Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1055 E. 2018/1083 K. 06.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1055 Esas
KARAR NO : 2018/1083
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ: 29/07/2016
KARAR TARİHİ: 06/11/2018
Bursa… Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 30/06/2016 tarih, … esas, … sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize tevzi edilmiş … esas sayılı dosya numarasını almıştır.
Mahkememiz 01/11/2018 tarihli duruşma ara kararı ile mahkememizin asıl davasına konu Balıkesir … İcra Müdürlüğü’nün …esas sayılı takip dosyasında takip alacaklısına yapılan ödemenin davalıdan rücuen tahsili talepli davanın tefrikine karar verilmiş ve dava … esasını almıştır.
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM: Davacı vekilinin dava dilekçesinde; müvekkili bakanlık ile aralarında davalı şirketin bulunduğu şirketlerle imzalanan sözleşme gereğince … Merkez Komutanlığına hazır yemek hizmeti verildiğini, davalı şirketler bünyesinde çalışan dava dışı işçi …’ ın işçilik alacaklarına ilişkin olarak Balıkesir … İş Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında davanın kabulüne karar verildiğini, kararın Balıkesir … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında takibe konulduğunu, müvekkili kurum tarafından icra dosyasına 9.623,62 TL ödeme yapıldığını belirterek, alt işveren konumunda bulunan davalılardan ödenen işçilik alacağının rücu tahsilini talep etmiştir.
SAVUNMA:Davalı şirketin dava tarihinden önce iflas ettiği, iflas idaresine tebligatın yapıldığı, taraf teşkilinin sağlandığı, cevap dilekçesi sunulmadığı anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, dava dışı işçi … tarafından … Bakanlığı aleyhine başlatılan ve Balıkesir … İş Mahkemesi’nin… esas, … karar sayılı ilamına dayalı Balıkesir … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına davacı tarafından yapılan ödemenin davalıdan rücuen tahsili istemine yöneliktir.
Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … esas , … karar sayılı, 21/12/2015 tarihli ilamında belirtildiği üzere; bir alacağın İİK 235 maddesi kapsamında masaya kaydı talep edilebilecek alacaklardan kabul edilmesi, bu alacağın iflas tarihinden önce doğmuş olmasına bağlıdır.
Eldeki davanın hukuki niteliği tespit edilirken, iddia olunan rücu alacağının iflas tarihinden önce doğup doğmadığı incelenmek gerekir. Mahkememizin … esas sayılı dosyasına konu Balıkesir …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde, dava dışı işçi … tarafından … Bakanlığı aleyhine başlatılan ve Balıkesir … İş Mahkemesi’nin … esas, … karar sayılı ilamına dayalı ilamlı icra takibinde takip tarihinin 23/07/2015 olduğu,… bakanlığı tarafından takip alacaklısına 25/08/2015 tarihinde takip borcunun ödendiği, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından davalı …Şti hakkında 20/11/2014 tarihinde iflas kararı verildiği, davacının iddia ettiği rücu alacağının ödeme tarihi itibariyle iflas kararından sonra doğduğu anlaşılmıştır. Şu halde eldeki davanın hukuki mahiyeti itibariyle kayıt kabul talebine konu olamayacağı, iflastan sonra doğmuş rücuen alacak talebine dayalı olduğunun kabulü gerekir.
Nitekim yukarıda anılan Yargıtay …Hukuk Dairesi ilamında bu husus şu şekilde ifade edilmiştir: “Alacak, iflastan sonra doğmuş ve masa borcu da değilse, sırasına ve esasına itiraz edilebilecek, İİK’nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan bir alacak niteliğindedir. İflas tarihinden sonra doğan böyle bir alacağın varlığı ve miktarı konusunda bir uyuşmazlık bulunmasa da, inceleme, şikayet yolu ile icra mahkemesine değil, alacağın dayandığı hukuksal ilişkiye göre genel hükümler doğrultusunda iflas masası aleyhine açılan davada genel mahkemelerce tespit edilecektir. Böyle bir davada, davacı, davalı müflisten alacaklı olduğunu iddia eden alacaklı olup, davalı ise iflas idaresidir. İflastan sonra oluşan alacağın masaya kaydı istenemez, tasfiyede bakiye kalırsa nazara alınır. Böyle bir alacak, sıra cetvelinde yer alamayacağından, bunlar için iflas masası aleyhine genel mahkemede açılması gereken davada İİK’nın 235. maddesindeki süreler uygulanmaz.”
Yukarıda verilen bilgiler ışığında; davanın iflas tarihinden sonra doğmuş rücuen alacak talebine dayalı olduğu ve genel mahkemelerde görülmesi gerektiği tespit edildiğine göre, davanın Ticaret mahkemesi görevine girip girmediği değerlendirilmek gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda davacı… Bakalnlığı’nın tacir olmadığı, taraflar arasındaki hazır yemek hizmeti verilmesine yönelik sözleşmenin mutlak ticari davalardan olmadığı nazara alındığında uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
Ticari olmayan davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup asliye hukuk mahkemesi ile ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki TTK’ nun 5/3.maddesi uyarınca görev ilişkisidir.Göreve ilişkin usul kuralları HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartıdır.Dava şartları kamu düzenine ilişkindir. Kamu düzenine ilişkin hususlar da resen dikkate alınacak hususlardan olup dava şartı yokluğu halinde HMK’nun 115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm oluşturulmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
H Ü K Ü M /
-Davacının açtığı davada,mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla;açılan davanın, HMK’nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair 5235 Sayılı Kanunun geçici 2.maddesine göre Bölge Adliye Mahkemelerinin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 ve 29525 sayılı Resmi Gazetede ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip
¸e-imzalıdır
Hakim
¸e-imzalıdır