Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/586 E. 2022/218 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/586 Esas
KARAR NO : 2022/218

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/06/2017
KARAR TARİHİ : 29/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Davalı şirket ile müvekkili şirket arasında uzun yıllardan beri süre gelen bir ticari ilişkinin bulunduğunu, taraflar arasında en son 01.06.2014 tarihinde “Oto Gaz Bayilik Sözleşmesi” akdedildiğini, işbu sözleşmenin 01.03.2018 tarihine kadar geçerli olmak üzere akdedildiğini, ancak davalı şirketin … 57. Noterliğinin … tarih ve … nolu ihtarnamesi ile … İli … İlçesi … Mah. … Mevkiinde bulunan (201 Ada, 44 pafta, 8 parsel) EPDK” dan alınan … nolu lisans çerçevesinde sürdürülen bayilik sözleşmesinin yeni bir sözleşme akdetme hususunda mutabakata varılamadığı bu sebeple yenilenmeyeceğini ve 30.01.2017 tarihi itibariyle sonlandıracağını bildirdiğini, söz konusu fesih işlemlerinin hukuka ve taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olduğunu, müvekkili şirketin sözleşmesel yükümlülüklerini ve gerekse ticari örf ve adetlere tüm yükümlülüklerini fazlasıyla yerine getirdiğini, müvekkili şirkete atfedilecek herhangi bir kusurun bulunmadığını, nitekim davalı firmaca gönderilen ihtarnamelerde bu yönde herhangi bir beyan ve talepte de bulunulmadığını, ayrıca taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin ve eklerinin 30.01.2017 tarihi itibariyle yenilenmeyeceği iddiasının hukuken kabulünün mümkün olmadığını, davalının ihtarname ile iddia ettiği gibi söz konusu ilişkinin rekabet kurulunun 5 yıllık grup muafiyet kapsamına da girmediğini, 5 yıllık muafiyetin tarafların rekabeti engelleyecek kadar uzun süreler boyunca istemedikleri, kar getirmeyen bir sözleşme ile bağlı kalmaması amacıyla getirildiğini, tarafların mutabakatı ile uzatılmasının mümkün olduğunu, rekabet kurulunun 05.03.2009 tarih, … sayılı kararına istinaden kurumun internet sitesinde 12.03.2009 tarihinde yayınlanan duyuru ile akaryakıt sektöründe bayilik sözleşmeleri ile bağlantılı yapılan intifa ve benzer etkiye sahip ekipman, kredi, kira gibi ayni ve şahsi haklar içeren sözleşmelerin, rekabet yasağının süresini fiilen uzatacak şekilde kullanamayacağını, bu tür anlaşmaların varlığı halinde 5 yılı aşan süreler bakımından … sayılı tebliğde tanınan muafiyet koşullarının ortadan kalkacağını kamuoyuna bildirildiğini, sözü edilen kararlar ve duyuruya göre; akaryakıt sektöründe bayilik sözleşmeleriyle bağlantılı olarak yapılan intifa, kira, ekipman ve benzeri etkiye sahip sözleşmelerden 18.09.2005 tarihinden önce akdedilmiş olanların 18.09.2010 tarihine kadar grup muafiyetinden yararlanabilecekleri 18.09.2005 tarihinden sonra yapılan sözleşmelerin, süreleri ne olursa olsun yapıldıkları tarihten itibaren ilk beş yıllık süre boyunca muafiyetten yararlanabileceğini, beş yılı aşan süreler bakımından tebliğde belirtilen muafiyet koşullarının ortadan kalkacağının belirlendiğini, ancak her halükarda tarafların ortak rızaları ile sözleşmenin süresini uzatmalarının mümkün olduğunu, somut olayda da taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 01/03/2018 tarihine kadar geçerli bir sözleşme akdettiklerini, nitekim müvekkili şirketin, davalı şirkete … 13.Noterliğinin … tarih … yevmiye no ile göndermiş olduğu ihtarnamesi ile de söz konusu fesih işleminin hukuka aykırı olduğunu yazılı olarak bildirdiğini, taraflar arasında akdedilen 01.06.2014 tarihli Oto Gaz Bayilik Sözleşmesinin eki niteliği olan ürün alım taahhütnamesi ile davalı şirketin, müvekkili şirketten “Yıllık Asgari Alım Taahhüdünde bulunduğunu”, söz konusu 01.06.2014 tarihli ürün alım taahhütnamesinde belirtilen alım taahhütlerinin şartlarını yerine getirmediğini, müvekkili şirketin, … 13. Noterliğinin… tarih … nolu ihtarnamesi ile de davalı şirkete ihtarname gönderdiğini, sözleşme süresince belirli miktarda ve oto gaz ürün alma taahhüdüne uymadığını, bu bağlamda davalı şirketin müvekkili şirkete 175.121,24-USD kar mahrumiyeti borcunun bulunduğunu ve bu borcun ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 gün içinde ödemesini ihtar ettiğini, davalı şirketin söz konusu ödemeyi yapmadığını, davalı şirketin, müvekkili şirketin sözleşmeden kaynaklı alım taahhüdünün olduğunun açık olduğunu, davalı şirketin söz konusu taahhütlerine uygun davranmadığını, davalı şirketin ticari bir şirket olduğunu, mevzuat hükümleri gereği de bazı sorumluluklarının olduğunu, TTK. Md. 20/2 hükmüne göre her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli tacir olarak hareket etmesi ve akdettiği sözleşmenin gereğini yerine getirmesi gerekmekte olduğunu, ezcümle, somut olayda da davalı şirketin tacir olup akdettiği sözleşmenin sorumluluğunu da taşımak zorunda olduğunu, dava ile, fazlaya (varsa hataya) dair tüm yasal dava ve talep haklarının saklı kalmak kaydıyla, davacı firma ile davalı firma akdedilen sözleşme hükümlerine göre davacı firma uğradığı kar mahrumiyetinin şimdilik 1.000,00-USD tutarını dava konusu yaptığını beyanla davanın kabulüne diğer alacak hakları daha sonrasında dava konusu yapılmak üzere davalı şirketin taahhüt ettiği ürün alımlarını yapmaması sebebiyle şimdilik 1.000,00-USD’nin ve davalıya ihtar tarihi olan 31/03/2017 tarihinden itibaren TCMB’nin kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranında faizle ili birlikte anapara+faizi olarak davalıdan tahsiline, vekalet ücreti ve yargılama giderinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; müvekkili şirketin, davacı şirket ile akdetmiş olduğu bayilik sözleşmesini süresinden önce, hukuka ve/veya sözleşmeye aykırı olarak feshetmediğini, taraflar arasında imzalanmış muhtelif sözleşmelerle kurulmuş bulunan dikey ilişki, taşınmaz üzerinde tesis edilmiş bulunan intifa hakkının süresinin sona erdiğini 15.09.2016 tarihinde bittiğini, durumun böyle olduğunun bizzat davacı şirket de farkındadır ve bilincindedir ki, 15.09.2016 tarihi itibariyle 5 yıllık grup muafiyeti kapsamı dışına çıkmış ve sona ermiş bulunan dikey ilişkinin 5 yıl süreli olarak yenilenmesi amacıyla müvekkili şirkete teklifte bulunduğunu, Taraflar arasında gerçekleşen elektronik ortamda yazışmalardan görüleceği üzere, bu amaçla yeni bir 5 yıllık dönem için imzalanmasını önerdiği sözleşmeleri, aralarında standart LPG sözleşmesi, tip LPG kar paylaşımı sözleşmesi ve tip LPG alım taahhütnamesi de olmak üzere davalı firmaya iletildiğini, Kasım 2016 ayında müvekkili şirkete, yeni bir sözleşme önerisinde bulunan davacı şirketin, huzurdaki davada ise “Arada 2018 yılına kadar geçerli sözleşme vardır” şeklinde beyanda bulunmasının, davanın somut gerçek duruma aykırı ve yasal dayanaktan da yoksun olduğunun açık bir göstergesi olduğunu, dolayısıyla, müvekkili şirketin süresinden önce ve hukuka aykırı bir fesih işlemi yapmadığını, davacı şirkete göndermiş olduğu ihtarnamede de açıkça “Süresi sona ermiş bulunulan sözleşmelerin yenilenmeyeceği” yolunda irade beyanında bulunduğunu, tüm bu hususların yargılama sırasında ve karar esnasında sayın mahkemece nazara alınması arz ve talep edildiğini, müvekkili şirketin taahhütlerini yerine getirdiğini, müvekkili şirketin, davacı şirket ile akdetmiş olduğu bayilik sözleşmesinin hükümleri çerçevesinde, mülkiyeti kendisine ait bulunan istasyonda faaliyet gösterdiğini ve bayilik sözleşmesinin sona erdiği tarihe kadar da taahhüt etmiş olduğu satışları gerçekleştirmek yönünde çaba sarf ettiğini, sözleşmelerin yürürlükte kaldığı süre zarfında da davacı şirketin, müvekkili şirkete yönelik herhangi bir ikazı veya ihtarı vaki olmadığını ve taraflar arasındaki ticari ilişkinin bu minvalde sürerek, yasal süresi sonunda hitama erdiğini, bu hususun, Mahkemece yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile de kolaylıkla tespit olunabileceğini, müvekkili şirketin davacı şirket ile olan LPG sözleşmesi kapsamında, davacı şirketin talep ettiği dönem olan Haziran 2014’ten itibaren gerçekleştirmiş olduğu alımların incelenmesinde, müvekkili şirketin taahhüt ettiği rakamlara uygun olarak satış gerçekleştirmiş olduğunun da görüleceğini, davacı şirketin satış rakamları ile ilgili bir yaptırımının söz konusu olmadığını, tüm bunlardan ayrı olarak, hiçbir zaman kabul ve davacı şirketin talebinin haklılığı anlamına gelmemekle birlikte, bir an için davacı şirketin iddia ve beyanlarınm doğru olduğu, müvekkili şirketin taahhüt etmiş olduğu miktarda LPG alımını gerçekleştirmemiş olduğu kabul edilecek olsa dahi, davacı şirketin her bir sözleşme dönemi sonunda bu yönde bir yaptırım uygulamamış olduğunu, eksik satış nedeniyle cezai şart hesaplayarak müvekkilinden talepte bulunmamış olduğu göz önüne alındığında, sözleşmenin sona ermesinden sonra davacı firmanın bu yönde bir talepte bulunmasının haklı ve hukuken geçerli olmadığının nazara alınarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, günümüz teknolojisinde, LPG istasyonlarında kurulu bulunan tank ve pompa otomasyon sistemi vasıtasıyla LPG dağıtım sektöründe dağıtıcı firmaların bayilerinin mal alım ve satımlarını anlık olarak takip edebildikleri ve bu sayede günlük, haftalık, aylık mal alışlarını takip edebildikleri, bayilerin taahhütlerinin ya da hedef satışlarının neresinde olduklarını izleyebildiklerini, bu sebeplerle davacı firmanın sözleşme süresince satış rakamlarına yönelik bir ihtirazı kaydı, itirazı veya sair bir yaptırımı vaki olmadığından tonaj taahhüdü ve cezai şart hükümlerinin uygulanmasından zımnen vazgeçtiği sonucuna ulaşıldığını beyanla davacı tarafın haksız, hukuka aykırı ve dayanaktan yoksun fahiş taleplerinin reddine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesi talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Dava, sözleşmeye dayalı alacak davası olduğunun tespitine, istemine ilişkindir.
Davacı vekili 29/03/2022 tarihli dilekçesinde özetle; davalı taraf ile sulhe varılmış olması nedeniyle, davadaki taleplerinden feragat ettiklerini, tarafların birbirlerinden karşılıklı olarak herhangi bir yargılama gideri ve vekalet ücreti talebi bulunmamakla davadan feragat ettiklerini bildirmiştir.
Davalı vekili 29/03/2022 tarihli dilekçesi ile; davacı tarafça bildirildiği üzere davacı taraf ile müvekkil sulhe varmış olduklarından, davacı yanca dava konusu taleplerinden feragat edildiğini, davacının feragat beyanının kabul ettiğini, davacı şirketten yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığını bildirmiştir.
Davadan feragat HMK’nın 307.maddesi hükmü gereğince uyuşmazlığı ve dolayısıyla davayı sona erdiren, davalı tarafın kabulünü gerektirmeyen ve kesin mahkeme hükmünün hukuksal sonuçlarını doğuran bir taraf işlemidir. HMK’nın 309.maddesi hükmüne uygun olarak davacının davadan feragatının mahkemece saptanması halinde feragat sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerekir. Feragat bildirimi de HMK’nın 309.maddesi hükmüne uygun olarak mahkemece tespit olunmuştur. Bu yasal nedenlerle davanın feragat sebebiyle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
H Ü K Ü M /
1-Feragat nedeniyle davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte olan Harçlar tarifesi uyarınca yatırılması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcından, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 59,78-TL ve 6.195,00-TL ıslah harcının toplamı olan 6.254,78-TL’den mahsubuna, artan 6.174,08-TL harcın karar kesinleştikten sonra ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Taraflarca talep edilmediğinden vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri ve yatırılan gider avansı bulunmadığından bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-HMK 333.maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından geriye kalan bakiyenin hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, tarafların yokluklarında, gerekçeli kararın tebliğinde itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde karar verildi. 29/03/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸