Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/569 E. 2018/1072 K. 01.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/569 Esas
KARAR NO : 2018/1072
DAVA TARİHİ : 20/06/2017
KARAR : HUSUMETTEN RED
KARAR TARİHİ : 01/11/2018
Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM /
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; Dava dışı 3. Kişi … İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne ait … plakalı araç tarafından 29.09.2016 tarihinde…’a ait … plakalı araca çarpmak suretiyle maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, mevcut kaza sonucunda … plakalı araçta meydana gelen değer kaybı alacağının araç sahibi olan 3. Kişi… tarafından müvekkilleri … Şti’ne temlik edildiğini, bu kaza sonucunda müvekkilin aracında değer kaybının meydana geldiğini, söz konusu değer kaybının her ne kadar kesin bir rakam olarak belirlenemese de bağımsız eksper tarafından 3.420,00 tl ile 4.104,00 TL aralığında olacağının tespit edildiğini, bu değer kaybının tespitinin sağlanabilmesi için alınan eksperlik hizmeti sebebiyle de müvekkilleri tarafından 354,00 TL ekspertiz ücreti ödendiğini, oluşan kaza sebebiyle aracın objektif değerinde meydana gelen düşme olduğunu, değer kaybı olarak ifade edilen bu farkın yargıtay kararları ve mevzuat uyarınca kazaya sebebiyet veren taraftan tahsilinin mümkün olduğunu, kazaya sebebiyet veren taraf veya somut olayda olduğu gibi sigorta şirketinin kaza sebebiyle oluşan her türlü zararı karşılamakla mükellef olduğundan oluşan değer kaybının da tazmin edilmesi gerektiğinin açık olduğunu beyan ederek kaza sebebiyle oluşan 3.420,00 TL ile 4.104,00 TL aralığındaki değer kaybı için ve bunun tespiti için yapılan ekspertiz ücreti masrafı olarak 354,00 TL olmak üzere toplam alacağımızın 654,00 TL’sinin ticari işlerde uygulanan en yüksek temerrüt faiz oranı üzerinden ve kaza tarihinden kabul görülmez ise ihtar tarihinden itibaren işletilecek en yüksek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tazminini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; meydana gelen kazaya ilişkin olarak müvekkil şirket nezdinde … VE … nolu hasar dosyasının mevcut olduğunu, kazaya konu aracın kaza tarihi ile ihbar tarihi arasında mülkiyet değişikliği gerçekleşen bir taşıt olduğunun tespit edildiğini, bu bakımdan poliçelerinin dışında kaldığını, hasar dosyasından toplamda 2.798,93 TL rücuen tazminat ödemesi yapıldığını, sigorta poliçesi hazırlanış tarihi itibari ile sigortalının maddi araç başına sigorta limitinin 31.000,00 TL olduğunu, ilgili poliçe kapsamında sorumluluklarının bakiye teminat limiti kadar olduğunu, davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla davacı tarafın sigortalılarının kusurunu ve zararını usulen ispat etmesini, dava konusu aracın kiralık olduğunu, 01.06.2015 tarihli trafik sigortası genel şartlarına göre aracın kiralık olarak kullanıldığından tespit edilecek tutarın %50’sinin edilmesi gerektiğini, 26 Nisan 2016 tarihi ve 29695 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olduğunu, aracın uğradığı hasar teminat kapsamında kalırken, aracın sigorta ettirenin malikin kazanç kaybı, ikame, araç gideri gibi giderler teminat dışında kaldığını, davacı tarafça talep edilen faiz kalemine ve de faiz başlangıç tarihine açıkça itiraz ettiklerini beyan ederek davanın temlik alınan 3. Kişi…’a ihbarını , müvekkil sigorta şirketi aleyhine açılan haksız ve hukuki dayanaktan yoksun iş bu davanın öncelikle usulden reddini, esasına geçilmesi halinde ise esastan reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE /
Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
Bilirkişi … tarafından hazırlanan 22.06.2018 tarihli bilirkişi raporunda; … plakalı aracın 29.09.2016 tarihindeki kazada yedek parça ve işçilik olarak toplam 3.049,12 TL hasarın meydana geldiğini, 29.09.2016 tarihindeki trafik kazasında … plakalı aracın sürücüsünün …, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 53-b maddesini ihlal ettiğininden Asli Kusurlu olduğunu, … plakalı araç sürücüsü…’ın kazada atfı kabil kusuru bulunmadığının görüldüğünü, … plakalı aracın 29/09/2016 tarihindeki hasarsız 2. El fiyatı 57.300 TL olarak belirlendiğini, … plakalı aracın kazadan dolayı 3.182-3.820 TL aralığında Değer Kaybı olduğunun hesaplandığı yönünde görüş ve kanaatlerini bildirmiştir. Davacı tarafından dava 06.07.2018 tarihinde ıslah edilmiştir.
Davacı temlik alan …Şti., … plakalı temlik eden…’ a ait olduğunu ileri sürdüğü aracın 29.09.2016 tarihinde yapmış olduğu trafik kazası nedeni ile kusurlu olduğunu iddia ettiği … plakalı aracın sigorta şirketi olan davalıdan değer kaybı ve ekspertiz bedelini talep etmiştir.
Davalı taraf genel mahiyette davanın reddini savunmuştur.
Dava, değer kaybı ve ekspertiz bedeli talebine ilişkindir.
Dava 20.06.2017 tarihinde mahkememizde açılmıştır.
Davacı …Şti. ile dava dışı… arasında temlik sözleşmesi mevcuttur.
Dava konusu yapılan … plakalı aracın trafik kayıtları incelendiğinde ( İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünün 08.05.2018 tarihli cevabi yazısı) ; aracın 02.02.2015- 24.05.2017 sahiplik tarihleri arasında… adına kayıtlı olduğunun bildirildiği görülmektedir.
“Sıfat” terimi uygulamada yerleşmiş bir terim değildir. Uygulamada sıfat için “husumet” terimi kullanılmaktadır.(Misal :Y3.HD 26.3.2015, 12514/5042.) HMK m. 327/2 hükmünde, burada incelendiği anlamda sıfat deyimine yer verilmiştir. TBK m.205, I’de de, buradaki anlamda” taraf olma sıfatı” deyimine yer verilmiştir. Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir(aktif husumet). Mesela, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaksına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir. (davalı sıfatı, pasif husumet). Mesela, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. (Misal:” Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkesine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddediler. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir olgudur” (YHGK 27.01.2016, 13/684-106). Yukarıdaki kısa açıklamanın gösterdiği gibi, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Bu nedenle , bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfatın usul hukukunu ilgilendiren yönü (usul hukuku bakımından önemi) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır( taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır). Şüphesiz, böyle bir karar, yalnız o davada taraf olarak gösterilmiş olan kişiler arasında kesin hüküm (HMK m.303) teşkil eder; dava konusu hak ve gerçekten taraf sıfatına sahip ( ve fakat o davada taraf olarak gösterilmemiş) olan kişi bakımından kesin hüküm teşkil etmez. Bir davanın tarafları o davada gerçekten taraf sıfatına sahip ise, o zaman, mahkeme dava konusu hakkın esası hakkında inceleme yapar ve karar verir. Mahkemenin bu kararı, dava konusu hak ve davanın ( gerçek taraf sıfatına sahip olan) tarafları bakımından kesin hüküm teşkil eder( HMK m.303). Taraf sıfatı bir dava şart değildir. Çünkü, sıfat, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hakim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re’sen ) gözetir. Mahkeme, yapacağı inceleme sonucunda, taraflardan birinin o davada taraf sıfatının bulunmadığı kanısına varırsa, davayı sıfat yokluğundan (husumetten ) reddeder. Bu kara, ( dava şartı yokluğundakinin aksine) usulden ( davanın mesmu olmadığından dolayı) bir ret kararı olmayıp, davanın esasına ilişkin bir ret kararıdır. Bu (esastan) ret kararı, davanın tarafları bakımından maddi anlamda kesin hüküm ( HMK m.303) teşkil eder. Bir kişi davada sıfatı olmadığı halde, davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltıp, kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verirse, davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddi halinde, davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilemez.( HMK m.327/2).
Dava konusu olan aracın trafik dosyası incelendiğinde; aracın 02.02.2015- 24.05.2017 sahiplik tarihleri arasında temlik eden dava dışı… adına kayıtlı olduğunun bildirildiği görülmekle davanın açıldığı tarihte ( 20.06.2017 ) davacı temlik alanın sıfatının bulunmadığı anlaşılmaktadır. İş bu davada davacının iddiası gibi kendi husumeti bulunmamaktadır. Davacının doğru sıfatı taşımadığı davada husumetinin bulunmadığı tespit olunmuştur. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; yukarıdaki mevzuata ilişkin açıklanan teori ışığında davacının talebin muhatabı olamayacağı anlaşılmış husumeti bulunmamasından dolayı davası husumet yokluğundan reddolunmuştur.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının husumetten reddine,
2-6100 S HMK gereğince ve Harçlar Kanunu uyarınca davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre karar ve ilam harcı olan 35,90 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 31,40 TL harçtan ve ıslah harcı olarak yatırılan 49,22 TL den mahsubuna ve Hazine’ ye gelir kaydına, artan 44,72 TL harcın davacı tarafa talebi ile karar kesinleşince iadesine, başvuru ve vekalet suret harcının davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
3-İşbu dava nedeni ile davacı tarafından yapılan yargılama giderinin uhdesinde bırakılmasına,
4- Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli … deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5- 6100 S HMK m. 333 uyarınca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen davacı gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafın yokluğunda dava konusu miktar dikkate alındığında kesin olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır