Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/699 E. 2018/439 K. 25.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/699 Esas
KARAR NO : 2018/439
DAVA : Tazminat (Ölüm Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 03/08/2017
KARAR : RED
Mahkememizde görülmekte olan ölüm nedeniyle maddi tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; 01/10/2006 günü saat 17:45 sularında kaza tespit tutanağında da görüleceği üzere;… mevki muhtara ait restaurant altı mevkinde tek taraflı ölümlü yaralanmalı maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, sürücüsü tespit edilemeyen … plakalı… Marka… aracın ovacık köyü istikametinden …istikametine seyir halinde iken … Restorant mevkine geldiğinde bu restorantı 150 m geçtikten sonra yolda bulunan viraja hızlı girilmesi sebebiyle sürücünün araç hakimiyetinin kaybettiğini ve gidiş istikametine göre yolun solunda bulunan 14 m’lik uçurumdan aracın taşlık ve kayalık bölümüne düştüğünü, yolda yapılan incelemede yolun 5,5 m genişliğinde olduğunu ve araca ait yolda kazayla ilgili herhangi bir lastik kayma ve fren izine rastlanmadığını, araç içerisinde bulunan …ve… isimli şahısların aracın düştüğü yerde yattıkları ve kaza mahallinde hayatlarını kaybettiklerini, aracın içerisinde yolcu olarak bulunan …’in ise yaralandığının anlaşıldığını, aile tablosundan da anlaşılacağı üzere mirasçıları olarak müvekkilinin hayatta olduğunu, müvekkilinin murisi olan …’in vefatı nedeni ile müvekkillerin destekten yoksun kaldığını, kazaya karışan … plakalı aracın zorunlu mali sorumluluk sigortası olmadığından ötürü …na başvuru zorunluluğunun hasıl olduğunu, söz konusu kazadan ötürü müvekkillerinin murisi vefat ettiğinden müvekkillerin destekten yoksun kaldıklarını, müvekkillerinin mağduriyetlerinin giderilmesi için iş bu belirsiz alacak ve tespit davasının açılmasının hasıl olduğunu beyan ederek haklı davanın kabulü ile tahkikat sonucunda müvekkillerinin zararının değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere asgari… mirasçıları adına toplam 300,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihinden aksi halde dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini, sosyal ve ekonomik durumlarının tespiti içi Kemer/Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına, tensiple beraber karar verilmesine, Sosyal Güvenlik Kurumuna müzekkere yazılarak davacıların bu kazadan dolayı herhangi bir tazminat alıp almadıkları hususunun sorulmasına, Kemer/Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılarak 2006/2700 Soruşturma Nolu dosyasının istenilmesine tensiple karar verilmesine, yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; davacının dayandığı ve dosyaya giren tüm yazılı delil, dosya, belge örneklerinin taraflarına tebliğ edilmesini aksi halde dava şartı yokluğundan davanın reddedilmesini talep ettiklerini, HMK. uyarınca dava dilekçesi ekinde davaya ilişkin belgelerin tebliğ edilmesi gerektiği hüküm altına alınmış olduğu halde, işbu dosyada davacı tarafından bu hususa uyulmadığını, dava dilekçesinde belirtilen herhangi bir delil tebliğ edilmediğini, bu bakımdan, öncelikle, delillerin tebliğine karar verilmesini, delillerin tebliğine dek esasa ilişkin sair cevap haklarının saklı tutulmasını ve yargılama aşamasında ibraz edilen ve dosyaya giren tüm yazılı delil, dosya ve belgelerin birer örneklerinin tarafına tebliğine karar verilmesini talep ettiklerini, bu konuda gerekli görülürse, yargılama aşamasında uygun görülecek posta masraflarını karşılamaya amade olduklarını beyan ettiklerini, bu nedenle, bu eksikliğin giderilmesini ve giderilmezse dava şartı yoksunluğundan davanın reddedilmesini talep ettiklerini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre işleten tarafından ileri sürülen tazminat talepleri teminat dışı olduğundan davanın reddini talep ettiklerini, bu anlamda, araç işleteninin kendi zararının tazmin edilmesinin söz konusu olmadığını, bu sigorta sigortalının verdiği zararları temin etmekte, onun zararları ise bu sigortanın kapsamı dışında kalmakta olduğunu, …nının ancak, bir aracın işletilmesi sırasında, işletenin tehlike sorumluluğu kapsamında meydana gelen doğrudan zararları ZMMS poliçesi kapsamında tanzimle sorumlu olduğunu, somut olayda müteveffa işleteni olduğu sigortasız aracın kusuru nedeniyle ve sürücünün belli olmadığı araçta bir ihtimal kendisinin sürücü olduğu araçta vefatına sebebiyet verdiğini, bu husus dava dilekçesinde de vurgulandığını, Somut olayda, TBK. 52/1’in dikkate alınmaması, yani indirim sebebi sayılmaması, bir kimsenin hem uğradığı zarara veya uğradığı zararın artmasına sebep olup hem de bunun tamamını bir başkasından istemesi kendi kusurunu bir başkasına yüklemesi anlamında olduğundan çelişkili davranış sayılarak MK. m. 2’ye aykırılık teşkil edeceğini, nitekim, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları’nın A.6-D maddesi uyarınca, DESTEK ŞAHSININ kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri teminat dışı olduğundan müvekkil kurumun herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, bu itibarla, davacıların müvekkil kurumdan tazminat isteme hakkının bulunmadığını iddia ettiklerini ve davanın bu nedenle reddini talep ettiklerini,
aynı husussun Karayolları Trafik Kanununda yapılan 26.04.2016 tarihli değişiklikte de ( 6704 sayılı torba yasa ) belirtildiğini, bir an için talebin teminat kapsamında olduğu düşünülse dahi kabul anlamına gelmemek kaydıyla, işbu dava sonucunda müvekkil kurum aleyhinde hüküm kurulup tazminat ödenmesi halinde, müvekkil kurum ödediği işbu tazminatı mevzuatı gereği yine söz konusu sigorta yaptırılmamış aracın işleteni konumunda olan müteveffanın murisi olan davacılara rücu edeceğinden, davacılar aynı zamanda borçlu konumuna geleceğini, bu itibarla, somut olayda alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmiş olacağını, bu nedenle, husumet itirazında bulunduklarını, zira, davacıların aynı zamanda tazminatın nihai sorumlusu konumunda olduğunu, bu nedenle alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi nedeniyle davanın reddini talep ettiklerini, müvekkil kurumun işleten ve sürücüye rücu hakkı sigortacılık kanunu ve … yönetmeliği’nin 16. maddesinden kaynaklanmakta olup bu hak ttk’nda düzenlenen halefiyet ilkesi kapsamı dışında, sadece müvekkil kuruma tanınmış olan spesifik bir rücu hakkı olduğunu, müvekkil kurumun işbu rücu hakkının sigorta şirketlerinden farklı olduğunu, nitekim, müvekkil kuruma tanınan bu hakkın diğer sigorta şirketlerinde bu niteliği ile bulunmadığını, bu itibarla, BK.nun 116. madesi gereği ( yeni BK 135 ) davacıların bu olay nedeniyle müvekkil kuruma dava açma hakkının bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacının maddi zararının ancak aktüeryal inceleme sonucu tespit edilebilir olduğunu, eşin evlenme ihtimali, yetiştirme giderleri, rüşt yaşları dahil hesaplanacak tazminatta tüm denkleştirme sebeplerinin göz önüne alınması gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiğini, dava tarihinden önce müvekkil kuruma başvuru yapıldığını ancak yukarıda belirtilen nedenlerle talebin reddedildiğini, müvekkil kurumun sorumluluğunun Kanuna dayandığını ve davanın temelinin de zaten haksız fiil olduğunu, bu nedenle, her koşulda, alacağa yasal faiz işletilmesinin hukuka uygun olacağını, beyan ederek sair hususlar hakkındaki beyan hakları saklı kalmak kaydıyla, davaya cevaplarının sunumu ile davanın usul ve esasa ilişkin olarak sundukları gerekçeler dikkate alınarak reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin de davacıya tahmil edilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
Davacılar ( destekten yoksun kaldıklarını iddia eden eş ve çocuklar), ölen destekleri …’ in işleten sıfatı ile sigortasız olan 07 K 5103 plakalı aracının 01.10.2006 tarihinde kullanımı ( ölen … veya kazada diğer ölen… aracı kullanan olup soruşturmada hangisinin kullanan olduğu belirlenememiştir.) sonrasında ölümlü tek taraflı trafik kazası sonucu ölenin desteğinden yoksun kalındığı iddiası ile davalı taraftan maddi tazminat talep etmektedir.
Davalı taraf genel mahiyette ve davacının işleten sıfatı ile sorumluluğu nedeni ile sorumluluklarının bulunmadığı savunmasıyla davanın reddini savunmuştur.
Dava; ölen desteğin eşinin ve çocuklarının haksız fiil olan tek taraflı kaza nedeni ile sorumluluk ilkesi çerçevesinde davalı taraftan destekten yoksun kalma tazminatı isteyip isteyemeyeceğine dairdir.
Davacıların murisi olan …’ ın kazaya karışan sigortasız aracın işleteni olduğu anlaşılmaktadır.
Aracın kaza tarihinde sigortasının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalıya husumet yönledirilmesi yerindedir.
Aracı kullananın Kemer Cumhuriyet Başsavcılığı’ nın … Soruşturma – … Karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararında da belirtildiği, davacının iddiası gereği kabulünde ve davalının da ikrarında olduğu şekilde kim olduğunun anlaşılamadığı ( ölen destek araç işleten … veya kazada diğer ölen dava dışı 3. kişi…’ tan hangisinin şoför araç kullanan olduğu ölümleri nedeni ve olay sonucu tespit edilememiş) görülmektedir. Davacı küçük…’ ın aynı kazada yaralandığı anlaşılmaktadır.
Davacı vekilinin 25.04.2018 tarihli ön inceleme celsesinde tek taraflı kaza olduğundan kusur tespitine gerek olmadığına dair beyanı bulunmaktadır.
Kaza tutanakları ve soruşturma dosyası incelendiğinde; aracın seyir halinde iken viraja hızlı girmesi nedeni ile araç hakimiyetinin kaybedilmesi sonucu yolun solunda bulunan kayalık uçuruma yuvarlandığı, bunun sonucu kaza esnasında şoför veya yolcu olarak bulunan araç işleten destek …’ ın ve kaza esnasında araçta şoför veya yolcu olarak bulunan…’ ın öldüğü, davacı …’ ın oğlu …’ ın yaralandığı anlaşılmaktadır. Bunun sonucu olarak kazada şoförün % 100 ağır kusurlu davranışı neticesinde kazanın vuku bulduğu değerlendirilmiştir.
Şoförün kim olduğunun tespit edilememesi nedeni ile dava dışı ölen…’ ın şoför olması durumunda; araç işleten sıfatı ile destek …’ ın herhalde sorumlu olduğu, şoför olması durumunda zaten kusurlu olup yine sorumlu olacağı kanunen değerlendirilmiştir. Bunun sonucu olarak da davacıların tazminat talepleri yerinde olmamaktadır.
2918 Sayılı Kanun gereğince; destekten yoksun kalan hak sahibinin sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri kapsam dışıdır hükmü bulunmaktadır.
Sorumluluk hukukunun en önemli amacı, kişinin mal varlığında iradesi dışında meydana gelmiş eksilmeyi ayni veya nakdi olarak gidermektir. Zararın tazminini talep etmek hakkı doğrudan zarar görene tanınmıştır. Doğrudan zarar görenin dışında üçüncü bir kişinin tazminat talebinde bulunma hakkı, kural olarak yoktur. Bu sebeple sözleşme dışı sorumluluk hukukunda üçüncü bir kişinin maruz kaldığı yansıma zararı, prensip olarak, tazmin edilemez niteliktedir. Zira sorumluluk hukukunun temel kurallarından birini, tazminat talebinde bulunabilecek olan kişi veya kişilerin sadece doğrudan zarara uğrayanlar olması oluşturur.
Bu kurala 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 45. maddesinin ikinci fıkrasında “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir” denilmek suretiyle mağdurun ölümü sonucunda yansıma zararına uğrayan kişilerin zararlarının tazmin edilmesine istisnai de olsa imkân tanınmıştır. Böylece ölüm ile sonuçlanan haksız fiil nedeniyle; ölenin yardımından, desteğinden mahrum kalanların tazmin edilmesini talep edebilecekleri bir zararları olduklarını kabul etmiştir.
Benzer düzenleme 6098 Sayılı TBK 49- 64 maddelerinde de düzenlenmiştir.
Desteğin destekte bulunduğu kişinin murisi olması veya aynı aile içerisinde yer alması şart değildir. Önemli olan desteğin para, hizmet veya ayni olarak sürekli, düzenli ve karşılıksız bir şekilde desteklediği kişiye yardımlarda bulunmasıdır.
İş bu davada davacının ölenin eşi ve çocukları olduğu anlaşılmaktadır.
Bir kişinin başka bir kişiye desteği olup olmadığı fiili duruma göre belirlenecektir. Bir kişiye fiilen sürekli ve düzenli olarak bakan veya hayatın olağan akışı içerisinde o kişiye bu şekilde bakma olasılığı çok yüksek olan kişi, o şahsın desteğidir (Gökyayla, K. E.: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, Ankara, 2004, s. 25).
Desteğin yasal bir zorunluluktan kaynaklanıp kaynaklanmadığı desteğin varlığını tespit açısından önemli değildir (Gürsoy, K. T.: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatı”, AÜHFD., 1972, C.:29, s. 147). Desteğin destek olunana yaptığı yardımın kanuni veya sözleşmeden doğan bir borcun ifası niteliğinde olmasına da gerek yoktur. Desteklenen kişinin tazminat isteme hakkına sahip olabilmesi için, destek sayılan kimsenin ya fiilen ilgiliye bir yardımda bulunması, bakması veya ileride böyle bir yardım veya bakma olasılığının ciddi bir biçimde mevcut olması gerekir (Gürsoy, s. 146). Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu`nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının, desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Davacılar üzerinde doğan zararın niteliği de belirlenmelidir: Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar murisin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte muris üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın murisin kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi doğrudan murisin zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. Murisin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir. Talep edilen destek zararı, ölenin değil üçüncü kişilerin üzerinde doğan dolaylı ve yansıma yolu ile meydana gelen zarardır.
Bu hâlde üzerinde durulması gereken en önemli husus, araç şoförünün veya iş bu davada olduğu gibi şoför tespit edilemediğinden araç işletenin (desteğin) kanuni sorumluluğu gereği kazanın meydana gelmesinde tam veya kısmi kusurlu olmasının, üçüncü kişi durumunda bulunan desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülüp sürülemeyeceğidir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 85. maddesi, işleten ve araç işleticisinin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğunu düzenlemiştir. Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı zarar gören üçüncü şahısları korumak amacıyla getirilmiş bulunan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu ve araç işletenin sorumluluğunun, sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğu olduğu hususu bilimsel ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 14. b, s.670; Kılıçoğlu,A.: Borçlar Hukuku Genişletilmiş 17. B, Ankara 2013, s.366 vd). Anılan maddede değinildiği üzere, işletenin nelerden sorumlu olduğu öngörülmüş, 86. maddede ise, işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur hükmü ile işletenin sorumluluktan kurtulma halleri düzenlenmiştir. BK.’nun 44. maddesi hükmüne göre ise zarar gören taraf, zararın doğmasına veya zararın artmasına sebep olmuş ise hâkim zarar ve ziyan miktarını indirebileceği veya zarar ve ziyan konusunda hüküm kurmaktan sarfınazar edebilecektir. Benzer düzenleme TBK m. 55 de yer almaktadır.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında bir motorlu aracın işletilmesinin bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde araç işleteninin bu zarardan sorumlu olacağı düzenlendiğine göre, ilke olarak sürücünün (desteğin) ölümünden veya desteğin sürücü olmaması ihtimalinde de işletenin kendi yasal sorumluluğu gereği bizzat işleten sıfatı ile sorumlu olduğu, dolayısıyla davacıların işletenin yasal mirasçıları olarak ölen destek işletenden talepte bulunma haklarının bulunmadığı, talepte bulunulması halinde bu talebin hukuken hayatın olağan akışına aykırı olacağı bunun sonucu davalıdan kendi desteklerinin sorumluluğu bulunduğu tek taraflı kaza nedeni ile talepte bulunamayacağı kabul edilmelidir. Yansıma yoluyla zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenlerin, kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olmaları mümkün değildir. Nitekim BK’nun 44/I. Maddesi ( TBK m. 55 sorumluluk hukuku), hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesine dayanmaktadır. Zararın artmasına veya doğmasına sebep olan kişi sonuçlarına da kendisi katlanmalıdır. Diğer bir deyişle, nasıl ki desteğin ölümü sebebiyle meydana gelen zararın yansıma yoluyla destek görenleri etkilediği kabul ediliyorsa, desteğin kusurlu davranışlarının da aynı şekilde destek görenlere yansıyacağının kabul edilmesi gerekir. Yine ha keza desteğin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu durumda da yansıma söz konusudur. Zira zarara uğramamak için gerekli özeni göstermeyen veya hatta zararın meydana gelmesini isteyen kimse, bu hareket tarzının sonuçlarına katlanmalı ve bu davranışının zararın meydana gelmesinde oynadığı role, etkisine ve derecesine göre zararı kısmen veya tamamen üzerine almalıdır. Çünkü kendi kusuruyla sebebiyet verdiği ya da artmasına neden olduğu ve ya kusursuz sorumlu olduğu zararın ödettirilmesini istemek Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırı olacaktır.
O halde somut olayda objektif iyi niyet kurallarına (TMK m.2) göre; davacıların murisinin dava dışı kişinin şoför olması durumunda herhalde araç işleten sıfatı ile kusursuz sorumlu olduğu, şöfor olması ihtimalinde %100 kusurlu sayıldığı, meydana gelen kaza sonucu ölümü nedeni ile davacıların talep ettiği destekten yoksunluk tazminatından davalının sorumlu olmadığı kabul edilmelidir.
Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; davanın reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacıların davasının reddine,
2-6100 S HMK gereğince ve Harçlar Kanunu uyarınca davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre karar ve ilam harcı olan 35,90 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 31,40 TL harçtan mahsubu ile Hazine’ ye gelir kaydına, bakiye 4,50 TL daha harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ ye gelir kaydına,
3-İşbu dava nedeni ile davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4- Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 300 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-İşbu dava nedeni ile davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5- 6100 S HMK m. 333 uyarınca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen davacı gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacılar vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafın yokluğunda dava konusu miktar dikkate alındığında kesin olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
Hakim …
¸e-imzalıdır