Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/96 E. 2018/624 K. 06.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/96 Esas
KARAR NO : 2018/624
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 30/01/2017
KARAR :USULDEN RED- GÖREVSİZLİK
KARAR TARİHİ : 06/06/2018
Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; davacı müvekkilinin …’tan alacağına mahsuben … Şti keşideli 40.000 TL meblağlı 20/06/2009 tarihli senedi aldığını, senedin… Şti emrine yazılı olup ciro yoluyla son olarak müvekkile geldiğini, davacı müvekkilinin davalı borçluyu ve çek keşidecisini tanımadığını, kendisinin iyi niyetli hamil olup senet bedelini kendisinden önceki cirantalardan olan davalıdan da talep hakkının bulunduğunu, senet vadesi geçtiği halde uzun süre ödenmediğinden senet bedelini tahsil etmek için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas numaralı icra dosyasıyla icra takibi yaptığını, senedin kaybolduğu için 3 yıllık süre içinde işleme konulamadığını daha sonra senet bulununca davacının icra takibi başlattığını, fakat davalının takip konusu senedi hatırlamadığı gerekçesiyle borca itiraz ettiğini, ancak senetle ilgili herhangi bir imza ya da ödeme itirazında bulunmadığını, davalının sırf zaman kazanmaya yönelik olarak aleyhine yapılan icra takibine ve borca itiraz ettiğini, dolayısıyla davalının söz konusu senet nedeniyle davalı müvekkile borçlu olduğundan borca ve ferilere yapılan itirazın haksız ve mesnetsiz olduğunu beyan ederek davalının itirazının iptali ile takibin asıl alacak, faiz ve feriler yönünden devamına, davacı lehine %20 inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleriyle ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının mündericatında ve derdest dava dosyası içinde yazılı delil başlangıcı yerine konulmak istenen senet aslı ve fotokopisi olmadığının, müvekkili ve …ŞTİ’nin ”Tarihini ve de tutarını alacaklısını unuttuğum böyle bir senedimin varlığını, cirantası olduğumu hatırlayamadığım ve ilamsız ödeme emrine ek olarak senedin fotokopisinin gönderilmediği böyle bir ödeme emrine karşı borca faize ve tüm fer’i lerine AYRICA ve AÇIKCA İTİRAZ EDİYORUM” şeklinde itirazda bulunduklarını, çünkü ödeme emrinde senet ilave edilmediğinden hem müvekkil hem de…ŞTİ adına yetkili vekaletiyle itirazda bulunduğunu, şimdiye kadar da icra dosyasının bu dava dosyası içine girmediğinden fazlaya ilişkin haklarını saklı tutttuklarını, kaybolan senet ile ilgili olarak kayıp ihbarı,iptal davasının açılıp açılmadığıda ayrıca araştırılması gereken bir husus olduğunu beyan ederek hala icra ve derdest dava dosyasına sunulmayan senet sebebiyle itirazın iptaline ve takibin devamına dayalı davanın bu aşamada ibhamiyet ifade etmesi ve illiyet bağı bulunmaması nedeniyle redddine , davacının %20 icra inkar tazminat ödemesine hükmedilmesine ,yargılama ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
* İstanbul … İcra Dairesinin …E. sayılı takip dosyası,
Davacı- tacir olmayan gerçek kişi alacaklı İstanbul … İcra Dairesinin…E. Sayılı takip dosyası ile davalı- tacir olmayan gerçek kişi borçlu aleyhine alacağının faizleri ile birlikte tahsili için ilamsız takip yapmıştır. Takip sebebi olarak zaman aşımına uğramış senet olarak belirtilmiştir.
Davacı tacir olmayan gerçek kişi son cirantadır bunun sonucu olarak taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığı da anlaşılmaktadır.
Davalı- borçluya ödeme emri tebliğ edilmiş, davalı- borçlu ödeme emrine 7 günlük yasal sürede itiraz etmiş ve takip durdurulmuştur.
Bunun üzerine davacı- alacaklı İİK m. 67 uyarınca 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın iptali davasını mahkememizde açmıştır.
Davalı taraf genel mahiyette iddia olunan vakıaları inkar etmekte, davanın reddini savunmaktadır.
Dava; taraflar arasındaki zaman aşımına uğramış senetteki ciranta ilişkisinden kaynaklanan ( taraflar arasında başkaca hukuki ilişki bulunmamakla ) alacak ilişkisinden kaynaklanan alacağa ilişkin davalının takip dosyasındaki itirazının iptaline, alacağın varlığına ve miktarına ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu … E. , … K., 09.11.2016 tarihli içtihadı iş bu davada değerlendirilmiştir.
Mahkemece toplanan delillere göre; davacının zaman aşımına uğramış çekte son ciranta olan tacir olmayan gerçek kişi olduğu, takibe konu senedin zamanaşımına uğramış olduğu, bu durumda davada TTK’da düzenlenen kambiyo hukukuna ilişkin hükümlerin uygulanamayacağı, davanın ticari dava niteliğinde olmadığı, davaya bakma görevinin asliye hukuk mahkemesine ait olduğu bu nedenle davanın görev nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
Hukuk mahkemelerinin hangileri olduğu ve bunların kuruluşu 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 4 ve 5 inci maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre asliye hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemelerinin görevleri dışında kalan ve özel hukuk ilişkilerinden doğan her türlü dava ve işler ile kanunların verdiği diğer dava ve işlere bakar. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2 nci maddesiyle de teyit edilmiştir. Anılan maddenin ikinci bendi Hukuk Muhakemeleri Kanununda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğunu vurgulamıştır. Asliye Ticaret Mahkemeleri de 5235 sayılı Kanunun üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinin 1 numaralı bendi uyarınca bu mahkemeler, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bir davanın ticari nitelikte olup olmadığı, bir diğer ifade ile asliye ticaret mahkemesinde görülüp görülmeyeceğinin belirlenmesi işi de Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesinde gösterilen ilkelere göre yapılmalıdır. Öğretide de benimsenen görüşe göre ticari davalar mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrılmaktadır. Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesinin 1 inci bendinin (a) alt bendi uyarınca bu Kanunda düzenlenen hukuk davaları mutlak ticari davalardır. Nispi ticari davalar ise konusu ne olursa olsun, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davalarıdır (TTK.m.4/1). Kanuni düzenleme uyarınca sadece mutlak ya da nispi ticari davalar asliye ticaret mahkemesinde görülürken, bunlar dışında kalan davalar (istisnalar saklı kalmak kaydıyla) asliye hukuk mahkemelerinde görülmelidir.
Hemen belirtmek gerekir ki itirazın iptali davaları takip hukuku kaynaklı, icra takibine sıkı sıkıya bağlı ve alacağın varlığını maddi hukuk kuralları çerçevesinde belirlemeye yarayan kendine özgü davalardır. Dava ile takip arasındaki bu sıkı ilişki nedeniyle dava konusu, ancak takip talepnamesinde yazılı alacak dayanağı, tutar ve benzeri talepler olabilir ve kural olarak ispat vasıtaları da bu çerçevede değerlendirilir.
Somut olayda davacı tarafça davalı aleyhine takip dosyası üzerinden genel haciz yolu ile icra takibinde alacağın kaynağı olarak zaman aşımına uğramış senet eklenmiştir.
Ödeme emrinin tebliği üzerine davalı borçlu tarafından icra dosyasına sunulan dilekçe ile özetle borcu olmadığını ileri sürülerek borca itiraz edilmiştir.
Takibe yönelik bu itiraz üzerine açılan eldeki davada, davacı vekili müvekkilinin son ciranta hamil olarak takip konusu bonoyu aldığını, senedin kaybolması nedeni ile zaman aşımı süresinin geçtiğini ve borçlu önceki cirantaya karşı giriştikleri takipte gönderilen ödeme emrine itiraz edildiğini, zamanaşımına uğramış bononun ticari davaya vücut verebileceğini ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkâr tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevabında itiraz dilekçesine paralel beyanla davanın reddini savunmuştur.
Takip talepnamesinde gösterilen alacağa, iddia ve savunma içerikleri ile özellikle bononun zamanaşımına uğradığının sabit olmasına ve tarafların benimsemesine göre takip konusu alacağın zaman aşımına uğramış senetteki cirantalar arası ilişkiye dayandığı tartışmasızdır.
Zaman aşımına uğramış bononun medeni usul hukuku anlamında yazılı delil başlangıcı olduğunda tartışma bulunmamaktadır.
Dosya kapsamına göre davacının zaman aşımına uğramış bonodaki davalı ile aralarındaki bu senetteki ciranta ilişkisine dayandığı, alacağa temel olan başkaca herhangi genel veya ticari sebebin bulunmadığı, senede bir kambiyo senedi olarak değil bir ispat vasıtası olarak dayanıldığı, davalının da bu çerçevede savunmasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Somut olay bakımından zamanaşımına uğramış bono ile ilgili Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin tartışılması ve değerlendirilmesi gerekmemektedir. Kaldı ki dava, Türk Ticaret Kanununun 778 inci maddesi atfıyla bonolar için de uygulanan ve poliçelerde sebepsiz zenginleşmeyi düzenleyen 732 nci maddesine dayalı bir istemi de içermemektedir. Bu haliyle somut uyuşmazlık zaman aşımına uğrayan senet nedeni ile başkaca bir dayanak olmaksızın – hukuki ilişki bulunmaksızın son cirantanın önceki cirantadan talepte bulunulup bulunulmayacağı noktasında toplandığından, uyuşmazlığın çözümünde mahkememizce kambiyo senetlerine ilişkin kurallar tartışılmamış, zamanaşımına uğradığı için bono vasfını kaybetmiş belgeyi taraflar arasındaki hukuki ilişkinin bulunması halinde delil olarak değerlendirerek bir sonuca varılması gerektiği anlaşılmıştır.
Bu belirlemeye göre uyuşmazlığın zaman aşımına uğramış bonodan dolayı ciranta ilişkisinden kaynaklandığı başkaca hukuki ilişkiye dayanmadığı ve davanın ticari dava sayılamayacağı sonucuna varılmaktadır.
Varılan sonuçlar bir arada değerlendirildiğinde işin ticari nitelikte olmadığı, davanın da mutlak ya da nispi ticari dava sayılamayacağı anlaşıldığından davanın asliye ticaret mahkemesinde değil asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu … E. , … K., 09.11.2016 tarihli içtihadında belirtildiği üzere, Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında uyuşmazlığın çözümünde zamanaşımına uğramış bono ile ilgili Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin değerlendirilmesinin gerektiği, bu nedenle eldeki davanın mutlak ticari dava olduğu ve asliye ticaret mahkemesinin görevsizlik kararı vermesinin hatalı olduğu görüşü dile getirilmiş ise de bu görüş kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmemiştir.
Sonuç olarak; hukuk mahkemelerinin hangileri olduğu ve bunların kuruluşu 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 4 ve 5 inci maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre asliye hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemelerinin görevleri dışında kalan ve özel hukuk ilişkilerinden doğan her türlü dava ve işler ile kanunların verdiği diğer dava ve işlere bakar. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2 nci maddesiyle de teyit edilmiştir. Anılan maddenin ikinci bendi Hukuk Muhakemeleri Kanununda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğunu vurgulamıştır. Asliye Ticaret Mahkemeleri de 5235 sayılı Kanunun üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinin 1 numaralı bendi uyarınca bu mahkemeler, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bir davanın ticari nitelikte olup olmadığı, bir diğer ifade ile asliye ticaret mahkemesinde görülüp görülmeyeceğinin belirlenmesi işi de Türk Ticaret Kanununun 4 üncü madde-sinde gösterilen ilkelere göre yapılmalıdır. Öğretide de benimsenen görüşe göre ticari davalar mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrılmaktadır. Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesinin 1 inci bendinin (a) alt bendi uyarınca bu Kanunda düzenlenen hukuk davaları mutlak ticari davalardır. Nispi ticari davalar ise konusu ne olursa olsun, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davalarıdır (TTK.m.4/1). Kanuni düzenleme uyarınca sadece mutlak ya da nispi ticari davalar asliye ticaret mahkemesinde görülürken, bunlar dışında kalan davalar (istisnalar saklı kalmak kaydıyla) asliye hukuk mahkemelerinde görülmelidir. Tarafları tacir olmayan ve zaman aşımına uğramı senetteki ciranta ilişkisinden kaynaklanan alacak davası genel hükümlere göre çözülür. İş bu dava yukarıdaki açıklamalara da dikkat edildiğinde ticari dava değildir. Bu nedenle mahkememizce Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu kabul edilmiştir. Gelen müzekkere cevaplarından tarafların tacir olmadığı, gerçek kişi oldukları, alacağın zaman aşımına uğramış senetteki ciranta ilişkisinden kaynaklandığının başkaca herhangi bir hukuki ilişkinin bulunmadığının ileri sürüldüğü, takip incelendiğinde de alacağın ticari alacak olmadığı anlaşılmaktadır. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; 6100 Sayılı HMK.nun 1. maddesine göre, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, m.2 gereğince asliye hukuk mahkemelerinin de görevi belirlendiğine göre; aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca dava şartı olan bu husus, HMK.nun 115/1 maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılmıştır. Mahkememiz davaya bakmakla görevsiz olup, bu dava şartı noksanlığının sonradan giderilmesi de mümkün olmamakla, davanın saptanan dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK.nun 115/2 maddesi uyarınca usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının mahkememizin görevsiz olması nedeniyle usulden reddine,
2-HMK.nun 20. mad. uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin usulen başvurusu halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE gönderilmesine,
3- Yargılama giderlerinin görevli mahkemesince hüküm altına alınmasına, HMK 20 maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde başvuru yapılmaz ise davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği ve yargılama giderleri konusunda karar verileceğinin ihtarına,
Dair, tarafların yokluğunda mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
Hakim …
¸e-imzalıdır