Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1013 E. 2021/593 K. 14.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1013 Esas
KARAR NO : 2021/593

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 23/10/2018
KARAR TARİHİ : 14/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkilinin, merkez adresi …’da olan, davalı … A.Ş. nin %12 oranında hissesinin sahibi ve aynı zamanda şirkette A tipi hissedar olarak Yönetim Kurulu Üyesi olduğunu, … ve … bölgesinde Otel işletmeciliği yapmakta olan davalı şirket, bünyesinde … adı altında marka olmuş değişik ölçeklerde 7 adet 5 yıldızlı otelin sahibi ve işletmecisi olduğunu, şirketin kurucularından sadece … hayatta oldugunu, eşi …, diğer oğlu … ile müvekkili … şirketin A tipi olan toplamda %50 oranında hissenin sahibi olduklarını, diğer B grubunu temsil eden hissedarlardan … ve … toplamda diğer kalan %50 hisselerin maliki olduklarını, … A.Ş. bir süreden bu yana, bazı ortaklar arasında başlayan geçimsizlikler sebebi ile temelde A ve B grubu hissedarlar olarak bölünmek sureti ile ayrılma kararı aldığını,A ve B grubu hissedarlar olarak prensipte bölünerek şirketin aktif ve pasiflerinin eşit ve adil olarak pay edilmesi hususunda oybirliği sağlanmış isede, irili ufaklı işletmeler kendi aralarında değişik karakter, değer ve getirileri olması sebebi ile çeşitli bölünme senaryoları üzerinde çalışılmış ve önemli ölçüde değerlerde de mutabakat sağlanmış ise de, B grubu hissedarların kendilerine göre seçtikleri ve dengeyi kendi lehlerine bozarak A grubu hissedarların değer itibarı ile haklarını çiğneyen, kabulü mümkün olmayan bölünme taslakları ve dayatmaları sebebi ile bölünme bir türlü gerçekleştirilemediğini, , B grubu hissedarlar eşit ve adil bir bölüşümden ziyade, kendilerinin tatmin olacağı ve avantajları olan, değer ve getiri olarak çok daha yüksek bir pay yaratarak, A grubu hissedarları baskı altına almaya çalışmışlardır. Bu dayatma sadece masum bir talep yada teklif olmanın ötesine de geçerek, zaman içerisinde tehdit ve şantaj gibi hem etik olmayan, hemde suç oluşturacak davranışlarla A grubu hissedarlar baskı ve dayatma olarak sunulduğunu, A ve B grubu olarak, taraflardan hiçbirisinin üstünlük ve ayrıcalık talep edemeyeceği, ya da etmemesi lazım gelen ortaklıkta, maalesef B grubu hissedarlar A grubunu temsil eden ortakların Fetö/PDY örgütüne üye olmaları iddiası ile yargılanmalarını, tabiri caiz ise, … kılıcı gibi sallayarak müvekkilleri bu süreçte sürekli tehdit etmişlerdir. Oysa ki çok kısa bir süre önce B grubu hissedarlar da aynı soruşturmada şüpheli olarak Fetö/PDY örgütüne üye olma suçlaması soruşturmaya maruz kalmışlardır. Ne zaman ki bu soruşturmada B grubu hissedarlar kendileri takipsizlik kararı alıp, A grubu hissedarlar aleyhinde bu suçlama ile dava açılmıştır; işte tam o andan itibaren B grubu hissedarlar bu durumu bir avantaj olarak kullanarak, haksız bir bölüşüme müvekkili zorlayıp haksız menfaat elde etmeye çalıştıklarını, müvekkil ve ailesi bütün bu olanlara sabır göstermiş ise de, kabulü mümkün olmayan olaylar sebebi ile müvekkil son bir kez karşı tarafı uyarmak ve bu etik olmayan, dahası suç dahi oluşturabilecek eylemlerine son vererek adil bir anlaşma için kendilerinden adil ve eşit şartları sağlayan bir anlaşma için ihtarname yolu ile talepte bulunulduğunu, … 15.Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile resmi olarak uyarıda ve talepte bulunan müvekkilimizin bu talebine herhangi bir yanıt gelmemiş, dahası şifahi görüşmelerde yine benzeri tehditkar tutumları devam ettiğini, B grubu hissedarların en büyük tehditlerinden bir başkası ise, müvekkillerin bir ceza davasında yargılanıyor olmaları sebebi ile şirketteki hisselerine, Ticaret Mahkemesinden kayyum atayarak müvekkillerimi pasifize edeceklerini ve otele almayacaklarını söylemeleri olmuştur. Keza bu tehdidi avukatları aracılığı ile de yaptıran B grubu hissedarlar, sürekli müvekkilleri baskı altına almaya çalıştıklarını belirterek müvekkilinin sahibi bulunduğu %12 oranına tekabül eden A grubu hissesi oranında, bilirkişi incelemesi ve tespiti neticesinde müvekkilin payına özgülenecek bir ticari işletme ve/veya payın, şirketin aktif ve pasifleri göz önüne alınarak yine bu hisseye özgüllenecek orantılı pasifi ile beraber müvekkile verilerek … nin bu surette bölünerek ayrılmasına karar verilmesini, bu bölünmenin herhangi bir sebeple mahkemenizce kabulü mümkün olmaz ise bu kez, davalı şirketin feshine karar verilmesine, şirketin feshine karar verilmesi halinde şirketin tasfiyesi için bir tasfiye memuru atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen … 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında davacılar vekili dava dilekçesinde ve özetle; müvekkili …’nun davalı …nin %25 oranında, diğer müvekkili …’nun ise %12 oranında hissenin sahibi olduklarını, aynı zamanda şirkette A tipi hissedarı olarak yönetim kurulu üyesi bulunduklarını, müvekkili …’nun şirketin yönetim kurulu başkanı olduğunu, … ve … bölgesinde otel işletmeciliği yapmakta olan davalı şirketin … adı altında marka olmuş değişik ölçeklerde 7 adet 5 yıldızlı otelin sahibi ve işletmecisi olduğunu, şirket kurucularından sadece müvekkili …’nun hayatta olup, eşi … , müvekkili … ile diğer oğlu … ile şirketin A tipi olan toplamda %50 oranında hissarı olduklarını, diğer B grubunu temsil eden hissedarlardan … ve … ‘nun diğer kalan %50 hisselerin maliki olduklarını, bazı ortaklar arasında başlayan geçimsizlikler nedeniyle A ve B grubu hissadarlar bölünmek sureti ile ayrılma kararı aldıklarını, ancak B grubu hissedarların kendilerine seçtikleri ve dengeyi kendi lehlerine bozarak A grubu hissadarların değer itibari ile haklarını çiğneyen, kabulü mümkün olmayan bölünme taslakları ve dayatmaları sebebiyle bölünme işleminin bir türlü gerçekleşemediğini, müvekkillerinin karşı çıkmasına rağmen alternatif olarak iki eşit pay yapılarak noter huzurunda kura seçilmesini de A grubu hissedarlar teklif ettiğini ancak B grubu hissedarların olumsuz cevap verdiklerini, müvekkili …’nun oğlu olan … tarafından davalı şirketin bölünmes/feshini talep ettiği … 6 Asliye Ticaret Mahkemesinin … E.sayılı dosyası ile dava açıldığını ve davanın halen derdest olduğunu, A ve B grubu hissedarların aynı çatı altında şirkette ortak kalmaları durumu asla mümkün olamayacağını bildirerek; müvekkillerinin sahibi bulundukları A grubu hisseler ile iş bu davanın dışında kalan diğer A grubu hissedarlar bir bütün kabul edilerek, … A.Ş’nin %50 Agrubu, %50 B grubu olmak üzere TTK 159 ve devamı maddeleri uyarınca iki eşit paya bölünmek suretiyle tasfiyesine, bu bölünmede şirketin aktif ve pasiflerinin bilirkişi marifetiyle tespiti ile hazırlanacak olan bölünme planı doğrultusunda şirket bölünmesine karar verilmesine, bu bölünmenin herhangi bir sebeple gerçekleştirilmesi mümkün olmaz ise davalı şirketin feshine karar verilmesine, B grubu hissedarlarının hisselerini temsil için tedbiren kayyum atanmasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA /
Asıl ve birleşen davalarda, davalı şirket temsil kayyımı … tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; asıl ve birleşen davalarda; davacıların taleplerinin aynı yönde, şirketin bölünmesi ve feshne ilişkin olduğu, şirketin ortaklık yapısında asıl ve birleşen davacıların %50, fer’i müdahillerin %50 pay sahibi oldukları, şirkette eşit haklara sahip A ve B grubu olmak üzere %50’şer paya sahip iki pay grubu bulunduğu, şirketin ticari faaliyetleri, yönetim ve temsil görevlerinin en son 07/04/2021 tarihli genel kurulda da teyit edildiği üzere devam ettiği, tarafların yargılama öncesinde de çift imza ile temsil yetkisi kapsamında görevlerini aksatmadıkları, davalı şirketin gerek yönetim gerekse temsil bakımından ticari hayatını başarılı şekilde devam ettirdiği, zikredilen iki pay grubu arasında bir ayrışma gözlenmekte ise de, bu ayrışmanın şirketin %100 sermaye yapısı ve ticari faaliyetlerinin sürekliliğini etkileyecek mahiyette bulunmadığı, şirketin ayrı bir tüzel kişilik olarak, ortaklarından bağımsız şekilde korunmaya değer bir yapı olduğu, davalı şirketin yönetim kayyımı marifetiyle yönetilmesini gerektirir bir yönetim boşluğunun bulunmadığı, davalı şirketin sermaye şirketi ve anonim şirket statüsü ile, ortakları kadar, yöneticileri, çalışanları, sosyal paydaşları ve kamu için de önemli faaliyetlerde bulunmakta ve turizme büyük katkılar sağlamakta olduğu, sırf ortaklar arasında husumet veya ihtilaf bulunmasının tek başına fesih için haklı sebep olamayacağı, TTK hükümlerinde; mahkeme kararı ile bölünme gibi bir hukuki müessesenin bulunmadığı, şirketin mevcut haliyle yönetim ve temsil sorunu yaşamadığı, pay sahipleri arasında şahsi ve ailevi ihtilafların olmasının, davalı şirketin ticari faaliyetlerine engel teşkil etmeyeceği, mevzuata uygun genel kurul, yönetim kurulu, temsil ve yönetim yetkisi kullanımları devam ettiği sürece, şirketin feshi için haklı sebebin varlığından bahsedilemeyeceği, davalı şirketin işlerinde başarılı, önemli istihdam sağlayan, faal ve vergi üreten yapısı ile korunması gereken bir sermaye şirketi olduğu belirtilerek, asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı reddine karar verilmesi talep olunmuştur.
Asıl davada Müdahale talep edenler … ve … vekilinin müdahale dilekçesinde ve özetle; müvekkillerinin davalı şirkette B grubu ve %50 pay sahibi olduklarını, davacıların ise A grubu %37 pay sahipleri olduklarını bu nedenle şirketin yarı yarıya bölünmesinin mümkün olmadığını, davacıların beyan ve iddialarının TTK.531 madde çerçevesinde haklı sebep olarak dikkate alınmasının mümkün olmadığını, karşı tarafın beyan ve iddialarının doğru olmadığını belirterek davalı şirket yanında 6100 sayılı yasanın 66 vd.maddeleri gereğince davaya müdahale taleplerinin kabulüne, davacıların haksız davasının reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen … 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında;Müdahale talep edenler … ve … vekilinin sunmuş olduğu 19/06/2020 tarihli dilekçelerinde özetle; müvekkillerinin davalı şirkette B grubu ve %50 pay sahibi olduklarını, davacıların ise A grubu %37 pay sahipleri olduklarını bu nedenle şirketin yarı yarıya bölünmesinin mümkün olmadığını, davacıların beyan ve iddialarının TTK.531 madde çerçevesinde haklı sebep olarak dikkate alınmasının mümkün olmadığını, karşı tarafın beyan ve iddialarının doğru olmadığını, … 6 Asliye Ticaret Mahkemesinin … E.sayılı dosyasında görülen davada A grubu hissedar … ile alakalı hususlar olup, davacıların başka hissedarlar ile hususları, kendi davalarında haklı sebep olarak ileri sürmelerinin mümkün olmadığını, … 6 Asliye Ticaret Mahkemesinin…E.sayılı dosyası ile iş bu dava dosyası arasında hukuki ve fiili irtibat olup, usul ekonomisi açısından birleştirilmesi gerektiğini bildirerek; davalı şirket yanında 6100 sayılı yasanın 66 vd.maddeleri gereğince davaya müdahale taleplerinin kabulüne, davacıların haksız davasının reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 24/10/2019 tarihli ara kararı ile müdahale talep edenler … ve …’nun davalı şirket yanında feri müdahil olarak yargılamaya kabulüne karar verilmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Asıl ve birleşen davalar; TTK’nun 159 maddesi kapsamında davalı şirketin bölünmesine, bu mümkün olmadığı takdirde şirketin TTK’nun 531.maddesi kapsamında haklı nedenle fesih ve tasfiyesine karar verilmesi istemlerine ilişkindir.
Asıl ve birleşen davalı şirketin sicil kayıtları incelenmiş; asıl ve birleşen dava tarihleri itibariyle, şirket yönetim kurulunun …(başkan), …, …, … ve …’ndan oluştuğu, asıl ve birleşen davalardaki üç davacının beş kişilik yönetim kurulundan üç kişiyi oluşturdukları, diğer iki yönetim kurulu üyesi … ve …’nun davalı şirket yanında davaya feri müdahil sıfatıyla katıldıkları, böylece şirket yönetim organı olan yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğu ile şirket arasında husumet oluştuğu, şirketin davada temsil edilemediği tespit edilmiştir.
Asıl ve birleşen davacılar vekiline, asıl dava ile birleşen … 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …esas sayılı davalarında davalı şirketi temsil etmek üzere temsil kayyımı atanmasını sağlamak amacıyla yetki ve bir aylık kesin süre verilmesine, aksi halde asıl ve birleşen davaların 6100 Sayılı HMK’nun 114/1-d ve 115/2 fıkrası uyarınca usulden reddedileceği ihtar edilmiştir.
Asıl ve birleşen davacılar vekilince bir aylık kesin süre içerisinde, mahkememizin 2021/23 esas sayılı dosyası ile dava açıldığı, mahkememizin 2021/250 karar 19/03/2021 tarihli kararı ile asıl ve birleşen davalarda davalı şirkete temsil kayyımı atanmasına karar verildiği, 2021/23 esas sayılı dosyanın incelenmesi neticesinde, gerekçeli kararın taraflara tebliğe çıkartıldığı, davacılar vekili adına çıkartılan tebligatın 30/05/2021 tarihinde tebliğ edildiği, davalı şirket adına çıkartılan tebligata dair tebligat parçasının henüz dönmediği; ancak PTT sorgusuna göre 03/06/2021 tarihinde tebliğ edildiği, davacılar vekilince takdir edilen kayyımlık ücretinin 25/05/2021 tarihinde yatırıldığı ve gerekçeli kararın kayyıma tebliğ edildiği tespit edildiği tespit edilmiştir.
Asıl ve birleşen davalarda davalı şirkete temsil kayyumu olarak atanan …’e asıl ve birleşen dava dilekçeleri, tensip, ön inceleme ve duruşma zabıtlarını içerir tebligat çıkartılmış, taraf teşkili sağlanmıştır.
Asıl ve birleşen davalarda uyuşmazlık; davalı şirketin A grubu ve B grubu hissedarları arasında TTK 159. Maddesi uyarınca 2 eşit paya bölünmek suretiyle tasfiyesinin, bunun mümkün olmaması durumunda TTK’nun 531 maddesi uyarınca davalı şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesinin mümkün olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Taraflarca gösterilen delililer toplanmış, davalı şirketin sicil kayıtları,… 8 Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası dosya arasına alınmış, davalı şirketin bildirilen malvarlığına ilişkin ilgili yerlere yazı yazılarak yazı cevapları dosya içerisine alınmış, mahkememizce asıl ve birleşen davalı şirketin merkezi ve Şubelerine ait sicil gazetesi örneklerinin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi internet sitesinden çıkartılarak dosya arasına alınmış, taraf tanıklarının dinlenilmesi için … Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılmıştır.
Asıl davada davacı tanığı sıfatıyla … 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin … talimat sayılı dosyasında dinlenen …’nun “Davacı benim oğlumdur, Ben ve rahmetli abim … beraber şirketi yönetiyorduk, abim vefat etti, abim ile ben birbirimize çok güvenirdik, ikimiz ayrı ayrı tek imza yetkilisiydik, çift imza yetkisi bile yoktu. Abim vefat ettikten sonra doğal olarak mirasçıları ile birlikte şirkete %50 ortak olduk. Ben yönetim kurulu başkanıydım. Ortaklardan Dr. … benim yardımcı idi, diğer ortaklarda yönetim kurulu üyesiydi. Otellerimizde bir başka şirket kiracı olarak iş yapıyordu, deri dükkanları vardı. Biz bunları tahliye ettik, tahliye ettikten sonra bunlar bizi Fetöcü diye şikayet ettiler. Biz göz altına alındık. Yegenim … daha önce benim avukatlığımı da yapan … isimli bir avukatı tuttu. Bu avukat siyasi bağlantılarım var diye ortada dolaşan birisiydi. Bende …’da iki avukat ile görüşmüştüm. Onlarda karşı tarafın avukatlarıydı. Onların da siyaset ile ilgileri vardı. Cumhurbaşkanlığının avukatlığını yapıyoruz, diyorlardı. Bana siz ortaklıktan ayrılın ayrılırsanız size takipsizlik alırız, ayrılmazsanız, hakiminizi değiştirtirim, ceza verdirtirim, şirketinize kayyum atattırım, dediler. Açıkçası hakim değişikliği de oldu. Biz gayet adil bir paylaşım düzenleri önerdik ama hiçbirini kabul etmediler, noterden kura çekelim dedim, onuda kabul etmediler, bizim elimiz siyası olarak güçlü biz sizden istediğimizi alırız, dedi. Bizim aramızda bir anlaşma söz konusu değildir. Bu olaylardan ötürü ben çok yaralandım. … ve … takipsizlik aldılar.avukatları zaten ben bu kişilerden para aldım, bunların işini halledeceğim dedi. Bu olaylardan ötürü … ve …’nın arası bozuktu, eşleri de geçinemiyordu, benim ofisimde kavga ettiler. Ben araya girdim, ayırdım. Duyumuma göre … sağda solda bunlar fetöcü diye dedikodu yapıyarlarmış, zaten bu tür beyanları da mahkemede bulundu,”şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır. Ancak anılan tanığın aynı zamanda birleşen dosyada aynı taleple davacı olduğu anlaşıldığından beyanları tanık beyanı olarak değil, taraf beyanı olarak değerlendirilmiştir.
… 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin … talimat sayılı dosyasında dinlenen davacı tanığı …: “Ben …’nun 2 yıldır şoförüyüm. Davalı Şirkette 10 yıldır Güvenlik Müdür Yardımcılığı yapıyordum. Tam olarak hatırlayamadığım tarihte saat 16,00 – 17,00 sıralarında … Bey lobiye aracını istemişti, ben aracını getirdim, kendisi aracına bindi, kendisi bana ev işleri ile ilgili yapılacak bir şey olup olmadığını sordu, bende birşey olmadığını söyledim. Araç hareket halinde değildi. Ben bir an kafamı kaldırdığımda … bey’in bağırarak … bey’in üstüne doğru geldi bağırarak konuşmak istediğini söylüyordu. … bey’in kapısını açmaya çalıştı, … bey de seninle konuşacak birşeyim yok, dedi … bey kapıyı açarak arabanın yan kolduğuna oturdu. Bağırarak el kol hareketleri yaparak … beyin suratına yakın olarak … Bey konuşuyordu. Aradan 2-3 dakika geçtikten sonra mali işler müdür … bey geldi. … bey’e birşeyler söyledi, ne dediğini duymadım. … bey sonra aradan uzaklaştı ve onları seyretmeye başladı. Hemen arkasından … beyin abisi olan … lobiye çıktı, … bey ile birlikte arkadan … ve … beyi izlediler. Daha sonra ben kavga yapacaklarını düşündüğümden …’in kardeşi … beyi aradım, o geldi. Araba ile aşağı tarafa gittiler 2-3 dakika sonra geri geldiler, 5-10 dakika daha konuşarak … bey arabadan indi kapıyı kapatarak içeri girdi. Bu olayın olduğu tarih … bey’in cezaevine girip çıktıktan 4-5 ay sonradır. Ben … beyi uğurladıktan sonra güvenlik kapısına geldim, su içecektim orada işe yeni giren … isimli güvenlik görevlisi vardı, işletme Müdür YArdımcısı … bey ile konuşuyordu, benim de … beyin şoförü olduğumu biliyordu, ancak yinede konuştu. Telefonu kapattıktan sonra bana bundan sonra … beyin giriş çıkışını … beye söylememiş gerekiyormuş dedi. Ben de bunu kimin söylediğini sordum, Bayram dediğini söyledi. Talimatı kimin verdiğini sordum, … beyin vermiş olduğunu söyledi. Ben 10 yıldır şirkette çalışıyorum, daha önce de Güvenlik Müdür Yardımcılığı yaptım, böyle bir usul yoktur. Patronların giriş – çıkışları kayıt edilir, işletme müdürlerine bilgi verilir, bu kadardır, “şeklinde beyanda bulunmuştur.
Asıl davada davacı tanığı sıfatıyla … 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin … talimat sayılı dosyasında dinlenen …; “Şirketimizde anlaşmazlık 1 yıldan beri devam etmektedir. … ve … ile sürekli anlaşmazlık içindeyim, ailemiizi sürekli itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Bunlar hem komuda hem personellerimiz nezdinde yapıyorlar. Örneğin bizim bir çok tesisimiz vardır, aramızda iş dağılımı yapılmıştık, kimse birbirinin işine karışmazdı. Bu anlaşmazlıklar ortaya çıktıktan sonra karışmalar başladı. Eşlerde zaten bir birleri ile kavgalılar. 2016 yılında bir şikayet üzerine fetö soruşturması nedeniyle bir operasyon yapıldı. … göz altında iken bizim aleyhimize ifadeler vermişti. Sorunlar buradan başladı büyüyerek devam etti. Benim genelde duyduğuma göre … sağda solda bizimle ilgili olarak ben onları kurtarmak için çok çalıştım, ancak onlar işin işine çok girmişler kutaramadım gibi şeyler söylüyormuş,(tanık cebinden çıkardığı not’a bakmak isterken mahkememizce uyarıldı, soruldu: birkaç şey hatırlamak için izin istedi, mahkememizce izin verildi, hu husus tutağa geçti) Babam … şirket bölünmesine ilişkin karşı tarafa birçok kez teklifler sundu. Hep reddettiler, noterden çekiliş yapmayı bile teklif etti babam bunuda kabul etmediler, her zaman kendilerine fazla mal istediler. Bu anlaşmazlıklar başladığı dönemler azda olsa iletişimiz vardı. … ile görüştüğümüz zamanlarda şirkete kayyum atatdırırım diye tehdit ediyordu, herhangi bir kayyum atanması olmadı. Şirkete yada bizim hissemize bir ayrım yapmadan kayyum atatdırırım diye tehditlerde bulunuyordu. ” şeklinde beyanda bulunmuştur. Ancak anılan tanığın aynı zamanda birleşen dosyada aynı taleple davacı olduğu anlaşıldığından beyanları tanık beyanı olarak değil, taraf beyanı olarak değerlendirilmiştir.
… 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin … talimat sayılı dosyasında dinlenen asıl davacı tanığı …; ” … , … ve … benim arkadaşlarımdır, ben avukatım ancak fiilen yapmıyorum, ben esasen ticaret ile uğraşıyorum. Benim bu yılın başında başımdan bir olay geçti hem ben hem ailem çok üzüldü, stajım haricinde ilk defa mahkemeye çıkıyorum, Ben bu yıl mart ayında oğlumu evlendirdim. … beyin eşi … hanım’ın düğün yapan bir organizasyon şirketi vardır, o şirket ile anlaştım. Gruba ait …otelde kına gecesi yapacaktık. Mine hanıma 250 kişilik yemek ve 10 kişilik oda parasını ödedim. Düğün davetiyelerini bastırdım, dağıttım. … bey davetiyeyi gördükten bir gün sonra beni aradı. Şakir abi sen bizim otel ile anlaşmışsın parasını da ödemişsin ama biz iki aile küsüs bizim otelde yapmana müsade etmiyoruz, senin başka bir çevren var başka otelde yap ama illa … otelde yapmak istiyorsan biz bunu engelleyeceğiz, misafirlere mahçup olursun dedi. Ben de iki aile ile benim husumetim yok ticari bir ilişki yapıyoruz, bu yaptığını bütün …’ya anlatsam size zararı olmazı dedim. Bu konuşmayı aile anlattım, ailem çok üzüldü, ondan sonra başka bir otelde anlaşıp düğün yaptım. Bu yapılan ticari etiğe aykıdır, sadece bunu anlatmak için mahkemeye geldim. Bizim şirketimiz şu anda mahkemelik şirkete kayyum atanacak demişti. Bende şirketinizin içilişkileri beni ilgilendirmez dedim. Bu konuşmaların hepsi …dan istenirse gelebilir. Bu olay 2019 yılının 10 mart civarında gerçekleşmiştir, “şeklinde beyanda bulunmuştur.
… 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin…talimat sayılı dosyasında dinlenen asıl davacı tanığı …; ” Fetö davaları ile ilgili ailemizin davası vardır, soruşturma vardır, … beni oğlum …’e her türlü cezayı aldıracağına ilişkin tehdit etti, bu tehditi net tarih hatırlayamamakla birlikte 2016 yılında ilk ceza evine girip çıktıktan sonra yapmıştı. …’in her türlü cezayı alacağını kendisinin bir şeyi olmadığını söyledi. …’nun avukatı Kürşat beyde beni tehdit etti. … kurtarmak için herşeyi yaparım dedi, çünkü … ondan bunu istemiş, bu husumetten dolayı şirkette büyük bir geçimsizlik ve husumet başladı, hatta … oğluma saldırdı ve boyun tarafından darp ettiğini biliyorum, şu an zaten konuşmuyorlar, halen gelip gidip tehditler savuruyorlar, bize devamlı para ile herşeyi satın alacaklarını ve … ceza alacağını söylüyorlar, oğlum … hakkında mevcut yürüyen bir dava vardır, … hakkında bir ceza davası yoktur, o kendisini kurtarmıştır, resmi olarak eşlerinin şirkette söz hakları yoktur ama onların arasında da bir geçimsizlik vardır, zaten … ilk ceza evine girdiğinde eşi onu doldurmuştur, zaten bu yüzden araları iyice açıldı, … karşı da bir düşmanlık oluştu, düşmanlık o kadar aykuka çıktı ki, Mine hanım organizasyon işleri yapıyordu, düzenlediği bir düğün olacaktı, … ve eşi düğünü basarız düğünü yaptırmayız diye tehditler ettiler ve düğün yapılmadı, adam toplayıp orayı basacaklarını söylediler. Aynı problemler … ile de vardır, … ile … kardeştirler. …’nun avukatı aynı zamanda eşim olan amcalarını da tehdit etmiştir, istedikleri mal varlıklarını vermezler ise görülen davalar nedeniyle her türlü hapis cezasını aldıracaklarını söylemiştir. Ayrıca şirkete kayyum atatdıracakları yönünde tehdit ettiler, bildiğim kadarıyla şirkete kayyum atanmadı, huzursuzlak halen devam ediyor, huzursuzluklar iyice ayyuka çıktı,”şeklinde beyanda bulunmuştur.
… 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin… talimat sayılı dosyasında dinlenen asıl davacı tanığı …; ” Ben davacının eşiyim, Eşim akrabası olan … ve … ile olan ortaklığını bitirmek istemektedir. Zaten uzun süredir bu uyuşmazlık vardı ancak kayınpederimin şirketi olması nedeniyle aile şirketi bozulmasın diye idare ediyorduk, 2016 yılında talihsiz bir olay yaşadık. Otelimizde kiracı olarak iş yapan birisi … ile birbirlerine silah çekmek suretiyle kavga ettiler, …’nın tarzı zaten bu şekildedir. Söz konusu kişi bu nedenle …’yı o zaman ülkenin konjentüründen de yararlanarak fetöcü diye şikayet etti, şirkete soruşturma açıldı, … bu şikayetten sonra egosu da yüksek bir insan olduğu için ve ailemizde …’da tanınan bir aile olduğu için bütün yönü bize çevirdi. … Cumhurbaşkanının Avukatı… ‘i kendisine avukat olarak tuttu. … ve abisi … nasıl olduysa takipsizlik aldılar. Nasıl olduğu konusu basına yansımıştır. Sonra davaya bende dahil oldum. Sonra bizimle ilgili … iftiralarla bulunmuş, …. ve … fetöcü demiş, onların evlilği katolok evliliği demiş hakkımızda dedikodu çıkarmış. Soruşturmadan o çıktı ben girdim. Bu olaylardan olayı geçimsizlik kavga dövüş artmaya başladı. 7 otelimiz 2.000 kusur personelimiz mevcuttu, personelimizin gözünde … ve abisi bizi personelin gözünde itibarsızlaştırmaya başladı. Otele giriş çıkış saatimizi otele kim girdi, kim çıktıyı şahsi kullanımlarımızı geçip ticari olarak takip edip engel koymaya çalıştılar. Ben düğün organizasyonu işi yapıyorum. 2018 ekim ayında yönetimden onay alıp sözleşme imzalamıştım, bir düğün organizasyonu yapacaktım. Karşı tarafı ödemesini yaptı, davetiyeler dağıtıldı, düğüne 2-3 gün kala düğün sahiplerini arayıp tehdit etmişler, burada düğün yapamazsınız diye, biz onlarla ters düştük, Mine’nin yapacağı bir organizasyonu kabul etmiyoruz, demişler, düğün …’un oğlu …’nın düğünüydü. Düğün sahibi biz anlaşmayı otelle yaptık, sizin anlaşmazlığınız bizi bağlamaz gibilerinden birşeyler söylemiş sonra … onları arayıp onların hakkında fetö soruşturması var zaten biz onların hisselerine kayyum atattıracağız, demiş. Düğün sahibi 2-3 gün kaldı, biz ne yapabiliriz diyor bunun üzerine … oraya silahla adamlar yıgarım, düğünü basarım gibi şeyler söylemiş, ben düğün sahibine böyle birşey yapamazlar dedim, ancak düğün sahibi oğlumun en mutlu gününde böyle bir riski alamam diyerek sözleşmeyi feshetti ve düğünü başka yere aldı. Ben bu mahçubiyet dolayısıyla delirdim, beni itibarsızlaştırdılar ve aşağıladılar, ben otele derhal gittim … otele girmemem konusunda uyarmış, böyle birşey yapamaz, kayım babam otelin %50’sinin sahibi, otelin yakınındaki benzin istasyonunda bir bidon benzin aldım, kendime arabama, etrafıma döktüm, kendimide otelide yakarım dedim, sinir krizi geçirdim, …ve … gelerek beni sakinleştirdiler ve sonra evime gittim, …’nın yaşam tarzı değişikti, birçok kez otelde adam çalışanımızı dövmüştür, tarzı bu şekildedir, kiracımız olan ve sorunun başlangıcında bahsettiğim … isimli kişi ile de yaşağıdığı sorunlardan sonra örneğin … hepimizin evine zarf içinde kurşun yolladı, çocuklarımızı tehdit etti bunların sorumlusu hep …’ın işleri idi. …’ın eşi ile bir samimiyetimiz zaten yoktu, ben evlendiğimde … ve eşi evliydi, …’nın şu anki eşi ikinci eşidir, onun ikinci evliliğinde de ben evliydim. İlk eşi ile bir merhabamız olduğu için ikinci eşi bana hep mesafeliydi, bir samimiyetimiz yoktu, …’nın ikinci eşi çalışmıyordu. 2016’dan sonra malum olaylardan ötürü …’nın eşide …’da hakkımızda dedikodu yayıp bize bir nevi dedikodu yapmıştır. 2016 yılından sonra babamın ofisindeyken eşim …’nın saldırısına maruz kalmıştır, ben orada değildim, eşim eve geldiğinde her yeri kan içindeydi. Yine eşimin ofisine birkaç kere …’nın zorla girmeye çalıştığına teşebbüs ettiğini biliyorum. Bir olayda da eşimin arabasına zorla binmeye çalışıyor … araba ile gitmeye çalışıyor, bunun kamera görüntüleri de vardır. Ben oğlum için de endileşiliyim çünkü 14 yaşındaki oğlumun telefonunda … ile olan mesajlaşmalarını gördüm, … otelde oğluma bir oda açmış, alkol ve sigora kullandırmış, bunları kameraya almış, daha sonra oğluma araba kiralattırıp araba kullandırmış ve oğlum kaza yapmış, canına kast ettiğini düşünüyorum, ancak alkol aldığı gün ile araba kiralattığı günün aynı gün olup olmadığından emin değilim, oğlumu yanlış yönlerdirdiğiğini size söylüyorum, bunlarında kamera görüntüleri vardır, ceza mahkemesine herhangi bir görüntü sunmadık. Görüntüler halen oğlumun telefonundadır, bir tane de kızım vardır, o zaten küçüktür, … ile bir iletişimi, tanışıklığı yoktur. Bu sigara ve alkol kulandırıldığı dönemde biz tutuklu idik, ben 40 gün tutuklu kaldım, … 3 ay tutuklu kaldı. … bildiğim kadarıyla uyuşturucu bağımlısı 3 yıldır görüşmüyoruz, resmi kayıtlarda da tedavi gördüğü mevcuttur, 2018 yılının eylül ekim aylarında kayınbabam …, ben, … ve …’e hitaben beni … ve …’ın avukatı … aradı, görüşmek için çağırdı, dedi. Biz o bizi tehdit eden, iftira eden tutuklatan adamla görüşmeyelim dedik. Ancak babam 40 yıldır şirkette emeği olduğu için belge uzlaşırız ümidiyle görüşmeyi kabul etti. Yanında bir arkadaşı ile gitti. Arkadaşının ismi İbrahim’di. Orada kayın babam uzlaşacağını düşünürken … kayın babamı aleni bir şekilde tehdit etmiş, … nasıl ayrılmak istiyorsa o şekilde yani malların fazlasını ona vererek ayrılın demiş, yoksa gelinin ile oğlunun tekrar içeri tıkarım benim buna gücüm yeter demiş. Zaten aldığımız duyumlara göre cumhurbaşkanının adını kullanarak herkesi tehdit ediyor. Bir de …’in üzerindeki hisseleri al onun ileride ne olacağı belli olmaz diyerek göz dağı vermiş. Babam geldiğimde gözlerine sinirden kan oturmuştu. Bunun üzerine … Noter’den ihtar çekerek bizi Cumhurbaşkanının ismini kullanarak tehdit etmeyin diyerek ihtar çekti. Onlar avukatlarına o kadar güvendikleri için babamın ofisine gelip güldüler cevap dahi vermediler. Babamla avukat ….’in görüşmesi 10 ekim civarlarında oluyor, bizim duruşmamızda 22 kasımda idi. Eğer benim gücüme inanmıyorsan mahkeme heyetini değiştiririm görürsün, demiş, biz 21’inde yani duruşmadan bir gün önce öğrendik ki heyetin hepsi değişmiş, yeni heyet ile mahkemeye çıktık, biz zaten o celseden önce tahliye olmuştuk, zaten …’in kastettiği de eski heyet benim sözümü dinlemediği için değiştireceğini ima etmişti. ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Asıl ve birleşen davalarda ileri sürülen ilk talep davalı şirketin TTK’nun 159 maddesi kapsamında A ve B pay grupları esas alınarak, aktif ve pasifleri ile birlikte iki ayrı tüzel kişilik oluşturacak şekilde bölünmesine karar verilmesi talebidir. Şirketlerin bölünmesi 6102 Sayılı Kanunun 159 ve devamı maddelerinde düzenlenmekte olup, 161 ila 172 maddelerde, şirket bölünmesinin türüne göre bölünme sözleşmesi, bölünme planının ve bölünme raporlarının ne şekilde hazırlanacağı ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bölünme kararına ilişkin 173.maddesinde ise; bölünme sözleşmesi ve bölünme planının, alacaklılara yönelik teminatlarının 175.maddeye göre sağlanmasından sonra, genel kurulun onayına sunulacağı, genel kurulun bu sözleşme ve planın onanmasına TTK’nun 151/1,3,4,6 fıkralarında öngörülen nisaplarına göre karar verebileceği hüküm altına alınmıştır. Anılan yasal hükümler içeririnde; şirketlerin bölünmesine doğrudan mahkemece karar verilmesi imkanına yer verilmediği gibi, şirket organları ve/veya pay sahiplerine de şirket bölünmesini dava hakkı tanınmamıştır. Bu nedenle asıl ve birleşen davalarda ileri sürülen, davalı şirketin bölünmesine mahkememizce karar verilmesi yönündeki talep yerinde görülmemiştir.
Asıl ve birleşen davalarda ileri sürülen ikinci talep; TTK’nun 531 maddesi uyarınca davalı şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesine karar verilmesine yöneliktir.
6102 sayılı TTK’nın 531. maddesi “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir” hükmünü havidir. Anılan hüküm uyarınca sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahipleri ancak haklı sebeplerin varlığını kanıtlamaları halinde şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceklerdir. Haklı nedenler kanunla tanımlanmadığı için her somut olayın özelliğine göre mahkemelerce taktir edilecektir. Anonim şirketlerde fesih davası hakkının kullanılması açısında haklı sebeblere örnek olarak; genel kurulun olağan toplantısının sürekli şekilde yapılamaması, azınlık pay sahiplerinin bilgi alma ve inceleme haklarının kullanımının devamlı şekilde ihlal edilmesi, çoğunluğun gücünü sistematik olarak ve azınlığın haklı menfaatlerini ihlal edecek şekilde kullanması, azınlık pay sahiplerine finansal açıdan ağır zararlar verilmesi, şirket kar etmesine rağmen, hiç kar payı dağıtılmaması veya yıllara veya yıllara göre azalan oranda kar payı dağıtılarak, azınlık pay sahiplerinin mali haklarının ağır ve sürekli biçimde ihlal edilmesi gibi durumlar örnek gösterilebilir.
Anonim şirketlerde haklı sebeple fesih kurumunun, kişi ortaklıklarının haklı sebeple feshinden ayrılması gerekir. Kişi ortaklıklarında haklı sebeple fesih davasının düzenlenme amacı, ortaklığı oluşturan ve devamını sağlayan işbirliği ve güven unsurlarının ortadan kalktığı veya önemli ölçüde zayıfladığı hallerde, ortaklığı bu şekilde devam ettirmenin ortaklar için çekilmez olması durumunda, ortaklara, ortaklığı sona erdirme imkanı tanımaktır. Kişi ortaklıklarında, ortaklar arasındaki güven ilişkisi ve yoğun işbirliği sebebiyle, haklı sebeple feshi dava hakkı, anonim şirketten farklı olarak, ortaksal bir haktır. Çoğunluk prensibine göre yönetilen ve bir sermaye ortaklığı olan anonim şirkette ise haklı sebeple feshi dava hakkı ortaksal bir hak olarak değil azınlık hakkı olarak düzenlenmiştir(bkz. ŞAHİN, Ayşe; Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, Vedat Kitapçılık, 1. Bası, İstanbul 2013, s. 13 vd;).
Anonim şirketlerde fesih davasının amacı ve korumaya aldığı menfaatler azınlık hakkı niteliğine bağlı olarak şekillenir. Bu davada temel amaç; azınlık pay sahiplerinin özellikle çoğunluğun kötüye kullanım teşkil eden davranışlarına karşı etkin şekilde korunmasıdır. Bu dava hakkı; anonim şirketlerde çoğunluğun gücünü sürekli olarak kötüye kullanması ve azınlık pay sahiplerinin haklarını ihlal etmesi durumunda; azınlığın yasal veya sözleşmeye dayalı başkaca hukuki yol bulamamaları veya başvurulan yolların sonuç üretmemesi halinde, azınlığın menfaatleri yönünden hukuki güvenliği sağlama işlevine sahiptir. Davanın bir diğer amacı; pay sahiplerinin ortaklıkta meydana gelen ve çoğunluğun kötüye kullanımı kaynaklı olmayan başka menfaatlerinin ihlallerine karşı da korunmalarıdır. Ancak ileride gerçekleşmesi ihtimali bulunan ve haklı sebep teşkil edecek olguların ortaya çıkmasına engel olmak, muhtemel ihlallerin gerçekleşmesini önlemek bu davanın amacı dahilinde değildir. Fesih hakkı; diğer azınlık haklarından farklı olarak azınlığa doğrudan doğruya mahkemeye başvurma imkanı tanıyan koruyucu nitelikte bir yenilik doğuran dava hakkıdır. İçeriği kesin olarak belirlenemeyen haklı sebeplerin, pay sahiplerinin iradelerine bağlı olarak değil, hakim tarafından takdir yetkisi çerçevesinde tespit edilmesi ve hukuki durumda yenilik doğurarak üçüncü kişileri de etkileyen sonuçların hakim kararına bağlı olarak ortaya çıkması gerekir(bkz. PULAŞLI, Hasan; Şirketler Hukuku Genel Esaslar, Güncellenmiş ve Genilletilmiş 7. Bası, Adalet Yayınevi, Ankara, 2021, s.616 vd.); ŞAHİN, Ayşe; a.g.e., s.51 vd) Anonim şirketlerde haklı sebeple fesih davasını öngören TTK’nun 531 maddesinde haklı veya önemli sebeplerden ne anlaşılması gerektiği düzenlenmemiş olup, bu dava hakkı her somut olayın özelliklerine göre ve hakkın kötüye kullanılması yasağı çerçevesinde yorumlanmalıdır. Azınlık ile çoğunluk pay sahipleri arasındaki menfaatler değerlendirilirken, somut olayın unsurları ve özellikle ekonomik ve sosyal sonuçlar gözden uzak tutulmamalıdır. Zira yukarıda da ifade edildiği üzere bir anonim şirketin feshi; sadece pay sahiplerini değil, “diğer menfaat sahipleri” olarak adlandırılacak üçüncü kişileri de etkileyecek ekonomik ve sosyal sonuçlara neden olacaktır(bkz. PULAŞLI; a.g.e., s.617) Anonim şirket çoğunluk prensibinin geçerli olduğu bir sermaye şirketi olması sebebiyle; pay sahiplerinin kendi aralarında söz konusu olabilecek fikir ayrılıkları veya ihtilaflar kural olarak feshe dayanak teşkil eden bir haklı sebep olamazlar(bkz. ERTAN, Füsun Nomer; Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi Davası – TTK m. 531 Üzerine Düşünceler; İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt:73, Sayı:1, Yıl:2016, s.421-440, s.426)
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar çerçevesinde; anonim şirketlerde haklı sebeple fesih kurumunun; azınlık pay sahiplerine tanınmış bir dava hakkı olduğu, başka ifade ile ortaksal bir hak olmadığı, fesih davasının son çare niteliğinde ikincil bir dava olduğu ve bu dava hakkının öngörülmesinin temel amacının, anonim şirketlerde çoğunluğun gücünü sürekli olarak kötüye kullanması ve azınlık pay sahiplerinin haklarını ihlal etmesi durumunda; azınlığın yasal veya sözleşmeye dayalı başkaca hukuki yol bulamaması veya başvurulan yolların sonuç üretmemesi halinde, azınlığın menfaatleri yönünden hukuki güvenliği sağlamak olduğu, haklı sebebin azınlık için ortaklığı bu şekilde devam ettirmeyi çekilmez kılmasının gerektiği, azınlığın menfaatinin, ortaklığın devamına ilişkin menfaatlerin üzerinde olması gerektiği sonuçlarına ulaşılacaktır. Hakim tarafından haklı sebep olarak ileri sürülen vakıalar değerlendirilirken bu ilkeler de göz önünde bulundurulmak durumundadır.
Somut olayda; asıl ve birleşen dava davacıları, bir aile şirketi olan davalı anonim şirketin toplam yüzde elli pay sahibi olan ortaklarıdır. Asıl ve birleşen davalarda haklı sebep olarak ileri sürülen hususlar; davalı şirketin diğer yüzde elli pay sahini ortakları ile asıl ve birleşen davacılardan oluşan yüzde elli pay sahipleri arasındaki anlaşmazlıklara dayandırılmaktadır. Yukarıda yapılan tüm teorik açıklamalar çerçevesinde; somut olayda TTK 531 maddesinde ifadesini bulan bir azınlık hakkı ihlalinden bahsetmek mümkün görünmemektedir. Davalı şirketin getirtilerek incelenen sicil kayıtları ve dosya arasına alınan tüm Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi örneklerinden, şirket olağan genel kurul toplantılarının yapıldığı, asıl ve birleşen davacılardan oluşan yüzde elli pay sahipleri ile diğer yüzde elli pay sahiplerinin şirket yönetiminde eşit yetkiye sahip oldukları, gerek yönetim kurulunda gerekse genel kurulda eşit güce sahip bulundukları, dinlenen tanık anlatımları ve dosya arasına alınan ceza davaları kapsamından, eşit paya sahip ortaklar arasında husumete varan ailevi bir anlaşmazlığın mevcut olduğu açık ise de; bu durumun şirketin ticari faaliyetlerinde herhangi bir aksamaya sebep olmadığı açıktır. Aile tipi anonim şirketlerde aile bireyleri arasındaki ilişkilerin bozulmuş olması tek başına bağımsız bir haklı sebep teşkil etmez. Ancak diğer başka sebeplerin varlığı halinde de dikkate alınmak durumundadır( bkz.PULAŞLI, a.g.e., s.623, ERTAN, a.g.m, s421). İstanbul merkezli davalı şirketin incelene sicil kayıtlarından; …, …, … ve …’da şubeleri ve otelleri bulunan, turizm alanında istihdam yaratan, aile bireyleri arasındaki husumete rağmen ticari faaliyetinde aksama yaşanmayan bir anonim şirket olduğu, aile bireyleri arasındaki anlaşmazlığın; şirket organlarının işleyişine ve şirketin ticari faaliyetine doğrudan olumsuz bir etkisinin bulunmadığı, genel kurulun toplanmasına, yönetim kurulunun karar almasına engel teşkil etmediği, şirket işleyişini kilitleyecek ve şirketin ticari amacına ulaşmasını önemli ölçüde zorlaştıracak mahiyette bulunmadığı anlaşılmıştır. Şu halde eşit sermayeye sahip aile bireyleri arasındaki anlaşmazlığın tek başına haklı sebep olarak kabulü mümkün değildir. İzah edilen bu gerekçelerle asıl ve birleşen davaların reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. Kısa kararda sehven sadece davanın reddine denişmiş ise de; bu maddi hata gerekçeli kararda düzeltilmiştir.
H Ü K Ü M /Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl ve birleşen davaların REDDİNE,
2- Asıl davada karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 59,30-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 35,90′ TL harçtan mahsubu ile artan 23,40-TL harcın asıl davacıdan tahsiline ile hazineye irat kaydına,
3-Birleşen davada karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 59,30-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 54,40-TL harçtan mahsubu ile artan 3,90-TL harcın asıl davacıdan tahsiline ile hazineye irat kaydına,
4-HMK 333.maddesi gereğince asıl ve birleşen davalarda asıl ve birleşen davacılar tarafından yatırılan gider avanslarından bakiye avansın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde asıl ve birleşen davacılara iadesine,
5- Asıl ve birleşen davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
6- Asıl ve birleşen davalarda davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından ve yatırılan gider avansı bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
Dair asıl ve birleşen davacılar vekili, asıl ve birleşen davalı temsil kayyumu ve Feri müdahiller vekili yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinde itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/09/2021

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır