Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/936 E. 2018/787 K. 11.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/644 Esas
KARAR NO : 2018/627
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 17/07/2017
KARAR :USULDEN RED-GÖREVSİZLİK
KARAR TARİHİ : 06/06/2018
Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; davalının 27/12/2012 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davacıdan alacağı olmamasına rağmen icra takibi başlattığını, davacının ödeme emrinin muhtarlığa bırakıldığından haberdar olamadığını, takip kesinleştikten sonra davalı müvekkilinin ve sahibi olduğu… Şti’nin; … Bankası A.Ş, … Bankası A.Ş,… Bankası A.Ş,…Bankası A.Ş, …bank A.Ş,…bank A.Ş,… Bank A.Ş, … Bank A.Ş,…bank A.Ş, …bank A.Ş, …Bankası A.Ş, … ve şirketinin tüm bankalardaki hesaplarına haciz ve bloke konulduğundan çek koçanı alamadığını ve hesaplarının bulunduğu …Bankasından da çek koçanı alamadığını ve bu nedenle ödemelerini de yapamadığını, mal satın alamadığını, daha sonra davacı tarafından İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında davalıya karşı borçlu olmadığına dair menfi tespit davası açtığını, dava sonunda davacının davalıya borçlu olmadığına karar verildiğini, davacının bankalardaki haksız haciz ve blokeler yüzünden bankalar nezdinde ve iş yaptığı firmalar nezdinde ticari itibarı sarsıldığını ve haciz ve blokeler dolayısıyla işleri bozulunca ödemelerini yapamadığını, ruhsal bunalıma girdiğini, psikolojisinin bozulduğunu, davacının haksız hacizler nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığını, davacının büyük manevi sıkıntı içine girdiğini, acı ve ızdıraba boğulduğunu adete yıkıldığını, garç ve masraflardan muaf tutulmasını talep ettiklerini beyan ederek davalının haksız icra takibi ile davacının ve sahibi olduğu şirketin hesaplarına haciz ve bloke konulması nedeniyle 6100 Sayılı Yasanın 107. Maddesine göre belirlenecek maddi zararın takip tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizle birlikte yargılama giderleri ve avukatlık ücreti ile birlikte davalıdan tahsiline, davacının haksız hacizler nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğramış olduğundan davacı için 10.000 TL manevi tazminatın icra takip tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizle birlikte yargılama giderleri ve avukatlık ücreti ile birlikte davalıdan tahsiline ve adli yardım talebinin geçici olarak kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Davacının müvekkil davalı aleyhine, haksız takip ve haciz sebebiyle 02.09.2013 tarihinde menfi tespit davası açtığını, yani davacı tarafın zararı ve tazminat yükümlüsünü en geç bu tarihte öğrendiğini, davanın 14.07.2015 tarihinde karara bağlandığını ve 26.10.2015 tarihinde kesinleştiğini, davacı tarafın dava dilekçesinde banka hesaplarına konulan hacizler sebebiyle zarara uğradığını açıkça beyan ettiğini, bu durumda davacı tarafın aslında 02.09.2013 tarihinde açmış olduğu menfi tespit davasından daha önce zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiğini açıkça ikrar ettiğini, davacı tarafın zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarih üzerinden 2 yıldan fazla bir zaman geçtikten sonra işbu tazminat davasını açmış olduğundan, tazminat talebinin zamanaşımına uğradığını, işbu sebeple öncelikle davacının açmış olduğu bu tazminat davasının zamanaşımı sebebi ile reddini talep ettiklerini, müvekkilinin tacir olmadığını, esnaf olduğunu, taraflar arasındaki bu davanın ticari bir dava olmadığından Ticaret Mahkemesinin görevli olmadığını, bu davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, işbu sebeple görevsizlik itirazınınkabulü ile dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep ettiklerini, ayrıca davacı tarafın, şahıs olarak müstakil bir ticari faaliyeti olmamasına ve sadece yetkilisi olduğu dava dışı …Şti.’nin ayrı bir tüzel kişilik olarak ticari faaliyet göstermesine rağmen, kendisinin şahsi olarak nasıl bir zararı olduğunu da somut olarak ispat etmesi gerektiğini, davacının mahkemeye sunmuş olduğu takip tarihinden önceki 2011 yılı banka hesap ekstrelerinin incelenmesinden de açıkça anlaşılacağı üzere, davacının veya yetkilisi olduğu davadışı …Şti.’nin öyle pek fazla bir mal alım-satımının olmadığını, hesap ekstresindeki hareketlerin büyük çoğunlukla kira, telefon, elektrik, su, vergi ödemeleri ile davacı ile yetkilisi olduğu şirket arasındaki havalelerden oluşan adeta dar alanda kısa paslaşmalar şeklinde olduğunu, yani davacının veya şirketinin ticari faaliyetinin takip öncesi 2011 yılında da neredeyse yok denecek kadar az olduğunu, banka hesap hareketlerinin davacı tarafın beyan ettiğinin aksine, hacizler öncesi, öyle ahım şahım bir mal alım-satım trafiğini göstermediğini, bu durumda davacının hacizler sebebiyle nasıl bir ticari itibar kaybına uğradığının da banka hesap ekstrelerinden pek anlaşılamadığını, bu hususun davacı tarafın hacizler sebebiyle değil, kendi yapmış olduğu kötü niyetli hareketler, yani mal aldığı insanların parasını ödememesi sebebiyle, ticari itibar kaybına uğradığına dair beyanlarını doğruladığını, davacının menfi tespit davasındaki kötü niyetini müvekkil aleyhine mahkememizde manevi tazminat davası açarak da gösterdiğini, davacı aleyhine yapılan icra takibinde asıl alacak miktarının 6.185 TL, banka hesabında bulunan ve haciz konulan miktar ise 4.534,65 TL olduğunu, davacının icra borcunun masraflarla ( asıl alacağın %12 si oranında icra av.ücreti ve %9,1 tahsil harcı vs.masraf) birlikte toplamda yaklaşık 7.500 TL olduğunu, davacının hesabında 4.534 TL olduğunu ve 2.966 TL. daha ödeyerek banka hesaplarına konulan hacizleri kaldırma imkanı olduğunu, buna rağmen davacının 2.966 TL daha ödeyemediği için bankalar ve iş yaptığı firmalar nezdinde ticari itibarının sarsıldığı ve konulan haciz sebebiyle borcunu ödeyemediği ve ruhsal bunalıma girerek psikolojisinin bozulduğu iddialarının gerçeklerden ziyade, trajik bir film senaryosunu andırdığını, davacının bu miktar için ticari hayatının bittiği iddialarının hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi ticari hayatın mantığına da aykırı olduğunu beyan ederek davacının haksız davasının reddine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir: Davacı tacir olmayan gerçek kişi, haksız icra takibi nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararının tazminini talep etmektedir. Davalı tacir olmayan taraf, genel mahiyette davanın reddinin gerektiğini savunmuştur. Dava, haksız icra takibi nedeni ile uğranılan maddi ve manevi zararın tazminine ilişkindir. Hukuk mahkemelerinin hangileri olduğu ve bunların kuruluşu 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 4 ve 5 inci maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre asliye hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemelerinin görevleri dışında kalan ve özel hukuk ilişkilerinden doğan her türlü dava ve işler ile kanunların verdiği diğer dava ve işlere bakar. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2 nci maddesiyle de teyit edilmiştir. Anılan maddenin ikinci bendi Hukuk Muhakemeleri Kanununda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğunu vurgulamıştır. Asliye Ticaret Mahkemeleri de 5235 sayılı Kanunun üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinin 1 numaralı bendi uyarınca bu mahkemeler, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bir davanın ticari nitelikte olup olmadığı, bir diğer ifade ile asliye ticaret mahkemesinde görülüp görülmeyeceğinin belirlenmesi işi de Türk Ticaret Kanununun 4 üncü madde-sinde gösterilen ilkelere göre yapılmalıdır. Öğretide de benimsenen görüşe göre ticari davalar mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrılmaktadır. Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesinin 1 inci bendinin (a) alt bendi uyarınca bu Kanunda düzenlenen hukuk davaları mutlak ticari davalardır. Nispi ticari davalar ise konusu ne olursa olsun, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davalarıdır (TTK.m.4/1). Kanuni düzenleme uyarınca sadece mutlak ya da nispi ticari davalar asliye ticaret mahkemesinde görülürken, bunlar dışında kalan davalar (istisnalar saklı kalmak kaydıyla) asliye hukuk mahkemelerinde görülmelidir. Tarafları tacir olmayan ve haksız fiil niteliğindeki haksız hacizden kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini davası genel hükümlere göre çözülür. İş bu dava yukarıdaki açıklamalara da dikkat edildiğinde ticari dava değildir. Bu nedenle mahkememizce Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu kabul edilmiştir. Gelen müzekkere cevaplarından tarafların tacir olmadığı, gerçek kişi oldukları, tazminatı haksız haciz işleminden kaynaklandığının ileri sürüldüğü, takip incelendiğinde de alacağın ticari alacak olmadığı anlaşılmaktadır. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; 6100 Sayılı HMK.nun 1. maddesine göre, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, m.2 gereğince asliye hukuk mahkemelerinin de görevi belirlendiğine göre; aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca dava şartı olan bu husus, HMK.nun 115/1 maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılmıştır. Mahkememiz davaya bakmakla görevsiz olup, bu dava şartı noksanlığının sonradan giderilmesi de mümkün olmamakla, davanın saptanan dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK.nun 115/2 maddesi uyarınca usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının mahkememizin görevsiz olması nedeniyle usulden reddine,
2-HMK.nun 20. mad. uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin usulen başvurusu halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE gönderilmesine,
3- Yargılama giderlerinin görevli mahkemesince hüküm altına alınmasına, HMK 20 maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde başvuru yapılmaz ise davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği ve yargılama giderleri konusunda karar verileceğinin ihtarına,
Dair, tarafların yokluğunda, mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
Hakim …
¸e-imzalıdır