Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/462 E. 2018/1343 K. 27.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/462 Esas
KARAR NO : 2018/1343
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 17/05/2017
KARAR :PASİF HUSUMET YOKLUĞU NEDENİYLE SIFAT YOKLUĞUNDAN RED
KARAR TARİHİ: 27/12/2018
Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ -İSTEM / Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle;Müvekkili şirketten satın almış olduğu hizmetler nedeni ile 7.981,45 TL borcu bulunan … hakkında söz konusu borcundan dolayı İstanbul… İcra Müdürlüğü’nün… E. Sayılı dosyası ile icra takibine geçilerek ödeme emri gönderildiğini, borçlu şahısın söz konusu takibe haksız ve kötü niyetli olarak itirazda bulunduğunu, ve bu nedenle takibin durduğunu, davalı borçlu ile müvekkili şirketi arasında akdedilen sözleşme gereğince taraflar arasında her hangi bir uyuşmazlık çıkması durumunda İstanbul Mahkemeleri ve İcra Müdürlükleri’nin yetkili olduğunu, bu nedenle davalı borçlunun İstanbul … İcra Müdürlüğünün yetkisiz olduğu yönündeki itirazı yerinde olmadığını, davalı borçlu borca ve itiraz ederken borcu ödediğine dair herhangi bir belge ibraz etmediğini, cari hesap faturaları incelendiğinde davalı şirketin borçlu olduğunun görüleceği, davalı borçlu şahsın takibe yaptığı itiraz tamamen zaman kazanmaya yönelik olduğunu, haksız ve kötü niyetli olduğunu, bu nedenle davanın %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasına yaptığı borç ve yetki itirazın iptal edilerek takibin devamına yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA / Davalı vekili cevap dilekçesinde ve özetle; Yetki itirazının taraflar arasında İstanbul Mahkemeleri ve İstanbul İcra Dairelerinin yetkili olduğunu kabul ettiğini, iddiası ile iptalini talep ve dava ettiğini oysa delil olarak belirtmiş olduğu taraflar arasında akdedilen sözleşme kendi taraflarına tebliğ edilmediğini, öncelikle davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu taraflar arasında akdedilen belgenin tasdikli suretinin taraflarına tebliğini talep ettiklerini, taraflarına tebliğ edildikten sonra itiraz haklarının saklı tutulduğunu, yetki itirazlarını yenilediklerini, müvekkili davalının yerleşim yeri çorum olması nedeniyle Çorum Mahkemeleri/İcra Daireleri yetkili olduğunu, öncelikle yetki itirazlarının kabulüne karar verilmesini, davacının müvekkil şirketle yapmış olduğu ticari alışverişinde bedelleri ödenmiş emtiaların son kullanma tarihleri geçmiş olduğundan kendilerine durum iletildiği ve kendilerince “son kullanma tarihi geçmiş olan emtiaların aynısı verileceği” Taahhüdüne karşın, bu taahhütleri yerine getirilmemiş olduğunu son kullanma tarihi geçmiş olan emtiaların aynısı verilmediğini, davacı tacir olmasına karşın tacir, ticaret yasasında belirtilen tacirlik niteliğini vasfını göstermediğini, icra takibinde borcun nedeni gösterilmemiş olduğunu, icra takibine yapılan itirazın yasal ve haklı olması nedeniyle davacının inkar tazminatı istemi yasaya ve hukuka aykırı olduğunu, davacının davasının reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
KANITLAR VE GEREKÇE / Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir:
İstanbul … İcra Müdürlüğünün… E. Sayılı takip dosyası incelenmiştir. Takip dosyasında tarafların: alacaklı olarak … olduğu borçlu olarak …’ un gösterildiği görülmektedir. Ancak iş bu itirazın iptali davasında taraflardan borçlu davalı tarafın takip dosyasından farklı olduğu görülmektedir.
Davacı … ile … arasındaki sözleşme incelenmiştir. Davalı … gerçek kişisi adına imzanın sözleşmede bulunmadığı gibi davalının sözleşmenin tarafı olmadığı anlaşılmıştır.
Davalı …’ un gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığı ancak. … ticaret unvanlı tacirin kaydının bulunduğuna dair Çorum Ticaret ve Sanayi Odasının 17.09.2018 tarihli cevabi yazısı incelenmiştir.
Dava, sözleşmeden kaynaklanan alacağın varlığı iddiası ile İİK 67 kapsamında takip dosyasındaki itirazın iptali talebine ilişkindir.
“Sıfat” terimi uygulamada yerleşmiş bir terim değildir. Uygulamada sıfat için “husumet” terimi kullanılmaktadır.(Misal :3.HD 26.3.2015, 12514/5042.) HMK m. 327/2 hükmünde, burada incelendiği anlamda sıfat deyimine yer verilmiştir. TBK m.205, I’de de, buradaki anlamda” taraf olma sıfatı” deyimine yer verilmiştir. Sıfat, dava konusu sübjektif hak(dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir(aktif husumet). Mesela, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaksına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir. (davalı sıfatı, pasif husumet). Mesela, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten ) dolayı reddedilir. (Misal:” Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkesine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı … davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddediler. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir olgudur” (HGK 27.1.2016,13/684-106). Yukarıdaki kısa açıklamanın gösterdiği gibi, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu ( yani bir davada davacı … davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Bu nedenle , bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfatın usul hukukunu ilgilendiren yönü (usul hukuku bakımından önemi) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır( taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır). Şüphesiz, böyle bir karar, yalnız o davada taraf olarak gösterilmiş olan kişiler arasında kesin hüküm (HMK m.303) teşkil eder; dava konusu hak ve gerçekten taraf sıfatına sahip ( ve fakat o davada taraf olarak gösterilmemiş) olan kişi bakımından kesin hüküm teşkil etmez. Bir davanın tarafları o davada gerçekten taraf sıfatına sahip ise, o zaman, mahkeme dava konusu hakkın esası hakkında inceleme yapar ve karar verir. Mahkemenin bu kararı, dava konusu hak ve davanın ( gerçek taraf sıfatına sahip olan) tarafları bakımından kesin hüküm teşkil eder( HMK m.303). Taraf sıfatı bir dava şart değildir. Çünkü, sıfat, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hakim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re’sen ) gözetir. Mahkeme, yapacağı inceleme sonucunda, taraflardan birinin o davada taraf sıfatının bulunmadığı kanısına varırsa, davayı sıfat yokluğundan (husumetten ) reddeder. Bu kara, ( dava şartı yokluğundakinin aksine) usulden ( davanın mesmu olmadığından dolayı) bir ret kararı olmayıp, davanın esasına ilişkin bir ret kararıdır. Bu (esastan) ret kararı, davanın tarafları bakımından maddi anlamda kesin hüküm ( HMK m.303) teşkil eder. Bir kişi davada sıfatı olmadığı halde, davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltıp, kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verirse, davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddi halinde, davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilemez.( HMK m.327/2).
Saptanan ve hukuksal durum karşısında davalının sözleşmenin ve takibin tarafı olmadığı anlaşılmakla aşağıdaki şekilde davacının davasının davalının sıfatının bulunmaması nedeni ile husumetten kanunen reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda izah olunduğu üzere;
1-Davacının davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle sıfat yokluğundan reddine,
2-6100 S HMK gereğince ve Harçlar Kanunu uyarınca davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre karar ve ilam harcı olan 35,90 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 96,40TL harçtan mahsubuna Hazine’ ye gelir kaydına, bakiye 60,50 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-İşbu dava nedeni ile davacı tarafından yapılan yargılama giderinin uhdesinde bırakılmasına,
4- Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve 6100 S HMK gereğince belirlenen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5- 6100 S HMK m. 333 uyarınca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen davacı gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafın yokluğunda mahkememize yazılı / sözlü başvuru ile zabıt katibince tutanağa geçirilmek suretiyle kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul BAM’a gönderilmek üzere istinaf yasa yolu açık olmak üzere yapılan tahkikat sonucunda karar verildi. Karar usulen açıklandı, okundu.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır