019/543 K. 30.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1231 Esas
KARAR NO : 2019/543

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 28/03/2016
KARAR TARİHİ: 30/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin oğulları müteveffa …’nin kendi sevk ve idaresindeki… plakalı araç ile 13/01/2016 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazası ile vefat ettiğini, kazada müteveffanın tamamen kusurlu olduğunun tespit edildiğini, … Plakalı otomobil …Sigorta A.Ş.’nce… nolu poliçe ile üzerinden Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamında sigortanarak rizikosunun üstlenildiğini, … Sigorta A.Ş.’nin …’na devredildiğini, müvekkilerinin, müteveffanın maddi yardımından ve desteğinden mahrum kaldıklarını beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla baba … için 5.000,00 TL anne …için 5.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı olmak üzere toplam 10.000,00 TL maddi tazminatın ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA /
Davalı vekili 06/05/2016 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; … A.Ş.’ne T.C. …Müşteşarlığı tarafından el konulduğunu, anılan şirketin tüm ödemelerini kendi bünyesinde gerçekleştirdiğini, … A.Ş.’nin müvekkili şirkete devrinin söz konusu olmadığını bu sebeple müvekkili kurumun işbu davada sorumluluğunun bulunmadığını, husumet itirazında bulunduklarını, pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddini ve davanın … A.Ş.’ne ihbarını talep ettiğini, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları’nın A.6-b maddesi uyarınca hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat taleplerinin teminat dışı olduğundan müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiğini, davanın reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya tahmil edilmesini talep etmiştir.

KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91 ve devamı maddeleri ile 97 maddesi kapsamında, zorunlu mali sorumluluk sigortacısına yönelik destekten yoksun kalma nedeniyle maddi tazminat talepli eda davasıdır.
Taraflar arasındaki ihtilaf, araç sürücüsü müteveffa …’nin kazanın meydana gelmesinde asli ve tam kusurlu olduğu göz önünde bulundurulduğunda, aynı zamanda müteveffanın yasal mirasçıları ve külli halefleri olan davacıların, Karayolları Trafik Kanunu’nun 85 ve devamı ile 91 ve devamı maddeleri uyarınca motorlu taşıt işletenin ve mali sorumluluk sigortacısının sorumluluğu kapsamında zarar gören üçüncü kişiler olarak değerlendirilip değerlendirilmeyecekleri, dolayısıyla sigortacıya karşı destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunup bulunamayacakları noktalarında toplanmaktadır.
Mahkememizin… Esas, … Karar ve 08/03/2018 tarihli ilamı ile davanın reddine karar verildiği, davacılar vekilinin istinaf yoluna başvurması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin …Esas, … Karar ve 06/12/2018 tarihli ilamı ile de Mahkememizden verilen kararın kaldırılmasına karar verildiği ve dava dosyasının Mahkememizin … Esas sayılı sırasına kaydedildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 11/04/2019 tarihli celsesinin ara kararında Davacı vekilinin tarafta iradi değişiklik talebinin HMK 124/3 fıkrası uyarınca dürüstlük kuralına aykırı olmadığı anlaşıldığından …’nın rızası aranmaksızın tarafta iradi değişiklik talebinin kabulüne, … AŞ’nin davalı olarak kabulüne karar verildiği görülmüştür.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85 maddesinde düzenlenen motorlu araç işleten ile araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluğunun hukuki niteliği kural olarak tehlike sorumluluğudur. Mezkur Kanunun 85/1 maddesi uyarınca “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” Yine aynı kanunun 58/son maddesi uyarınca “İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” Bu düzenlemeler kapsamında motorlu araç işletenin veya teşebbüs sahibinin, motorlu aracın işletilmesi nedeniyle ortaya çıkan zararlardan sorumluluğu kusur(haksız fiil) sorumluluğu olmadığı gibi, objektif özen yükümlülüğünün ihlaline dayanan olağan sebep sorumluluğu niteliğinde de değildir. Tehlike sorumluluğu niteliğindeki bu sorumluluğun doğması için, motorlu aracın işletilmesine özgü tipik tehlikenin gerçekleşmesi yeterli olup motorlu araç işletenin veya teşebbüs sahibinin kusuru yahut objektif özen yükümlüğünü ihlali aranmaz. Motorlu taşıt işletenin olağan sebep sorumluluğu istisna olup 2918 Sayılı Kanun’un 85/3 fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre işletme haline olmayan bir motorlu aracın sebep olduğu trafik kazasından dolayı işletenin sorumlu tutulabilmesi için, zarar görenin, kazanın oluşumunda işleten veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere ilişkin bir kusurun varlığını veya araçtaki bozukluğun kazaya sebep olduğunu ispat etmesi gerekir. Somut olayda meydana gelen trafik kazası aracın işletilmesi sırasında meydana geldiğinden, işletenin sorumluluğunun tehlike sorumluluğu olduğunda şüphe yoktur. Bu sebeple işleten ancak kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilir.
Kaza tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesi ile motorlu araç işleten veya teşebbüs sahibine zorunlu mali sorumluluk sigortası yapma mecburiyeti getirilmiştir. Bu düzenleme ile sigortacının, motorlu taşıt işletenin veya teşebbüs sahibinin motorlu taşıtın işletilmesinden doğan sorumluluğunu teminat ile sınırlı olmak üzere karşılaması amaçlanmıştır. Aynı kanunun 92 maddesinde ise zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı tahdidi biçimde sayılmıştır. Maddeye göre; aşağıdaki hususlar zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumluluğu dışındadır.
“a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,
c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,
d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,
e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f) Manevi tazminata ilişkin talepler. ”
Somut olayda destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunan davacıların desteği, kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olan müteveffa araç sürücüsüdür. Yukarıda anılan madde sigortacının sorumlu olmadığı hususları tahdidi biçimde sıralamıştır. Buna göre işletenin bu kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulabileceği kişilere karşı yöneltebileceği talepler trafik sigortacısının sorumluluk kapsamı dışında bırakılmıştır. Araç sürücüsünün trafik kazasının meydana gelmesinde kusurlu olması halinde kusur(haksız fiil) sorumluluğunun bulunduğu, bu halde araç işleten ve sürücünün zarar görenlere karşı tam teselsül halinde sorumlu bulundukları, araç işletenin sürücünün kusurunu zarar gören üçüncü kişilere karşı ileri sürememekle birlikte, en sonunda haksız fiil sorumluluğu bulunan araç sürücüsüne kusuru oranında rücu edebileceği tartışmasızdır. Yine kaza tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 44 maddesine göre, zarar gören taraf zararın doğmasına veya artmasına sebep olmuşsa, hakim tazminatta indirime gidebileceği gibi tazminat hükmünden sarfınazar edebilir.
Somut olayda araç sürücüsünün aynı zamanda yasal mirasçıları dolayısıyla külli halefleri konumunda bulunan davacıların anılan kanunun 92/a fıkrası ve kaza tarihinde yürülükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 41 ve 44 maddeleri göz önünde bulundurulduğunda, işletene yahut sigortacıya karşı destekten yoksun kalma tazminatı talep edip edemeyecekleri sorununun çözümü, destekten yoksun kalma tazminatının hukuki niteliğinin tespiti ile mümkündür. Öğretide kabul edilen hakim görüş ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre destekten yoksun kalma tazminatı, destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. Başka bir ifade destekten yoksun kalan bu hakkı ölenden miras yolu ile değil, doğrudan doğruya asli biçimde kazanmaktadır(bkz. Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayıncılık, 8. Bası, s.720 ve devamı; Y.H.G.K., 2012/17-1491 E., 2013/74 K., 16/01/2013 T.; Y.11.H.D., 2012/2239 E., 2012/2930 K., 01/03/2012 T. ) Bu çerçevede somut olayı değerlendirdiğimizde destekten yoksun kalma tazminatı talep eden davacılar, bu talep hakkını miras yoluyla kazanmamışlardır. Bu talep hakkı doğrudan destekten yoksun kalan davacıların üzerinde doğduğundan, desteğin kusurunun bu hakka etki etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla işletenin ve sigortacının desteğe karşı ileri sürebilecekleri talep ve def’ileri zarar gören üçüncü kişi konumundaki destekten yoksun kalanlara karşı ileri sürmelerine hukuki olanak bulunmamaktadır. Anılan düzenleme, görüş ve içtihatlar çerçevesinde davacıların zorunlu trafik sigortacısından destekten yoksun kalma tazminatı talep haklarının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Buna karşılık Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/17-1315 esas, 2017/1239 karar sayılı ve 01.11.2017 tarihli ilamında; “Bir motorlu aracın işletilmesinin bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde araç işleteninin bu zarardan sorumlu olacağı düzenlendiğine göre, ilke olarak sürücünün (desteğin) ölümünden işletenin sorumlu olduğu, dolayısıyla davacıların işletenden talepte bulunma haklarının bulunduğu kabul edilmelidir. Yansıma yoluyla zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenlerin, kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olmaları mümkün değildir. Nitekim BK’nun 44/I. maddesi, hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesine dayanmaktadır. Zararın artmasına veya doğmasına sebep olan kişi sonuçlarına da kendisi katlanmalıdır. Diğer bir deyişle, nasıl ki desteğin ölümü sebebiyle meydana gelen zararın yansıma yoluyla destek görenleri etkilediği kabul ediliyorsa, desteğin kusurlu davranışlarının da aynı şekilde destek görenlere yansıyacağının kabul edilmesi gerekir. Zira zarara uğramamak için gerekli özeni göstermeyen veya hatta zararın meydana gelmesini isteyen kimse, bu hareket tarzının sonuçlarına katlanmalı ve bu davranışının zararın meydana gelmesinde oynadığı role, etkisine ve derecesine göre zararı kısmen veya tamamen üzerine almalıdır. Çünkü kendi kusuruyla sebebiyet verdiği ya da artmasına neden olduğu zararın ödettirilmesini istemek Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırı olacaktır. O halde somut olayda objektif iyi niyet kurallarına (TMK m.2) göre davacıların murisinin %70 kusuruyla meydana gelen kaza sonucu ölümü nedeni ile davacıların talep ettikleri destekten yoksunluk tazminatından işletenin sorumlu olmadığı kabul edilmelidir.” denilerek; desteğin ölüm sonucunun meydana gelmesinde tam veya ağır kusurlu olduğu durumlarda; destekten yoksun kalma tazminatı talep hakkının ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu hususunun altı çizilerek görüş değiştirilmiştir.
Öte yandan; desteğin tam kusurlu olduğu durumlarda aynı zamanda yasal mirasçı ve külli halef olan destekten yoksun kalanların, tazminat talep haklarının bulunduğuna ve ölenin kusurunun destekten yoksun kalanlara yansıtılamayacağına dair Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun görüş değiştirmeden önceki 2011/17-142 esas ve 2011/411 karar sayılı ve 15/06/2011 tarihli içtihadında; “Borçlar Kanunu’nun 45/III. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir.” denilerek, destekten yoksun kalma tazminatı talep hakkının bağımsız bir hak olduğunun isabetle tespit edilmiştir. Buna karşılık destekten yoksun kalanların aynı zamanda yasal mirasçı ve külli halef olmaları halinde (bu sıfatlarını miras hukukundan kaynaklanan sebeplerle kaybetmemiş olmaları koşulu ile), desteğin haksız fiil faili sıfatıyla sorumluluğunun külli haleflere ait olacağı açıktır. Başka ifade ile araç işleten ve sigortacı, sürücünün kusurunu zarar gören üçüncü kişilere karşı ileri sürememekle birlikte, en sonunda haksız fiil sorumluluğu bulunan araç sürücüsüne kusuru oranında rücu edebileceklerdir. Araç sürücüsünün ölümü nedeniyle rücuen tazminat sorumluluğu yasal mirasçı ve külli haleflere ait olur. Bu halde yasal mirasçılar, destekten yoksun kalan sıfatıyla alacaklı; külli halef sıfatıyla da borçlu olurlar ki, bu halde alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi sebebiyle 818 Sayılı TBK’nun 116/1 fıkrası uyarınca borç sona erer.
Tüm deliller ve dosya kapsamı göz önünde bulundurulduğunda yukarıda izah edilen gerekçeler ile, davacıların desteğinin müteveffa … olduğu, davacıların işletenin ve trafik sigortacısının tehlike sorumluluğu kapsamında zarar gören üçüncü kişiler kapsamında oldukları ve tazminat taleplerini doğrudan sigortacıya karşı ileri sürebilecekleri, buna karşılık davacıların desteği …’nin kazanın meydana gelişinde %100 oranında asli ve tam kusurlu olduğu, bu halde destekten yoksun kalan davacıların tazminat talep hakkını ileri sürmelerinin dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği, öte yandan aynı zamanda desteğin yasal mirasçısı ve külli halefi olan davacıların, dava konusu tazminat talebi yönünden hem alacaklı hem borçlu sıfatını haiz oldukları ve borcun bu sebeple de sona erdiği hususları mahkememizce sabit görülmekle aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın Reddine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 44,40-TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan tahsiline, peşin alınan harçtan mahsubu ile eksik kalan 10,24-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 2.725,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından geriye kalan bakiyenin hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafça yatırılan gider avansı ve yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı

HARÇ BEYANI /
44,40-TL. KARAR HARCI
34,16-TL. PEŞİN HARÇ
10,24-TL. KALAN HARÇ