Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/835 E. 2019/177 K. 20.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/835 Esas
KARAR NO : 2019/177
DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 27/09/2017
KARAR :GÖREVSİZLİK NEDENİYLE USULDEN RED
KARAR TARİHİ: 20/02/2019
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle;Müvekkili … tarafından davacıya bir makine sipariş verildiğini, bu sipariş kapsamında davalı “Tuvale basılan resimlerin çerçevenin üzerine gerilmesini sağlayacak makine” imalatını yapmayı kabul ve taahhüt ettiğini, makinenin davalı tarafından yapılacağı ve teslimatın 28/02/2017 günü yapılacağı ve diğer şartlar konusunda taraflar mutabık kaldığını, bu mutabakat üzerine müvekkili davalının … Bankası’nda bulunan hesabına üç parça halinde ödeme yaptığını, bu durumun banka kayıtlarının celbi durumunda açıkça görüleceğini, Müvekkili davalıya Amerika Birleşik Devleti’ndeki hesabından …Bofaus3nbxxx … konfirmasyon numarası ile 19/12/2016 günü 10.000 Amerikan Dolar, Amerika Birleşik Devleti’ndeki hesabından … Bofaus3nbxxx …konfirmasyon numarası ile 01/02/2017 günü 5.000 Amerikan Doları, Amerika Birleşik Devleti’ndeki hesabından … Bofaus3nbxxx … konfirmasyon numarası ile 27/03/2017 günü 3.040 Amerikan Doları olmak üzere toplamda 18.040 Amerikan Doları ödeme yaptığını, davalı tarafın bu süreçte bugün-yarın diyerek imalatı ve dolayısıyla teslimatı yapmadığını, gelinen aşamada sözlü biçimde işi yapmayacağını müvekkiline belirttiğini, kendisine verilen paraları iade etmekten imtina ettiğini, bunun üzerine müvekkili tarafından davalıya noter kanalıyla ihtar çekildiğini, İhtarnamede işin yapılmamasından kaynaklı olarak yapılan ödemeler ve zararın talep edildiğini, davalı yanın müvekkili yeterli ödeme yapılmadığı için işi teslim etmediğini belirttiğini, davalı yanın açıkça kötü niyetli davranarak fırsatçılık yaptığını, müvekkilinden haksız biçimde 18.040 USD aldığını ve kendisine yarar sağladığını, müvekkilden aldığı ücrete karşılık yapması gereken makineyi yapmadığını, teslim etmeyeceğnii ve kendisine yapılan ödemeleri aldığını da müvekkili gönderdiği ihtarnamede açıkça kabul ettiğini, Müvekkilinin davalının yanına …, … ve … isimli kişilerle giderek uzlaşmaya çalıştığını ve teslimat konusunda görüşmeler yaptığını, bu kişileri tanık olarak gösterdiklerini, davalarının kısmi dava olduğunu ilerleyen aşamalarda ıslah yoluyla arttırılacağını, fazlaya ilişkin tüm talep ve dava haklarının saklı kalmak kaydıyla davalı yanın haksız biçimde alıp iade etmediği 18.040 Amerikan Dolarının kısmi dava yoluyla şimdilik 3.000 Amerikan Dolarının temerrüt tarihinden itibaren bir yıllık döviz mevduatına uygulanan en yüksek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle;Davacı makine sipariş vermesi ve 28/02/2017 günü teslimi konusundaki mutabık kalındığı hususu tarafımazca kabul edilmediğini, Müvekkili seri makine imalatı yapan bir firma olmadığını, ve teslimi konusunda da kesin bir süre vermediğini, vermesinin de mümkün olmadığını, yapılacak makinanın arge ve tasarım çalışmaları bittikten sonra imalatına başlanacağından sürenin söz konusu olamayacağını, muhatapın imal edilecek makinenin teslim tarihini 28/02/2017 olarak belirtmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, belirtilen tarihten 1 ay sonra kısmi ödeme gönderildiğini ancak makine imalatının devamı ve tamamlanması için bakiye ücret gönderilmediğini, bu nedenle makinanın tesliminin yapılmasının da beklenemeyeceğini, makinanın %90’lık kısmının tamamlanmış olduğunu, bakiye ödemede zamanında yapılmadığından mecburen yapıma ara verildiğini, bu aşamada itibariyle makine manuel olarak çalıştırılabilecek durumda olduğunu, makinenin manuel kısmının imalatın 45.000 EURO (50.000 USD) ye malolacağı ve bu miktarın ödeneceği konusunda mutabık kalındığı haled gönderilen ödemeler haricinde her hangi bir ödeme yapılmadığını, müvekkilinin tüm emek ve mesaisini bu işe vakfettiğini, başkaca da iştigal konusu da olmadığını, makinanın iş yerini tamamen kapladığından başkaca iş yapmaya mani olduğunu, bu nedenle müvekkilin başkaca işi olmadığını, başkaca iş yapamıs mümkün bulunmadığını, ve iş yerini başka biri ile çalışma içine gireceğinden taşıması söz konusu olacağından mahkeme tarafından ivedi olarak bilirkişi marifeti ile inceleme yapılarak rapor aldırılmasnıı talep ettiklerini, davacının ödemiş bulunduğu parayı istemekle sözleşmeyi fesh ettiği açık olduğunu, davacının bu sözleşmeyi fesihte haklı olmadığını, kötü niyetli olarak fesih söz konusu olduğunu, makinanın tasarım ve arge çalışması, makine parçalarının masrafları ve imalat giderlerini karşalaması sözleşme gereği olduğundan fesih te haklı olsa bile bu bedellerin iadesinini isteyemeyeceğini, bu nedenlerle davanın reddini, mahkeme giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinden bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir.
Dava; tacir olmayan davacı ile esnaf olan davalı arasındaki eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağa ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5. maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Esnaf; ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, … Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimselerdir. Yani esnaf olma şartları: 1.Belirli meslek kollarından birine dahil olma, 2.Faaliyetini sermayesi ile birlikte ancak ağırlıklı olarak bedeni çalışmasına dayandırma, 3.Tacir niteliğini kazandıramayacak miktarda gelir elde etme şartlarını taşıma 4. Kendi odalarına kayıt 5. İşletme hesap defteri tutma şeklinde özetlenebilir.
Tacir; bir ticari işletmeyi (esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme), kısmen de olsa, kendi adına işleten kişidir. Bilanço hesabına göre ticari defter tutup, kendi odalarına kayıtları zorunludur.
Bu noktada tacir ile esnafın ayırt ediciliğini sağlayan ilk etmenin “Bakanlar Kurulu’nca belirlenen sınırı aşacak ölçüde gelir sağlamayı hedef almak” olduğu anlaşılmaktadır.
Ayrıca sorumluluk açısından; 1. Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. 2. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. 3. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur. Küçük ve kısıtlılara ait ticari işletmeyi bunların adına işleten yasal temsilci, tacir sayılmaz. Tacir sıfatı, temsil edilene aittir. Ancak, yasal temsilci ceza hükümlerinin uygulanması yönünden tacir gibi sorumlu olur. Kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar. Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar. Ticaret siciline kayıtlı tacirler ile sanayici ve deniz taciri sıfatını haiz tüm gerçek ve tüzel kişiler ile bunların şubeleri ve fabrikaları, bulundukları yerdeki odaya kaydolmak zorunluluğu vardır.
Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan kanunen belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla … Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri gerekmektedir.
… Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmî Gazete ‘de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan Vergi Usul Kanununun ilgili maddelerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, ilgili maddelerinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkarlar odalarına kaydedilmeleri, ancak, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerini aşanların kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla … Birliği bünyesindeki odalara kayıt için zorlanmaması, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerinin altı katını aşanların ise kayıtlarının, esnaf ve sanatkâr sicili marifetiyle ticaret siciline aktarılması kanunen düzenlenmiştir.
Ayrıca esnaf ve tacir arasında fark olarak alış- satış ve gayri safi iş hasılatı bakımından rakamsal kıstaslar getirilmiştir. Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı her yıl için değişen ve değerlendirilen belli satışlarının tutarı belli miktarı aşanlar aşanlar, belirli işlerle uğraşıp da bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatı her yıl belirlenen rakanı aşanlar, ayrıca bunları birlikte yapanlar açısından iş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı her yıl belirlenen miktarı aşanlar (Adi şirketler iştigal nevileri yukarıdakilerden hangisine giriyorsa o hükme tabidir.), Kurumlar Vergisine tabi olan diğer tüzelkişiler (Bunlardan işlerinin icabı bilanço esasına göre defter tutmalarına imkân veya lüzum görülmeyenlerin, işletme hesabına göre defter tutmalarına Maliye Bakanlığınca müsaade edilir.), İhtiyari olarak bilanço esasına göre defter tutmayı tercih edenler, bilanço esasına göre defter tutmakla yükümlü kılınmıştır. B.K. kararnamesi ve …Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği rakamlarla birlikte bu durumun esnaf ve tacir ayrımı ile kanuni mesuliyetler açısından önemi büyüktür.
Defter tutma zorunluluğu açısından tüccarlar, defter tutma bakımından iki sınıfa ayrılmıştır. Buna göre; birinci sınıf tüccarlar, bilanço esasına göre; ikinci sınıf tüccarlar, işletme hesabı esasına göre defter tutarlar. Demek ki; esnaf tanımına girenlerin işletme hesabına göre, tacir tanımına girenler bilanço esasına göre defter tutmaları gerekmektedir.
Yukarıda izah olunan şartlar her bir ayrım için yani esnaf ve tacir için ayrı ayrı kümülatif olup tacir ile esnaf olma şartları ve aralarındaki farklılıklar bu şekilde belirlendikten ve ticari davalar yukarıda belirtildiği şekilde belirlendikten sonra somut olayda hangi mahkemenin görevli olduğunun belirlenmesi için öncelikle taraflar arasındaki ilişkinin vasıflandırılması ve tarafların tacir olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Mahkememiz dosyasının incelenmesinde, tarafların tacir olmadığı ( Ticaret Odasından gelen cevabi yazı gereğince gerçek kişi tacir kayıtlarının bulunmadığı, Vergi Dairesinden gelen cevabi yazıda 2. Sınıf tüccar olup işletme hesabı tuttuklarının bildirildiği görülmektedir ), gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunmadığı, vergi dairesine yazılan müzekkere cevabından ise tarafların işletme hesabına göre defter tuttuğu, başka ifade ile tacir değil esnaf oldukları anlaşılmıştır. Bu haliyle;tarafların tacir sıfatını haiz olmadığı, aralarındaki ilişkinin genel hükümlere tabi eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağa ilişkin bir davanın ticari dava sayılmasına hukuken olanak bulunmadığından, uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Şu haliyle eldeki davanın nispi ticari dava olmadığı gibi mutlak ticari dava ve üçüncü grup dava olmadığı da açıktır. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; 6100 Sayılı HMK.nun 1. maddesine göre, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, m. 2 gereğince asliye hukuk mahkemelerinin de görevi belirlendiğine göre; aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca dava şartı olan bu husus, HMK.nun 115/1 maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır. Mahkememiz davaya bakmakla görevsiz olup, bu dava şartı noksanlığının sonradan giderilmesi de mümkün olmamakla, davanın saptanan dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK.nun 115/2 maddesi uyarınca usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur. 6100 Sayılı HMK 323, 331/2 maddesine göre yargılama giderlerine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının mahkememizin görevsiz olması nedeniyle usulden reddine,
2-HMK.nun 20. mad. uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin usulen başvurusu halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE gönderilmesine,
3- Yargılama giderlerinin görevli mahkemesince hüküm altına alınmasına, HMK 20 maddesi gereğince görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde başvuru yapılmaz ise davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği ve yargılama giderleri konusunda karar verileceğinin ihtarına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır