Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1002 E. 2020/246 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1002 Esas
KARAR NO : 2020/246

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 22/10/2018
KARAR TARİHİ : 05/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; 28/02/2017 tarihinde …’ün sevk ve idaresindeki … plakalı traktör ile müvekkilinin üzerinden geçmesi üzerine yaralanması trafik kazası meydana geldiğini, kazaya sebebiyet veren aracın sigortalı olmaması nedeniyle müvekkilinin zararlarından …ı’nın sorumlu olduğunu, Osmaniye … Ağır Ceza Mahkemesinin… Esas sayılı dosyası ile dava konusu kaza sebebiyle yargılama yapıldığını, müvekkilinin dava harçlarını karşılayacak ekonomik durumunun mevcut olmadığından bahisle adli müzaheret taleplerinin bulunduğunu, şimdilik 5.000,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; davacının kasten yaralanmış olması sebebiyle müvekkil kurumun sorumluluğu bulunmadığını, müvekkili aleyhine hüküm kurulması halinde, zarar görenin kusuru oranında tazminattan indirim yapılması gerektiğini, davacının kalıcı sakatlık tazminatı talebi için “Özürlülük ölçütü, sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkında yönetmeliği”ne göre kişinin kalıcı bir sakatlığının olup olmadığı tespit edilmesi gerektiğini, davacının tüm tedavileri tamamlandıktan sonra sakatlığın 12 ay boyunca stabil ve kalıcı olması gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatı trafik sigortası genel şartlarının A.2.d maddesindeki zarar tanımına girmediğini, geçici işgöremezlik tazminatı A.5 teki teminat türlerinde sayılmamış ve A.6.k maddesinde teminat dışı haller arasında sayıldığını, bu nedenle geçici iş göremezlik zararından müvekkili kurumun sorumluluğunun bulunmadığını, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarı tespit edilerek müvekkil kurum tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, müvekkilinin sorumluluğunun poliçedeki teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, davacı tarafın kaza tarihinden itibaren avans faizi talebi haksız olduğunu müvekkil aleyhine karar verilmesi halinde ancak dava tarihinden itibaren ve ancak yasal faiz oranlarına hükmedilmesi gerektiğini, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava; trafik kazası nedeniyle maddi tazminat davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konularının;dava konusu kazada tarafların kusur durumunun ne oluğu, davacının yaralanması nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik zararının oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise maddi tazminat tutarının ne olduğu, bu zararın davalıdan talep edilip edilemeyeceği noktalarında toplandığı tespit edilmiştir.
… Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 12/04/2019 tarihli cevabi yazısında davacı …’e 01/12/2018 tarihinden itibaren 4/b kapsamında maluliyet aylığı bağlandığı, ayrıca herhangi bir iş göremezlik ödemesi yapılmadığı bildirilmiştir.
Mahkememiz dosyasında bekletici mesele yapılan Osmaniye … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas, … Karar sayılı ilamının kesinleştiği görülmüştür. İncelenmesinde, sanık … hakkında …’ü kasten öldürmeye teşebbüs suçundan mahkumiyet karar verildiği, olayın sanığın tarlasını sürerken, çıkan sınır tartışması üzerine traktörünü … üzerine sürmek suretiyle geçekleştiğinin kabul ediliği anlaşılmıştır.
Dava, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91 ve devamı maddeleri ile 97 maddesi ve 5634 Sayılı Kanun’un 14. maddesi kapsamında, zorunlu mali sorumluluk sigortacısına yönelik maddi tazminat talepli eda davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, dava konusu kazada tarafların kusur durumunun ne oluğu, davacının yaralanması nedeniyle sürekli iş göremezlik zararının oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise ise maddi tazminat tutarının ne olduğu, davalıların bu zarardan sorumlu olup olmadıkları noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85 maddesinde düzenlenen motorlu araç işleten ile araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluğunun hukuki niteliği ise kural olarak tehlike sorumluluğudur. Mezkur Kanunun 85/1 maddesi uyarınca “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” Yine aynı kanunun 58/son maddesi uyarınca “İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” Bu düzenlemeler kapsamında motorlu araç işletenin veya teşebbüs sahibinin, motorlu aracın işletilmesi nedeniyle ortaya çıkan zararlardan sorumluluğu kusur(haksız fiil) sorumluluğu olmadığı gibi, objektif özen yükümlülüğünün ihlaline dayanan olağan sebep sorumluluğu niteliğinde de değildir. Tehlike sorumluluğu niteliğindeki bu sorumluluğun doğması için, motorlu aracın işletilmesine özgü tipik tehlikenin gerçekleşmesi yeterli olup motorlu araç işletenin veya teşebbüs sahibinin kusuru yahut objektif özen yükümlüğünü ihlali aranmaz. Motorlu taşıt işletenin olağan sebep sorumluluğu istisna olup 2918 Sayılı Kanun’un 85/3 fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre işletme haline olmayan bir motorlu aracın sebep olduğu trafik kazasından dolayı işletenin sorumlu tutulabilmesi için, zarar görenin, kazanın oluşumunda işleten veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere ilişkin bir kusurun varlığını veya araçtaki bozukluğun kazaya sebep olduğunu ispat etmesi gerekir. Somut olayda meydana gelen trafik kazası aracın işletilmesi sırasında meydana geldiğinden, işletenin sorumluluğunun tehlike sorumluluğu olduğunda şüphe yoktur. Bu sebeple işleten ancak kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesi ile motorlu araç işleten veya teşebbüs sahibine zorunlu mali sorumluluk sigortası yapma mecburiyeti getirilmiştir. Bu düzenleme ile sigortacının, motorlu taşıt işletenin veya teşebbüs sahibinin motorlu taşıtın işletilmesinden doğan sorumluluğunu teminat ile sınırlı olmak üzere karşılaması amaçlanmıştır. Aynı kanunun 92 maddesinde ise zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı tahdidi biçimde sayılmıştır. Maddeye göre; aşağıdaki hususlar zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumluluğu dışındadır:
“a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,
c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,
d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,
e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f) Manevi tazminata ilişkin talepler.
g) Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri,
h) İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri,
i) Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.”
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesinde; ” Bu Kanunun 13’üncü maddesi, 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve 10.7.2003 tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ile ihdas edilen zorunlu sorumluluk sigortaları ile bu Kanunla mülga 21.12.1959 tarihli ve 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu çerçevesinde ihdas edilmiş olan zorunlu sigortalara ilişkin olarak aşağıdaki koşulların oluşması halinde ortaya çıkan zararların bu sigortalarla saptanan geçerli teminat miktarlarına kadar karşılanması amacıyla Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği nezdinde …ı oluşturulur. Hesaba;
a) Sigortalının tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar için,
b) Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için, …” başvurulabileceği öngörülmüştür.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK)’nun 2. maddesinde bu Kanunun, karayollarında uygulanacağı belirtildikten sonra, bu kural biraz daha genişletilerek aynı maddenin (a) ve (b) fıkralarındaki durumlarda da uygulanabileceği öngörülmüş; karayolu tanımına girmediği halde genel trafiğin kullanımına açık olan yerler “karayolu gibi” kabul edilmiştir. Bu bağlamda, karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile, erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı; bu haliyle, toplu trafiğin bulunduğu yerler ile karayoluyla bağlantısı olan yerlerin de bu kapsama alındığı belirtilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler gereğince kamunun yararlandığı tüm yollar karayolu tanımı içindedir. Bu açıdan karayolunda taşıt trafiğine kamu yönetimince izin verilip verilmemesi önemli olmayıp fiilen bu amaçla kullanılması yeterlidir. Yine karayolu zemininin asfalt, beton, taş veya toprak olması arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Bu açıdan köy, orman, dağ, tarla ve yayla yolları da karayoludur. Karayolları Trafik Kanunu’nun uygulanması için kazanın mutlaka karayolunda meydana gelmesi gerekmeyip karayolu ile bağlantısı olan, bir alanda meydana gelmesi halinde de karayolunda meydana gelmiş gibi kabul edilmektedir. (bkz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 2017/12156 esas, 2019/7444 Karar sayılı ilamı).
Somut olayda ise, ceza dosyası kapsamındaki, olay yeri gördü tutanağı, keşif tutanağı ve olayın kabulünün de anlatıldığı gerekçeli karar içeriğinden, kasten öldürmeye teşebbüs eyleminin tarla içerisinde meydana geldiği, karayolu ile bağlantısı olan bir alanda meydana gelmediği, yukarıda izah edilen karayolu tanımına girmediği, bu haliyle KTK kapsamında davalının sorumluluğuna gidilemeyeceği anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın Reddine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 54,40-TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan tahsiline, peşin alınan 44,40-TL harçtan mahsubu ile bakiye 10,00-TL karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 3.400,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından geriye kalan kısmının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davalı tarafça yatırılan gider avansı ve yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
Davalı tarafından bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,

Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.

Katip
e-imzalı

Hakim
e-imzalı